-
26.
+1Çok geçmeden masaya 20 yaşlarında, memelerinin çoğunu ve poposunun neredeyse tamdıbını ortada bırakan tek parça bir kumaş parçasına sarılı, hafif sarıya boyanmış saçlı, topuklu ayakkabılarının sesi gürültüde kaybolmuş bir kız gelerek Sedat'ın yanına oturdu.
"Aşkım hoşgeldin" dedi.
Sedat kıza sarılırken "hoşbulduk Mervem... " dedi. -
27.
+1"Buyursunlar abim... " diyerek sahnenin önündeki masaya oturttular bizi.
Sedat hemen ellerinden yardım alarak "bize bi büyük rakı, şalgam, peynir... donat kardeşim işte" diyerek masa üzerinde senkronize el hareketleri yaptı garsona.
"Baba mekan nasıl?" diye bana döndü sonra.
"Sedat mekan anlayışını gibeyim ya" dedim.
"Neai var dıbına koyim. Ne kadar bitik olursan ol hep özelsin burada" diyerek sıradanlığımızı vurgulaya vurgulaya gömdü bizi oraya. -
28.
+1Pavyon fikri o an için değişik gelmişti.
"Lan... " dedim "... az batakhane göraün gözümüz!"
Yarım saate gittik Sanayii Mahallesi'ne.
Normalde pavyon deyince Aksaray gelir istanbul'da akıla. Bu bizim gittiğimiz yer lokasyon olarak daha yakındı bize.
Oto sanayiinin içinde biribirine 50 metre çaprazda iki pavyon.
Birinin adı Deniz Müzikhol, diğeri Beyaz Saray.
Batakhanenin dibi de olsa dedim her horoz kendi çöplüğünde öter.
Daha doğrusu ben öyle sanıyordum.
Meğerse bizim Sedat'ın kırığı varmış burada.
Arada sırada kafası atınca geliyor ve o hatunla takılıyormuş.
Tabii benim haberim yoktu giderken.
Taksiden Beyaz Saray'ın önünde indik.
Kapıda kendini bodyguard sanan muhtemelen sabıkalı fedaimsi bir kekonun yanından geçerek dar bir kısaca merdivenden mekana çıktık.
Girer girmez hemen hemen yarısı boş, kalan yarısı hayatın gibtir çektiği tiplerle dolu asma katıyla 2 katlı bomtak bi çukura girmiştik.
Loş ışıklar, dandik pavyon arabeski...
Aşırı dekolteli konsomatrisler...
iki memeli görmek için masa işgal etmiş dayılar...
"Hoşgeldiniz güzel abim"leri dilinden düşmeyen garsonlar...
Cidden insana kendini iyi hissettiren bir yerdi.
Ne kadar kötü durumda olursanız olun hep sizden beterleri vardır o mekanda.
Halinize sevinirsiniz. -
29.
+1Önce benzinliğe uğrayıp taksinin deposunu fulledik. Taksiciler arabayı devrederken fullermiş aracı.
Sonra da taksi durağına geçtik.
Bu arabayı kilitlemeden önce benden buna arabanın günlük yevmiyesi olan 170 lirayı verdim. Siperliğe sıkıştırdı. Sonra arabayı kilitledi. Anahtarı da durağa bıraktı.
"Ee nereye gidecez?" diye baktı bana.
"Bilmem. Nereye gidek?" diye baktım ona.
"Valla benim aklımda bir yer var ama sana uyar mı bilmiyorum kanka" dedi.
"La sana uyan bana da uyar dıbına koyayım" dedim atladık duraktan bi taksiye.
Şöför Sedat'ın tanıdığı idi hali ile.
Ufak bi hal hatır sorma faslından sonra "nereye?" diye sordu şöför.
Sedat bana bakıp gülümseyerek "Sanayii mahallesine abi. Pavyonların oraya gidiyoruz" dedi. -
30.
+1Attım cebime 5.000 lirayı beklemeye başladım Sedat'ı.
Bir saat sonra falan aradı.
"Kardeş geldim ben. Bekliyorum dışarıda mısın?"
Dedim "Geliyorum bekle"
Çıktım dışarı, bindim arabaya.
Hafiften yağmur başlamıştı.
"Eee ne tarafa gidiyoruz kardeşim?" diye sordu Sedat.
Bi taraf yoktu aklımda ama ne bileyim içesim vardı.
"Kaça kadar çalışacan la?" diye sordum.
"Olum zaten işler bomtak. Herhalde 3-4 saat daha çalışırım" dedi.
"giberim 3-4 saatini ben veririm eksiğin neyse. Hadi bırakalım arabayı durağa da içmeye gidelim" dedim.
"Olum para yok ki" deyince Sedat "Var var... Hadi sen bırak şu arabayı da gibtir olup ziftlenelim bir yerde" diye yolu gösterdim elimle. -
31.
+1Telefonu kapatınca döndüm Nurettin abiye "abi ya sen bana benim hesaptan 5.000 versen. 10 sende kalsın ben arar kupon yaptırırım sana olur mu?" dedim.
"Olur tabii kardeşim. Para senin paran" dedi ben telefonda konuşurken kendi payını ayırıp benim payımı koyduğum zarfı tekrar eline alırken.
Çil çil yüzlüklerden oluşan bi deste parayı ayırıp "buyur kardeşim 5.000"
dedi.
Parayı tutunca Selvi Boylum Al Yazmalım'daki Türkan Şoray'ın oynadığı Asya'ya döndü iç sesim...
"Elini tuttum sıcacıktı... " -
32.
+1Tam lafımı bitirmiştim ki telefonum çalmaya başladı.
Bir yandan Nurettin abinin zevkten 3783 köşe olmuş tavırları gözümün önünde, bir yandan telefon elimde "abi şu telefona bi bakayım" dedim Nurettin abiye.
"Tabii tabii Bulut'um" dedi Nurettin abi.
"Bulut'um" olmuştum gözünde...
Arayan Sedat'tı.
"Kanka geç kaldım ama iş aldım havaalanına ondan geç kaldım. Geliyorum yoldayım" dedi.
Paraları cukkalamışım...
Keyfim gıcır...
"Acele etme ben mahalledeki iddaa bayiindeyim. Haber ver bana yaklaşınca çıkarım" dedim.
"Ne iddaası lan?" falan dese de "tamam kardeşim görüşürüz" dedim kapadım. Anlamıştır heralde eşek değilse müsait olmadığımı. -
33.
+1"Olsun kardeş sen bi say paranı" deyince Nurettin abi, açtım zarfı.
Bir sürü para...
Lan benim o kadar parayı sayma tecrübem yok ki?
Kafam karışa karışa saydım.
19.350 lira vardı zarfın içinde.
Kendi payını da almamıştı içinden Nurettin abi.
Zaten ahdım vardı adamın verdiği tüyoyu dinlemesem kazanamayacam, tutarsa konuştuğumuz paydan çok verecem diye. Benim yaptığım kupon, yani onun verdiği maç olmadan önceki hali ile, 14.500 falan veriyodu. Benim kafamdaki rakam bire ikiydi. Yani legal oynasam 10.000'e fittim zaten. Bi de parayı katlayacaktım ya zaten adamda kalacak para. Dedim aga bu adama bi güzellik yap sen.
Paraları koydum önüne "Nurettin abi sen payını almamışsın?" diyerek.
"Kardeş izinsiz para alınmaz başkasının hesabından" dedi bitirim bir eda ile.
Ben de bitirimsi bir moda girip "abim, para sende kalsın. 15'i benim, kalanı da senin payın. Sen olmasan yatmıştık zaten. Helali hoş olsun abim" demiştim bile. -
34.
+1Çektim bi sandalye bir de çay getirdiler önüme başladım beklemeye.
Mimiklediği gibi 2-3 dakikaya "kardeş kötü alacaklılar gibi geldin" dedi gülerek.
Hep alacaklarım konusunda utangaç olan benim bu huyumdan biri bahsetmişti sanki Nurettin abiye.
"Abi estağfurullah" dedim kafamı arkaya atıp.
"Takılıyorum kardeşim" dedi ve "odaya geçelim istersen?" diye devam etti.
"Olur abi" dedim takıldım peşine.
Ben geçen parayı elden teslim ettiğim yazıhaneden bozma "yazane"ye geçecez sanarken üst katta ufak bir odaya geçmiştik bile.
Yanında kasa olan bir masanın olduğu bu züt kadar odada bana gösterdiği koltuğa oturup paracıklarımın elime geçmesini beklemeye başladım.
Nurettin abi "Bulut... Bulut... Bulut... " diyerek kasanın içindeki 7-8 zarfı sırayla kasanın içinde inceliyordu.
Sanırım benim gibi kendisinde parası olan birileri daha vardı.
"Heh... Buluut... Buyur kardeşim hayırlı olsun" diyerek A4 kağıt ebatındaki zarfı masaya koydu.
"Abi saysam ayıp olmaz değil mi?" desem mi diye düşünürken Nurettin abi "kardeşim bi say paranı. Ekgib olmasın ben yanlış saymış olabilirim. Sıkıntı olmasın. Ne demişler yolda bulsan sayacaksın" dedi.
Az önce parayı nasıl saysam diye kıvranan ben "yok abi ya bizde güven esastır" demiştim bile...
Haspam...
Bu artistliklerimden çektim zaten ne çektiysem... -
35.
+1Beni farkedince, daha doğrusu ben cumaya gelmiş kendini imam ve cemaate farkettirmeye çalışan sonradan görme mütahit gibi bir türlü yer beğeniyor gibi davrana davrana herkese kendimi gösterdikten sonra Nurettin abi elini kaldırıp mimikleri ile "kardeş 2 dakikaya sendeyim" mesajını yollamış, ben de okuyup mavi tiklerimi kendisine iletmiştim bile.
Gerçi o zamanlar mavi tik olmadığından bu durumdan haberi yoktu Nurettin abinin.
Ama anlamıştı onu anladığımı. -
36.
+1Sedat ile konuştuktan sonra akşam ondan gelecek telefonu beklemeye başladım.
Saat 8.30 olmasına rağmen hala telefonum çalmayınca dedim ben gideyim Nurettin abinin mekana, Sedat direkt oraya gelir.
Sonuçta giderken üstümde para olmayacaktı. Dolayısı ile ben ne aikime mal gibi bekleyecektim ki evde?
Bastım gittim iddaa bayiine.
içeri girince Nurettin abi bir başkası ile konuşuyordu.
Hem de bizim masamızda...
Lan ben bu adamı sahipleniyor muydum ne? -
37.
+1Babası biz küçük yaşlardayken vefat etmişti akciğer kanserinden.
O işe ben okula gittiğimden pek görüşemesek de son 1 senedir biribirimizi tekrar hatırlamış pek bir samimi olmuştuk.
Sıla'ya hayran, rakıya perişan, ota müptela, sorumsuz, yaklaşık 129 kilo ve fanatik Fenerbahçeli olması dışında benim nezdimde bir kusuru olmayan dünya iyisi bi kardeşimizdi Sedat. -
38.
+1Mahalleden Sedat isminde çocukluk arkadaşım vardı bir tane.
Taksicilik yapıyordu şimdilerde.
Aradım onu "Akşam saat 8 gibi alsana beni evden. Bi yere gidip gelecez" dedim.
"Kanka o saatte orada olur muyum bilmiyorum. Ticari araba bu. Bi bakarsın istanbul'un diğer ucunda olurum" dedi.
Sedat öyle parayla pireyle işi olan birisi değildi.
Muhtemelen param yok diye düşündü ve tam saatinde orada olamayacağından çekinip ondan vakit için söz veremedi.
Başından savmaya uğraşmıyordu yani.
Zaten o mizaçta birisi de değildi.
Ah bi de şu üflemesi olmasaydı...
Madem yeri geldi biraz da Sedat'tan bahsedeyim size. -
39.
+1Pazardan salıya kadar içim içimi yedi.
Acaba parayı alabilecek miyim?
Bi yamuk olur mu?
Nakit mi verecek iban no mu isteyecek?
Sora sora salıyı getirdim...
Salı günü Nurettin abiyi arayıp akşam saat 8 için sözleştik. Nakit verecekmiş parayı. "Tedarikli gel" dedi. Elinde taşıyıp yolda çarpılma hesabı... -
40.
+1ilk yarıyı önde bitiren Tottenham ikinci golü şimdi Fener’de bir gibime yaramayan Soldado ile buluyor ben zevkten 654596 köşe oluyordum.
Maçın bitimi ile Nurettin abi yanıma gelip “kardeşim hayırlı olsun” dedi elimi sıkıp.
Ben de “Abi senin handikap dediğin maçı yazmasak şimdiye patates olmuştuk ya. Sağol valla” dedim.
“Salı günü demiştim biliyosun. Şimdi ödeme yapamam Salı gelirsin paran hazır olur kardeşim. ister içeride bi miktar bakiye bırakırsın oynarsın yine. ister hepsini alırsın. Sana kalmış artık” dedi ve uğurladı beni.
La oğlum, 17.000 liram vardı la!
17… -
41.
+1Beraberlik de bana kazandırıyor olmasına rağmen yine de Tottenham atsın da rahatlayayım kafasındaydım.
ilk yarım saat parmaklarım ağızımda, yemedik tırnak bırakmamıştım ki Tottenham o çok beklenen golü attı.
Yanımda maçı benimle izleyen Nurettin abi benden daha çok sevinmişti.
Benimki riskli, onunki risksiz kazanç olacaktı. -
42.
+1Konumuza dönersek, az düşünüp ani bir kararla Nurettin abinin teklifi kabul etmeye karar verdim.
Bahislerimi onun yurtdışı zımbırtısı kanalı ile oynayacak, kazancımın da yüzde 10’unu ona komisyon olarak vermeye razı olacaktım.
Gittim bunun mekana.
Kapıdan şöyle bir sağa sola bakınca fark ettim hemen onu.
Bir önceki geldiğimde oturduğu masada oturup telefonla konuşuyordu.
Masasına doğru yürürken o da beni fark etti.
Eliyle karşısındaki sandalyeyi gösterdi. Bir eliyle de ocakta her 5 saniyede bir kendisine bakan ocakçıya boşta olan elinin işaret parmağını yere doğru çevirerek çay getirmesini söyledi. -
43.
+1Çok düşünmedim.
Zaten ben Yağmur’dan sonra çok düşünmeyi bırakmıştım.
Hani bir filmde bir replik vardı;
“Abi sen neden hiç konuşmuyorsun?” diyen birine “Zamanında çok konuştum ama hiç bir faydasını görmedim” gibi bir cevap veriyordu adam.
Benimki de o hesap…
Film repliği demişken bence dünyanın en güzel film repliği Kemal Sunal’ın Yedi Bela Hüsnü filmindeki “Ben seni koşarken de seviyorum Hüsniye”sidir. Tartışmam bile…
izlemek isteyenler için;
https://www.youtube.com/watch?v=F3VjdGJgHWA -
44.
+1“Ama şöyle de bi durum var. Kazanırsan yüzde 10 ben alıyorum. Biliyosun kazandığında ben zarara da ortak olduğumdan kazandığının yüzde 5’i benden kesiliyo. E biz de ekmeğimizdeyiz kardeş. Yani kazanırsan alacağın para…”
Yine eli hesap makinesindeydi. Devam etti hesapları bitince.
“… 14.400 TL oluyo. Zaten yüzde beşi benden kesiliyor. O da ediyo 800, bana kalıyo senden alacağım 800. E bizim de sakalımız olsun o kadar kardeş di mi?”
“Parayı alır mıyım? Üstüne yatarlar mı?” diye düşünürken “kardeş madem maçlar yarın. Sen bi düşün istersen devletten oynarız 5’e 10 alırsın. Kafana yatarsa da bizden oynarsın 5’e 14,5 alırsın. 4,5 lira iyi para… bi otur düşün akşam uğrarsın. Hem nasıl istersen kuponunu oynarız hem de bi çayımızı içersin. Gece saat 12’ye kadar buradayım ben” dedi.
“Eyvallah abi, ben bi düşüneyim” deyip çıktım dışarı.
4.500 lira lan!
Fazladan!
Ama ya paramın üstüne yatarsa?
Kupon tutar da “Sıkıntı oldu sistem oynatmadı al kardeş ana paran 5.000” diye benim tutmuş kuponun üstüne yatarsa?
Hem devlet diyanete para aktarmazsa benim kumar paramdan… nasıl ödenirdi onca gereksiz imamın maaşı?
Ne yapmalıydı?
Nasıl etmeliydi? -
45.
+1Ümit bey bana da aynı soruyu sorduğunda kendisine zamanında önde gelen bir teknoloji mağazasının çağrı merkezinde takım lideri olarak çalıştığımı söyledim. Sanırım hoşuna gitti.
Ardından her ikimizle de çalışmak istediklerini, yani bunun bir eleme olmadığını söyleyerek çalışma şartlarını ve maddi konuları konuşmaya başladık.
Sabah 10.00 akşam 18.00 saatleri arasında çalışacaktık.
Yapacağımız iş Cisco adı verilen sistemin otomatik olarak arayıp bir ses kaydı ile “Tebrikler her yöne 1000 dakika kazandınız. Hediye paketinizin hattınıza yüklenmesi için lütfen 1’e basınız” şeklinde bize bağlayacağı potansiyel müşterilere elimizde bulunan 1000 dk + 1 gr altın + dandik bir tablet bilgisayar şeklindeki paketi kredi kartı bilgilerini alıp 900 liraya satmaktı. Ve bunun karşılığında bize aylık 1200 TL + sattığımız paket başına 30 TL prim + yol masrafları ve anlaşmalı bir lokantada öğle yemeği vereceklerdi.
Bana para vermeseler de çalışmaya hazırdım. Zihnimi Yağmur’dan başka şeylerle doldurmalıydım. Gerçi bunu eylül ayında yapmaya çalışıyor olmam bile ne kadar anlamsız olduğuna bir işaret olsa da benim de Yağmur’un bana gösterdiği gibi O’na onsuz da bir hayatımın olabileceğini göstermem lazımdı.
“Ben kabul ediyorum” dedim,
“Ne zaman başlıyorum?”
başlık yok! burası bom boş!