1. 51.
    +5 -2
    sıradaydık yine, yanıma gel dedi... elini omuzuma attı... kulağım okuşamaya başladı... acıktın mı dedi... yok dedim... acıkmadım... bekle dedi. bir telefon daha edeyim yeriz bir şeyler... yok dedim... istemiyorum... telefon edeceğim... tamam edersin dedi... bekle sıramız gelsin edersin... korkuyordum artık... bu kadın benim felaketim olacaktı... bu kadın beni öldürmek istiyor... kaçıracak beni öldürecek... ya da vampir bu... kanımı içecek... ya da konuştuğu adamlar öyle... ne yapacaklar ki bana... param yok... parayı verip kaçsam mı... parasız ne yaparım ki... kaçamam... telefon edeyim anneme... arayayım bi... ne yapıyordur şimdi... kim bilir... ağlıyor mudur... ağlamasın... iyiyim ben... ama korkuyorum...

    telefon sırası bizdeydi... kartı verdi bana ara dedi kimi arayacaksan... kadına baktım... yanımdan git der gibi bakıyordum... anlamış gibiydi... arkasını dönerek ayrıldı yanımdan... kötülük yapmak istese neden ayrılsın ki... iyi kadın bu... başkası bu dediği kim... biz dedi...

    evin numarasını çevirdim... ama son numarayı basmaya çekiniyorum... elim son tuşta basayım mı diye tereddüt ediyorum... bastım...

    çalıyor keşke çalmasaydı... çalıyor... telefon açıldı... açan sibel... hayriye teyzemin kızı... alo dedi... kapattım...

    kimi arayacaktım ki...

    annem neden açmadı... bir şey mi oldu... anam... ne oldu neden açmadı telefonu... demek haberleri olmuş... herkes bizim evdeydi... babam nerede acaba... otogara gitmitir de ya dolmuş durağına, simsarla konuşmuş mudur? polislere haber vermişlerse yolu keserler...

    bir daha arayayım...

    keşke aramasaydım...
    ···
  2. 52.
    0
    bir not daha düşelim mi...

    http://fizy.com/#s/110fse

    :(
    ···
  3. 53.
    +9 -1
    ahize kulağımda... numaraları çevirdim, biraz önceki gibi bir korku yok ama... sibel çıksa da annemi isteyeceğim... ne olduğunu çok merak ediyorum... çalıyor telefon... ilk çalışı bitmeden tırık sesini duydum... açmıştı biri...

    annemdi, güzel anam...

    casss dedi, oğluuuum...

    casss sen misin yavruummm...

    yavrum konul annnnnnemmmmm, konuşşşş. gülüümmmmm...

    ağladım, gözlerimi kapadım... ağladım... annem de ağlıyor... ben de... o sesli ağlıyor ben sesimi saklamaya çalışıyorum...

    cass diyor ağlıyor, cass diyor ağlıyor... ağlıyorum ben de... istemsizce garip sesle çıktı boğazımdan... ağlamamak için kendimi tutuyordum ama o sesi durduramıyordum...

    annem ciddileşti, söyle yavrum neredesin... söyle... baban sana kızmayacak söyle... amcan gelsin alsın seni...

    baban kızmayacak yavrum, hadi konuş... konuş canımın içi konuş... hadi aslanım neredesin söyle...

    ağlıyorum ben, konuşamıyorum...

    annnnneeeee dedim...

    bir kere...

    sesimi duyar duymaz annemin figanı kulaklarımı deldi...

    kapattım telefonu...

    hayatımın hatası o telefonu kapatmak olmuştu...
    ···
  4. 54.
    +4 -1
    bir not daha düşelim mi...

    annem için, güzel anam...

    http://fizy.com/#s/1aijlk

    :(
    ···
  5. 55.
    +4 -1
    kitap diyen kim lan, kitap okumaktan nefret ederim dıbına koyayım ki toplasan bu yaşıma kadar okuduğum kitapların sayısı 2'yi geçmez yaşım da 30...
    ···
  6. 56.
    +7 -2
    ahizeyi yerine koydum, ahizeyle beraber başımı da koydum... ahizeye sarılmış ağlıyordum... hıçkıra hıçkıra ama gözyaşımın tadın damağımdaydı... tuzlu gözyaşların gücü beni kendime getirememişti bu sefer... ağlıyordum... kusuyordum bütün zehrimi... korku, kadın , otobüs umurumda bile değildi... annem ağlıyordu... ben ağlıyordum... artık hayatımda annem olmayacaktı... sarmayacak ve öpmeyecekti... yarımdım ben... ekgib... ekgib... yok gibiydim... yüzümle bastırdığım ahize yere düştü... sonra bir el ensemi okşamaya başladı... biliyorum o kadındı... göğsünde hz isa'yı sallandıran kadın... gavurdu o... ben onunla konuştuğum için bütün bunlar başıma geliyordu... konuşmayacaktım... elini ensemden itekledim... ağladım... o da annem gibi yine koydu elini... o an daha çok ağladım... gel dedi, gel çocuk... döndüm... gözyaşımı sildi... çekti beni, sarıldı... ağlama dedi... ağlama... istersen göndereyim seni... ister misin... sustum... gel dedi... kafeteryaya zütürdü beni... masalarda sürahi vardı... bir sürahiyi alıp, eline su döktü yüzümü yıkadı... alnıma su serpti... enseme de sürdü... korkma dedi... hıçkırık tutmuştu beni... gözyaşım durmuştu belki ama terliyordum... gel dedi... oturdu bir masaya... beni de yanına oturttu... göndereyim mi dedi... söylerim buranın sahibine seni giden bir otobüse koyar gidersin annene ister misin dedi...

    bilmiyorum dedim, sustum...

    tamam dedi, bir bardak su doldurdu al bunu iç dedi...

    içtim...

    bir daha sordu...

    göndereyim mi seni?
    ···
  7. 57.
    +7 -1
    @847 kardeşim neden böyle davranıyorsun, neden yalan atayım... elime ne geçecek? kitabımı mı basacaklar... biraz mantık konuşsan benim de şevkimi kırmasan zaten zor bela yazıyorum ki anlatırken o anları tekrar tekrar yaşamak ne demek sen bilmezsin ama ben bilirim.
    ···
  8. 58.
    +8 -1
    hayır dedim, dönmeyeceğim... ben seninle geleceğim... tamam dedi kadın, üzülme artık... sil gözyaşlarını... karnın aç mı... yok dedim... aç değilim dedim... olur mu öyle gel dedi... yemek alalım... kalktık, içeri girdik... ben masaya oturacağımızı sanıyordum ama öyle değilmiş... kadın önde ben arkada... demirden bir setin önünde bekledik... iki tepsi çıkardı birini önüne koydu diğerini benim önüme, çatal, kaşık, peçete ve ekmek, ekmek koydu tepsiye ... ekmek poşetin içindeydi... yürümeye devam ettik... ne yersin dedi... bir şey istemem dedim olur mu öyle şey... bana tas kebabı ve pilav aldı... kendine sadece çorba aldı... yürüdük... kemalpaşa tatlısı koydu benim tepsiye... ... bana fanta aldı... kasaya geldik... ben cebimden parayı çıkardım... koy dedi paranı cebine olmaz dedim... saçlarımı okşadı hesabı verdi... tepsileri aldık dışarı çıktık... biraz önceki masaya oturduk yine... o oturmadı... sen yemeğini ye ben geliyorum dedi... çantasından telefon kartını çıkartarak bana gösterdi... telefon etmem gerekiyor dedi...

    başımı sallayarak tamam dedim...

    kadın telefon açmaya gitti...

    ben artık hiçbir şey düşünmüyordum... yemeği de yiyemedim... iki üç kaşık tas kebaptan biraz da pilav yedim... tatlıyı bitirdim... suyu mu içtim... kadının çorbası bekliyordu... kadını göremiyordum ve telefonda ne konuştuğunu merak ediyordum... çok geçmeden kadın geldi... yememişsin bir şey dedi... aç değilim dedim... iyi dedi tatlını bitirmişsin... gülümsedim... o da gülümsedi... çorbasını içmeye başladı...

    sen ne iş yapıyorsun dedim...

    ben dedi, kuyumcuyum... kapalıçarşı'da kuyumcu dükkanım var... dedi... kapılaçarşının ne olduğunu bilmiyorum ama pasaj sanmıştım...

    peki ben ne iş yapacağım dedim...

    bana yardım edersin dedi...

    ben anlamam ki dedim...

    öğrenirsin dedi...

    benden ne istiyorsun... benden başka kimse yok mu yanında çalışacak... neden ben... bana neden yardım ediyorsun sen ya dedim... sıkıldım... artık... neden bana yardım ediyorsun...

    peçeteyle ağzını sildi...

    bak çocuk dedi...

    sana otobüste de söyledim... benden sana bir zarar gelmez... birazcık sabır etsen de istanbul'a gitsek ha...

    ne dersin?

    sustum, peki dedim...
    ···
  9. 59.
    +8 -3
    kadın çorbasını içti, bir sigara yaktı... sigarasını içerken siz kaç kardeşsiniz dedi... 3 dedim... sen misin en büyüğü... evet dedim... başka erkek var mı dedi... sadık var dedim... benim küçüğüm... 2'e geçti dedim... diğeri kız mı dedi... evet dedim... adı elif... güzel dedi... annen çalışıyor mu dedi... hayır, babam çalışıyor dedim... ne iş yapıyor baban... hademe dedim... hizmetli mi dedi... o ne dedim... okulda mı çalışıyor baban dedi... evet dedim... tam o sırada bizim otobüsün muavini kafeteryanın ortasında ağzında kürdanla istanbul yolcusu kalmasın dedi... kadın kalktı ben de kalktım... otobüse doğru yürüdük... kadın sigarasından son bir fırt alarak sigarayı attı... istersen sen yerime otur dedi... oradan sıkıldıysan yok dedim ben iyiyim böyle... peki dedi... otobüs hareket etti.. ben yine camdaydım... dışarıyı izliyordum... kadın kuyumcu... zengindir... anneme bilezik alırım... belki ben de zengin olurum... annem ne yapıyor acaba... telefon direkleri hızlıca geçiyor sayamıyorum... arabalar geldiğim yöne doğru gidiyor... biz gidiyoruz... kadın neden beni önemsiyor ki... küpe de alırım anama... hatta yollarım zarfın içinde... mektup yazarım koyarım içine... iyi kadın kendi verir zaten... annem sevinir... babam... babam kızmış mıdır... ne yapıyorlar acaba... muavin kolonya dağıtmaya başladı... birinci koltuk ikinci koltuk derken yine sıra bizde... kadının ellerine döktü , sıra bana geldi ben de ellerimi açtım ama dökmedi benim saçıma döktü... umursamadım... dışarıya bakmaya devam ediyordum... kuyumcu kadın... kötü kadın değildir... ama gavur... ben allahı seviyorum... iyi de adı meryem... belki süs diye takıyordur...

    kadın kitabını çıkardı, hayatımı giben kadın yanı başımda kitap okuyordu... bense telefon direklerini sayıyordum...

    kuyumcuydu kadın, zengindi...

    keşke olmasaydı...
    ···
  10. 60.
    +6 -3
    yanağım camda... gelen geçen arabaları izliyorum... hayaller kuruyorum... kuyumcu dükkanının sahibiyim... tonlarca altın var... emrimde çalışan insanlar... annemi, kerdeşlerimi yanıma almışım... güzel bir hayatımız oluyor... hayalde olsa mutluluğun resmini otobüsün camında çiziyorum... hafifçe uykum da geliyor... kadın yanı başımda yine yakmış sigara içiyor... otobüsün içi sigara kokuyor... uykum geliyor... uyumak istemiyorum...

    uyandığımda başka bir şehirdeydik... kadın sen inme dedi... sigara içip geleceğim ben dedi... dinlemedim.. ben de onunla gittim... o sigarasını yaktı ben de diğer insanlara bakıyorum... otobüslerden inenler, binenler... bazılarında sevinç bazıların da hüzün... bense sadece merak ediyordum... istanbul nasıl bir yer... kapalıçarşı dediği yerde ben ne iş yapacağım... nerede kalacağım... yerdeki bir taşla oynuyorum... kadın evli mi? kocası nasıl biri acaba... taşı otobüsün altına fırlattım... kadının yüzüne baktım... korkulacak bir şey yoktu ama boynunda hz isa vardı... kadının bir eli belinde diğerinde sigara... düşünüyor... o da düşünceli... ben de... çocukları var mı? kim bilir...

    evli misin dedim...

    evet dedi...

    çocukların var mı...

    evet dedi...

    keşke olmasaydı...
    ···
  11. 61.
    +7 -3
    tekrar otobüse bindik... saat 5'i geçmişti... istanbul'a ne kadar kaldığını bilmiyordum... neredeydik... nerede ineceğiz hiçbir fikrim yoktu... kadın 7 gibi orada oluruz demişti... kadının dediği yer istanbul'sa az kalmış... bizi alacak olan ismet kim... kadının nesi oluyor... bilmiyorum... kadın yine gözlüklerini takmış sigara içiyor... yine o kitabı okuyordu... ben onu izliyordum o bunun farkında değildi... ya da farkında değilmiş gibi davranıyordu... kitabı kapattı... elini kaldırdı... sonra arka tarafa baktı... elini indirdi... muavin geldi... su istedi muavinden... muavin elinde 2 suyla geldi... ikisini de aldı kadın birisini bana verdi... suyu içtim o da içti... bana döndü...

    bak çocuk dedi, gideceğimiz yer senin memleketine benzemez... sana uzatılan bir el olmasa orada yaşamak zordur... hele hele senin gibi çocuklar için daha çok zordur... maazallah kötü insanların eline düşersen kötü yola düşebilirsin dedi... ben kötü değilim ki neden kötü insanların eline düşeyim dedim... kötü olmadığını biliyorum dedi... kötü olsaydın şu an senin yanında ben oturuyor olmayacaktım... ya da sen benim yanımda oturuyor olamayacaktın... hayat insanlara çoğu zaman eline geçmeyecek fırsatlar verir, bazıları değerlendirir, bazıları değerlendirmez... ben sana istanbul'a vardığımızda hayatında göremeyeceğin fırsatlar sunacağım... olur da değerlendirirsen kendi hayatını da kurtarırsın, aileninkini de dedi... nasıl dedim... sabret dedi... sabret...

    sadece sabret...

    haklıydı, bana sunduğu o fırsatları hiç kimse sunamazdı belki ama keşke o da sunmasaydı...
    ···
  12. 62.
    +8 -4
    sol elim yanağımda dışarıyı izliyordum... beni nelerin beklediğini bilmesem de ümitliydim... bir insanın ümitli olması mutlu olmasına yeterdi belki ama o an ümitli olmam, mutlu olmama yetmiyordu... korku da vardı o ümitli hallerimdee... bir anlık sinirle yaptığım onca sabuklama beni nereye zütürecekti... bilmediğim bir şehir... tanımadığım bir kadın... ve bilmediğim bir hayat... hayallerim güzeldi... peki ya gerçekler... gelecek olan her neyse güzel olsun istiyordum... meryem iyi kadın olsun... ben zengin olayım... babamı alt edeyim... serseri dediği oğlu bütün adamlığıyla karşısında dursun... dimdik... utansın babam... adamlığımdan utansın... yüzüme bakamasın... bir baba, oğlu büyük adam oldu diye utanır mı ki... utanmaz benim babam, bilirim utanmaz... olsun ben yine de gider öperim elini... otobüs ilerliyor... yanağım camda... omuzumda mereyem'in eli...

    bak dedi, istanbul'a geldik...

    otobüsün ön camından baktım... gösterdiği yerde bir şey yoktu... hani nerede dedim... şu an istanbul'dayız dedi... biraz sonra köprünün üzerinden geçeceğiz dedi... arada bir de saçlarımı okşuyordu... ben iki koltuğun arasından ön camdan bakmaya çalışıyordum... yüksek binalar vardı ama onlar da seyrekti... bizim küçük ilçemiz bile istanbul'dan büyüktü...

    merakla bekliyordum... çok geçmeden otogara girdik...

    e hani köprüden geçmedik dedim... bu bizim ineceğimiz yer değil dedi... biz bir sonraki yerde ineceğiz... burası neresi dedim. istanbul dedi...

    bu arada denizi de ilk orada gördüm... martıları da... leylek sanmıştım önce ama çok sonra martı olduklarını öğrenecektim...

    indik otobüsten, meryem bir sigara yaktı... ben de yine yanında... tuvalete gideceksen gidelim dedi... yok dedim... sigarasını içiyordu... bavullarını alanlar, sarılanlar... annem ne yapıyordu acaba... öğrenmiş midir? sanmam... peki ya babam... polise gitmiştir kesin...

    çok geçmeden bindik otobüse...

    köprüden geçecektik, yeni bir hayata... bizi karşılayan ismet nasıl biriydi acaba... ya meryem'in kocası.. ya beni kabul etmezse...
    ···
  13. 63.
    +13 -1
    duyan da her entryim iki satır sanacak... her yazdığım entrye baksanıza... bir de bitişik yazıyorum yani öyle ayırsam 5 kitap sayfasını bir entryde yazıyorum... size okumak kalıyor ama bana yine o anları yaşamak da düşüyor... içiyorum... ağlıyorum... yazıyorum... biraz da bana hak verin... ben bu hayatta neler neler kaybettim onları bilmiyorsunuz siz ama.. ben kaybettiklerimi şu an tekrar tekrar kaybediyorum...

    neyse, siz kitaptan araklama deyin... sallıyor deyin...

    keşke öyle olsaydı dıbına koyayım...
    ···
  14. 64.
    +4 -2
    banaaaa bana hep banaaaa
    ayrılıklar hep banaaaa
    gidenlerin ardındaaaaan
    bakakalmak hep banaaaaa

    http://fizy.com/#s/12ypkv

    :(
    ···
  15. 65.
    +4 -1
    otobüse bindik, heyecanlıydım... hep tablolardan ya da bayram kartlarından gördüğüm boğaz köprüsünü ilk kez görecektim... otobüs hareket edeli 10 dakika olmuştu... muavin eline tepsi şeker dağıtıyordu... bize de verdi... meryem aldı yine bana verdi... meryem kendi payını da bana verdi... ben yine camdan dışarı bakıyordum... güneş batıyordu... yanımızdan geçen bazı arabalar farlarını yakmıştı bile... köprüye geldiğimizde karanlık olmasa bari... meryem omuzuma dokunarak adımı söyledi... ona baktım... bak çocuk dedi... biraz sonra otogarda oluruz... orada bizi benim yardımcım karşılayacak... karnın açsa önce bir yerlerde yemek yiyelim istersen... sesimi çıkarmadım... acıkmıştım ve artık yemek yemek istiyordum... annemi de merak ediyordum... üzüldüğünü biliyordum ama çok da üzülmez sanıyordum... çabuk unutur... geçer gider... köprüye geldik... bak dedi boğaz köprüsü... büyük büyük arabalar köprünün üzerinden geçiyordu... hem de birçok araç aynı anda... sonra bak orası da kız kulesi... o an çok heyecanlıydım... evden kaçtığımı bile unutmuştum... o an çok güzeldi... çok beğenmiştim... hiç bitmesin istedim... çabuk biten her güzel şey gibi o da erken bitti... meryem eşyalarını hazırlamaya başladı... kitabını çantasına koydu... gözlüklerini çıkardı... ben heyecanlı ve korkulu...

    çok geçmeden tünel gibi bir yerden bir yere girdik... minareden uzun ayaklı köprünün altından yer altına indik sanki... etrafta otobüsler bekliyordu... otogara gelmiştik... meryem bana da hazırlan işareti yaptı... ben zaten hazırdım... otobüs kendi yazıhanesinin önünde durdu... şu an peron deniliyor ama eskiden biz yazıhane derdik... yine en önce inmek isteyen insanları bekledik... biraz seyrekleşince meryem kalktı yerinden ben de kalktım... o yine önde ben arkasında... ön kapıdan indik... sol tarafta bavul sırası bekliyorduk ki yanımıza uzun boylu, 30 yaşlarda bir adam geldi... zayıf ve esmer tenliydi... siyah takım elbise ve beyaz gömlekliydi... önünü iliklemişti...

    meryem geldin mi dedi... evet dedi genç adam... bana dönerek bak bu sana bahsettiğim yardımcım... adı ismet... başını salladı ismet... ben de ona...

    meryem ismet'e bir kart verdi... bavulumu al biz arabanın yanındayız dedi... peki efendim dedi... ismet kötü bir adama benzemiyodu... biz yazıhanenin içine girdik... ön kapıdan çıktık... kapıda onlarca araba vardı... meryem siyah bir arabanın yanında bekledi... çok lüks bir araçtı... çok geçmeden ismet de geldi... arabanın arka kapısını açtı meryem bana bin dedi. bindim... sonra meryem bindi... ismet kapıyı kapatıp bavulu bagaja koydu...

    meryem neden özellikle istemi istemişti ki...

    ismet arabayı çalıştırdı, meryem yemek yiyeceğiz dedi... beyoğluna gidelim dedi...

    ismet peki efendim dedi...

    beyoğlu dediği yer neresiydi...
    Tümünü Göster
    ···
  16. 66.
    +5 -2
    beyoğlu... ne güzeldi ismi... padişahın memleketi sanmıştım duyunca... sultanlar memleketi... saraylar vardı galiba... kadında zengindi... nerede yemek yiyecektik acaba... osmanlıda kalan saraylardan mı... topkapı sarayıdır kesin... zengin kadın... arabası da güzel... siyah... şoförü de var... ismet'e baktım... esmer olması kötü olması anldıbına gelmiyordu... bütün karalar kötü değildir... iyi bir adam galiba... güzel de araba kullanıyor... ben de alacağım bir gün... plakasını da "sse" koyacağım... ben, elif ve sadık... babama caka atacağım... beyaz alacağım ama... zengin kadın 3 ayda alırım arabayı... yanımızdan arabalar geçiyor... neon ışıklı tabelalar... camdan mağazalar... babam peşime düşmüş müdür... istanbul'da kimsemiz yok ki aklına gelmez... ya biri görmüşse... kırmızı araba da güzelmiş... ne yiyeceğiz acaba... meryem ne yapacak bana... sarayı da ilk kez göreceğim... yer de mi oturacağız... ismet kötü adam değil... ismail meryemin kocası mı... öyle sanırım... kaç çocuğu var meryemin... siyah araba daha güzel onan alacağım... bu aranın aynısından... belki meryem sever beni bunu bana verir... ismail'in ama... olsun severse ikna eder herhalde... arabanın mn tarafındaki saat 8,50'i gösteriyordu... doğruldum... meryeme baktım... bir şeyler not ediyordu... görmek istiyordum... görmek için hamle yaptığımı görünce ajandasını kapatıp gülümsedi...

    -sen bugün beyoğlun'a gittin mi?
    +gittim.
    -ismail mi gönerdi.
    +evet.
    -zarfı teslim ettin mi.
    +evet.
    -dikkatini çeken bir şey oldu mu?
    +hayır ama ziya ağabey 9,30 a kadar orada olsunlar dedi.
    -başka
    +başka bir şey yok.
    -hamit'i gördün mü?
    +hayır.

    pürdikkat konuşmaları dinliyordum... bir şey anlamadım ama bir şeyler olacağının habercisiydi bu konuşmalar..

    meryem çantasından bir sigara daha çıkardı, sigarasını yaktı... bana baktı... çok mu acıktın dedi... hayır dedim... ben hiç aç değilim dedim... yemesek de olur... şey ev nerede... aslında uykum geldi biraz... eve gitsek ya... yok yok dedi meryem... az kaldı zaten... yemek yeyip geçeriz eve...

    ismet arabayı kullanıyordu, araba gidiyordu... saray da olsa ben artık gitmek istemiyordum... gidecektim...

    hayatımı gibecek olan adamı orada görecektim... gidecektim... hayatımı gibecek olanları orada görecektim...
    ···
  17. 67.
    +4 -2
    vay be, o gece anlamadığım onca şey onca ayrıntı aslında herşeyin habercisiymiş... beynimi gibeyim... tüylerim diken diken... ben salağım ya... salağım ben... allah belamı versin... verdi zaten... verdi... asdşlasdmlasdmlkasdlknaskdlasldiasdjasdasdafgdfg dfdfgdfgdfg
    ···
  18. 68.
    +6 -4
    beyler ayrıntıya girmeyin diyorsanız girmem aşağıdaki gibi de anlatırım isterseniz ama benim hikayedeki her şey ayrıntılarda gizli...

    ---
    gidiyoruz ama içimde korku var, işkllenmiştim... hamit ismi pek tekin bir isim değildi... ki gerçekten de değilmiş... ben mola yerinde telefonda konuştuğu adamın yanına gidiyoruz sanıyordum... gidiyoruz tabii ama benim züt yusuf yusuf işte ilk kez o arabada kaçtığıma pişman oldum... ne işin var oğlum dedim... şu an kendi yatağında veya anacığının yanında sıcak yemeğini yiyecektin... ne işin var bu arabanın içinde, zengin olmak sana mı kaldı... pişmandım... ismete baktım yine... direksiyonu çeviriyordu... direksiyonu yana dönderip tekrar aynı yere gelme anı beni yine zengin olma hevesine itmişti bile... kim bilir belki de meryem'in yanında hayallerle gerçekler yer değiştirecekti... neden olmasın...

    bir sokağın köşesinde durduk... arabayı park et sonra da gel dedi meryem... ismet meryem'in kapınısı açtı... ben de meryemin indiği kapıdan indim... sokağa gece düşmüştü... karanlıktı gökyüzü ama bir ekgiblik vardı gökyüzünde yıldız yoktu... oysa bizim orada yıldızlar vardı... şaşkın şaşkın meryeme döndüm... istanbul'da yıldız yok mu dedim... olmaz olur mu dedi meryem... yok dedim baksana, bomboş... ilahi çocuk dedi saçlarımı okşayarak... ben şaşkındım hala... var dedi var, gülerek... ben şaşkın şakın meryemin arkasından gidiyordum...

    karanlıktı sokak, çok yüksek binalar yoktu ama 4 5 katlı binaların olduğu bir sokaktı... ve kalabalıktı... sağımızdan solumuzdan geçen insanlar... bir bayram havası vardı... şaşırmıştım... bu kadar kalabalığı ben hiç görmedim... değişik değişik insanlar da vardı... saçları uzun erkekler... bazılarında küpe bile vardı... sağımdan solumcan geçen insanlara bakarak meryemi takip ediyordum...

    birden kendimi yerde buldum... nasıl olduğunu anlamadım ama sol omuzumda bir felaket ağrı hissettim...
    ···
  19. 69.
    +3 -1
    sağ elimle omuzumu tutmuştum, omuzumda ve sırtımda feci bir ağrı vardı... ve galiba sırtım da fena çizilmişti... meryem de yanımdaydı... o da ellerimin üzerinden omuzumu tutuyordu... boynundaki hz isa ya ilk kez bu kadar yakındım... altındı galiba... meryem gavurdu... ben allahı seviyorum...

    kulaklarımı kontrol etti meryem... gözlerime baktı... elleriyle saçımı kontrol ediyordu... kan arıyordu galiba ama bulamamıştı... ben, bana ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordum... ismet de yoktu piyasada... meryem bir şeyin var mı diye sordu telaşla... ben yok dedim... bir şeyim yok, iyiyim...

    doğrulmaya çalışırken yanımıza bir adam geldi... bir şeyiniz yok ya dedi meryem'e... meryem yok dedi, münasebetsizin biri çocuğa çarptı kaçtı dedi... adam, evet gördüm dedi... kırmızı tişörtlü, siyah pantolonlu biriydi... uzun saçlıydı... buraya doğru kaçtı dedi... gösterdiği tarafa baktım, meryem de bakıyordu... normaldi her şey... kaçan kimse yoktu, kovalayan da...

    insanlar yanımızdan gelip geçiyordu... fakat kimsenin umurunda değildim... o an oracıkta ölsem kimsenin umurunda olmayacaktı... peki bu kadar kalabalık ne içindi... adam da eğildi yanıma... adama dikkatli baktım, siyah takım elbiseli uzun boylu, bıyıklı bir adamdı... saçlarını yana taramıştı... sağ gözünün altında da kegib izi vardı...

    nasılsın dedi, iyiyim dedim... elini enseme koyarak doğrulmama yardımcı oldu... kalkmak istedim ama meryem izin vermedi... kal böyle biraz... tişörtümü sıyırdı meryem, sırtıma baktı... çıx çıx çıx dedi... münasebetsizler... ben elimle sırtımın ağrıyan yere dokunmak istiyordum... yetişmiyordu elim... dokunmak istiyordum ama dokunamıyordum... adam da baktı... merak edilecek bir şey yok dedi... ama canım acıyordu... meryem üstümü temizliyordu... adam meryeme bakıyordu...

    adam bir koluma, meryem de bir koluma girerek beni kaldırdılar... canım acıyordu ama yürüyebilirdim... meryem adama teşekkür etti, adam rica ederim diyerek ayrıldı yanımızdan... ayrılırken de meryem'e manalı manalı baktı... meryem'in gözleri bende yürüyebilecek misin dedi.. evet dedim... yürürüm... ama canım acıyordu... adamın bana neden çarpıp kaçtığını da bilmiyordum... aklıma takılan bir şey daha vardı... neden kimse yardım etmedi...

    meryem kolumda yürüyoruz... sokağın ortasından bir sokağa döndük... bu sakak daha sakindi ama karanlıktı... meryem yavaş dedi... tamam dedim yürüyoruz... hafif aksayarak ama neticede yürüyodum... omuzum ve sırtımda ağrı vardı... sokağın ortasına geldiğimizde bir adamın sokak ortasında yerde yattığını gördüm... meryem'e de işaret ettim...

    ikimizde de panik bir telaş adama yaklaştık...

    o da neydi... yerdeki adam... bu nasıl olmuştu ki...

    imkansızdı bu...
    Tümünü Göster
    ···
  20. 70.
    +7 -2
    nasıl oluyordu bu... bu oydu... biraz önce bana çarpıp kaçan adam yerde yatıyordu... yüzü kan içindeydi... evet oydu... kırmızı tişört... siyah pantolon... uzun saçlı adam... bu o işte... neler oluyordu... nereye düştüm ben... meryeme baktım... meryem adama bakıyordu... sağa sola baktık... kimse yok... sokakta bir biz varız bir de yerdeki adam... meryem bekle dedi... oturttu beni kaldırıma... yerdeki adamın yanına gitti... öldü mü acaba... meryem bana baktı... panikle koştu... ölmüş dedi... koluma girdi... çabuk ol dedi... ben adama bakıyordum... bırak adama bakmayı çocuk dedi... meryem telaşlı... ben korku içinde... meryem telaşlı... meryem neden bu kadar telaşlı... o mu oldürmüş ki adamı... ama hiç ayrılmadı yanımdan... neden bu kadar telaşlı... polis çağıralım diyorum... belki ölmemiştir. ambulans gelsin... meryem çekiyor beni... ilk kez ölü birini görüyordum... ağzı yüzü kan içindeyi. beni bu hale düşüren adam da olsa ölmesini istemezdim... o halde görünce acıyla karışık ürperiyorum... meryem çektikçe çekiyor... benim gözüm de aklım da adamda... yazık da genç biri... sokağı döndük... nefes nefeseyiz... meryem çabuk diyor hala... korkuyorum... bir dur abla dedim... dur... ne oluyor... neden kaçıyoruz biz öldürmedik ki... neden kaçıyoruz... polis çağıralım... durdu meryem... iki omuzumdan tuttu... tamam dedi... çağıralım... sen mi öldürdün ben mi... hiçbirimiz dedim... sana göre... her cinayetin bir maktulü bir de katili vardır çocuk dedi... ikimizden biri katil... maktul ne abla dedim... makul orada yatan dedi... bak ölü olan... evet seç birini... sen mi, beni mi... ben olmak istemem... sen olmak istersen maktul orada git polisi çağır... hoş katil olmadığın ıspatlansa dahi yine de hapse tıkacaklar seni... evden kaçtın, evden para çaldın... işte o an istanbul üstüme yıkıldı... uğruna ailemi terk ettiğim şehir bir bir devrildi üzerime... meryeme baktım... içimden gavur nasılsa dedim... ne bekleyecektim ki... gavur...

    ne yapacaktım şimdi... tuttu elimden meryem... hadi çocuk. hadi yürü... başımızı belaya sokmadan haydiii... yürrrürü diyorum sana... hadi yürü...

    istanbul üzerime devriliyordu... meryem koluma girmiş zütürüyor beni...

    adam yerde ölü...

    omuzumda ağrı...

    bense felakete adım adım yaklaşıyordum... kolumda da gavur meryem...

    gidiyorum da nereye...
    ···