/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +318 -34
    evrende her şey olması gerektiği gibiydi,

    tanrı lucifer'i affetmiş, big four görevlerine dönmüş, cennet ve cehennem olağan haline dönmüştü. ben ise müge ile hem özel hem de klagib hayatıma devam ediyordum.

    2 yıl geçmişti... hayatımıza bunca olaydan sonra adapte olmamız epey zordu ama başarmıştık. müge'nin yerli yersiz ölü adam esprileri artık bayağı haline gelince gerçekliğimize tamamen döndük. bunların hepsi bir yandan rüya gibi gelse de bir yandan aynı şaşkınlığı yaşatmaya devam ediyordu.

    şehrin griliği ve kasveti öğleden sonra yerini sıcak bir akşam güneşine bırakmıştı ki, bir ihtiyarın bize doğru adımladığını fark etti müge.

    müge; şu adam bir yerden tanıdık geliyor.
    ben; yarın john wick 3 vizyonda olacak. gidelim.
    müge; alan? bu adam...
    ben; ilk iki film ayarında olsa yeterli aslında. (kolumu çekiştirince dönüp baktım)
    müge; bu merlin.
    ben; ihtiyar kokainman, ölümsüz, evet o.

    bize doğru adımları hızlandı ve yanımıza kadar gelip durdu.

    merlin; beni hatırladınız mı?
    ben; unutulacak bir tip değilsin.
    müge; tam olarak neden buradasın.
    merlin; öteki tarafta işler yine karışık gibi.
    müge; ne oldu?
    merlin; lucifer oldu.
    ben; iyi bile rahat durdu.
    merlin; yine kovuldu.
    ben; adamın tarzını seviyorum.
    müge; neden? (büyük bir şaşkınlıkla)
    merlin; lucifer evreni istiyor, bu hiç değişmedi ve değişmeyecek. suikast denedi.
    ben; umarım tanrıyı meyve bıçağı ile öldürmeye kalkmamıştır.
    merlin; çok daha güçlü bir şeyle denedi.

    müge şaşkınlıkla ellerini başına zütürerek paniğe kapıldı.
    yine ortalık karışacaktı, sanırım işler düzeltilemez bir şekilde bozulmuştu.

    merlin; lucifer tekrar cehenneme atıldı ve sizi görmek istiyor.
    ben; neden hayatımızı düzenimizi bırakıp cehenneme girelim ki.
    merlin; bazıları sıcak sever.
    ben; iyi film o.
    müge; bize ihtiyacı varsa gitmek zorundayız.

    aslında her şekilde uzak durmalıydık ama hayatımızdan bir nebze sıkılmış, bir yandan tekrar o dünyayı istiyorduk. bunu inkar edemezdik.
    ···
  2. 2.
    +102 -16
    SENiN BEN LEŞiNi gibEYiM
    ···
    1. 1.
      +6 -2
      Part 1 i oku öyle gel diyecem de capslock açıp küfreden birisin...
      ···
      1. 1.
        0
        Kanka hic okumadimda baslim mi sariyo mu
        ···
      2. 2.
        0
        Ananı gibeyim sonunda şu şarkıyı benden başka dinleyen varmış ulan oh ne rahatladım amk
        ···
      3. 3.
        0
        argus reis nerede amküüü argus reis nerede
        ···
      4. diğerleri 1
    2. 2.
      -1
      Acayip sürükledi mutlaka oku panpa
      ···
      1. 1.
        0
        Tamm pmp
        ···
    3. 3.
      -1
      Daha oncede acildi bu baslik sonra kari gibi trip atip birakti okumayin bile
      ···
    4. 4.
      0
      Adam haklı amk yarak kürek final yapmıştı züt oğlanı
      ···
      1. 1.
        0
        Düzeltti
        ···
    5. 5.
      0
      AODHAODJALDHALJDBLAJDA
      ···
    6. diğerleri 3
  3. 3.
    +82 -4
    tüm bu düşüncelerin ardından lucifer'den kalan kırmızı impala ile şehrin dışına sürdük.
    merlin yer yer uyuya kalıp uyanıyor, müge'nin gözlerinde ise şimdi ne olacak telaşı mevcuttu.
    şehrin ışıkları artık tamamen arkamızda kaldığında kenara çekip soluklandık. bu arada ihtiyar merlin de uyandı. binlerce yıldır yaşayan bu ihtiyar bilgeliğinin yanı sıra tam bir zevk ve sefa adamıydı.
    bazen moron olduğunu düşündüğüm de oluyor.

    müge; nasıl gideceğiz lucifer'in yanına?
    merlin; ben değil siz ikiniz.
    müge; neden?
    merlin; cehenneme girecek kadar deli değilim.
    ben; bronzluk yakışacaktır.
    merlin; teşekkür ederim siz buyrun.
    müge; tamam da nasıl?
    merlin; gözlerinizi kapayın.
    ben; ben bu sahneleri biliyorum ama çok klişe.
    müge; kapat gözlerini alan garrner.
    merlin; kapa genç adam.

    gözlerimizi kapattıktan sonra narkoz almak gibi bir hisle doldu içim. sonrası ise kocaman karanlık bir boşluk. açtığımda ise kendimi tanıdık bir manzaraya bakarken buldum.
    evet burası cehennemdi. ilk geldiğimdeki o kasvetli hali kendini koruyor.
    yakılan insanların çığlıkları hala etrafta yankılanıyordu. müge büyük bir şokla kafasını omzuma gömdü. bakamadı bir süre.

    o şoku atlatınca lucifer'i bulmak üzere ilerlemeye başladık.
    ···
    1. 1.
      +1 -18
      Ben ömrü hayatımda bu kadar taktan bir senaryo görmedim. Hayır tutarlılık desen yok, tutarlılığı geç derinlik yok, derinliği geç zaman ve mekan ilişkisi yok. Sürükleyicilik desen o da yok, fazlasıyla sıkıcı. Kusura bakma arkadaşım, ben hayır diyorum. Git biraz kendini geliştir öyle gel
      ···
      1. 1.
        -1
        ilk sezonu oku kardeşim çügü
        ···
    2. 2.
      0
      Sen bu hikayenin ilk sezonunu okumafın galiba
      ···
    3. 3.
      0
      ilk hikayenin yarı finaline kadar okudum bitince geliyorum bebeem
      ···
    4. 4.
      0
      bu muge de araniyor ha ne tak pesinde yine
      ···
    5. diğerleri 2
  4. 4.
    +70 -1
    bir süre lucifer'in hücresinde bir çıkış yolu düşündükten sonra;

    müge; hiç özür dilemeyi denedin mi?
    lucifer; evet.
    müge; ne zaman.
    lucifer; azrail'in kılıcını aşırıp babamın gögüsüne batırmak için havaya kaldırmışken. bunun için üzgünüm demiştim.

    ben o an sadece gülümsedim. dilediği tek özür çok şairaneydi.

    müge; sen kurtarılamazsın lucy.
    ben; 23 nisan'da bir günlüğüne tanrı tahtını sana bırakmaz mı?
    lucifer; birileri fena dalgacı olmuş.
    müge; alan ve lucy yeter. ciddi bir durumla karşı karşıyayız. birbirinizi özlediğinizi neden kabul etmiyorsunuz artık. böyle iğnelemeler yerine.
    ben; o'nu özlemedim. kendi kişisel çıkarları uğruna bizi sonsuz cehenneme hapsediyordu.
    lucifer; ne yani ısınma sorununuz olmayacaktı.
    müge; yeter!

    bir süre sessiz kaldık yine, ardından müge big four ile görüşmek istediğini söyledi.
    aklındakini bilmiyorduk ve koşulsuz kabul ettik.

    tekrar şehrin dışındaki o arazide uyandık.
    merlin'e dönüp baktık. ne kadar oldu dediğimde 8 saniye diyecevapladı.
    zaman kavramı çok farklıydı hala.

    ben; big four'a ulaşmamız gerek merlin.
    merlin; dua edin o halde ben artık gitmeliyim.
    ben; böyle yapınca cool olmuyorsun.
    merlin; 4000 küsür yaşındayım, cool olma zamanım biraz geçti sanki? gidiyorum.

    merlin gittikten sonra müge impalann kaput bölümüne oturdu, ben de arabadan bira açarak ona verdim. yudumlarken olan biteni düşündük. yine yeniden u kaos içindeydik. ama bu sefer kendimiz seçmiştik. lucifer'i oradan kurtarmamız gerekti ama nasıl olacağını bilmiyorduk.

    müge; doğrusu dua etmeliyim, cebrail ile konuşmam gerek. lucifer'in anlattıkları ne kadar taraflı bilmiyorum. belki gerçekten başka şeyler de vardır.

    müge bir kaç adım bozkırın içine doğru yürüdü, ardından içinden dua ettiğini belli ederek gözlerini kapadı. hava artık kararmıştı. tekrar yanıma geldi ama hiçbir şey yoktu ortalıkta. cebrail gözükmemişti. tekrar arabaya bindik, farları yaktığımız an karşımızda bir gölge belirdi.
    farları gölgeleyecek bir ışık hüzmesi kendini belli etmeye başladığında bunu cebrail olduğunu anlayıp indik.
    ···
  5. 5.
    +60
    cehennem'de bir süre yol aldıktan sonra dmitri shostakovich'in waltz no 2 parçası kulağıma geldi.
    https://www.youtube.com/watch?v=mmCnQDUSO4I

    cehennemde bunu dinleyecek lucifer'den başka arıza olacağını hiç sanmıyorum dedim içimden ve müge'yi de alarak oraya yürümeye koyuldum. müzik yükseldikçe içimdeki eminlik artıyordu.
    ve kendimi epey tanıdık birine bakarken buldum 2 yıl sonra.

    marilyn monroe'ya el masajı yaptırırken, audrey hepburn'un elinden üzüm yiyen biri vardı.
    tabii ki lucifer.

    ben; pek cazalandırılmış gözükmüyorsun? (sesimi duyar duymaz gülümseyerek yerinden kalktı ve bize doğru adımladı.
    lucifer; tekrar selam. özlendim mi?
    ben; hayır.
    müge; evet (diyerek sarıldı)
    lucifer; cennetten kovuldum.
    ben; ilk olmamıştır.
    lucifer; bu sefer çok kötü kovuldum.
    ben; arkadan eşyaların mı atıldı. (müge güldü)
    lucifer; her neyse üzüm ister misiniz?
    müge; şu geçen salvador dali mi? ve elinde neden senin gömleklerin var.
    lucifer; ütü işlerini hallediyor.
    ben; çok yaratıcı.

    lucifer; her neyse sizi buraya çağırış amacım çok başka.
    müge; nedir ?
    ben; tanrıyı devirmek istiyorsun.
    lucifer; tam üstüne bastın.
    ben; uyan artık, denedin olmadı, değişmelisin.
    lucifer; ne yani her şeyi bırakıp kuşadasına mı yerleşmeliyim?
    ben; her şeyi kaybetmene rağmen espri anlayışını kaybetmemişsin. bozcada daha iyi.
    müge; şu tanrıyı devirme safsatandan vazgeç ama yine de buradan kurtulman gerek.
    lucifer; kabul.

    bir gram bile değişmemişti. evrenin en büyük hergelesi.
    ne yapacağımızı düşünmeye koyulduk. evet tanrıyı devirme fikri saçmalıktı ama yine de burada kalmamlıydı.
    ···
    1. 1.
      0
      Rezzzzzz
      ···
  6. 6.
    +53
    müge ve ben o gece güzel ve huzurlu bir uykuya daldık.
    gece yer yer üstünü açtığında kapatıyor, uyuyuşunu izlemeye koyuluyordum.

    bilirsiniz bazen biri gelir, ve sahip olduğunuz her şeyi yıkıp yeni bir sen yaratır sizden.
    kişiliğimiz, anılarımız, travmalarımız, geçmişe dair ne varsa onun elinde güzel bir şekil alır ve bir anlam kazanır.

    sabaha karşı uyandığımda müge'yi kahvesini yudumlarken gördüm.
    yanına kadar adımlayıp duvara yaslandım. iki kolumu bağlayarak; ne düşünüyorsun diye sordum.

    müge; aslında bir yol var... (o anda yağmur çişelemeye başladı)
    ben; aklından geçen nedir?
    müge; lucifer 2 yıl önce cehennemin kapılarını açmıştı biliyorsun.
    ben; evet.
    müge; biz de dahil aslında doğal şekilde hayatta kalmayan birileri serbest kaldı böylelikle.
    ben; cehenneme geri dönmeyip dünyada kalanları kast ediyorsun?
    müge; tanrı onları muhtemelen lucifer'in geri yerine koymasını bekledi ama lucifer yapmadı.
    bu nedenle araları açıldı ve sonunda lucifer o'na suikast girişiminde bulunup cennetten kovuldu.
    ben; zekandan etkilenmediğim tek bir dakika yok. bu kadar parçayı nasıl birleştirdin.
    müge; ve tam da bu yüzden bizim lucifer'in yapmadığını yapıp kaçanları yerine geri koymalıyız.
    ben; sonra da tanrı'nın bu iyiliğimiz karşılığında luci'yi serbest bırakmasını umacağız? öyle mi?
    müge; öyle.
    ben; cehennemden kaçanları oraya geri koymak? bu hayatımızda verdiğimiz en tehlikeli en saçma karar olabilir.
    müge; yani ne diyorsun?
    ben; hadi yapalım şunu...
    müge; rock me baby

    https://www.youtube.com/watch?v=e68c6whsO_E
    ···
  7. 7.
    +51 -2
    cebrail'in silüeti artık yüzünü belli edecek kadar azaldığında, gözlerimize iri gözleri kitlendiğini fark ettik.

    cebrail; bu sefer bu işe hiç bulaşmamalısınız. (dedi tok bir sesle)
    müge; lucifer'in yaptığı affedilemez ama cehennemde kalmak zorunda değil
    cebrail; buna efendimiz karar verir.
    ben; lucy big four hakkında haklıydı. fazla sıkıcı olduğunuz oluyor.
    cebrail hiddetlendi gök gürledi ve üzerime doğru bir kaç adım attı.

    cebrail; sözlerinize dikkat edin genç adam, karşınızda aleade biri yok.
    ben; gel müge, burada bizim için bir şey yok. diyerek onu aldım ve görüşmemizden sonuç çıkmadan. arabaya atladık.

    radyoyu açtım bu çalıyordu; https://www.youtube.com/watch?v=nrIPxlFzDi0

    tekrar şehrin içine yol aldık.
    ···
    1. 1.
      0
      lucifer'in yaptığı affedilemez ama cehennemde kalmak zorunda değil ne demek aq sanki karınca öldürüyo cohonnomdo kolmok zorondo doğol gibtir lan ordan şeytan diyonuz lan şeytan cehennemde kalmıcakda nerde kalacak aq tövbeestağfurullah tövbeee
      ···
  8. 8.
    +51 -2
    müge ile bir bara çekip biraz içmeye karar verdik.
    olanları düşünecek, bir yandan da tekrar bu büyülü dünya içinde olmanın hazzını soğuk bir içkiyle taçlandıracaktık.

    grup canlı performansını yaparken masalardan birine oturduk.
    dans eden insanlara çarparak zor yürünebiliyordu, bu yüzden bağırarak konuşmak zorundaydık.bazen duyamıyordum bile o'Nu.

    ben; ee şimdi ne olacak?
    müge; cevap merlin.
    ben; nee? cevap ben miyim?
    müge; merlin.
    ben; neden ben??
    müge; ihtiyar hergele.
    ben; ha merlin.
    müge; evet.
    ben; öteki tarafla ilgilenirken aşırı ciksi oluyorsun.
    müge; işe odaklanalım. (gülümseyerek)

    tişörtünden tutup kendime doğru çekip öptüm. sonra düşünmeye devam ettik. müzikten dolayı bağırmaya devam ediyorduk.

    müge; onu kaçırmanın bir yolu olmalı?
    ben; merlin...
    arkamızdaki değişik adam; pardon bağırarak konuşuyorsunuz da her şeyi duydum. dahil olmak istiyorum (bağırarak)
    ben; ne?
    değişik adam; dahil olasım var, bunlar gerçek mi?
    müge; hayır biz dizi çekiyoruz.
    değişik adam; o zaman yazık oldu.
    ben; adın ne senin?
    değişik adam; fahri.
    ben; dön önüne...

    müge; çıkalım mı?
    ben; çıkalım.

    arabaya atlayıp deniz gören, teras katındaki evimize sürdük.
    artık aynı evde yaşıyorduk. bu his gerçekten mükemmel.
    sevdiğiniz insan ile aynı çatı altında yaşamak, her anını görmek bilmek ve hissetmek enteresan ve harika.

    eve girdikten sonra müge üçlü koltuğa kendisini bıraktı, bir kaç saniye geçmeden onu oradan alıp yatağı bıraktım, üstünü örttüm, yanına uzanıp konuşmaya devam ettim.

    ben; sence gerçekten dahil olmalı mıyız?
    müge; bilmiyorum ama istiyorum bu ilginç.
    ben; merlin'i bulmamız gerekecek yine, çözüm varsa ondadır.
    müge; ışığı kapatır mısın?

    aylar boyunca devam edecek kaos sürecinden önceki son huzurlu uykumuza daldık...

    https://www.youtube.com/watch?v=zAaJzTWX_Io
    ···
    1. 1.
      0
      Hhcxswwwssssxc
      ···
  9. 9.
    +49 -1
    sünnetime katıldım
    ···
    1. 1.
      0
      bi susun amina koydugum köylü varoşları sözlukten hemen defolun gidin size mi kaldi entry girmek
      ···
  10. 10.
    +45
    müge ile sırbistan'a doğru doğan güneş ile birlikte yol aldık.
    kırmızı impala asfaltın üstünden ufka doğru kayıp giderken,
    başkent belgrad'a vardık. o sırada merlin'den bir mesaj aldık.

    ben; ne yazmış ihtiyar?
    müge; bir dakika gülmem için vakit lazım.
    ben; ne oldu neye gülüyorsun.
    müge; merlin'in whatsapp kullanmasına.
    ben; ciddi misin?
    müge; profil fotoğrafında ise yakın çekim bir selfie'si var.

    bir süre buna güldükten sonra mesajı okudu.

    ''belgrad'ın kuzeyinde adresteki köyde bir adam var, o'nu bulmanız sizin için daha güvenli.
    kaçakları cehenneme göndermek zor bir iştir. her zaman şans faktörü yanınızda olmayabilir bulun o'nu, ismi leandros''

    müge ile vakit kaybetmeden şehrin kuzeyine doğru yol aldık.
    ···
  11. 11.
    +45
    güneşin doğuşunu izledik bir süre terasta, üzerimize düşen ışık hüzmeleri onun saçındaki kumral telleri açık ediyor, gözlerine farklı bir güzellik katıyordu. elindeki kahveyi alıp öptüm o'nu.
    daha sonra merlin'e ulaşmamız gerekti. bir irtibat numarası vardı, lakin bu ihtiyar istemeyince bulunamıyordu.

    müge o'nu aramak için içeri geçti, daha sonra telefonu kulağı ve omzu arasında sıkıştırarak tutar halde, elinde kağıt kalemle tekrar yanıma geldi. kağıt kalemi bana uzatıp telefondaki ile konuşmaya devam ediyordu. gözleri ile not al dercesine bir bakış atıp, bir adres verdi.

    ben; ne yapacağız bu adreste.
    müge; bir şey yapmayacağız ihtiyar kahvaltıdaymış. sonra günü orada geçirecek. şehre epey uzak bir dağ evi.
    ben; yol ne kadar sürüyor?
    müge; normal araçlarla 8 saatten fazla, lucifer'in kırmızı impalası ile çok daha kısa.

    daha sonra vakit kaybetmeden giyinip çıktık.
    arabayı müge kullandı, ben ise cehennemden kaçanların listesini çıkarmak üzere impala'Nın
    torpidosundaki siyah deri defteri inceledim. lucifer her ne kadar doğaçlama takılsa da uzun vadede hep planlı çalışmış biriydi.
    ···
  12. 12.
    +44
    https://www.youtube.com/watch?v=yfYxAIjVENM

    kuzeydeki bu ufak kasaba köy tarzı yere vardığımızda derme çatma evlerin içinden bize
    gözlerini diken halkı gördük...
    köyde değişik bir sis ve bununla beraber bir depresiflik hakimdi.
    sanki tüm dünyadan kopuk, ayrı bir hayatları vardı.

    pencerelerden birine yaklaşıp leandros dedim. dillerini bilmediğim ve onların ingilizce
    bilmediğini düşünerek elimde olan tek şey bu isimdi.

    yaşlı kadın parmağıyla köyün çıkışındaki, muhtemelen 500 yıldan eski, yarısı yıkılmış bir şatoyu işaret etti. orta çağdan kalma bu şatonun geniş ve kasvetli bir bahçesi, uzun ve heybetli demirleri
    ve bir kraliyet arması vardı.

    müge korkmuş olacak ki koluma iyice yapıştı.
    bu şatoya doğru ilerleyişimizi sürdürdük.

    kapısına geldiğimizde bir şahin penetre yaparak önümüzden geçip gitti.
    şatonun kulelerinden birine kondu ve bize bakmaya başladı.

    daha sonra kapıyı açıp içeri adımladık. yabani otlar bahçenin her yanındaydı, yer yer ıslak toprağa batan ayaklarımız müge'yi tedirgin etmişti. sonunda dev ahşap kapılarına vardık bu gtik şatonun.

    kapılara var gücümle yumruk atarak duyulmayı bekledim.
    daha sonradan kapılar büyük bir gıcırdama ile açıldı, taş, soğuk ve büyük mermer sütunların oldu bir salona açıldı, ışık hüzmeleri pencerelerin motifleri arasından yer yer hoş bir aydınlık sağlamıştı.

    adımlarımız şatonun içinde yankılanırken, verdiğimiz nefes buharlaşıp uçuyordu soğuktan.
    daha sonra elinde eski ahşap bir kadeh, üzerinde uzun siyah bir kürk ile leandros indi.
    sert bakışlı durgun biriydi, adımları ağır ve sağlamdı.
    kumral saçlarının arasından yer yer beyazlar alnının bir kısmına düşmüştü.

    bize soğuk ama nazik bir ses ile hoşgeldiniz dedi.
    tüm merakımızla karşılık verip o'nu takip ettik.
    ···
  13. 13.
    +36
    --spoiler--
    yarın akşam devam edeceğiz iyi geceler.
    --spoiler--
    ···
    1. 1.
      +2
      Bu sefer Tek de bitirirsin inşallah
      ···
    2. 2.
      +2
      Aynen umarım tekte bitirirsin senin hikayeletin gerçekten harika önceki sezon mükemmeldi ama sonu yazık oldu bu sefer kimseye kulak asmaman dileğiyle *
      ···
    3. 3.
      0
      Rezzeros1
      ···
    4. 4.
      0
      Tek de bitirmen dileğiyle
      ···
    5. diğerleri 2
  14. 14.
    +36
    https://youtu.be/xacflWZig8c?t=40

    bir süre sonra merlin'in dağ evine vardık.
    öğlen saatlerindeki depresif huzur doğayı yine anlamlı kılıyordu.
    çok geçmeden kapıda ihtiyar gözüktü.
    yanına kadar adımladıktan sonra bize kafasıyla içeri gelin gibisinden bir işarette bulundu.
    bir odanın içindeydik, ahşap duvarı ittiğinde gizli bir bölme açıldı, o bölmeden aşağı uzun bir merdiven iniyordu, bu da başka bir odaya açıldıi etraftaki yağları çakmakla tutuşturduğumuzda oda aydınlandı ve ibranice yazıtların olduğu tabletler önünde eski dünyadan kalma hançer, mızrak ve buna benzer silahlar gördük. cehennemden kaçanlar için kullanılması gerekenler bunlardı.
    ···
  15. 15.
    +35
    oradaki hançerleri ve mızrakları alarak arabaya yükledik.
    daha sonra merlin bizi uyardı;

    dikkatli olmanız gerekir, cehennemde uzun süre kalmış insanlar bunlar, sizin gibi düşünmez, sizin gibi hareket etmezler ve oraya dönmemek için her şeyi yaparlar, ayrıca kurnazdırlar dikkatli olun

    ben; nasıl ölürler.
    merlin; bu hancerlerin ya da mızrakların ya da okun vücutlarının herhangi bir yerini kanatması yeterli.
    müge; nereden bulacağız onları.

    merlin bize daha sonra kendi yaptığı sarımtırak bir harita verdi. epey eski gözüküyordu.
    bir dünya haritasıydı ama üzerinde mürekkebin aşırı koyu olduğu noktalar vardı.
    bu koyuluklar kaçakların olduğu yerlerdi. 10 adet koyuluk sayabilmiştim.
    ···
  16. 16.
    +33
    akşam bir yere çekip yemek yedik, güneşin batışını izledik.
    tartışmamız yerini esprilere bırakmıştı. ikinci hedefin olduğu konumu bulacak sonradan onu da cehenneme gönderecektik. ve tüm bunların sonunda lucy'i kurtarmayı umuyorduk.

    ben; o atışı bilerek yapmadın.
    müge; tartışmayacağım. bir dahaki koyuluk yani kaçak sırbistan'da gözüküyor. 1500'Lerde yaşamış bir politikacıymış. siyasetin temellerini oluştursa da dürüstlük ilkesini tamamıyla yok eden bir sistemin mimarı.

    ben; tahmin edebilir miyim?
    müge; buyrunuz.
    ben; kaçak adam niko machiavelli.
    müge; tam olarak o...
    ben; eğlenceli olacak.
    müge; uyumamız gerek.

    artık girdiğimiz bu yol bize bir şey hatırlatmıştı, her ne kadar riskli tehlikeli ya da anlaşılmaz olsa da, biz bunların hepsini seviyorduk. monotonluk, bizi öldürüyordu, biz de ölümün kıyısında diğer taraf ve dünya arasında yürümeye dönmüştük tekrar.

    ölüleri gömdük, yol uzun güneş soğuk...

    https://www.youtube.com/watch?v=Sv6dMFF_yts
    ···
    1. 1.
      0
      Assassins creedde vardı bu bin niko
      ···
  17. 17.
    +32 -1
    https://youtu.be/z7rxl5KsPjs?t=19

    leandros'un şatosunda sabahın ilk ışıkları ile pencerelerde gezen şahin ve kargaların tıkırtıları ile uyandım, o sırada müge'nin yanımda olmadığını fark edince hızla odadan çıktım.

    gece kapalı olan ama o an açık olan kapıların izini sürerek şato içinde seslenerek müge'yi aradım.
    uzun bir taş koridor sonunda onu buldum, önünde ahşap bir sandık vardı.
    müge sandığı açmış ve içine bakıyordu.

    bana endişe ve merak içerisinde bakarak gelmemi söyledi.
    sandığın içinde giysiler, değişik parfümler ve çokca insan saçı vardı.
    farklı renklerde, farklı kişilere ait...

    o sırada leandros'un ayak sesleri yankılandı merdivenlerde, hiddetle yanımıza gelip kılıcını çekti ve bize doğrulttu. ben müge'nin önüne geçerek indir onu dedim.
    gözleriyle çekilin oradan işareti yaptı ve odadan çıktık. o ise bir süre daha orada kalıp arkamızdan geldi daha sonra...

    ben; bu kadarı yeter. bize nasıl yardım edeceksin.
    leandros; size avlanırken yardım edeceğim.
    müge; tamam ama nasıl ?
    leandros; her avcı gibi...

    kendi içindeki hesaplarını anlayamamıştık ama o'nu da alarak oradan ayrıldık.
    tekrar belgrad'a vardık. artık kaçak machiavelli'yi bulma zamanıydı.
    ···
  18. 18.
    +31
    leandros inerek kendi başına ara sokaklarda kayboldu biz ise
    machiavelli'nin bulunduğu apartman dairesine doğru yola koyulduk.

    apartmanın merdivenlerden silahlarımızı(hançlerleri) hazırlayarak çıktık.
    kapısını ufak bir telle açıp içeri girdik.
    etrafta kimse gözükmüyordu, bir süre adımladıktan sonra kafamın arkasında bir silahın soğukluğunu hissettim. bu iş biraz karışacak
    https://youtu.be/O52jAYa4Pm8?t=42

    yavaşça arkamı döndüğümde machiavelli ile gözgöze geldim.
    müge 'yi ise arkama alacak şekilde kolumla çektim.

    ben; tamam şu an sakin olman gerekli.
    machiavelli; beni yok etmeye gelmişken mi?
    ben; sen rönesans'ı avrupada başlatan adamlardan birisin, kitaplarını hep sevdim. (gülümseyerek)
    machiavelli; içeri geçin.

    içeri geçtikten sonra kendisinin işaret ettiği koltuğa oturduk, elindeki silah bile bakıyordu.

    machiavelli; hançerleri rica ediyorum?
    ben; bence buna gerek yok, aile yadigarı onlar.
    machiavelli; esprilerine gülecek halde değilim ver ya da öl.

    hançlerileri kendisine doğru yavaşça attık.

    hepsini aldı ve tetiği çekmeye yeltenirken, müge'nin üzerine kapanıp yere ittim ikimizi var gücümle. yerde iki tur yuvarlandıktan sonra machiavelli'ye hamle yapmak isterken camından diğer evin çatısına atladığını gördüm. yerdeki alamadığı son hançeri alıp peşinden gittim.

    kovalamaca son hızla sürüyor, çatıların üzerinden kendisine yetişmek için var gücümle koşuyor, apartman boşluklarından ötekine atlayarak takibe devam ediyordum.
    ···
    1. 1.
      +1
      Bu gece dunku gece gibi olmasin ustaa
      ···
  19. 19.
    +31 -1
    https://www.youtube.com/watch?v=ktvTqknDobU

    bir yandan son sürat peşine takılmışken bir yandan tartışmaya başladık.

    müge; gözün adamda olmalıydı, hep böyle yapıyorsun.
    ben; öpmeseydin dikkatim dağılmayacaktı.
    müge; senin dikkatin dağılmaya yer arıyor.
    ben; tartışmayalım. ve napıyorsun... müge heyy...

    impala'Nın üstünü açtı, koltuğa basıp kalktı yerinden ve merlin'in bize verdiği okla nişan aldı.

    ben; müge in oradan (bağırdım)
    müge; sarsma arabayı tek atış yapacağım.
    ben; koltuğa basıyorsun, koltuğa basma...
    müge; dikkatimi dağıtıyorsun. (atışını yaptı tabii ki karavana)

    ben; filmlerdeki gibi olmuyor o işler. hayatında ok mu attın.
    müge; bir daha deneyeceğim, yaklaş şuna...
    ben; içinde sıcak bir aşk kadını var zannederken neden legolas çıktı anlayamıyorum.

    müge daha sonra bana bakıp, dişlerini sıkarak bir an için dalgacı olmayı bıraksan, yaklaş şu öndeki araca artık çok kararlı demişti, öndeki araca yaklaştım.

    mge tekrar oku gerdi...

    ben; koltukları yıkatmam gerekecek.
    müge; sus alan sus.
    ben; vuracağını hiç sanmıyorum.
    müge; sus artık... (derken ben gaza basıp araca daha çok yaklaştım o ise dengesini kaybetti, düşerken yaptığı atış milyonda bir tesadüfle gidip adamın ön camından kolunun bir kısmını kesip kanattı)

    müge koltuğa düştü kaçak ve aracı ise taklalar atarak şaranpole oradan da kayalıklara ve ardından denize yuvarlandı. paramparça olmuştu.

    ben; bu atışı bilerek yapmadın.
    müge; bilerek yaptım.
    ben; yalancı.
    ···
  20. 20.
    +28
    kırmızı impala'Nın yolları yutan sihri ile bir süre sonra atina'ya master bar'a varmıştık.
    kapısına çektik. içeriden believer çalıyordu.

    https://www.youtube.com/watch?v=7wtfhZwyrcc

    bara girip oturduk. iki bira alıp adama bakındık.
    bir süre sonra masalardan birinde sarışın bir kadın ile oturduğunu fark ettik.
    defterdeki görünüşüne uyan bir o adam vardı. deron o olmalıydı.

    müge; şerefe (deyip birasını tokuşturdu bardağımla)
    ben; sence şu adam mı kesin.
    müge; uyuyor o ama bakma şüphelenmesin.
    ben; sana bakabiliyor muyum? (gülümseyerek)

    o sırada yaklaştı, deri ceketimi tutup boynumdan ufak bir öpücük alıp 'bakabiliyorsun' diye yanıtladı.

    tekrar masaya baktığımızda sarışın kadının orada olduğunu lakin adamın olmadığını fark ettik.
    bu olmamalıydı. anlamıştı. büyük bir telaşla kalkıp bardan çıktık, etrafa bakındık.
    tam önümüzden son sürat siyah bir bmw ve içinde o adam geçti...
    anlamıştı e kaçıyordu.

    müge bana anahtarı attı, havada yakalayıp aracı çalıştırdım atladık ve peşine takıldık...
    ···