0
Ne kölesin ne de özgürsün panpa!
Seni seviyordum ve senin haberin yoktu.
Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun herkesten başkaydı işte. Güldüğün zaman yukarıya bakardın. Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı, ne güzeldiler...
Sen bilmiyordun, ben seni seviyordum.
Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler. Duvarlara, vitrin camlarına kaldırımlara çarpıyordu. Geri dönüyordu çoğalarak. Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum herşeyi, her şeyi erteleyişim oluyordun. Kalp ağrısı oluyordun, birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun. Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk. Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyor ve bazen tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk. Cesurduk... Ufuk çizgisi maviydi, gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı bütün karanfiller.
Ben seni seviyordum, bilmiyordun.
Sevinçlerim oluyordun ara sıra, sen hiç bilmiyordun. Sonra herhangi biri oldun. Bütün sevinçlerim bittikten sonra yağmurlar yağdı serin haziran akşamları... Sonra bir gün uzaktan gördüm seni. Saçların bana inat, başın her şeye meydan okuyarak. işte yine aynı... Kalbimi acıttın. Her zamanki gibi. Değiştik sanıyordum.
Ve sen yine bilmiyordun.
______________________________________________
Bilirmisin ağustos ayının güneş batışını
Hani her geçen saatte
Gökyüzü aydınlığını kaybeder
Ayni benim seni kaybettiğim gibi
O gün dünyamdaki güneşi, güneşim olmadan
Başka dünyalara güneş ettim
Onun dünyasini aydınlattım
Ve kendi dünyami kararttım
O gün dünyamda kırmızı bir yağmur başladı yağmaya
Hiç durmadan yağdı karanlık gecelerimde
Isyan edip durdum allaha niye ben niye
Güneşsiz kalacak tek dünya benim diye
Kırmızı yağmur bana bunu öğretti
Seninle doğan hergünüm ve seninle aydınlanan dünyam
Hepsinin ne kadar sahte olduğunu fark edememişim
Meğer ben ezelden beri güneşsizmisim
___________________________________________
Suskunuz... Hem de çığlık çığlığa bir suskunluk bizimkisi... Bu konuşacak bir şeyimiz olmadığından değil. Konuşmaya çalıştığımız şeylerin, alıştığımız yalnızlığımızdan uzaklaştırması aslında bizim korkumuz... ikimizde cesaret edemiyoruz. Öylesine alışmışız ki içimizde büyüttüğümüz yalnızlığımıza. Seviyoruz onu. Bekli de yaşandığında yok olacağı korkusu bizi tereddütte düşüren. Kaybetmekten korkacağımız bize ait bir şey oluşturma kaygısı... Sen yapamadığın hamlenin, hayatın boyu inanmak istediğin değerlere sahip gibi gördüğün düzeni yok etme girişiminden Başka bir şey olmayacağını düşündün hep... Bense yılların verdiği bir alışkanlıkla içinde var ettiğim bana daha fazla acı vermemek için susmayı tercih ettim... içimden çığlık atarak susuyorum... Susuyorum... içimde o kadar güzelsin ki... Sana susuyorum... Demiştim ya "yüreğim susmayı öğreniyor". Aslı yok. Sevdiğini anladığında içinde duyduğun çığlığın yankısı hiç bitmiyor. O hiç susmayacak... Her gün, her saat bana haykıracak, bağıracak, parçalayacak içimi. Benimse yüzümde o gülümsemem yer edinecek tekrar... Her soğuk üşütemediği gibi, her ateş de yakamazmış insanı... Üşüyorum; alev alev üşüyorum... Hani saatlerce sessiz, tek kelime etmeden sana bakışlarım var ya; gözlerinde beni ısıtacak olan anlamları yakalamaya çalışma çabamdan başka bir şey değil... Ve her yakaladığımda kaybettiğimi hissetmemden öteye gitmeyen bekleyişler... Ve her kaybettiğimde yeniden yakalama çabam...
_______________________________________________
BAZEN UZUN CÜMLELERiN NOKTASIDIR ASK...
Bazen uzun cümlelerin noktasıdır aşk
Bazende sebepsiz akan yaşlarin şahidi
Kimi zaman zarafetidir güzelliğin
Kimi zamanda kalbin akla ihaneti
Güzellikler arasında sarhoş olursun
Sokaklarda el ele dolaşirsin
Gece olur hayaliyle ısınırsın
Sabah yine sesiyle uyanmak istersin
Mevsimsiz bir yağmuru andırırsa eğer
Bu ne yaşamaya nede üzülmeye deger
Zaten fazla da sürmez bu yağmur
Çok geçmeden ayrılık rüzgarları eser
Ve hep olduğu gibi
Ayrılık çıkar karşına
Bu acıyla kavrulurken bedenin
Değmez hiç bir şey yaşamaya
Ve koyu bir karanlığa bürünür her yer
Yüzün ne mutlu olur nede bir daha güler
Hep bir çıkmaza sürüklenirken yollar
Avcundan akıp gider yıllar
Dört duvar arasında hapis olursun
insanların yüzünde nefreti okursun
Gün gelir geçmişin karanliginda
Elinde olmadan sende kaybolursun
Ve uzun zaman sonra hatırlarsın geçmişi
Gözünde canlanır yaşanılanların her biri
Hayatın geçerken tıpkı bir film gibi
Kapını çalmaya uzanır Azrail diye biri..
________________________________________
Hayır
Sana yazmaktan, seni düşlemekten
Ve seni beklemekten ...
Yorgun argın değilim
Bir sitemim de olamaz
Ne sana,ne de sensiz geçen günlere
Zaman yenigileri öğretti bana
Özümsedim yar cevrini cefasını
Başka bir yenilgiyle yüzyüze gelsem de
Hayır
Yorgun argın değilim
Ne dostluktan, ne sevgiden
ve ne de seviden
Nice ölüşler yaşasam da yalnızlıklarımda
Düşlerime sağnakça yağışın
El sallatıyor kaçkın uykulara
Hayır
Yorgun argın değilim
Umuttan, umutsuzluktan ve hüzünden
Yüreğimde oluşturduğun
Dünyadır asıl beni yaşatan
Lakin eriyen kemiklerimdir kıdım kıdım
Mevsimler birbiri ardınca geçerken
Hayır
Yorgun argın değilim
Direniyorum özlemine
Her an düşecek titrek yapraklar gibi...
Ve zamanın sencileyin duyarsızlığına...
Ağaçlar ayakta ölür sevgili
Bense sonbahar toprağına
Yaprak döküyorum
Hayır
Yorulmadım seni düşlemekten
Ve seni yazmaktan
Dilersen kalemimi kırabilirsin sevgili
_____________________________________
Merhaba gülen gözlü arkadaşım, dudağındaki tebessümü kaybetmemişsin daha. Ne güzel dünyaya gülen gözlerle bakabilmek ve insanlara tebessümler saçabilmek senin gibi.
Biliyorum, üzülüyorsun donuk gözlerle karşılaşınca. Ne yapalım arkadaşım, herkes senin gibi olamaz. Duyabiliyorum "Hayır olmalı" dediğini.
Haklısın arkadaşım, aslında bütün insanlar senin gibi olmalı. Bilseler bir tebessümle neler yapabileceklerini, bir çocuğun gözlerindeki ışıltıyı bir tebessümle nasıl görebileceklerini, sıkıntılarla dolu bir insana nasıl dünyaları vereceklerini bilseler ve gülen gözlerin buzları nasıl erittiğini, kalpleri nasıl birleştirdiğini bilseler, eminim onlarda senin gibi olmak isterlerdi...
Ve sevgi saçıyorsun gülen gözlerinle arkadaşım. Saf ve hiç bir beklentisi olmayan bir çocuk gibi. Hayır arkadaşım, sevgi, sadece sevgiliye duyulmaz.
Sevgi evrensellikdir..
Hiç kimse altın yığınları gibi kasasına kilitleyemez onu. Onun yeri kalplerdedir.
Bir annenin kalbindedir, onun yeri çocuğuna verebilmek için. Onun yeri bahçıvanın ellerindedir, sevgi tohumları saçabilmek için. Evet... Sevgi heryerdedir.. Yeter ki sen onu bulmak iste.
Sevgiyi bulmak kolay... Zor olan onu elinde tutabilmekte. Unutma arkadaşım, sevgiyi duyabilmekle de iş bitmiyor... Sevgiyi göstermek de gerekir.
Hayat kısa arkadaşım bugün olan yarın yok. Sevgiyi göstermek beklemeye gelmez, yarın çok geç olabilir. Elindekini kaybetmeden kıymetini bilmelisin. Biliyorum arkadaşım, bana hak veriyorsun. Şimdi koş sevdiğinin yanına.. Önce, ona gülen gözlerle sımsıcak bir gülümse ve "Seni seviyorum" deyiver içinden gelen en sıcak sesinle. Hayır bunlar komik şeyler değil arkadaşım..
Seni seviyorum anne, baba, kardeşim, arkadaşım vs. demek komik değil. Bu senin gibi bütün canlılara karşı sonsuz bir sevgi duyan bir insan için hiç de zor değil sadece biraz cesaret arkadaşım. Bu, yalnızca yüreğinin buz kapladığını, taşlaştığını zanneden insanlara biraz zor gelecektir ama onlar da senin gösterdiğin cesareti gösterdiklerinde, kalplerinde sevgi kıpırtılarını hissettiklerinde ve ağlamayı öğrenebildiklerinde inan herşey onlar için ve bütün insanlar için daha güzel olacak.
Evet arkadaşım, gülmek varken surat asmak niye, güldürmek varken ağlatmak niye, güzel sözler söylemek varken kalpleri kırmak niye?
Hayat çok kısa arkadaşım.. Ve bu dünyadaki hiçbirşey kırılan kalplere değmez.
Şimdilik hoşçakal arkadaşım yine gel. Yanına senin gibi gülen gözlü, yüreği sevgi dolu insanları alıp yine gel olur mu? Beni fazla bekletme... Çünkü yarın burada olamayabilirim.
SEVDiKLERiNE "SENi SEViYORUM" DEMEK iÇiN GEÇ KALMA!..