1. 201.
    -4
    Kollarında, omuzlarında, sırtında ve
    bacaklarında şaklayan çubuk darbeleri altında
    yürek parçalayan çığlıklarla cıyak cıyak bağırırken,
    bir taraftan da Kürtçe öğretmene ve Allah’a
    yalvarıyordu.
    ···
  2. 202.
    +2 -6
    Nefesimizi tutarak heykel
    kımıltısızlığıyla öğretmenin gelmesini bekledik.
    Bir iki dakika sonra öğretmen geldi. Herkes ayağa
    kalkınca ben de kalktım. Öğretmen duvarda asılı
    olan siyah yazı tahtasının önünde durup yüksek sesle bir şey söyledi. Sınıf da hep bir ağızdan
    bağırarak ona cevap verdi. Öğretmenin,
    “Günaydın.”dediğini, sınıfın da, “Günaydın.”diye
    ona karşılık verdiğini sonradan öğrenecektim.
    ···
  3. 203.
    -4
    Babam muhtar olduğu için
    memurlar yaz başlarında yanlarına eşlerini ve çocuklarını alıp bizim eve kuzu yemeye gelirlerdi.
    Memurların başları açık, kısa etekli eşleri, entarileri
    topuklarına kadar inen başı bağlı kadınlarımızın
    giyimlerine ve konuşmalarına kahkahalarla gülüp
    dalga geçerlerdi. Dilber abla da onları taklit ederek
    onlar gibi giyinmeye, yürümeye ve konuşmaya çalışırdı. Biz çocuklar, temiz giyimli, parlak,
    tombul yanaklı o memur çocuklarına çok
    özenirdik.
    ···
  4. 204.
    +2 -6
    Aylardan herhalde Şubat’tı. Derse daha yeni
    girmiştik. Öğretmen beni tahtaya kaldırıp bir
    kitaptan okuduğu bir cümleyi yazmamı istedi.
    Anlamadığım o cümleyi nasıl yazacağımı
    bilmeden tebeşir tutan elim donup kaldı. Kafamın
    içi boşalmıştı sanki, hissettiğim tek şey kulaklarımdaki dizginsiz çınlamalardı. Yazı
    tahtasının önünde korkudan kaskatı bir şekilde
    dururken, öğretmenin yanaklarıma peş peşe
    indirdiği hiddetli tokatlarla sendeleyip arkamdaki
    tahtaya çaptım.
    ···
  5. 205.
    +2 -6
    Öğretmen tek kelimesini bilmediğim bir dilde
    sınıfa bir şeyler söylerken, sıraların arasında
    gezinen delici bakışları bir an gelip beni buldu.
    Üstüme dikili o çeliksi bakışların ağırlığı altında
    kalbim fırtınaya yakalanan sararmış bir sonbahar
    yaprağı gibi titredi. Konuşması bitince yanıma geldi, üstüme eğilerek defterime sağlı sollu bazı
    yatay çizgiler çizdi ve el işaretiyle benden aynı
    şeyleri yapmamı istedi.
    ···
  6. 206.
    -5
    O gün talihsiz günümüzdü. Öğretmen öğleden
    sonra kuzenim Rahime’ye Atatürk’ün duvardaki
    resmini gösterip kim olduğunu sordu. Rahime
    oturduğu yerden, “Atatürk.” diye cevap verdi. Gel
    gör ki Atatürk’ün adını ayağa kalkmadan söylediği
    için, hatırladıkça hala içimizi titreten korkunç bir dayak yedi.
    ···
  7. 207.
    +1 -7
    Öğle arası eve dönerken Dilber abla, “Okula
    başladığına göre artık evde ve sokakta Kurmanci
    konuşma, sadece Tırki konuş.” dedi. Ama ben
    Kurmanci (Kürtçe) nedir, Tırki (Türkçe) nedir
    bilmiyordum ki.
    ···
  8. 208.
    +1 -7
    Evde öğrendiğim, fakat ne
    olduğunu da bilmediğim bir dille konuşuyordum. Nedenini sorduğumda, “Öğretmen Kurmancı
    konuşmayı yasakladı.”dedi. Çocuk aklım allak
    bullak oldu. Artık Türkçe konuşacağıma göre, peki
    şimdiye kadar konuştuğum o dil neydi? Adını bile
    bilmediğim o dilde ne vardı ki öğretmenimiz
    yasaklamıştı? Dilber ablamın dediği dili bilmiyordum ki konuşayım!
    ···
  9. 209.
    +2 -8
    Kabuslarla boğuştuğum birkaç gün sonra bir
    sabah yataktan kalktığımda hafızamdaki bütün
    sözcükler silinmişti. Kaç yıldır konuştuğum kendi
    dilimi unutmuştum, Türkçe ise tek kelime
    bilmiyordum. Bu haftalarca böyle sürdü, dilimin
    tutulması kimsenin umurunda olmadı. Aile büyükleri halime gülüp geçerken, öğretmen de
    Türkçe konuşmam için sık sık dayak atıyordu.
    ···
  10. 210.
    +4 -10
    Sabah güz güneşi köyümüzü ipeksi
    ışıkları ile donatıp tatlı bir serinlikle
    okşarken, elimde saman sarısı bir defter,
    ucu bıçakla sivriltilmiş bir kurşun kalem
    ve bacağımda rengi solmuş yamalı keten bir
    pantolonla okulun yolunu tuttum. Bir tavşan sinikliğiyle gittiğim okulu ürpertici bir ölüm
    soğukluğu sarmıştı.
    ···
  11. 211.
    -6
    Öğretmen öfkeyle kükreyerek öteki
    elimi açmamı istedi. Dayağın dehşetinden dilim
    damağıma yapışmış bir halde, nefes nefese
    soluyarak kalp çarpıntıları arasında öbür elimi
    uzattım. Çubuk tepemde ıslık çalarak kızgın bir şiş gibi bu elimi de dağladı. Sonra ötekini ve böyle
    sürüp gitti.
    ···
  12. 212.
    +1 -8
    Onun evde neden hep
    kısık bir sesle konuştuğunu, dışarıda ise neden
    hep bir mezar taşı kadar suskun kaldığını ancak
    şimdi anlayabiliyordum. Eve gidince şaşkın ve
    çaresizdim, annemle nasıl konuşacağımı
    bilmiyordum. Fısıltıyla konuştuğumda bile bakışlarım korkuyla okulun olduğu tarafa
    uzanıyordu.
    ···
  13. 213.
    +1 -8
    Küçücük ellerim onca darbeye nasıl
    dayandı hala inanamıyorum. Hiç bitmeyecekmiş
    gibi gelen korkunç birkaç dakika sonra ellerim kor
    gibi yanarak iki yanıma düştüğünde,
    parmaklarımın ucundan tahta döşemeye yağmur tanecikleri gibi kan damlıyordu.
    ···
  14. 214.
    +3 -10
    Sözlerim boğazımda düğümlenip kaldı. Zil çalınca
    sınıfa girdik, boyum kısa olduğu için Dilber ablam beni öndeki sıralardan birine oturttu. içeride sinek
    uçsa duyulurdu.
    ···
  15. 215.
    -7
    Yüzümü kaplayan ateşin kızgın
    alevleri dalgalar halinde ayak parmaklarıma doğru yayılırken, öğretmen hıncını alamayıp elinden hiç
    ekgib etmediği çubukla rasgele bana vurmaya
    başladı. Feryatlarım sınıfın duvarlarında acı acı
    yankılanırken benden ellerimi açmamı istedi. Tir
    tir titreyerek bir elimi açtım. Çubuk hınçla elime
    inince iliklerime kadar işleyen keskin bir ağrıyla iki büklüm olup ateş gibi yanan elimi koltuğumun
    altına soktum.
    ···
  16. 216.
    +3 -11
    Hepsi benden kıdemli olan
    ablalar, ağabeyler ve akranım olan çocuklar
    tedirgin bir sessizlikle bahçede ders zilinin
    çalmasını bekliyorlardı. Dilber ablam üçüncü sınıf
    öğrencisiydi, yanına sokulup konuşmak istedim, gözleri korkuyla büyüyerek ağzımı eliyle sımsıkı
    kapattı. Ben paniklemiş bir halde ondan
    kurtulmaya çalışırken kulağıma fısıldayarak,
    “Okulda Kurmanci konuşmak yasak.”dedi.
    ···
  17. 217.
    +10 -22
    Ben yedi yaşında ilkokula başladığım
    günlerde Kürt oldum. Babam, “Yarın
    okula başlayacaksın.”dediğinde
    akşamüzeriydi ve bahardan beri
    çobanlığını yaptığım dört kuzumu daha
    yeni ağıla koymuştum.
    ···