-
1.
+43 -6bende kaçtım yanda ananemler oturuyodu oraya gittim çok serseriydim o yıllar
-
2.
+39 -27 yaşındayken 3 arkadaş akülü araba alıp afrikaya kaçarken daha mahalleden çıkmadan ailelerimiz tarafından yakalandıydık amk
-
3.
+40 -5pijamalarımı giymedim bile, anam yine gelirse beni bu halde görsün istiyordum, üzülsün istiyordum... ne hale düştüğümü görsün... daha çok şefkat göstersin bana, öpsün, öpmek istedikçe ben kaçırayım öpmek istediği yeri... üzeyim onu... bunu isteyerek yapmıyordum ama yapacaklarını bildiğim için yapıyordum... umursız değildi anam. o bin kere öpmeye yeltense, ben bin kere de kaçırsam o yine de bin biri denerdi... anamdı o, babam gibi değildi... severdi beni... ne yaparsam yapayım kızmazdı... anne yüreği öyle bir şey herhalde... bir taraftan da kızdığımı anlasın diyordum, kızdığımı anlasın o da babama tavır yapsın istiyordum... gücenmiştim, kırılmıştım ve incinmiştim...
giderken de babama sözler bırakıyordum... baba diyordum ama dişlerimi sıkarak... sanki babamla konuşaral... artık benim için çalışmak zorunda kalmayacaksın... bana zaman harcayamacaksın, serseri dediğin bu oğlun yüzünü yere düşürecek diyordum... gideceğim zengin olacağım anamı da kardeşlerimi de yanıma alacağım, göreceksin diyordum... ev de senin olsun, saat 10 da... sevmediğin beğenmediğin bu çocuk büyüyecek... adam olacak... seni utandıracak diyordum...
anam gelmedi ben de çoraplarımı çıkardım... pijamamı giydim.. kaçarken giyeceğim kıyafeti de hazırladım... yarı uyukluyor halde sabah ezanını bekliyorum...
uyuklarken kaçışımı da hayal ediyordum, güzel olacaktı her şey... çok güzel olacaktı...
ama olmadı, hiçbir şey de güzel olmadı.. -
4.
+44 -9Babam anneme bir tokat vurup bayılttı ve beni tekme tokat yatak odasına zütürdü. Çırıl çıplak soyundurdu, bir taraftanda dövüyor. Yatağa bağladı. Şimdi ceza zamanı bin dedi ve ağzıma kocaman yannanını sokmaya başladı. Sabaha kadar gibti. O günden sonra 10'dan önce eve gelirim, yaşım 40 ama 10'dan sonra sokağa adım atamıyorum.
-
5.
+36 -2merhaba ben sadık 22 yaşındaım abimi cok özledm abi geri dön
-
6.
+33 -6kim kötülüyor lan entrylerimi, yapmayın oğlum zaten iyi değilim şu an... yapmayın dıbına koyayım...
-
7.
+20 -4kapıyı çaldım, ama yavaş çalıyorum... babam geldiğimi duymasın istiyordum, görmüştü beni ama yine de yavaş yavaş çalıyorum... çok geçmeden anam açtı kapıyı, "afferin" dedi, "afferrriinnn" aynen böyle uzatmıştı o kelimeyi, içeri girdim, ayakkabılarımı çıkarıyorum, başım dahil bütün organlarım yerde, yüzüm kaldıramıyorum bile... "saatten haberin var mı" diye sordu, ne var dedim, ahmet'le, mehmet de yeni gittiler, sokağın başındaydık, sanki bir yere gittik dedim... oturduk biraz konuştuk... ne var yani dedim... babanı bilmiyor musun oğlum dedi, üfff anne dedim ama içimde de garip bir korku var... kötü bir şey olacak gibiydi... neyse merdivenleri çıktım, baktım babamın iki eli iki dizinde bana bakıyor... anam da geldi...
herkes suskun, anam babama bakıyor, babam bana, bense yerdeki halının desenlerine...
çok geçmeden somyanın gıcırtısını duydum, babam kalkmış bana doğru geliyordu... -
8.
+19 -3karar vermiştim... istanbul'a kaçacaktım... ayakkabılarım elimde, evimize baka baka gidiyordum... sokağı döner dönmez bir kaldırıma oturdum... cebimden çoraplarımı çıkardım... ayak tabanlarımı elim sildim, elimi de pantolonlarımla... çoraplarımı giydim... sonra ayakkabılarımı giydim... yürüyorum, şafak da söküyordu... güneş doğmamıştı belki ama doğmaya kararlıydı ben de gitmeye... gidecektim... özleyecektim de belki ama gidecektim... yanından geçtiğim bütün tanıdıklarımın kepenklerine elimi vuruyorum... hatırlar mısınız bilmem, hani tırtırlı kepenkler vardı... boyumun yetişiği kadar ellerimi kaldırarak bir parmağım kepenge bastırıyor aşağıya kadar çekiyorduk. güzel ses çıkarıyordu... işte o sesle veda etmek istemiştim tanıdıklarımla... önce bakkal ismail amcanın kepengine dokundum... severdi beni de babamdan ötürü severdi... babamla iyi arkadaşlardı... sonra kasap sabri, hiç sevmezdim keltoş bir adamın tekiydi üstelik dedikoducuydu onun kepengine dokunmadım... sonra babamın en yakın arkadaşı nuri amca vardı... nalburcuydu... onun da kepengine dokundum... bazen de tanımadığım kepenklere dokunuyordum... günah çıkarıyor gibiydim, hani kaçıyorum diye ayıplamayın beni... isteyerek değil kaçışım. mecburiyetten...
bu arada o zamanlar türkiye'nin en güzel şehirlerinden birinin ilçesinde oturuyorduk... büyüktü ilçemiz... otogara gitmeyecektim... otogara gitsem babam bir telefonla otobüsü durdurur beni geri getirirdi... önce şehir merkezine gidecek oradan ilçemizde olmayan bir firmayla istanbul'a gidecektim...
gelmez olaydım... -
9.
+17 -1otogardan çıkarlı onbeş dakika olmuştu, benim yüzüm de gözlerim de dışarıda... geçtiğimiz telefon direklerini sayıyordum... ama aklım kadında... acaba gerçekten beni tanımadı mı? yoksa tanıdı da tanımamış numarası mı yapıyordu... bilmiyordum...
bir ara kadının çantasından bir kitap çıkardığını gördüm... kitap okuyacaktı... inşallah uyur dedim kendi kendime... uyur da bende ilk molada iner bir daha binmem otobüse diyordum...
muavin bir şoförün yanına bir de arka kapıya gidip geliyordu... çok geçmeden elinde bir kağıt ilk koltuktan başlayarak biletleri kontrol ediyordu... ve kağıda da bir şeyler not alıyordu... ilk koltuk ikinci derken sıra bize geldi, ben bakmıyorum sırtım dönük ama biletimi vermem gerekiyor... kadının istanbul dediğini duydum... muavin nerede ineceksiniz deyince kadın esenler dedi... sıra bana gelecek ve mecburen bileti vermem gerekiyordu... pantolonumun cebinden biletimi çıkararak muavine uzattım... istanbul dedim... bir şey sormadan gitti... bana neden nerede ineceksiniz sormadı sorsaydı da esenlerden başka bir şey diyemeyecektim ki ilk defa istanbula gidiyordum...
ben bileti uzatırken kadın bana baktı yine, ben bakmadım... en azından gözlerinin içine bakmadım ama o baktı.. gözlerimin içine bakıyordu...
gerçekten korkuyordum... babamdan korktuğumdan daha fazlasıydı bu korku... gidiyordum ama istanbul'a değil de başka yere gibi... -
10.
+18 -3nihayet hoca sabah ezanını okumaya başlamıştı... ezan biter bitmez kalktım... üstümü giyindim... yavaşça kapıyı açarak kardeşlerimin odasına gittim... bir tek sadık vardı... elif yoktu, oysa en çok da elif'i görmek istemiştim... tamam sadık'ı da görmek istiyordum ama elif başkaydı... anamın o gece yanına alacağı tutmuş... şansıma bir kere daha lanet ettim... çok da düşmedim üstüne zira akşamki olaydan çok korkmuş herhalde... neyse. sadık'a uzaktan baktım hoşçakal da dedim el sallayarak... kapattım kapıyı, keşke gidip öpseymişim... pişman olduğum şeylerin başında olmasa da içimde kalmıştır sadık'ı öpmeyişim... neyse yavaşça merdivenleri inerek mutfağa gittim, mutfak tezgahının yanına bir sandalye çekerek üstüne çıktım... ses çıkmasın diye dua ediyorum... anamın sakladığı tencere de an alttaydı... en büyük tencereye saklıyordu... cüzdanın büyüklüğünden değildi ama galiba hırsız gelince birinci ikinciye bakar diğerlerine bakmaz düşüncesindeydi... 3 tencereyi yavaşça indirdim... kırmızı cüzdanı vardı, küçük el cüzdanları olur ya, bazen pazarlarda kullananları görüyorum anam geliyor aklıma... cüzdanın fermuarını açtım... paraları iç içe geçirmiş sona rulo yapmış öylece duruyordu... biraz da demir paralar vardı... saydım 320 bin lira vardı... 250 bini aldım diğerini bıraktım... tencereler ses çıkarmasın diye de karışmadım... ayakkabılarımı elime alarak yavaşça kapıyı açtım... ayakkabılarla zaman harcamak istemiyordum... yakalanmadan çıkmak istiyordum... yavaşça kapıyı kapatarak son bir kere kapının topuzuna dokundum, sokağın ortasına gittim babamın her zaman oturduğu somyayı görmeye çalıştım... göremedim ama pencereden baktım...
korkuyordum, üzülüyordum, gitmek de istiyordum gitmemek de... arada kalmış gibiydim...
geri dönmek istesem de dönemezdim artık kapıyı kapatmıştım...
artık bir evim bile yoktu...
gidiyordum da nereye gidecektim amk... -
11.
+19 -5babam tam önümde durdu, bana bak dedi... ses tonu bile heyebtliydi, bakmadım, gözlerimin içine bak dedi. bakmadım, sesinde öfke vardı, sinir vardı, beğenmemezlik vardı ama hiç sevgi yoktu... işte anamla aralarındaki fark buydu, anamın sesinde bile sevgi varken babamda zerresi yoktu... o, yüzüme bak dedikçe ben halının desenlerine bakıyordum... çenemden tutarak gözlerime bak dedi yine... o an bir kere baktım sadece... gözlerinden öfke kusuyordu... belliydi çok sinirlenmişti... neredesin bu saate kadar dedi, sustum, kaç kere söyledim sana, akşam 10 dan sonra herkes evde olacak demedim mi? serseri mi olacaksın başıma? serseri... kızıyor babam ama ben duymuyorum, susuyorum... içimden cevaplar da veriyorum... ama o duymuyor... ben serseri değilim diyorum... dışardaydık, konuştuk diyorum... başka bir şey yapmadık diyorum ama içimden... o duymuyor... duymadıkça da daha da sinirleniyor... eli çenemde hala, bense halının desenlerinde, sonra anam geldi yanımıza... babamın kolundan tuttu, yapma bey dedi, çocuklar uyuyor, uyanmasınlar... yapma dedi...
anam, garip anam... babam, anama hep kızardı, bu çocukları sen şımartıyorsun derdi, sen yüz veriyorsun bunlara... bir gün de kızdığını göreyim kadın derdi... haklıydı babam... anam hiç kızmazdı bize, ne bileyim kızsa da iki dakikalık bir şeydi... onda da üstelemezdik bile, sarıldık mı pamuk gibi olurdu... bütün analar mı böyle bilmiyorum ama benim anam farklıydı biraz...
anam, sabri'nin büyük oğluyla konuşmuşlar, hasan'ında büyük oğulları yanındaymış dedi... sen savun bu oğlunu, koru sen... ben kötü, sen iyi...
evet dedim içinden sen kötü, anam iyi...
zaten ne olduysa ondan sonra oldu... -
12.
+15 -1dolmuşta şoförün iki arkasındaki koltuğa oturdum, cam kenarıydı... çocuktum belki ama yüreğim yaşlanmış gibiydi... içimde tarifi imkansız bir acı vardı... şehrimden memleketimden uzaklaştıkça bu ağrı daha da dayanılmaz bir hal alıyordu... içim ağlıyordu ben ağlamak istemiyordum ve ağlamayacaktım da... zira kimse kaçtığımı anlamamalıydı... ağlamayacaktım... dışarı bakıyordum... evleri geri de bıraktıkça kendi evimiz aklıma geliyordu... sonra anam geliyordu aklıma... ya bir insan yorulmaz mı ya, bir insan hiç mi yorulmaz... ya da bir gün ah desin... demedi. hiç demedi... her sabaj hepimizden önce uyanır, çayı koyar kahvaltımızı hazırlardı ki en zoruyda kış mevsimleriydi... o soğuk havada daha erken kalkar gider sobayı yakardı... anam anam, güzel anam... camdan bakarken uyanmıştır şimdi diye de düşünüyordum ama ne yaptığını ya da şimdi ne halde olduğunu bilmiyordum merak da ediyordum... keşke bir not bıraksaymışım diye de düşündüm... iş işten geçmişti artık... anam üzülürdü de babam üzülmezdi, sevinirdi sanıyordum... sonra elif'i düşünüyordum... sadık'ı... aklımdan da üzülmeyin diyorum onlara, üzülmeyin... üzülme anam oğlun her şeyi güzel yapacak... elif de sadık da okuyacak... ben okutturacağım... hele bir yetişeyim istanbul'a sonra sizi de aldıracağım yanıma... ne hayaller kurdum ben o dolmuşta... kaç hayat yaşadım, kaç hayat yaşattırdım bir ben bilirim...
neyse fazla uzatmayayım nihayet şehir merkezine geldik, açtım ama umurumda değildi... hemen otogara gitmem gerekiyor... babam öğrenirse beni bulur diyordum... neyse dolmuşların durduğu yerden uzaklaşınca esnaflara otorgara nasıl gideceğimi sordum... bir minibüs söylediler ona bin zütürür seni dediler... neyse bindim... otogara gittim... saat 9 yaklaşıyordu... en erken 11 de vardı... tamam dedim ayırdım biletimi... paramı da verdim... hiç unutmam 40 bin liraydı bilet fiyatı...
istanbul için biletimi kesmiştim de istanbul için değildi o bilet ümitleri bitiren biletti... hayallerimi yıkan biletti... anamı, babamı kardeşlerimi benden alan biletti... beni benden eden biletti...
hem de kendi ellerimle kestiğim bilet...
hayatımı giben bilet...
hayatları giben bilet de olacaktı o bilet... -
13.
+17 -2ben aceleyle poğaçalarımı yiyeyim de gideyim mantığındayım... arada bir de kadına bakıyorum... neden adımı sordu, neden sorular sordu bana... içim içimi yiyiyor... sonra babamın anamın tandıklarından biri mi acaba diye de düşünüyorum... ama yok bizim böyle bir tanıdığımız yoktu en azından benim bildiğim yoktu. kim olursa olsun ben bu kadınla bir daha konuşmayacağım dedim kendi kendime bir soru daha sorarsa kızacaktım... poğaçalarımın ikisini yedim... birisini de kırmızı bir kağıt vardı masalarda bardağın içine konulmuştu... şimdi peçete var ama o zamanlar yoktu... iki kağıda sardım... kimse görmeden cebime koydum... masadan kalktım limonatamın yarısını da bir dikişte içtim... kadına bakmaya bile korkuyorum... afiyet olsun diyeyim mi demeyeyim mi diye de çekiniyorum... kalkarken afiyet olsun abla dedim, o da sağol der gibi gülümsedi... gülümseyince rahatladım... kurtuldum dedim... gittim hesabı ödedim... çok iyi hatırlıyorum iki bin beşyüz dedi.. 5 bin lira verdim para üstünü verdi... kadına son kez bakarak oradan ayrıldım ama yine de korkuyorum o kadından...Tümünü Göster
neyse bileti kestiğim otobüs yazıhanesine gittim... tuvaleti sordum üst katta dedi... üst kata çıktım, helaya gittim, ihtiyacımı giderdim sonra bir güel elimi yüzümü yıkadım... yalnız o elimi yüzümü yıkarken aynadaki yüzüm hiç ama hiç aklımdan gitmiyor ve fakat nedense şu anki halimle aklıma geliyor... anamı düşündüm, elifi düşündüm, yüzümü yıkadım... sadık'ı düşündüm yüzümü yıkadım... babamı düşündüm yüzümdeli suları sıyırdım... gözlerim kıpkırmızı olmuştu... korku da var hüzün de... o an her şey her duydu vardı bende... tamam istanbul'a gidiyorum ama okulum ne olacak... ortaokulu o sene bitirmiştim hem de takdirname almıştım ki her dönem alıyordum... bütün öğretmenler babama, anama okutun bu çocuğu diyordu... hatta kaç kere babam beni çıkarmak istedi ama öğretmenler bırakmadı... bu çocuk okusun derlerdi... mahmut hocam... kaç kere babama geldi bir bilseniz...
bunları yazdıkça bile o güne gittim, o an'a... yaşadığım ikilemlere... anama, elif'e, sadık'a... evime, memleketime... gidişime... bindiğim o otobüse... o kadına... gözlüklerini hafifçe sıyırarak gözlüksüz bakışına...
allah kimseye yaşatmasın, kimse yaşamasın o anı...
çok farklı bir andı o tuvalet sonrası yaşadığım an...
neyse aşağı indim, saat 10 gibiydi... kadın da yoktu piyasada...
ama aklımda hala o kadın... kimdi ki o kadın, neden sorular sordu... -
14.
+33 -20ben kaçtım dıbına koyayım...
çocuktum tabii, 14'ümü daha bitirmemiştim... babamla aram pek iyi değildi, sevmezdi beni, belki de hiç sevmemiştir bilmiyorum ve galiba hiçbir zaman da öğrenemeyeceğim... neyse konumuz bu değil, son gece... o geceyi hiç unutamadım, anam ağlıyor, babamla arama girmeye çalışıyor ama ne yapsın... o da çok çekti benden... inşallah hakkını helal etmiştir... o gece eve geç gelmiştim, geçmiş zaman şimdi hatırlamıyorum ama galiba saat 12'yi geçmişti... babamın da en sevmediği konu buydu... saat akşam 10 oldu mu herkes evde olacaktı... dediği dedikti... 3 kardeştik... ve en büyüğü de bendim... galiba en çok da bu yüzden bütün azarları ben işitirdim...
eve gelince pencereden babam gördüm, pencere kenarındaki somyada oturmuş sokağı izliyor... beni beklediğini biliyordum... sol eli çenesinde, mavi çizgili pijamalarıyla pencereden bana baktı, elinde de sigara... bir fırt daha çekti sigarasından sonra sigarasını attı ve pencereden ayrıldı...
biliyorum, salondaydı ve beni bekliyordu...
hikayeyi aşağıdaki linkten tek sayfada okuyabilirsiniz...
edit : http://inci.sozlukspot.co...%b1z-m%c4%b1-lan/@cassiel -
15.
+15 -1otobüsün kalkmasına 10 dakika gibi az bir süre kalmıştı... muavin gelen yolcuların bagajlarını, ineceği yere göre koyuyordu... benim bagajım yoktu olmaması güzeldi de kıyafetlerimin evde kalması kötüydü... herkesin elince bir bavul görünce kendimi ekgib gibi hissettim... o an keşke kıyafetlerimi de yanıma alsaymışım diye düşündüm... ve keşke de alsaymışım..
herkesin binmesini bekledim... biraz sonra muavin istanbul yolcusu kalmasın diye kendince anons yapıyordu... otobüs beyazdı... mercedes 303'ü bilenler bilir... benim koltuğum da 9 numaraydı... ben arkada olsun isterdim ama sesimi de çıkarmadım... kim ne derse kabul ediyordum... yolcular binince ben de yerime geçtim... iki kapısı vardı otobüsün ama herkes önden biniyordu ve binen herkeste suratıma bakarak sorular sormaya devam ediyordu... sanki herkes kaçtığımı biliyordu... suçlu gibiydim... insanlarla göz göze gelmemek için yüzümü cama verdim... dışarıyı izliyordum ama dışarıda da insanlar vardı ve yolcularını yolculamaya gelmişlerdi... el sallıyorlardı, öpücük gönderiyorlardı... bense burnum cama yapışık onları izliyordum... bana bakan da oluyordu yanlıkşıkla belki belki de suçlu gibi... kimseyle göz göze gelmiyordum... gelmek de istemiyordum... otobüs hareket etmeye başladı geri geri gidiyorudu... bense camda... insanları izliyordum... anam kaldı dışarıda, elif kaldı... sadık kaldı... hepsi el sallıyor bana... ben de onlara sallıyorum... sonra anam kollarını açıyor el der gibi... ben el sallıyorum... otobüs geri geri gidiyor... hayatımı eze eze gidiyordu otobüs...
birden birinin yanımdaki koltuğa yalpayarak oturduğunu hissettim... öyle bir oturmuştu ki cama yapışık olan burnum daha da yapışmıştı... -
16.
+14 -2şehir merkezine giden dolmuşların kalktığı yere gittiğimde saat 6'yı 7 8 geçiyordu... yelkovan bir ile iki arasında bir yerde tıkanıp kalmıştı... tıpkı benim gitmekle kalmak arasında yaşadığım anlık sabuklamalar gibi... simsara dolmuşun ne zaman kalkacağını sordum, birazdan kalkar dedi, sen neden gidiyorsun diye de sordu... amcama mal almaya gidiyorum dedim... ihsan var ya, radyocu... kemal hasta mı ki dedi... yok ihsan amcamın işi var o dükkana bakacak... ben onun yerine gidiyorum dedim... kemal de ihsan amcamın oğlu, amcam her hafta kemal'i yollar, benden 2 yaş büyük... gider dükkanları için malzeme falan getirir. ben de bunu bildiğimden simsar falan sorarsa bunu söyleyeceğimi kararlaştırmıştım önceden... o konuda biraz zekiyimdir... tabi simsar kolaydı da... ya gelen yolculardan biri tanıdık çıkarsa diye de korkmuyor değilim... 5 bin liraydı yol parası iyi hatırlıyorum onu da verdim dolmuşun kalkmasını bekliyorum ama kalkması için de en az 10 kişinin gelmesi gerekiyormuş... ben üçüncü kişiydim... gelen kişilerin yüzüne bakıyorum tanıdık falan çıkarsa oradan da kaçacaktım...
anam 7 gibi uyanırdı her sabah, saat 7'ye yaklaştıkça anamın içim içimi yiyordu... onu da göremeden geldim... ağlayacak gibi oluyordum... hani o an anamı görsem ağlardım... ağlardım...
acaba kaçtığımı öğrenmişmidir diye de düşünüyorum...
neyse saat 7 gibi 10 kişi oldu ve dolmuşa bindik... şehir merkezine gidiyorduk... planım çok iyi işliyordu ama hesaplamadığım şeyler hayatımı orta yerinden gibecekti... -
17.
+12saf portakal suyuyla yapıyorlardı limonatayı oda güzel
-
18.
+13 -143 sayfanın özeti : babam beni dövdü sabah ezanında evden kaçtım parayı çaldım kardeşlerimi öptüm alışvriş yapıtğım dükkanların tozunu aldım giderayak otobüse bindim pastahaneye girdim poğaca yedım orda bı kadınla taıstım kadından çok korktum otobüse bindim o burnumu cama dayadım korktugum kadın yanıma oturdu ama bi süre beni giblemedi muavin fanta getirdi fantayı içtik kadın gavurdu adı meryemdi mola verdik sıçmaya gittim sıçarken düşündüm çünkü hep sıçarken plan kurarım bi not düşelim : http://fizy.com/#s/1hf4oc
not düşmez olaydım ...
sonra annemı aradım ama başkası cıktı sonra yine aradım annem cıktı ağladık telefonu kapattım. kapatmaz olaydım ...
sonra o karıyla gitmeye karar verdim kadın kuyumcuydu erroeroreroeoreorreroeroero... -
19.
+13 -1duyan da her entryim iki satır sanacak... her yazdığım entrye baksanıza... bir de bitişik yazıyorum yani öyle ayırsam 5 kitap sayfasını bir entryde yazıyorum... size okumak kalıyor ama bana yine o anları yaşamak da düşüyor... içiyorum... ağlıyorum... yazıyorum... biraz da bana hak verin... ben bu hayatta neler neler kaybettim onları bilmiyorsunuz siz ama.. ben kaybettiklerimi şu an tekrar tekrar kaybediyorum...
neyse, siz kitaptan araklama deyin... sallıyor deyin...
keşke öyle olsaydı dıbına koyayım... -
20.
+16 -5babamın çenemdeki eli çenemin altına indi... bir şey yapacaktı ama ne yapacağını kestiremiyordum... ki hiç dövmezdi ama çok kızardı... zaten sözleri dayaktan daha çok acıtıyordu... hani dövse iyiydi, biraz canım acır, sabah uyanınca unutur geçerdim... ama dövmezdi işte...
bak dedi, bak... yüzüme bile bakmıyor... babasının yüzüne bile bakmıyor... büyümüş de babasının yüzüne bakmıyor... lan dedi, lan ben senin babanım, baban... sabahtan akşama kadar sizler için çalışıyorum, milletin ağız kokusunu çekiyorum. kim için, sizler için... evlatlarım okusunlar adam olsunlar diye ciğeri beş para etmeyenlerin ağız kokusunu çekiyorum be... utan, utan... bir de sen kardeşlerine örnek olacaksın. utan... utan... istemsizce babamın yüzüne baktım... çenemi sıkıyordu... canım acıyordu... umursamıyordum bile, babamın sözleri canımı daha çok acıtıyordu... beyaz sakallarını gördüm, babamın çalışırkenki halleri geldi aklıma, çalışma elbiseli babam, işverenler... okula gidişim, dönüşüm... her şer ama her şey o an gözlerimin önünden geçiyordu... babamın ağzı oynuyordu, belli ki kızıyordu... bağırıyordu da... anama baktım, elleri çenesinde, dokunsan ağlayacak gibiydi... o an ne yaptığımı bilmiyordum, sağır olmuş gibiydim...
babam hiç dövmezdi bizi, keşke o gün de dövmeseydi...
-
öğretmenlerden sonra en çok çalışmayan memur
-
o saçlar ne amg
-
enercidrink ne güzel yazıyon rahat rahat
-
son dakika hakkı bulut öldü
-
cehape il başkanlığına kayyum atamışlar
-
acayip tuhaf ve yamuğun sorununu çözdüm
-
çeçen mucahit burhan çaçan
-
millet kamllarda ciks yapıyor börtü böcek esliğide
-
çakra açılınca ne olurr
-
tarantulandan yapılmış tantuni yemek
-
31 spor derdini tasanı
-
sadece şanzıman ve motor yağına 1500 dedi
-
lipton emmi efendim abicim buyur
-
boyum 192 155 kızla çocuk yapsam
-
kendimizi bir türlü bulumadık
-
izmir 40 derece
-
alparlan özmoğol cüce olduğu için
-
kelime savaşı oyunundan 18lik bı kızla
-
şimdi bir istatistik daha koyalım
-
namığı anam ve babamdan çok seviyorum
-
avukat tanıdığı olan var mı
- / 1