-
26.
+19O gün sağolsunlar harika bir gün geçirdik, önce bir romantik filme sonra onlar mağazaları gezerken biz sabri ile bir taks filmine girdik. Zenci bir adam oynuyordu. Şimdi yalan olmasın adını hatırlamıyorum bayağı ünlü bir adam ama. Her neyse ilk defa o filmde, damlayı mutlu görmüştüm. Gözlerinin içi görüyordu. Ama bir görseydiniz beyler o gözlerini. Mutlu olduğunda parlardı. Harika bir gün geçirmiştik. Hani beyler mutsuzluğuma şanssızlık diyorum ya değil işte dıbına koyayım. insan ne ederse kendi eder derler ya, işte tam onu yaptım. Arkadaşlarından ayrıldıktan sonra beni evine davet etti. Gittik birlikte önce biraz oturup öyle meyve suyu falan içtik. Ben nereden çıktı ise o güzel ilişkinin anasını gibecek o cümleyi söyledim "Damla bir şey soracağım ama alınma.". " Ne diyeceğine bağlı ama söyle bakalım" dedim. "Bana o gün babanın ve abinin öldüğünden bahsettin. Annen nerede ?" dedim. "Öldü" dedi. "Ölmüş daha doğrusu, ben doğarken. Ama bana deli diyebilirsin belki ama onu gördüğümü adım gibi hatırlıyorum.". Boşboğazlığımı gibeyim dedim beyler. Kızın yine gözleri dolmuştu, Teoman'ın bir şarkısı çalıyordu bir de televizyonda. Sarıldım ona. Tek yapabileceğim şey di. "inanmıyorum" dedi sessizce. "Öldüğüne inanmıyorum... ".
O gün orada konuyu değiştirmek için türlü şaklabanlıklar yaparak biraz olsun yüzünü güldürmeyi başarabilmiştim. Ama o günden sonra hep bir durgun gibiydi. Ve ilk ayımız bu şekilde geçmişti. -
-
1.
+2Benim o panpa iyi para gelmişti
-
1.
-
27.
+17Telefonu aradım. Telefon başka birine aitmiş. Adresine gittim fotoğrafçının 6-7 yıl önce kapanmış. Dükkan sahibinin adresini buldum. Adam 4 yıl önce ölmüş evde sadece bir kadın vardı oğlu şehir dışındaymış 1-2 hafta içinde geleceğini söyledi. Kadına damlaların annesini anlattım, soyadlarını falan verdim. Hatırlıyorum dedi, evleri şu ilerdeydi büyük sarı apartman. Gidip bir oraya sorun bakalım dedi. Zamanım az kalmıştı taks antremanına gidecektim. Kadına teşekkür ettim elini öptüm gittim.
Antremandan çıktıktan sonra, damla ile buluşmaya gittim. Biraz gezdik, ona annesinden veya yaptıklarımdan hiç bahsetmedim o da hiç konusunu açmadı ya zaten. Damla ile yakın arkadaşlar gibiydik hep yapacak bir şeyler bulurduk. O yüzden eve gittik ve iki kişi blackjack oynamaya başladık. Bağdaş kurup saçlarını da arkaya atmıştı. Çok güzeldi. Konuşurken, birden kolumun iç tarafındaki yarayı gördü. Ne olduğunu sordu. Öykünün ölümü yüzünden bunalımda olduğum sıra jilet ile kesmeye çalışmıştım. Cevap vermedim. Biraz elini değdikten sonra bana omuzunu gösterdi. "Bak" dedi. "Bende de bu iz var doğduğumdan beri ama ne izidir bilmiyorum". "Babam küçükken düştüğünde atıldı diyordu." dedi. Elimle kontrol ettim. Dikiş atılmış bir yaranın iziydi. Kafamı iyice yaraya bakıyormuş gibi yapıp aniden yanağından öptüm. Birlikte gülmeye başladık. O günü o şekilde geçirdik, birbirimizden başka kimseye ihtiyacımız yoktu ve bu mutluluğu hiçbir şey bozamazdı, en azından ben o zamanlar öyle sanıyordum. -
-
1.
0Spoilır verme mk 😊
-
1.
-
28.
+15Günler birbirini kovalıyor damla ile mutluluğumuz günden güne artıyordu. Artık babamda ona alışmıştı. Evde gördüğünde garipsemiyordu. Babam 3 günlüğüne yurtdışına çıkmış, dönerken bana bir PS3 almıştı. Aslında pek bana sayılmazdı boş zamanlarında kendi de oynuyordu. Damla ile babamın aldığı oyunları birlikte oynuyor zaman geçiriyorduk. Damla artık sigara içmeme de karışır olmuştu. "Seni de kaybetmek istemiyorum" diyordu. Artık taks antremanlarıma gelip beni izliyor, çıkışında birlikte geziyorduk. Şehrin her yerinde bir anımız olsun diyordu. Şehirin içinde belirli yerlerde beni öpüyor, ben de ne kadar karşılık versem de aslında bundan hoşlanıyordum. Eve geldiğim ve damla ile konuşmadığım zamanlarda ders çalışıyor ve bu ilişkinin notlarımı kötü etkileyip, ilişkimize babamın karşı çıkmaması için sınavlarıma iyi hazırlanıyordum. Ancak Öykü ile ilgili gördüğüm rüyalar ile uykularım bölünüyor, yaptığımın doğru olmadığını hissediyordum. Damla'ya da annesi ile ilgili öğrendiklerimi söylememiştim. Bunlar oldukça içim daha da sıkılıyor, sigara üstüne sigara yakıyordum.
Bir pazar sabahı erkenden uyandım. O mahalleye gidecek ve Damla'nın annesine ne olduğunu bulacaktım. -
29.
+14Bu arada öykü'yü merak eden arkadaşlar; (bkz: adam mıyım ulan ben şimdi)
-
30.
+13Sabah erkenden üstümü giyinip dışarı çıktım. Otobüs beklerken sigaramı yaktım. 1-2 duman aldıktan sonra otobüs geldi. Acelem yoktu zaten hazır da hissetmiyordum kendimi. O yüzden otobüse binmeyip, gidip bir poğaça ve bir çay söyledim.O sırada günaydın mesajı geldi Damla'dan. Günaydın diye cevap verdim. Ardından beni aradı. Telefonu açtığım gibi nerede olduğumu sordu. Fırında olduğumu kahvaltılık bir şeyler aldığımı söyledim.Ne zaman buluşacağımızı sordu. Ancak akşam olabileceğini babamla bir yere gideceğimizi söyledim. Hevesi kırılmış gibiydi. Tamam o zaman ya gelince ararsın beni dedi. Ona yalan söylemek istemiyordum, ama ne olacağını bilemeyeceğim için ona söylememek konusunda kendime hak verdim. Çayımı bitirip, Sabri'yi aradım. Güvenebileceğim tek arkadaşım o ve Baran idi. Baran ailesi ile kavga ettiği için dışarı çıkamıyordu. Sabri'ye olayı üstünkörü anlattım. Otobüsün evlerinin önünden geçtiğini ilk gelene binmemi birazdan çıkıp, geleceğini anlattı.Tümünü Göster
10 dakika sonra otobüs geldi. Otobüse bindim. 5 dakika kadar sonra bir sonraki durakta sabriyi görüp çaldırdım ve otobüse binip yanıma oturdu. Topluluk içinde olduğumuz için olayı indiğimizde anlatırım dedim.
Otobüsten inip, kadının bahsettiği sarı binaya doğru yürümeye başladık, o sırada olanları sabri'ye anlattım. Olayın ciddiyetinin farkına varmıştı. Binaya vardığımızda binanın önündeki bankta, adamın biri oturuyordu yanına yanaştım. "Selamun Aleyküm dayı" dedim. "Ve aleyküm selam yeğenim" diye cevap verdi. Orada öyle bir aile oturuyor mu diye sordum, bilmediğini ama 3.kattaki dairede bir yaşlı bayan oturduğunu onun daha iyi bildiğini söyledi. Yukarı çıktık. Zili çaldıktan hemen sonra, kapıyı yaşlı tonton bir teyze açtı. Ona da durumu anlattık, ilk başta biraz geçiştirmeye çalışsa da çok önemli olduğunu söylediğimizde bizi içeri aldı. Atıştırmalık bir şeyler getirip bir de kola koydu masamıza ve anlatmaya başladı. "Derya kocası hasan ile bu bina yapıldığından beri burada otururdu. Çok hanım hanımcık bir kadındı. Çocuğunu da hatırlarım, zaten Derya'nın annesi ve babası öldüğü için beni annesi gibi bilirdi. Ben de onu kızım gibi severdim. Kızını ilk kucağıma da ben aldım. Oğlunu da ben büyüttüm, hatta arada gelir yanıma. Ama kızı hiç gelmedi." Bir iç çekti ve devam etti "Derya'nın Damla'dan önce bir kızı daha olacaktı, ama düşük yaptı sonrasında ise pgibolojisi bozuldu, herkes cinli sanırdı o kızı, yazık. Hastaydı. Ben de daha önce bakımevinde çalıştım bilirim. Kızına da zarar vermişti ondan sonra onu hastaneye falan zütürdüler."Aslında zamanımız vardı, ama daha fazla kötü şey dinleyecek halim yoktu. "Peki ne zaman öldü teyze ? " diye sordum. Yüzünü buruşturdu. O sırada ne kadar yaşlı olduğunu farkettim, "Öldü mü diye" sordu bize. Ben de "Bilmiyoruz teyze, onun için geldik" dedim. "En son burada çare bulamayınca Almanya'ya gitti kardeşinin yanına orada tedavi oluyordu" dedi. Durduk. Demek ki annesi hala yaşıyor olabilirdi. Teyzenin ısrarı ile önümüze koyduklarını yeyip içeceğimizi içtikten sonra teşekkür edip ayrıldık oradan. Sabri ile yol boyunca hiç konuşmadan yürüdük. Şok olmuştuk. Peki bunu Damla'ya nasıl anlatacaktım ? Yoksa anlatmasa mıydım ? -
31.
+13Karne gününe kadar bekledim. Daha sonra dayısının bankaya her seferinde ödeme açıklaması olarak gönderdiği e posta adresi ile konuşup durumu anlattım. Her şeyi bildiğimi falan. Damla'nın sizin yanınıza gelmesini istiyorum dedim. ilk defa kendimi düşünmeden bir şey yapacaktım. Uçak bileti alınmıştı. Dayısı daha sonraları halası ile de konuşup velayeti üstüne aldırmıştı. Kadın üstüne bir de para istemiş. Damla'm gözümün önünden kayıp gidiyordu. Ben ise onu kaybedeceğini bildiğim için her gün daha sıkı sarılıyordum.
Günü gelmişti. Karşıma aldım onu. Tüm mektupları gösterdim ona. Her sözümde , daha da çok gözleri doluyordu. Onu öyle görmek beni harap ediyordu. Anlattım ona tüm olanları, dayınla da konuştum pazartesiye uçak biletin var dedim. Bir de unutmadan,2 tane daha mektup var imiş. Gitmeden onları da oku istersen dedim. "Peki ya sen" dedi. "Ne olmuş bana" dedim. "Sen ne yapacaksın". Bunun bir ayrılık olduğunu farketmişti. Bir şey demedim. Ayağa kalktım. Son bir kez öptüm onu. Sonra kalkıp gittim. Bir daha uğramayacaktım yanına. Aklını karıştırmak istemiyordum çünkü.
Eve gittim babam bile mutsuz olduğumu farketmişti. Sorular sormaya başladı. ilk defa bu kadar üzerime geliyordu. Sert görünmeye çalışmaktan, hiçbir şey olmamış gibi davranmaktan bıkmıştım. Başkaları için yaşamaktan bıkmıştım. Gözlerim doldu. Babam gelip sarıldı bana o gün. Belki ilk defa bu kadar içten sarılmıştı bana. Sahi kaç kere sarılmıştı ki bana ? 3 mü 4 mü ? Hatırlamıyorum. "Geçecek" dedi, sırtıma yavaşça vururken "Geçecek"...
2 gün boyunca, Damla'dan mesaj bekledim. Gitmiyorum demesini bekledim. Seninleyim demesini. Sabri'de farketmiş ve istersen salona gelme 1,2 gün demişti. Yapacak bir şeyim yoktu. Yine yalnız kalmıştım.
Elime kalemi alıp yazmaya başladım. öyle seviyordum ki onu,o kadar güzeldi ki, onu anlatmak için kurduğum kelimelerin hepsi çamurdan gökyüzünün resmini çizmek gibi bir şeydi. Kelimeler hiç o kadar güzel olmamıştı ki zaten. Bir sigara yaktım,iyi bir şair değildim. Ama en azından ona onu sevdiğimi anlatacak bir şeyler yazmalıydım. -
32.
+13Ertesi gün, bu defa alarmın sesine değil telefonun titremesine uyandım. Hemen telefonuma uzandım. ilk günden işi aksatmak istemezdim. Mesajlar(4)
1-Günaydın
2-Sen çok değiştin brk4ever eskiden hiç böyle değildin *
3-Hişşt
4-Bugün okulu kırıyoruz, geliyorum sizin evin oraya.
Hasgibtir diye kalktım. Ayağa kalkmam ile kapının çarpılması bir oldu. Babam gitmişti. Hemen duşa girip aynada saçlarımı düzelttim. Sonra da Damla'yı aradım.
B:Alo aşkım, neredesin ?
D: Bu anı bekliyordun herhalde o kadar çabuk alıştığına göre bu lafa
B:Ehehe... Eee hadi neredesin söyle de ona göre kahvaltı hazırlayayım.
D: Hadi aşağıya in dışarıda yiyeceğiz.
B: Tamamdır. Öpüyorum.
D: Baybay hadi çabuk.
Ulan hemen üstümü değiştirdim ayarladığım okul kıyafetlerim yerine güzelinden 1-2 tane kıyafet alıp yanıma, babamın her zaman parayı koyduğu mutfak dolabının üstüne baktım. Para koymamıştı. O zamanlar bir kumbaram vardı. Kumbaramın da kapağını lazım olmadıkça açmayayım diye 404 ile yapıştırmıştım. Ulan deniyorum deniyorum açamıyorum. Çıldırmak üzereyken aklıma uhuyu eritmek geldi. Ocak çamağı ile daire şeklindeki kapağın etrafını ısıtıyor bir yandan da bıçağı sokup kapağı açmaya çalışıyordum. Sonunda açıldığında söktüğüm yerin sadece üst tarafı olduğunu farkettim. Ter içinde kalmıştım. ilk günden mahvetmeye hiç niyetim olmadığı için. Dün giydiğim pantolondan paramı alıp aşağı inene kadar üstüme başıma çeki düzen verdim. Aşağı da 4 kişi vardı Sabri Ecem Murat Damla. Hepsine selam verdikten sonra, paketimi evde bıraktığımı farkettim. Sabri bende var diyerek bir tane çıkarttı. Birer tane yakıp yola devam ettik. Bu şehre geldiğimden beri ilk defa arkadaşlarımla okulu kırıyordum. -
33.
+13Salonda antremandan sonra, oranın soğuk suyunda duşumuzu alıp dışarı çıktık. işte kimleri çağıracağımızı falan konuştuk. Damla da benim gibi kalabalığı sevmezdi o yüzden 9-10 kişilik bir liste yapıp hepsine mesaj attık. Yeri ise daha ayarlamamıştık. Ama eğer babama böyle bir şey sorarsam büyük ihtimalle izin verirdi. Zaten evden uzaklaşmak için fırsat arıyordu. Benim 5+1 hoparlörümü kullanarak biraz müzik açardık daha sonra ise doğum gününü kutlarız diye düşünüyorduk. Aradaki günlerde hazırlıklarımızı falan yaptık, babamdan da izin almıştık ama evi çok dağıtmamak şartıyla...
Gün gelip çatmıştı, her şeyi alıp geldikten sonra Sabri hafiften kulağıma yanaştı; "Kanka biz kendimize içki falan alalım mı ya" dedi. Mantıklı geldi daha sonra bir 70 lik Votka 2 de bira alıp eve çıktık. Onları benim yatağın altına sakladıktan sonra her şey hazırdı. Herkes yavaş yavaş gelmeye başlamıştı, ben de Damla'yı arayıp dışarı çıkalım hem doğum gününü falan kutlarız dedim. Olur dedi. Evinden aldım. Daha sonra Sabri ile babamın ismini değiştirip gizlice telefonu cebimden çıkarmadan iki kere arama tuşuna basıp sabriyi aradım.O da 1 dakika sonra beni aradı. Damla'nın görebileceği şekilde çıkardım ve babam yazısını görmesi için biraz bekleyip, daha sonra telefonu açtım. Kötü bir şey olmuş gibi yaparak" tamam baba hemen geliyorum sen sakin ol" dedim. Damla'ya dönüp "babam mutfakta kayıp yere düşmüş, galiba kolu kırılmış şimdi ambulans çağırmış evdeymiş, aşkım benim oraya gitmem lazım" dedim. "Tamam ben de geliyorum" dedi. Yufka yürekli olduğunu biliyordum o yüzden yapmıştım zaten. Ona bir kez daha aşık olmuştum. Doğum gününün mahvolacağını bile bile birine yardım etmeye gidiyordu. Birlikte koşarak eve doğru gittik, hemen anahtarla kapıyı açtım arkamdan geldi, derken ışıklar açıldı ve herkes ortaya çıkıp hep bir ağızdan söylemeye başladı " iyi ki doğdun Damlaa". Sevinçten ağzı kulaklarına varıyordu. Gözleri dolmuştu. Boynuma sarıldı. O kadar mutlu olmuştum ki o an hiç bitmesin istedim. Daha sonra biraz müzik çaldıktan sonra komşular rahatsız olacağı için müziği kapatıp, birlikte oturduk. Arkadaşları kendi okul hallerini, damlanın komik hallerini falan anlattılar. Damla bir yandan gülüyor, bir yandan da utanıyordu. -
34.
+11Eve geldim. Damla'yı aradım birlikte dışarı çıktık, cesaretim bana bu güne kadar pek fazla bir şey kazandırmamıştı, ama şimdi niye cesur olmalıydım ki ? Niye normalde en ciddi durumda bile gibtir et diyen ehl-i keyif adam şimdi söylememek için kendini zor tutuyordu. Haklıymışsın dedi elimi tutarken Damla, hangi konuda dedim. Unutuyormuş insan dedi, her ne kadar için de kalsa da daha az hatırlıyormuşsun. Suçlu hissediyordum kendimi "Umarım bir gün seni unutmam" dedim. "Ben de" dedi. Yürüdük el ele. Oturdum onu izledim. Çok güzeldi damla, sadece saçı, Gözleri değil içi de güzeldi. Ağaçlara ismimizi kazıtmazdı mesela, ağaçların canı acır diye. Camdan eve giren böcekleri öldürmeme izin vermezdi. Peçeteye koy camdan at onun da canı var derdi. Ben ise onun aksine gaddarın tekiydim, onun bir annesini hiç görememesinin acısını çektiğini göre göre sırf onu kaybetmekten, sırf onun daha fazla acı çekebileceğini düşünmekten ona söyleyemiyordum gerçeği. Anne kavrdıbının önemini pek anlayan biri olmadığım içindir belki de. Bilmiyorum.
Hafta içi sabri beni aradı. Damla'nın doğum günü için bir şeyler hazırlayalım dedi. Ben de "Olur hallederiz, salonda bir konuşalım" dedim. -
35.
+11Ne yapsam diye düşünmeye başladım. Çünkü tam iki ucu taklu değnekti. Biraz daha kendime saklayacak daha sonra Damla'ya olanları anlatacaktım.
Aradan zaman geçmiş sınavlar bitmiş, şehrimdeki taks şampiyonasına katılmış ve şampiyon olmuştum. Dediğim gibi bu da başka bir hikayedir. Pınar ile olan hikayemden önce ara hikaye olarak anlatmamı isteyen varsa anlatırım sabri ile yaşadıklarımı da.
Damla o sıralar gitgide durgunlaşmış, sürekli ağlar olmuştu. Yalnız bırakamaz hale gelmiştim. Bir gece, Damla'nın mesajına uyandım. Uzun bir mesajdı. Ailesinin yanına gideceğini, hiç görmediği annesini göreceğinden falan bahsediyordu. Neyden bahsediyordu bu kız şimdi ? Hayır izin veremezdim. Bir daha olmayacaktı. Evden dışarı çıktım. Mesajı atalı 5 dakika olmuştu. Babam arıyordu. Şimdi zamanı değildi. Kapattım. Gözlerim dolmuştu. Koştum. Dış kapıları açıktı. Merdivenleri 3 er 3 er çıkmıştım. Kapıyı çaldım. Açmadı. Omuz attım. Bir daha ve bir daha... Açılmadı o kapı. Omuzlarım ağrımıştı. Bağırıyordum "Damla" diye. Ses yoktu. Bir kez daha omuz attım kapıya. Kilit kaymıştı. Bir kez daha. Ve açılmıştı. Çok geç kalmaktan korktum. Ağlıyordum beyler. Onu gördüm. Odasında karanlıkta köşede oturmuştu. Önünde bir şarap elinde de bir bıçak vardı. "Yapamadım" diyordu kendi kendine. Sarıldım ona. Ağladık birlikte. Birlikte uyuduk o gece telefonumu da kapattım. Kimse bizi rahatsız edemezdi.
Onunla son birlikte yatışımdı. Bundan sonra uzatmanın herkese zarar vereceğini farketmiştim artık. -
36.
+10Keşke filmlerdeki gibi olsaydı beyler. Keşke yanına gittiğim de uçağa gitmek yerine koşarak üstüme atlasaydı kollarını boynuma dolasaydı. Ama olmadı. Havaalanına gittim uçağın kalkışından 2 saat önce. Beklemek sorun değildi. Oturdum. Elimdeki kağıda baktım. Ne kadar acizceydi. Onu ne kadar sevdiğimi tutup kolundan benimle kalmanı istiyorum demek varken, 1 kağıda sığdırmaya çalışmıştım. Aradan 45 dakika geçmişti. Uzaktan onu gördüm. Ağlamaktan ela gözlerinin altı şişmişti. Bir şey yemediği de belliydi, teni her zamankinden daha soluktu. Adeta beyaz tenine dünyanın en güzel isyanını çıkaran siyah saçları, hırçın bir denizin sert kayaları dövdüğü asi dalgalar gibi kıvrım kıvrımdı. Ekgib gibiydi bu genç kız. Doğarken verilen bir emanet geri alınmıştı ondan. Gülmüyordu artık Damla'm. Her gece düşündüğümde kalbimin içinde büyüklü küçüklü savaşlar yaşatan o dudaklar gülümsemesi olmadan mağlubiyetin ardından ateşkes emri verilmiş hissi yaşatıyordu. Kağıdı uzattım ona. Gidemedim sonra. Ayaklarım çivilenmişti yere resmen. Göğsüme bir bıçak saplanmış nefes almamı zorlaştırıyordu. Sarıldı bana. Öptü. Karşı durmadım ama bir şey de yapamadım. Sanki biliyordum tek bir hareketimde tekrar alevleneceğini o savaşın. Durdum öyle. Kendine iyi bak dedim titrek bir sesle. "Beni unutma" diye fısıldadım. Yürümeye başladım. Arkama bakmadım. Varsın kaybeden ben olayım diye düşündüm. Ona bir şey olmasında...
. -
37.
+10Beyler daha sonra günün sonunda, herkesi gönderdik sabri ben damla kaldık. Sabri ile sakladığımız içkileri çıkarıp, neşet ertaştan haydar haydarı açtık. Damla hoşlanmamıştı içmemizden, ama o da uzaktan bizi izliyordu. Shot atmaya başladık, 1.shot, 2.shot,3,4... Damla'nın her doldurduğumuzda bana kızışını "ya bana bir şey olmaz aşkım" geçiştirmelerim arasında bir 70 liği bitirmiştik. Zaten sen adamsın muhabbbetleri geçiyor sabri ile aramızda, her dakika başı da Damla'ya onu çok sevdiğimden falan bahsediyordum. Dakikalar böyle geçerken sabri benim yatağıma uzanmış ve çoktan sızıp kalmıştı. Ben ise evin içinde dolaşıyor, sakladığımız birayı ararken, bir düşüyor bir kalkıyordum. Damla'da beni durdurmak için arkamdan geliyor, bir yandan halime gülüyor, bir yandan da durmam için yalvarıyordu. En sonunda durdum ve oturdum. Damla'ya dönüp "Annenin nerede olduğunu bilmek ister misin" diye sordum. Şaşırmıştı "nerede" diye sordu. Ona baktım, ağlamaya başladım. Onu kaybetmek istemiyordum. Hayır kaybetmeyecektim.
O gece Damla ile babamın çift kişilik yatağında yattık. Aramızda cinsel bir ilişki geçmemişti. Zaten o benim göğsümde yatarken başka bir şeyi nasıl düşünebilirdim ki ? Öyle saatlerce uyuduk.O gün kabus gördüm. Beni toprağa veriyorlardı, yine bir yatakta yatıyor gibiydim. Ancak bu sefer Damla'nın olduğu yerde Öykü vardı. Yaşıyor gibiydi. Bana gülümsüyordu. Hareket edemiyordum. Sonra aniden gözümü sağa çevirdiğimde yukarıda Damla'nın bana ağlayarak elini uzattığını gördüm. Ona uzanamadım. Üzerime önce arkadaşlarım toprak attı. ilk özgür, sonra baran, sonra sabri... En son toprağı atan ise Damla idi bağırmak istedim, haykırmak istedim ama sanki biri ağzıma dikiş atmış gibiydi, nefes alamıyor, susuzluktan dilim damağım kurumuş gibi hissediyordum. Bağırmaya çalıştım. Olmuyordu...
Aniden nefes nefese uyandım. Damla yanımdaydı. Arkasını bana dönmüş,sol kolunun üzerine yatmıştı. Ona arkadan sarılıp yatmayı denedim. Yatacak gibi değildim. Bir yandan başım ağrıyor diğer yandan da midem bulanıyordu. Ayağa kalkıp sabriye bakmaya gittim. -
38.
+10Geldim beyler sonunda gibtiğimin evine. Hepinizden özür diliyorum. Önce bir site çöktü sonra daha sonra küçük bir işim çıktı arkadaşlarla anca bitirip gelebildim. Kusura bakmayın tekrardan hemen başlıyorum bu akşam yine sabaha kadar buradayım.
-
-
1.
0yaz zanza
-
1.
-
39.
+10Lan dıbına koyayım şimdi de darbe mi oluyor. Bu sokağa çıkma yasağı nedir beyler ?
-
-
1.
+1Panpa ülke karışık essad bum bum ışşid güm sen hikayeni yaz hepsini şukuladım. Sardı rezzz
-
2.
0haklısın abi vallaha ne diyim
-
1.
-
40.
+9Otobüse binip, eskiden damlanın ailesinin oturduğu sarı eve tekrardan gittim. O yaşlı teyze ile evin biraz ilerisinde tekrardan karşılaştım. Elini öpüp başıma koyduktan sonra, postanede bir işim olduğunu söyledim. Biz Türk insanını bilirsiniz. Yön duygusu diye bir şey yoktur. Teyzeden aldığım tariften sonra 3,4 kişiye daha sordum. Hepsi farklı yerleri tarif ediyordu. Bu olay sinirlerimi bozsa da, merakım sayesinde sakinliğimi koruyabiliyordum. Sonunda postaneyi hepsinin tarif ettiği yerden farklı bir yerde buldum. Ama sonuçta bulmuştum ve yarına bir fizik sınavım vardı, velhasıl-ı kelam kaybedecek pek zamanım yoktu. içeri girdim ve Damla'nın abisinin adına posta olup olmadığını sordum. Kadın bir kontrol ettikten sonra içeri gitti ve elinde 2 mektupla döndü. Daha sonra bana kimlik sorduğunda kendi kimliğimi uzattım. Bu şekilde postayı veremeyeceğini postanın sahibinin gelmesi gerektiğini söyledi. "Peki ya aynı soyadda bir akrabası alabilir mi ? " diye sordum. Evet manasında kafasını salladı. Teşekkür edip dışarı çıktım. Baltayı taşa vurmuştum. Olayı derinlemesine öğrenebilmem için almam gereken 2 mektubu alma imkanım Damla olmadan yoktu. Ya ona açıklayacak ya da sonsuza kadar saklayacaktım.
-
41.
+9 -1Sabri ile bahsettiğimiz yere geldiğimde onların çoktan orada olduğunu farkettim. Yalanım hazırdı. O sıralar ne kadar fazla yalan söylediğime şimdi geriye dönüp baktığımda ben bile hayret ediyordum. Hemen koşarak önce Damla'ya sonra, Sabri'ye sarıldım. Sabri'ye dönüp "oğlum niye aramıyorsun ? başınıza bir şey geldi o huur çocukları bana bir şey yapamayınca size falan saldırdı sandım dedim." . Damla araya girdi " tamam sakin ol bak bir şey yok bizde sen nasılsın iyi misin" dedi. "Bir şeyim yok ben sizin için korktum. Neyse sizde iyiymişsiniz madem, ne yapalım o zaman" dedim. Okul olduğu için Sabri dağılmamızı önerdi. Ben de kabul ettim. Damla'yı birlikte evine bıraktıktan sonra Sabri'yi de otobüs durağına geçirirken muhabbet ediyorduk. "Ulan brk4ever sen de ne papelci çıktın be oğlum" dedi gülerek. "Ne yapayım oğlum yalan söylemekten ben hoşlanıyor muyum sanki Damla'ya" dedim. "Bilmem hoşlanıyor musun" dedi. "Aslında hoşlanmıyor değilim lan" dedim. Baya güldük. Poşette ne olduğunu sormadı. Sen ona malumat vermedikçe, hiç merak etmez, söze girmezdi. Tam bir askeriye adamı yani. Sabri'nin de en çok bu yanını severdim zaten. Kimseye söylemeyeceğini kendi de bilmesine rağmen kimsenin sırrını öğrenmek istemezdi mesela. Onu otobüse bindirip eve geçtim.
-
42.
+8Önce lavaboya gittiği anda poşeti geri yerine koyup dolabı kapattıktan sonra odadan çıktım. Daha sonrası için ise iyi bir planım vardı. Ancak önce salona gitmem gerekiyordu.
Antrenmanı yaptıktan sonra i, Sabri ile dışarıda konuştuk, planımı ona anlatmıştım o acil bir şey olduğunu söyleyip damlayı aşağı çağıracak o sırada ben çatı katında bekleyeceğim damla evden çıktığı gibi beni çaldırıp oyalayacak ben ise poşeti alıp hızlıca eve kadar koşacak daha sonrasında ise olay sıradan bir buluşma gibi geçecek acil olan olayın ise yolumun 2-3 serseri tarafından kesilmesi olduğunu söyleyecekti Sabri damlaya. En azından benim tahminim bu şekilde idi. -
43.
+8Eve gittiğimde, odama geçip üstümü değiştirdim. Ders kitaplarımın arasına mektupları teker teker açıp okuyordum. Mektuplar annesinden geliyordu. Annesi Damla'yı hatırlamıyordu. Abisinin cevap yazdığı belli idi. Annesi ise;
-Damla kim oğlum bilmiyorum, burada beni hapis tutuyorlar ama kurtulduğum gibi senin ve babanın yanına geleceğim, tekrardan mutlu bir ailemiz olacak,sen korkma annen hep yanında tamam mı- diyordu. Mektuplar, abisi adına eski evlerine yakın bir postaneye gönderiliyordu. Eğer devam edeceksem, önce buraya bakmalıydım. Ancak postanenin açık olduğu saatleri ile okul saatlerim ters düştüğü için bir gün okulu kırmalıydım. Ancak okulu kırmak için pek de doğru bir zaman sayılmazdı. Çünkü sınav haftası idi. Bir bahane bulmak için biraz düşündükten sonra aklıma yarınki sınavı yaptıktan sonra babama ertesi günkü sınava çalışmak için okuldan izin aldığımı, okula da babamın hasta olduğumdan haberi olduğunu söylecektim ve böylece babama giden mesaj da problem yaratmayacaktı. Kafamdan bunları uzaklaştırıp, Damla'ya iyi geceler dedikten sonra ders çalışmaya başladım. -
44.
+8Sınavı erkenden bitirdim. Kimya tarihinin en basit sınavı olduğu su zütürmez bir gerçekti. En azından benim için. Bizim diğer inekler hala sorularla cebelleşiyorlardı. Fizik hocamız sınıftaydı. Kendisini severdim. O da beni severdi gerçi. Hocaya dışarı çıkıp çıkamayacağımı sordum. Müdürün ses olmaması için izin vermediğini söyledi. Hafiften suratımı asıp, "Hocam ama hastayım ailem de biliyor. Lütfen gideyim ya" dedim. "iyi hadi bakalım" dedikten sonra kulağıma yanaşıp "Ders çalışmaya gittiğini biliyorum, ama geçen sınavdan düşük alırsan sözlünden kırarım haberin olsun" deyip gülümsedi. Seviyordum bu adamı. Kelinden öpesim geldi. Bazen beni şaşırtan zekice hareketleri olsa da çok saf bir adamdı. Müdür yardımcısına gidip, midemin bulandığını falan söyledim. "Babamın haberi vardı zaten kötü durumdaydım, sınavım bitince hocam da git en iyisi bir izin al dedi" dedim. Önce bir bana baktı. Sonra iyi bakalım git hadi deyip bir kağıt verdi. Teşekkür edip, hasta olmadığım anlaşılmasın diye küçük adımlarla kapıya kadar gelip kağıdı görevliye verdim. Kapı açıldı. Kendimi, hapishaneden kaçmış gibi hissediyor, adeta gökten bir mission complete yazısı inmesini bekliyordum. Ancak bir önümde "quest" daha vardı.
-
45.
+7Daha sonra Almanya'ya taşındı. Okuluna orada devam etti. Çok ironik ama pgiboloji okudu. O mektuplarda ne olduğuna gelince. Ben arkamı dönüp giderken arkamdan ağlayarak bağırıyordu "Hatırlıyormuş" "Beni hatırlıyormuş" diye. Bildiğim bu kadar daha sonra da çok görüşmedim zaten. Kendimi alkole vurdum, taksu da bıraktım o sıra. Yine ben eski ben olmuştum.
Akşam kağıtta yazanları atarım beyler, birazdan dışarı çıkıyorum da.
Beyler bu entry altına yazın Sabri ile yaşadığım olayları mı yoksa Pınar'ı mı anlatayım ? -
-
1.
0Hüzünlendirdin aga yav Pınar nerden çıktı ?
-
2.
+1Pinari gibtiysen anlat gitmediysen sabri reyizi anlat
-
3.
0Uzme yine amk
-
4.
0SABRI YAZ
diğerleri 2 -
1.