1. 26.
    0
    @1 haklısın dostum. new york'un hareketli yaşam tarzına özeniyorlar. bu günün işini yarına bırakan adam, elinde kahve işine yetişmeye çalışıyor. amaç kahve tiryakiliği değil. sokakta farklı olmak.
    ···
  2. 27.
    0
    fincanla elinde dolaşan var mı lan cidden, sonra fincanı napiyorlar
    ···
  3. 28.
    0
    @nihat kahveci
    ···
  4. 29.
    0
    @5 lan gerizekalı, onu biz de biliyoruz. kahve zincirlerinden önce sokakta elinde kahveyle gezen bir insan gördün mü sen, onu söyle bana..?
    ···
  5. 30.
    0
    Kahve’nin anavatanı olan Etiyopya’nın yüksek yaylaları, yabani kahve bitkisinin doğal olarak yetiştiği bölgelerde yerli halk bu bitkinin tanelerini un haline getirip bir çeşit ekmek yapıyordu. Meyveleri kaynatıldıktan sonra suyu içilmek suretiyle tıbbi amaçlı kullanılıyor ve "sihirli meyve" olarak adlandırılıyordu. Kahve, ünüyle birlikte hızla Arap Yarımadası'na yayıldı ve 300 yıl boyunca Habeşistan'da keşfedilen yöntem ile içilmeye devam edildi. 14. yüzyılda ise yepyeni bir keşif ile ateşte kavrulan kahve çekirdekleri, ezildikten sonra kaynatılarak içime sunuldu. Kahve’yi ilk olarak işleyip içmeye başlayan Yemen'deki sufi tarikatıdır. Buradan 1470’li yıllarda Aden’de , 1510’da Kahire’de 1511’de Mekke ‘de görülmüştür.

    Yavuz Sultan Selim döneminde, 1517'te, Yemen Valisi Özdemir Paşa, Yemen'de içtiği ve çok sevdiği kahveyi istanbul'a getirmiştir.

    Kahve, kısa zamanda itibarlı bir içecek olarak saray mutfağında yerini aldı ve büyük ilgi gördü. Saray görevleri arasına "kahvecibaşı" adında bir de rütbe eklendi. Padişahın ya da bağlı olduğu devlet büyüğünün kahvesini pişirmekle görevli olan kahvecibaşı, sadık ve sır tutmasını bilenler arasından seçilirdi. Osmanlı tarihinde kahvecibaşılıktan sadrazamlığa yükselenlere bile rastlandı.

    Saraydan konaklara ardından evlere giren kahve, istanbul halkının kısa sürede tutkunu olduğu bir lezzet haline geldi. Satın alınan çiğ kahve çekirdekleri tavalarda kavrulup, dibeklerde dövüldükten sonra cezvelerde pişiriliyordu.

    1544 yılında istanbul’da Tahtakale’de iki Suriyeli Arap ilk kahvehaneyi açmışlardır.

    istanbul'a gelen Venedikli tacirler, çok sevdikleri bu içeceği Venedik'e taşıdı. Böylece Avrupalılar kahveyle ilk kez 1615'te tanışmış oldu. Önceleri limonata satıcıları tarafından sokaklarda satılan kahve, 1645'te açılan italya'nın ilk kahvehanesinde yerini aldı. Kısa zamanda sayıları hızla çoğalan bu kahvehaneler de; diğer pek çok ülkede olduğu gibi özellikle sanatçıların, öğrencilerin ve her kesimden halkın bir araya gelerek sohbet ettikleri en gözde yerler oldu. Kahve Paris’e 1643, Londra’ya 1651’de ulaştı.

    Avrupalılar dünyanın çeşitli yerlerinde kahve plantasyonları kurdular. Endonezya-Cava’da 1712 yılında kahve tarımı başladı. Hollanda Cava ve Doğu Hint Adaları’nda, Fransa Antiller'de kahve yetiştirdi.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 31.
    0
    @6 aynen... onu diyorum ben de işte. moda oldu amk elinde şekilli kahve kupasıyla gezmek.
    ···
  7. 32.
    0
    @6 sen burda milletin dinine laf edip size acıyorum diyorsun. (bkz: #39982938) ne için panpa farklı olmak için burda. internette. sen kimsin aga? diye sorarlar adama. kimsin ki acıyorsun amın oglu ?
    ···
  8. 33.
    0
    sabahları işe giderken en yakın starbuckstan aldığım white chocolate mocchayı içmeden ve donut ımı yemeden gün başlamıyor benim için panpa. napiyim böyleyim ben
    ···
  9. 34.
    0
    @27 evet gerçektende cevap verme gereği duymuyorsun.
    ···