0
lise yıllarımda sabahları bir mağazanın temizlik işlerini yapar tuvaletini dahi temizleyip aldığım 50 lira haftalıkla geçinmeye çalışırdım. çoğunlukla param olmazdı arkadaşlarım kendilerine alırken bana da poaça ayran falan alırlardı. o poaçaları yerken içim kan ağlardı. kız arkadaşım olurdu borç harç dolmuş parası bulurdum sadece gidiş için dönüş paramı kız verirdi. masrafları o çekerdi. hayatımda naber, nasılsın oğlum lafını bir kere bile duymadım. üniversite kazandım harç paramı borç harç milletten aldım. part time işlerde çalışıp kendi kendime idare etmeyi öğrendim. hala daha çalışırım. babamın en son bana ne aldığını gerçekten hatırlamıyorum. ufakken annem anlatır el işi örgüler yapar da öyle bayramlık alırmış bize. artık bayramlarda bile elini öpmüyorum zaten adamın. hani bir laf vardır ya babana bile güvenmeyeceksin diye. ben en başta babama güvenmiyorum zaten. ufak bir kalp rahatsızlığım oldu acile gittim ambulansla. geldi ve ettiği cümle 'ölmedin mi aq bini' oldu. belki beni seviyordur belki çok zor bir anımda yanımda olacak bunu bilemeyiz ama gerçekten olmasını istemiyorum ben. hayatımda en çok babamdan nefret ettim. bir arkadaş anlatır babam anadolu lisesini kazandığımda beni restorana zütürmüştü ilk defa kebap yemiştim bi işim var diye çıktı dışarda onu gördüm bankta oturmuş simit yiyordu diye. onu her hatırladığımda gözlerim dolar. benim babamın en iyi yaptığı şey bizden nefret etmek, ötelemek, kötülemek sahip çıkmamak oldu.
herşeyden önce dostum inan böyle olması bana çok büyük bir olgunluk kattı. hayatta babamdan tek birşey öğrendim, o da onun gibi olmamaktır. nasıl içi rahat ediyor acaba, nasıl bir vicdanı var bilemiyorum, anlayamıyorum. bazen insan keşke babam olmasaydı diyor. hiç değilse olsaydı böyle olmazdı diye düşünür gider mezarında ağlarsın.