/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 1.
    +8
    Nickinize şiirler yolluyorum guzel siirler beğenirsiniz: )))
    Sukularinizi ekgib etmeyin
    ···
  1. 2.
    0
    yolla panpa
    ···
    1. 1.
      +2
      Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
      Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
      Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
      Sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum.

      Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
      Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
      in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
      Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

      içimde damla damla bir korku birikiyor;
      Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
      Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
      Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

      Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
      Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
      Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
      Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

      Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
      Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
      Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
      Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

      Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
      iki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
      Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
      Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

      Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
      Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
      Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
      Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

      Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
      Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
      Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
      Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..
      ···
      1. 1.
        0
        kaldırım, sokak,ölüm gerçekten tam olarak buyum
        ···
    2. 2.
      0
      Adam yolla dediğine pişman oldu amk
      ···
  2. 3.
    0
    yolla bakalım panpa daha önce kimse bana şiir yazmadı duygulandım bak
    ···
    1. 1.
      0
      Ne hasta bekler sabahı,
      Ne taze ölüyü mezar.
      Ne de şeytan, bir günahı,
      Seni beklediğim kadar.

      Geçti istemem gelmeni,
      Yokluğunda buldum seni;
      Bırak vehmimde gölgeni
      Gelme, artık neye yarar?
      ···
  3. 4.
    0
    yolla panpa
    ···
    1. 1.
      0
      ben sana mecburum bilemezsin
      adını mıh gibi aklımda tutuyorum
      büyüdükçe büyüyor gözlerin
      ben sana mecburum bilemezsin
      içimi seninle ısıtıyorum

      ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
      bu şehir o eski istanbul mudur?
      karanlıkta bulutlar parçalanıyor
      sokak lambaları birden yanıyor
      kaldırımlarda yağmur kokusu
      ben sana mecburum sen yoksun
      ···
  4. 5.
    0
    Yolla panpa
    ···
    1. 1.
      +1
      Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
      Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
      Sevmek için güzele mi bakmalı?
      Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
      Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
      Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
      Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
      Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
      Solması için gülü dalından mı koparmalı?
      Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
      Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
      Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
      ···
  5. 6.
    0
    Yolla banada panpa
    ···
    1. 1.
      0
      Ben
      senden önce ölmek isterim.
      Gidenin arkasından gelen
      gideni bulacak mi zannediyorsun?
      Ben zannetmiyorum bunu.
      iyisi mi,
      beni yaktırırsın,
      odanda ocağın
      üstüne korsun
      içinde bir kavanozun.
      Kavanoz camdan olsun,
      şeffaf,
      beyaz camdan olsun
      ki içinde beni görebilesin
      Fedakârlığımı anlıyorsun:
      vazgeçtim toprak olmaktan,
      vazgeçtim çiçek olmaktan
      senin yanında kalabilmek için.
      Ve toz oluyorum
      yaşıyorum yanında senin.
      Sonra, sende ölünce
      kavanozuma gelirsin.
      Ve orada beraber yaşarız
      külümün içinde külün
      ta ki bir savruk gelin
      yahut vefasız bir torun
      bizi ordan atana kadar...
      Ama
      biz
      o zamana kadar
      o kadar karışacağız ki birbirimize,
      atıldığımız çöplükte bile
      zerrelerimiz
      yan yana düşecek.
      Toprağa beraber dalacağız.
      Ve bir gün yabani bir çiçek
      bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
      sapında muhakkak iki çiçek açacak:
      biri
      sen
      biri de
      ben.
      Ben
      daha olumlu düşünüyorum
      Ben daha bir çocuk doğuracağım
      Hayat taşıyor içimden.
      Kaynıyor kanım.
      Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
      ama sen de beraber.
      Ama ölüm de korkutmuyor beni.
      Yalnız pek sevimsiz buluyorum
      bizim cenaze şeklini.
      Ben ölünceye kadar da
      Bu düzelir herhalde.
      Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
      içimden bir şey:
      belki diyor.
      ···
  6. 7.
    0
    nsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
    Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
    Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
    Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
    Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
    Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
    Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
    Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
    Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
    Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
    Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
    Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
    Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
    Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
    Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
    Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük! ..

    Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
    Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

    insandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
    Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
    Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
    Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
    Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
    Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
    Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
    Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
    Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
    Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
    Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
    Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
    Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
    Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

    Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
    Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

    insan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
    Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
    Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
    Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
    Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
    Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
    Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolunun,
    Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
    Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
    Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
    Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
    Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
    Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
    Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

    Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
    Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..
    ···
  7. 8.
    0
    O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
    arkalarında doldurulması
    mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

    Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
    en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

    Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
    yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

    Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
    çalınan birinin kalbiyse eğer.

    Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
    insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

    O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
    hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

    Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
    kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

    Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
    öylesine delice bakmasalardı eğer.

    Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
    ...
    ···
  8. 9.
    +1
    Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
    Dante gibi ortasındayız ömrün.
    Delikanlı çağımızdaki cevher
    Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
    Gözünün yaşına bakmadan gider.

    Şakaklarıma kar mı yağdı ne?
    Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
    Ya gözler altındaki mor halkalar?
    Neden böyle düşman görünürsünüz;
    Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
    ···
  9. 10.
    0
    yolla panpa bak suku da verdim.(bakalım bu nıck e ne tak yiyecen)
    ···
  10. 11.
    0
    yollan lan züğürt
    ···
  11. 12.
    0
    Banada yolla *
    ···
  12. 13.
    0
    Yolla panpa adamsın!!
    ···
  13. 14.
    0
    Yolla panpa
    ···
  14. 15.
    0
    yolla panpa
    ···