1. 1.
    0
    Benim çocuğum(!) öldü.(sonuç bu)

    Dik not: yaklaşık 8 yıllık bir hikayedir.

    2004 yılının eylül ayında başlar bu ölüm. Okul sıralarında, ders aralarında, kantinde, spor salonunda, bahçede, banklarda, taşlarda. Ve hattâ ayarsızca yapılan şiddetli konuşmalarda..

    ilk gördüğüm anı hatırlıyorum da; 26 yaşına gelmiş bir insan olarak hayatımda o derece heyecanlandığım başka hiçbir şey yaşamadım. Şu anda Ankara' da bir stüdyoda yakinen tanıdığınız bir kaç ismin albümlerini yapıyorum. Ve bundan harici olarak müzisyenim. Her neyse. Ömrümde bu denli heyecanlandığım ve elimin ayağıma karıştığı başka hiçbir şey olmadı.

    sadece benim yazdıklarım için: http://inci.sozlukspot.co...@paranormalaktivitesizlik
    ···
  2. 2.
    0
    sene 2005. lise ikiye gidiyordum, okulun müzik grubuyla amatör çalışmalar yapılıyordu o sıralar. işte tam bu aralar farkına varmıştım onun. sanki çok iyi bir tipimiz varmış gibi, karılar yana döne bizim zütümüzde dolanıyorlar. çalıp söylüyoruz diye geliyorlar, ama biz zannediyoruz ki çok yakışıklıyız.
    her allahın günü, faaliyet yazdırıp dersleri kırıyoruz iki arkadaşımla. (ki bu iki arkadaşımdan birisi çok ünlü bir sanatçının vokalidir şu anda). bir gün yine faaliyet yazdırıp bahçeye çıktık. erkek kız herkes geliyor ya kanka şu şöyle mi bu böyle mi filan. sonra hepimizin yaşadığı 'o an' gerçekleşti. bahçenin bir ucunda görmüştüm ilk defa onu. nerden bilebilirdim çocuğumun katili olacağını?
    ···
  3. 3.
    0
    tabii hemen gidemedik yanına. araştırılır önce, bilirsiniz, hangi sınıfta okuyor vırık cırık. biz de araştırdık, baktık bizim 1 sınıf altımız. hemen tanışmanın yolları, ortak alanlar, ortak arkadaşlar. ortak katiller?(?)
    ···
  4. 4.
    0
    bulundu bir yol, tanışıldı o insan ile.
    il çapında düzenlenen yarışmanın en asil konuğuydu ilk tanışmamızda. sahnedeyken elim ayağım birbine dolandı, işiyordum altıma heyecandan. yarışma bitti, dışarı çıkıldı, servise binilecek. ilk diyalog yaşandı o anda:

    +merhaba, naber ?
    -iyiyim, sen nasılsın, çok başarılıydınız.
    +teşekkür ederim, eve mi geçeceksin, vaktin var mı?
    -dersaneye gideceğim, oradan da eve.
    +anladım, neyse okulda görüşürüz o zaman.
    -tamam.

    bu konuşmanın üzerine, en yakın arkadaşından telefon numarasını istedim. ve aynı günün akşamı bir mesaj gönderdim. mesajlaşmalar bir kaç gün devam etti. sonra öğrendim ki, bir ilişkisi varmış.
    ···
  5. 5.
    0
    nitekim, geri çektim kendimi. hiç hayal kurmamıştım aslında, sonuç olarak 17 yaşında bir erkek ne kadar hayal kurabilirdi ki o zamanlar. kız güzel, benimle sevgili olsun, cafeye gidelim, artistlik yapayım, elini tutayım öpeyim, belki sevişeyim. bundan daha öte ne düşünebilirdim ki?
    muhabbetimiz naber nasılsından öteye gitmiyor, boş yakalamam zaten çok zor. sürekli sevgilisiyle takılıyor.
    derken aradan zaman geçti, duydum, ayrılmışlar sevgilisiyle. ama hiç yanaşmadım, aynı naber nasılsın muhabbetini sürdürmeye devam ettim.
    ···
  6. 6.
    +1
    birinci entrymi editledim. 8 yıllık bir hikaye bu.

    tam bu esnalarda, bir hanımefendinin benden hoşlandığı aktarıldı, arkadaşlar tarafından. kabul ettim. çok naif ve hoş bir kızdı. ismi buket. yaklaşık olarak 4-5 aylık bir ilişkimiz oldu. bu insanla birlikteyken, hikâyenin asıl karakterine hiç mesaj atmadım. ve gördüğüm yerlerde, hep kafamı çevirdim. buket'e saygısızlık yapmak istemiyordum çünkü. araya bir de yaz tatili girince, o insanla olan bağlarım tamamen koptu. fakat, okullar tekrar açıldıktan yaklaşık 1 ay sonra buket hanımefendi ile ayrıldık. ve ekim ayının son bölümünde, onu yeniden okul bahçesinde gördüm..
    ···
  7. 7.
    +1
    ilk gördüğüm günün heyecanı gibi heyecanlanmıştım nedense. onu, bana bakarken yakalamıştım. belki bakmıyordu ama, gönül işte bakarken yakaladım zannediyorsun. yanına gittim, halini hatrını sordum. telefon numarasının değişip değişmediğini sordum. değişmedi aynı dedi. o zaman mesaj atarım dedim. tabii dedi, ama bu kadar zaman konuşmamışız, ya hesabını sorarsa?
    nitekim, tam görüşürüz diyecekken, can alıcı soru geldi. niye arkadaşlığımızı kestiğimizi sordu. sevgilin vardı, ayıp etmeyeyim dedim. 'sen dedi sanki benden hoşlanıyorsun da ayıp edeceksin' diyince, tabi dedim. evet sanki öyle..
    sonra yine bir dönem mesajlaştık, okul içerisinde bolca muhabbet ettik, hattâ dışarıya çıktık arkadaşlarımızla sohbete muhabbete.
    ben artık tam söyleyeceğim, açılacağım, karar verdim. ertesi günü bekliyordum sabırsızlıkla..
    ···
  8. 8.
    +1
    yarın akşam devam ediyorum kardeşlerim, dinleyenlere teşekkürler.
    ···
  9. 9.
    +1
    ilgilenen arkadaşlarıma çok teşekkürler. 11 mart 2013(bugün) gece devam edeceğim hikayeyi anlatmaya. şu anda işyerindeyim o sebepten devam edemiyorum; ancak gece uzun uzun anlatacağım.
    ···
  10. 10.
    +1
    işte beklenen gün gelmişti. bugün söyleyecektim ona, hoşlandığımı, ilgilendiğimi. sabah erken saatlerde kalkıp güzelce -şu anda bir çoğu dökük olan- saçlarımı yaptım. en güzel takım elbisem ile (esasen okulda standart ceket pantolon vardı ama, müzik grubumuz olduğundan müdür avcumuzun içindeydi) en sevdiğim kravatımı taktım. okula yürüyordum her sabah. yaklaşık 15 dakika. gencim tabii o zaman koymuyor yol yürümek. hele ki ayrı bir heyecan var o gün. okul kapısından içeriye girdim. en erken ben giderdim okula, herkesten önce. o gelen sıcacık poğaçalardan ilk ben yerdim, kantinci murat abinin yanında. sonra bir çay alıp, okul sınırlarının arkasındaki siteye gidip sigara içerdim. orta sonda başlamıştım sigaraya. bana bu denli zarar vereceğini söylediklerinde, zamanı gelince bırakacağım zaten diye karşılık verirdim. şimdi düşünüyorum da, zamanı nasıl kestirecektim ta o yaşta ?

    velhasıl kelam, ben yine her sabahki gibi en erken giden öğrenciydim okula. aldım poğaçamı ve çayımı, murat abinin her sabahki pimpirik dolu kantininin içinde bir güzel mideye indirdim. sonra bir çay daha alıp, sigara içmeye gittim. ders saatine yakın döndüm, müdür yine bir şeyler anlatıyordu. herkes ip gibi duruyordu bahçede. arka taraftan dolanıp, sınıfımın sırasına girdim. ama gözlerim sürekli onu arıyor diğer sıralarda. yanımdakiler naber nasılsın muhabbeti içinde, ben ise onu göremeyecek olmanın korkusunu ta zütümde hissediyorum. çünkü bugün onun için hazırlanmıştım. konuşacaktım. derse girildi.

    sınıfı bir alt katta bizim sınıfımızın bulunduğu hizadaydı. çişim geldiğinde 13-14 saniye içinde ulaşabileceğim bir lavabo varken, ben yaklaşık olarak 1 dakikamı harcar, onların sınıfının ordaki lavaboya giderdim. giderken de tersten giderdim ki, göreceksem uzun uzun göreyim. beni fark etsin, sırf onu görmek için ordan gittiğim anlaşılmasın diye.

    ders arasında yine aynı yoldan lavaboya gittim. kapının önünde gördüm onu. en yakın arkadaşı hatice ile muhabbet ediyordu. koridorun başından itibaren gözlerimi alamadım. sonra benim geldiğim yöne bakmak için kafasını çevirdiği anda, gözlerimi çektim üzerinden. ağırdan satıyoruz ya kendimizi. tam yanlarına yaklaşınca tekrar bakıştık, gülümsedik birbirimize. o esnada hatice döndü bana doğru..

    b: ben
    h: hatice
    o: o

    h: aa naber?
    b: iyilik ya sizden naber?
    h ve o(aynı anda): iyiyiz bizde
    b: oo harika görünüyorsunuz zaten (yavşakça da bir sırıtış. zannediyoruz ki çok tatlı oluyoruz öyle sırıtınca.)
    o: yaa çok teşekkür ederiz. (asla unutmayacağım ve 8 yıl boyunca hiç değişmeyen o gülümsemesi ile birlikte.)
    b: ben gerçekleri söylüyorum. çıkışta planınız var mı birlikte?
    h: yoo bir planımız yok.
    b: o zaman haticeciğim, ben *** 'ı yanından kaçırabilir miyim bugünlük? (ehehe diye gerizekalı bir gülüş)
    o: aa niyeki, haticesiz mi olacak illâki?
    b: evet, hatice'yi ayrıca kaçıracağım. (ne diyorum lan ben, hatice ile ne konuşacam ak?)
    o: o zaman tamam, çıkışta servislerin orada buluşalım.
    b: tamam, hadi iyi dersler. (zütüm yerin 150 metre yukarısında)

    evet. konuşma isteğimi kabûl etmişti. eğer konuşma isteğimi kabûl ettiyse, ne söyleyeceğimi de tahmin etmiştir. hepimiz böyle düşünmez miydik???
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    +1
    yarıda mı bırakalım 8 yıllık anılarımızı binler
    ···
  12. 12.
    +1
    son ders zili çaldığında, sınıf kapısının önünde hazır kıta bekliyordum. zilin çaldığını duyduğum anda kapıdan hemen dışarı attım kendimi. ondan önce orada olmam lazımdı. nitekim, öyle de oldu. sabırsızlıkla geleceği anı bekliyordum.

    okul içerisinde tanınan bir yavşak olduğumuzdan herkes gelip gidiyordu yanıma, onu beklerken. hemen def ediyordum gelenleri. ve beklenen an geldi; işte o naif hanımefendi, köşeyi dönmüştü. servislere doğru adım adım ilerliyordu. bense onun her adımında bir parça daha heyecanlanıyordum. yanıma geldiğinde, falanca yere gidip çay içelim mi diye sordum. daha falanca yer demeden 'tabii' dedi çok yumuşak bir ses tonuyla.

    artık iyice emindim bana evet diyeceğinden. falanca yere gittik, bahçeli ve hoş bir mekândı. okul etrafında gidilecek en güzel mekandı hattâ. kendimize bahçede sokak manzaralı güzel bir masa seçtik. dün gibi aklımdadır o gün ne sipariş verdiği. ama şimdi aç olan güzel kardeşlerim vardır, yazmayayım. siparişler geldi masaya, sürekli doğru anı kolluyorum. bir yandan da sürekli olarak güldürmeye çalışıyorum. o kadar heyecanlıyım ki konuşurken ellerim titriyor. fark etmesin diye gizlemek zorunda kalıyorum.

    en sonunda benim sana bir şey söylemem lazım diyerek başladım mevzuuya. bir de yavşak yavşak bakıyorum kızın yüzüne. eminim çünkü; buraya kadar geldiyse bu hadise, bizim iş kesin oldu.

    b: ben
    o: o

    b: sana bir şey söylemem lazım
    o: tabii, dinliyorum. (hafif gözlerini açıyor, merakla)
    b: ben senden hoşlanıyorum ***. yani bu kadar zaman tuttum içimde ama, ilk gördüğümdeki gibi heyecanlıyım şu an.
    o: (cevap diğer partta)
    ···
  13. 13.
    +1
    b: ben senden hoşlanıyorum ***. yani bu kadar zaman tuttum içimde ama, ilk gördüğümdeki gibi heyecanlıyım şu an.
    o: nasıl? ama mertciğim biz iyi iki arkadaşız. hem ben hasanla birlikteyim.
    b: (hayatının en güzel zütünü olmuş bir şekilde) cidden mi? bilmiyordum çok özür dilerim.
    b: (garsona) hesap lütfen.

    evet kardeşlerim, gözlerim dolmuştu ama yiğitliğe tak sürdürmemek için dökmedim bir damlasını bile. o ise hiçbir şey konuşmadı oradan ayrılana kadar. mekandan çıktık, elini uzattı, eminim benimle konuşmayacaksın bundan sonra dedi. ağzımı açıp tek kelime edemedim. eğer etseydim çok emindim gözyaşlarım sel olacaktı. sadece elini sıktım, arkamı döndüm ve yürümeye başladım.
    ···
  14. 14.
    +1
    bir süre ne okulda denk geldik, ne dışarıda. ne mesaj ne başka bir şey. hiç görüşmedik yaklaşık 2-3 ay boyunca. çok nadiren hasan ile görüyordum okul çevresinde. kafamı çevirip yürüyordum gördüğümde de. tam yarıyıl tatili zamanı, bir kızla tanıştık. ismini veremyeceğim kusura bakmayın. kız voleybolcu bir hatundu. okulun lisanslı sporcularından. bununla flört olduk. sonra sevgili. ve tabii adım adım tırmanan cinsel hayatımız. elini tutarsın, öpersin, öpüşürsün. ama kız bakire. ne yapabilirsin en fazla ? 17 yaşında bir insan olarak, giremezdim bu yükün altına. tam da böyle düşünürken bir gün olanlar oldu.
    ···
  15. 15.
    +1
    eve gelmiştik yiyişmeye. sonra soyunduk. biliyorum kız bakire. o da bildiğimi biliyor. zütten yapacağız yani. yataktayız, hatun ısrarla arkamı dönmem, yüzünü görmem lazım diyor. üstündeyim kızın, kerkiniyorum bir yandan. bu da kalçasını kaldırıyor noktayı bulayım diye. bundan önce 2 tane kızla yatmışım, ikisiyle de anal takılmışız. çok tecrübeli değilim yani. git gel, kerkin kerkin. en sonunda sürtünmeler ve ıslaklık sayesinde boşaldım üzerine. tam kalktığım anda bir de ne göreyim. gibimin ucuna birazcık bulaşmış kan...
    ···
  16. 16.
    +1 -1
    başımdan aşağı kaynar sular inmişti. bildiğin patlatmıştım kızı. onun beni reddetmesiyle başlayan zehir gibi hayatım, iyice zehir olmaya devam ediyordu. yataktan kalktı, üzerini giyindi. ben onu, olmamıştır öyle bir şey diye iknâ etmeye çalışıyordum. peki ya kendim?

    eve gittiğinde iç çamaşırını mutlaka değiştirmesini ve aileden kimsenin göremeyeceği bir şekilde evden çıkartıp çöpe atmasını söylemiştim. akşam mesajlaştığımızda yaptım dedi. biraz olsun içim rahatlamıştı. ertesi gün bayram arefesiydi. görüşmemiz imkânsızdı. ailesiyle oturmak zorundaydı. ve 1 gün sonra, yani bayramın 1. günü sabah saat 11 sularında evimizin telefonu çaldı. telefonun ucundaki insan, voleybolcu sevgilimin halası idi. evet yanlış okumadınız. halası...
    ···
  17. 17.
    +1
    hakikaten dinlemiyor musunuz lan
    ···
  18. 18.
    +1
    bugünlük bu kadar. dinleyen sayısı az. yarın devam edeceğim kardeşlerim.
    ···
  19. 19.
    +1
    evet güzel kardeşlerim. bu gece 2-3 saat sonra hikayeye devam edeceğiz. halihazırda takip edenler ve takip etmek isteyenlere duyrulur.
    ···
  20. 20.
    +1
    geldim kardeşlerim, kaldığımız yerden devam ediyoruz.

    ... n halası idi. evet yanlış okumadınız. halası... ve diyordu ki, hemen evden çıkıp yarım saat içinde *** parkına gel biz oradayız. ömrümde böyle züt korkusu yaşamamıştım. kızla aramda geçenleri öğrendiklerini düşündüm haliyle. ama gitmem şarttı. sonuç olarak ailem vardı işin ucunda.

    orta not: o yaşlarda o kadar gerizekalıyım ki, gitmezsem evi arayıp annemlere söylerler diye tırsmıştım. e salak kafa gidince de söyleyecekler zaten.

    her neyse efendim, üstümü değiştirdim evden çıktım dedikleri parka vardığımda manzara korkunçtu.
    banklara ip gibi dizilmiş insanlar. sırasıyla voleybolcu sevgilim, annesi, halası ve yengesi.. nerden bilebilirdim 17 yaşımda evlenmeye zorlanacağımı?
    ···