/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    +1
    "kimsin lan sen? bunlarla mısın?"

    "gölbaşından geçiyor musunuz?... "
    ···
  2. 52.
    +1
    selim biraz hızlı sürüyor, o yolda hız nasıl, kasis yok, çukur var, hendek. zütümüz brodveyin ölü süngerine vuruyor. vurdukça da fakir basurlarımız acıyor amk. yol bitmiyor. arka koltukta kafayı cama dayamış, yol boyunca tuz gölünü izliyorum. kızıla çalmış. bir tür bakteri. tuzgölünün düya çapında şöhreti işte bu bakteriden geliyor, kızıl rengi. halbuki ortaokulda bunları öğretmiyorlar. tuz var. he tuz. dıbına koyim ben o tuzun da coğrafyacının da.

    bu aralar çocuk kanallarından birinde bir yarışma var. Türkiye'deki ova isimlerini saydırıyorlar. nerde olduğunu bilmediği, gitmeyip görmeyeceği, gitse zaten bir abaza köylünün bir kenara çekip çatır çatır gibeceği ovaları ezberden sayıyorlar.
    ···
  3. 53.
    +1
    şimdi hatırlamıyorum birebir, ama selimle hakan "abi yapma, yanlış anladın, gençliğimize ver" ayakları yapmaya başladılar. "beni tanıyor musunuz lan?"

    yok, nerden tanıyalım..

    "yerimde burda başkası olsa, misal köylü, aile babası, emekli, demek anasını gibecektiniz öyle mi?"

    "abi lafın gelişi... " derken gelişine bir gömdü selimin ağzının ortasına.. kan fışkırdı.. kan..
    ···
  4. 54.
    +1
    hepsi gülmeye başladılar. "üniversitesi bile varmış, işe bak" dedi hidayet abi. aslında buraya dıbına koyim iyi giderdi ama gariptir, hidayet abi çok az söverdi, bu hep ilgimi çekmiştir.

    "ne okudun"

    "işletme.."

    "yazık lan"
    ···
  5. 55.
    +1
    selim ile hakan'ı o günün ardından bir daha görmedim. ara sıra internet ortamlarında denk gelirsem yavşak gülüşlü fotoğraflarına.. acaba zütteki çubuğun hatırasını nasıl silmişlerdir şimdi kirli sakallı dar gömlekli ortam dayısı gizli muallakler..

    taunusun arka üçlüye aldılar beni, gölbaşı girişine kadar konuşmadan sürdüler. ne ben, ne hidayet abi, ne de diğer elemanlar.

    tek kelime etmedi kimse.
    ···
  6. 56.
    +1
    "ne alırsınız?" dedi, "lan sanki neyin var da soruyon, pide getir" dedi hidayet abi.

    "ne mezunusun?"

    okuduğum şehri söyledim.

    "gibktirrr laannnn" diye kahkaha attı hidayet abi. "öyle bir şehir mi var lan? rauf, sen hiç duydun mu" kırmızı suratlı cevapladı "abi yolda bir iki tabelasını görmüşlüğüm var ama üzeri siyah şerit kapalıydı" hepsi gülmeye başladılar.
    ···
  7. 57.
    +1
    iyi oldu pekekentlere, nasıl soktum boruyu zütüne, kardeş sen kimsin, bunlarla ne işin var, siz ne ayaksınız... hiç bir şey. sadece artık asfaltlığı kalmamış bozuk şasenin gürültüsü, motorun uğultusu..

    akşam bastırıyordu, taunus'un radyatörü motorun tüm hararetini içeri veriyordu. hatırladığım, buğu kaplı camlar, karanlık araçta karanlık siluetler.

    hidayet abiye baktım bir süre. kısa boyluydu, bir yetmiş, belki yetmiş bir. tıknaz dediydim ama şimdi şoför koltuğunda iken, bayağı göbeği vardı. yetmiş yetmiş beş kilo. ya da ben yanlış hatırlıyorum. belki o dönem zayıftı. ama benim gözümdeki hidayet abi böyle işte.

    insan bir süre sonra geçmişin hepsini bir çuvala atıyor, hangisi önce ne sonra önemsizleşiyor.
    ···
  8. 58.
    +1
    hidayet abinin yanında kırmızı suratlı, şişman beyaz tenli biri, sol yanımda ise hakan'a tekmeyi gömen uzun boylu, kemikli, dik oturuşlu eleman, sağımda ise tek kaşlı, sıska -neredeyse çelimsiz- bir diğer elaman, bir saat kadar yol aldık.

    neden sonra hidayet abi "saffet'e uğrayalım mı" diye sessizliği bozdu.

    “iyi olur, çocuklar da acıktı” dedi yolcu koltuğundaki. Geriye kaykılıp bana döndü “acelen yok ya?”
    “olur..” dedim. Başlamamış muhabbetimiz biter sanarak. Sağ tarafta bir petrole kırdı direksiyonu hidayet abi, izbe bir petrol lokantasının önünde, çakıl kaplı bir otoparkta durduk. Araçtan indik. Ankara'nın ayazı yüzüme çizikler atarken, yine sessizce, içeri girdik.
    Mekan neredeyse boştu, rastgele dağılı beş altı masa, üzerlerinde sabahtan kalma herhal kıyma topakları, köşede teneke tabldot tezgahı, ortada tüplü katalik.
    Kırmızı suratlı eleman katalitiği cam kenarında bir masanın yanına çekti, biz de masanın etrafına yuvalandık. Hidayet abi baş köşeye oturdu, ben cam tarafına, köşeye, konuşmamayı umarak.
    ···
  9. 59.
    +1
    istatistikler yerlerde amk 1 sayı 3 ribaund hedo gibtin belamızı amk.
    ···
  10. 60.
    0
    "şimdi anladın mı?"

    "doğru diyorsun abi."

    "lan doğrusunu değil, yaptıklarımızın nedenini anladın mı?"

    "hayır."

    "açık sözlü züt."

    anıttepe'de bir oto yıkamaya girdik, hidayet abi işçilerle selamlaştı, anahtarı bırakıp çıktık.

    yıkamacının önünde bir sigara paketi çıkardı. bana uzattı "yok.." dedim.

    bir dal çıkarıp ağzına zütürdü. yakmadan. sigarayı ağzında sağa sola oynatırken konuşmasını sürdürdü:

    "nasihatle beynini gibmeyeyim.. ben burdan başka bir yere geçiyorum. arabayı alır emek'e gidersin. akşam erken yatın, rauf da gelecek. sabah altıda işimiz var."

    yağmur başlamıştı.
    ···
  11. 61.
    0
    Takipteyim
    ···
  12. 62.
    0
    Kırmızıda durduk, tam yedinin çıkışında, göbekte. Üç dört araç Balgat istikametine döndü. Hidayet Abi'nin konuşmaya devam etmesini bekledim.

    Vitesi değiştirdi, motoru boğarak hareket ettik.

    “Hiç bebek sevdin mi?”

    “Yiğenim var.. iki yaşında”

    “Her insan bir zamanlar bebekti.. çocuktu.. az önce seni hırpalayan serseri takımı.. üç kişi mi dediydin?” yarım ağız gülüyordu.

    “dört” dedim sırıtarak.. “belki beş” Dudaklarım gerilince ağzım acıdı, yüzüm buruştu.
    ···
  13. 63.
    0
    Kontağı çalıştırdım, yağmurun altında caddeye sürdüm. Aklımda hep aynı soru: kaçsam mı? Göğsümden beynime doğru dalga dalga adrenalin, kalbim her çarpışında direksiyonu sıkıca kavrayan ellerim titriyor. El ne ki? Bütün vücudum sarsılıyor.

    Biliyorum, yol ayrımındayım. Kaç, kurtul.. ya da sonrasında dönüşü yok!

    Emek'in ters istikamete, Sıhhiye'ye doğru sürdüm, Strazburg caddesinde, tam köprünün orada, Maltepe'ye çıkarken, sağda seri berberler olur, beş milyoncu, birinin önünde durdum, indim. Her yeri tak zütürmesine rağmen ortada masaj koltuğu olan gözüme pahalı geldi, yandaki daha sefil dükkana girdim.
    ···
  14. 64.
    0
    "abi anahtarlar?"

    "ha?"

    "anahtarları sana mı bırakayım?"

    "iyi ver.."

    "... "

    "ne?"

    "on beş milyon"

    "hidayet abi ödemedi mi?"

    "yok.."
    ···
  15. 65.
    0
    Sigara içmem. içki? Yok.. Karı-kız? ıh. Bildiğin süt çocuğu, şehir evladı. Anadolu'nun züt kadar bir ilçesi bile olsa şehirdi benim için. Söke'yi, Şereflikoçhisar'ı, Misis'i veya Beypazarını alın. Akşam ezanının eve dönüş çağrısı olduğu, boyacı çocuklar sokaktan geçerse "topu saklayın boyacılar geliyor" diye bağıran, en büyük hedefi büyük arsada mahallenin abileri ile top oynamak (o da kaleye koyuyorlardı ha) olan bir çocukluğum oldu lan.

    Karıncayı incitmezdim, bir gün orta okulda üst dönemler iki yavru kediye max çubuğu sokmuşlardı da zütten, gidip hocalara isim isim şikayet ettiydim.

    Şimdi, bu yağmurun altında napıyordum lan ben?

    Kaç.. Aklımı gibeyim, kaç!
    ···
  16. 66.
    0
    panpa seni bekliyoruz da
    ···
  17. 67.
    0
    panpa neredesin bu akşam yazıcan mı, merakla bekliyorum iyi yazıyorsun
    ···
  18. 68.
    0
    Başlık takip dıbına koyim müthiş gidiypr
    ···
  19. 69.
    0
    burdayız panpa yaz sen
    ···
  20. 70.
    0
    vay ak adam bıraktı bizi. ne güzel gidiyodu
    ···