/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 130.
    0
    rez bekliyorum
    ···
  2. 129.
    0
    Rezezzers 7
    ···
  3. 128.
    0
    reserved
    ···
  4. 127.
    0
    Rezervasyon
    ···
  5. 126.
    +2
    Geliyorum panpalar sabredin
    ···
    1. 1.
      0
      Hadi panpa
      ···
    2. 2.
      0
      Nerdesin aq
      ···
    3. 3.
      0
      Sen ne muallak bi adamsin amk
      ···
    4. 4.
      0
      Burdayım pnp
      ···
    5. 5.
      0
      E niye yazmiyosun
      ···
    6. diğerleri 3
  6. 125.
    0
    Hadi artık başla yarın diyon 10 gün sonra geliyon
    ···
  7. 124.
    0
    hagibtir bitti mi
    ···
  8. 123.
    0
    Rez devam
    ···
  9. 122.
    0
    Je ne veux pas que vous
    ···
  10. 121.
    +3
    Bu günlük yeter Panpalar yanımda olduğunuzu Rez ve Sukularınızla belirtirseniz sevinirim
    ···
    1. 1.
      0
      Hadi amq yaz
      ···
  11. 120.
    +1
    Direkt bizim eve gittik. Yiyecek ve içecekleri taşıdık içeriye. Evde kızlardan sadece gibtiklerim vardı, Zeynep, Meryem, Zahide ve Rabia. Onlar da meraklarından beklemişlerdi. Fidan’lar zaten memleketlerine dönmüşlerdi. Nurcan sevinçle kızlara söz yüzüklerimizi gösterip, akşama söz kesileceğini ve imam nikahı yapılacağını müjdeledi. Kızlar Nurcan’ı öpüp tebrik ettiler. Ama bunu zoraki yaptıklarını, yüzlerinde gülümseme olsa bile, Nurcan’ı kıskandıklarını sezebiliyordum. Kızlar salondaki masayı yiyecek içeceklerle donatırken, Ramazan çavuşla babam, akşam için imamı ayarlamaya ve akrabalardan söz kesiminde bulunacakları davet etmeye gittiler. Ben de sigara içmeye bodruma indim.

    Akşam saat 8 gibi, davetliler eşliğinde söz kesildi, yüzükleri taktık, ardından imam nikahı kıyıldı. Nurcan artık (imam nikahlı da olsa) benim karımdı.
    ···
  12. 119.
    0
    Otelin ana girişinden çıkıp, el ele ormana yürüdük. Tamamen gözlerden uzaklaşınca durduk ve öpüşmeye başladık. Öpüşürken elimi eteğinin altına attım. dıbını, klitorisini okşuyor, am Piercingi ile oynuyordum. Amı çoktan sulanmıştı. Parmağımı dıbına sokup, dıbının suyuna buladım ve parmağımı emmesi için ağzına verdim. Parmağımı emip, gülerek, “Mmmhhh, amımın tadı çok güzelmiş!” dedi. Bu arada yarağım pantolonumu zorluyordu, fermuarımı açıp çıkardım yarağımı. Nurcan eğilip biraz yaladı yarağımı. Fazla vakit kaybetmek istemiyordum, “Dön arkanı, ağaca tutunup domal!” dedim. Dediğimi yapınca, eteğinin arkasını hafif kaldırıp yanaştım arkasına. Benim yarak kendiliğinden bulmuştu dıbının deliğini.

    Biryandan da gelen giden var mı diye etrafa bakınarak, Nurcan’ın amında tutturduğum tempoyla gidip geliyordum. Tempoyu hiç aksatmadan, Nurcan orgazm olup boşalana kadar gibtim. Orgazm sonrası kızın bacakları titriyordu, ama ben daha boşalmamıştım. dıbına boşalsam olmazdı, zütünü gibip zütüne boşalsam diye düşündüm, ama yanımızda kağıt mendil dahi yoktu. Her tarafa döl bulaşacaktı. Onun için biraz daha gibtim dıbını ve boşalmama yakın, amından çıkıp, Nurcan’ı dönderdim, önümde çömeltip ağzına verdim. Ve biraz emdirip, ağzına patladım. Döllerimi yuttuktan sonra, yarağımı yalayarak temziledi. En temiz çözüm bu olmuştu. Külodunu cebimden çıkarıp giymesi için verdim. Bana tutunarak giydi külodunu ve toparlanıp tekrar otele doğru yürüdük. Kısa sürmüş de olsa, yine de çok iyi gelmişti bu gibiş.

    Lobide Nurcan yine lavaboya girdi, ağzını yıkamaya ve kendine çeki düzen vermeye. Ben de erkeklerin WC’sine girdim, önce işedim, sonra aynada saçıma başıma çeki düzen verdim. Masaya döndüğümüzde, hararetli hararetli tartışıyorlardı. Sanki hayvan pazarında Kurbanlık inek pazarlığı yapar gibiydiler. Ramazan çavuş, “Almanya’ya dönmeden Nişanı da Düğünü de yapalım bitsin bu iş!” diye tuttururken, bizimkiler, “Şimdilik söz keselim, birbirilerini iyice tanısınlar, konuşup anlaşsınlar, Nişanı Düğünü oğlanın okulu bitince yaparız!” diye diretiyordu. Nurcan’ın annesi ise bambaşka birşey attı ortaya, “Tamam söz kesmeye razıyım, ama imam nikahı da yapalım en azından! Ateşle barut yan yana durmaz! Neme lazım, şeytana falan uyarlar, bir halt karıştırırlar! Bunun günahı da çok büyük olur, sonra hepimiz Töhmet altında kalırız!” dedi. Bu lafın üzerine bir sessizlik çöktü masaya.

    Nurcan’ın anası tam bir huurydu, kızının bir Almanla evlenip boşandığını söylemiyor, bunu gizliyordu herkesten. Ama benim Nurcan’la gezip dolaşmam için imam nikahı istiyordu. Belki de ilerde kızını benim bozduğumu idda etmek için istiyordu bunu. Çünkü imam nikahlı karım olursa, Nurcan’ı istediğim zaman gibebilecektim. huur anası belki de imam nikahından sonra kızına, adetliyken benimle yatağa girmesini öğütleyecekti, kızının bakire olmadığını anlamayım diye. Bu kadından herşey beklenirdi.

    işin ilginç tarafı, onun bu söylediğine bizimkiler hak verdiler ve söz kesmenin yanısıra imam nikahını da kabul ettiler. Ramazan çavuş tabi yine vakit kaybetmemek için, çıkardı cüzdanını, Nurcan’a bir tomar Euro verdi, bana da arabanın anahtarını verdi, “Hadi gidin kasabaya, söz yüzüklerinizi alın! Fazla oyalanmayın, alıp hemen geri gelin! Akşama da söz kesip imam nikahını yapalım!” dedi.

    Nurcan sevinçten havaya uçacaktı, “Danke Papa!” diyerek babasını yanaktan öptü. Atladık arabaya, kasabada ilk gördüğümüz kuyumcuya girdik, Nurcan’ın seçtiği yüzükleri aldık, döndük otele. Ramazan çavuş da bu arada otelin restoranına, yanımızda zütürmek için, 20 kişilik Ordövr tabakları hazırlatmış, Naylon Folyoya sardırmış, 10 şişe büyük meşrubatla, 2 şişe de büyük Rakı sipariş vermiş. Otelin önüne parkettiğimizde garsonlar hepsini bagaja yerleştirdiler. Fazla durmadık, Ramazan çavuş hesabı ödedi ve döndük köye. Dönüşte anası Nurcan’ın yanıma oturmasına izin verdi. Nurcan çocuk gibi seviniyordu, yol boyunca elimi tutup, bana iyice sokulup, başını omzuma yasladı.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 118.
    +1
    Arkada dördümüz biraz sıkışmıştık. Benim sağ tarafım kapıya dayanmıştı. Sol tarafımda ise annesinin kolu koluma, bacağı bacağıma yapışmıştı. Kadının vücudundan yayılan sıcaklık, kolundan ve bacağından elektrik akımı gibi bana geçiyordu. Kadın gülerek, “Koca arabaya da zor sığdık valla!” dedi ve anneme doğru yan döndü, annemle sohbet etmeye başladı. Biraz sonra, “Amaan, böyle de rahat edemedim!” diyerek kımıldamaya başladı, sanki kendine uygun oturma pozisyonu yaratmaya çalışıyordu. Fakat kıpraştıkça da o koca zütü bacağımın üst kısmına sürtünüp duruyordu. Yarağım kalkmaya başlamıştı, belli olmasın diye iki elimi önümde birleştirmek zorunda kaldım. Acaba kadın bunu bilerek mi yapıyor diye takıldı kafama. Bunu öğrenmek için zütüne değen bacağımı hafif hafif yukarı aşağı oynatmaya başladım. Bacağımla zütünü okşuyordum. Ve kadın da sanki cevap verir gibi zütünü oynatıyor, bacağıma bastırıyordu. Bu kadında anlayamadığım birşeyler vardı. Ama şimdi bu durum böyle biraz daha devam ederse küloduma boşalıp rezil olacaktım.

    Bacağımı oynatmayı bırakıp, dikkatimi öndekilere verdim. Ben hareketsiz durunca, kadın da zütünü oynatmayı ve bastırmayı bırakmıştı. Ramazan çavuş babama arabasının özelliklerini anlata anlata basıyordu gaza. Babamla konuşurken, dikiz aynasından da bana bakarak, “Bu arabayı damadıma düğün hediyesi vereceğim!” diyordu yine. Otoyola çıkmıştık, geçen Nurcan’la gittiğimiz otele gidiyorduk. Ama busefer sadece öğle yemeği yiyecek ve konuşacaktık. Otele vardığımızda, Lobiden direkt restoran kısmına geçtik. içerde hazır masalar varken, Ramazan çavuş şef garsonun eline para sıkıştırıp, bahçeye masa kurmalarını istedi. Şef garson da garsonları çağırıp, birkaç dakika içerisinde bahçeye masa çıkarttırıp, hazırlattırdı.

    Geçtik oturduk, yemek ve içecek siparişlerimizi verdik. Siparişlerimiz gelene kadar havadan sudan konuştuk. Yemeklerimiz geldi, yemeye başladık. Garsonlar başımızdan çekilince Ramazan çavuş da konuyu açtı, “Azizim, dün de dediğim gibi, Nurcan’la Harun’u evlendirelim!” dedi. Babam da, “iyi güzel söylüyorsun Ramazan çavuş, evlilikte keramet vardır, bereket vardır. Ana baba olarak gençlere önayak olmak bize düşer. Lakin, evlenmeye çocukların kendileri karar vermesi gerekir! Onlar evlenmeyi isterse, bize sadece gerekeni yapmak, yuvalarını kurmak düşer! ikisi de burada, kendilerine soralım, evlenmeyi istiyorlar mı?” dedi.

    Nurcan ordan hemen, “Ben çok istiyorum!” dedi. Bunun üzerine bakışlar bana yöneldi. Ortamda bir gerginlik vardı, istemiyorum desem gerginlik daha da büyüyecekti. “Ben de istiyorum, ama…” der demez, Ramazan çavuş, “Tamam, işte bukadar, gerisi teferruat!” diyerek lafımı kesti. Ağzı kulaklarına varmıştı, kendini zafer kazanmış gibi hissediyordu, nerdeyse kalkıp göbek atacaktı. Ben lafıma devam ettim, “Ama, okulum bitmeden evlenemem! Hem Nurcan’la birbirimizi daha doğru dürüst tanımıyoruz, topu topu bir iki saat konuştuk, hepsi bu! Böyle şeyler zaman gerektirir!” dedim. Ramazan çavuş sinirlenmişti, “Evladım tamam, gerisi teferruat dedik ya! Sanki babanla anan evlendiklerinde birbirilerini tanıyorlarmıydı? Onlar da bizim gibi görücü usulüyle evlendiler! Bak sen kızımla gezip dolaşıp konuşabiliyorsun, daha ne istiyorsun? Sen evlenmeye karar verdiysen gerisini bize bırak, ne gerekiyorsa biz hallederiz! Hadi yemeğinizi bitirin ve gidin gezin dolaşın konuşun gelin, biz de teferruatları konuşalım!” dedi.

    Nurcan’la yemeklerimizi bitirmeden kalktık masadan. Otelin bahçesinde yürümeye başladık. Masadan epey uzaklaşınca Nurcan elimi tuttu ve “Seni çok özledim aşkım!” dedi. “Ben de seni çok özledim aşkım! Seni hemen şuracıkta yatırıp gibmek istiyorum!” dedim. O anda Nurcan’ı gibmek için içimde müthiş bir istek vardı. Etrafa şöyle bir baktım, otelin bahçesinin bitiminde hemen ormanlık başlıyordu. Ama ormana ulaşabilmek için otelin dışından gitmek gerekiyordu. Nurcan’a ormanı gösterip, oraya gitmek istediğimi söyledim. “Haa, anladım! Tamam gidelim aşkım, ama önce lavaboya uğramam lazım!” dedi. Otelin Lobisine gittik, ben beklerken, Nurcan WC’ye girdi. Çıktığında bir eli arkasında yanıma gelip, pantolonumun cebine birşey soktu. “Nedir bu?” dediğimde, kulağıma, “Külodum! Külodumu çıkardım, ama çantamı almadım yanıma!” dedi. Bunu söylemesi bile yarağımın hareketlenmesine yetmişti.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 117.
    +1
    Fidan’la biraz daha öpüştük. Zeynep dudaklarını ısırarak kapıda bekliyordu. Yanına gittik. Biliyordum ki Zeynebin canı da şimdi yarak istiyordu. Ama onu şimdi gibemeyecektim. Zeynebin dudaklarını öpüp, zütünü avuçladım ve “Seninle sonra görüşürüz, hadi gidin şimdi!” dedim. Birlikte sessizce gittiler. Ben de kapıyı kilitleyip, tekrar yattım uyudum.

    Sabah saat 9 gibi Meryem’le Zahide beni kahvaltıya çağırmaya geldiler. Kalktım, kapıyı açtım, onları içeri alıp, ikisini de dudaklarından öptüm ve giyinmeye başladım. Ben giyinirken Meryem de aynı şeyi sordu, “Nurcan’la evleniyormuşsun, doğru mu bu?” diye. “Evlenmeyim mi peki?” dedim. “Birbirinizi seviyorsanız evlenin tabii… Hem Nurcan çok güzel bir kız, aynı Prensesler gibi! Erkek olsam, ben de onunla evlenmek isterdim!” dedi. En son gömleğimin düğmelerini ilikleyip, “Ama siz de çok güzelsiniz!” dedim, zütlerini avuçlayarak. Bu dediğime sevindiler. Sonra bunları önüme katıp, yukarı çıktık, kahvaltıya.

    Kahvaltı masasında annemle babamın düşünceli olduklarını gördüm. Pek fazla da konuşmuyorlardı. Ben de fazla konuşmadım, sessiz sakin kahvaltımızı yaptık. Kahvaltımız bitmek üzereyken, Fidan geldi masaya, elinde bir iki broşür ve kitap vardı. “Harun abi, bu sene ben Üniversite sınavına gireceğim… istediğim Fakültelere bir bakabilirmisin?” dedi. Fidan tepemde ayakta dikilirken uzattıklarına göz attım. “iyi, güzel! Umarım istediğin bölümü kazanırsın!” dedim. izmir’de, benim okuduğum Fakülteye girmek istiyordu. Babam, “Kızım sen hele bir sınavı kazan, Harun abin sana yardımcı olur!” dedi. Annem de, “Hem izmir’i kazanırsan kalacak yer sorunun olmaz, bizde kalırsın!” dedi. Fakat Fidan’ın derdi başkaydı, “Yok, kazanırsam, ilk sene yurtta kalmayı düşünüyorum… Belki ikinci sene de okuldan kızlarla eve çıkarız!” dedi. Annem de, “Sen bilirsin kızım, bizde teklif var, ısrar yok!” dedi.

    Kızlar elbirliğiyle sofraları kaldırdılar, bulaşıkları yıkadılar. Ben de babamla verandada keyif çayı içiyordum. Ozaman babam açtı Nurcan meselesini. Ramazan çavuşun karısı da akşam düğünevinde kadınların yanında anneme söylemiş, Nurcan’la Harunu evlendirelim diye. Babam, “Ne diyeceğiz şimdi bu Ramazan çavuş Dürzüsüne? Kızla evlenmek istiyormusun?” diye sordu. Ben de, “Baba, Nurcan iyi kız, hoş kız, evlenmek isterim, ama bunun için birbirimizi tanımamız lazım, topu topu bir iki saat anca konuştuk!” dedim. Babam, “Annenle de aramızda konuştuk, Nurcan değil, Padişahın kızı dahi olsa, zaten okulun bitmeden asla evlendirmeyiz seni! Ama eğer kızı gerçekten istiyorsan, böyle de olmaz! Milletin ağzı torba değil ki büzesin, köylü şimdiden dedikodu yapmaya başladı. Kendi aramızda adını koyarız, söz gibi birşey yaparız, ondan sonra rahat rahat gezer dolaşır, konuşur, birbirinizi tanırsınız! Tamam mı?” dedi. “Tamam baba!” dedim.

    Çayım bittikten sonra ben duş aldım, üzerimi değiştirdim, hazırlandım. Babamla annem de hazırdılar. Saat 12’ye 5 kala Ramazan çavuşun arabası kapıdaydı. Biz arabaya doğru giderken, evdeki kızlar da verandaya çıkmışlar, merakla arkamızdan bakıyorlardı. Ramazan çavuş indi ve sağ ön kapıyı açtı, babam öne otursun diye. Nurcan da arkadan indi, annem binsin diye kapıyı tuttu. Annesi inmemişti, arkada ortada oturuyordu. Annem de annesinin yanına oturdu. Ben de kapıyı tutup Nurcan’ın binmesini sağladım. Amacım en son binip Nurcan’ın yanına oturmaktı. Nurcan çok sexy görünüyordu, beyaz gömlek ve diz üstü etek giymişti. “Biraz yanaşırsanız ben de buraya oturabilirim!” dedim. Ama annesi oyunbozanlık etti, “Oğlum yakışık almaz, millet bakıyor, sen gel bu tarafa yanıma otur!” dedi. Mecburen Nurcan’ın kapısını kapayıp öbür tarafa geçtim, annesinin yanına oturdum. Ve hareket ettik.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 116.
    +1
    Uykumun en tatlı yerinde, bodrumun kapısı tıkladı, birkaç kere. Saat kaç idi ve gelen kimdi bilmiyordum. Uyandım, ama kapıyı açmadım, yorganı çektim kafama ve tekrar uyumak istiyordum. Fakat birkaç dakika sonra kapı tekrar tıkladı, her kimse açmam için ısrar ediyordu. Sinirle kalktım saate baktım, saat 03:10’u gösteriyordu. Kapıyı açtım. Zeynep ve Fidan pijamaları ve hırkalarıyla dikiliyordu karşımda. Suratları asıktı. Zeynep, “Fidan seninle konuşacakmış!” dedi. Zeynep kapının ağzında gözcü kaldı, Fidan içeri girdi.

    Fidan’la geçtik yatağıma oturduk. Ben daha birşey demeden, Fidan, “Akşam düğün evinde Nurcan’ın havasından geçilmiyordu. Ana kız, herkese sizin evleneceğinizi anlatıyorlardı! O huuryla evlenecekmisin? Doğru mu bu?” dedi. Nurcan’a huur demesi canımı sıkmıştı, “Gecenin bu saatinde bunu sormak için mi geldin?” dedim sinirle. “Yok, sizin öğlen işiniz varmış, biz de öğlen dönüyoruz, seni birdaha göremem diye vedalaşmaya geldim…” dedi. Gözlerime arzulu bir şekilde bakıyordu. Fidan istediğini söylesin, aslında benimle sevişmeye gelmişti, bu okunuyordu gözlerinden.

    Hemen dudaklarına yumuldum. Ateşlice öpüşmeye başladık. Öpüşürken de soyunuyorduk. Çabucak çırılçıplak olduk ikimiz de. Yatırıp göğüslerini okşadım, öptüm, yaladım, morartırcasına emdim, uçlarını ısırdım. dıbına geçtim, dıbının dudaklarını, klitorisini öptüm, yaladım, emdim. Dilimi dıbına sokup, dilimle gibtim. Fidan inliyor ve kıvranıyordu, amı vıcık vıcık olmuştu. Beni omuzlarımdan tutup yukarı çekiyor, “Hadi içime gir, gib beni!” diye fısıldıyordu. Yavaşça yukarı kayıp Fidan’ın üzerine uzandım, yarağımın başı dıbının ıslak dudakları arasında geziniyordu. Bazen dıbının girişine dayanıyordu, ama sokmuyordum. Fırçalıyordum sadece. Fidan kulağıma sürekli, “Gir içime, hadi sok, gib beni!” diye fısıldıyordu.

    Aslında bunu ben de çok istiyordum, Fidan’ın bakire dıbını gibmeyi ve kızlığını bozmayı, ama şimdi giderayak olacak iş değildi bu. Daha uygun yer ve zaman olsaydı yapardım kesin, sonucu ne olursa olsun. Şimdi onu sadece zütünden gibecektim, “Dön arkanı!” dedim. Fidan ise dönmemekte ısrar ediyor, “Amımdan gibsene!” diye yalvarıyordu. “Başka zaman, şimdi dön arkanı!” dedim ve zorla yüzüstü dönderdim. Yastığı verdim ağzına, “Isır!” dedim. Yarağımı zütünün yanakları arasına koyup, “Kaldır zütünü!” dedim. zütünü yükseltince, züt deliğine bolca tükürüp, yarağımın başını dayadım. Ve yüklendim. Fidan böğürür gibi sesler çıkarırken kökledim yarağımı zütüne. Ve gidip gelmeye başladım. Fidan ağzında yastık, kegib kegib ıhılıyordu ben zütüne pompalarken.

    Elimi alttan dıbına attım. dıbını, klitorisini okşayarak pompalıyordum zütüne, hızlı hızlı. Sanki Nurcan’a huur demesinin hırsını çıkarıyordum. Fidan orgazm olup, dıbının suları elime gelince, ben de zütüne boşaldım. Üzerine uzandım, biraz kaldım öyle yarağım zütündeyken. Omuzbaşlarını, boynunu, ensesini öptüm bir süre. Geçenki getirdiğim peçetelerden kalmıştı biraz, uzanıp bir iki tanesini Fidan’a verdim. Bir iki tane de kendime alıp, zütünden çıktım. Peçetelerle dölleri silip, kullanılmış peçetelerin olduğu poşete attık. Sonra hemen giyindik.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 115.
    +1
    Ben Rakı muhabbetinden sıkıldım kalktım, hala oğullarımın, amca oğullarımın ve arkadaşların olduğu masaya geçtim. Onlarla sohbet ederken, Vedat’la Selim de geldi. Arkadaşlardan biri Vedat’a, “Ramazan çavuşla ailesi sizde kalıyormuş… Lan oğlum nekadar şanslısın, Nurcan ne biçim giyinmiş öyle, evde de mi öyle giyiniyor?” diye sordu. Vedat da, “Höst, ağzını topla Yavşak! Nurcan yengemiz olur, Harun’la konuşuyorlar!” dedi. Ve anında gözler benim üzerime çevrildi, onaylamamı bekliyorlardı. Vedat farkında olmadan beni sıkıntılı bir Kulvara sokmuştu. “Evet konuşuyoruz, ama daha birbirimizi tanımaya çalışıyoruz!” dedim ve müsade isteyip kalktım. Arkadaşlar arasında Nurcan konusunun açılmasına canım sıkılmıştı.

    Tekrar babamların masaya döndüğümde de konu aynıydı. Ramazan çavuş babama, benim Nurcan’la gezmeye gittiğimi, konuştuğumuzu anlatıyordu. Galiba kızını övme işini ben masada yokken yapmıştı. Sonunda babama, “Azizim, Nurcan’la Harunu evlendirelim! Çok yakışıyorlar birbirlerine!” dedi. Babam şaşırmıştı, hiç beklemiyordu böyle bir şeyi. Ramazan çavuşa, “Bu şimdi burda, bu curcunada konuşulacak mevzu değil! Sakin bir zamanda ve yerde konuşalım! Hem hanımlarla çocuklar da olsun, mutlaka onların da söyleyecekleri vardır!” dedi. Ramazan çavuş hiç vakit kaybetmek istemiyordu, “Tamam Azizim, ozaman yarın Saat 12:00’de hazır olun, gelip sizi alacağız! Alamanyadan gelirken kaldığımız güzel bir Otel var, köye fazla uzak değil, orda hem konuşuruz, hem de güzel bir öğlen yemeği yeriz!” dedi. Ramazan çavuşun Emrivaki yapmasına babamın da canı sıkılmıştı, ama yine de, “iyi, tamam!” dedi. Ve konu kapandı.

    Gece geç vakitte çalgı çengi eğlence bittiğinde, millet evlerine dağıldı. Babam, annem ve bizde yatacak kızlarla, hep beraber eve gittik. Eve giderken babamdan fırça yiyeceğimi düşünmüştüm, ama tek kelime etmedi. Annem de birşey söylemedi. Ama kızların birkaçı bana ters ters bakıyordu. Ters ters bakanların arasında Fidan ve Meryem de vardı. Eve varınca, ben hiç yukarıya çıkmadan, herkese iyi geceler dileyip, bodruma indim. O anda evdeki kızlarla ilgilenecek durumda değildim. Kapıyı kilitleyip, hemen yattım, sağlam bir uykuya ihtiyacım vardı. Nurcan’ı düşünürken uyumuşum
    ···
  17. 114.
    +1
    Yoldan babamı aradım, halen kahvehanede ise gelip alayım mı diye sormak için. Fakat babam evde olduğunu, birazdan düğün evine gideceğini, eve uğrarsam birlikte gidebileceğimizi söyledi. Direkt eve gittim. Babamla biraz sohbet ettik. Almancı Ramazan çavuşun kendisiyle konuşmak istediğini söyledim. “Hayırdır, benimle ne konuşacakmış Dürzü?” dedi. “Bilmiyorum!” dedim, Nurcan’dan da hiç bahsetmedim. Birlikte düğün evine gittik.

    Düğün evinin avlusu yine kalabalıktı. Yine erkekler bir tarafta oturuyorlar, kadınlar içeride idiler. Avluda büyük bakır kazanlarla yemek kaynatıyorlardı. Erkeklere yemek servisini gençler yaparken, kızlar da kadınların olduğu bölüme zütürüyorlardı yemekleri. Babamla birlikte diğer erkekleri selamladıktan sonra, amcalarımın oturduğu masaya sandalye çektik ve oturduk. Yemeğin yanında amcamlar bana da Rakı ikram ettiler, ama ben içki içmediğimi söyledim. Ekolu müzik eşliğinde yemek yeyip, sohbet muhabbet ederken, Ramazan çavuşun arabası geldi durdu avlunun girişine. Ve ailece indiler arabadan.

    Ramazan çavuş takım elbise giymişti. Karısında busefer, yine pahalı, fakat kendisine yine hiç yakışmayan bir Döpiyes vardı, başında da yine ipek bir eşarp. Nurcan ise vücuduna sımsıkı yapışmış siyah bir gece kıyafeti giymişti, ayağında da yüksek topuklular vardı. Zaten sexy bir kızdı, ama şimdi bu haliyle çok daha sexy olmuştu. Gözümü alamıyordum Nurcan’dan. Ama o arabadan indiğinden itibaren başını öne eğmiş, kimseye bakmıyordu. Anne kız kol kola girip, direkt kadınların olduğu bölüme içeriye geçtiler. Ramazan çavuş ise, “Merhaba ağalar!” diye avludaki erkeklerin hepsine toptan selam verip, doğruca bizim masaya geldi. Amcamlarla ve babamla tokalaşıp, bana yine, “Öp bakayım kerata!” diyerek elini uzattı. Kalkıp elini öptüm ve oturması için sandalyemi verdim. Ortalıkta gezinen çocukların birine söyleyip, kendime yeni bir sandalye getirttim.

    Ramazan çavuş daha oturur oturmaz, “Yaa bu nedir böyle Haremlik Selamlık gibi? Gavurların karıları erkeklerle birlikte Uzaya gidiyor, bizim halimize bak, insan düğünde bile karısıyla kızıyla aynı masada oturamıyor! Alamanyada böyle şeyleri asla göremezsin Azizim!” diye ukelalık etmeye başladı. O anda ona söyleyecek çok şeyim vardı, ağzının payını vermek isterdim, ama sesimi çıkarmadım. Babam da gülerek, “Ramazan çavuuuşşş, ne çabuk unuttun köyün adetlerini! Burası köylük yer, sen izmir’e, istanbul’a, Ankara’ya, Antalya’ya git bakalım, Almanya’dan eksiği yok, fazlası var!” dedi. Ramazan çavuş biraz bozulmuştu, “Hani yav, yiyecek içecek birşeyler yok mu bize?” diyerek konuyu değiştirdi. Hemen ona da yemek geldi, Rakı doldurdular. Yemekler yendikten sonra, Rakıyla devam ettiler.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 113.
    0
    Beni yine sırtüstü uzattı. Hatice busefer yarağımı züt deliğine sokup, üzerime oturdu. Hiç zorlanmadan almıştı zütüne, hemde köküne kadar. Ve zıplamaya başladı. Hızlı hızlı zıplıyor, arada sırada durup, zütünü değirmen taşı gibi çeviriyor, sonra tekrar oturup kalkarak zıplıyordu. Bu kız zütten gibişirken de zevk alıyordu, bu yüzünden belli oluyordu. Ben de artık boşalmak üzereydim. Ama onun da orgazm olmasını istiyordum, onun için elimi klitorisine attım, okşamaya başladım. Şimdi ikimiz de inliyorduk. Ve Hatice bir kez daha orgazm olurken, ben de döllerimi zütüne fışkırttım. Biraz öyle kalıp, nefes alışverişimiz normale dönünce kalktı üzerimden. zütünden döllerim akıyordu. Destideki suyla dıbını zütünü yıkadı. Sonra da benim yarağımı yıkadı. Başındaki başörtüsünü çıkarıp, önce yarağımı kuruladı, sonra da dıbını zütünü kuruladı. Ve giyindik. Ayakta bir süre daha öpüştük.

    Vedalaşırken Hatice bana, “Çok güzel gibişiyorsun! Gene gel emi?” dedi. Normalde bu ilk cümleyi hep ben gibtiğim kızlara söylerdim. Elimde olmadan durumun garipliğine güldüm ve “Tamam, gelirim!” dedim, ayrıldım yanından ve diğerlerinin yanına doğru yürüdüm.

    Onları bıraktığım yere yaklaşınca, ağacın altında gibiştiklerini gördüm. Vedat alta yatmış, Nihat onun üzerine domalmış, 69 olmuşlar birbirlerinin yarağını yalıyorlardı. Selim de Nihat’ın arkasına geçmiş, oğlanın zütünü gibiyordu. Yanlarına yaklaşırken telefonumu çıkardım ve birkaç resim çektim. iyice yaklaşıp, “Kolay gelsin, rahatsız olmayın, devam edin!” diyerek birkaç resim daha çektim. Fakat resim çektiğimi görünce hemen toparlandılar, aceleyle giyindiler.

    Fazla kalmadık orda, atladık motora, benim arabanın durduğu yere gittik. Resimlerini çekmemden dolayı ağızlarını bıçak açmıyordu. Ayrıca benimle göz göze gelmemeye çalışıyorlardı. Onları bu sıkıntılı durumda fazla bırakmak istemediğim için, “Hatice dediğiniz kadar azgınmış, iliğimi kuruttu huur!” dedim. Bunun üzerine gerginlikleri biraz azaldı ve Vedat, “Sen yeter ki ağzını sıkı tut, köyde öyle daha ne karılar var, hepsini gibtiririz sana!” dedi. Selim de onayladı onu. Onlara, “Merak etmeyin benim ağzım sıkıdır, resimleri de kimseye göstermem!” deyince biraz daha rahatladılar. Ama yine de resimler yüzünden biraz sıkıntıları vardı. Resim konusunun irdelenmesine fırsat vermeden, “Hadi ben gidiyorum, sonra görüşürüz!” deyip vedalaştım onlarla, atladım arabaya. Onları orda bırakıp köye doğru sürdüm arabayı.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 112.
    0
    Böyle birşeyi ilk defa duyuyordum. Ama kızı daha fazla utandırmak istemedim ve göğüsleriyle ilgilenmeyi bırakıp göbeğine geçtim. Göbeğini öpüp yalarken, elimi de dıbına attım, etli am dudaklarını okşuyordum. Sonra dıbına yumuldum ve yalamaya başladım. Ben daha dilimi değdirmeden amı sulanmıştı. Biraz yalayıp, aynı zamanda da klitorisini de okşayınca, Hatice inlemeye ve kıvranmaya başladı. işte olay buydu, karı benimle değil, benim karıyla oynamam gerekiyormuş. Yarağım şimdi sertleşmiş, kazık gibi olmuştu. Doğruldum ve Hatice’nin göğüs hizasına oturdum, yarağımı yalamasını istiyordum. Hatice yarağımın kalkık olduğunu görünce sevinçten ağzı kulaklarına varmıştı. Hemen yarağımın başını ağzına aldı ve yalayıp emmeye başladı. Çok istekli somuruyor ve çokta zevk alıyordu bunu yaparken.

    Yarağımı biraz yalattıktan sonra kızın göğüslerinden kalktım. Onu domaltıp gibecektim, “Domalsana!” dedim. Hatice kıvrak bir hareketle doğruldu ve “Sonra domalırım, önce sen yat aşağı!” deyip omuzlarımdan beni kilimin üzerine bastırmaya başladı. Kız yine insiyatifi ele almak istiyordu anlaşılan. Sırtüstü uzandım. Hatice eğilip yarağımı bir süre daha yaladı, emdi. Sonra da üzerime çıktı, çömelerek yarağımı tutup dıbının girişine yerleştirdi ve yavaşça üzerime oturdu. Yarağım dibine kadar dıbına girince de hafif hafif ileri geri salınmaya başladı. Kalkıp oturmuyordu, yani zıplamıyordu, sadece hafif hafif ileri geri salınıyordu. Bunu yaparken alt dudağını ısırıyor ve gözlerime bakıyordu. Sonra bana doğru eğildi iyice, yarağım halen amındaydı, dudak dudağa gelmiştik. Öpüşürken de salınmaya devam ediyordu. Ve çok geçmeden, ağlar gibi sesler çıkararak orgazm oldu.

    dıbının sularının aktığını hissedebiliyordum. Hayret etmiştim, yarağım amındayken ve benim hiç pompalamama gerek kalmadan, kız kendi kendini orgazm etmişti. Öpüşmeye devam ederken burnundan soluyordu. Dudaklarımı dudaklarından kurtarıp, “Kalk, domal şimdi!” dedim. Hemen kalktı ve dizlerinin üzerinde dörtayak oldu. Ben de doğrulup arkasına geçtim ve yarağımı vıcık vıcık olmuş dıbına kökleyip, pompalamaya başladım. Vurdura vurdura dıbına pompaladıkça, kocaman zütünün yanakları da Sütlaç gibi bıngıl bıngıl titriyordu. Bir ara dıbına girip çıkmayı yavaşlattığımda, Hatice kendini geriye ittirmeye başladı. Yavaşlamamı istemiyordu anlaşılan. Ben de yeniden hızlandım. Sertçe ve hızlı hızlı pompalıyordum.

    5-10 dakika pompaladıktan sonra, Hatice yine Enik gibi inlemeye, ağlar gibi sesler çıkarmaya başladı. Yeniden orgazm oluyordu. O da şimdi kendini hızlı hızlı ileriye ve geriye doğru ittiriyordu. Sonunda kendini olanca gücüyle geriye ittirip kaldı ve orgazm oldu. O sırada ben de arkaya düşmemek için ona sarılmak zorunda kaldım. Am kaslarını nasıl sıkıp gevşettiğini hissediyordum. Bir süre öylece ona yapışıp kaldım. Sonra arkasından hafif çekilip, yarağımı çektim çıkardım amından. Ben de boşalmak istiyordum, fakat zütüne. Yarağımın başını züt deliğine dayadığımda, Hatice, “Dur öyle değil, yat aşağı!” diyerek doğruldu.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 111.
    0
    Hatice çömelmiş Çıtlık topluyordu. Çömeldiğinden şalvarının arkası aşağı doğru kasılmış, beli biraz açılmıştı. O açıklıktan beyaz külodunun çok az bir kısmı görünüyordu. Kızda kamyon tekeri gibi züt vardı. Selim, “Hatice kız!” diye seslenince, Hatice kafasını çevirip baktı. Bize gülümseyerek ayağa kalktı, ellerini şalvarına sildi ve önce şalvarının arkasını, sonra da başörtüsünü düzeltti. Beni baştan aşağıya şöyle bir inceledikten sonra, elini bir kere daha şalvarına silip, tokalaşmak için elini uzattı. Gözleri parlıyordu. Sanki ne için geldiğimi biliyor gibi bakıyordu bana. O sırada Selim çıkarıp 50 Lira verdi Hatice’ye ve kulağına birşeyler fısıldadı. Sonra da bana, “Ben Vedat’la Nihat’ın yanına gidiyorum! Size kolay gelsin!” deyip uzaklaştı yanımızdan. Selim’in kıza para vermesine şaşırmıştım.

    Selim gidince, Hatice gülümseyerek, “Gel benimle!” deyip, elimden tuttu ve az ilerde büyükçe bir Söğüt ağacının arkasına zütürdü beni. Kızın yüzünden gülümseme hiç ekgib olmuyordu, çok neşeli bir kızdı. Ağacın altına serilmiş eski bir kilim ve yanında da bir Desti su ile, içinde azık olduğunu düşündüğüm bir Heybe vardı. Kilimin üstüne oturmamızla, beni sırtüstü yatırıp, benimle öpüşmeye başlaması bir oldu. Okadar istekli ve güzel öpüşüyordu ki, sanki karşımda bir köylü kızı değil de, izmir’in kaşarlarından biri vardı. Hatice öpüşürken, bir yandan da fermuarımı indirmiş, kemerimi çözmeye çalışıyordu. Bir an için kendimi ‘ilk kez Milli olacakmışım’ gibi hissettim. Şu ana kadar gibtiğim kızların hepsi, kendilerini bana Pasif bir şekilde bırakırlarken, Hatice’nin davranışları çok Aktifti. Galiba insiyatifi ele almayı çok seviyordu. Bu da onun, gerçekten çok azgın bir kız olduğunu gösteriyordu.

    Benim birşey yapmama gerek kalmadan Hatice pantolonumu dizlerime kadar sıyırdı. Sonra ayakkabılarımı çıkarıp, paçalarımdan çekerek pantolonumu da çıkardı. Şimdi gömleğim, çoraplarım ve Boxerimle kalmıştım. Hatice de şalvarını ve külodunu çıkardı sadece. Gerçekten çok büyük zütü vardı, fakat teni pürüzsüz ve bembeyazdı. Amındaki kıllar ise birkaç gün önce traş edilmiş olmalıydı. Sonra gülümseyerek eğilip, Boxerimi çıkardı. Ama bir sorun vardı. Dişi Sinek bile görsem anında kalkan yarağım, nedense kalkmamıştı. Böyle birşey Nurcan’la oteldeyken de başıma gelmişti, ama ozaman kalkmamasının sebebi, Jürgen binine kafam takıldığı içindi.

    Hatice inik yarağımı ve taşaklarımı avuçlamış, okşuyordu. Benim ufaklıkta yine hareket yoktu. Anlamıyordum, nasıl olabilirdi böyle birşey. Hatice ise halen ilk anki gibi gülümsüyordu. Belki de benim ‘Sorunum’ gibi sorunu olan birçok erkek görmüştü şimdiye kadar ve bu duruma alışıktı. Ama ben alışık değildim ve böyle birşey olmamalıydı bende. Ya Hatice sonra bunu Selim’e ve Vedat’a anlatırsa, ozaman onların dilinden hayatta kurtulamazdım. Belki de karşımda Aktif bir karı varken kalkmıyordu yarağım. insiyatifi kendi elime almaya karar verdim. Ve doğrulup Haticey’i yatırdım sırt üstü. Dudaklarına yumuldum, rahat bir 5-10 dakika öpüştük. Bluzunu yukarı sıyırıp, zütü gibi büyük göğüslerini sutyeninden çıkardım. Ve öpüp, yalamaya, emmeye başladım. Nekadar emdiysem de göğüsuçları ağzıma gelmemişti. Oysa göğüsuçlarını ısırmak istiyordum. Parmaklarımla göğüsuçlarını bulmaya çalıştığımda, Hatice, “Boşuna uğraşma, benim göğüsuçlarım içe çökük!” dedi. Bu sefer yüzündeki gülümseme kaybolmuştu. Utanmıştı kızcağız.
    Tümünü Göster
    ···