-
51.
+1Rezervasyon
-
50.
+2Çok eskilerden bir yerlerden kendisinin bana tanıdık geldiğini, zihnimi çok zorlamama rağmen bir türlü hatırlayamadığımı anlatıyorum. Şaşkınlığıma bakarak olsa gerek inanıyor sözlerime. Yüz ifadesi değişiyor birden. Daha sevimli oluyor. Daha yumuşak bir ses tonuyla, "Sen ciddisin." diyor. "Gerçekten beni hatırlamıyorsun. Ne oldu sana hafızanın mı kaybettin? Hani alzheimer dahi olsan beni unutmayacaktın? ."
Hatırlatmasını istiyorum kendisini. "Otur şuraya anlatayım öyleyse." diyor. "Az bekle iki bardak çay alıp geleyim." deyip çıkıyor odadan. Çıkarken telefonu çalıyor. "Efendim komiserim!" dediğini duyuyorum. -
49.
+1Up up up up
-
48.
+1Up up up up
-
47.
+1Up up up u
-
46.
+1Up up up
-
45.
+1Up up up
-
44.
+1Up up up
-
43.
+1Up up up
-
42.
+1Up up up
-
41.
+1Up up up
-
40.
+1Okuyorum
-
39.
+1devamı vardır herhalde rez
-
-
1.
+1Var hem de ne devam.
-
2.
+1yaz o zaman pnp ben takıntılyım böle hikayelere bana şizo diyolarda gibtir et
-
1.
-
38.
+4Hak veriyorlar. ifademi alıyorlar. Gidebilirsin diyorlar. istersem beni evime kadar bırakabileceklerini söylüyorlar. Yürümek istediğimi söyleyip çıkıyorum. Kapının önüne geldiğimde arkadan sesini duyuyorum.
"Bir dakika bekler misiniz?" diyor. Dönüyorum. Bu ses de bana oldukça tanıdık geliyor. Kendisiyle gelmemi istiyor. Soldan ikinci koridordan dönüyoruz. Koridorun sağındaki en son odaya girmemi istiyor benden. Hala sesi nefret dolu hala öfkeli bir şekilde nefes alıp veriyor."Buyrun sorun nedir?" diyorum. Kapıyı sertçe kapatıp yakamdan tutup duvara yaslıyor ve işaret parmağının ucuyla göğsümün üstüne bastırarak "Beni de öldürdün sen!" diyor. Beni de öldürdün! iyi olup olmadığını anlamak için yüzünden kaçırdığım gözümü yerden kaldırıp yüzüne bakıyorum. Gözgöze geliyoruz. Yüzündeki öfke gözlerinde yok. Gözler yalan söylemez diyorlar ya anlıyorsunuz. O an bu sözün anldıbını yeniden keşfediyorum. "Gözler yalan söylemez." -
37.
+4 -1Ellerinde onca fotoğraf varken üstelik fotoğraftaki kişinin ben olduğuna neredeyse ben bile inanmışken bu ben değilim demek bana benzeyen hem de çok benzeyen biri olduğunu söylemek polislere ne kadar inandırıcı gelebilirdi. Gelmezdi elbet. Bazen doğruları söylemek işe yaramaz. Şimdi öyle bir durumla karşı karşıyayım. Fotoğrafların birinde elimde getirdiğim kovanın içindekileri gölete döküyorum. Israrla onu soruyorlar. Onlara göre suçlu olduğumu gösterecek en büyük delil bu.
Göletin kenarına balık tutmaya giden bir çok kişinin yanlarında içi ıslatılmış bayat ekmekle dolu kova getirdiklerini, balık tutmaya başlamadan önce bu ekmekleri göle döktüklerini anlatıyorum. Sebebini soruyorlar. Ekmek kokusunun balıkları çektiği yönünde açıklama yapıyorum. -
36.
+6Neden getirildiğimi ne zaman söyleyeceklerini soruyorum. Bana içinde fotoğrafların olduğu dışından bile belli olan sarı bir zarf uzatıyorlar. Açıp bakıyorum. Kıyıya vurmuş bir sürü ölü balık... Bu ölü balıklarla ve buraya getirilmemle ne alakam olduğunu soruyorum. Fotoğraflara bakmaya devam etmemi istiyorlar. Bütün fotoğraflara tek tek bakmamı...
Elleri hala belinde "Yazık değil mi, Allah'tan korkmadın mı?" diyor. Balıkların ölümüyle ilgim olmadığını söylüyorum. Son fotoğraflara geldiğimde sebebini anlıyorum. Eğer bana benden daha çok benzeyen tıpatıp ikizim yoksa bu fotoğraftaki benim. Sonra bu fotoğrafı kendilerine kimin getirdiğinden, hakkımda şikayet olduğundan bahsediyorlar. Üzülüyorum. Korkuyorum ama çok üzülüyorum. Korkum bir hafta önce gerçekleştiği söylenen bu yere balık tutmak için en son yaklaşık on beş sene önce gitmiş olmamdan kaynaklanıyor. O zaman da her köşe aşına hatta ağaçlara dahi yerleştirilmiş olan güvenlik kameraları yoktu. Fotoğraflar yeniydi evet ama ben neden oraya balık tutmaya gittiğimi hatırlamıyorum? Çok iyi biliyorum ki balıkların ölümünden sorumlu olan ben değilim. Fotoğraftaki benim. Yok ben olamam. Fotoğraflar yalan söylüyor olamaz. Polisler aklımla mı oyun oynuyor yoksa aklım benimle mi oyun oynuyor? Bilmiyorum. -
35.
+1Reserved
-
34.
+5Ben hala bilinçaltımın bana oynadığı oyunlara takılıyım. Bir de geleceğe yönelik oynadığı oyunlar var. Şu dejavu dedikleri şey. O da bilincin oyunu değil mi? Gaybı sadece Allah biliyor, amenna! inanıyorum. Bir de kullarına bilinmesini istediği kadarını bildiriyor. Yani sadece izin verdiği kadarını. Ben buna kendimce yeni bir isim verdim. Bilinçüstü. Zihnimizin geçmişe yönelik oyunlarına bilinçaltı diyorsak, geleceğe yönelik olanlarına da düz mantık hesabı, Bilinçüstü demeyi uygun gördüm. Belki başkaları buna farklı bir isim verdi. Belki aynı mantıkla başkası benim verdiğim bu ismi benden çok daha önce verdi ve kullanıyor. Bilmiyorum.
Bilinçüstümün yaklaşık 20 dakika önce bana oynadığı bu oyun neyin nesidir. Bu bayan polisi nereden tanıyorum. Bundan daha kötüsü neden hatırlayamıyorum. Hatta hatta bundan daha da kötüsü diğer polisler mesleklerinin gereğini rutin bir şekilde yerine getirirlerken o neden bana böyle öfkeli bakıyor. Elinden gelse tereddüt etmeden kafama sıkacak gibi. Dişlerini birbirine kenetlemiş nefesini alırken de verirken de burnunu kullanıyor. Burun deliklerinin bir genişleyip bir daralmasından anlıyorum. Elleri belinde nefes alırken diri ve dik göğüsleri bir yukarı bir aşağı kalkıp ve iniyor. Galiba bilinçüstüm bana bu bayan polisin kim olduğunu hatırlatana kadar olanlara bir anlam veremeyeceğim. -
33.
+5Emniyet müdürlüğü binasına girerken ortasında kocaman bir masanın bulunduğu küçük ve karanlık bir odaya zütürüleceğimi düşünüyorum. Hani şu filmlerdeki gibi tepesinde bir lambanın, duvarlarının birinde arkasını göstermeyen aynanın olduğu bir oda. irademi zayıflatıp söylememi istedikleri her şeyi ağzımdan, tereyağından kıl çeker gibi çekip alacakları bir oda.
Hiç de düşündüğüm gibi olmadı. Bildiğiniz sıradan bir ekip odası. Bilgisayarların masaların ve dosya dolapların olduğu sıradan bir oda. -
32.
+4Marifet iltifata tabidir. Okunmayacaksa yazmayım. Okuyorsanız kimler burada bir göreyim
başlık yok! burası bom boş!