1. 26.
    0
    aradan 1 yıl kadar geçti artık aramızda bazı şeyleri aşmıştık, daha yakındık her anlamda düşüncelerimiz, bedenlerimiz, her şeyimiz bir birimize hitap ediyordu artık yani bundan ötesinde ne olabilir ? sonsuza kadar mutlu olamaz mıydık? yani olmalıydık her şey yolundaydı. onun beni sevdiğine emindim çünkü. okul çıkışlarıda oldumuda saat 19a kadar beraber takılırdık. deniz kıyısına gider kıyıdaki taşların üzerine otururduk bazende palmiye ağaçlarının altına uzanır çantalarımızı kafamızın altına koyup, el ele tutuşarak...
    ···
  2. 27.
    0
    tabi paranın ne kadar önemli bir şey olduğunu o zamanlar anladım, meğersem ne önemli şeymiş öyle... onunla bu 1 yıllık süre boyunca ailem iyi kötü harçlık veriyordu yani hiç bir sıkıntı çekmiyordum, yol param ve onunla dışarda bir şeyler yiyip ısmayacak kadar param vardı. sonra ailede bazı şeyler oldu, bana yol parası haricinde para vermemeye başladılar. tabi bu da hiç bir şeye yetmiyordu onunla bir şeyler yapmaya param yetmiyordu haliyle buluşmaları kısmaya başladım ama bir türlü onuruma yediremiyordum bu durumu yani onun yüzüne param yok diyemiyordum, yani şimdi düşünüyorumda niye diyemedim ki? belki deseydim bazı şeyler çok farklı olurdu.. hayatta böyle kilit noktaları var ve ben bu noktaları hep kaçırmış bir adamım be. sonra biz onunla haftasonlarıda buluşurduk. ben konservetuarda okuyordum, dersim 16 gibi biterdi onunla sahil kıyısından yürüye yürüye bizim okulun arkasındaki boş alana kadar giderdik. epey bir takılırdık...
    ···
  3. 28.
    0
    anlayacağınız mutluyduk lan, durun bi sigara yakayım. sigara yakınca daha güzel oluyor niyeyse. yani böyle dumanı içime çekerken eskileri düşünüyorum sanki çok uzaktaymış gibi. belli bir süre daha böyle devam ettik. 3 yılımızı deviriyorduk... bi oyuna gireyim lan

    sonra bir haftasonu yine okul çıkışında buluşmuştuk.. o gün olan oldu onu öptüm ve hemen dudaklarını çekti yani çok koydu lan yani öyle bir bakış attı ki bunu burda betimleyemiyorum bile yani o bakışta bütün öfkesi kızgınlığını kustu üstüme. dedi ki bana sen ekgib bir adamsın dedi... ekgib bir adam. vay be.. bende dedim ki bu mu yani bitti mi şimdi?
    bir şey demedi ve gitti.

    tabi ben ampül gibi kaldım böyle tek başıma o yürüdü, yürüyüş o yürüyüş yani. insan bir döner arkasına bakar dimi?
    onuda yapmadı lan. yani insan düşünmüyor değil yalan mıydı bu olanlar yani ben bir yalana mı inanmışım. aslında her şey den daha gerçekti o...
    ···
  4. 29.
    0
    yani ekgib bir adamım doğru çok param yok, tipte yani normal yani çok ilgili çekici bir özelliğimde yok... ama yani sevilmeye laik değil miyim ki o kadar mı şansım kötü, yoksa bu şans değilde başka bir şey mi? o günden sonra epey bir süre mutsuz bir şekilde gezmeye başladım. arada 4-5 ay geçtikten sonra unuttum gibi oldum ama kalbim hala cızlıyor, içim bi buruk hiç bir şeyden keyif almıyorum, her şeyden mutlu olan bir adamımdır en küçük şeyden bile rüzgarın sıcak esmesi bile beni mutlu eder yazın ama bir değişik oldum o zamanlar...

    son yıllar geçti aradan ben onu unutmaya başladım. ama en küçük şeyde onu anımsıyordum lan böyle garipti, dünya dönüyordu ama bana bir ayrı dönüyordu lan. bir farklı hissediyordum insanlar yaşıyordu kötü ve ya iyi şeyler ama benim için hiç bir şey önemli değildi. yani onu düşünüyor gibi oluyordum ama hemen vazgeçiyordum bitti o diye. benden ayrıldıktan kısa bir süre sonra farklı bir çocukla çıkmaya başladı, en başta faceye attı fotoları sonrada beni sildi faceden o da bir ayrı koydu lan. facede diyor ya bu kişiyi tanıyor musunuz? arkadaş olarak ekle? ne demek bu kişi tanıyormusunuz? tabi tanıyorum tabi...
    ···
  5. 30.
    0
    sonra o çocuğun bana anlattığı bir yakın arkadaşı olduğunu öğrendim oradan da yıkıldım zaten. vay be dedim yine bir sigarayı yaktım ve şu şarkıyı dinledim
    http://www.youtube.com/wa...d7HsgMB7lg&feature=kp
    ama bu şarkı bizi anlatıyordu... diyor ya sende benim kadar gerçekleri görüyorsun beraber olamayız , bir başka dünyanın insanız diyor ne güzel diyor sezen abla.

    sonra biraz daha zaman geçti ben unuttum dedim artık. ve unuttum. yeni biri başladı. aslında içimde kalbimin hala ona ait olduğunu hissediyordum ve tanıştığım bütün kızlar benim için arkadaştı. ama yeni bir okula gittim. yeni bir sınıf. orada asosyal takılıp okula girip çıkışları bekliyordum. bir şey yaptığım yoktu. ama o okulda tek güzel şey oydu be. kahkahası gülüşü cilvesi vardı kızın. çekiyordu beni üstüne ama nerede ondaki onun o güzelliğini benim kaldırabileceğim özgüvenim? yok tabi yıllar önce kaybettim. o hep gülüyordu hep pozitifti lan hep. yani güler mi bi insan. ben bu hayata karşı gülemiyorum mesela siz gülüyor musunuz? bu mudur yani sizi mutlu eden lol mü oynamak? ya da ne bileyim başka bir şey mi? her zaman gülmem az gülerim. çünkü beni hayatta güldüren şeyler olmaz. ama onun her zaman var, her zaman yüzündeki o tatlı gülümseme, kahverengi gözleriyle canlı hayat dolu bakışları, siyah saçlarının dalgası, yanaklarındaki tatlı kırmızılık ve güldükçe daha da güzelleşen yüzü...
    ···
  6. 31.
    0
    sonunda ben konuşmaya karar verdim en başta boş boş konuşuyordum bir süre sonra o adımlar attı. yani o bir şey yaptı. bende bunu değerlendirdim. telefon numarasını aldım ve o gece ilk mesaj geldi. benim gülümsetti lan bu. harbiden heyecanlandım. bir baktım turkcell var bee dedim. o anlık mutluluğum gitmişti lan ne acı dedim bütün gece bekledim o da turkcell.. öbür gün gittim okula yine, bakmadı o kadar yüzüme sanki dünkü yakınlık filan gitmişti. dedim içimden köpek gibi peşinde dolanmamı istiyor herhalde dedim. bende işi ciddiye almamaya başladım onuda takmadım okulda bütün gün uyuyordum sonra kimseyi takmadan okuldan çıkıyordum. 2 3 hafta sürdü bu. en sonunda bir gün okuldan çıkıp yürürken arkadan hızlı adımlarla biri geldi ve ellerime cebime sokmuştum oda koluma girdi... ve kafasını omzuma yasladı. hayal gördüğümü sandım, çok hızlı attı kalbim yeniden heyecanlanmıştım sanki ilk defa aşık oluyordum. bana orda şefkat vermişti lan yılladır kimsenin bana vermediği şeyi teşekkürler...

    yürüyelim mi dedi tabi dedim ve epey derin güldüm, çok anlamlar yükledim o gülmeme o da hissetti her halde o da daha sıkı sarıldı, öyle bir güldüm ona karşı bütün duygularımı gözlerimle gülüşümle paketledim önüne sürdüm. onunla günlerce okul çıkışlarında yürüdük, epey bir süre çok bir şey eklemedik ilişkiye sonra bir hafta sonu kafede buluşalım bir şeyler içelim dedi.
    ···
  7. 32.
    0
    nargile kafeye gittik. söyledik nargileleri bir güzel içtik daha sonra bu bir ara tuvalete gidiyorum bahanesiyle yanımdan ayrıldı. bende salak salak bekliyorum. gitti gelmedi arkamı dönmemle başka erkeklerin olduğu bir masaya oturmuş konuşuyordu kıllandım hoşuma gitmedi. yaşımızdan büyük kişilerle konuşması. sonra yanıma geldi. bende sinirlendim ben gidiyorum dedim. hesabı ödedim çıktım o da arkamdan baka kaldı. giderken hey abisi bi bekle dedi biri. bende döndüm arkamı asla kaçmam bu tarz şeylerden, sindirmem içime yani.

    benden biraz büyük bir çocuk dedi ki onu bırak dedi. ben seviyorum dedim. bende onun sevgilisi değilim şimdi uza dedim. çocuğa birşey oldu bağırdı filan onu ben seviyorum sen yokken ben vardım tarzı böyle bir şeyler dedi. arkadaşları da toplandı çocuğun. arkadaşları gelince el kol hareketlerine başladı. omzumdan tuttu. tutmasıyla burnuna yapıştırmam bir oldu. beklemiyordu çünkü sadece lafta olan bir erkekti. sadece boş boş konuşan asla kavga etmemiş birisi. işim kolaydı. burnunun acısıyla bi tanede gözüne yapıştırdım tek hamlede yere düşürüp fazla uzatmadım tüymeye hazırlanırken arkadaşları üstüme çullandı. biri sağ koluma biri sol koluma geçti arkadanda biri boynumu kitledi. bu yerde ki kalktı saydırmaya başladı. tabi bir şey yapamadım bir güzel dayak yedim. ağız burun sağlam dağıttılar epeyde darp ettiler. onlarda sınırına gelince bıraktılar beni yerde. bende çıkardım sigaramı yaktım yine derin düşüncelere daldım. o beni ilerden izliyordu bütün kafe dışarı çıkmıştı ama çoğu kişi yanıma geldi tanımadığım iyi misin dedi ama o sadece uzakta kaldı. vay be dedim bu kadarmış...
    ve oturduğum banktan kalkıp ağzımda sigara ve kanayan burnumla, yarılmış kaşımla sendeleye sendeleye onun yanına gittim kafenin önündeydi ve ona dedim ki DEĞMEZMiŞ...
    ···
  8. 33.
    0
    bu olaydan sonra değmezmiş kelimesini cümle içinde kullanabilmiştim. mutluydum yaktım 2.sigarayı. burnumdan kan akıyordu. kaşım patlamıştı ellerimde de kan vardı. kafeden ayrıldıktan sonra bir kaç sokak ötedeki bayırın merdivenlerine oturdum. öyle bir bayır ki bu uzuncana alçak ama sık merdiven basamakları olan ve başlangıcında bitişinde kocaman bir çınar ağacı bulunan şehrin için hapsolmuş 2 ağaç...
    basamakların ortalarına doğru oturdum. 3.sigarayı da yaktım. böyle derin düşüncelere dalmıştım böyle düşünüyordum ne mesleğe sahip olabilirim, benden adam olacak mı? düzgün para kazanabilecek miyim, hayatımda istediklerime sahip olabilecek miyim? böyle biri sürü soru kafamın içindeydi. ailem düzgün bir şey olmamı istiyordu. ama benden bir şey olmazdı. boş bir adamdım. adam bile değilim. bana adam denmez. çünkü hayatımda çok pişmanlıkları olan bir adam oldum. çok pişman oldum. hep sonradan vay bee, keşke yapmasaydım dedim ve hala diyorum.
    merdivende otururken küçük bir çocuk geldi. abi napıyorsun dedi 5 6 yaşında bir ufaklık. kolunun arasına aldıgı topu, akan burnu, gülen bir yüz, masumiyet ve temizlik... benim gibi değildi temizdi çocuk günahları yoktu... bende düşünüyorum abim dedim. o da ne düşünüyorsun abi dedi. durdum suratına baktım, irkildi en başta, sonra gel otur yanıma anlatayım dedim. anlattım o gün yaşadıklarımı ve öncesini. sonra tamam abi ben ekmek almaya gideyim yoksa annem kızacak dedi. ben sonra gelir yine dinlerim dedi. çocuğun bu hareketi beni yine düşüncelere daldırdı. dedim ki çocuk 5 yaşında ulan 5 yaşında ki çocuk bile sıkıldı anlattıklarımdan demek ki sorun bende. yine düşüncelere dalıp bir sigara daha yaktım. bütün gün düşünüp bir sonuca varamadım kafam daha çok karıştı. hava kararınca eve yol almaya başladım. eve girdim bir baktım cam çerçeve inmiş bizimkiler ağlıyor. ne oldu anne dedim, o da oğlum dedi bıktım bu dedenlerden... ulan herkesin derdi ayrı be.
    ···
  9. 34.
    0
    baştan anlatayım burayı. o zaman ilkokul 2ye gidiyordum. bunu yazarken
    dinlediğim parça http://www.youtube.com/watch?v=H4j0Q0iGkdY
    o zamanlar ankaradaydık. çok güzel bir okulum vardı. o zamanlar okula gitmekten hoşlanıyordum lan. okula gitmeyi beklerdim sabahları. yeni bir günün benim için çok anlamı vardı o zamanlar. çok ufaktım herşeyden bi'haberdim ama daha az şey bilmek mutlu ediyormuş insanı demek ki o zamanlar çok ama çok mutluydum. 56 kişilik bir sınıfta okudum. sınıfın önlerine doğru oturuyordum. yanımda da zelal diye bir kız vardı ... bizim yan sitede oturuyordu. sabahları onun annesi ve benim annem beraber bizi okula zütürürdü. okulda yan yana otururduk onla. hayatım çok güzeldi. yanımda herkesin konuşmak istediği bir kızla beraber oturuyordum ve okulum vardı benden mutlusu olamazdı bu hayatta. okul çıkışlarında arkadaşlarımla futbol oynardık. hep kaleci olurdum. hepte gol yerdim. aslında futbolda hiç anlamıyordum. ama o anlar çok güzeldi. o güneşin batmasına yakın olan o atmosfer. güneşin batmasına 1saat kala. arkadaşlarımda ki o heyecan, sanki dünyada ki en önemli şey oynadığımız futbol. herkes odaklanmış, nasıl desem farklı bir andır o an. sevgi vardı aramızda. dosttuk. futboldan sonra camiiye koşar kana kana su içerdik. içtikten sonra çimlerin üzerinde hepimiz hayallerimizi söylerdik. hep genel hayal edilen şey şuydu "hep dost kalalım, hep aynı okulda okuyalım" tarzı hep düşlerimizde beraberdik...

    ben her sabah okula bir zevkle gider o vakitleri değerlendirmeyi çok ama çok severdim, haftasonlarını hiç sevmezdim okul yok diye. sonra hatırlarım. bir cumartesi günü zaten okul olmadığı için sıkılıyorum. gece oldu. annem ve babam beraber geldi yatağıma beni yatırmaya. babam dedi ki oğlum biz ayrılıyoruz karar verdik. sen annenle kalıyorsun dedi. annemde onayladı. istemsiz ağladım.
    ···
  10. 35.
    0
    çok bir şey düşünmeye fırsatım olmadı. ne oldu sorusunu soramadan ayrıldılar. bütün düşlerimi gömdüm ankaraya, belkide aşkımıda gömüp, izmit'e anneannem ve dedemin yanına geldik annemle.

    her şey çok normal gelmişti. arkadaşlarıma bir hoşçakalın bile diyememiştim. kabullenmiştim bir anda her şeyi. ve hiç bir şey olmamış gibi yaşamaya devam ettim. yeni bir okula başladım. yeni arkadaşlar edindim burayı daha çok sevmiştim.
    galiba yeni gelen olduğum için herkes tanışmak istiyordu. sanki uzaydan gelmiştim. gözler üzerimdeydi. güzel duygudur, herkes ister ilgilenilen kişi olmak. sonra üst sınıflar vardı. 4 ler ...
    ···
  11. 36.
    0
    aslında. gözlerim doldu niyeyse. anlatayım bunu.
    dinlenmesi gereken http://www.youtube.com/watch?v=H4j0Q0iGkdY
    o zamanlar volkan diye bir arkadaşım vardı. vardı. bütün gün sokakta bilye oynardık. onunla ortaktık hemde çok büyük bir ortalık 4 dondurma kutusu kadar bilyemiz vardı onunla. birde bir ayakkabı kutusunun içi dolusu tasolarımız vardı. pokemon tasoları. mahallenin bütün çocuklarını üterdik. hep biz kazanırdık.
    günler günleri takip etti. ve bu bilyelerimiz gerçekten çok fazla oldu. dondurma kutusundan ayakkabı kutularına doldurmaya başladık bilyelerimizi. 7-8 ayakkabı kutumuz vardı. hepside çeşit çeşit bilye doluydu. birde gaflikler vardı. büyük bilyeler. onlar özeldi sadece en özel bilyeler için bu kozumuzu ortaya koyardık. sonra biz bu bilye işini genişletince ve mahallede hiç bir çocukta bilye kalmayınca öbür mahallelere gitmeye başladık. söyle bir sistem kurduk volkanla. bizim mahalleden tanıdık çocuklara bilye vericektik mesela 20 bilye. sonra onun bilye sayısını 40 yapınca. o bize 30 bilye vericekti 10 bilyede onun olacaktı. zaten bizde o 10 bilyeyi onlardan her türlü üterdik. her türlü biz karlıydık yani . alt mahallenin çocukları daha zengin ev çocuklarıydı. çok sokağa çıkmadıkları için kısa zamanda hepsinin bilyeleri bizim oldu.

    kendimi kral gibi hissediyordum. bilyelerin kralı. sonra işi daha geliştirdik. bilyelerimizi yiyecekler karşılığı takas etmeye bile başladık. 20 bilye veriyorduk. bize annesinin yaptığı sıcak poğaçalardan getiriyordu biri. diğeri börek getiriyordu, diğeri pasta derken. her şeye sahip olmuştuk volkanla.
    bir gün volkanla çok büyük bir kumar oynadık. dedi ki senin 50 benim 50 bilyem olsun. kim kimi bitirirse geriye kalan bütün bilyeler onundur dedi. kendime çok güveniyordum yenilmem imkansızdı.

    oynadık. günlerce. bitmiyordu. bir ben yeniliyordum bir o. sonu gelmeyen bir maç gibiydi. 4 gün sürdü. 4 günün sonunda...
    gökyüzü ateş gibiydi. kızıldı resmen güneş attı batıcak ama hala yakan sıcağını hissedebiliyordum ama rüzgar beni okşuyordu. anlımdan süzülen terler.. o bekleyiş. 4 bilyem kalmıştı. hala bir umut var mıydı? her şey bitmiş miydi ki? -kaybetmiş miydim? ...

    son 1 bilyem kaldı. hava artık kararmıştı. güneşin batmasıyla. sadece ürperten rüzgarı hissedebiliyordum. ve kaybettim.

    bütün bilyelerimi kaybetmiştim. volkan'ın olmuştu. gözlerimden üzüldüğüm anlaşılabiliyordu. ağlamadım. öyle bir ifadeydi ki o. ağlamayan ama gözleri hafif dolmuş sarı saçlı bir çocuktum. gözümü ovuşturdum biraz ama hala ağlamıyordum. ağlamamak için gözlerimi daha çok açıyor ve hareket ettiriyordum. tamam iyiydim. volkan gördü beni tamam dedi. öylesine bir şeydi bu yine ortağız deyip içten ve uzun bir gülümseme attı bana. kalbimi ısıtmıştı. yoldaştık sonuçta. bu yola çıkmadan önce 20 kara bilyemiz vardı onunla şimdi nereden nereye geldik.

    yenilen ben olmuştum. kendimi yetim gibi hissediyordum. hiç bir şeye sahip olmayan biri. ilk defa o zaman tatmıştım bu duyguyu. o içinde ki boşluk. kalbin atıyor ya, ama sanki orda böyle bir boşluk var. yani içi boş. bir şey yok onun içinde. derin bir boşluk. büyüyen bir boşluk...

    bunu yaşadıktan sonra eve gittim. annem kızmıştı ezan okundu ve eve geç geldim diye. o da ceza verdi. 1 gün sokağa çıkma yasağı. o gün sokağa çıkamadım ve bütün karizmam gitti sokakta. yenildiğim için sokağa çıkmadığımı çocuklardan dilden dile yaydı. birde ağlıyormuş evde diye yalan şeyler söylediler.

    o günden sonra beni dışladılar sokaktan. ağlak oldu adım, oyunlardan mızmız yaparım diye almadılar.

    sonra bir gün yine tek başımayken. kaldırımın üstünde güneşin batışını izlerken. biri oturdu yanıma.
    volkandı. özür diledi her şey için. o teklif etmişti aramızda maç yapmayı ve sonuçlarının böyle olacağını bilmiyordu. buna benzer bir şekilde özür diledi. bende kabul ettim. böyle bir şey bekliyordum. kalbimdeki boşluk biraz doldu. ama bir yarısı boştu hala. unutmaya çalıştım. eski günlerde ki gibi olduk volkanla...

    yine herkesi üttük. ve daha gün bitimine çok vardı öbür mahallere gittik. orda biraz daha varoş çocuklar vardı. bizden daha çakaldılar. bize yenilince pislik çıkartıp kavga çıkartmaya başladılar. volkanı sıkıştırmışlardı çöp kutularının kenarında. bilyeleri ver diyordu çocuklar. volkan vermem diyordu. volkan kavga edip dalıcaktı. ama nedense korkuyordu. ürkmüştü. gözlerinden anlaşılıyordu korkusu. cesurdu ama bir o kadarda korkak... onu sıkıştıran çocuklara arkadan koşup onları yere düşürdüm. volkana kaçç volkan kaç bekleme beni diye bağırdım tüm gücümle. o da kaçtı. arkasına bile bakmadan. aslında bende kaçabilirdim. ama kaçmadım. ödemem gereken bir bedel vardı. düşen çocuklar üstüme atladılar. karnıma vurup durdular. acımıyordu. bir bedel ödüyordum çünkü. kaybetmemin bedelini. gökyüzüne karşı baktım. hafif bir tebessüm vardı yüzümde. yerden kalkmaya çalışırken çocuğun biri beni itince çöp kutularının demirine kafamı vurdum ve kanamaya başladı. durduk yere kafam yarılmıştı. çocuklar görünce kaçtılar. apartmanımızda oturan bir teyze grubu beni görmüştü pazarlarından dönerken. beni eve ulaştırdılar. anneme kanayan yaraya ne yapılması gerektiğini bilmiyordu. kafamı suya soktu çok büyük bir acı yaşadım. kafam yanıyordu. hemen hastaneye zütürdüler beni. direk yatırdılar beni soğuk demir masaya. beni bayıltmadılar. gözlerim açıktı. hemen kafama yeşil bir örtü örttüler ama tepesi açık. kanayan yerdeki saçlarımı kestiler. iğneler yapıldı. uyuşturdu o beni. çenemi bile düzgün hissetmiyordum. sonra kırt kırt sesler gelmeye başladı. kafam habire oynuyordu. dikmeye başlamıştı doktor. her dikişinde gelen ses korkutucuydu. etimin gıcırtısı geliyordu. canım yanmıyordu ama acıyor gibi hissediyordum.
    aslında, mutluydum. tebessüm ettim. bedelimi ödemiştim. artık volkan'ın yanında yetimmiş gibi durmayacaktım... bedelimi ödemiştim ve gözlerimi kapattım rahat bir şekilde, artık bir şey düşünmeyerek...
    Tümünü Göster
    ···