-
76.
+1Pazardan salıya kadar içim içimi yedi.
Acaba parayı alabilecek miyim?
Bi yamuk olur mu?
Nakit mi verecek iban no mu isteyecek?
Sora sora salıyı getirdim...
Salı günü Nurettin abiyi arayıp akşam saat 8 için sözleştik. Nakit verecekmiş parayı. "Tedarikli gel" dedi. Elinde taşıyıp yolda çarpılma hesabı... -
77.
+1Mahalleden Sedat isminde çocukluk arkadaşım vardı bir tane.
Taksicilik yapıyordu şimdilerde.
Aradım onu "Akşam saat 8 gibi alsana beni evden. Bi yere gidip gelecez" dedim.
"Kanka o saatte orada olur muyum bilmiyorum. Ticari araba bu. Bi bakarsın istanbul'un diğer ucunda olurum" dedi.
Sedat öyle parayla pireyle işi olan birisi değildi.
Muhtemelen param yok diye düşündü ve tam saatinde orada olamayacağından çekinip ondan vakit için söz veremedi.
Başından savmaya uğraşmıyordu yani.
Zaten o mizaçta birisi de değildi.
Ah bi de şu üflemesi olmasaydı...
Madem yeri geldi biraz da Sedat'tan bahsedeyim size. -
78.
+1Babası biz küçük yaşlardayken vefat etmişti akciğer kanserinden.
O işe ben okula gittiğimden pek görüşemesek de son 1 senedir biribirimizi tekrar hatırlamış pek bir samimi olmuştuk.
Sıla'ya hayran, rakıya perişan, ota müptela, sorumsuz, yaklaşık 129 kilo ve fanatik Fenerbahçeli olması dışında benim nezdimde bir kusuru olmayan dünya iyisi bi kardeşimizdi Sedat. -
79.
+1Sedat ile konuştuktan sonra akşam ondan gelecek telefonu beklemeye başladım.
Saat 8.30 olmasına rağmen hala telefonum çalmayınca dedim ben gideyim Nurettin abinin mekana, Sedat direkt oraya gelir.
Sonuçta giderken üstümde para olmayacaktı. Dolayısı ile ben ne aikime mal gibi bekleyecektim ki evde?
Bastım gittim iddaa bayiine.
içeri girince Nurettin abi bir başkası ile konuşuyordu.
Hem de bizim masamızda...
Lan ben bu adamı sahipleniyor muydum ne? -
80.
+1Beni farkedince, daha doğrusu ben cumaya gelmiş kendini imam ve cemaate farkettirmeye çalışan sonradan görme mütahit gibi bir türlü yer beğeniyor gibi davrana davrana herkese kendimi gösterdikten sonra Nurettin abi elini kaldırıp mimikleri ile "kardeş 2 dakikaya sendeyim" mesajını yollamış, ben de okuyup mavi tiklerimi kendisine iletmiştim bile.
Gerçi o zamanlar mavi tik olmadığından bu durumdan haberi yoktu Nurettin abinin.
Ama anlamıştı onu anladığımı. -
81.
+1Çektim bi sandalye bir de çay getirdiler önüme başladım beklemeye.
Mimiklediği gibi 2-3 dakikaya "kardeş kötü alacaklılar gibi geldin" dedi gülerek.
Hep alacaklarım konusunda utangaç olan benim bu huyumdan biri bahsetmişti sanki Nurettin abiye.
"Abi estağfurullah" dedim kafamı arkaya atıp.
"Takılıyorum kardeşim" dedi ve "odaya geçelim istersen?" diye devam etti.
"Olur abi" dedim takıldım peşine.
Ben geçen parayı elden teslim ettiğim yazıhaneden bozma "yazane"ye geçecez sanarken üst katta ufak bir odaya geçmiştik bile.
Yanında kasa olan bir masanın olduğu bu züt kadar odada bana gösterdiği koltuğa oturup paracıklarımın elime geçmesini beklemeye başladım.
Nurettin abi "Bulut... Bulut... Bulut... " diyerek kasanın içindeki 7-8 zarfı sırayla kasanın içinde inceliyordu.
Sanırım benim gibi kendisinde parası olan birileri daha vardı.
"Heh... Buluut... Buyur kardeşim hayırlı olsun" diyerek A4 kağıt ebatındaki zarfı masaya koydu.
"Abi saysam ayıp olmaz değil mi?" desem mi diye düşünürken Nurettin abi "kardeşim bi say paranı. Ekgib olmasın ben yanlış saymış olabilirim. Sıkıntı olmasın. Ne demişler yolda bulsan sayacaksın" dedi.
Az önce parayı nasıl saysam diye kıvranan ben "yok abi ya bizde güven esastır" demiştim bile...
Haspam...
Bu artistliklerimden çektim zaten ne çektiysem... -
82.
+1"Olsun kardeş sen bi say paranı" deyince Nurettin abi, açtım zarfı.
Bir sürü para...
Lan benim o kadar parayı sayma tecrübem yok ki?
Kafam karışa karışa saydım.
19.350 lira vardı zarfın içinde.
Kendi payını da almamıştı içinden Nurettin abi.
Zaten ahdım vardı adamın verdiği tüyoyu dinlemesem kazanamayacam, tutarsa konuştuğumuz paydan çok verecem diye. Benim yaptığım kupon, yani onun verdiği maç olmadan önceki hali ile, 14.500 falan veriyodu. Benim kafamdaki rakam bire ikiydi. Yani legal oynasam 10.000'e fittim zaten. Bi de parayı katlayacaktım ya zaten adamda kalacak para. Dedim aga bu adama bi güzellik yap sen.
Paraları koydum önüne "Nurettin abi sen payını almamışsın?" diyerek.
"Kardeş izinsiz para alınmaz başkasının hesabından" dedi bitirim bir eda ile.
Ben de bitirimsi bir moda girip "abim, para sende kalsın. 15'i benim, kalanı da senin payın. Sen olmasan yatmıştık zaten. Helali hoş olsun abim" demiştim bile. -
83.
+1Tam lafımı bitirmiştim ki telefonum çalmaya başladı.
Bir yandan Nurettin abinin zevkten 3783 köşe olmuş tavırları gözümün önünde, bir yandan telefon elimde "abi şu telefona bi bakayım" dedim Nurettin abiye.
"Tabii tabii Bulut'um" dedi Nurettin abi.
"Bulut'um" olmuştum gözünde...
Arayan Sedat'tı.
"Kanka geç kaldım ama iş aldım havaalanına ondan geç kaldım. Geliyorum yoldayım" dedi.
Paraları cukkalamışım...
Keyfim gıcır...
"Acele etme ben mahalledeki iddaa bayiindeyim. Haber ver bana yaklaşınca çıkarım" dedim.
"Ne iddaası lan?" falan dese de "tamam kardeşim görüşürüz" dedim kapadım. Anlamıştır heralde eşek değilse müsait olmadığımı. -
84.
+1Telefonu kapatınca döndüm Nurettin abiye "abi ya sen bana benim hesaptan 5.000 versen. 10 sende kalsın ben arar kupon yaptırırım sana olur mu?" dedim.
"Olur tabii kardeşim. Para senin paran" dedi ben telefonda konuşurken kendi payını ayırıp benim payımı koyduğum zarfı tekrar eline alırken.
Çil çil yüzlüklerden oluşan bi deste parayı ayırıp "buyur kardeşim 5.000"
dedi.
Parayı tutunca Selvi Boylum Al Yazmalım'daki Türkan Şoray'ın oynadığı Asya'ya döndü iç sesim...
"Elini tuttum sıcacıktı... " -
85.
+1Attım cebime 5.000 lirayı beklemeye başladım Sedat'ı.
Bir saat sonra falan aradı.
"Kardeş geldim ben. Bekliyorum dışarıda mısın?"
Dedim "Geliyorum bekle"
Çıktım dışarı, bindim arabaya.
Hafiften yağmur başlamıştı.
"Eee ne tarafa gidiyoruz kardeşim?" diye sordu Sedat.
Bi taraf yoktu aklımda ama ne bileyim içesim vardı.
"Kaça kadar çalışacan la?" diye sordum.
"Olum zaten işler bomtak. Herhalde 3-4 saat daha çalışırım" dedi.
"giberim 3-4 saatini ben veririm eksiğin neyse. Hadi bırakalım arabayı durağa da içmeye gidelim" dedim.
"Olum para yok ki" deyince Sedat "Var var... Hadi sen bırak şu arabayı da gibtir olup ziftlenelim bir yerde" diye yolu gösterdim elimle. -
86.
+1Önce benzinliğe uğrayıp taksinin deposunu fulledik. Taksiciler arabayı devrederken fullermiş aracı.
Sonra da taksi durağına geçtik.
Bu arabayı kilitlemeden önce benden buna arabanın günlük yevmiyesi olan 170 lirayı verdim. Siperliğe sıkıştırdı. Sonra arabayı kilitledi. Anahtarı da durağa bıraktı.
"Ee nereye gidecez?" diye baktı bana.
"Bilmem. Nereye gidek?" diye baktım ona.
"Valla benim aklımda bir yer var ama sana uyar mı bilmiyorum kanka" dedi.
"La sana uyan bana da uyar dıbına koyayım" dedim atladık duraktan bi taksiye.
Şöför Sedat'ın tanıdığı idi hali ile.
Ufak bi hal hatır sorma faslından sonra "nereye?" diye sordu şöför.
Sedat bana bakıp gülümseyerek "Sanayii mahallesine abi. Pavyonların oraya gidiyoruz" dedi. -
87.
+1Pavyon fikri o an için değişik gelmişti.
"Lan... " dedim "... az batakhane göraün gözümüz!"
Yarım saate gittik Sanayii Mahallesi'ne.
Normalde pavyon deyince Aksaray gelir istanbul'da akıla. Bu bizim gittiğimiz yer lokasyon olarak daha yakındı bize.
Oto sanayiinin içinde biribirine 50 metre çaprazda iki pavyon.
Birinin adı Deniz Müzikhol, diğeri Beyaz Saray.
Batakhanenin dibi de olsa dedim her horoz kendi çöplüğünde öter.
Daha doğrusu ben öyle sanıyordum.
Meğerse bizim Sedat'ın kırığı varmış burada.
Arada sırada kafası atınca geliyor ve o hatunla takılıyormuş.
Tabii benim haberim yoktu giderken.
Taksiden Beyaz Saray'ın önünde indik.
Kapıda kendini bodyguard sanan muhtemelen sabıkalı fedaimsi bir kekonun yanından geçerek dar bir kısaca merdivenden mekana çıktık.
Girer girmez hemen hemen yarısı boş, kalan yarısı hayatın gibtir çektiği tiplerle dolu asma katıyla 2 katlı bomtak bi çukura girmiştik.
Loş ışıklar, dandik pavyon arabeski...
Aşırı dekolteli konsomatrisler...
iki memeli görmek için masa işgal etmiş dayılar...
"Hoşgeldiniz güzel abim"leri dilinden düşmeyen garsonlar...
Cidden insana kendini iyi hissettiren bir yerdi.
Ne kadar kötü durumda olursanız olun hep sizden beterleri vardır o mekanda.
Halinize sevinirsiniz. -
88.
+1"Buyursunlar abim... " diyerek sahnenin önündeki masaya oturttular bizi.
Sedat hemen ellerinden yardım alarak "bize bi büyük rakı, şalgam, peynir... donat kardeşim işte" diyerek masa üzerinde senkronize el hareketleri yaptı garsona.
"Baba mekan nasıl?" diye bana döndü sonra.
"Sedat mekan anlayışını gibeyim ya" dedim.
"Neai var dıbına koyim. Ne kadar bitik olursan ol hep özelsin burada" diyerek sıradanlığımızı vurgulaya vurgulaya gömdü bizi oraya. -
89.
+1Çok geçmeden masaya 20 yaşlarında, memelerinin çoğunu ve poposunun neredeyse tamdıbını ortada bırakan tek parça bir kumaş parçasına sarılı, hafif sarıya boyanmış saçlı, topuklu ayakkabılarının sesi gürültüde kaybolmuş bir kız gelerek Sedat'ın yanına oturdu.
"Aşkım hoşgeldin" dedi.
Sedat kıza sarılırken "hoşbulduk Mervem... " dedi.
başlık yok! burası bom boş!