-
26.
+8 -6direkt konuya girdim...
"neredeydin"
işim vardı tatlım vs falan gibi mesajlar yazdı ben de "artık aramızda gizem, yalan vs gibi şeyler olacaksa hiç olmasın daha iyi" diye bir mesaj attım...
tabi, elif yine aynı elif... kadın durmuyor, kapıdan kovsam bacadan, bacadan kovsam, kanalizasyon deliğinden tekrar geliyordu...
"en son ben sana mesaj yazma demedim mi" dedim o da aşağıdaki mesajı gönderdi.
(... )
beni kaile almıyorsun cvp vermiyorsun artık, kendimi çok ama çok kötü hissediyorum şimdi gidip gazı açıcam bu değersiz hayatıma bi son vericem hoşçakal canım cigerim giderken yüzümde kalan o son tatlı tebessüm bilki sendin sevgilim :(
cevap yaz | önceden | sil | 24 ocak 2010, pazar 16:20
ben de ona bu mesajı yazdım...
bak elif, sıkıldım artık ya ol ya da olma... ben çocuk değilim, ne bu böyle vıcık vıcık mesajlar, sana adam gibi dedim ki msn aç, msn yoksa yarın bir yerde buluşalım, yarın olmasa başka gün ama ben sanal olmak istemiyorum... kendine güvenin yoksa da söyle bilelim, hoş olsa neden kaçacaksın ki ya neyse... bu arada eğer sen sanaldan bir şeyler istiyorsan sözlükte bir mesajınla tav olacak nice erkek var... onlara git... sen bana kendini göstermedikçe benden sana hayır yok, artık olmayacak da...
geçmiş | sil | 24 ocak 2010, pazar 16:31
(... )
gaza gelmicem özgüven yoksunu falan değilim ben ayrıca
ayrıca gecen gün tlfda ne biçim kadınsın lan sen, bu kadar özgüven bende bile yok.. diyen sendin hatırlatırım *
cevap yaz | önceden | sil | 24 ocak 2010, pazar 16:47
bu mesajdan sonra cevap yazmadım, o yazdıkça yazdı, ben yine cevap vermedim...
tam olarak tarih hatırlamıyorum ama bir sabah saat 9,30 gibi telefonum çaldı.
ben uykudayım, kimse kim deyip telefonu elime almadım bile, bir aradı, iki aradı derken, kim lan bu münasebetsiz diyerek telefonu aldım elime...
yine 212'li bir numaraydı...
o an için elif aklımda bile yoktu ama telefonu açtığımda o olduğunu anladım...
evet elif'ti...
bu telefondan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı... -
27.
+10 -4kırıldım... üzüldüm... ağladım, çok ağladım... adam gibi, erkek gibi ağladım... ama pes etmeyecektim. en azından gerçeği öğrenmek hakkımdı. ben de şunu dedim :
gerçeği... bana sadece gerçeği söyle. ne böbreğim ne zütüm umrumda... sadece gerçeği istiyorum... meleklerim okyanuslarda boğuldu senin yüzünden... iyilik perilerim şeytana sattı ruhlarını.. yaşama sevincim kalmadı elif.. tek bir soru... neden? neden?!
6 dakika sonra cevap geldi...
sana bütün olanları anlatacağım sevgilim. söz... ama bunları internetten yapamam. bir kere daha buluş benle... biliyorum bana güvenmeyeceksin... ama senin verdiğin bir adreste, senin istediğin zaman ve saatte olsun.. belki güvenini kazanabilirim. lütfen beni silme aşkım, bir şans daha ver nolur :(
cevap yaz | önceden | sil | 24 ocak 2010, pazar 12:21
(... )
ne diyebilirdim ki bu mesaja?
tamam dedim.. kendi adresimi verdim... kanarya mahallesi, xx caddesi, no : xx. yarın dedim, saat 9da buraya geleceksin...
geldi.. gelmeseydi keşke... -
28.
+13inci de kız var mi ki amk?
Yalanina sokuyum, harun abiyle bulusmus ilık.
"zira beni de özel kılan, çekici kılan, merak ettiren de oydu" tribal enfeksiyonunu gibeyim. -
29.
+5 -8telefon çalıyordu ama cevap veren yoktu...Tümünü Göster
neydi ki bu şimdi?
5 6 sefer çaldı cevap vermeyince ben de telefonun "no" tuşuna bastım, sonra da aradığım numarayı "Elif inci" diye kayıt ettim...
saat 10,30 gibiydi... elimi yüzümü falan yıkayıp buzdolabındaki muzlu keklerin birisini kahvaltı niyetine mideme zulaladım... tabi bu arada kesin o dur diye düşünüyorum, ya banyodadır ya da işi vardır bir yere gitmiştir gelince tekrar arar... peki ya kullandığı telefon dijital değilse, benim aradığımı nereden bilecek ki, bilemez... 12 ye kadar aramazsa ben tekrar ararım... sözlüğe de girmeyeceğim girersem buradan mesajlaşalım der sonra da aramaz... o arayana kadar girmeyeceğim...
neyse kahvaltımı yaptım, birkaç sigarayı da ciğerlerime istifleyerek başladım beklemeye... bilgisayar açık, sözlükteyim ama giriş yapmadığım için online olup olmadığını bilmiyorum... tabi o zamanlar nickin yanındaki "?" işaretinden son mesajlarına bakma şeysi de yok...
öylece mal gibi bekliyorum...
neyse saat 12 oldu, bir dakika daha bekleyeyim, bir sigara daha içeyim aramazsa ben tekrar ararım diye saati 12:30 yaptım... telefonda bir tıkırtı olmayınca aldım elime telefonu ve son aramalardan "Elif inci"nin üzerindeyken ara tuşuna bastım...
sonuç yine aynı, çalıyor ama cevap vermiyor...
bu kesin evde değil dedim, bari sözlüğe giriş yapayım dedim...
sözlüğe girdim, sağ tarafta mavi ışığım yanıyordu...
(... )
ben aradım ama sen açmadın... oysa günaaaaaaaaaydın dicektim:)
buradan diyeyim bari.
günaydın canım *
(artık yılışık kadınlar gibi her sabah günaydın, iyi geceler, şarkı göndermeler, yok balı baldan tatlı sevgilim nedir nan bu nerden biliyon tatlımı? acımı? yılışık uyuz karı sittir git diyesim geldi birden kendime, iğrendim kendimden ya!..)
nasıl katlanıyon sen bunlara?!.. bide ayrı ayrı cvp veriyosun (az ve özlere öle demiş idin) zor iş valla ben kırar zincirleri kaçarım(erkek olsam yani) ne uğraşcam karı dırdırıyla kırılır üzülür alınır kendi kendine olmadık yerden paye çıkarır falan sabah sabah bak ben bile ne kadar yazdım ya hay bnm kafama yazan elime emi:)
cevap yaz | önceden | sil | 20 Ocak 2010, çarşamba 12:06
ne yazacağımı bilemedim, evet aramıştı ama neden sadece birkaç sefer çaldırıp bıraktı... konuşmak isteyen bir daha , bir daha arardı... vardı bunda bir şey ama neydi...
birkaç dakika cevap vermedim ve biliyordum o da benim online olup olmadığımı öğrenmek için mutlaka kontrol ediyordu...
sonra dayanamadım cevap yazdım buna...
günaydın...
uyuyordum ben, neden sonra bir daha aramadın ki?
mesajın sonuna nerdesin sen diye de ekledim... hani eğer olur da evdeyse neden telefona bakmadığını soracaktım... -
30.
+9 -4karşımda bildiğin saçı sakalına karışmış biri vardı. tam o saatte, yani saat 19.58de bana arama gelen saatte... ama inanamıyordum çünkü bir kız sesiydi karşımdaki, nasıl bir erkek olabilirdi ki? kafayı yiyecektim...
sonra eve geldim, sözlüğe girdim hemen. baktım offline tabi. hemen mesaj attım...
sen kimsin ve neden telefonu kapatıp gittin, gerçekleri istiyorum...
bu günün gelmesinden korkuyordum... beni gördün dimi? görmesen bunu yazmazdın.
cevap yaz | önceden | sil 20 ocak 2010, çarşamba 17:46
anlayamıyordum... onu gördüğümü nereden biliyor olabilirdi? kimdi bu kim!!! -
31.
+6 -7açayım mı, açmayayım mı derken açtım telefonu...Tümünü Göster
ne mutlu ne de mutsuz kırgın bir ses tonuyla
+efendim dedim...
-hi hi elif ben (mutlu bir ses tonu)
+afferin sana
-ne için
+ankesörlü telefondan aradığın için
-konuşmadık mı bunları
+yazıştık
-üfff cass,
+neyse, ne tatlıymış ses tonun böylee
-sen bi de beni görsen
+oooo bu ne özgüven
-hi hi
+havan batsınnnnn
-batmasın yaaaa, hem sen neden bana hep yalancı diyorsun.
+ama ne yapayım, konuştuğum kişinin kim olduğunu nereden bileceğim.
-inandın mı şimdi
+neye
-kadın olduğuma
+bilmem, daha görmedim kadınlığını
-yaaaaaaaaaaaaaa, gıcık.
+sensin o, ev uzak mı
-nasıl yani
+telefon kulubesinden yani, uzak mı çok yürüdün mü?
-evet biraz uzak, ama olsun biraz hava almış oldum. hem dışarıda işim de vardı.
+ne işin vardı?
-gıcığın birini arayacaktım sonra
+sensin gıcık.
-sonra bakkala uğrayacağım, yemek yapacağım ben yavrum.
+gel bana da yap, hem aç ayı oynar mı ki, açım ben.
-hımmmmmmm
(burada birkaç konuşma da geçti ama tam olarak hatırlamıyorum... )
-kart bitiyooo
+nasıl yaaa
-17
+ne diyorsun elif
-kart bitiyo diyorum, 14, 13 12
+iyi, telefonunu ver ben arayayım diyorum sen ne yapıyorsun, afferin.
-9,8
+elif diyorum,
-6,5
-hmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm
+iyi öpüyorum kocaman,
-ben de öpeyim mi
dit dit dit dit
telefon kesildi,
nasıldı derseniz farklıyıdı, öyle yazıştığımız gibi değildi, hani normalde ben elif'e yazarken rahat davranıyordum, ne bileyim bazen küfür ediyordum ama telefondaki ses tonu öyle masumdu ki hani ayağına taş gelse sizin canınız yanabilirdi...
ne yalan söyleyeyim, sevindim kendi kendime... ben bu karıyı tavlar bi güzel çakarım dedim... nasıl olsa dul, evi de var gerçi benim de evim var ama olsun onun yalnız yaşaması hoşuma gitmişti...
her gece yalnızlıktan içen ben o gece zevkin dibine vurdum... içtikçe içtim... içtikçe içtim, devirdiğim şişelerin sayısını bilmiyorum...
içerken de düşündüm, bu benden fotoğraf bekliyor hangisini göndersem ki, açtım bilgisayardan fotoğraf beğeniyorum... derken aklıma dank etti. oğlum hemen kendini teslim etme, sen fotoğraf gönderirsen ya seni ifşa ederse... ya başka şey için kullanacaksa, ne için? karı mısın oğlum, erkeksin ne yapacak fotoğrafını, olsun lan hemen bir ses tonuna mı kanacağım... git görüş, tanı tanış, bir şeyler iç falan... derken o gece sızıp kalmışım...
ertesi sabah saat 10 olmadan pc başına geçtim,
benden önce girmiş mesajı da atmıştı...
ben aradım sözümü tuttum caps caps caps caps caps ve martılar *
cevap yaz | önceden | sil | 21 ocak 2010, perşembe 09:51
ne yapacaktım ki? -
32.
+10 -3@536 anneyi karıştırma lan züt oğlanı!
küfür edeceksen de bana et dıbına koyayım! -
33.
+11 -1incide kızda mı var lan
-
34.
+6 -6ne miti lan, yok öyle bir şey oğlum nerenizle okuyorsunuz amk...
-
35.
+4 -8
-
36.
+6 -6@282 panpa git yat sen, öyle kolay bitecek bir şey değil, 1,5 yıllık bir sürecin sadece 10 gününü anlattım...
-
37.
+10 -2hayır dedim olamaz... benim sevdiceğim bana bunu yapmış olamaz... yediremiyordum kendime... umrumda olan böbreğim, züt deliğim felan değildi.. gibilmek koymuyordu bana, sevdiceğimin koyduğu kadar... hastaneye gittim hemen, neyse ifadeyi de verdikten sonra taburcu oldum...
tek böbrek ile yaşayabileceğimi söylediler. yaşamaz olaydım...
eve geldim. ilk iş sözlüğü açtım ve gelen kutum maviydi yine :
yaşama umudum, sen benim sol yanımdım, nasıl kıyabildim sana :( ama inan prensim, bunu ben yapmadım... bunu yapmak zorunda kaldım. nolur affet beni. bir şans daha ver. sen benim başıma gelen en güzel şeysin..
cevap yaz | önceden | sil | 24 ocak 2010, pazar 12:21
(... )
başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. neydi bu niye bitmek bilmiyordu? peki ya ben? neden hala peşinden koşuyordum... hali hazırda kaybettiğim;
bir böbrek...
bir de makat vardı...
ama inat ettim, bunu bana o yapmış olamazdı... cevap yazdım.. yazmaz olaydım... -
38.
+6 -6istemeyerek de olsa telefona baktım...
+efendim
-elif ben
duraksadım bir an, hatırlamaya çalışıyorum...
+eliiif, napiyorsun (aradığına seviniyorum ses tonuyla, sanki hiçbir şey olmamış gibi, zütümü gibeyim)
-iyiyim, sen nasılsın
+iyiyim, uyuyordum ya
-hımm, rahatsız mı ettim
+yok ya ondan değil, gece biraz geç yattım da
-içtin mi yine,
+evet biraz
-tak iç,
(güldüm biraz, sonra sustum)
-sen neden böyle yapıyorsun?
+ne yapıyorum
-neden bana cevap yazmıyorsun
+nedenini sen de biliyorsun
-ben bilmiyorum, anlatt hadi
+saçma sapan şeyler yapıyorsun elif, görüşelim diyorum, her istediğin olmaz diyorsun, telefonunu ver diyorum yok diyorsun, msn aç diyorum o da yok, ne var? vıcık vıcık mesajlar, çocuk muyum ben allasen.
-yetinmiyorsun
+ne alaka ya
-sadece sen mi çekiniyorsun, sen erkeksin ama ben
+ne alaka, güvenmiyor musun bana
-sen bana güveniyor musun
+çalışıyorum
-çalışmıyorsun, yargılıyorsun, yalanlıyorsun sen beni yalancılıkla suçlamak için her şeyi deniyorsun ama ben yalancı değilim
+yalancı değilsin dimi
-değilim
+bir dakika o zaman
-tamam
+bak şu an 0 212 numaralı bir telefondan konuşuyoruz ve
-başa mı dönüyoruz
+başla sonla alakası yok elif, istanbul'da yaşıyorsun lan, eşek kadar olmuşsun nasıl telefonun yok
-peki
+ne peki
-sen bana inanmamaya devam et,
+ben inanmaya çalışıyorum ama sen izin vermiyorsun, kaçıyorsun, zaten hep yaptığın şey.
-15
+yine başladın
-12,11,10
+elime düşersin sen
-9,8,7
+var ya telefonun çıksın bak ne oluyo
-4 3
+ara yine
-2,1
dıt dıt dıt
bu telefondan sonra ben yine yelkenleri suya indirdim, kalktım sözlüğe girdim, geçmiş mesajlarına kısa ama güzel bir mesaj yazdım...
çay demledim, dışarı çıktım hem yunus amcayı görecek hem de nevalemi alacaktım...
almaz olaydım! -
39.
+7 -5hava soğuk diye montumu giyerek bahçeye çıktım... evimi daha önce anlatmıştım ama bahçemi anlatmamıştım... bu arada "gecekondu"da yaşadığımı zaten biliyorsunuz... gecekonduları bilenler bilir, bu evlerin çevresi taş duvarlarla ya da demir çitlerle çevrilidir. parası olan taş duvar yapar olmayan demirle çevirir... dedem evleri yapmadan önce duvarla örmüştü ki imar izni çıktığında yeri değişmesin diye... yani tarla arasası dağıtılırken arsanın üzerindeki taşınmazlara bakılır, eğer arsanın üzerinde bir taşınmaz varsa o arsa taşınmazın sahibine aittir gibi... her neyse bu konulara girmeyeceğim zaten hikayeyle bir alakası da yok...Tümünü Göster
bahçem, dedem bahçeye bir dut ağacı dikmişti kendi elleriyle, dut ağacımın altında da bir çekyatım var, gerçi kırık, yırtık ama iş görüyor... genellikle yazları olmakla beraber çoğu kez bu çekyatta ziftlenirim... bu arada dut ağacının hemen sağında küçük bir bahçem var, bu bahçeye de domates, yeşil soğan, yeşil biber, maydanoz ekerim... ha bir de yazları yediğim kavun ve karpuzların çekirdeklerini bahçeye atarım ve o attığım karpuzlar da aynı sene olmasa da bir diğer yıl filizlenip meyvelerini verir...
neyse, dışarı çıktım aklımda önce yunus amca'ya sonra da fırına uğrayıp ekmek almak var, bu arada çayın suyu koymuşum gidip gelene kadar kaynar herhalde...
sokağın başına geldiğim de bir de ne göreyim...
merve...
o zaman 20 yaşlarında idi... ve evet ben biraz değil ondan çok büyük olmama rağmen uzaktan uzaktan seviyordum... elif'e baktığım gibi değil tabi ki, ciddi bir şekilde hatta bu ilgimi ona da anlatmış ve yaşımı 26 olarak söylemiştim...
merve, kısa boylu sayılacak biriydi fakat o kısa boy kompleksi yüzünden daima uzun topuklu ayakkabı giyerdi ki hala da öyle... kızıl saçları, beyaz teni ile tam bir melaike... vurgundum merve'ye... hem de öyle bir vurgundum ki onu görür görmez arş-ı alaya varıp cennetin kokusunu alırdım...
merve, önümde sallana sallana yürüyordu, siyah deri montu, başında siyah beresi, beresinin altından saçaklanan kızıl saçları. acele et dedim cass, yetiş oğlum merve bu...
adımlarımı hızlandırarak merve'ye yetiştim...
+günaydın...
o ne bakıştı yarabbim, ben benden geçtim...
-günaydın
+geç mi kaldın
gülümsedi...
-hayır
+işe gitmiyor musun
-bugün izin aldım
+ne oldu ki
-hiç, bakırköy'e gideceğim.
+hayırdır
-ne çok soru sordun ya,
+pardon
gülümsedi yine
sustuk bir süre, caddenin başına gelince ona bakarak
+dikkat et kendine, görüşürüz yine...
-görüşürüz dedi,
ben yunus amcaya doğru giderken o da otobüs durağına doğru yürüdü...
ah merve, bir bilsen içimdeki seni, bir bilsen... -
40.
+10 -2mekandan çıktığım gibi arabayı park ettiğim tarafa hızlı adımlarla yürüdüm, ama öyle bir yürüme ki hani sanırsın dabakhaneye tak yetiştiyorum...Tümünü Göster
biliyorum yine kızacaksınız ama ileride lazım olacağı için anlatmam gerekiyor...
(istemeyen aşağıdaki paragrafı okumasın... )
mekanın önünde park olmadığı için arabayı mekanın arka sokağına park etmiştim... arabanın olduğu tarafa gitmek için önce makanın bulunduğu sokaktan çıkıp sol taraftaki caddeye çıkmanız gerekiyor ki, zaten mekanla soldaki cadde arasında 20 metre var ya da yok, sağdaki ana cadde arasında da 100 metre falan var...
soldaki caddeye çıktım, arkama baktım, elif artık kaybolmuştu, gebersin... bir de utanmadan "yaz bana" diyo, kaltak... kocamı aldatmaya gelmedim, ne gib yemeye geldin elin herifiyle görüşmeye, oğlum var diyo bir de... hastaymış, o iyileşince sen geberirsen inşallah... yaz banaymış... yaz bana... yaz bana diyo ya, neyine yazayım lan, neyine, o cüce boyuna bakmadan bir de çocuk yapmış, senin anneliğine sıçayım, elif'miş elif'lere kurban ol sen...
arabayı park ettiğim sokağa girdim, cebimden bir sigara çıkarıp yaktım, sigarayı ciğerlerime istifleyerek yürüyorum...
şansıma tüküreyim, ayda yılda internetten karı düşüreyim dedim bahtıma düşene bak, evli ve çocuklu bir kadın, kocası kim acaba? polis falan olmasın , o işte dedi gerçi, ne işi ki, sormadım da... ne diye sorayım ki kocasını, salaksın oğlum sen, internete giren kadından ne hayır beklenir ki, hayır mı bekledim sanki, çakarım yollarım dedim, al çaktın işte. ya o iri adamla sıska olandan biri kocası çıksaydı ne tak yiyecektin, geberip gidecekdin namus belasına, huur...
arabanın yanına geldiğimde sigaramı attım ki zaten dumanı sağ gözümü kör etmiş gibiydi, tek gözle görüyordum... kumandayla arabanın kapısını açtım, şoför mahaline oturdum, kontağı takıp çalıştırayım dedim ama o da kelek yapmaya başlamıştı bile, kontağı çeviriyordum fakat araba tam çalışacakken motor boğuluyor gibi oluyordu... direksiyona birkaç kez vurdum, benim arabam olsaydı belki tekme tokat girişirdim ama emanet olduğu için bir sigara daha yaktım, sigaradan birkaç fırt aldıktan sonra yavaşça kontağı çevirip gaza hafifçe yüklendim bu yavaşlığıma o da çalışarak cevap verdi...
elif'in yürüdüğü caddeye doğru yavaş yavaş gidiyorum, yaz bana diyo, yaz... ben eve gideyim görürüm sana ne yazacağımı... gitti kira parası, yunus amcaya bu ay para vermeyeyim, en iyisi de o galiba, bu ay da çok içtim ya neyse o da az içtiklerime saysın, iso'dan da kirayı erken isteyeyim, nasıl verecek ki, belki biriktirdiği vardır, biraz da içmeyi azaltırsam, nasıl azaltayım ki nerede bir tak var beni buluyor, görüşürmüşüz...
ana caddeye çıktım, sağa döndüm, ağzımda sigara aklımda elif gidiyorum... biraz gittikten sonra bir de ne göreyim...
iri yapılı adamla, sıska hızlı adımlarla yürüyor...
zütü kurtardın cass, zütü kurtardın... şunlara bak, dua et de başın belaya girmedi, adamlar kevgire çevirirdi seni lan... bas gaza cass, bas, bir daha da avcılara gelme, hele de internette tanıştığın bir kadın için hiç gelme... gaza yüklendim...
iri yapılı ve sıskayı geçtikten sonra normal hıza döndüm, biraz ilerledim...
elif değil mi o?
siyah şapkası, işte o...
gazdan ayağımı çektim, yavaş yavaş gidiyorum, elif önde sallana sallana yürüyor...
takip mi etsem, evi nerede acaba... burada mı oturyor, öğrensen ne olacak, kadın evli cass çocuğu var lan sana ne... ya burada oturduğu da yalansa, yalansa yalan ne değişecek... akıllanmayacağım ben, ne tak yerse yesin...
sol şerite geçtim, bir gözüm de elif'te... geçersem beni görür mü acaba, arabayı görmedi ki nasıl tanısın... fiziği güzel ama, kalçalara bak... gamzeleri de vardı... saçları da uzun olaydı... koyduğumun huursu niye evli olduğunu söyledin ki... korna mı çalsam? ya tanıdığı falan varsa buralarda... bas git cass, sana hayır yok bu kadından... bas git...
sol şeritte gaza yüklenerek sağ şeride geçtim, elif sağda yürüyor... elif'i geçtim, sağ aynadan elif'e bakıyorum...
elif durdu, arkasına baktı, tekrar yürümeye devam etti...
kime baktı ki bu, beni mi konrtol ediyor acaba... niye takip edeyim ki, güvenmiyor mu bana?
sigaramdan bir fırt alarak bastım gaza... başlarım böyle işe , git evine cass... muhsin'e de ayıp oldu, ne ayıbı be 30 liralık gaz koydum...
bu arada avcılara ilk gidişimdi, yanlış hatırlamıyorsam ana caddenin üzerinde "kiler mağazası" vardı, onu görünce nereden geldiğimi hatırlayarak gaza bastım, yüklendim gaza saat on yediyi çeyrek geçe muhsin'in dükkanın önündeydim...
Muhsin beni görünce ağzı kulaklarında gülümseyerek bana doğru geldi, sağ eliyle sağ kulak mememi, baş ve işaret parmağının arasına alarak oynamaya başladı...
-bu ne oğlum
+ne
kahkahalarını sıralayarak
-taş, taş...
+sorma ya
asık suratımı görünce o da gülmeyi keserek kulak mememden elini çekti, omzuma koydu
-ne oldu lan
+anlatırım sonra
-gel çayım da var, laflarız...
arabanın kapısını kumandasıyla kapatarak anahtaları muhsin'e verdim,
+çok sağol valla iyi oldu
-ne demek araba senin oğlum, istediğin zaman
muhsin, o zaman 30 yaşındaydı... 99 depreminde annesini, babasını, babannesini, dedesini ve iki kardeşini kaybetti, depremden bir tek sağ kalan oydu ki, o da deprem sırasına askerde olduğu için... şu an işlettiği dükkan da babasından kalan mirası, bir de evi var... gecekondu... 2010'da yani o zamanlar, Merve'nin arkadaşı seval'e yanıktı ki aslında şu an bile içten içe yanık da neyse, aslında sadece yanık da değildi seval'in de gönlü vardı, ara sıra görüşüyorlardı ama seval'in babası, muhsin'in yaşından dolayı kızını vermiyordu, o da vereceği günü bekliyordu...
muhsin'in yazıhanesine geçtim, muhsin dükkanın mutfağında çay dolduruyordu... bu arada ben yazıhane diyorum kibarlar yani okuyanlar ofis der ama benim nazarımda orası yazıhanedir...
muhsin, çay doldururken soruyordu...
-beğenmedin mi
+yok beğendim, güzeldi kadın
-eee
+evli çıktı
-nasıl, bilmiyor muydun?
+bana boşandığını söylemişti
-yine mi evlenmiş
muhsin çayları getirdi,
çayı bana uzatırken, bileğindeki "seval" yazısını gördüm...
+vayyyyy, aşk'a bak, yeni mi yazdırdın.
evet diyerek omuzlarını kabarta kabarta patron koltuğuna geçti, bıyık altından da gülüyordu...
-tabi oğlum, senin gibi internette aramıyoruz biz aşkı,
+ne alaka ya, merve'yi bilmiyorsun sanki
-ne işin var lan o zaman elin kadınıyla
+ne bileyim ya,
-ne zaman evlenmiş kadın
+hiç boşanmamış ki
-nasıl yani
+benimle tanışmak için yalan söylemiş,
-seninle tanışmak için yalan söylemiş, nesin ki oğlum sen?
+cass'ım lan ben
-cassını gibeyim, bir çapanoğlu çıkmasın oğlum
+ya yok ne çıkacak, kocası dayak mı atıyormuş ne, o da herhalde mutluluğu dışarıda arıyor, geldi beni buldu işte bahtımı gibeyim
-sen yine de dikkatli ol
+görüşmem bir daha zaten
-görüşme de, merve duyarsa olacağı varsa da olmaz zaten, akıllı ol
+şans yok ya bende o da duyarsa şaşırmam
-yeri kadın mı söyledi sana
+evet
- dolu mu gittin boş mu
elimi belime attım, başımla onaylayarak
+ dolu
sağ eliyle ne işareti yaptı.
+delgeç
-iyi
sağ bacağının yanindaki çekmecesini açtı, çekmeceden sigara paketini çıkartarak önce bana uzattı, kısa lark içiyordu (mavi kutulu). sigarasından aldım, o da aldı... çakmağımla sigarasını yaktım, avuc içiyle parmaklarıma dokunarak teşekkür etti, ben de sigaramı yaktım...
-arif'ten bir haber var mı?
+hatırlatmasan olmaz yani dimi
+yok!
vardı da ben bilmiyordum... -
41.
+7 -4yunus amcayla biraz muhabbet ettik, bu arada yunus amca'nın işlettiği bakkal tarzındaki dükkan da dedemden kalma, aylık kira yerine günlük nevale alıyorum... bu arada hiç kira konuşmadık, aylık ne kadar derse ödüyorum... bazen 50, bazen 100... şu ana kadar ödediğim en yüksek meblağ da 100 lira... ha aylık ne kadar harcaman var derseniz, bilmiyorum... günlük 2 paket samsun 216, 3 bomonti alıyorum... bazı günlerde de işin cılkını çıkarıp bomontileri 6 ya çıkarıyorum, ayrıca bazı günler yanında 2 tane kırmızı tuborg aldığım da oluyor...
neyse, sigaramı, nevalemi alıp eve doğru yürüdüm...
ekmek nerede lan derseniz onu da ileride alacaktım ama önce merve'yi tekrar görürümün derdine düşmüştüm...
belki merve'yi görürüm diye de hızlı adımlarla arşınlıyorum yolu... durağa vardığımda merve yoktu, kahrolası otobüs gelip almıştı merve'yi... otobüse ve şoförüne küfür ede ede eve gittim...
eve vardığımda ağır bir kokunun genzimi yaktığını farkettim...
hemen mutfağa koştum, evet koku mutfaktan geliyordu... çaydanlıktaki su bitmiş, ocak da çaydanlığı "kendin pişir kendin ye"deki ızgaralara döndürmüştü... çaydanlığı kaldırayım derken orta parmağının boğumu çaydanlığa değdi, parmağımdaki acıyı hissedince elimi ağzıma zütürüp emmek istedim fakat ani hareket edince elim çaydanlığın kulpuna değdi, çaydanlık da bu ani hareketlere fazla dayanamayarak yere doğru yuvarlandı, çaydanlık yerde zikzak çizerken ben de o hışımla bir tekme çaydanlığa atarak buzdolabına doğru koştum... orta parmağımı buzdolabının buz tutmuş tarafına tuttum, acıcı dinse de günlerce bunun acısını çekecektim ve elif de bu acıya merhem olmak için benimle buluşmayı kabul edecekti...
keşke etmeseydi.!
(bu arada biraz hızlı ilerleyelim diye birkaç günlük yavşama mesajlarını es geçiyorum, ) -
42.
+9 -2bu arada elif haftanın iki günü sabahları telefon açıyor konuşuyorduk, anlattığına göre tam bir aşçıydı, çok güzel yemekler yaptığını falan anlatıyordu... bu arada mesajlaşmalarımızda cinsellik konuşsak da telefonda fazla detaya girmiyorduk tabii mesajlaşma ile telefon arasında bayağı bir fark oluyordu...Tümünü Göster
çaydanlık mevzusu üzerinden bir hafta geçmişti, ben bu bir hafta içerisinde parmağımın acıdığını, su topladığını hatta bazen abartarak mesajlara dahi cevap yazamadığımı hatta geç cevap yazmamın sebebini de o acıya bağlıyordum...
elif yine her zamanki gibi sabah 10 gibi online oluyor akşam 8 gibi de çıkıyordu, ben artık alıştığımdan bu durumu üstelemiyordum zira insan alışıyor...
yukarıda da yazdığım gibi elif arıyordu ama yine ankesörlü telefonlardan... işin taktan tarafı da her aradığında farklı bir numara çıkıyordu hatta ben de bunları olur da bir gün lazım olur diye de kayıt ediyorum, "elif inci 1", 2 3 4 ... 8 diye... ediyorsun da ne işine yarayacak oğlum, ne bileyim amk. kayıt ediyorum işte...
derken bir gün aklıma tak etti, bak bakalım lan bu numaralar hangi ilçeye ait...
misal: 211 mecidiyeköy'e ait bir numara...
yani : 0 212 211 11 11 (sadece mecidiyeköy'e aittir)
0 212 658 11 11 (esenler, esenler otogar)
hemen google ufak bir araştırma yaptım, aradığı numaraların ilçelerine bakıyorum... ilk aradığı yer. avcılar, ikinci aradığı yer zeytinburnu, üçüncü ardığı yer b.çekmece, bakırköy de vardı bunların içinde... bana gelen aramaların hepsi de farklı ilçelerden geliyordu... fakat o bana avcılardan aradığını söylüyordu, hatta neden aynı ankesörlüden aramıyorsun soruma da hangisi denk gelirse ondan arıyorum diyordu... aslında içten içe güvenmek de istiyordum zira merve'den o ana kadar hiçbir ışık zümresi görmemiştim... hani görseydim elif'i çoktan sıktır ederdim... ve evet elif'in bu bilinmezliği canımı sıksa da katlanıyordum, hem gizemliliği hem de bana verdiği değer ve benimle mesajlaşmaları hoşuma gidiyordu... yani nasıl anlatayım sanki kırk yıllık yatak arkadaşım gibiydi...
derken bir gün özel mesajda bana bir kafenin ismini yolladı, yolladığı mekanı hemen googleden araştırdım... söylediği gibi avcılar'daydı mekan...
kafenin ismini tam olarak hatırlamasam da içinde "joy" kelimesi geçiyordu...
gidecek miydim?
gidecektim, keşke gitmeseydim... -
43.
+8 -3iri yapılı adamın bakışları hiç de hoşuma gitmiyordu... elif'i mi kesiyor acaba, iyi de benim elif'e benzer bir yanım mı var da bana bakıyor ...Tümünü Göster
iyice işkillenmiştim, gözüm adam da, kulağım elif'teydi.
-bil istedim. nasılsa bir gün öğrenecektin. Bugün söylemeseydim daha da söyleyemezdim…
Elif’e doğru yanaştım, kısık bir ses tonuyla.
+kocan mı o adam
Elif’ de bana doğru yaklaştı
-kim
+arka masamızda oturan adam
Yavaşça bak ama, tam arkamızda, şapkanı tak önce. Şapkanı tak. gözlükle bak ama, Gözlüğün var mı? Çantanda mı? Çıkar hemen.
Elif yavaşça arkasına dönerek göz altından arkaya doğru baktı. Arkasına bakmasıyla bana bakarak kahkaha atması bir oldu.
+evet
Sıçtığımızın resmiydi bu, daha doğrusu sıçtığımın resmi, neyi bekliyor o zaman? Benim dışarı çıkmamı mı? Sıskayla başa çıkarım da iri yarı olan fazla gelirdi, püreye bile çevirirdi beni. inşallah sıska olandır. Ne fark eder lan, iki kişiler oğlum, bir dayak atarken diğeri araya mı girecek sanki. Kocası olan yürekten dövüşecekti, inşallah sıska olandır.
Doğrularak, elife baktım.
-nasıl evet
Elif paldır küldür gülmeye devam ediyordu.
+gidiyorum ben...
Nereye gideceksin oğlum, dışarıda yakalarsa adam iflahını giber, burada mekandasın, garsonlar var bari araya girerler, hem mekan sahibi, mekanında kavga çıkmasına müsaade de etmez. Bekle sen, en azından onlar gidene kadar bekle. Ya akşama kadar gitmezlerse… yunus amcayı mı arasam, ya da muhsin’i mi arasam?
+ya dur nereye şaka yaptım, iştedir o.
Biraz önce kalkmak için doğrulmaya yeltendiğim sandalyeye tekrar oturdum, sigara paketini masaya bırakmadan içinden bir sigara çıkardım bu arada samsun 216 içiyorum ki en kral sigaraya da değişmem… sigaramı yaktım…
Bunu söylerken bile gülüyordu, bir taraftan gülüyor bir taraftan da ağzını kapatıyordu.
Onun bu rahatlığı sinirime dokunuyordu, biraz olsun rahatlayarak elife baktım… içimden sözlükte olsak senin ağzını yüzünü giberim derdim de dua et de karşımdasın...
+ne yapıyorsun sen, ne yapmaya çalışıyorsun ya da
+şaka yapılacak konu mu bu
-ya şaka yaptım kızma hemen
+ne şakası ya
—takıyım mı şapka mı?
Alt dudağımla üst dudağımı yukarı ittirerek, gözlerimi kıstım… Yüzümle tövbe estağfurullahı çektikten sonra “ne tak yersen ye” dedim..
-seni kızdırmak hoşuma gidiyor.
+çantanı aç bakacağım
-kışın ortasında gözlük mü taşıyacağım ya saçmalama
+ne gözlüğü telefonuna bakacağım
-telefonum olsa konuşacak mıyız bundan sonra da
+var mı yok mu?
-yok
+inanmıyorum ya neyse.
-yemin ederim yok, sevmiyorum ben söyledim de sana.
+nereden arıyordun beni
-ankesörlü telefondan
+nerede o
-Ne yapacaksın
+hiç merak ettim
-orda burada her yerde var zaten
+orda burada derken,
-orda burada işte, neyi merak ediyorsun anlamıyorum
+bak hala yalan söylüyorsun
—saçmalama
+neyi saçmalama ya, aradığın telefon numaralarına baktım, sadece bir tanesi burada, avcılar’da yani, diğerleri hepsi farklı yerlerden, hepsini hatırlamıyorum ama Bakırköy’den aramışsın, b.çekmece ‘den ne bileyim hepsi farklı yerlerden
-eee
+ne eee’si sen bana avcılar’da oturduğunu söylemiştin
—burada oturuyorum zaten
+kafayı yedirteceksin bana sen ya
-neyi merak ediyorsun anlamıyorum ki, aradığımda mutlu oldun mu olmadın mı?
+ne alaka
-sorgulama beni, ben seni arayıp aramamak için ne kadar kendimle savaştım biliyor musun? Üstelik şimdi karşındayım hala neyi sorguluyorsun
+sorgulamıyorum ben, sadece yalan sevmiyorum
-ben sana yalan konuşmadım
+sen bana yalan konuşmadın, evliyim diyorsun be bundan büyük yalan mı olur?
-peki
Susuştuk bir süre, arka masadaki adamlara baktım, iri yarı olan hala bize bakıyordu. Bu adamda vardı bir tak ama hadi hayırlısı.
Garson, masadaki kahve boşlarını aldı, küllüğümüzü değiştirdi. elif, garsondan bir su istedi ben de istedim…
Elif Gözlerimin içine bakarak
—nasıl buldun beni
+yalanını saymazsak hoş bir kadınsın
—teşekkür ederim
-makyaj yapmadım, öyle demiştin.
Gözlerimin içindeki gözlerine baktım, güldüm.
O da gülmeme karşılık olarak gamzelerini gösterdi.
Garson suları getirdi, elif su’dan bir yudum aldıktan sonra "ben lavaboya gidiyorum" dedi.
Elif gittikten sonra ben bir sigara daha yaktım, sigaramı yakarken de arka masadaki adamlara bakıyordum. Çok geçmeden iri yapılı olan da arkadaşına bir şey söyleyerek kalktı masadan…
Tuvalete mi gidiyordu?
Keşke öyle olsaydı… -
44.
+7 -4@1147 ben dabakhane yazdım da soktuğumun yazı denetimi kırmızıyla altını çizdi ben de tabakhaneye çevirdim, hem cahilim oğlum ben... sizin gibi fakülte sıralarında am üstünde züt gibmedim, hayat okulunu gibip attım...
-
45.
+9 -2geldim binler, bi sabredemediniz.
arayan 0 543 'lü bir numaraydı...
onun olduğunu biliyordum ama onun olduğuna inanmak istemedim.
kafam dünden güzel, açtım telefonu... daha rahattım.
karşıdan ses gelmesini bekledim. bir kaç saniye karanlık bir sessizlik oldu. ve dayanamayıp "alo" dedim.
-ben...
sesini tanımıştım. oydu. duraksadı ve devam etti.
-ben sensiz olamam... o gün belli etmedim ama hayatımda öyle bir yer etmişsin ki kopmadım senden dedi.
+bu numara kimin?
-bir arkadaşımdan ödünç aldım
+doğruyu söyle.
-bir arkadaşımın dedim.
+bu yalana inanacak değilim. evlilik meselesi hala önümde. ayrıca o adamları tanıyordun.
-Bak sana başka yalan söylemedim tamam?
sustum... tereddüt ettim ve devam etmesini bekledim.
-Şu an görüşmek istiyorum seninle dedi.
Duraksadım. kalakaldım. bir yandan da tırsıyordum içtem içe.
-nasıl, nerede dedim.
+akşam saat 9da eminönü'de metro duraklarının orda dedi.
-peki.
diyebildim sadece... içimden bir ses gitme diyordu ama gitmeliydim, gitmek zorundaydım.
gitmez olaydım!
saat 8 gibi çıktım evden. o saate kadar oyalandım evde. vakit geçmek bilmedi. biraz alkol aldım rahatlamak için.
ve yola düştüm. hızlı tramvaya atladım. rayların sesi bile gitme, gitme der gibiydi.
dinlemedim onları. gittim.
alışık olmadık şekilde herkes inince kimse kalmadı. hatta seyyar satıcılar bile orada yoktu. günün pazar olmasına bağladım. yağmur da vardı. altgeçitte beklemeye başladım.
ne gelen vardı ne giden...
derken aynı numara aradı.
-bekle az sonra oradayım dedi...
+geldi.
gelmez olaydı!
yanında o koca izbandut ve sıska adam vardı. üstüme gelmeye başladılar. elif ise arkadan olanları izliyor kıpırdamıyordu. izbandut beni kavradı ve sıska olan pis pis gülmeye başladı... kalbim yerinden çıkacak gibiydi.
elif de manyakça gülmeye başladı.
sıska diye dalga geçtiğim adam 20 cmlik dalgasını çıkarıp yüzüme vurmaya başladı. resmen gibiyle dövüyordu beni. derken pantolonumu sıyırıp zütüme kökledi. sonra o iri yarı adamla sırayla gibtiler. hatta elif de belden bağlamalı ile bi' kaç kere soktu. ardından beni bırakıp gittiler. yerde baygın yatarken 3 tane nijeryalı saat satıcı zenci de fırsattan istifade edip bi güzel gibtiler.
acısı hala sızlıyor. bu da böyle bi anımdır.
-
bakircanda kişiliksizlik hastalığı var
-
cccrammsteinccc ve jordi el nino adlı yazarlar
-
40 yasında abınız olarak sozlugu bırakıyorum
-
dindar degilim yanlis anlasilmasib
-
keske turkiye gelseydin
-
keşke manifest grubundan bir kızla sevgili
-
1 ekimden itibaren yazarların zamlı maaşı
-
güzel yazmış herif
-
ultra zengin olsam münzevi olurdum
-
darwinizm materyalizm
-
23 yasinda genc bi ukreynali kiz
-
başladıysa geç yazmalar
-
vajinam olduğuna inanmayanlar var
-
aceyip iti hangi ilde okuyacan
-
aşkın bende
-
charlie kirk denilen adi herif
-
incici cuck aile ziyareti
-
beyler bir kızın sevdiğini nasıl anlarım
- / 1