/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +15 -1
    Öncelikle şunu belirtmek isterim ki hikaye tamamen kurgudur. Ve birkaç oyun, filmden uyarlamadır. Okudukça anlayacaksınız zaten. Baya uzun soluklu bir hikaye olacak. Her akşam 9 da başlayıp 11 de bitireceğim. Kimse okumasa bile kendim yazar kendim okurum sıkıntı yok o bakımdan. Amacım prim falan değil tamamen vakit geçirmek, eğlenmek ve okumaktır. Neyse fazla uzatmadan başlayalım.

    Aniden sol yanağıma çok ağır bir yumruk yedim. Sonrada karnıma, yüzüme nereye gelirse vurmaya başladı. Bu herif diğerlerine göre daha dişliydi. Ama yaşamam gerekiyordu. Bu kavgayı kaybedersem beni bu hapishanede sağ bırakmayacaklarını çok iyi biliyordum. En azından abim için doğrulmam lazımdı. Kıvrak bir hareketle ayağa kalkıp gardımı aldım. Ve olanca kuvvetimle çenesine vurdum. Sanırım çenesi kırılmıştı. Yere yığılıp acı içerisinde kıvranıyordu.

    Bunu fırsat bilip üzerine çıkıp yumruklamaya başladım. Gözüm dönmüştü, o an hiçbir şeyi görmüyordum o an için. Adam daha fazla vurursam ölebilirdi de ama bu umrumda değildi haketmişti bunu bin kurusu. Bu esnada gardiyanlar durumu farketmiş olacaklardı ki bulunduğumuz mekana gelip bizi sertçe ayırdılar. Biri haberi uçurmuş olmalıydı. Gardiyanlar bizi ayırdıklarında biraz olsun kendime gelmiştim. O an için düşündüm.. gardiyanlar gelmeseydi kim bilir neler olacaktı? Ben bu düşüncelere dalmışken gözüme birisi takıldı. Evet bu oydu..

    Joel...
    ···
  2. 2.
    +4
    Bugünlük bu kadar yeter yarın 9 da tekrar devam ederiz.
    ···
  3. 3.
    +3
    15 yil sonra

    35 yaşındaydım artık. Hayatımı düzene sokmuş, işime odaklanmıştım artık. Bu yıl içerisinde evlenmiştim de. Dalgıçlık yapıyordum ve küçükte bir ofisim vardı. Bu şekilde geçiniyorduk...

    Ofisi kitleyip evime doğru giderken iş arkadaşım Matt ile karşılaştım. Elinde bir dosyayla bana doğru geliyordu.

    -Merhaba Cooper.

    -Merhaba. Bir şey mi oldu?

    -Sana bir hediyem var.

    -Neymiş bakalım?

    -Buyur kendin bak.

    diyerek elindeki zarfı bana doğru uzattı. Bu bir iş teklifiydi. Kağıtta bir gemi mürettebatını araştırmam için Malezya'ya gitmem gerektiği yazıyordu. Bu iş benim için fazla riskliydi ama..
    ···
  4. 4.
    +2
    Hayatım yeni yeni normale girmişken bu teklifi kabul etmem doğru olmazdı .

    -Matt bu teklifi kabul edemem dostum.

    -Niye peki?

    -Kendimce sebeplerim var. Hem başka bir çalışana zütürsene bu teklifi seve seve kabul edeceklerinden eminim.

    -Bak Cooper sen elimizdeki en iyi elemansın. Bu işi en iyi sen yaparsın sadece. Al şu dosyayı iyice bir düşün belki kararını değiştirirsin ha?

    -Sanmıyorum ama ver bakalım.

    iskeleden ayrılıp eve vardım. Eve geldiğimde Claire beni güler yüzle karşıladı. Yorucu bir günün sonunda çok acıkmıştım. Dolaba bakındım. Bir şeyler buldum. iki tabağa koyarak Claire'ın yanına gittim. Laptopdan bir şeylerle uğraşıyordu sanırım işiyle alakalıydı. Yanına oturduğumda evvveet bitti diyerek laptopı masaya bıraktı ve getirdiğim yemeği yemeye başladı.

    -Eee gnn nsldı?

    Yemek yerken konuşuyordu ve hiçbir şey anlamamıştım.

    -Ne, ne diyorsun?

    -Ah özür dilerim günün nasıl geçti diyorum.
    ···
  5. 5.
    +2
    Hücre gerçekten çok yüksekteydi tırmanmak çok riskli ama başka çarem yoktu. Çocukken abimle beraber hiç rahat durmazdık. Sürekli başkalarının evine girer değerli şeyler varsa cebe atardık. Tabii bunları yaparken kapıdan zili çalıp girmiyorduk. Bu konuda tecrübeliydim yani. Duvarlardan, kayalardan tırmandıktan sonra hücreye ulaştım. Ama hücrenin en yüksek yerine çıkmam gerekiyordu. Hikayedeki korsan Joel'a göre orda kalıyormuş. Bulacağım herhangi bir ipucu da orada olmalıydı. En yüksek yere sonunda ulaştım. Etrafımda ipucuya dair hiçbir şey yoktu. Ama bir duvar dikkatimi çekti. Bu duvara birileri taşlar yerleştirmişti. Taşları çıkarmaya çalıştım. Evet çıkıyordu.. aradığım şey kesinlikle burada olmalıydı. Taşları tek tek çıkardıktan sonra sonunda bir şey buldum ve onu ordan alıp direkt paltomun cebine atarak hücreden uzaklaştım. Döndüğümde Joel beni bıraktığı yerde bekliyordu.

    -Eee Lara Croft ne buldun orada?

    -Mekan tertemizdi. Bir yerlerde gizli bir ipucu varsa da ben görmedim.

    -Emin misin doğru yere baktın değil mi?

    -Joel o yerde hiçbir tak yoktu anladın mı. Belki de mektuptaki bazı ayrıntılar çıkmamıştır.

    -Pekala arkanı dön kelepçeleri takıcam.

    Beni meydana bıraktı ve kelepçelerimi çözdü. Sabah kavga ettiğim adam ve arkadaşlarıda oradaydı. Joel bunu farketmiş olacak ki adama dönüp

    -Hey Ringo eğer seni dövüşürken görürsem bir hafta hücreden çıkamazsın duydun mu bin kurusu?
    ···
  6. 6.
    +2
    -Ne, ne diyorsun sen?

    -Stefan Gerard ismi sana tanıdık geliyor mu?

    -Evet şu uyuşturucu kaçakçısı mı, Panama Katili öyle değil mi tanıyorum niye ki?

    -Son yılımda benim hücre arkadaşımdı. Hapishaneden onun sayesinde kurtuldum. Silahlı adamları hapishaneyi bastı ve bizi oradan çıkardılar. Hazine meselesindende haberdardı. Hapisten zor da olsa kaçmayı başardık. Arabayla oradan uzaklaşırken bana hazineyi ne zaman bulacağımı sordu ve arabayı durdurtup beni yere fırlattı. Eğer ki hazineyi 3 ay içinde bulup yarısını teslim etmezsem beni bulup ölümden beter edeceğini söyledi. Sonra da gitmeme izin verdi ve işte burdayım.

    -Bu hiç iyi olmamış Nik.

    -Niye gider kaldığımız yerden devam ederiz ve...

    -Kaldığımız yerden mi? Nik kaldığımız yer falan yok. Hector ve ben kaçtıktan sonra, Hector Samuel Bellamy katedralinin çevresindeki tüm arazileri satın aldı. Haftalarca didik didik aradı. Salak herif tek bir çömlek bile bulamadı. Hazine orada değil.

    Niklaus bunun üzerine iç cebinden çıkardığı kağıdı bana doğru uzattı.

    -Bu da ne?

    Resime dikkatlice baktığımda 15 sene önce bulduğumuz haç vardı.

    -iyide Nik biz bu haçı bulmuştuk zaten.

    -Emin misin? Çünkü bizim bulduğumuz hasarlı ve boştu hatırlarsan.

    -Hasgibtir bu hala sağlam. Bu korsan birden fazla haç yapmış.

    -Evet yani demekki bulduğumuz o haçta olmayan şey...

    -Hala bunun içinde duruyor büyük ihtimalle.

    -Nerde peki bu?

    -Bu nadide parça 3 gün sonra Rossi Malikanesinde açık arttırmaya çıkacak.

    -Pekala çok iyi korunan özel bir karaborsa müzayedesine davetiye almayı nasıl düşünüyorsun?

    -Şey.. eee... bir davetiyeye ihtiyacımız yok desem mesela.

    -Peki bu lanet şeyi alacak parayı nerden bulacaksın? Evime 2. ipoteği koydursam bile paramız ona yetmez. Ama, evet sen onu ordan çalacaksın değil mi?

    -Hayır..

    ikimiz çalıcaz..
    ···
  7. 7.
    +2
    Okuyan yok sanırım bugünlük bitireyim yarın devam ederim yine.
    ···
  8. 8.
    +2
    Hapishanemizin baş gardiyanı. Kimse onun üstüne söz geçiremezdi. Onunla diğer mahkumlara oranla aramız daha iyiydi. Burda tanışmıştık Joel'la. Bizi olay yerinden alıp hücrelere doğru zütürürken. Bir yandanda kavga ettiğim adama bağrıyordum.
    Alaycı bir şekilde,

    -Hey Ringo büyü de gel tamam mı?

    Joel: Kes sesini de düş önüme

    -Sana da merhaba Joel

    -Bak Cooper seni bir yere zütüreceğim ama bir söz vermeni istiyorum

    -Nedir o?

    -Lanet çeneni kapat.

    Ahh züt herif yine ne işler çeviriyordu kim bilir? Daha önce hiç görmediğim yerlerden geçiyorduk.

    -Hey Joel şu kelepçeleri çıkar mayacak mısın sadece ikimiz varız?

    -Biraz sabret.

    Sonunda gideceğimiz yere geldik. Karşımızda olaganüstü bir manzara vardı. Ve tam önümde harabeye dönmüş eski bir bina...

    -işte geldik.

    -Pekala şunları çıkarmayacak mısın artık?

    Ve tam bu esnada benim hiç beklemeyeceğim o cümleyi söyledi

    -Bende pay istiyorum...
    ···
  9. 9.
    +2
    Hector:Samuel Bellamy de kim Coop?

    -Kardeşim izin verirsen ben açıklayayım. Samuel Bellamy tarihteki en büyük korsanlardan birisidir. Nam-ı diğer Kara Sam. Bu haçın üstündeki adamda kesinlikle Samuel Bellamy olmalı kesinlikle. Biz yurttayken rahibeler bize zorla bu kitapları okuturdu. Sonunda bir işe yaradı ha Cooper?

    -Kesinlikle

    Hector: iyi de bu adamla ilgili nasıl bir ipucu çıkarmamız gerekiyor?

    Ben direkt lafa atıldım,

    -Bir katedral var adı da tam olarak Samuel Bellamy katedrali. Ve Bellamy en son bu katedralde görülmüş.

    -Bu bir tesadüf olamaz değil mi kardeşim?

    -Kesinlikle abi.

    Hector: Peki bu katedral tam olarak nerede

    -iskoçya'da dedim emin bir tavırla.

    Niklaus kararlı bir şekilde,

    -Hadi o zaman kaçış planımızı oluşturalım.

    dedi. Yolumuza devam ederken yakınlardan ıslık sesleri gelmeye başladı. Bize doğru geliyorlardı. Sabah ki kavga ettiğim adamdı bu ama bu sefer kalabalıktılar. Adam beni öldürmeye yeminli gibiydi sanki. Peşimden düşmüyordu bir türlü.
    ···
  10. 10.
    +1
    Niklaus: Hector aklınımı kaçırdın sen?

    -Öğrenmek ister misin?

    Telaşla,

    -Beyler peki şimdi ne tak yicez? dedim.

    Hector: Plana sadık kalıyoruz.

    Dışardaki gardiyanlar silah sesini duymuş bize doğru geliyorlardı. Bir an önce bu hapishaneden çıkmamız lazımdı.

    Hector: Beni izleyin

    diyerek dışarı çıktı. Yapacak bir şeyimiz yoktu. Çaresizce Hector'un peşine koyulduk. Dışarıya doğru kaçmaya çalışıyorduk. Damların, çatıların üstünden atlayarak bir şekilde ilerliyorduk. Ama gardiyanlar bize nefes aldırmıyordu. Kurşunlardan güç bela sıyrılarak Hector'u takip ediyorduk. Niklaus'a bir zarar gelmesinden çok korkuyordum. Onu korumam gerekiyordu ama beni kim koruyacaktı?

    Önümüzde yol yoktu. Sanırım sıkışmıştık. Tek çaremiz vardı. Karşı binanın çatısına atlamak..
    ···
  11. 11.
    +1
    Aradaki mesafe gerçekten korkutucuydu. Ama yapacak bir şeyimiz yoktu mecbur atlayacaktık. ilk önce Hector başarıyla atladı. Sonra Nik bana atlamamı işaret etti. Gardiyanlar yaklaşıyordu bir an önce gitmeliydik. Dualar ederek sonunda karşı çatıya atladım. Bir şeyim yoktu. Sıra Niklaus'da

    /Hadi Niklaus korkulacak bir şey yok.

    Nik uzun bir nefes aldıktan sonra atladı. Tam düşecekken elinden kavradım. Yukarı doğru çeekerken kurşun sesiyle beraber duraksadı. Ağzından kan geliyordu. Vurulmuştu.

    -Nik sakın bırakma dayan hadi çıkacaz burdan..

    Dayanamıyordu kendini aşağı, boşluğa dogru bırakmak istedi ama izin vermedim, veremezdim..

    -Nik diğer kolunu da uzat bana hadi acele et.

    Niklaus yüzüne acı bir gülümseme yerleştirerek boşluğa doğru bıraktı kendini.

    -Niklauss hayırr.

    -Gitmemiz gerekiyor Cooper gardiyanlar yolda.

    -Hayır hala orada biliyorum.

    -Hayır o öldü hadi tekne duvarın hemen arkasında.

    -Hayır hayır yapamam olmaz, onu bırakamam.

    -Cooper Niklaus öldü şimdi ya benimle geliesin ya da onun peşinden gidersin.

    -Pekala keyfin bilir

    diyerek uzaklaştı

    Kalkmam gerekiyordu yoksa bende kardeşim gibi vurulabilirdim. Arkama bile bakmadan ağlayarak Hector'un peşinden tekneye doğru ilerledim..
    ···
  12. 12.
    +1
    Şimdi sıçmıştık işte. Gardiyanlar üzerimizi arıyordu. Joel eğer haçı görürse bu durumdan pek hoşnut olmazdı. Gardiyanın biri yanıma geldi ve üzerimi aramaya başladı. Cebimdekini çıkararak Joel'a zütürdü.

    -Kaçak mal mı sokuyosun içeri ha?

    o da bu hazine olayını saklaması gerektiğini biliyordu. yoksa talipler çoğalabilirdi.

    -Bak Joel ina...

    -Sus ulan kendini ne sanıyorsun sen

    sinirli bir şekilde

    -Herkes hücresini diye bağırdı. Bizi alarak ofisine zütürdü. Sanırım hesap soracaktı bizden haklı bir şekilde. Niklaus ve Hector'a bakarak

    -Siz çıkın burdan.
    ···
  13. 13.
    +1
    Hector: Dur tahmin edeyim bu sabah dövüştüğün adam bu değil mi Coop?

    -Eee bu kadar çok arkadaşı olduğunu bilmiyordum.

    ispanyolca bir şeyler söylüyorlardı. Ve içlerinden kel olan beni eliyle itekleyerek yere düşürdü. Buna dayanamayan Niklaus adama yumruğu vurarak kavgayı başlattı. Adamlar hemen hemen 10 kişilerdi ama yine de iyi gidiyorduk. Kıran kırana bir kavgaydı. Sabahki kavga ettiğim adamı altıma alıp yumruklamaya başladım. Tam bu esnada adamlarından birisi üstüme atlayarak cebindeki bıçağı çıkardı ve tam saplayacakken kafasına sopayla bir darbe geldiği gibi yeri boyladı. Ve üstüne çıkıp sopayla vurmaya başladı. Sonra da bize dönüp;

    -Kuralları hatırlaması gereken başka biri var mı ha?

    Bu Joel'du. Bir şekilde kavgayı duyup yanımıza gelmiş. Yüksek sesle bağırarak,

    -Hemen sıraya geçip ellerinizi başınızın üstüne koyun arama yapıcaz.
    ···
  14. 14.
    +1
    Sabah olduğunda üstümü giyerek ofisime doğru yola çıktım. Ofise vardığımda sabah saat 6:30 du. Bazı evrakları imzalamam gerekiyordu. Kağıtlara tam bakarken kapı çalıyordu. Bu saatte kim ne istiyordu ki?

    -Kapalıyız.

    Devam ediyordu.

    -Henüz açık değiliz.

    Kapıya sertçe vurmaya devam ediyordu.

    -Tamam be tamam bekle geliyorum.

    züt herif bu saatte ne istiyordu ki?
    Kapıyı açtım.

    -Buyrun beyefendi.

    Adam arkası dönük bir şekilde.

    -Evet.. bennn eh.. küçük kardeşimi arıyordum da. Boyu sizin kadar, biraz daha çelimsiz ve tepesinde daha az saç var. Gördünüz mü?

    -Nikk...

    -Seni yeniden görmek güzel Cooper.

    -Niklauss

    diyerek boynuna sarıldım.

    -Hey sakin ol ufaklık. Enerjini hemen harcama.
    ···
  15. 15.
    +1
    -Aaah fena değil sıradan bir gün işte. Nehirden bir sürü çöp çıkarmak zorunda kaldım.

    -iyi işte yüzmek için fırsatın olmuş. ilginç bir çöp buldun mu bare?

    -Hiçbir şey yoktu. Şansına küs. Biraz da sen bahsetsene.

    Bu esnada karşıdaki resim dikkatimi çekti. Bu resim 15 yıl önce haçı çaldığım hücreyi gösteriyordu tam olarak. Resme iyice dalmıştım. Bu sırada Claire beni dürterek

    -Nereye daldın bakalım?

    -Hiiç seni dinliyordum işte. Devam etsene çok heycanlıydı.

    -Öyle mi? Neymiş bakalım o heyecanlı olan şey?

    -Şeey.. eee... iş yerindeki kötü hava gazlarından bahsediyordun işte.

    -Ahahah kabul etmeliyim ki çok yaklaştın.

    -Claire yarın erken kalkmam gerekiyor. Uyumaya gidiyorumh ben. Bir şey istiyor musun benden canım?b

    -Yok tatlım iyi uykular sana.

    -iyi geceler.
    ···
  16. 16.
    +1
    Sonunda bir merdiven arasına girdik. Ortalıktada kimse gözükmümüyordu.

    Hector:Pekala Cooper göster bakalım şu oyuncağını.

    -Bu kadar meraklı oolduğunu bilseydim daha öncede gösterirdim dostum.

    -Pislik herif bulduğun şeyden bahsediyorum.

    -Pekala beyler işte burada

    diyerek çıkardım. Çok gizemli bir şekli vardı. Altın ve gümuş kaplamalı ahşaptan yapılmış bir şekildi. Uzunca bir haç işareti ve haç işaretine bağlanmış bir adam vardı. Bizimkiler dikkatle şekle bakıyordu. Bu şekli daha önce bir kitapta görmüştüm ve o kitapta bu şekille ilgili açıklamalarda vardı. Ve bu haçın üstünde yatan adam birden aklıma dank etti.

    -Samuel Bellamy.

    Evet bu adamın adı kesinlikle Samuel Bellamy'di.
    ···
  17. 17.
    +1
    Tutmaz galiba
    ···
  18. 18.
    +1
    -Pay mı hadi ama sen neyden bahsediyosun?
    Cebinden bir zarf çıkararak bana gösterdi.

    -Bu da neyin nesi böyle?

    -Karşındaki yıkıntıyı görebiliyor musun işte orada bulacağımız hazineyle ilgili ipuçları var. O hazineyi bulmanı istiyorum Cooper. Bu kağıtta yazılanlara göre 600 milyon değerindeki altın ve mücehver tek bir yerde saklanıyor ve bu hazineyi saklayan korsab karşında gördüğün ispanyollar`ın en büyük hücresinde tutuluyormuş.

    -Vay be. Tamam dostum şu kelepçeleri çözecek misin artık?

    -Pekala oraya nasıl gitmeyi düşünüyosun?

    -Özel helikopterimle elbette.

    -Ne.. ne saçmalıyosun sen?

    -Tırmanarak gideceğim tabii ki joel. O kadar pay muhabbetinden sonra sen gideceksen engel olmayim.

    -Boynunu kırma yeter.

    -Amacım da o zaten.

    Anlaşılan yeni bir macera beni bekliyordu..
    ···
  19. 19.
    +1
    Onların bu olayla ilgili bir haberi olmadığını sanıyordu. Sonra bakışlarımızdan olan biteni anladı. Bana dönerek alaycı bir şekilde

    -Aah hiçbir şey bulamadım. Başka bir kulede olmalı.

    diyerek elindeki haçı fırlatarak,

    -Bu ne peki ha?

    -Ne diyebilirim ben koyu bir katoliğim üzerimde hep haç taşırım.

    -Hahah çok komikmiş

    diyerek elindeki silahı bana doğrulttu.

    Hector: Hey Joel yeni anlaşmamı istiyorsun tamam olur ama haydut gibi davranma olur mu şimdi şu elindeki silahı yerine koy.

    Joel silahı alarak beline yerleştirdi.

    Hector: Eee sana %10 pay verelim

    Joel gülerek yarısı diye üsteledi.

    Niklaus: Hey işin çoğunu biz yapıyoruz ve biz olmadan hazineyi hiçbir şekilde bulamazsın %10 makul bence.

    Joel bu sefer %25 diye üsteledi.

    Hector: Bak Joel %20 olsun anlaşalım şansını fazla zorlama bence.

    Joel sonunda kabul etti. Hector elini Joel'a anlaştık diyerek uzattı. Joel elini tam uzatacakken Hector cebinden çıkardığı demiri Joel'un karnına soktu. Joel silahını hemen aldı ama Hector Joel'un elini havaya doğru yöneltti. Joel havaya bir el sıktıktan sonra Hector'dan ikinci darbeyide yiyerek yere yıkıldı..
    ···
  20. 20.
    +1
    -Ama nasıl.. ben sandım ki, senin vurulduğunu gördüm.

    -Evet doğru gördün tam buradan

    diyerek karnındaki yarayı gösterdi.

    -Ohh tanrım. Peki nasıl kurtuldun?

    -Doktorlar beni güzelce yamadı ve doğruca hücreye geri gönderdiler.

    -Evet ama ben deli gibi araştırdım. Bütün kaynaklar senin öldüğünü gösteriyordu.

    -Cooper bir gardiyanı öldürdük ve bir hücrede çürüyerek ölmemi istediler ve neredeyse öyle de oluyordu.

    -Tanrım Nik, eğer bilseydim yemin ederim senin için..

    -Evet geri gelirdin ama önemli olan kurtulmuş olmam.

    Niklaus'u birden karşımda öylece görünce ne yapacağımı şaşırmış bir halde öylece yerime sabitlenmiştim.

    -Şimdi yere düşüp bayılmayacaksın değil mi?

    -Eeh belli olmaz.

    -Vay vay vay o yüzükte neyin nesi öyle?

    -Ben evlendim abi, Claire adı. Onunla tanışmaya gel bu akşam yemekte benim evime gel ve senin hakkında her şeyi ona anlatırım.

    -Cooper benim başım baya belada.
    ···