/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 301.
    0
    Rezerve
    ···
  2. 302.
    0
    Olum kızlardan korksan valla züte mukayyet
    ···
  3. 303.
    +10
    31.Bölüm (Seçim)

    "Bu sefer beni dâhil edemeyeceksiniz oyununuza."

    Deniz yine aşağılayıcı yüz ifadesini takınmıştı.

    Sırıtarak "çoktan dâhil oldun bile."

    Haklıydı. ikisinden de hoşlanıyordum. Hatta açık ara Deniz’i seviyordum. Ama onların bir kez daha oyuncağı olamazdım. Başımı omzuma yatırdım. "inşallah canım ya" şeklinde bir bakış attım. Yanımdan kalkıp gitmelerini bekliyordum, ama yapmadılar. ikisi de bana bakmıyordu. Okulun bahçesinde olup bitenleri inceliyorlardı. "Tipik dokuzuncu sınıflar işte" dedim bahçeye bakarak. Kızlar beni görmezden geliyordu. Sinir olmuştum.

    Derken bir bebe geldi, yanımızdaki bank’a oturdu. Bakışları dikkatimi çekti. Deniz’in bacaklarına bakıyordu. Ona da hak veriyorum. Öyle bir bacağa kim olsa bakar. Çocuğa sert bir bakış attım. Gördü ama tepki vermedi. ilk günden kimseyi dövmek istemiyordum. Sinirlerime hâkim olmalıydım. Zorundaydım.

    Deniz çocuğun bakışlarını fark etti. Elini dizlerine koyup eteğini yukarı doğru çekti. Çocuk aralıksız bakıyordu. Denizin yaptığı hareketi görünce çocuk iyice azmıştı. Tabi bende de kayışlar kopmuştu. Ayağa kalkıp çocuğun yanına geldim. Bir sağ yumrukla çocuğu yere serdim. Her şey bir anda olup bitmişti. Çocuk yediği yumruğun etkisiyle ağlamaya, küfürler savurmaya başladı.

    Çocuğa "bir daha sana ait olmayan bir şeye bakma tamam mı genç?" dedim.

    Yüzümde şeytanca bir ifade oluşmuştu. Acımıyordum o çocuğa. Hak etmişti. Denize döndüm oda ben ayağa kalkınca arkamdan fırlamıştı. Kolumdan tutmak istemişti, ama buna engel olmuştum.

    "Ne yapmaya çalışıyorsun sen?" Dedim bağırarak. "bir sıfır öndeyim" dedi Aslıya dönerek. Aslının morali bozulmuştu. Bu kızlardan kurtulmalıydım. Denizin omuzlarından tutup sıkıcı kendime çektim. Aramızda beş cm. ya var ya yoktu. "Şu oyunu bitirin artık çünkü ikinizde kazanamayacaksınız" dedim.

    Deniz yüzünü ekşitti. "Canım yanıyor Alp bırak beni lütfen" dedi. Kafamı sağa sola çevirdim. "Bu sefer olmaz tamam mı? Ben sizin oyuncağınız değilim. Ya bu oyunu şimdi bitirin ya da her ne kadar sizden hoşlansam da unutacağım. Okulumu değiştireceğim. Sizden kurtulmanın tek yolu buysa, öyle yapacağım." Umurumda değil Alp dedi. Seni her türlü bulurum. Nereye gidersen git bu oyunu bitireceğiz. "

    Denizi bırakırken "sen çıldırmışsın" dedim, şaşkın bir ifadeyle.

    Aslı suskunluğunu bozmuştu. "Belki. Ama seni istediğimiz kesin. iki kişiden biri kazanabilir. Hangimizi istediğin senin elinde. Bu oyunu şuan bitirmek istiyor musun?"

    Evet, anlamında başımı salladım. Aslı Denizi kendine doğru kendine çekti.

    "Seç birimizi."
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Rezerve
      ···
  4. 304.
    +10
    Arkadaşlar şimdiden sinyal vereyim, 15 part kaldı. Yeni hikayeler hazır. Bu bitince paylaşırım.

    Bölüm 32 ( Yen'i Hoca )

    Yüzüme sinsi bir gülüş yerleştirdim. ikiside vereceğim kararı heyecanla bekliyorlardı. Denize döndüm. "Deniz" dedim. Deniz şimdi etrafa zafer çığlıkları atıyordu. Aslıya bir takım aşağılayıcı hareketler yaptıptan sonra sonra ellerini boynuma doladı. Yanağıma bir öpücük kondurdu. Utanmıştım. Bu kız karşısında hiçbir şey yapamazdım. Aslı gerçekten çok üzülmüştü. Ama daha sonra sevinecekti. Seçtiğim kişiye yapacaklarımı bilse sevinmişti bile. Aklımda kırk tilki dolanıyordu. Denizi belki seviyordum ama yaptıklarını unutamazdım. Unutmama imkân yoktu. intikamım gerçekten acı olacaktı.

    Deniz gözlerimin içine bakıyordu. "Söz veriyorum Alp seni hâyal kırıklığına uğratmayacağım." Bir anda sevgili havasına girmiştim. Artık böyle konuşmalıydık, diye düşünüyordum.

    "Gözlerinin içine dalıp giderken umarım sevgilim umarım" dedim.

    Ona sevgilim dediğimde sırıtmaya başladı. Hala elleri boynumdaydı. Sımsıkı sarılmıştı. Bırakmaya niyeti yoktu. Gözleri gözlerimdeydi. Cesurdu. Bir an bile kaçırmadı. Aslı çoktan gitmişti. Belkide Denizle oynamadan önce biraz sevgilicilik oynamalıydım. Artık bir şey kaybedemezdim.

    • **

    1 HAFTA SONRA

    Elim Denizin belinde okulun bahçesine girmiştik. Bütün okul bizi kıskanıyordu. Abartısız herkes bizi konuşuyordu. Deniz arada kulağıma eğiliyor bir şeyler fısıldıyor beraber gülüşüyorduk. Daha çok, şuna bak, nasıl bakıyor gibisinden fısıldamalar. Okula her zaman erken gelirdik. Bizim sınıfa geçerdik. En arka sıraya geçip orda Denizi göğsüme yatırırdım. Saçını okşar beraber hâyaller kurardık. Bir hafta içinde birbiririmizden hiç kopamayan iki insan olmuştuk. Benim diğer yarım olmuştu. Onu seviyordum. Oda beni seviyordu. Artık buna emindim. Edebiyat hocası değişmişti. Okulda herkes yeni gelen hoca hakkında konuşuyordu. Çok güzel, çok taş gibisinden laflar çıkarmışlardı. Ben yine en arkada otururken kapı açıldı. içeri Kısa boylu Esmer uzun siyah saçlı bir kadın girdi. Giydiği etek, elinde tuttuğu on birinci sınıf Edebiyat kitabı, saçlarının hâli, makyajı, gerçekten mükemmel bir kadındı. Öğretmen masasına oturdu. Bir süre tanışma faslına zaman harcadı. Adının Zeynep olduğunu yirmi üç yaşında olduğunu öğrenmiştim. Sınıfataki gereksizler hepsini benim yerime sormuştu. Ayağa kalktı. Yürüdü, yürüdü yanıma geldi. Bana dönüp "ya sen" dedi ipeksi sesiyle. Yanımda kimse oturmuyordu. Zaten sıram duvar dibimdeydi. Sırtımı duvara yaslamış oturuyordum.

    Kaşlarımı çattım. "Ben ne Hocam? Diye ukelâca bir soru sordum. "Bütün arkadaşların bir şeyler sordu. Senin bir sorun yok mu?" Dedi. Çok rahat davranıyordu. Arkadaş gibi davranıyordu. Yeni mezun olanların düştüğü hata. Öğrenciyi arkadaş olarak görmek. Ayağa kalkarken üstümü düzelttim. "Onlar benim arkadaşım değil hocam, hepsi gereksizler ordusu ve zaten merak ettiğim her şeyi sordular " dedim. Bütün sınıf ters ters bana bakmaya başladı. Sınıftaki en baskın erkek bendim. Hepsi bir olsa ben dayak yerdim orası ayrı. Ama böyle bir şeye cesaret edemezlerdi. Benimle birlikte on erkek, on beş kız vardı. Hoca şaşırmıştı. "Seninle konuşmak istiyorum, çıkışta beni bul tamam mı?" Dedi, gülümseyip yanımdan ayrıldı. Kızmamıştı belki, ama iyi fırça yiyiceğim kesindi. O gün okul bitince Deniz yanıma geldi. "Hadi aşkım gitmiyor muyuz?" Dedi.

    "Yeni gelen Edebiyatçı yanına çağırdı. Karizmamdan çok etkilenmiş sanırım. Benimle sevişmek istiyormuş" dedim.

    Deniz kıskanlıçtan çatlayacaktı. "Alp seni öldürürüm. Biliyorsun böyle şeylerin şakası bile hoş değil." Katıla katıla gülmeye başladım.

    "Oy civcivim beni mi kıskanırmış yerim seni" gibisinden ergence laflar ettim.

    "Uff! Çabuk hadi kapıda bekliyorum. Beş dakikadan uzun sürmesin" dedi. Tamam hayatım deyip birbirmizden ayrıldık. Öğretmenler odasının önüne geldim. Kapıyı tıklattım. içeri girdim. Hoca beni görünce "heh bende seni bekliyorum Alp" dedi ve ayağa kalkıp yanıma geldi. Rehberlik odası boş istersen oraya geçelim" deyip yol gösterdi. Odaya girdik. Hoca bir güzel masaya yerleşti. Eliyle bana otur işareti yaptı. Hep güler yüzlüydü. Etrafına gülücükler saçıyordu. Konuşmaya girdi.

    "Okulda meşhursun anlat bakalım neler oluyor?"

    "Ne anlatmamı istiyorsunuz hocam" dedim. Sırıtırak "mümkünse herşeyi canım" dedi.

    Ben hâlâ anlamamıştım. Ne anlatmamı istiyordu. Düşünceli bir ifadeyle hocam ne anlatmamı istiyorsunuz hangi konuyu anlatmalıyım. Lütfen açık konuşun benimle" dedim.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 305.
    0
    Denizle aranızı açmasın bu hoca aq
    ···
  6. 306.
    0
    Reserve
    ···
  7. 307.
    +10
    Bölüm 33

    Hoca "seni ne bu hâle getirdi, bilmek istiyorum.

    Ciddileşmiştim. "Hocam siz nerden biliyorsunuz ki benim geçmişimi ve daha ilginci benim hikayemle neden ilgileniyorsu- nuz?" Dedim.

    Gözlerini kıstı. "Lütfen rahat ol sadece böyle konular ilgimi çekiyor. Anlatırsan seve seve dinlemek isterim. Nereden öğrendiğime gelirsek dokuzuncu sınıflar yemiyor içmiyor senin hakkında konuşuyor. iki kızın konuşmasına kulak misafiri oldum. işin aslını senden öğrenmek istedim. Söz veriyorum aramızda kalacak" dedi.

    Biraz düşündükten sonra başımdan geçenleri anlatmaya karar verdim. Tinercilerin üzerime işediğini anlattığımda kahkahalarla gülmeye başladı. Konuşmamı bitirdiğimde bana artık eskisi gibi bakmıyordu, bunu hemen anlamıştım. Gözleri daha farklı bakıyordu. Bana karşı bir matlığı vardı önce. Şimdi o matlık silinmiş yerini sıcak bakışlar almıştı. Tıpkı Denizin bana baktığı gibi. Ürkek ve Çekingen.

    "Ne oluyor lan hoca bana mı yürüyor?" Diye düşünmeden edemedim. "Vay be Alp" dedi hoca "Yazsan roman olur."

    Güldüm. Yok be hocam dedim.
    "Bana Zeynep diyebilirsin canım. Sonuçta sırdaşız öyle değil mi?" dedi.

    "Ama Hocam tam anlamıyla sırdaş olmamız için sizin de bana anlatmanız gerek." Bu cümleyi söylerken ne düşünüyordum ki? Koskoca kadın bana seviştiği erkekleri mi anlatacaktı. Yine çuvallamıştım.

    Zeynep biraz şaşırmıştı. Bir an duraksadı, düşündü "Anlaştık bende sana anlatacağım o zaman.

    "Üniversite'ye başlayana kadar hiç sevgilim olmamıştı. Ama üniversite farklıydı... "

    Zeynep'e karşı aynı bakış bende de belirmişti. Sanırım ondan hoşlanmaya başlamıştım. Anlattığı şeyler beni çok etkilemişti.

    Bir kadının ağzından anı dinlemek gibisi yoktu. Çok farklıydı. Anlatışı mimikleri. Anısının içine kabul etmişti beni. Harika betimlemeler yapmıştı. Zeynep'in gözlerinin içine bakıyordum. O da bana bakıyordu.

    Hiç kaçırmıyordu. ilk defa bir kadınla bu kadar uzun bakışmıştık. Yaklaşık otuz saniye kadar sürmüştü. Onun ayağa kalkmasıyla bakışmamız bitti. "Ee sırdaş" dedi gülerek. "Eve gitmiyor musun?" Saatime baktım 17:47

    "Oo! Saatte bâyağı geç olmuş. Gidelim" Hocam dedim. Hocayı durağa kadar uğurlayıp evime döndüm. Deniz tam yirmi altı kez aramıştı. Şu an onun tripleriyle uğraşamazdım.

    Ben sanırım Zeynep hoca'ya aşık olmuştum.

    Ama şansımın olmadığını biliyordum. Tamam özgüvenim var. Ama kadın 23 yaşında ben 17. ihtimal vermiyordum. O gün yastığa başımı koyunca onu düşündüm, anlattıklarını düşündüm. Benim bu kadını yapmam lâzımdı.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 308.
    0
    Rezervasyon
    ···
  9. 309.
    0
    Yakıyoruz reis
    ···
  10. 310.
    0
    Rez kalsın burda
    ···
  11. 311.
    0
    Aga bu kötü oldu ama devam
    ···
  12. 312.
    +9
    34. Bölüm (Yanlış Karar)

    Gözlerimi zorlukla araladım. Üzerimde birisi vardı. Bütün ağırlığına bana vermişti. Tanıdık bir kokusu vardı. Uyku sersemi olduğum için tam olarak hissedemiyordum. Daha net bir bakış için gözlerimi ovuşturdum. Denizdi. Gülerek bana bakıyordu. "Yatağıma kadar geliyorsan ben öldüm" dedim, boğuk bir sesle.

    Hâlâ gülmeye devam ediyordu. Tek kelime etti.

    "Sayılır"

    Gözleri gözlerimdeydi. Burunlarımız birbirine değiyordu. Öpmek için başımı ileri doğru ittim. Ama o beni iterek doğruldu. Kalçası kasık bölgemdeydi. Neden böyle yapıyorsun? Dememe izin vermeden tokadı patlattı, bana. Ben yüzümü ovuştururken o kalçasını ileri geri hareket ettirmeye başladı. Aklınca bana ceza veriyordu. Ani bir hareketle elimi sırtına dolayıp çevirdim. Vucüduna doğru eğilmiştim. Üstte olmak bana avantaj sağlar diye düşündüm. Birden testislerimdeki tarif edilemez acıyı hissettim. Bu acıdan sonra hiç bir acı bunun kadar kötü olamaz diye düşündüm. Yatağın boş tarafına kendimi bıraktım. Elimi kasık bölgeme zütürüp inlemeye başladım. Var güçüyle vurmuştu. Bu çok ağır değil miydi? Bacaklarını yataktan aşağı doğru indirmişti.

    Boğuk bir sesle:
    "O elinde tuttuğun şey sadece bana ait. Tıpkı senin gibi. Bu bir uyarıydı sevgilim. Eğer o şey başka kişilere kalkarsa o zaman yapacaklarımdan korkmalısın."

    Ağrıyı artık daha az hissediyordum. Bacaklarını yeniden yatağa uzattı. Uzun sarı saçlarını yastığa bıraktı. Bana bakmaya başladı. Ben tepkisizdim. Ona bakmıyordum bile. Kaşlarını çattığını farkettim.

    "Ama yapma böyle ya. Hem dün seni ne kadar merak ettim, biliyor musun? insan bir cevap vermez mi? Tamam affediyorum ama herşeyin bir bedeli var" dedi. Yaklaşık beş dakika boyunca hiç konuşmadı. Sonra birden söze girdi.

    "Kalk hadi annen bizi bu hâlde görürse ikimizde yanarız. Gerçi kapı kilitli ama, olsun."

    Kalkıp hızlı bir şekilde kıyafetlerimi giydim. Ben çıplak hâldeyken vücüduma bakıp güldü. "Ne?" diye çıkıştım.

    "Yok bir şey acele et gitmemiz gereken bir okul var."

    Çantamı hazırladım. Yola koyulduk. Çok geçmeden okuldaydık. Okulun kapısından girdiğimizde benim gözüm Zeynep hocayı arıyordu. Yanımda güzeller güzeli Deniz vardı. Ama o umrumda değildi. Çok geçmeden onu gördüm. Okulun içinde nöbetçi masasına oturmuş bir şeyler karalıyordu. Deniz'e işaret ederek ben oraya gidiyorum dedim. Tabi oda arkamdan. Hocanın karşısına dikilmiştik. Günaydın falan tarzı konuşmaları yaptık.

    Hiç beklemediğim bir anda Deniz beni öptü. Zeynep hoca bu olayı görünce biraz bozuldu. Beni mi kıskanıyordu? Ama böyle bir şeyin olmasına inanmak istemiyordum. Zaten inansam da bir şey farketmeyecekti. Zeynep hocadan özür dileyerek Deniz'i kolundan tuttuğum gibi bir köşeye çektim.

    Sinirli bir ses tonuyla "amacın ne senin kızım?" Dedim.

    Yanaklarını şişirdi. "Canım çekti lan salak. hem öpemez miyim? Sevgilimsin ne olucak?" Bir nevi haklıydı ama hocaya rezil olmuştum. Sanırım kadınlar arası bir savaştı. O erkek benim gibisinden. Bilmiyorum, ama ben böyle düşünmüştüm.

    Ona baktım. "Tamam hayatım. Kabalık ettim, Üzgünüm" dedim.

    Önemli değil canım. Beni bir kez öpersen ödeşebiliriz. Orda yanağına ufak bir buse kondurdum. Sınıfıma gittim. Son ders Edebiyattı. Ders bittikten sonra çantamı almış çıkıyordum ki o mükemmel sesi duydum.

    "Alp bakar mısın?" Ona doğru döndüm. "Buyrun hocam" dedim.

    "Ya buralarda güvenebileceğim bir kasap var mı? Biliyorsun buraya taşınalı kısa zaman oldu. Geçen eve giderken kayboldum. Sana zahmet olacak ama bana eşlik eder misin?" dedi.

    "Ne demek hocam. Her zaman" dedim. Deniz'in dersinin bitmesine bir saat vardı. O zamana kadar dönerim diye düşündüm.

    Önce kasaba uğrayıp et aldık. Ardından fırına uğrayıp Ekmek aldıktan sonra Hocanın kaldığı apartmana geldik. ikinci kata kadar torbaları taşıdım. Çantasından anahtarı çıkardı. Kapıyı açtı. Elimden poşetleri alırken

    "içeri gelmek ister misin?" Dedi. Bu teklifi benim için bulunmaz bir teklifti. Belki de içerde...

    "Tabi neden olmasın" dedim, sırıtarak. Ayakkabılarımı çıkarıp bir köşeye koyduktan sonra eşikten içeri girdim. içerden bir ses "sağdan ilk oda canım" dedi.
    Koridorda en fazla iki kişi yanyana durabilirdi. Sağdaki ilk odaya girdim. Ev gerçekten iyi döşenmişti. Geniş bir salonu vardı. Pencerelerden içeri süzeleb ışık ortamı daha da güzelliştiriyordu. Tek kişi yaşayan biri için bu oda fazlaydı. Bu düşüncelerimi yine içerden gelen ses bozmuştu.

    "içecek bir şey ister misin?"

    Çekingen bir ağızla "mümkünse bir su alırım hocam" dedim.

    "Tabi hemen getiriyorum. Kendi evinde gibi rahat et" dedi. Koltuklardan birine yerleşirken parkelere çarpan tok, topuk sesi gittikçe yükseliyordu.

    Şimdi yanında bambaşka bir Zeynep vardı. Ona öğretmen gözüyle bakmam imkansızdı. Elinde tuttuğu bardaktan sular damlıyordu. Saçlarını yanlara salmıştı. Onun olmadığı çok belli olan bir t-shirt giymişti. Sağ tarafı omuzundan aşağı düşmüştü. Şeffaf renkteki sütyenin ipi rahat bir şekilde kendini belli ediyordu.

    Salaş tarzı beni çok fena etkilemişti. Elideki suyu alıp içtim. Belki içimdeki ateş söner diye. Yine mi kızarıyordum ben? Evet sanırım, domates gibi kıp kırmızı olmuştum.

    Yine utanmıştım. Ama benim karşıma böyle çıktığına göre o da bana karşı boş değildi, diye düşünüyordum. Keşke düşünmeseydim.

    Aramızda 35-40 cm. vardı. Elimi beline dolayıp kendime çektim. Hiç beklemediği bir hareketti bu. Dudaklarına yapıştım. O da bana karşı tepkisiz değildi. Dudaklarını hareket ettiriyordu. Sevinmiştim. Ama sonra birden beni itti. "Ne yapıyorsun sen" dedi. Öyle bir tokat vurdu ki cidden yere kapaklandım. Bu ne güç be yavrum, diye geçirdim içimden.
    Seri bir şekilde ayağa kalkıp başımı yere eğdim. "Çok özür dilerim hocam" dedim.

    "Çık evimden" dedi. Seri bir şekilde evi terkettim.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      -1
      Bro sen ne yaptın be
      ···
  13. 313.
    +8
    35.Bölüm (Okul Değişikliği)

    Artık bu okulda kalmam saçma olurdu. Zeynep hocanın yüzüne bakamazdım. Konuyu Deniz'e açtığımda önce kızdı, ağladı, gitmemem için yalvardı. Ama ben kafama eseni yapardım. Bunu biliyordu. Ona sadece okulu değiştireceğimi söyledim. Sebebini sorduğunda ise hep konuyu değiştirdim.

    Yeni okulum otobüsle yarım saat mesafedeydi. "Yeni okul, yeni insanlar, yeni kızlar" diye geçirdim içimden. ilk gün imajı çok önemliydi. Burdaki okulu seçmemin sebeplerinden biri Asudenin burda olmasaydı. Diğer bir sebebi ise serbest kıyafet giyilmesiydi.

    Okul bizim okulun iki katıydı. Daha çok kız ve daha güzelleri. Ama hiç arkadaşım yoktu. Asude'yi bulmalıydım.

    Bir köşeye çekildim. Elimi cebime attım. Telefonu çıkardım, rehberden Asude'yi buldum. Aradım. Bir kaç kez çaldıktan sonra telefon kapandı. Ardından bir mesaj geldi.

    "Dersteyim."

    Okula girdim. Müdür yardımcısının yanına gitim. Nakilim gelmemişti. Ama müdür yardımcısı derslere girebileceğimi nakilin üç dört gün içinde geleceğini söyledi. Müdür yardımcısına rica ettim. 11/D sınıfına girebilmek için. "Orada arkadaşım var" dedim. O kadar sert bir adam değildi.

    "Tamam ama uslu dur" dedi. Sırıtırak odadan çıktım. Nöbetçi öğrenci dokuzuncu sınıftan bir kızdı. Yanına gittim. Kaşlarımı bükerek "pardon 11/D sınıfı nerede acaba?" Dedim.

    Kız onunla konuştuğumda kızarmıştı. Yazık ya, diye geçirdim içimden. Eski hâlimi hatırladım. Bu kızdan farksızdım. Kız tek kelime etmedi. Masadan kalkıp yüremeye başladı. Arkasından'da ben. Bir dakika kadar yürüdük. Sınıf kapısını önüne geldiğimizde, kız "burası" deyip kapıyı gösterdi. Kıza teşekkür ettikten sonra kapıyı çaldım.

    "Giriniz."

    Kapıyı açtım. içeri girdim. Sadece en ön boştu. Orda da bir kız oturuyordu. Yanına oturduğumda toplandı. Güzel kızdı. Ama o sınıfın en güzeli arka tarafta oturan "Elif" adında bir kızdı. Koyu siyah saçlarını arkadan toplayıp topuz yapmıştı, Giydiği kıyafetler gerçekten diğerlerinden farklıydı. Kıyafetleriyle ben burdayım, diyordu. Gözlerim bir yandan Asude'yi arıyordu. Onu gördüğümde ufak bir gülümseme atıp önüme döndüm. Ders bittikten sonra kalktığım gibi Asude'nin yanına gittim. Zaten whatsapp'tan yazışıyorduk, sürekli.

    Havadan sudan muhabbet etmeye başladık. Çok geçmeden yanımıza Elif geldi.

    "Asude canım dışarı çıkmıyor muyuz?"

    Konuşmasında trip sezmiştim. Büyük ihtimalle yakın arkadaşlardı. Ve ben kıskanılan taraf olmuştu. Asude'nin ellerinden tuttum.

    "Hadi kalk bana etrafı göster" dedim.

    Elif hala o sinir bozucu ses tonuyla "ben sadece onu çağırmıştım, ama" diye çıkıştı. Bu kızın fena kuyruğuna basmıştım. Benden Nefret ettiğini düşünmeye başlamıştım ki, ediyordu.

    Çok fena bozulmuştum. Asudenin sırasına oturmuştum. Asudenin sırası duvar dibindeydi. Elif Hemen dibimizdeydi. Bir hışımla ayağa kalkıp Elif'i kolundan tutup duvara yapıştırdım. Aramızdaki mesafe çok azdı. Nefesini hissedebiliyordum. Beni itmeye çalıştı ama gücü yetmedi. Kaşlarımı kaldırıp sinsi bir gülüş attıktan sonra

    "Benimle bir sorunun varsa halledelim."

    Cümlem bittiğinde kızı bıraktım. Bir kaç adım geri çekildim. Bana nefret dolu gözlerle bakmaya başladı. Cidden çok korkunç bir bakıştı. Elif'in ilk ve son kez bana o şekilde bana baktığını biliyorum. insan o bakışı gördükten sonra korkuyor.

    Başını sağa solo hareket ettirdi. "Seninle bir sorunum olsa söylerim Bay ego" dedi.

    Gülürek "bana egolu diyene bakın hele pis cadı" dedim.

    Çok şaşırmıştı. "Gerizekalı" dedi.
    Sonra Asude'ye dönerek "Yeni arkadaşınla sana iyi eğlenceler."
    Bunu söyledikten sonra sınıfı terketti.

    Asudeye döndüm. Elimi çırparak "buna ne oluyor?" Gibisinden bir hareket yaptım.

    Asude söze girdi. "Elif'in annesiyle babası ayrılmak üzereler. Morali bozuk kızın. Sende üzerine gidince sinirleri bozuldu."

    Sözündeki sitemi sezmiştim. Özür dilemeleydim. Dışara çıktım. Gözlerim Elif'i arıyordu. Ağaçların ardında duruyordu. Oraya doğru koşar adım yüremeye başladım.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 314.
    0
    Rezerve
    ···
  15. 315.
    0
    Rez okurum
    ···
  16. 316.
    +10
    36. Bölüm ( Gıcık Herif )

    Elif'in yanına geldiğimde süt dökmüş kedi gibi olmuştum. Bakışlarım sürekli yerdeydi.

    Ne var ne istiyorsun? dedi.

    Ben;

    Sana biraz sert çıktım. Özür Dilemem gerektiğini düşünüyorum. Boğazımı temizledim. Ciddi bir ses tonuyla:

    Özür dilerim.

    Özrüm kabul edilip edilmediğini bilmiyordum. Elif sükûneti tercih ediyordu. Bu kız aşırı zordu. Sanki önünde buzdan duvarlar vardı. Aklıma Game Of Thrones'taki duvar geldi. Hâlen susuyordu. Onun bu sakin tavrı sinirimi bozmuştu. Omuz silkerek her neyse deyip yanından ayrıldım. Derse girmeyi hiç istemiyordum. Bahçede kuytu bir yer bularak oturdum. Canım nedensizce yine ot çekmişti. Ama içemezdim. Sigara belki diye düşündüm. Cüzdanımda 50 lira vardı. Havaya baktım. Açık, bulutsuz, masmavi. Sonra nedensiz ayağa kalktım. Okula doğru yürümeye başladım. Önce tam fark etmedim ama yanlışlıkla çocuğun birine omuzum çarpmıştı. Hiçbir şey olmamış gibi yoluma gitmek istemiyordum. Zaten yanlışlıkla çarpmıştım. Çocuk arkamdan küfür etti. Sinirli bir şekilde gerisin geri döndüm. Çocuğun dibine girdim.

    Küfür etme oğlum vur! Ne kadar sadistçe geliyor değil mi? Bu çocuk kendine vurulmasına neden izin veriyor? Hemen açıklayım. Benim canım yanınca gözüm hiçbir şeyi görmez. Bir nevi onun vurduğu yumruk, tokat vb. sadece tetikleyiciydi. Bunu çok önceden fark etmiştim. Çocuk böyle bir tepki beklemiyordu. Sen bilirsin koçum derken tokadını sağ yanağımda hissettim. Sadece tek bir şansı vardı. Tokat atmıştı. Üstelik ıskalamıştı. Yanındaki arkadaşlarıyla birlikte gülüşmeye başladılar. Etrafımızda meraklı bakışlar hâlâ olacakları izliyordu. Çocuk dalga geçmeye başladı. Şuna bak nasıl vurdum gibisinden. Kendi kaşınmıştı. Çocuğun üstüne atladım. Bu hiddetimin etkisiyle sersemlemişti. Gardını düşürüverdi. Yere düştüğünde yakasından tutup bir yumruk vurdum. Bıraktım. Etrafımdakiler benden böyle bir tepki beklemiyordu. Çocuk cidden sadece konuşmasını biliyordu. Kalabalığı gören öğretmen koşarak geldi. Kalabalıktan müdür geliyor! diye sesler duydum. Yere düşen çocuğa elimi uzattım. O arada müdür de gelmişti.

    Sürekli burnunu silmesi gereken biri gibi konuşuyordu. Ne oluyor burada? Kimseye fırsat vermeden ben konuşmaya girdim. Soğukkanlı bir ses tonuyla arkadaşımız yere düştü. Kendini iyi hissetmiyormuş. Yardım ediyorduk. iyilik meleği kesilmiştim. Kalabalığın gözüne bakıyordum. Hiç kimse sesini çıkarmıyordu. Müdür hâlen o gıcık ses tonuyla konuşuyordu. Sanırım konuşma tarzı böyleydi. Ya da birinin hocaya peçete vermesi gerekiyordu. Dağılın hadi. Bunları söylerken ellerini birbirine vuruyordu. Çocuk bana nefret dolu gözlerle bakıyordu. Bir insanın o bakışlardan ürkmesi gerekiyordu. Aksine bu bakışlar benim hoşuma gidiyordu.

    Deniz çok sıkboğaz ediyordu. Sürekli bizim evdeydi. Okulda telefonla arayıp beni kontrol ediyordu. Bir türlü güvenmiyordu bana. Haklı mıydı acaba? Ama ben bu olaydan acayip sıkılmıştım. Ayrılmak istediğimi söyledim. Yürümüyordu. Önce ağladı, sızladı. Benim onu istemediğim fikrini kabul etmiyordu. Denizin bir heves olduğunu anlamıştım. Aptalca bir heves. Acemice bir şey. Ama bitmişti. Ayrılmıştık.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Seri seri
      ···
  17. 317.
    0
    Vsbdbbdbdhd
    ···
  18. 318.
    0
    Rezervatullah devam kardesim
    ···
  19. 319.
    +13
    37. Bölüm

    Denizden ayrıldıktan sonra önce iyi gelmişti. Ama bir kaç hafta sonra kendimi sanki bir boşlukta hissetmiştim. Birileri bir şeyler yapmak için beni çağırdığında reddediyordum. Bir an önce okulun bitmesini, gidip eve sabaha kadar uyumayı düşlüyordum. O kızı sevmesem bile beni yaşama bağlıyordu. Artık bir amacım yoktu. istediğim her şey vardı. Ün, karizma, istediğim kızla kızarmadan muhabbet edebilmek...

    Yeni bir amaç edinmeliydim. istediğim her şeyi almak bir zaman sonra sıradanlaşmıştı. Deniz hiç mesaj atmıyordu. Babamla her gün tartışıyorduk. Hatta bütün ailemle. Bir anda geçimsiz birine dönüşmüştüm. Haftada sadece bir kez duş alıyordum. Odamdan çıkmak istemiyordum. Yemek yemek istemiyordum. Kısaca hiçbir şeyi istemiyordum.

    Ruh gibi yaklaşık bir kaç hafta yaşadım. Beni bu halden kurtaracak tek kişi Aslıydı. Benim değişmeme yardımcı olan oydu. Bu durumdan kurtaracak olan yine oydu. Ama onu arayacak yüzüm yoktu. Gururumu bir kenara bırakıp yataktan çıktım. Saçım başım dağılmıştı. Masanın üzerinde duran telefonu elime aldım. Rehberden onun numarasını bulup arama tuşuna bastım. Telefon bir kaç kez çaldıktan sonra açıldı.

    "Efendim."

    Sesi nedensiz bana huzur vermişti. Kelimeler azımdan çıkmıyordu. Kitlenmiştim. "Alp orda mısın?" Dedi.

    Yutkundum. "Aslı! Seni görmem lazım. Lütfen buluşabilir miyiz?"
    Ne zannediyordum ki? Kızı önce bıraktım. Şimdi ise gelmesini istiyorum. Kollarıma mı atlayacktı? Hiç sanmıyorum. Ama şansımı denemek istemiştim.

    Sesini kalınlaştımıştı. "Üzgünüm, olmaz." Ne olursa olsun. O benim doktorumdu. Dediklerini duyunca dizlerimi üzerine oturdum. Ağlamaya başladım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. En son ne zaman ağlamıştım. inanın bilmiyordum. Aslı ağladığımı duyunca sesinden endişelendiğini anladım.

    "Alp sen iyi misin?" Cevabını bildiği soruları sormaya bayılırdı. Hıçkıra hıçkıra "iyi değilim. Lütfen seni görmem lazım" deyip onun cevaplamısna fırsat vermeden telefonu yüzüne kapattım. Öylece yerde oturup uzun süre ağlamaya devam ettim. Denizi sevmiyordum. Ama onsuz hayat bana bom boş gelmişti. Defelarca pişman olduğumu söylesemde Deniz bana yeniden dönmeyecekti. Ayrılırken söylediklerimi düşündüm. Sadece biraz uzaklaşmak istiyordum. Ama ona "senden iğreniyorum. Yüzünü gördükçe tiksiniyorum" gibi zıırvalar saçmalamıştım. En kötüsü daha gelmemişti. "Ona gibtir git demiştim." Köpekler gibi pişman olsam da olan olmuştu. Aptallığımın cezasını çekiyordum.

    • **

    Gözlerimi zar zor araladım. Bir şey karnıma batıyordu. Ellerimle gözlerimi ovuşturdum. Karşımda bana nefretle bakan bir kız vardı. Bana bakışları çok farklıydı. Gözleri acı, nefret ve acıma duygusuyla doluydu. Yüz hatları aşırı gergindi. Buna rağmen gülüyordu. Ayakkabısı karnıma baskı uyguluyordu. Uyandığımı farkedince ayakkabısını karnımdan çekip hâlen incin olan yatağımın üzerine oturdu ve bacak bacak üstüne atıp bana aşağılayacı bir şekilde bakmaya başladı. Olduğum yerde uyuyakalmıştım. Toplanıp duvara sırtımı verip ayaklarımı göğsüme doğru çekip ellerimle ayaklarımı tuttum.

    "Sana acıyorum."

    Zaten bakışlarından anlayabiliyordum. Bildiğimi bile bile söylüyordu. "Şu haline bak Alp." Bundan zevk alıyorum, orası ayrı. Ama bir yandan da böyle olman beni üzüyor." Cidden üzülüyor muydu? Blöf yapıyordu. Buna emindim. Bu halimden sadece zevk alıyordu. Benden nefret ediyordu. Haklıydı. Ona kızamazdım. Hiç konuşmadım. Başımı önüme eğip yeniden ağlamaya başladım. Güldüğünü duyabiliyordum. "Aferin Alp. Şimdi de karı gibi ağlıyorsun. Bravo!" Dedi ve ellerini bir kaç birbirini vurdu. "Acı çekmen inan hoşuma gidiyor. Ama seninle işim bitmedi. Bir an önce toplanacaksın ve okuluna gideceksin. Orada seni bir süpriz bekliyor." Başımı kaldırıp ağlamamaı durdurmaya çalışarak "ne bekliyor?" Dedim.

    Ayağa kalktı. "Eğer söylersem süpriz olmaz öyle değil mi? Bu arada annene bir teşekkür borcum var. O olmasa seni bu halde görüp dalga geçemezdim."

    Ne yani annem bu kızı eve mi çağırmıştı? Annemden o için nefret etmiştim. Anlık bir şeydi. Kakıp onu öldürmek istedim. Denizin eline böyle bir fırsat vermesi beni deli etmişti. Bir anda yüzümdeki o acıklı ifadenin yerine öfke almıştı. Denizin hali birden ciddileşmişti. Sırıtmayı kesmişti. Çok korkunç göründüğüme emindim. Helede bu haldeyken. Oturduğum yerden hızlı bir şekilde kalktım, kapıya doğru yöneldim. Deniz kolumu tutup gitmemi engellemeye çalıştı. Annenmle kavga etmemi istemiyordu. Sanki tenim onun tenine açtı. Bana dokunduğunda bütün öfkem uçup gitmişti. Dönüp ona baktım. Kolumu yanlış bir şey yapmış gibi teleşla bıraktı. Ona yakınlaştım. Benden kaçmamıştı. O kadar birbirimize yakındık ki nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Hızla atan kalbini rahatlıkla duyabiliyordum. Elimi sağ yanağına koyup yavaşça çenesine indirdim. Baş parmağımı dudağının üzerine koydum. Dudağını ısırdı. Bir hamle yapıp diğer elimi beline doladım. Aramızdaki mesafeyi kapatmak istiyordum. Ama bu fazla gelmişti. Elleriyle kendini itti. Kızacağını düşünüyordum ama yapmadı. Öylece çıkıp gitti. Yatağa oturdum. Elimi başımın arasına aldım. Ne yapıyordum ben? Sevmediğim bir kızı erkeksi duygularım için yine kullanacaktım. iyiki benden kaçmıştı. Ama bir bedene ihtiyacım vardı. Hatta tek ihtiyacım olan oydu. Sıcacık bir beden. Bir an gülümsedim. Denizin kucağına yatardım. Oda saçımla oynar okuldaki gerekli gereksiz her bilgiyi bana anlatırdı. Uyuyakaldığım zaman beni bazen öperek bazen gıdıklayarak bazen de tokat atarak -en çok tokat atardı- uyandırırdı. Nedense yaptığımız her şey aklımdaydı. Onunla bir şey hariç her şeyin ilkini yaşamıştım. Belkide hâlen ondan vazgeçemeyişimin nedeni buydu.

    Böyle düşüncelere dalarak uyudum. Hayatım sadece uyumakla geçiyordu. Bir kaç gün daha okula gitmezsem sınıfta kalacaktım. Kapım zaten sürekli kilitliydi. Babam hâlâ bana bir şey söylememişti. Bir an önce eski halime dönüp okuldaki süprizimi görmeliydim. Çünkü gerçekten çok merak etmiştim. Aslı o günden belli bana dönmemişti. Yaklaşık 3 gün olmuştu. O akşam saati sabahın altısına kurup uyudum. Yarın yeniden Alp olacaktım. Güçlü Alp olarak yeniden doğacaktım. Bunlara inanarak gözlerimi karanlığa bıraktım.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 320.
    0
    Reztulllah
    ···