-
26.
+16Günaydın arkadaşlar geldim, son hız devam.Tümünü Göster
20.Bölüm (Anlaşma)
Bir Tuğçe’nin vücuduna bir de elindeki anahtara bakıyordum. ‘’Hiç öyle bakma bana Alp elimdeki anahtarı istiyorsan seninle bir anlaşma yapacağız. Aksi takdirde buradan çıkamazsın’’ dedi.
Yutkundum. ‘’Anlaşma ne?’’ Yanıma doğru kıvırarak gelirken ‘’Çok basit bir anlaşma. Benim kız kardeşim’’ dedi ve konuşması bittiğinde yanıma gelmişti. Aramızda 10 cm falan vardı. Kulağıma eğildi. Burnuyla kulağımla oynamaya başladı. Bunu yaparken fısıldadı. ‘’Kardeşimi seninle yatmaya ikna edeceksin.’’
Benden uzaklaştı. Sırtını duvara yapıştırdı. Tırnaklarını törpü yapar pozisyona getirdi. Tek kaşını kaldırarak bana baktı.
‘’Şayet işin biraz zor. Kendisi Lezbiyen.’’
Yok, artık olamaz dedim. ‘’Sen çıldırdın mı? Eğer lezbiyense benden hoşlanmaz zaten aptal mısın’’ diye çıkıştım. Hiç istifini bozmadan devam etti. ‘’O böyle olduğunu sanıyor, ben ise olmadığını düşünüyorum. Tuğçe’ye sinirli şekilde baktım. ‘’Siz ve sizin deli saçması iddialarınız.’’
‘’Biliyorum Alp ama buradan çıkmak için tek şansın bu. Kullanıp kullanmamak sana kalmış.’’
Güldüm. ‘’Şuan da seni bayıltıp elindeki anahtarı alabilirim’’ dedim. Gözlerini kıstı. ‘’Beni çok hafife alıyorsun Alp’’ dedi. ‘’Buradan çıksan dahi unuttun galiba bir kilit daha var. Ve anahtarı burada bir yerde saklı. Acaba onu bulabilir misin?’’ Yine haklıydı. Bahçeye açılan bir kapı daha vardı. O kapıyı geçmem imkânsızdı. Sanki mimarlar bu olacakları düşünmüştü. Bulunduğumuz ev tek katlı büyük bahçeli bir evdi. ikizlerin evi olduğunu düşünmüyordum. Daha çok bir öğrenci evine benziyordu. Veya bir müştemilat. Bilmiyordum. Ama burasının fazla kullanılmadığına emindim. Orda öylece kalakalmıştım. Tuğçe sinsice güldü. ‘’Kararını ver hadi sabaha kadar seni bekleyecek değilim.’’
Tuğçeye döndüm. ‘’Lezbiyen olmadığına emin misin?’’ Dedim. Gözlerimin içine bakarak ‘’adım kadar hem de’’ dedi. Tuğçeyi arkamda bıraktım. Didemin bulunduğu odaya doğru ilerlemeye başladım.
Tuğçe ‘’Neden seni seçtik biliyor musun?’’ dedi. Elimi havaya kaldırdım. Bilmek istemiyorum’’ dedim. Didem masum bir şekilde uyuyordu. Bacak ucuna oturdum. Elbiselerimi çıkardım. Üzerinde ince bir bez parçası vardı. Onu alıp yataktan aşağı bıraktım. Oda tıpkı ikizi mükemmeldi. Rabbim özene bezene yaratmıştı.
Bacaklarına dokunmaya başladım. Ürpermişti, Uyandırmak istemiyordum. Çok güzel uyuyordu. Üzerine çıktım. Sırt üstü yatıyordu. Dudakları dudaklarımı bulduğunda Didem gözlerini açtı. Bir elim kalbindeydi. Kalp atışlarını merak ediyordum. Öpmeye başladığımda kalp ritmi hızlanmıştı. işte ilk açığını yakalamıştım. ‘’Lezbiyen değildi.’’ Eğer öyle olsa beni itmişti. Bu kız çok vahşiydi. Yatağın üstünde döndürdü beni şimdi altta olan bendim. Kızlar neden hep üstte olmak istiyordu, bilmiyorum ama benim için fark etmiyordu. Ellerimi alıp yatağın sağ ve sol yanına zütürdü. Ellerimi okşuyordu. Hala öpüşüyorduk. Şimdi sıra bendeydi. Onu alta aldım ve öpmeye devam ettim.
Bu kızın sınırları yoktu. Minimum beş dakikadır öpüşüyorduk. Sanki kendine bana saklamıştı. Artık lezbiyen olmadığını kanıtlamıştım. Tek yapmam gereken kalkıp gitmekti. Tuğçenin bizi izlediğine emindim. Yani anlaşma bitmişti. Ya gidecektim ya kalacaktım. -
27.
+1321.Bölüm (Karar)
ilerde özgürlük burada ise beni isteyen bir beden. Gitmeliydim veya kalmalıydım. Kalmayı tercih edecektim, sanırım. Ben öpmeye devam ederken göğüslerimden yukarı doğru itti. Alta geçmemi istiyordu, yine. Dediğini yaptım. O yumuşacık kalçasıyla kasık bölgemin üzerine oturdu. Kalçasını hareket ettirmeye başladı.
Çok fena tahrik olmuştum. Ellerimi beline doladım. Kalçasını ellemeye başladım ben bunu yaparken onun göğüsleri vücuduma değmeye başladı. Çok sıcaktı. Şimdi üzerime yatmıştı. Elleriyle vücudumu yokluyordu. Boynuma öpücükler kondurmaya başladı.
Elimi kalçasından çekip boynunu tuttum. Yatağın üzerinde dönderdim. Tiz bir şımarma çığlığı attı. Bacaklarını iki yana açmıştı. Elini kasık bölgeme zütürdü. Ve olan olmuştu. içine girdiğimde inlemeleri başlamıştı. Benimde onca sevişmelerime rağmen ilk deneyimim olacaktı. ileri geri hareket etmeye başladım. Vücudumu üzerine bırakmıştım. Başım sol yanına düşmüştü. Elleriyle sırtımı okşuyordu.
Bakire değildi. inlemeleri ben hızlandıkça artıyordu. Bağırmaya başlamıştı. Kendini kasıyor, kafasını geriye doğru itiyor, her seferinde daha yüksek çıkıyordu sesi. "Daha hızlı Alp daha hızlı diye bağırıyordu."
Çok fena gaza gelmiştim. Elimden geldiği en hızlı şekilde içine girip çıkıyordum. Gelmek üzereydim.
Kollarımı yatağa direngeç getirmiştim. işim bittiğinde yeniden onun o sıcak yumuşacık vücuduna döndüm. Bana sarılıyordu. Hiç bırakmak istemiyordu. Sanki kalkıp gideceğimi anlamıştı. Yanına yattım. Kolumu boynunun altından geçerdim. Bana doğru yanaştı. ikimizde yorulmuş nefes nefese kalmıştık.
"Alp sakın beni bırakma, tamam mı?"
Bunu söylerken gözlerindeki masum bakışa hayran kalmıştım. Başından öptüm.
"Bırakmayacağım."
Bu sözü söylerken gerçeğimi söylüyordum, bilmiyordum ama o an kalmak istiyordum. -
28.
+1122.BölümTümünü Göster
Didem kollarımda uyuya kalmıştı.
Başımı tavana dikmiş düşünüyordum.
Bir kızın bedeni üzerine kumar oynamıştım. Kendi özgürlüğüm için belkide onun hayatını mahvetmiştim. Kendimden nefret etmem gerekiyordu, ama egoist bir muallak olmuştum. Bunca kızın bana ilgisinden dolayı.
Neden bir ay önce yüzüme bakmayan kızlar benim peşime düşmüştü? Bunu bilecek tek kişi pgiboloğumdu. Her şeye bir cevabı vardı. Bunuda vardı. Bir ayda ne değişmişti? Düşünmeye başladım. Giyim kuşamım mı? Saçım başım mı? Bilmiyorum, belki özgüven patlaması.
Tek bildiğim şuan beni dinlendirecek bir Lana Del Rey şarkısı. Gözüm masanın üstünde duran telefona ilişti. Didemi uyandırmadan yavaşça yataktan çıktım.
Telefonu aldım. YouTube'den Lana Del Rey, Born To Die'ı açtım. Sesi duyacağım şekilde minumum seviyeye getirdim. Tuğçe başından beri kapının önünde bizi bekliyordu. Masanın dibine çöktüm. Müzik bitinceye kadar gözlerim kapalı kaldı. Müzik bitince kalktım, yerde duran kıyafetlerime baktım. Başımı kaldırdım. Didem'e baktım. Kafam çok karışıktı. Gitmekle kalmak arasında kalmıştım. Didemin bacak ucuna oturdum. Elbiselerimi giyindim. Odanın kapısından çıktım. Kapıyı arkamdan çektiğimde içim acımıştı. Bana güvenen birini daha yüz üstü bırakmıştım.
Karşımda Tuğçe vardı. Ellerindeki anahtarları bana gösterirken "anlaşma anlaşmadr" deyip, bana uzattı. Anahtarları elinden kaparcasına aldım. Bu kaşar yüzünden yine kafam karışmıştı. Hızlıca yanından geçtim. Çelik kapıyı açtım, çıktım. Bahçeye çıktım.
Sonuçta ilkler unutulmaz diye bir laf vardır. Didemi bir anda silemezdim. Bana neler yaptığını unutmuştum. Bütün suçu Tuğçeye yüklemiştim. Benim gözümde Didem bir melekti. Tertemiz bir sayfaydı. Şuan neden bilmiyorum ama sigara içmeliyim diye düşündüm. O zamana kadar azıma ne alkol ne sigara vurmuştum. Hava hala karanlıktı. Ayın ışığı sokak lambasının değmediği yerleri aydınlatıyordu. Bahçe kapısını açtıktan sonra, Anahtarları kilidin üzerinde bıraktım. Sokakta birkaç arabadan başka hiçbir şey yoktu. Bomboştu.
izmir. Ah izmir. Keşke internetten gördüğüm kadar temiz olsaydın. Elimi cebime attım. Telefonumu cebimden çıkarıp güç tuşuna bastım. Açılmadı. Şarjı bitmişti. Nerdeyim onu bile bilmiyordum. Sadece yürüyordum. Çok yorgundum, ama durmuyordum. -
-
1.
0Rez devam et
-
1.
-
29.
+1023.Bölüm
...
Bir oyun parkına geldim. Banklardan birine oturdum. Belki geceyi burda geçirecektim. Bilmiyordum. Kafamı düşünceler sarmışken karşıdan gelen iki evsiz gördüm. Ellerinde plastik torba. Büyük ihtimalle tiner veya bale.
Bıyık altından güldüm. Aptal herifler. Bir işe girip çalışsalar adam gibi bir yaşamları olurdu. Kıyafetleri bir düşkene göre gayet iyiydi. Hatta benden pek farklı olduklarını söyleyemem. Sadece kirliydiler. Pislik içinde yüzüyorlardı.
Ama önemsememek iyiydi. Umursamamak. Unutmak. Uyuşmak güzeldi, yoksa neden yapsınlardı ki.
Gelip yanımdaki boş banka oturdular. Ben ellerimi bacaklarıma dayayıp onlara doğru döndüm. Güldüm. Biri diğerine dirsek attı. ikisi birden hayırdır mânasında bakmaya başladı.
Korkusuzdum. Belki aptaldım, ama geri dönüş yoktu.
"Sigaranız var mı?"
Oğlanlar birbirlerine bakarak güldüler. Arada bir ellerindeki torbadan ciğerlerine o şeyi çekiyorlardı. Oğlanlardan biri konuştu.
"Paran var mı?" Elimi arka cebime attım. Cüzdanımdan bir ellilik çıkarıp iki parmağımın arasına sıkıştırıp oğlana uzattım. Çocuk parayı elimden doğrulurken
"Baksana tatlı çocuk seni uçuracak bir şey var elimde. Hemde bilete ihtiyacın yok. istermisin?"
"Içmayı hep sevmişimdir." Güldüm. "Neden olmasın."
Çocuk elini pantolununa atıp bir sigara paketi çıkardı. "Al bakalım" dedi be bir paketi bana uzattı. Büyük ihtimalle esrardı. Paketin içinden bir tane aldım. Azıma zütürdüm. Oğlana elimle çakmak ifadesi yaptım. Sigaramı yaktı.
Şimdi yerine dönmüş plastik torbasından çekmeye devam ediyordu.
Şimdiye kadar sigara içmemiştim. Esrar içiyordum. Yine güldüm. "Çok aptalım ulan ben" dedim. Sigarayı içime çekirken. Nasıl çekildiğini bilmediğim için keskin bir öksürük geldi, ciğerlerimden. Boğazım yanıyordu. Ama her çekişimde biraz daha az öksürüyordum. Boğazım daha az yanıyordu.
...
Bitmişti. Kafamın hiç bu kadar boş olduğunu görmemiştim. Sanki her şey boşluktaydı. Tertemiz hissediyordum. Kafam rahattı. Bırakın başkasını kendimi bile düşünmüyordum. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Açık tutmak her an daha da zorlaşıyordu. Sanki göz kapaklarımda bir ton yük vardı. Daha fazla dayanamadım. Gözlerimi karanlığa bıraktım. -
30.
+14Uzaktan çocuk çığlıkları geliyordu. Gözlerimi açmaya çalıştım. Çok parlaktı. Belim ve boynum fena halde tutulmuştu. Gözlerim ışığa alıştıktan sonra ayağa doğruldum.
Sabah olmuştu. Hatta belkide öğlen. Çocuklar neşe içinde salıncaklarda sallanıyor, kaydıraklardan kayıyordu. Serçe parmağımla gözlerimde biriken çapağı temizledim. Bir anda ilerde oturmuş bir çocuğun elindeki cüzdan dilkatimi çekti. Benim cüzdanıma ne kadar benziyor diye düşünürken Elimi arka cebime attım. Yoktu. O anda aklım başıma gelmişti. Soyulmuştum. Ne bekliyordum ki? Bana dokunmadıkları için şanslıydım. Bütün duyularımı kaybetmiştim sanki. Hepsi yavaş yavaş geliyordu. Önce duymam keskinleşti, sonra görmem ve koklamam. iğrenç bir koku vardı üzerimde. Alçak herifler üzerime işemişti. Yüzümü ekşittim. Pislik içinde yüzen ben olmuştum. Dün onlara acıyordum, şimdi kendime.
Çoçuğun yanına gidip cüzdanımı alırken kimliğim hariç hiçbir şeyin olmadığını gördüm. Cüzdanımın gizli bir bölmesi vardı. Her ihtimale karşı oraya 20 tl koyardım.
O parayı ordan aldım. Acaba bu para halamın yanına gitmeye yetermiydi. Ana yol biraz ilerdeydi. Bir taksi geliyordu. insanlardan uzak durmaya çalışıyordum. Gerçi korkum 100 metre uzaktan farkedilirdi. Kokarca gibi kokuyordum. "Lanet olsun" dedim. Bulunduğum yere üç kız geliyordu. Koca izmirde taksi yoktu. Şansıma tükereyim. Kızlar yol kenarına gelip yanımda beklemeye başladı. Kokuyu anlayıp bana bakmaları uzun sürmedi. Hepsi yüzünü ekşitmişti. Bana "iğrençsin" der gibi bakıyolardı. O ana kadar üzerimdekileri farketmemiştim.
Oğlanlardan biri kendi eski elbiselerini bana giydirmiş benimkileri giymişti. Kendi kendime söylendim. "Hakettin sen bunu Alp. Daha beterini hakettin hemde."
Esrar bütün duyularımı etkisiz hale getirmişti. Dikkatimi toplayamıyordum.
Kızlar hala iğrenç bir şekilde bana bakıyorlardı. Onlara döndüm.
"Ne hiç birisi sizin üzerinize işeyip elbiselerinizi çalmadı mı?"
Bu soruyu ben mi? sormuştum. Cidden uçmuştum ben. Hemde çok yükseklere. -
-
1.
0Olum partlar hazırsa az hızlı at paket biticek amk
-
1.
-
31.
+28Arkadaşlar, onca kişi rez alıyor ancak 1 şuku, 0 şuku geliyor. 15 20 kişi rez alıp 1 şuku gelmesi dokunuyor açıkcası. Rez yerine şuku atmanızı tercih ederim.
25. Bölüm
Kızlar hep bir ağızdan:
"Sapık var!"
Diye bağırmaya başladı. Ben ne olduğunu anlayamadan kendini namus bekçisi zanneden iki dallama bana doğru koşmaya başladı.
"Hasss... " dedim.
Koşmaya başladım, yol boyunca. Yakalarlarsa fena dayak yiyecektim. Allahtan hızlı koşuyordum. Ama peşimde ki adamda hızlıydı. Ana cadde çok kalabalıktı. Milletin içinden geçerken onlara çarpıyor, küfür yiyordum. ilerdr bir adam arabadan iniyordu. Hızımı arttırarak taksiye yetiştim. Hızlıca taksiye atlayıp;
"Sür abi" dedim. Adam başımın belada olduğunu anlamıştı. Dikiz aynasından bana baktı. O tok sesiyle
"Paran var mı"dedi.
"Var abi var. Sür sen" dedim, elimdeki 20 tl yi göstererek.
Adam gaza bastı. Kokumdan rahatsız olmuştu. Adama
"abi araba kokunu versene" dedim. Aldım üzerime sıktım. Adresi söyledim. Param tahmin ettiğim gibi yetmedi. Yolda indirdi. insan acır demi? Yavşak taksici. Eve geldiğimce halam ağlayarak karşıladı beni. Duşumu aldım. Elbisilerimi değiştirdim. Eniştem, Babam felan baya kızdı. Soyulduğumu söyleyince sonradan fazla ses etmediler. izmir bana yaramadı. Ben dönüyorum dedim, babama.
Önce bir güzel küfür etti. Gelme falan dedi. Ama gittiğim gibi dönmeyede ikna ettim. Ertesi gün uçakla yeniden, yurduma, toprağıma, Ankarama döndüm. -
32.
+9 -126.BölümTümünü Göster
Ankaraya döneli bir hafta olmuştu.
izmirde her şey ters gitmişti. istanbuldan kuzenim Kutay bize kalmaya gelmişti. Kutay esmer tenli kumral uzun saçlı yeşil gözlü bir bebeydi. Yakışıklıydı hani. Benim kadar olmasada. Benden bir yaş küçüktü.
Bize geldiğinden beri sürekli gezelim de gezelim diyip duruyordu.
"Ya abi ankaranın neresini gezeceksin? Kır kıçını otur işte" diyordum.
Bir sabah babam "oğlum kuzenini gezdirsene gidin bir sinemaya gezin kaç gündür evde tıkıldınız kaldınız."
Emir büyük yerden gelmişti. Bügün o sinemaya gidelecekti. Bakmayın siz onun öyle yumuşak konuştuğuna misafir olduğu için öyle konuşuyordu.
"Tamam baba" dedim istemeye istemeye.
"Var mı paranız" dedi. Tabiki yoktu.
"Yok baba" dedim boynumu bükerek. Cüzdandan ikiyüz lira çıkarıp masaya koydu. Parayı aldım, cebime attım. Kahvaltımızı yaptık. Duşumuzu aldık. Saça fön falan derken saat 1 olmuştu. Dolmuşa bindik. Bir yarım saat sonra avm'deydik. içerisi haftasonu olduğu için normalden fazla kalabalıktı. Çok acıkmıştım.
"Yürü la gidelim" de Bir şeyler yiyelim dedim. Burger King'den hamburger patates aldık. Bir masaya oturduk. Ben tam patatesimden bir tane alırken biri artık kasıtlı mı yaptı yanlışlıkla mı bilmem tepsiyi üzerime boşalttı. Kola kucağıma akmıştı. Patetesler her tarafımı yağ etmişti. Kısacası yine rezil olmuştum. Tam kalkıp dallamaya vuracakken kız olduğunu farkettim. Yumruğumu indirdim. Kız bana göre çok güzeldi.
Makyajı biraz fazla abartmıştı, belki ondan bu kadar güzel görünüyordu. Saçları karameldi. Uzun denemicek saçları vardı. Saçlarını yanlara doğru salmıştı. Kısa boyluydu. En fazla 50-55 kiloydu. Kısa ollmanın verdiği bir avantaj'dı zayıf olması. Alnında ufak bir dikiş izi ve sağ yanağındaki gamzesindenden başka yüzünde her hangi bir pürüz yoktu. Zaten yarayı fondotenle kapattığı için az buçuk belli oluyordu.
Kız masum bir sesle söze girdi.
"Çok çok çok özür dilerim. istemeden oldu."
Üzerimi elimle çırparken ciddi bir tavırla "önemli değil" dedim.
"Hayır! Önemli kıyafetlerinizi mahvettim" dedi.
Elimi gerek yok manasında açarken "Gerçekten önemli değil" dedim. Etrafımızdaki herkes bize bakıyordu.
Kız itiraz ediyordu. "Size bir pantolon birde t-shirt borcum var. Ben borçlu kalmayı sevmem" dedi. Lütfen şurdan üzerinize bir şeyler almama izin verin" diyerek YKM'yi gösterdi. Başka çarem yoktu. Kabul ettim, çünkü kız çok ısrarcıydı.
Kutay kıkır kıkır gülüyordu. Ona döndüm azımın içerisinde "seni ... " dedim. Sonra sesli olarak "Kutay sen burda kal ben on dakikadan geliyorum" dedim. Kutay onaylarak başını salladı. Bunu yaparken hala gülüyordu.
Kız önde ben arkada YKM'ye girdik.
Bu halimle tıpkı altıma işemiş gibi duruyordum. Utancımdan yerin dibine girmiştim. Kız bana kıyafet seçerken ben bir köşeye oturup beklemeye başladım. Kız beden ölçülerimi sormamıştı bile. Beş dakika bekledim. Elinde kıyafetlerle çıkageldi.
Soyunma kabinine girdim. Elbiseleri denedim. ikiside tam olmuştu. Ama bunların bana olacağını nerden biliyordu ki. Kıyafetlerin etiket fiyatlarına baktım. 60 TL t-shirt 120 TL pantalon.
Bu kız ya salaktı. Ya da zengin. Ben ikisi birden olduğuna kanaat getirdim.
Soyunma kabininin kapısını açtım çıkıyordum ki ayağıma bir şey takıldı. Yere kapaklandım. Kız ilerde oturmuş benim çıkmamı bekliyordu. Yere düştüğümü görünce koşar adım yanıma geldi.
"Bunlar ne biçim soyunma kabini" diye söylendim. Soyunma odasının tabanı zeminden aşağıdaydı. Tabiki takılıp düşmem çok normaldi. Şansızlıklar hep beni buluyordu. Kız üstümü başımı çırparken
"iyi misin Alp?" Dedi.
"Bir saniye bir saniye sen benim adımı nerden biliyorsun?" -
-
1.
+1Panpa prim için yazıyosan okumayacağım yaz okuyan okur şukulahan şukular niye nazlanıyonuz amk
-
1.
-
33.
+15Online olduğum felan yok, tam okudu iseniz söyledim, home ofice olarak bir e ticaret sitesinde çalışıyorum. Daha yeni girdim.
27.Bölüm (Bilinmeyen)
Kızın gözlerine şüpheci bir şekilde bakarken o gözlerini benden kaçırıyordu. Kız zaten dibimdeydi. Kolunu sıkıca kavradım.
Kimsin sen
Kız çığlık atarak canımı yakıyorsun bırak beni dedi.
Sinirli bir şekilde soruma cevap ver diye bağırdım.
Kız ağlamak üzereydi. Niye böyle bir tepki vermiştim. O ikizler beni paronayak etmişti. Belki de o yüzden böyle olmuştum.
Son anda ağzından Facebook dediğini duyunca kızın kolunu bıraktım. Kızı hayatımda ilk defa görüyordum. Ama o beni tanıyordu. Kız benden uzaklaşırken ''facebook'taki arkadaşlarına daha sık göz atmalısın'' dedi. Haklıydı. Facebook'a nerdeyse yaz tatilinin başından beri girmiyordum.
Kızın kolundan tutup ayağa kaldırırken gerçekten çok özür dilerim bu aralar kafam yerimde değildedim.
Kız kolunu ovuşturdu. Yüzünü ekşiterek Offf! Kolum acıyor dedi.
Bakabilir miyim? diye izin istedim. Kız başıyla onayladı. Kızın kolları incecikti. Çıtkırıldım hesabı. Tuttuğum yer kızarmıştı. Alıp okşamaya başladım. Kızın çok hoşuna gitmişti.
''Facebook'ta nasıl dikkatini çektim. Söyler misin?Dedim. Kız şaşkın bir ifadeyle yüzüme bakarakcidden bilmiyor musun?Dedi.
Neyi?Dedim, kaşlarımı çatarak.
Facebook 'ta popisin sendedi. Arka cebinden telefonu çıkardı. Facebook aplikasyonuna girdi.
Profilim fotoğrafımı açtı. 900 küsür beğeni vardı. Ama nasıl olurdu. Yaz başından beri değil fotoğraf çekinmeye, başımı kaşımaya zamanım olmamıştı.Bu hesap sahtededim başımı sağa solo çevirirken.
Kız şaşkınlıkla bana bakarken devam ettim.Yaz başından beri facebook'a girmedim. Sence kim olabilir bu?Dedim.
Kızbilemiyorumdedi. Şimdi de fake hesap açıp benim üzerimden prim yapıyorlardı. Kim olabilirdi Kim? Düşünmeye başladım. Diğer profil fotoğraflarına baktım. Bir anda kafamda şimşekler çaktı.
Azımdan o kelime çıktı.
Kardeşim'' -
-
1.
0Az hızlı at
-
2.
0Ulan kardeşin dkskhdjdjdjdjc
-
1.
-
34.
+8Bölüm 28
Kız "Ne yani kardeşin... " lafı kızın ağzına tıkarken devam ettim.
"Geberteceğim onu."
Kız "onun olduğuna emin misin? Dedi.
Elim telefonun ekranı üzerinde kayarken "bu fotoğrafları o çekti. Başka kim olabilir ki?" Dedim.
Haklıydım. Hesap 13 yaşındaki kardeşim Buğra'ya aittti. Kız kendini tutamayıp gülmeye başladı.
"Seninle Pardon yani kardeşinle konuşurken kardeşin bana evlenme teklif etti."
Başımı omzuma yatırdım. Bakışlarımı masumlaştırdım.
"Sen de kabul ettin değil mi müstakbel karıcım?" Dedim. Omzuma dört parmağıyla dokunup beni iterek "Ya hayır etmedim" dedi. Kızın daha adını bilmiyordum ama flört etmeye başlamıştık.
Nasıl bu kadar rahat oluyorlardı. Bilmiyorum. Beni deneyimlerim ve aldığım destek bu kadar vurdumduymaz yapmıştı belki, peki ya onları. Belki tek yaptıkları bana uyma çabasaydı.
"Baksana ya ben senin adını bile bilmiyorum" deyip elimi uzattım. "Ben Damla" dedi.
"Memmun oldum Damlacım" dedim. Oda başını salladı. Yeni kıyafetlerimle YKM'den çıktık. Kutayı'n yanına geldik. Bütün yemekleri yemişti. Masaya oturduk. Ben Damlanın telefondan sözde kendi profilime bakıyordum. Damla Kutaydan benden daha iyi anlaşmıştı. Gözümün önünde cilvelişiyorlardı. Öksürerek burda oldağımı hissettirdim. Kutay Damlanın telefon numarasını aldı, Vedalaştık. Sinema'ya iki bilet aldık. Girdik.
Sinema iki buçuk saat kadar sürdü. Kutay gel şurdan ayakkabı alacağım Nike'a falan bakalım dedi. O yorgunlukta birde ayakkabı bakmaya girdik. Mağaza da bizden başka kimse yoktu. Benim gözlerim o güzel yüzü görünce fal taşı gibi açıldı. Kız çok güzeldi. 20-23 yaşlarında vardı. Ablam yaşındaydı. Ama çok güzeldi be. Kızın yanına gelince yaka kartını gördüm.
"Kezban"
Böyle bir güzelliğe böyle bir isim. Ah be ablacım. Kuzen ayakkabı bakarken kız yanımaza geldi. "incecik sesiyle yardımcı olabilir miyim?" Dedi. Kısa boyluydu. O zamanlar boyum 1.77 falandı. Boyu anca göğsüme gelirdi. Burnunda ufak bir hızması vardı. Makyajı kusursuzdu. incecik bir yapısı vardı. Damlaya çok benziyordu. Yani vücut olarak. Kezban'a imâlı imâlı bakarak
"Bence ben size yardımcı olmalıyım." -
-
1.
0hızlı yaz amk
-
1.
-
35.
+629.Bölüm (Dayak)
Bu sözleri ben mi söylemiştim?
Kutay şaşırmış bir şekilde bana bakarken, Kezban
"Bana hangi konuda yardımcı olabilirsin? Söyle bakalım" deyip kollarını göğsünde birleştirip benim ne söyleyeceğimi beklemeye başladı.
Masum bir ifadeyle. "Kulağına söyleyebilir miyim?" Dedim.
Neden olmasın" dedi.
Kulağına eğildim. Kulağının önüne düşen saçlarını tuttum. Arkaya doğru nazikçe ittim.
"Seni gördüğümde on saniye hiçbir şey düşünemedim. Senden başka." Kız benden bu cümleleri beklemediğini yüz ifadesinden anlayabiliyordum. Kulağından uzaklaşıp tam gözlerinin içine baktım.
"Bir insana aşık olup olmadığınızı ilk on saniye belirler." dedim. Kızın hiç düşünmeden reddetmesi gerekiyordu. Yaşça ondan küçüktüm. Hem de çok küçük. Vücut yapım 18 gösteriyordu, ama yinede yeterli değildi.
"Üzgünüm ama nişanlıyım ben" dedi, elindeki alyans'ı göstererek.
Yazmadan önce neden eline bakmadım ki diye, kızdım kendime. Yüzümü düşürerek "Benimki çocukça bir umut zaten" dedim. Masum ifade takınmak her zaman işe yarardı.
Başımı çenemden tutup kaldırdı. Bu hareket hep korkutmuştu, beni. Çünkü arkasından bir yalan gelebilirdi. Yalandan korktuğum kadar hiçbir şeyden korkmadım.
"Hem birini tanımadan nasıl sevebilirsin ki ablacım?"
Ne, ne, ne? Uzun zamandan belli ilk defa her kuşun etinin yenmeyeceğini anladım. Eli hâla çenemdeydi. Elini tutup aşağı çektim. Hızlıca mağazadan çıktım. Arkamdan Kutay. Reddedilmek koyuyor ya, diye düşündüm. Çıkışa doğru yürürken biri arkamdan seslendi. Döndüm. 20-25 yaşlarında bir adam "Sen Alp Soylu'sun" değil mi?" Dedi.
"Evet" dedim.
Çocuk sağ kolundan öyle bir yumruk çıkardı ki ben hayatımda öyle yumruk yemedim. Deniz'in sevgilisinden yediğim solda sıfır kalır. Yere düştüm. 1 dakika kadar kendime gelmeyi bekledim. Çocuk benden hesap sormak için bekliyordu.
Benimle işi bittiğine emin değildim. Çok sinirlenmiştim. Kalktığım gibi çocuğun kasık bölgesine vurdum. Benden aşırı uzundu. Kafa atamazdım. Atsamda işe yarayacağından emin değildim.
Azımda tuzlu bir şeyler hissediyordum. Tüm bunlar olurken Kutay karı gibi hiçbir şey yapmadan beklemişti. Çocuk yere devrilmiş kıvranıyordu. Dudağımdan aşağı ince bir çizgi halinde kan akıyordu. -
36.
+13Geldim, varmı bir kaç kişi ona göre devam edeyim beyler.
-
-
1.
0Var var go
-
2.
0var devam
-
1.
-
37.
+1430. Bölüm (Okula Dönüş)Tümünü Göster
Güvenlik gelip bizi ayırdı. Çocuk küfürler savurarak gitti. Bizde eve geldik. Dudağım patlamıştı. Pansuman yaptım. Günler birbirini kovaladı. Okul açıldı.
Sabah erkenden kaltım. Takım elbisemi giydim. Ayakkabılarımı giydim. Saçıma fön çektim. Bilekliklerimi taktım. Kaslarım belirginleştiği için takım elbise vücuduma tam oturmuştu. Fit bir vücut yapım vardı. Çalıştım ve kaslarım ortaya çıkmıştı. Okula geldim. Banklardan birine oturdum.
Yeni gelen dokuzuncu sınıfların içinde güzel kızlar vardı. Ben artık on birinci sınıf olmuştum. Gözlerim Aslı'yı arıyordu. Ama yoktu. Bir anda sağımda solumda oturan erkeklerin kapıya baktıklarını gördüm. Aslı ve Deniz yanyana yürüyorlardı. Bu ne demek oluyordu? ikiside inanılmaz olmuşlardı. Sevdiğim kızlar yanyana yürüyordu.
Kendimi kaptırmamak istiyordum. Başka yöne bakıyordum ama bir bakmışım yine o ikiliye kayıyor gözlerim. Ama beni kullanmalarına izin vermeyecektim. Çok samimi görünüyorlardı. Birbirine sinir olan iki insan niçin bu kadar yakındı bibirlerine? Ya da rol yapmışlardı. ikiside çok önceden arkadaştı. Yine bir oyunun içine düşmüştüm belki. Ben bunları düşünürken onlar bana doğru gelmeye başladı. Sakin kalmalıydım. Soğuk kanlı olmak zorundaydım. Onları görmezden gelerek dokuzuncu sınıflardan bir kızı kesmeye başladım. Kızlardan biri gelip sağ yanına biri gelip sol yanıma oturdu. Aslı'nın o tertemiz kokusu Deniz'in güçlü parfümünün kokusu. ikisinin kokularını'da özlemiştim. Bir insan birden fazla kişiye aşık olabilir mi?
Sanırım ben olmuştum. Deniz konuşmaya girdi. "Naber Alp?" Bu kız şaka gibiydi. Onca şeyi yapmış ama Hâla "Naber" diyebiliyordu. "Boşver" dedim elimi sallayarak. Bana bakıyorlardı.
Onlara bakamamak, dokunamamak. Birinden vazgeçmem gerekiyordu. Ama yapamıyordum.
"Söyler misiniz. Neden hala benimle muhattap oluyorsunuz?" Dedim. Ama sorduğum soruyu önemsememişti.
"Değişmişsin Alp. Ne yalan söyleyim şaşırdım" dedi. Denize döndüm. Hâla çok güzeldi. Gözleri, saçları bakışları aynıydı. Hatta dahada güçlüydü. Geçen yılki ve bu yılki Deniz çok farklıydı. Bakışları daha yumuşaktı. Gözlerinden hiç eskgib olmayan acıma duygusu uçup gitmişti. Benim kadar o da değişmişti. Buna emindim.
"Benim merak ettiğim bir şey var" dedim, Aslıya dönerek: "Siz neden bu kadar samimisiniz?"
Aslı "her şeye bir oyun olarak bak Alp, sevişmemizden tut da Deniz'in seninle yatmasına kadar. Hepsi oyundu. Neden yaptık diye sorarsan. Sadece kendi aramızda girdiğimiz ufak bir kapışmaca. Sense bu oyunda bir piyonsun.
Gülerek Aslı'ya baktım. Ani bir haraketle dudaklarına yapıştım. Önce itti. Ama belinden sıkıca kavramıştım. On saniye kadar öpüştük ve bıraktım. Elini kalbine zütürdüm. O zaman şuan bu kadar hızlı atan kalbini de açıkla. Aslı konuşamadı. Biliyordum, beni seviyordu. Hızla atan kalbi yalan söyleyemezdi. Deniz'e döndüm.
"Bari kazanabildin mi?" Dedim alaycı bir ifadeyle.
"Seninle yattığımda evet. Oyun bitmişti. Ama sen yeniden başlattın. Bu sefer kazanın ödülü sensin" dedi. -
-
1.
0Vays helal bro
-
2.
0cok dassakli bi hikaye olmus amk devam et
-
3.
0cok dassakli bi hikaye olmus amk devam et
diğerleri 1 -
1.
-
38.
+1031.Bölüm (Seçim)Tümünü Göster
"Bu sefer beni dâhil edemeyeceksiniz oyununuza."
Deniz yine aşağılayıcı yüz ifadesini takınmıştı.
Sırıtarak "çoktan dâhil oldun bile."
Haklıydı. ikisinden de hoşlanıyordum. Hatta açık ara Deniz’i seviyordum. Ama onların bir kez daha oyuncağı olamazdım. Başımı omzuma yatırdım. "inşallah canım ya" şeklinde bir bakış attım. Yanımdan kalkıp gitmelerini bekliyordum, ama yapmadılar. ikisi de bana bakmıyordu. Okulun bahçesinde olup bitenleri inceliyorlardı. "Tipik dokuzuncu sınıflar işte" dedim bahçeye bakarak. Kızlar beni görmezden geliyordu. Sinir olmuştum.
Derken bir bebe geldi, yanımızdaki bank’a oturdu. Bakışları dikkatimi çekti. Deniz’in bacaklarına bakıyordu. Ona da hak veriyorum. Öyle bir bacağa kim olsa bakar. Çocuğa sert bir bakış attım. Gördü ama tepki vermedi. ilk günden kimseyi dövmek istemiyordum. Sinirlerime hâkim olmalıydım. Zorundaydım.
Deniz çocuğun bakışlarını fark etti. Elini dizlerine koyup eteğini yukarı doğru çekti. Çocuk aralıksız bakıyordu. Denizin yaptığı hareketi görünce çocuk iyice azmıştı. Tabi bende de kayışlar kopmuştu. Ayağa kalkıp çocuğun yanına geldim. Bir sağ yumrukla çocuğu yere serdim. Her şey bir anda olup bitmişti. Çocuk yediği yumruğun etkisiyle ağlamaya, küfürler savurmaya başladı.
Çocuğa "bir daha sana ait olmayan bir şeye bakma tamam mı genç?" dedim.
Yüzümde şeytanca bir ifade oluşmuştu. Acımıyordum o çocuğa. Hak etmişti. Denize döndüm oda ben ayağa kalkınca arkamdan fırlamıştı. Kolumdan tutmak istemişti, ama buna engel olmuştum.
"Ne yapmaya çalışıyorsun sen?" Dedim bağırarak. "bir sıfır öndeyim" dedi Aslıya dönerek. Aslının morali bozulmuştu. Bu kızlardan kurtulmalıydım. Denizin omuzlarından tutup sıkıcı kendime çektim. Aramızda beş cm. ya var ya yoktu. "Şu oyunu bitirin artık çünkü ikinizde kazanamayacaksınız" dedim.
Deniz yüzünü ekşitti. "Canım yanıyor Alp bırak beni lütfen" dedi. Kafamı sağa sola çevirdim. "Bu sefer olmaz tamam mı? Ben sizin oyuncağınız değilim. Ya bu oyunu şimdi bitirin ya da her ne kadar sizden hoşlansam da unutacağım. Okulumu değiştireceğim. Sizden kurtulmanın tek yolu buysa, öyle yapacağım." Umurumda değil Alp dedi. Seni her türlü bulurum. Nereye gidersen git bu oyunu bitireceğiz. "
Denizi bırakırken "sen çıldırmışsın" dedim, şaşkın bir ifadeyle.
Aslı suskunluğunu bozmuştu. "Belki. Ama seni istediğimiz kesin. iki kişiden biri kazanabilir. Hangimizi istediğin senin elinde. Bu oyunu şuan bitirmek istiyor musun?"
Evet, anlamında başımı salladım. Aslı Denizi kendine doğru kendine çekti.
"Seç birimizi." -
-
1.
0Rezerve
-
1.
-
39.
+10Arkadaşlar şimdiden sinyal vereyim, 15 part kaldı. Yeni hikayeler hazır. Bu bitince paylaşırım.Tümünü Göster
Bölüm 32 ( Yen'i Hoca )
Yüzüme sinsi bir gülüş yerleştirdim. ikiside vereceğim kararı heyecanla bekliyorlardı. Denize döndüm. "Deniz" dedim. Deniz şimdi etrafa zafer çığlıkları atıyordu. Aslıya bir takım aşağılayıcı hareketler yaptıptan sonra sonra ellerini boynuma doladı. Yanağıma bir öpücük kondurdu. Utanmıştım. Bu kız karşısında hiçbir şey yapamazdım. Aslı gerçekten çok üzülmüştü. Ama daha sonra sevinecekti. Seçtiğim kişiye yapacaklarımı bilse sevinmişti bile. Aklımda kırk tilki dolanıyordu. Denizi belki seviyordum ama yaptıklarını unutamazdım. Unutmama imkân yoktu. intikamım gerçekten acı olacaktı.
Deniz gözlerimin içine bakıyordu. "Söz veriyorum Alp seni hâyal kırıklığına uğratmayacağım." Bir anda sevgili havasına girmiştim. Artık böyle konuşmalıydık, diye düşünüyordum.
"Gözlerinin içine dalıp giderken umarım sevgilim umarım" dedim.
Ona sevgilim dediğimde sırıtmaya başladı. Hala elleri boynumdaydı. Sımsıkı sarılmıştı. Bırakmaya niyeti yoktu. Gözleri gözlerimdeydi. Cesurdu. Bir an bile kaçırmadı. Aslı çoktan gitmişti. Belkide Denizle oynamadan önce biraz sevgilicilik oynamalıydım. Artık bir şey kaybedemezdim.
• **
1 HAFTA SONRA
Elim Denizin belinde okulun bahçesine girmiştik. Bütün okul bizi kıskanıyordu. Abartısız herkes bizi konuşuyordu. Deniz arada kulağıma eğiliyor bir şeyler fısıldıyor beraber gülüşüyorduk. Daha çok, şuna bak, nasıl bakıyor gibisinden fısıldamalar. Okula her zaman erken gelirdik. Bizim sınıfa geçerdik. En arka sıraya geçip orda Denizi göğsüme yatırırdım. Saçını okşar beraber hâyaller kurardık. Bir hafta içinde birbiririmizden hiç kopamayan iki insan olmuştuk. Benim diğer yarım olmuştu. Onu seviyordum. Oda beni seviyordu. Artık buna emindim. Edebiyat hocası değişmişti. Okulda herkes yeni gelen hoca hakkında konuşuyordu. Çok güzel, çok taş gibisinden laflar çıkarmışlardı. Ben yine en arkada otururken kapı açıldı. içeri Kısa boylu Esmer uzun siyah saçlı bir kadın girdi. Giydiği etek, elinde tuttuğu on birinci sınıf Edebiyat kitabı, saçlarının hâli, makyajı, gerçekten mükemmel bir kadındı. Öğretmen masasına oturdu. Bir süre tanışma faslına zaman harcadı. Adının Zeynep olduğunu yirmi üç yaşında olduğunu öğrenmiştim. Sınıfataki gereksizler hepsini benim yerime sormuştu. Ayağa kalktı. Yürüdü, yürüdü yanıma geldi. Bana dönüp "ya sen" dedi ipeksi sesiyle. Yanımda kimse oturmuyordu. Zaten sıram duvar dibimdeydi. Sırtımı duvara yaslamış oturuyordum.
Kaşlarımı çattım. "Ben ne Hocam? Diye ukelâca bir soru sordum. "Bütün arkadaşların bir şeyler sordu. Senin bir sorun yok mu?" Dedi. Çok rahat davranıyordu. Arkadaş gibi davranıyordu. Yeni mezun olanların düştüğü hata. Öğrenciyi arkadaş olarak görmek. Ayağa kalkarken üstümü düzelttim. "Onlar benim arkadaşım değil hocam, hepsi gereksizler ordusu ve zaten merak ettiğim her şeyi sordular " dedim. Bütün sınıf ters ters bana bakmaya başladı. Sınıftaki en baskın erkek bendim. Hepsi bir olsa ben dayak yerdim orası ayrı. Ama böyle bir şeye cesaret edemezlerdi. Benimle birlikte on erkek, on beş kız vardı. Hoca şaşırmıştı. "Seninle konuşmak istiyorum, çıkışta beni bul tamam mı?" Dedi, gülümseyip yanımdan ayrıldı. Kızmamıştı belki, ama iyi fırça yiyiceğim kesindi. O gün okul bitince Deniz yanıma geldi. "Hadi aşkım gitmiyor muyuz?" Dedi.
"Yeni gelen Edebiyatçı yanına çağırdı. Karizmamdan çok etkilenmiş sanırım. Benimle sevişmek istiyormuş" dedim.
Deniz kıskanlıçtan çatlayacaktı. "Alp seni öldürürüm. Biliyorsun böyle şeylerin şakası bile hoş değil." Katıla katıla gülmeye başladım.
"Oy civcivim beni mi kıskanırmış yerim seni" gibisinden ergence laflar ettim.
"Uff! Çabuk hadi kapıda bekliyorum. Beş dakikadan uzun sürmesin" dedi. Tamam hayatım deyip birbirmizden ayrıldık. Öğretmenler odasının önüne geldim. Kapıyı tıklattım. içeri girdim. Hoca beni görünce "heh bende seni bekliyorum Alp" dedi ve ayağa kalkıp yanıma geldi. Rehberlik odası boş istersen oraya geçelim" deyip yol gösterdi. Odaya girdik. Hoca bir güzel masaya yerleşti. Eliyle bana otur işareti yaptı. Hep güler yüzlüydü. Etrafına gülücükler saçıyordu. Konuşmaya girdi.
"Okulda meşhursun anlat bakalım neler oluyor?"
"Ne anlatmamı istiyorsunuz hocam" dedim. Sırıtırak "mümkünse herşeyi canım" dedi.
Ben hâlâ anlamamıştım. Ne anlatmamı istiyordu. Düşünceli bir ifadeyle hocam ne anlatmamı istiyorsunuz hangi konuyu anlatmalıyım. Lütfen açık konuşun benimle" dedim. -
40.
+10Bölüm 33Tümünü Göster
Hoca "seni ne bu hâle getirdi, bilmek istiyorum.
Ciddileşmiştim. "Hocam siz nerden biliyorsunuz ki benim geçmişimi ve daha ilginci benim hikayemle neden ilgileniyorsu- nuz?" Dedim.
Gözlerini kıstı. "Lütfen rahat ol sadece böyle konular ilgimi çekiyor. Anlatırsan seve seve dinlemek isterim. Nereden öğrendiğime gelirsek dokuzuncu sınıflar yemiyor içmiyor senin hakkında konuşuyor. iki kızın konuşmasına kulak misafiri oldum. işin aslını senden öğrenmek istedim. Söz veriyorum aramızda kalacak" dedi.
Biraz düşündükten sonra başımdan geçenleri anlatmaya karar verdim. Tinercilerin üzerime işediğini anlattığımda kahkahalarla gülmeye başladı. Konuşmamı bitirdiğimde bana artık eskisi gibi bakmıyordu, bunu hemen anlamıştım. Gözleri daha farklı bakıyordu. Bana karşı bir matlığı vardı önce. Şimdi o matlık silinmiş yerini sıcak bakışlar almıştı. Tıpkı Denizin bana baktığı gibi. Ürkek ve Çekingen.
"Ne oluyor lan hoca bana mı yürüyor?" Diye düşünmeden edemedim. "Vay be Alp" dedi hoca "Yazsan roman olur."
Güldüm. Yok be hocam dedim.
"Bana Zeynep diyebilirsin canım. Sonuçta sırdaşız öyle değil mi?" dedi.
"Ama Hocam tam anlamıyla sırdaş olmamız için sizin de bana anlatmanız gerek." Bu cümleyi söylerken ne düşünüyordum ki? Koskoca kadın bana seviştiği erkekleri mi anlatacaktı. Yine çuvallamıştım.
Zeynep biraz şaşırmıştı. Bir an duraksadı, düşündü "Anlaştık bende sana anlatacağım o zaman.
"Üniversite'ye başlayana kadar hiç sevgilim olmamıştı. Ama üniversite farklıydı... "
Zeynep'e karşı aynı bakış bende de belirmişti. Sanırım ondan hoşlanmaya başlamıştım. Anlattığı şeyler beni çok etkilemişti.
Bir kadının ağzından anı dinlemek gibisi yoktu. Çok farklıydı. Anlatışı mimikleri. Anısının içine kabul etmişti beni. Harika betimlemeler yapmıştı. Zeynep'in gözlerinin içine bakıyordum. O da bana bakıyordu.
Hiç kaçırmıyordu. ilk defa bir kadınla bu kadar uzun bakışmıştık. Yaklaşık otuz saniye kadar sürmüştü. Onun ayağa kalkmasıyla bakışmamız bitti. "Ee sırdaş" dedi gülerek. "Eve gitmiyor musun?" Saatime baktım 17:47
"Oo! Saatte bâyağı geç olmuş. Gidelim" Hocam dedim. Hocayı durağa kadar uğurlayıp evime döndüm. Deniz tam yirmi altı kez aramıştı. Şu an onun tripleriyle uğraşamazdım.
Ben sanırım Zeynep hoca'ya aşık olmuştum.
Ama şansımın olmadığını biliyordum. Tamam özgüvenim var. Ama kadın 23 yaşında ben 17. ihtimal vermiyordum. O gün yastığa başımı koyunca onu düşündüm, anlattıklarını düşündüm. Benim bu kadını yapmam lâzımdı. -
41.
+934. Bölüm (Yanlış Karar)Tümünü Göster
Gözlerimi zorlukla araladım. Üzerimde birisi vardı. Bütün ağırlığına bana vermişti. Tanıdık bir kokusu vardı. Uyku sersemi olduğum için tam olarak hissedemiyordum. Daha net bir bakış için gözlerimi ovuşturdum. Denizdi. Gülerek bana bakıyordu. "Yatağıma kadar geliyorsan ben öldüm" dedim, boğuk bir sesle.
Hâlâ gülmeye devam ediyordu. Tek kelime etti.
"Sayılır"
Gözleri gözlerimdeydi. Burunlarımız birbirine değiyordu. Öpmek için başımı ileri doğru ittim. Ama o beni iterek doğruldu. Kalçası kasık bölgemdeydi. Neden böyle yapıyorsun? Dememe izin vermeden tokadı patlattı, bana. Ben yüzümü ovuştururken o kalçasını ileri geri hareket ettirmeye başladı. Aklınca bana ceza veriyordu. Ani bir hareketle elimi sırtına dolayıp çevirdim. Vucüduna doğru eğilmiştim. Üstte olmak bana avantaj sağlar diye düşündüm. Birden testislerimdeki tarif edilemez acıyı hissettim. Bu acıdan sonra hiç bir acı bunun kadar kötü olamaz diye düşündüm. Yatağın boş tarafına kendimi bıraktım. Elimi kasık bölgeme zütürüp inlemeye başladım. Var güçüyle vurmuştu. Bu çok ağır değil miydi? Bacaklarını yataktan aşağı doğru indirmişti.
Boğuk bir sesle:
"O elinde tuttuğun şey sadece bana ait. Tıpkı senin gibi. Bu bir uyarıydı sevgilim. Eğer o şey başka kişilere kalkarsa o zaman yapacaklarımdan korkmalısın."
Ağrıyı artık daha az hissediyordum. Bacaklarını yeniden yatağa uzattı. Uzun sarı saçlarını yastığa bıraktı. Bana bakmaya başladı. Ben tepkisizdim. Ona bakmıyordum bile. Kaşlarını çattığını farkettim.
"Ama yapma böyle ya. Hem dün seni ne kadar merak ettim, biliyor musun? insan bir cevap vermez mi? Tamam affediyorum ama herşeyin bir bedeli var" dedi. Yaklaşık beş dakika boyunca hiç konuşmadı. Sonra birden söze girdi.
"Kalk hadi annen bizi bu hâlde görürse ikimizde yanarız. Gerçi kapı kilitli ama, olsun."
Kalkıp hızlı bir şekilde kıyafetlerimi giydim. Ben çıplak hâldeyken vücüduma bakıp güldü. "Ne?" diye çıkıştım.
"Yok bir şey acele et gitmemiz gereken bir okul var."
Çantamı hazırladım. Yola koyulduk. Çok geçmeden okuldaydık. Okulun kapısından girdiğimizde benim gözüm Zeynep hocayı arıyordu. Yanımda güzeller güzeli Deniz vardı. Ama o umrumda değildi. Çok geçmeden onu gördüm. Okulun içinde nöbetçi masasına oturmuş bir şeyler karalıyordu. Deniz'e işaret ederek ben oraya gidiyorum dedim. Tabi oda arkamdan. Hocanın karşısına dikilmiştik. Günaydın falan tarzı konuşmaları yaptık.
Hiç beklemediğim bir anda Deniz beni öptü. Zeynep hoca bu olayı görünce biraz bozuldu. Beni mi kıskanıyordu? Ama böyle bir şeyin olmasına inanmak istemiyordum. Zaten inansam da bir şey farketmeyecekti. Zeynep hocadan özür dileyerek Deniz'i kolundan tuttuğum gibi bir köşeye çektim.
Sinirli bir ses tonuyla "amacın ne senin kızım?" Dedim.
Yanaklarını şişirdi. "Canım çekti lan salak. hem öpemez miyim? Sevgilimsin ne olucak?" Bir nevi haklıydı ama hocaya rezil olmuştum. Sanırım kadınlar arası bir savaştı. O erkek benim gibisinden. Bilmiyorum, ama ben böyle düşünmüştüm.
Ona baktım. "Tamam hayatım. Kabalık ettim, Üzgünüm" dedim.
Önemli değil canım. Beni bir kez öpersen ödeşebiliriz. Orda yanağına ufak bir buse kondurdum. Sınıfıma gittim. Son ders Edebiyattı. Ders bittikten sonra çantamı almış çıkıyordum ki o mükemmel sesi duydum.
"Alp bakar mısın?" Ona doğru döndüm. "Buyrun hocam" dedim.
"Ya buralarda güvenebileceğim bir kasap var mı? Biliyorsun buraya taşınalı kısa zaman oldu. Geçen eve giderken kayboldum. Sana zahmet olacak ama bana eşlik eder misin?" dedi.
"Ne demek hocam. Her zaman" dedim. Deniz'in dersinin bitmesine bir saat vardı. O zamana kadar dönerim diye düşündüm.
Önce kasaba uğrayıp et aldık. Ardından fırına uğrayıp Ekmek aldıktan sonra Hocanın kaldığı apartmana geldik. ikinci kata kadar torbaları taşıdım. Çantasından anahtarı çıkardı. Kapıyı açtı. Elimden poşetleri alırken
"içeri gelmek ister misin?" Dedi. Bu teklifi benim için bulunmaz bir teklifti. Belki de içerde...
"Tabi neden olmasın" dedim, sırıtarak. Ayakkabılarımı çıkarıp bir köşeye koyduktan sonra eşikten içeri girdim. içerden bir ses "sağdan ilk oda canım" dedi.
Koridorda en fazla iki kişi yanyana durabilirdi. Sağdaki ilk odaya girdim. Ev gerçekten iyi döşenmişti. Geniş bir salonu vardı. Pencerelerden içeri süzeleb ışık ortamı daha da güzelliştiriyordu. Tek kişi yaşayan biri için bu oda fazlaydı. Bu düşüncelerimi yine içerden gelen ses bozmuştu.
"içecek bir şey ister misin?"
Çekingen bir ağızla "mümkünse bir su alırım hocam" dedim.
"Tabi hemen getiriyorum. Kendi evinde gibi rahat et" dedi. Koltuklardan birine yerleşirken parkelere çarpan tok, topuk sesi gittikçe yükseliyordu.
Şimdi yanında bambaşka bir Zeynep vardı. Ona öğretmen gözüyle bakmam imkansızdı. Elinde tuttuğu bardaktan sular damlıyordu. Saçlarını yanlara salmıştı. Onun olmadığı çok belli olan bir t-shirt giymişti. Sağ tarafı omuzundan aşağı düşmüştü. Şeffaf renkteki sütyenin ipi rahat bir şekilde kendini belli ediyordu.
Salaş tarzı beni çok fena etkilemişti. Elideki suyu alıp içtim. Belki içimdeki ateş söner diye. Yine mi kızarıyordum ben? Evet sanırım, domates gibi kıp kırmızı olmuştum.
Yine utanmıştım. Ama benim karşıma böyle çıktığına göre o da bana karşı boş değildi, diye düşünüyordum. Keşke düşünmeseydim.
Aramızda 35-40 cm. vardı. Elimi beline dolayıp kendime çektim. Hiç beklemediği bir hareketti bu. Dudaklarına yapıştım. O da bana karşı tepkisiz değildi. Dudaklarını hareket ettiriyordu. Sevinmiştim. Ama sonra birden beni itti. "Ne yapıyorsun sen" dedi. Öyle bir tokat vurdu ki cidden yere kapaklandım. Bu ne güç be yavrum, diye geçirdim içimden.
Seri bir şekilde ayağa kalkıp başımı yere eğdim. "Çok özür dilerim hocam" dedim.
"Çık evimden" dedi. Seri bir şekilde evi terkettim. -
-
1.
-1Bro sen ne yaptın be
-
1.
-
42.
+835.Bölüm (Okul Değişikliği)Tümünü Göster
Artık bu okulda kalmam saçma olurdu. Zeynep hocanın yüzüne bakamazdım. Konuyu Deniz'e açtığımda önce kızdı, ağladı, gitmemem için yalvardı. Ama ben kafama eseni yapardım. Bunu biliyordu. Ona sadece okulu değiştireceğimi söyledim. Sebebini sorduğunda ise hep konuyu değiştirdim.
Yeni okulum otobüsle yarım saat mesafedeydi. "Yeni okul, yeni insanlar, yeni kızlar" diye geçirdim içimden. ilk gün imajı çok önemliydi. Burdaki okulu seçmemin sebeplerinden biri Asudenin burda olmasaydı. Diğer bir sebebi ise serbest kıyafet giyilmesiydi.
Okul bizim okulun iki katıydı. Daha çok kız ve daha güzelleri. Ama hiç arkadaşım yoktu. Asude'yi bulmalıydım.
Bir köşeye çekildim. Elimi cebime attım. Telefonu çıkardım, rehberden Asude'yi buldum. Aradım. Bir kaç kez çaldıktan sonra telefon kapandı. Ardından bir mesaj geldi.
"Dersteyim."
Okula girdim. Müdür yardımcısının yanına gitim. Nakilim gelmemişti. Ama müdür yardımcısı derslere girebileceğimi nakilin üç dört gün içinde geleceğini söyledi. Müdür yardımcısına rica ettim. 11/D sınıfına girebilmek için. "Orada arkadaşım var" dedim. O kadar sert bir adam değildi.
"Tamam ama uslu dur" dedi. Sırıtırak odadan çıktım. Nöbetçi öğrenci dokuzuncu sınıftan bir kızdı. Yanına gittim. Kaşlarımı bükerek "pardon 11/D sınıfı nerede acaba?" Dedim.
Kız onunla konuştuğumda kızarmıştı. Yazık ya, diye geçirdim içimden. Eski hâlimi hatırladım. Bu kızdan farksızdım. Kız tek kelime etmedi. Masadan kalkıp yüremeye başladı. Arkasından'da ben. Bir dakika kadar yürüdük. Sınıf kapısını önüne geldiğimizde, kız "burası" deyip kapıyı gösterdi. Kıza teşekkür ettikten sonra kapıyı çaldım.
"Giriniz."
Kapıyı açtım. içeri girdim. Sadece en ön boştu. Orda da bir kız oturuyordu. Yanına oturduğumda toplandı. Güzel kızdı. Ama o sınıfın en güzeli arka tarafta oturan "Elif" adında bir kızdı. Koyu siyah saçlarını arkadan toplayıp topuz yapmıştı, Giydiği kıyafetler gerçekten diğerlerinden farklıydı. Kıyafetleriyle ben burdayım, diyordu. Gözlerim bir yandan Asude'yi arıyordu. Onu gördüğümde ufak bir gülümseme atıp önüme döndüm. Ders bittikten sonra kalktığım gibi Asude'nin yanına gittim. Zaten whatsapp'tan yazışıyorduk, sürekli.
Havadan sudan muhabbet etmeye başladık. Çok geçmeden yanımıza Elif geldi.
"Asude canım dışarı çıkmıyor muyuz?"
Konuşmasında trip sezmiştim. Büyük ihtimalle yakın arkadaşlardı. Ve ben kıskanılan taraf olmuştu. Asude'nin ellerinden tuttum.
"Hadi kalk bana etrafı göster" dedim.
Elif hala o sinir bozucu ses tonuyla "ben sadece onu çağırmıştım, ama" diye çıkıştı. Bu kızın fena kuyruğuna basmıştım. Benden Nefret ettiğini düşünmeye başlamıştım ki, ediyordu.
Çok fena bozulmuştum. Asudenin sırasına oturmuştum. Asudenin sırası duvar dibindeydi. Elif Hemen dibimizdeydi. Bir hışımla ayağa kalkıp Elif'i kolundan tutup duvara yapıştırdım. Aramızdaki mesafe çok azdı. Nefesini hissedebiliyordum. Beni itmeye çalıştı ama gücü yetmedi. Kaşlarımı kaldırıp sinsi bir gülüş attıktan sonra
"Benimle bir sorunun varsa halledelim."
Cümlem bittiğinde kızı bıraktım. Bir kaç adım geri çekildim. Bana nefret dolu gözlerle bakmaya başladı. Cidden çok korkunç bir bakıştı. Elif'in ilk ve son kez bana o şekilde bana baktığını biliyorum. insan o bakışı gördükten sonra korkuyor.
Başını sağa solo hareket ettirdi. "Seninle bir sorunum olsa söylerim Bay ego" dedi.
Gülürek "bana egolu diyene bakın hele pis cadı" dedim.
Çok şaşırmıştı. "Gerizekalı" dedi.
Sonra Asude'ye dönerek "Yeni arkadaşınla sana iyi eğlenceler."
Bunu söyledikten sonra sınıfı terketti.
Asudeye döndüm. Elimi çırparak "buna ne oluyor?" Gibisinden bir hareket yaptım.
Asude söze girdi. "Elif'in annesiyle babası ayrılmak üzereler. Morali bozuk kızın. Sende üzerine gidince sinirleri bozuldu."
Sözündeki sitemi sezmiştim. Özür dilemeleydim. Dışara çıktım. Gözlerim Elif'i arıyordu. Ağaçların ardında duruyordu. Oraya doğru koşar adım yüremeye başladım. -
43.
+1036. Bölüm ( Gıcık Herif )Tümünü Göster
Elif'in yanına geldiğimde süt dökmüş kedi gibi olmuştum. Bakışlarım sürekli yerdeydi.
Ne var ne istiyorsun? dedi.
Ben;
Sana biraz sert çıktım. Özür Dilemem gerektiğini düşünüyorum. Boğazımı temizledim. Ciddi bir ses tonuyla:
Özür dilerim.
Özrüm kabul edilip edilmediğini bilmiyordum. Elif sükûneti tercih ediyordu. Bu kız aşırı zordu. Sanki önünde buzdan duvarlar vardı. Aklıma Game Of Thrones'taki duvar geldi. Hâlen susuyordu. Onun bu sakin tavrı sinirimi bozmuştu. Omuz silkerek her neyse deyip yanından ayrıldım. Derse girmeyi hiç istemiyordum. Bahçede kuytu bir yer bularak oturdum. Canım nedensizce yine ot çekmişti. Ama içemezdim. Sigara belki diye düşündüm. Cüzdanımda 50 lira vardı. Havaya baktım. Açık, bulutsuz, masmavi. Sonra nedensiz ayağa kalktım. Okula doğru yürümeye başladım. Önce tam fark etmedim ama yanlışlıkla çocuğun birine omuzum çarpmıştı. Hiçbir şey olmamış gibi yoluma gitmek istemiyordum. Zaten yanlışlıkla çarpmıştım. Çocuk arkamdan küfür etti. Sinirli bir şekilde gerisin geri döndüm. Çocuğun dibine girdim.
Küfür etme oğlum vur! Ne kadar sadistçe geliyor değil mi? Bu çocuk kendine vurulmasına neden izin veriyor? Hemen açıklayım. Benim canım yanınca gözüm hiçbir şeyi görmez. Bir nevi onun vurduğu yumruk, tokat vb. sadece tetikleyiciydi. Bunu çok önceden fark etmiştim. Çocuk böyle bir tepki beklemiyordu. Sen bilirsin koçum derken tokadını sağ yanağımda hissettim. Sadece tek bir şansı vardı. Tokat atmıştı. Üstelik ıskalamıştı. Yanındaki arkadaşlarıyla birlikte gülüşmeye başladılar. Etrafımızda meraklı bakışlar hâlâ olacakları izliyordu. Çocuk dalga geçmeye başladı. Şuna bak nasıl vurdum gibisinden. Kendi kaşınmıştı. Çocuğun üstüne atladım. Bu hiddetimin etkisiyle sersemlemişti. Gardını düşürüverdi. Yere düştüğünde yakasından tutup bir yumruk vurdum. Bıraktım. Etrafımdakiler benden böyle bir tepki beklemiyordu. Çocuk cidden sadece konuşmasını biliyordu. Kalabalığı gören öğretmen koşarak geldi. Kalabalıktan müdür geliyor! diye sesler duydum. Yere düşen çocuğa elimi uzattım. O arada müdür de gelmişti.
Sürekli burnunu silmesi gereken biri gibi konuşuyordu. Ne oluyor burada? Kimseye fırsat vermeden ben konuşmaya girdim. Soğukkanlı bir ses tonuyla arkadaşımız yere düştü. Kendini iyi hissetmiyormuş. Yardım ediyorduk. iyilik meleği kesilmiştim. Kalabalığın gözüne bakıyordum. Hiç kimse sesini çıkarmıyordu. Müdür hâlen o gıcık ses tonuyla konuşuyordu. Sanırım konuşma tarzı böyleydi. Ya da birinin hocaya peçete vermesi gerekiyordu. Dağılın hadi. Bunları söylerken ellerini birbirine vuruyordu. Çocuk bana nefret dolu gözlerle bakıyordu. Bir insanın o bakışlardan ürkmesi gerekiyordu. Aksine bu bakışlar benim hoşuma gidiyordu.
Deniz çok sıkboğaz ediyordu. Sürekli bizim evdeydi. Okulda telefonla arayıp beni kontrol ediyordu. Bir türlü güvenmiyordu bana. Haklı mıydı acaba? Ama ben bu olaydan acayip sıkılmıştım. Ayrılmak istediğimi söyledim. Yürümüyordu. Önce ağladı, sızladı. Benim onu istemediğim fikrini kabul etmiyordu. Denizin bir heves olduğunu anlamıştım. Aptalca bir heves. Acemice bir şey. Ama bitmişti. Ayrılmıştık. -
-
1.
0Seri seri
-
1.
-
44.
+1337. BölümTümünü Göster
Denizden ayrıldıktan sonra önce iyi gelmişti. Ama bir kaç hafta sonra kendimi sanki bir boşlukta hissetmiştim. Birileri bir şeyler yapmak için beni çağırdığında reddediyordum. Bir an önce okulun bitmesini, gidip eve sabaha kadar uyumayı düşlüyordum. O kızı sevmesem bile beni yaşama bağlıyordu. Artık bir amacım yoktu. istediğim her şey vardı. Ün, karizma, istediğim kızla kızarmadan muhabbet edebilmek...
Yeni bir amaç edinmeliydim. istediğim her şeyi almak bir zaman sonra sıradanlaşmıştı. Deniz hiç mesaj atmıyordu. Babamla her gün tartışıyorduk. Hatta bütün ailemle. Bir anda geçimsiz birine dönüşmüştüm. Haftada sadece bir kez duş alıyordum. Odamdan çıkmak istemiyordum. Yemek yemek istemiyordum. Kısaca hiçbir şeyi istemiyordum.
Ruh gibi yaklaşık bir kaç hafta yaşadım. Beni bu halden kurtaracak tek kişi Aslıydı. Benim değişmeme yardımcı olan oydu. Bu durumdan kurtaracak olan yine oydu. Ama onu arayacak yüzüm yoktu. Gururumu bir kenara bırakıp yataktan çıktım. Saçım başım dağılmıştı. Masanın üzerinde duran telefonu elime aldım. Rehberden onun numarasını bulup arama tuşuna bastım. Telefon bir kaç kez çaldıktan sonra açıldı.
"Efendim."
Sesi nedensiz bana huzur vermişti. Kelimeler azımdan çıkmıyordu. Kitlenmiştim. "Alp orda mısın?" Dedi.
Yutkundum. "Aslı! Seni görmem lazım. Lütfen buluşabilir miyiz?"
Ne zannediyordum ki? Kızı önce bıraktım. Şimdi ise gelmesini istiyorum. Kollarıma mı atlayacktı? Hiç sanmıyorum. Ama şansımı denemek istemiştim.
Sesini kalınlaştımıştı. "Üzgünüm, olmaz." Ne olursa olsun. O benim doktorumdu. Dediklerini duyunca dizlerimi üzerine oturdum. Ağlamaya başladım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. En son ne zaman ağlamıştım. inanın bilmiyordum. Aslı ağladığımı duyunca sesinden endişelendiğini anladım.
"Alp sen iyi misin?" Cevabını bildiği soruları sormaya bayılırdı. Hıçkıra hıçkıra "iyi değilim. Lütfen seni görmem lazım" deyip onun cevaplamısna fırsat vermeden telefonu yüzüne kapattım. Öylece yerde oturup uzun süre ağlamaya devam ettim. Denizi sevmiyordum. Ama onsuz hayat bana bom boş gelmişti. Defelarca pişman olduğumu söylesemde Deniz bana yeniden dönmeyecekti. Ayrılırken söylediklerimi düşündüm. Sadece biraz uzaklaşmak istiyordum. Ama ona "senden iğreniyorum. Yüzünü gördükçe tiksiniyorum" gibi zıırvalar saçmalamıştım. En kötüsü daha gelmemişti. "Ona gibtir git demiştim." Köpekler gibi pişman olsam da olan olmuştu. Aptallığımın cezasını çekiyordum.
• **
Gözlerimi zar zor araladım. Bir şey karnıma batıyordu. Ellerimle gözlerimi ovuşturdum. Karşımda bana nefretle bakan bir kız vardı. Bana bakışları çok farklıydı. Gözleri acı, nefret ve acıma duygusuyla doluydu. Yüz hatları aşırı gergindi. Buna rağmen gülüyordu. Ayakkabısı karnıma baskı uyguluyordu. Uyandığımı farkedince ayakkabısını karnımdan çekip hâlen incin olan yatağımın üzerine oturdu ve bacak bacak üstüne atıp bana aşağılayacı bir şekilde bakmaya başladı. Olduğum yerde uyuyakalmıştım. Toplanıp duvara sırtımı verip ayaklarımı göğsüme doğru çekip ellerimle ayaklarımı tuttum.
"Sana acıyorum."
Zaten bakışlarından anlayabiliyordum. Bildiğimi bile bile söylüyordu. "Şu haline bak Alp." Bundan zevk alıyorum, orası ayrı. Ama bir yandan da böyle olman beni üzüyor." Cidden üzülüyor muydu? Blöf yapıyordu. Buna emindim. Bu halimden sadece zevk alıyordu. Benden nefret ediyordu. Haklıydı. Ona kızamazdım. Hiç konuşmadım. Başımı önüme eğip yeniden ağlamaya başladım. Güldüğünü duyabiliyordum. "Aferin Alp. Şimdi de karı gibi ağlıyorsun. Bravo!" Dedi ve ellerini bir kaç birbirini vurdu. "Acı çekmen inan hoşuma gidiyor. Ama seninle işim bitmedi. Bir an önce toplanacaksın ve okuluna gideceksin. Orada seni bir süpriz bekliyor." Başımı kaldırıp ağlamamaı durdurmaya çalışarak "ne bekliyor?" Dedim.
Ayağa kalktı. "Eğer söylersem süpriz olmaz öyle değil mi? Bu arada annene bir teşekkür borcum var. O olmasa seni bu halde görüp dalga geçemezdim."
Ne yani annem bu kızı eve mi çağırmıştı? Annemden o için nefret etmiştim. Anlık bir şeydi. Kakıp onu öldürmek istedim. Denizin eline böyle bir fırsat vermesi beni deli etmişti. Bir anda yüzümdeki o acıklı ifadenin yerine öfke almıştı. Denizin hali birden ciddileşmişti. Sırıtmayı kesmişti. Çok korkunç göründüğüme emindim. Helede bu haldeyken. Oturduğum yerden hızlı bir şekilde kalktım, kapıya doğru yöneldim. Deniz kolumu tutup gitmemi engellemeye çalıştı. Annenmle kavga etmemi istemiyordu. Sanki tenim onun tenine açtı. Bana dokunduğunda bütün öfkem uçup gitmişti. Dönüp ona baktım. Kolumu yanlış bir şey yapmış gibi teleşla bıraktı. Ona yakınlaştım. Benden kaçmamıştı. O kadar birbirimize yakındık ki nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Hızla atan kalbini rahatlıkla duyabiliyordum. Elimi sağ yanağına koyup yavaşça çenesine indirdim. Baş parmağımı dudağının üzerine koydum. Dudağını ısırdı. Bir hamle yapıp diğer elimi beline doladım. Aramızdaki mesafeyi kapatmak istiyordum. Ama bu fazla gelmişti. Elleriyle kendini itti. Kızacağını düşünüyordum ama yapmadı. Öylece çıkıp gitti. Yatağa oturdum. Elimi başımın arasına aldım. Ne yapıyordum ben? Sevmediğim bir kızı erkeksi duygularım için yine kullanacaktım. iyiki benden kaçmıştı. Ama bir bedene ihtiyacım vardı. Hatta tek ihtiyacım olan oydu. Sıcacık bir beden. Bir an gülümsedim. Denizin kucağına yatardım. Oda saçımla oynar okuldaki gerekli gereksiz her bilgiyi bana anlatırdı. Uyuyakaldığım zaman beni bazen öperek bazen gıdıklayarak bazen de tokat atarak -en çok tokat atardı- uyandırırdı. Nedense yaptığımız her şey aklımdaydı. Onunla bir şey hariç her şeyin ilkini yaşamıştım. Belkide hâlen ondan vazgeçemeyişimin nedeni buydu.
Böyle düşüncelere dalarak uyudum. Hayatım sadece uyumakla geçiyordu. Bir kaç gün daha okula gitmezsem sınıfta kalacaktım. Kapım zaten sürekli kilitliydi. Babam hâlâ bana bir şey söylememişti. Bir an önce eski halime dönüp okuldaki süprizimi görmeliydim. Çünkü gerçekten çok merak etmiştim. Aslı o günden belli bana dönmemişti. Yaklaşık 3 gün olmuştu. O akşam saati sabahın altısına kurup uyudum. Yarın yeniden Alp olacaktım. Güçlü Alp olarak yeniden doğacaktım. Bunlara inanarak gözlerimi karanlığa bıraktım. -
45.
+1338. Bölüm (Yeni Gün Yeni Umutlar)Tümünü Göster
Sabah erkenden kalktım. Ilık bir duş aldıktan sonra üzerime bir kolsuz t-shirt, onun üzerine bir sweatshirt ve bir kot pantolon giydim. Saçıma fön çektim. Bilekliklerimi taktım. Morarmış göz torbalarım ve kan çanağına dönmüş gözlerim dışında kusursuzdum. Yeniden Alp olmuştum. Çantama bir tane defter attıktan sonra mutfağa geldim. Evdekiler hâlen mışıl mışıl uyuyordu. Dolaptan bir şeyler atıştırdıktan sonra çantamı alıp okula doğru yürümeye başladım.
• **
Okulda bir kaç kişinin dışında hiç kimse yoktu. Sınıfıma gidip oturdum. Denize bir mesaj attım.
"Hani süprizim nerede?"
iki dakika sonra telefon titredi.
"Geliyor * "
Ne demekti şimdi bu? Merakla neyin geleceğini beklemeye başladım. Süprizimi beklerken Aslı'nın instagrdıbına girdim. Keşke girmeseydim. Saçını boyamıştı. Böyle kat kat daha güzel olmuştu. Bir fotoğrafına bakmak benmim için yetmişti. Saçları güneşte parlıyordu. Karamel rengi bir boyayla boyamıştı. Gözlerimi Aslıdan alamıyordum. Ne kadar da güzeldi. O ana kadar yanındaki oğlanı fark edememiştim. Yakışıklı, iri bir çocuktu. Yorumları okuduğumda çılgına dönmüştüm. O oğlan Aslı'nın yeni sevgilisydi. Sinirden sırayı yumruklamaya başladım. Sınıfa bir kaç kişi gelmişti. Benim sıraya vurduğumu gören kızlardan biri yanıma geldi. Ben sinirden hiç kimseyi görmüyordum. Kız bir şeyler söylüyordu ama tam olarak anlayamıyordum. Yorulup elim kanayıncaya kadar masayı yumrukladıktan sonra durdum. Elim çok fena yüzülmüştü, kanıyordu. Ama hâlen o kadar sinirliydim ki acıyı hissetmiyordum. Gözüm kararmıştı. Hayatımda ilk defa bu kadar sinirlenmiştim. Birden yüzümdeki titreşimi hissettim. Güçlü bir tokat yemiştim. Kız korkuyla bana bakarken "sakin ol. Her ne olduysa bu kendine zarar vermen gerektiği anldıbına gelmez."
O an o kıza fena bir şekilde sarılma isteği geldi içimden. Kız bu kelimeleri söylerken ayakta duruyordu. Bir hışımla ayağa kalkıp kıza sarıldım. Ağlamaya başladım. Kız kaskatı kesilmişti. Ama beni itmiyordu. Bana sadece sss! Sakin ol, tamam" gibi sözler söyleyerek sakinleştirmeye çalışıyordu. Kaç dakika o kıza sarıldığımı hatırlamıyorum. Ama omzu ıslanmıştı. Kızı bıraktım. Bana şaşkın bir şekilde bakıyordu. Yüzümdeki yaşları kolumla sildikten sonra kıza döndüm. Aşırı derece koyu kahve saçları vardı. Saçını at kuyruğu yapmıştı. Sağ yanağında ki gamzesi gülmediği hâlde belli oluyordu. Kaşları inceydi. Boyu benim boyuma yakındı. Yeşil gözleriyle beni pür dikkat inceliyordu. Boğazımı temizledim. "Birden oldu. Cidden özür dilerim. Yine mi kızarıyordum ben? Evet hem de ne biçim."
Kızın bakışları yumuşadı. Tamam önemli değil. Sen daha iyi misin" derken elini koluma uzattı. Dokunmasına izin verdim. "Sayende evet" dedim gülmeye çalışarak. Güldüğünde çok daha güzel oluyordu. Utanıp bakışlarını kaçırdı. Elini de çekti.
Kız "sen hiç anlatıldığın gibi değilmişsin" dedi. Kaşlarımı çatarak "hakkımda ne anlatıyorlar ki" diye sordum şüpheyle. Kız "bir sürü zırva. Kendini çok beğendiğini, aşırı egolu biri olduğunu söylüyorlar. Ama bence normal biriymişsin. Ağlaman bu yüzden bu kadar şaşırttı beni. Gerçi tanınadağın birinin omzunda ağlaman garip. Hatta bu okula ilk geldiğinde, gülmeyeceğine söz ver ama" dedi. Bense merakla onu dinliyorum. Başımı sallayıp "söz veriyorun" dedim. Yine bakışlarını kaçırmıştı. "Senin bir torbacı olduğunu düşünmüştüm. Gülmemek için ağzımı kapattım. Ama dayanamadım. Katıla katıla gülmeye başladım. Kız "ya ama gülmeyeceğine söz vermiştin" diye burun kıvırdı. Dört parmağımı dudaklarıma zütürürken "tamam tamam sustum" dedim. Bana iyi gelen tek şey insanlarla konuşmaktı aslında. Bunu o an anladım. Denizin süprizi her neyse hâlâ ortalıkta yoktu. Kız gülerek elini uzattı. "Bu arada ben Melek." Gülerek cavap verdim. "Bende A... " Cümlenin gerisini getiremeden sustum. Çünkü o an sınıfa girenleri görmüştüm. -
-
1.
0Devam rez
-
2.
0Hadi ama
-
1.
başlık yok! burası bom boş!