+104
-2
Annene gözlerini devirip 'yok artık anne ya' der gibi bir bakış atıyorsun. Simay tepsiyi sehpaya bırakıp karşıdaki koltuğa oturuyor. Gözleri ayaklarına takılıyor ve terliklerin çok yakışmış diyor gülerek. Sen hemen ayaklarını saklamaya çalışıyorsun mahcup olmuş bir tavırla. Sonra sen de gülmeye başlıyorsun.
Keyifli bir muhabbet geçiyor saatlerce. Keşke kalkmasak diye düşünüyorsun içinden. O an ikinizin ailesi öyle gülerek bir şeyler anlatınca birbirine bi hayal geçiyor aklının derinlerinden.. Acaba diyorsun... olsa nasıl olurdu. Farkında olmadan tebessüm ediyorsun. Simayın da sana baktığını fark ediyorsun. O güzel an babanın 'Ooo saat 12 ye geliyor biz kalkalım artık ' demesiyle son buluyor. Kapıya kadar geçiriyorlar sizi. Pembe terlikleri ayağından çıkarırken içinden sövüyorsun onlara ama dışından Simaya gülümsüyorsun tabii. Yine bekleriz ayağınıza sağlık diye vedalaşarak kapıyı kapatıyorlar.
Eve gelince annegile iyi geceler dileyerek odana atıyorsun kendini. Adını sanını bulduğumuza göre bi bakalım kimmiş neciymiş bu kız diye adını hesaplarda aratıyorsun. Ama bir tane bile hesabı yok kızın. Ne facebook ne instagram ne twitter. Lan öyle kız mı olur ben bulamadım heralde diye baya bi uğraşıyorsun ama yok. Hatta o isim soyisimde başka hiçbir kullanıcı yok. Çok şaşırıyorsun. Belki ailesi falan hassastır bu konularda diye üstelemiyorsun.
Işığı kapatıp odanın penceresini açıyorsun. içeriye sokak lambaları ve ışıkları hala yanan bir kaç evin ışığı vuruyor. Caddeden geçen tek tük arabaların sesleri.. Aşağıdan iki kadının bir şeyler anlatarak attığı kahkahalar... Uyumaya çalışıyorsun..Son günlerde başındaki ağrının iyiden iyiye arttığını hissediyorsun. Hatta bazen bu ağrı o kadar artıyor ki kafanı koparıp ellerinin arasında ağrısı geçene kadar sarmak istiyorsun..