/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 101.
    +1
    O günün akşamında yine benim konum açılmış. Gelirim diye beklemişler. Konuyu bana açıp açmadığını sormuşlar. Arkadaşım da şaka ortamında söylenen sözler olduğunu düşündüğü için ciddiye almadığını belirtmiş. Gerçekten ciddi ciddi söylüyorsa konuyu bana açabileceğini söylemiş. Hem annesi hem de kendisi ciddi ciddi konunun bana ulaştırılmasını istemiş.
    ···
  2. 102.
    +1
    Ne ahım şahım yakışıklı ne boylu poslu nede şık giyimli biriydim. Sivilce ekgib olmazdı suratımdan. Boy desen 1.70 civarı. iyi bir giyim zevkim hiç olmadı. Hala da öyleyimdir. Modaymış, markaymış, takıntılarım yoktur. Ne bulursam giyerim. Yakışmış yakışmamış çok dikkat etmem. Bu özelliğim yetiştirilmesi tarzımdan geliyor. Gerek çocukluk ve gerekse gençlik yıllarımda kıyafet seçme ve beğenme şansım olmadı. Aklım yetmeye başladığında beğenmediğim ve alınan kıyafet hakkında olumsuz bir yorum yaptığımda "Bunu bulamayanlar da var, otur haline şükret!" cevabını almam ve gırla azar işitmemin dışında benim değil ailemin istediği şekilde sonuçlanmasının kıyafet konusunda yetersiz kalmamda etkisi yadsınamazdı. Sadece bu kadar da değil. Kapalı bir çevrede yetişmiş olmanın verdiği eziklik kızlarla da etkili iletişim yeteneğimin gelişmesinin önünde aşılmaz bir duvar gibiydi. işte böyle biriyle bir kız neden iletişim içine girsin ki? Hele ki büyük şehirlerden birinde yetişmiş güzel bir kız. Benim gibi birinin yüzüne neden baksın ki?
    ···
  3. 103.
    +1
    Ben sizof sen ren rez alakmi
    ···
    1. 1.
      +1
      Desene tek başımıza şizofren bile olamıyoruz. Ancak iki kişi bir şizofren olabiliyoruz. Al bakalım. Rez sana köle olsun
      ···
  4. 104.
    +1
    Yazmicaksin sanırım burda bir okurun kalbi kaldı seviyo seni
    ···
    1. 1.
      0
      Teşekkür ederim yazacağım
      ···
  5. 105.
    +1
    Kardeşten öte arkadaşımla birbirimizin bütün sırlarına vakıftık. Gerçi bizim açığa çıkarılmaması durumunda hayatımızın akışını değiştirecek sırlarımız olmadı. Böyle küçük ve hemen herkesin birbirini tanıdığı, çevre baskısının yoğun olarak yaşandığı yerde ne yaşayabilirim ki? Her ne yaşarsak yaşayalım hemen ertesi gün birbirimizi bulur paylaşırdık. O bizim evimize ailenin bir ferdi gibi girer çıkardı, ben de onların evlerine o evin bir evladı gibi girip çıkardım. Akşam evlerine davet etti. Bir aksilik olmazsa geleceğimi söyledim ve ayrıldık.
    O daha sistematik çalışırdı. Her ikimiz de sınıf tekrarı yapanlar arasında olsak da benden daha düzenliydi. Onun üzerindeki aile baskısı benim üzerimdeki kadar değildi, o daha serbestti.
    Kendine daha fazla zaman ayırabilir, gezer, tozardı. Benden önce üniversiteyi kazanmıştı. O ikinci sınıfı; bense henüz birinci sınıfı bitirmiştim. Buna bitirmek denirse. Üniversitenin ilk sınıfı okuyup bitirenlere malumdur; çok zor geçer. Yeni hayat tarzı, yeni sosyal çevre, yeni ve farklı şehir, o güne kadar yaşanmamış yeni sorumluluklar. Kısaca hayatın esas cilveleriyle karşılaşmak bir çok sorumluluğu da birlikte getiriyordu. Ben hatırı sayılacak kadar çok ders bırakmıştım bütünlemeye. Bütünlemede bu yükün altından kalkabilecek miydim bilmiyordum.
    Her zamanki gibi üzerimdeki salaş kıyafetlerle kendi evime gider gibi gittim. Her zamanki gibi evin bir çocuğu gibi karşılandım.
    Kardeş bildiğim bu arkadaşımın duvarında çizdiğim portresi dururdu. Kara kalem çalışması. Az sonra gerçekmiş de kağıttan ayrılıp canlanacakmış gibi durmasa da gerçeğe yakın kadar benzemişti.
    Bu resimdi belki hayatımın akışını değiştirecek olan şey.
    ···
  6. 106.
    +1
    Reztantukim hunirtasfum 69
    ···
  7. 107.
    +1
    Burcu'nun sesini ne zaman duysam ürperiyorum. Tüylerim diken diken oluyor ve vücuduma elektrik verilmiş gibi oluyorum. Ona hem acıyorum ve hem de ondan korkuyorum. Bu size çok tuhaf geliyor değil mi? Bir erkek kendisinden altı yaş daha küçük bir kızdan neden korksun ki? Hem korksun hem de korktuğu kıza niye acısın ki? Henüz size anlatamayacağım şeyler var. Olayın akışı içinde bütün bunların sebebini çok iyi anlayacak, siz de bana hak vereceksiniz. Ondan korkuyorum lakin onun bana zarar verme ihtimali olmadığını biliyorum. Ondan korkuyorum çünkü onun yüzünden kendime zarar verme ihtimalimin çok yüksek olduğunu biliyorum. Oysa o bana asla zarar veremez. Kendine zarar verir ama bana zarar veremez. Ona acıyorum evet hem de kendime acıdığımdan daha çok acıyorum çünkü böyle bir karakterde olmasının tek sebebi benim. Şimdi diyeceksiniz ki "Ne yaptın bu kıza ki vicdanın seni rahat bırakmıyor?" Belki inanmayacaksınız ama hiç, hiçbir şey yapmadım. Ona istemsiz bir şekilde bile dokunmadım. Dibi olmayan bir boşluğa düşer gibi duygusal boşluğumda bile onu kendime bağlamam neden olacak bir davranışta bulunmadım. Ona ümit verecek bir tavır takınmadım. Kulaklarımda çınlayan tatlı sesiyle hesap soruyor. "Böyle olmamın sebebi sensin. Ben sana ne yaptım da kafesteki bir kuş gibi beni kendine hoşça vakit geçirecek bir hayvan gibi davranıyorsun?"
    Git artık Burcu! Ne olursun git. Bir daha gelme. Buraya hiç gelmedin sen aslında. Ben hiç olmadım. Ben senin ağabeyin de kan falan vermedim. Bana bir hayat borçlu değilsin. Git! Bunca yanlışım, bunca vicdan azabımın yanına bir de kendini koydurtma bana. Git! Ne olursun bir daha da hiç gelme! Git!
    ···
  8. 108.
    +1
    Namaza böyle başladım işte. Mektup yazma alışkanlığımsa daha eskilere dayanıyordu. insan bir alışkanlık kazandığında o alışkanlığı öyle kolay terk edemiyor. Mektup demek benim için o demekti. Onunla kuracağım hayat demekti. Balık için su neyse benim için o da oydu. Susuz, ekmeksiz hatta oksijensiz yaşayabileceğini düşünür, onsuz yaşayabileceğini düşünmezdim.
    Bu vakitten sonra ona göndermeyeceğim halde mektup yazmaya devam ettim. O artık yoktu biliyorum ama kabullenemiyorum işte. Elimden ancak bu kadarı geliyordu. Mektup yazmak...
    Öyle sıradan mektuplar değildi. Nasılsın, iyi misinlerle başlayıp cebını bekliyorumlarla bitiyordu. O yıllarda çok yaşamam, ölürüm düşüncesiyle içimde ne var ne yok hepsini döküyordum. Kendime bile itiraf edemediğim her şeyimi yazıyordum. Yazdıkça meğer ona daha söylemediğim ne çok şeyim varmış diyordum. Kendisiyle ilgili, kendimle ilgili ne çok şey biriktirmişim meğer. Meğer ona söylemediğim ne çok şeyim varmış. Bir yazarın eline geçse roman olabilecek mektuplar... Adı bile hazır:
    Sahibini Bekleyen Mektuplar...
    ···
  9. 109.
    +1
    Siz hayata dönersiniz de hayatın size dönmeyeceğini bilirsiniz. Buna rağmen yaşamaya çalışırsınız. Seccadenizi serip her şeyin sahibinin huzurunda durabilirseniz biraz olsun rahatlayabilirsiniz.
    ···
  10. 110.
    +1
    Hastahane ortamında bulunursam, ortamın kokusunu, o ortamda bulunan insanları, konuşmalarını, orada bulunmanın insan pgibolojisi üzerindeki etkilerini, kısaca her şeyi daha gerçekçi tasvir ve tahlil edebilir, yazacaklarımı okuyacak kişilerin, olayı benim yaşadığım gibi yaşamalarını sağlayabilirdim.
    ···
  11. 111.
    +1
    Hastahane ortamı denilince akla gelen ilk şey hemşireler; hemşireler denilince de tornadan çıkmış gibi mankenlere eşdeğer güzellik geliyor. Bu durum aslında gerçeği yansıtmıyor. Sadece bilinçaltımıza filmlerle ve dizilerle işlenmiş hülyadan başka bir şey değil. Aklı selim düşünen herkes aslında hem başarı hem de güzellik ve yakışıklılığın bir arada nadiren bulunduğunu farketmiştir. Sıradan hemşirelerdi işte. Kısa boylu tıknaz, kimi oldukça sıska. Öyle hayalleri süsleyecek yapıda değillerdi.
    ···
  12. 112.
    +1
    rezzervat
    ···
  13. 113.
    +1
    Damar yolu açılırken Fehmi gayet rahat görünmeye çalışıyor, espri yapıyor ancak iğneden korktuğunu yine de gizlemeyi başaramıyor. Bense iğneden ölümüne korktuğum halde umursamaz görünüyorum. Umursamadan çok bezgin de diyebilirim. Rutin sorular soruluyor kan grubunuz nedir? Emin misiniz? Bildiğiniz bir hastalığınız var mı? En son ne zaman kan verdiniz?.. Sorular, sorular, sorular. Bu soruların tamdıbının bilgi alınması için sorulan sorular olmadığını düşünüyorum. Donörü rahatlatmak... Mesela: sanki rahatsızlığım yok dediğimde tahlilleri yapılmadan hastaya verecekler.
    Fehmi daha şanslı. Onun payına düşen hemşire daha alımlı. Benimle ilgilenen oldukça kısa boylu ve zayıf. Üstelik de somurtkan bir siması var. insanın yüzüne bile bakmıyor tamamen işine odaklı. Kan torbaya akmaya başlarken diyorum "isterseniz tüm kanımı alabilirsiniz."
    "Alırım bak!" diyor tehditkar bir ses tonuyla.
    "Ciddiyim, nasılsa artık benim işime yaramayacak, bari ihtiyacı olan birine gitsin."
    Kafasını kaldırıp ilk kez yüzüme bakıyor. Matrak bir espri olmadığını anlayıp "Sadece bir ünite alabiliyoruz. Hem yaşamak güzeldir, ölümü değil, yaşamayı tercih edin." diyor daha yumuşak bir ses tonuyla.
    Bense "Ciddiyim! Tamdıbını alın." diye tekrar ediyorum. Fehmi atılıyor söze: "Siz ona bakmayın. Bu günlerde bunalım takılıyor. Ciddi bir aşk acısı yaşıyor da... " Ah be Fehmi iyi bir arkadaşsın.
    ···
  14. 114.
    +1
    Rezminkulpatri enskipovlakmi 54
    ···
  15. 115.
    +1
    Rezerve
    ···
  16. 116.
    +1
    Gelecekten beklentisi kalmamış birinin nelerden vazgeçebileceğini çok iyi biliyorum. Yaşadım çünkü. O yıllarda en üst sınırlarda yaşadım. Yaşamak çok anlamsız gelir. Kendinizi yeryüzündeki en gereksiz en işe yaramaz varlıklardan biri görürsünüz. Aldığınız nefes bile ağır gelmeye başlar. Hiçbir şey canınızı yakmaz. Bundan sonra da bir daha canınızın yanmayacağını düşünür, ölmek istersiniz. Ölümle aranızdaki mesafenin elinizdeki sigara kağıdının kalınlığı kadar olduğunu düşünürsünüz. Sonra...
    ···
    1. 1.
      +1
      olm devam et güzel hikaye underrated kalmış.
      ···
  17. 117.
    +1
    Up up up
    ···
  18. 118.
    +1
    Up up up
    ···
  19. 119.
    +1
    Şeytan gelir, tam karşınızda tahtına kurulup nefsinizi en hassas noktasından kaşımaya başlar. Gözünüzü kapatıp içinizdeki ateşi söndürecek kadar serin bir deniz hayal etmenizi ve bu denize dalmanızı telkin eder. O an için ihtiyacınız olan tek şey belki bir yaprağı dahi yerinden kımıldatamayacak kadar halsiz bir rüzgardır. Bırak kendini boşluğa ve her şey bir anda bitiversin. Onu düşünürsünüz. Öğrendiğinde canının ne kadar yanacağını... Geride bırakacaklarınız gelir birer birer gözlerinizin önüne. Ölüm sonrası gelir. Hepsi için, kendiniz için vazgeçer ve acılara rağmen yaşamaya karar verirsiniz. Şeytanı mağlup etmenin tesellisiyle ölümün kıyısından, yaşayacağınız her saniye tekrar tekrar öleceğiniz hayata dönersiniz.
    ···
  20. 120.
    +1
    Ertesi gün geliyor. Yanıma heyecanla. "Lan oğlum dün sen gittikten sonra çok şey oldu." diye başlıyor. Uzun uzun annelerinin ve babalarının konuşmasını anlatıyor. Konuşmanın merkezi hep benmişim. Sürekli övmüş beni hem annesi hem babası. Konuşma sırasında annesi "Madem o kadar övüyorsunuz, yabancıya gitmesin. Şunu bizim kıza ayarla" diye arkadaşıma matrakça bir espri yapmış. O da dönüp kıza sormuş "Ayarlayım mı?" Kız da aynı matraklıkla "Annem onay verirse neden olmasın." diye yanıtlamış.
    Hayatımın şokuydu bu. Arkadaşımın benimle dalga geçtiğini düşünmüş, kızmıştım. Hatta deneniyor muyum, diye kafa yormuştum. Kardeşim bildiğim arkadaşımın çok yakın arabasına yang zile bile olsa bakıp bakmadığım mı ölçülüyordu, anlamaya çalışmıştım. Şaka gibi dalga geçmek gibi görünmüyordu ve arkadaşım çok ciddiydi. O gün bu konu bu şekilde kapandı.
    ···