-
1.
+33 -20ben kaçtım dıbına koyayım...
çocuktum tabii, 14'ümü daha bitirmemiştim... babamla aram pek iyi değildi, sevmezdi beni, belki de hiç sevmemiştir bilmiyorum ve galiba hiçbir zaman da öğrenemeyeceğim... neyse konumuz bu değil, son gece... o geceyi hiç unutamadım, anam ağlıyor, babamla arama girmeye çalışıyor ama ne yapsın... o da çok çekti benden... inşallah hakkını helal etmiştir... o gece eve geç gelmiştim, geçmiş zaman şimdi hatırlamıyorum ama galiba saat 12'yi geçmişti... babamın da en sevmediği konu buydu... saat akşam 10 oldu mu herkes evde olacaktı... dediği dedikti... 3 kardeştik... ve en büyüğü de bendim... galiba en çok da bu yüzden bütün azarları ben işitirdim...
eve gelince pencereden babam gördüm, pencere kenarındaki somyada oturmuş sokağı izliyor... beni beklediğini biliyordum... sol eli çenesinde, mavi çizgili pijamalarıyla pencereden bana baktı, elinde de sigara... bir fırt daha çekti sigarasından sonra sigarasını attı ve pencereden ayrıldı...
biliyorum, salondaydı ve beni bekliyordu...
hikayeyi aşağıdaki linkten tek sayfada okuyabilirsiniz...
edit : http://inci.sozlukspot.co...%b1z-m%c4%b1-lan/@cassiel -
2.
+20 -4kapıyı çaldım, ama yavaş çalıyorum... babam geldiğimi duymasın istiyordum, görmüştü beni ama yine de yavaş yavaş çalıyorum... çok geçmeden anam açtı kapıyı, "afferin" dedi, "afferrriinnn" aynen böyle uzatmıştı o kelimeyi, içeri girdim, ayakkabılarımı çıkarıyorum, başım dahil bütün organlarım yerde, yüzüm kaldıramıyorum bile... "saatten haberin var mı" diye sordu, ne var dedim, ahmet'le, mehmet de yeni gittiler, sokağın başındaydık, sanki bir yere gittik dedim... oturduk biraz konuştuk... ne var yani dedim... babanı bilmiyor musun oğlum dedi, üfff anne dedim ama içimde de garip bir korku var... kötü bir şey olacak gibiydi... neyse merdivenleri çıktım, baktım babamın iki eli iki dizinde bana bakıyor... anam da geldi...
herkes suskun, anam babama bakıyor, babam bana, bense yerdeki halının desenlerine...
çok geçmeden somyanın gıcırtısını duydum, babam kalkmış bana doğru geliyordu... -
3.
+19 -5babam tam önümde durdu, bana bak dedi... ses tonu bile heyebtliydi, bakmadım, gözlerimin içine bak dedi. bakmadım, sesinde öfke vardı, sinir vardı, beğenmemezlik vardı ama hiç sevgi yoktu... işte anamla aralarındaki fark buydu, anamın sesinde bile sevgi varken babamda zerresi yoktu... o, yüzüme bak dedikçe ben halının desenlerine bakıyordum... çenemden tutarak gözlerime bak dedi yine... o an bir kere baktım sadece... gözlerinden öfke kusuyordu... belliydi çok sinirlenmişti... neredesin bu saate kadar dedi, sustum, kaç kere söyledim sana, akşam 10 dan sonra herkes evde olacak demedim mi? serseri mi olacaksın başıma? serseri... kızıyor babam ama ben duymuyorum, susuyorum... içimden cevaplar da veriyorum... ama o duymuyor... ben serseri değilim diyorum... dışardaydık, konuştuk diyorum... başka bir şey yapmadık diyorum ama içimden... o duymuyor... duymadıkça da daha da sinirleniyor... eli çenemde hala, bense halının desenlerinde, sonra anam geldi yanımıza... babamın kolundan tuttu, yapma bey dedi, çocuklar uyuyor, uyanmasınlar... yapma dedi...
anam, garip anam... babam, anama hep kızardı, bu çocukları sen şımartıyorsun derdi, sen yüz veriyorsun bunlara... bir gün de kızdığını göreyim kadın derdi... haklıydı babam... anam hiç kızmazdı bize, ne bileyim kızsa da iki dakikalık bir şeydi... onda da üstelemezdik bile, sarıldık mı pamuk gibi olurdu... bütün analar mı böyle bilmiyorum ama benim anam farklıydı biraz...
anam, sabri'nin büyük oğluyla konuşmuşlar, hasan'ında büyük oğulları yanındaymış dedi... sen savun bu oğlunu, koru sen... ben kötü, sen iyi...
evet dedim içinden sen kötü, anam iyi...
zaten ne olduysa ondan sonra oldu... -
4.
+8 -5
-
5.
+16 -5babamın çenemdeki eli çenemin altına indi... bir şey yapacaktı ama ne yapacağını kestiremiyordum... ki hiç dövmezdi ama çok kızardı... zaten sözleri dayaktan daha çok acıtıyordu... hani dövse iyiydi, biraz canım acır, sabah uyanınca unutur geçerdim... ama dövmezdi işte...
bak dedi, bak... yüzüme bile bakmıyor... babasının yüzüne bile bakmıyor... büyümüş de babasının yüzüne bakmıyor... lan dedi, lan ben senin babanım, baban... sabahtan akşama kadar sizler için çalışıyorum, milletin ağız kokusunu çekiyorum. kim için, sizler için... evlatlarım okusunlar adam olsunlar diye ciğeri beş para etmeyenlerin ağız kokusunu çekiyorum be... utan, utan... bir de sen kardeşlerine örnek olacaksın. utan... utan... istemsizce babamın yüzüne baktım... çenemi sıkıyordu... canım acıyordu... umursamıyordum bile, babamın sözleri canımı daha çok acıtıyordu... beyaz sakallarını gördüm, babamın çalışırkenki halleri geldi aklıma, çalışma elbiseli babam, işverenler... okula gidişim, dönüşüm... her şer ama her şey o an gözlerimin önünden geçiyordu... babamın ağzı oynuyordu, belli ki kızıyordu... bağırıyordu da... anama baktım, elleri çenesinde, dokunsan ağlayacak gibiydi... o an ne yaptığımı bilmiyordum, sağır olmuş gibiydim...
babam hiç dövmezdi bizi, keşke o gün de dövmeseydi... -
6.
+14 -5duymuyordum, hiçbir şey ama hiçbir şeyi duymuyordum... anama da bakmıyordum artık... halıya kilitlendim... kırmızı renkli ama üzerinde beyaz çiçeklerin olduğu bir halıydı, eskiydi... çenemden yine tutarak kafamı kaldırdı babam... gözlerini açmıştı... ilk defa babamı bu kadar sinirli görüyordum... bir şeyler söylüyordu ama ben duymuyordum... ses yoktu ama babamın o anki sinirine ve hareketlerine istemiszce ağlayarak cevap verdim... gözlerimdeki yaşlara engel olamadım... yanaklarımdan süzülüp ağzımın orta yerine düştü... gözyaşının tuzlu olduğunu ilk o an anlamıştım... o gecenin bir hatırası da bu... gözyaşları tuzlu olurmuş... tuzlu gözyaşı beni kendime getirmiş, ve babamın heybetli sesi kulaklarımda çınlıyordu... sen dedi, sen bir daha akşam 10 dan sonra bu eve gelirsen seni kapı dışarı edeceğim... kurda köpeğe yem ol da gör... sana verdiğim emeklere yazıklar olsun, sana harcadığım zamana yazıklar olsun dedi. çenemi de sıkıyor... yüzümü havaya kaldırıyordu... anam bey dedi, çocuklar uyanacak dedi... bir daha yapmaz dedi... babam anama zaten hep sensin dedi anama, anama bağırmaya başlayınca gözlerimi olabildiğince açıp babama baktım... babam bunu görecek olacak ki bak dedi, bak oğluna nasıl da bakıyor bana, gözlerini pörtletmiş bana bakıyor... kaşlarımı çattım, dişlerimi sıkıyorum ama hiç yapmadığım şey... babam bana ne yaparsa yapsın ben cevap vermezdim.. susardım... hep de öyle olmuştu ama işte o gece babama ters bakasım tutmuş... babam çenemden elini çekince kızdığımı gördü duracak sandım ama yanılmışım öyle bi tokat attı ki kendimi salonun ortasına yerde buldum... anam üzerimde ağlıyor... ben yanağımı tuttum babama bakıyorum... babam nefes nefese bana bakıyor... panik havası vardı, babam ilk defa dövmüştü beni... ama sözleri kadar acıtmıyordu desem yalan olmaz... ben hala babamın sizler için dediği yerdeydim... cevap veriyordum... benim için bir şey yapma, çalışma... umurumda bile değil diyordum... yerdeydim, anam üzerimde... ağlıyordu...
tam o sırada kapı gıcırtısı duydum... -
7.
+15 -4o panik havasını, o siniri ve o bağırışları bir kapı gıcırtısı durdurmuştu... kardeşlerim uyanmıştı, elif dört, sadık 7 yaşındaydı... elif'in elleri ağzında ağlıyordu... sadık olan biteni anlamaya çalışıyordu, anamın ağladığını görecek olacak ki anama koştu. o da ağlamaya başladı... elif duruyor kapıda... anam gel kızım dedi, ağlama bir şey yok dedi. babam elifin yanına gitti. kucağına aldı... korkma dedi, bir şey yok... abin düştü dedi.. abin düştü... ne kadar da kolay savurmuştu onca şeyi, abin düştü... elif'i kucağına alarak somyaya oturdu, pijamasının cebinden sigarasını çıkararak bir sigara yaktı... ona göre bitmişti her şey... şimdi kızgın olmasam da aklıma geldikçe kızıyorum babama... elif ağlıyor, sadık anamın kucağında, ben salonun ortasında tavandaki lambaya bakıyorum... konuşulanları tasvir etmeye çalışıyorum ve yapmak istediğimi... artık bu evde duramazdım... gidecektim... doğrulup odama koştum... yatağıma uzandım... ellerimle kollarımla yüzümü kapatmaya çalışıyorum ve galiba utanıyordum... evet bu gece kaçacaktım, ama nereye gidecektim... bilmiyorum ama bu evde duramazdım... kaçacaktım...
keşke kaçmasaydım... keşke o kapıdan hiç çıkmasaydım... ve keşke hep babam dövseydi de o salonun orta yerine düşseymişim... -
8.
+14 -3utanıyordum, babamdan dayak yemiştim belki ama utanç o dayağa ait değildi... şu an 30 yaşımdayım va hala o gün ne için utandığımı bilmiyorum... ağlıyordum, ellerimle kollarımla yüzümü kapattım ağlıyorum... çok geçmeden anam geldi, güzel anam, garip anam... senin de değerini bilemedim... bir şey olmaz oğlum dedi, kızıyorum anama... bağırdım biraz, bırak dedim beni... ben bırak dedikçe saçlarımı okuşuyor, saçlarımı öpüyor... yüzümü kapattığım kollarımı öpüyor... öpme diyordum... öptüğü yeri çekiyordum... babandır yavrum, döver de sever de... o da seni sever... işleri ters gidiyor ondan böyle yapıyor, sende biliyosun... ben bir şey bilmiyordum... bildiğim babamın her zaman sinirli olduğu... neyse anam pijamalarımı getirdi, yatağa koydu hadi... pijamalarını giy uyu diyerek gitti.
ben yataktayım hala, plan yapıyorum... sabah ezanında anamın cüzdanından bütün paraları alıp kaçacaktım... mutfakta saklardı cüzdanını... tencerenin içine... yeri biliyordum çok yoktu ama beni gitmek istediğim yere zütürecek para var diye tahmin ediyordum ki babam aldığı paranın çoğunu anama verirdi... evin ihtiyaçlarını anam ayarlardı...
kafama koymuştum, gidecektim... ama nereye... -
9.
+40 -5pijamalarımı giymedim bile, anam yine gelirse beni bu halde görsün istiyordum, üzülsün istiyordum... ne hale düştüğümü görsün... daha çok şefkat göstersin bana, öpsün, öpmek istedikçe ben kaçırayım öpmek istediği yeri... üzeyim onu... bunu isteyerek yapmıyordum ama yapacaklarını bildiğim için yapıyordum... umursız değildi anam. o bin kere öpmeye yeltense, ben bin kere de kaçırsam o yine de bin biri denerdi... anamdı o, babam gibi değildi... severdi beni... ne yaparsam yapayım kızmazdı... anne yüreği öyle bir şey herhalde... bir taraftan da kızdığımı anlasın diyordum, kızdığımı anlasın o da babama tavır yapsın istiyordum... gücenmiştim, kırılmıştım ve incinmiştim...
giderken de babama sözler bırakıyordum... baba diyordum ama dişlerimi sıkarak... sanki babamla konuşaral... artık benim için çalışmak zorunda kalmayacaksın... bana zaman harcayamacaksın, serseri dediğin bu oğlun yüzünü yere düşürecek diyordum... gideceğim zengin olacağım anamı da kardeşlerimi de yanıma alacağım, göreceksin diyordum... ev de senin olsun, saat 10 da... sevmediğin beğenmediğin bu çocuk büyüyecek... adam olacak... seni utandıracak diyordum...
anam gelmedi ben de çoraplarımı çıkardım... pijamamı giydim.. kaçarken giyeceğim kıyafeti de hazırladım... yarı uyukluyor halde sabah ezanını bekliyorum...
uyuklarken kaçışımı da hayal ediyordum, güzel olacaktı her şey... çok güzel olacaktı...
ama olmadı, hiçbir şey de güzel olmadı.. -
10.
+33 -6kim kötülüyor lan entrylerimi, yapmayın oğlum zaten iyi değilim şu an... yapmayın dıbına koyayım...
-
11.
+18 -3nihayet hoca sabah ezanını okumaya başlamıştı... ezan biter bitmez kalktım... üstümü giyindim... yavaşça kapıyı açarak kardeşlerimin odasına gittim... bir tek sadık vardı... elif yoktu, oysa en çok da elif'i görmek istemiştim... tamam sadık'ı da görmek istiyordum ama elif başkaydı... anamın o gece yanına alacağı tutmuş... şansıma bir kere daha lanet ettim... çok da düşmedim üstüne zira akşamki olaydan çok korkmuş herhalde... neyse. sadık'a uzaktan baktım hoşçakal da dedim el sallayarak... kapattım kapıyı, keşke gidip öpseymişim... pişman olduğum şeylerin başında olmasa da içimde kalmıştır sadık'ı öpmeyişim... neyse yavaşça merdivenleri inerek mutfağa gittim, mutfak tezgahının yanına bir sandalye çekerek üstüne çıktım... ses çıkmasın diye dua ediyorum... anamın sakladığı tencere de an alttaydı... en büyük tencereye saklıyordu... cüzdanın büyüklüğünden değildi ama galiba hırsız gelince birinci ikinciye bakar diğerlerine bakmaz düşüncesindeydi... 3 tencereyi yavaşça indirdim... kırmızı cüzdanı vardı, küçük el cüzdanları olur ya, bazen pazarlarda kullananları görüyorum anam geliyor aklıma... cüzdanın fermuarını açtım... paraları iç içe geçirmiş sona rulo yapmış öylece duruyordu... biraz da demir paralar vardı... saydım 320 bin lira vardı... 250 bini aldım diğerini bıraktım... tencereler ses çıkarmasın diye de karışmadım... ayakkabılarımı elime alarak yavaşça kapıyı açtım... ayakkabılarla zaman harcamak istemiyordum... yakalanmadan çıkmak istiyordum... yavaşça kapıyı kapatarak son bir kere kapının topuzuna dokundum, sokağın ortasına gittim babamın her zaman oturduğu somyayı görmeye çalıştım... göremedim ama pencereden baktım...
korkuyordum, üzülüyordum, gitmek de istiyordum gitmemek de... arada kalmış gibiydim...
geri dönmek istesem de dönemezdim artık kapıyı kapatmıştım...
artık bir evim bile yoktu...
gidiyordum da nereye gidecektim amk... -
12.
+19 -3karar vermiştim... istanbul'a kaçacaktım... ayakkabılarım elimde, evimize baka baka gidiyordum... sokağı döner dönmez bir kaldırıma oturdum... cebimden çoraplarımı çıkardım... ayak tabanlarımı elim sildim, elimi de pantolonlarımla... çoraplarımı giydim... sonra ayakkabılarımı giydim... yürüyorum, şafak da söküyordu... güneş doğmamıştı belki ama doğmaya kararlıydı ben de gitmeye... gidecektim... özleyecektim de belki ama gidecektim... yanından geçtiğim bütün tanıdıklarımın kepenklerine elimi vuruyorum... hatırlar mısınız bilmem, hani tırtırlı kepenkler vardı... boyumun yetişiği kadar ellerimi kaldırarak bir parmağım kepenge bastırıyor aşağıya kadar çekiyorduk. güzel ses çıkarıyordu... işte o sesle veda etmek istemiştim tanıdıklarımla... önce bakkal ismail amcanın kepengine dokundum... severdi beni de babamdan ötürü severdi... babamla iyi arkadaşlardı... sonra kasap sabri, hiç sevmezdim keltoş bir adamın tekiydi üstelik dedikoducuydu onun kepengine dokunmadım... sonra babamın en yakın arkadaşı nuri amca vardı... nalburcuydu... onun da kepengine dokundum... bazen de tanımadığım kepenklere dokunuyordum... günah çıkarıyor gibiydim, hani kaçıyorum diye ayıplamayın beni... isteyerek değil kaçışım. mecburiyetten...
bu arada o zamanlar türkiye'nin en güzel şehirlerinden birinin ilçesinde oturuyorduk... büyüktü ilçemiz... otogara gitmeyecektim... otogara gitsem babam bir telefonla otobüsü durdurur beni geri getirirdi... önce şehir merkezine gidecek oradan ilçemizde olmayan bir firmayla istanbul'a gidecektim...
gelmez olaydım... -
13.
+14 -2şehir merkezine giden dolmuşların kalktığı yere gittiğimde saat 6'yı 7 8 geçiyordu... yelkovan bir ile iki arasında bir yerde tıkanıp kalmıştı... tıpkı benim gitmekle kalmak arasında yaşadığım anlık sabuklamalar gibi... simsara dolmuşun ne zaman kalkacağını sordum, birazdan kalkar dedi, sen neden gidiyorsun diye de sordu... amcama mal almaya gidiyorum dedim... ihsan var ya, radyocu... kemal hasta mı ki dedi... yok ihsan amcamın işi var o dükkana bakacak... ben onun yerine gidiyorum dedim... kemal de ihsan amcamın oğlu, amcam her hafta kemal'i yollar, benden 2 yaş büyük... gider dükkanları için malzeme falan getirir. ben de bunu bildiğimden simsar falan sorarsa bunu söyleyeceğimi kararlaştırmıştım önceden... o konuda biraz zekiyimdir... tabi simsar kolaydı da... ya gelen yolculardan biri tanıdık çıkarsa diye de korkmuyor değilim... 5 bin liraydı yol parası iyi hatırlıyorum onu da verdim dolmuşun kalkmasını bekliyorum ama kalkması için de en az 10 kişinin gelmesi gerekiyormuş... ben üçüncü kişiydim... gelen kişilerin yüzüne bakıyorum tanıdık falan çıkarsa oradan da kaçacaktım...
anam 7 gibi uyanırdı her sabah, saat 7'ye yaklaştıkça anamın içim içimi yiyordu... onu da göremeden geldim... ağlayacak gibi oluyordum... hani o an anamı görsem ağlardım... ağlardım...
acaba kaçtığımı öğrenmişmidir diye de düşünüyorum...
neyse saat 7 gibi 10 kişi oldu ve dolmuşa bindik... şehir merkezine gidiyorduk... planım çok iyi işliyordu ama hesaplamadığım şeyler hayatımı orta yerinden gibecekti... -
14.
+15 -1dolmuşta şoförün iki arkasındaki koltuğa oturdum, cam kenarıydı... çocuktum belki ama yüreğim yaşlanmış gibiydi... içimde tarifi imkansız bir acı vardı... şehrimden memleketimden uzaklaştıkça bu ağrı daha da dayanılmaz bir hal alıyordu... içim ağlıyordu ben ağlamak istemiyordum ve ağlamayacaktım da... zira kimse kaçtığımı anlamamalıydı... ağlamayacaktım... dışarı bakıyordum... evleri geri de bıraktıkça kendi evimiz aklıma geliyordu... sonra anam geliyordu aklıma... ya bir insan yorulmaz mı ya, bir insan hiç mi yorulmaz... ya da bir gün ah desin... demedi. hiç demedi... her sabaj hepimizden önce uyanır, çayı koyar kahvaltımızı hazırlardı ki en zoruyda kış mevsimleriydi... o soğuk havada daha erken kalkar gider sobayı yakardı... anam anam, güzel anam... camdan bakarken uyanmıştır şimdi diye de düşünüyordum ama ne yaptığını ya da şimdi ne halde olduğunu bilmiyordum merak da ediyordum... keşke bir not bıraksaymışım diye de düşündüm... iş işten geçmişti artık... anam üzülürdü de babam üzülmezdi, sevinirdi sanıyordum... sonra elif'i düşünüyordum... sadık'ı... aklımdan da üzülmeyin diyorum onlara, üzülmeyin... üzülme anam oğlun her şeyi güzel yapacak... elif de sadık da okuyacak... ben okutturacağım... hele bir yetişeyim istanbul'a sonra sizi de aldıracağım yanıma... ne hayaller kurdum ben o dolmuşta... kaç hayat yaşadım, kaç hayat yaşattırdım bir ben bilirim...
neyse fazla uzatmayayım nihayet şehir merkezine geldik, açtım ama umurumda değildi... hemen otogara gitmem gerekiyor... babam öğrenirse beni bulur diyordum... neyse dolmuşların durduğu yerden uzaklaşınca esnaflara otorgara nasıl gideceğimi sordum... bir minibüs söylediler ona bin zütürür seni dediler... neyse bindim... otogara gittim... saat 9 yaklaşıyordu... en erken 11 de vardı... tamam dedim ayırdım biletimi... paramı da verdim... hiç unutmam 40 bin liraydı bilet fiyatı...
istanbul için biletimi kesmiştim de istanbul için değildi o bilet ümitleri bitiren biletti... hayallerimi yıkan biletti... anamı, babamı kardeşlerimi benden alan biletti... beni benden eden biletti...
hem de kendi ellerimle kestiğim bilet...
hayatımı giben bilet...
hayatları giben bilet de olacaktı o bilet... -
15.
+12 -22 saatim vardı daha, karnım aç dedim gidip karnımı doyurayım dedim... otogarda en yakın pastaneye girdim, üç poğaça bir de limonata istedim... tabii o zamanlar şimdiki gibi uludağ limonata yoktu... saf portakal suyuyla yapıyorlardı limonatayı... şöyle diyeyim tadı da şimdiki limonatayı 10 katlar... neyse oturdum adam istediklerimi getirdi ama sanki getirken yüzlerce soru sordu bana, neden gidiyorsun... nereye gidiyorsun... anan ağlar, elif ağlar, sadık da ağlar... başka bir isteğin var mı dedi yok dedim... korkuyordum... iki büklüm masaya eğildim poğaçalardan birini yemeye çalışıyorum... gözlüklü bir kadın geldi... bir şeyler istedi pastaneciden sonra geldi yan masaya oturdu... otururken de afiyet olsun dedi... gülümsedi... ben de başımı sallayarak teşekkür ettim... kadın bana bakıyordu, gözlüklerini biraz öne getirerek gözlüksüz baktı bu sefer... ben de ona baktım... tırsıyordum da... bir yere mi gidiyorsun dedi... yok dedim... abim askerden gelecek onu bekliyorum dedim... kadın hepten işkillendi... adın ne dedi... adımı söyledim... neden soru soruyorsun ki sen dedim... ben bunu sorunca bu sefer doğruldu... pastaneci de isteiklerini getirdi... börek istemiş ve çay... korkmuş gibisin dedi, yok dedim kimden korkacağım ki... yok yok sende var bir şey ama du bakalım da dedi... elindeki çatalı da sallıyordu bana karşı...
kadından korkmuştum ya babam haber vermişti polislere kadın polisti ya da beni kaçıracaktı... -
16.
+17 -2ben aceleyle poğaçalarımı yiyeyim de gideyim mantığındayım... arada bir de kadına bakıyorum... neden adımı sordu, neden sorular sordu bana... içim içimi yiyiyor... sonra babamın anamın tandıklarından biri mi acaba diye de düşünüyorum... ama yok bizim böyle bir tanıdığımız yoktu en azından benim bildiğim yoktu. kim olursa olsun ben bu kadınla bir daha konuşmayacağım dedim kendi kendime bir soru daha sorarsa kızacaktım... poğaçalarımın ikisini yedim... birisini de kırmızı bir kağıt vardı masalarda bardağın içine konulmuştu... şimdi peçete var ama o zamanlar yoktu... iki kağıda sardım... kimse görmeden cebime koydum... masadan kalktım limonatamın yarısını da bir dikişte içtim... kadına bakmaya bile korkuyorum... afiyet olsun diyeyim mi demeyeyim mi diye de çekiniyorum... kalkarken afiyet olsun abla dedim, o da sağol der gibi gülümsedi... gülümseyince rahatladım... kurtuldum dedim... gittim hesabı ödedim... çok iyi hatırlıyorum iki bin beşyüz dedi.. 5 bin lira verdim para üstünü verdi... kadına son kez bakarak oradan ayrıldım ama yine de korkuyorum o kadından...Tümünü Göster
neyse bileti kestiğim otobüs yazıhanesine gittim... tuvaleti sordum üst katta dedi... üst kata çıktım, helaya gittim, ihtiyacımı giderdim sonra bir güel elimi yüzümü yıkadım... yalnız o elimi yüzümü yıkarken aynadaki yüzüm hiç ama hiç aklımdan gitmiyor ve fakat nedense şu anki halimle aklıma geliyor... anamı düşündüm, elifi düşündüm, yüzümü yıkadım... sadık'ı düşündüm yüzümü yıkadım... babamı düşündüm yüzümdeli suları sıyırdım... gözlerim kıpkırmızı olmuştu... korku da var hüzün de... o an her şey her duydu vardı bende... tamam istanbul'a gidiyorum ama okulum ne olacak... ortaokulu o sene bitirmiştim hem de takdirname almıştım ki her dönem alıyordum... bütün öğretmenler babama, anama okutun bu çocuğu diyordu... hatta kaç kere babam beni çıkarmak istedi ama öğretmenler bırakmadı... bu çocuk okusun derlerdi... mahmut hocam... kaç kere babama geldi bir bilseniz...
bunları yazdıkça bile o güne gittim, o an'a... yaşadığım ikilemlere... anama, elif'e, sadık'a... evime, memleketime... gidişime... bindiğim o otobüse... o kadına... gözlüklerini hafifçe sıyırarak gözlüksüz bakışına...
allah kimseye yaşatmasın, kimse yaşamasın o anı...
çok farklı bir andı o tuvalet sonrası yaşadığım an...
neyse aşağı indim, saat 10 gibiydi... kadın da yoktu piyasada...
ama aklımda hala o kadın... kimdi ki o kadın, neden sorular sordu... -
17.
+12 -2otobüsün kalkışını bekliyorum ama aklımda binlerce soru, içimde acı... arkamda korku... çok farklı bir duyguydu... ve deli cesaretiydi... gerçi evden kaçanlar varsa bilirler... insan evden kaçtığında varmak istediği yere varana kadar herkesten ama herkesten şüphelenirler... tanıdık mı acaba, polis mi gibi sorular sorar kendine... ben de o an öyleydim... herkesten ve her şeyden korkuyordum...
yazıhanede en kuytu yere oturdum... 40 dakika falan vardı... anam çoktan uyanmıştır... babam işe gitmiş midir falan böyle sorular soruyorum kendime ama babama da kızıyorum... sonra babamın hayali aklıma gelince de korkuyorum... baba korkusu her yerde aynı... yanında olsun olmasın... ona karşılık ana sevgisi de hep aynı... ... gelen giden, bilet kesen... yolcu bekleyen... herkes bir şeyler peşinde bense hayal kuruyorum... istanbula gitmiş. büyük adam olmuş, süper bir araba almış memlekte gelmiş... tanıdık tanımadık herkese caka atıyorum... sonra bizim eve gidiyorum kapıyı çalıyorum anam açıyor sarılıyor bana... vay be geçmiş bitmiş zaman ama hani şu an bile o anki hayali yazarken içim bir tuhaf oldu... özlemliyim biraz...
neyse otobüs saati yaklaştı kadından da ses seda yok, gitti sanıyorum... ama o kadın benim felaketim olacaktı... -
18.
+15 -1otobüsün kalkmasına 10 dakika gibi az bir süre kalmıştı... muavin gelen yolcuların bagajlarını, ineceği yere göre koyuyordu... benim bagajım yoktu olmaması güzeldi de kıyafetlerimin evde kalması kötüydü... herkesin elince bir bavul görünce kendimi ekgib gibi hissettim... o an keşke kıyafetlerimi de yanıma alsaymışım diye düşündüm... ve keşke de alsaymışım..
herkesin binmesini bekledim... biraz sonra muavin istanbul yolcusu kalmasın diye kendince anons yapıyordu... otobüs beyazdı... mercedes 303'ü bilenler bilir... benim koltuğum da 9 numaraydı... ben arkada olsun isterdim ama sesimi de çıkarmadım... kim ne derse kabul ediyordum... yolcular binince ben de yerime geçtim... iki kapısı vardı otobüsün ama herkes önden biniyordu ve binen herkeste suratıma bakarak sorular sormaya devam ediyordu... sanki herkes kaçtığımı biliyordu... suçlu gibiydim... insanlarla göz göze gelmemek için yüzümü cama verdim... dışarıyı izliyordum ama dışarıda da insanlar vardı ve yolcularını yolculamaya gelmişlerdi... el sallıyorlardı, öpücük gönderiyorlardı... bense burnum cama yapışık onları izliyordum... bana bakan da oluyordu yanlıkşıkla belki belki de suçlu gibi... kimseyle göz göze gelmiyordum... gelmek de istemiyordum... otobüs hareket etmeye başladı geri geri gidiyorudu... bense camda... insanları izliyordum... anam kaldı dışarıda, elif kaldı... sadık kaldı... hepsi el sallıyor bana... ben de onlara sallıyorum... sonra anam kollarını açıyor el der gibi... ben el sallıyorum... otobüs geri geri gidiyor... hayatımı eze eze gidiyordu otobüs...
birden birinin yanımdaki koltuğa yalpayarak oturduğunu hissettim... öyle bir oturmuştu ki cama yapışık olan burnum daha da yapışmıştı... -
19.
+11 -1beni cama yapıştıran kim diye merak ediyordum... ve her ne kadar kaçmış olsam da suçlu olsam da kim olursa olsun kızacaktım... bir döndüm ki başımdan kara sular indi... sıcak değil, soğuk da değil kara, bir anda gece oldu, gündüz oldu... bütün kepenkler çekildi.. otobüs durdu... anam girdi içeri, suçu yok dedi.. o benim oğlum dedi... babam geldi evden kaçmış o dedi... elif geldi ya, elifim, ağzını kapata kapata ağlıyordu... bittim dedim ben... bittim... filmin sonu burası... yaptığım onca plan attığım onca yalanın sonu da burası dedim... pastanede bana çatal sallayan kadın yanımda oturuyordu... üstelik gözlükleri de gözlerinde değildi boynundaki ipte asılıydı... sadece gözlerine baktım o da bana bakıyordu...
yolun sonu burasıdır diyordum... bu kadın beni indirtir evime yollar diyordum ama öyle olmadı...
keşke olsaymış... -
20.
+11 -1kadınla göz gözeydik... ne soracak acaba diye bekliyordum... abimi soracaktı... ne diyecektim ki... söyleyeceğim binlerce yalan o bir tek yalanımı temize çekemezdi... yakalanmıştım... ne diyeceğimi kara kara düşünürken kadın hiçbir şey olmamış gibi koltukta daha rahat oturmaya ve yerini güzelleştiriyordu... kolundaki çantasını ayaklarının yanına koydu... gazetesini ön koltuğun arkasındaki yere koydu... bana bakmıyordu bile... ben beni tanımadı diye çok seviniyordum... ona bakmaktan vazgeçip yine dışarı bakıyordum... artık ne olursa olsun onunla göz göze gelmeyecektim... ki ilk mola yerinde de inecektim...
kararlıydım...
otobüs geri geri gitmeyi, bıraktı... normal ilerliyordu... otobüsle beraber ilerleyen insanlar el sallamaya devam ediyordu... bana sallayan yoktu iyi ki de yoktu ama yine de içimde keşke biri de bana el sallasa diye de geçiriyordum...
otobüs yoluna devam etti... kadında hala ses yok... benim içimde korkular... otobüs ilerliyor...
-
adam kadın silkemiyor diye ataturku evreni
-
annem yemekteyiz izliyor beynine vurcam simdi
-
ana tu dibini ana
-
ucankedi ben gelmeden mezeleri hazırlamış
-
misafir gittiğim çocuğun
-
biriniz miyav uwu diye ses kaydı atsın
-
morbid obez olan sensin oc kayra
-
paganistlere neden paganist demişler
-
üstümde papaz büyüsü var
-
brad pite ne olmuş lan böyle
-
dincileri tekfir etmek çok keyifli
-
la o çocuklari baslik aciosam
-
ucan kedi vajis yoksa penisini at bari
-
kuranı kerim ziyafetine nedenn kuranı kerim
-
beyler bali adasından bir abiyle konuştum
-
beyler yeni bir balili kıza tutuldum
-
detonecan aspinall
-
işten basimizi kaldiramiyoz
-
bu eleman cishet erkek düşmanı trans feminist olsa
-
yatsı artı 8 rekat nafile namaz artı ameno remix
-
bu metal grupları niye habire almanyada
-
slipknot bi turlu sevemedim amq
-
izmir 40 derece
-
kulağımı tıkayan buşon
-
avukat tanıdığı olan var mı
- / 1