1. 2501.
    0
    lan kaç gündür tek bi part atmadın her gece girip bu akşam part atıcam diyosun amk yalanlarını gibeyim bitmez bu hikaye
    ···
  2. 2502.
    0
    hadi lan senimi bekliyecez dümbük nerde part
    ···
  3. 2503.
    0
    çabuk ol panpa. bekliyoruz
    ···
  4. 2504.
    0
    lan sana kufur etmemek ıcın cok sabrettım ama olmuyo
    soktumun hıkayesı kac gundur bıtmedı amk
    ···
  5. 2505.
    0
    cass sırf sana küfrediyim diye analtıncı nesil oldum hesap açtım mk. bitirceksen bitir şu hikayeyi
    ···
  6. 2506.
    0
    bu arada hadi artık çip kurusu
    ···
  7. 2507.
    0
    reserved
    ···
  8. 2508.
    +2 -2
    façaya bak... saçlarını üç numaraya vuran bir adam neden kirli sakal bırakır ki? façasını gizlemek içindir kesin, yakışmış da ama…

    bizim mahalleden olmadığı giyim kuşamından belliydi… beyaz teni, iyi bir adam olduğunu söylese de bakışlarında iyiliğe dair bir şey yoktu… kapkara gözleri, uzun boynu ve uzun boyuyla tam bir heybet şahikası… heybetinden çok façasındaydı gözüm… sakallarıyla gizlemeye çalışsa da belli oluyordu… kim çizmiş ki bunu?

    arif, fener görmüş tavşan gibi yerinde sabit, façalı adamın söylediklerini dinliyordu… kulağını adamın ağzına kadar getiriyor, adam konuşurken, o da; anladım mahiyetinde; kafasını, aşağı yukarı sallayıp duruyordu…

    arif masasından ayrılırken göz ucundan bana bakmayı da ihmal etmedi… domuz işte, şeytan kalk döv diyor, diyor diyor da o adam kim… beni mi dövdürtecek deyyus, akrabası mı acaba? arif’e de benzemiyor pek… iyi ki esmer değil…

    muhsin’e doğru eğilerek,

    +muhsin

    muhsin, ona doğru eğilmeme karşılık o da gayriihtiyarî bir şekilde eğilerek; “ne oldu” gibi bakış attı…

    +yan masaya baksana bi,
    -ne oldu

    muhsin’le beraber yan taraftaki kirli sakallı, façalı adama baktık, o da bize bakıyordu… acaba muhsin’e ondan bahsettiğimi anlamış mıdır? eşek değil ya anlamıştır… biz ona baktıkça o da bize bakıyordu… en çok da bana… bizi , beni tanımayan biri olsa neden böyle baksın ki? kesin tanıyordur…

    +bize bakıyor lan, kim bu
    —ne bileyim oğlum, kimse kim
    +arif’in tanıdığı…

    muhsin arif ismini duyunca dudaklarını sıkarak eğildiği masadan doğruldu… sandalyesine doğru yaslanarak tekrar bana doğru eğildi…

    -sana da arife’de başlayacağım şimdi cass, kafa dağıtalım diye geldik oğlum, arif mi konuşacağız yine
    +ondan değil lan, tanıyor musun yani
    -tanımıyorum dıbına koyim

    muhsin, doğrularak sandalyesine yaslandı, tip tip de bana bakıyordu… tipine sıçam muhsin; ben ne diyorum sen ne anlıyorsun…

    muhsin sağ eliyle rakı bardağını alarak tokuşturmaya bile gerek yok dercesine kafasına dikti. , rakısından okkalı bir yudum aldı, sanki benim rakım yok, ben de aldım…

    +tamam lan,

    çok geçmeden sabri abi elinde bir tepsiyle geldi, amerikan salatasını muhsi’nin önüne, diğerlerini de masaya gelişigüzel koydu, mezelerle birlikte bir sepet dolusu ekmek de getirmişti…

    muhsin’in masadaki mezelerle uğraşıyor; bense hala arif’e ve adama odaklanmış, onların hareketlerini gözlüyordum…

    birkaç dakika sessizlikten sonra muhsin bardağını uzatarak,

    —gördün mü merve’yi dedi.
    +görmedin sanki
    güldü,

    +uğraştırıyor beni muhsin, bir tak anlamadım
    —haklı kız
    +nasıl haklı
    —haklı oğlum, bir işin mi var sanki, gece gündüz evdesin, iki gün öncesine kadar insana bile benzemiyordun lan
    +…
    —bakma lan öyle, o internette tanıştığın karı olmasaydı şu an hala o saç, sakallaydın.. maymundan ne farkın vardı oğlum.
    +ne diyon muhsin
    —bir iş bul diyorum, kendine çeki düzen ver artık.

    +beni seven böyle sevsin muhsin

    güldü… rakısından bir yudum daha aldı

    —seni seven böyle sevsin
    +ayıp oluyor ama ne varmış lan halimde
    —ne mi var halinde, daha ne olsun,
    +nasıl ne olsun
    -söyle lan, en son ne zaman traş oldun?
    +konu ne muhsin
    -ne zaman
    -…
    +birkaç gün önce
    —ondan önce
    +ne anlatıyorsun muhsin, benim traşımı mı konuşacağız

    muhsin sustu, gözlerini kısarak bana baktı…

    +iyi bayramda
    —kurban mı, ramazan mı?

    cevap vermedim… rakımdan bir yudum alarak gözlerimi muhsin’in gözlerinden çektim, ne zaman traş olmuşmuşum, nah ayarlarım sana filiz’i… kalpte kıl mı çıkar muhsin, benim yüreğim yakışıklı… saçı, sakalı ne yapacaksın lan… karşımızdaki façalı adama baktım… o da rakı içiyordu… gözleri bizim masada… sen de kimsin dıbına koyayım.

    -bayramda, üç ay önce yani,
    sağ eliyle beni bana göstererek…

    —seni seven böyle sevsin,
    +ne oluyor lan
    —oğlum merve kavga arkadaşın mı olacak, kahve arkadaşın mı?
    +ne diyorsun dıbına koyayım ya
    —korkuyor oğlum kız
    +kimden
    —senden
    +ohaaaaa, benden niye korksun ki ne yaptım ben ona
    -ona bir şey yaptığından değil
    +arif’i dövdüğüm için mi
    —başlatma şimdi arif’inden… oğlum çalışmıyorsun etmiyorsun, ayyaşlar gibi ortalıkta geziyorsun, ben olsam ben de korkarım…
    +nasıl korkuyor lan, niye korksun ki, sana mı dedi,
    -bana niye desin oğlum, seval’e anlatmış, o da bana anlattı
    +nasıl yani, korkuyorum mu demiş
    -evet

    başımı eğdim, rakı bardağını sağ elime alarak, bardağın içine baktım, yarımdı… sağa sola salladım, dalgalanıyordu, bir oraya bir buraya… ben salladıkça o zehir…

    seval’e anlatmışsa korkuyordur da neden… benden niye korksun ki? aşk olsun sana merve, ben sana kıyar mıyım, korkulacak adam mıyım… vallahi aşk olsun, ne diyeyim ki ben sana, ben sana bakmaya bile kıyamıyorum sen benden kork… oldu mu şimdi… elimde salladığım rakı bardağını muhsin’e uzatmadan kafama diktim… kirpik ucumdan façalı adama baksam da umurumda değildi artık…

    muhsin de içiyordu…

    +ne dedi seval, ne anlatmış merve
    -ne biliyim ne anlattığını, korkuyormuş dedi seval, ne bileyim; halinden tavrından, her gece içmenden, çalışmamandan falan filan işte...
    -ev kızı oğlum o,
    +ben neyim muhsin
    -kime göre
    +nasıl kime göre, felsefenin sırası değil allah’ını seversen ya
    -allah’ı karıştırma lan meyhanedeyiz oğlum
    +ben kötü biri miyim?
    -ne alaka
    +o zaman
    -ne o zaman
    +yani niye sevmiyor da korkuyor
    -sevmezse korkar mı, seviyor ki korkuyor
    +harbi mi lan, seval mı dedi, seviyor mu beni
    -demedi lan öyle bir şey, ben diyorum. ne bileyim yani sevmezse ne diye senle konuşsun ki mal mısın oğlum
    +iyi de niye korkuyor o zaman, seven korkar mı ya... hem bana demedi ki hiçbir şey
    -ne desin

    cevap veremedim, ben muhsin'e, muhsin bana baktı... ne desin... yannan desin muhsin, seviyorum desin, korkuyorum diyeceğine ben de seni seviyorum desin, kaç ay oldu, her akşam yolunu gözlüyorum, bir gülümsemeyle yanımdan geçiyor o kadar, bu mu sevmek... korkuyormuş, ben korkacak adam mıyım?..

    sabri ağabey elinde iki tabak, kebaplarımızı getirdi... afiyet olsun'u da ekleyerek tam gidecekken muhsin, sol eliyle sabri ağabeyin koluna dokundu... sağ elini de sağ kulak hizasına zütürerek; işaret parmağıyla birkaç daire çizdi... sabir ağabey, muhsin'in bu hareketine karşılık başını öne arkaya doğru sallayarak omzuna dokundu...

    =hadi yarasın
    -eyvallah abi

    ben de eyvallah mahiyetinde başımı salladım... keşke façalı adamı sorsaydım... anlardı ki adam... anlarsa anlasın, iki kişiyiz burda...

    sabri ağabey masamızdan ayrıldıktan birkaç dakika sonra muhsin, elini yumruk şekline getirerek masaya vurdu... bu yumruk, biraz önceki dairelerin mükafatı olarak önce kulaklarımıza sonra da masamısa teşrif eden zeki müren'di...

    http://tinyurl.com/d4tt5wm

    muhsin'in gözleri kapalı, kulakları müzikte... bazen bana bakarak müziğe eşlik ediyor, bazen de sol bileğindeki seval dövmesine bakıyordu...

    +ne yapacağım ben muhsin

    -dudaklarımdan ismin, silinmediii, silinmediiiii seneleeerdir... diyerek elindeki boş bardağını önüme koydu...

    ben nerdeyim sen neredesin muhsin... tak iç, kendi bardağımı da bardağının yanına koyarak rakıları doldurdum...

    -sevemediiimm kimseleriii
    +ne yapacağım ben muhsin
    -yarın konuşursunuz oğlum hadi

    sağ elindeki ucu kalın, dibi sivri bardağı uzattı, ben de uzattım... "zeki müren'e" dedi...
    +zeli müren'e…

    rakımdan bir yudum alarak masadaki telefonu elime aldım, merve'de mesaj atmamıştı daha.

    izin almadı mı acaba... korkuyor muydu, seviyor muydu?.. ya mahsustan izin alamadım derse... telefonu masaya koyarken karşımızdaki adama baktım... gözleri bizim masada... vardı bu adam da bir takluk... sabri abiye sorayım ben iyisi mi...

    kebaplarla birlikte iki duble rakıyı midelerimize zulaladık... o süre zarfında muhsin'den yardım istesem de çalışma gerekliliğinden başka akıl alamadım ve fakat ben de her defasında "beni seven böyle sevsin" den başka da cevap vermedim...

    muhsin'e tuvalete gidiyorum diyerek masadan ayrıldım, façalı adamla göz gözeydik...
    Tümünü Göster
    ···
  9. 2509.
    +1 -2
    ne bakıyorsun diye girişsem mi? muhsin’de yardım eder, haşat ederiz adamı da sabri abiye ayıp olur ki daha geçen gün arif yüzünden darılmıştı...

    adamın suratına şekilsizce bakışımdan sonra meyhanenin tezgahına doğru yöneldim, sabri kebap ustasının başında etlerin pişmesini izliyordu, yanında da arif domuzu… onun yanında konuşmayayım diye tuvalete gittim...

    tuvaletin küçük penceresini açarak sigaramı yaktım, tuvalette küçük bir de ayna vardı, aynada kendime ve kendi korkunçluğumdan herhangi bir zerre arasam da bir türlü muvaffak olamadım, merve neden korkuyor o zaman, seviyordum ki ben onu… korkulacak bir tip de değildim, yan profilden bakınca mı öyle acaba, bir de yan profilden baktım kendime ama yine değişen bir şey yoktu, korkulacak biri değildim… yarın anlarız diyerek tuvalette işimi gördüm, sigara izmaritini tuvaletin kara deliğine attım, sifonu da çektim, ellerimi de bir güzel yıkadıktan sonra dışarı çıkmaya hazırlanırken birden aklıma elif geldi… muhsin’e filizi anlatacaktım ben… alelacele tuvaletten çıkıp muhsin’in yanına gidecektim ki sabri abi geldi aklıma, tezgahın arkasına baktım, sabri abi yoktu, kasaya baktım, oradaydı… sabri abinin elinde kalem, önünde defter hesap kitap yapıyordu… arif nerede ki? façalı adamın yanında mı acaba, façalı adamın masasına doğru aktım, façalı adam yalnız başına masasında oturuyor rakısını yudumluyordu, gözleri de bende…

    sabri ağabeyin yanına yaklaşarak
    +nasılsın abi
    -nasıl
    +nasılsın abi
    -ha sen misin cass, iyiyim , iyiyim napiyim işte hesap kitap
    +iyi abi, yunus amcanın selamı vardı üstümde kalmasın
    -aleyküm selam, onu da getirseydiniz ya
    +söyledik abi, gerçi gelebilirim dedi ama bilmiyorum yine de,
    -hayriye’yi yalnız bırakmaz o, neyse sen nasılsın cass
    +iyiyim abi ne olsun, bildiğin gibi
    -iyiysin iyisin baksana rengin mengin açılmış, hep böyle ol, bak kendine biraz evladım gençsin sen. ben senin yaşındayken ohohoho günde üç gömlek değiştirirdim
    +sağol abi, hala gençsin sen
    -yok yok, geçti bizden
    +gençsin abi de şey sana bir şey soracaktım ben
    -buyur
    +abi şu bizim karşımızdaki adam var ya...
    -hangisi
    +şu kel olan, hani sakalları olan var ya...
    -haa, ee ne olmuş?
    +tanıyor musun abi?
    -yoo tanımıyorum
    -hayırdır
    +bilmem ki abi bize çok bakıyor
    -nasıl çok bakıyor
    +bilmiyorum abi, tuhaf bir bakışı var ben de acaba tanıdık falan mı diye merak ettim
    -ben tanımıyorum da arif’in arkadaşı herhal
    +nasıl abi
    -geçen de gelmişti bu galiba, arif’i sormuştu, sonra arif geldi bayağı bi konuştular
    +ne zaman abi
    -bir, bir buçuk ay oldu galiba
    +ne konuştular abi
    gözlerini olabildiğince açarak alt dudağıyla üst dudağını kaldırdı
    -nereden bileyim ben evladım, sonra arif’e kim diye sordum da eski bir arkadaş dediydi
    +eski arkadaş
    -...
    +eyvallah abi

    masaya dönmek üzereyken sabri abiye tekrar dönerek

    +abi benim şarkıyı unutma
    güldü
    -tamam tamam

    gülümsemeyle karışık eyvallah abi diyerek masaya doğru yürüdüm, sağa sola baksam da arif'i göremedim...

    Muhsin, rakısını içmiş yenisini dolduruyordu

    +geldim
    -nerdesin oğlum ya
    +burdayım, ne yaptın
    -hiç
    +doldursana
    +eyvallah

    telefonu elime aldım, ne bir mesaj ne de arama uyarısı vardı... merve neden mesaj atmadı ki... ben mi yollasam...

    -var mı bi haber
    +yok
    +neyse, hadi bakalım
    diyerek bardağımı uzattım,

    "aşk"'a diyerek bardağının dibini bardağımın ortasına vurdu...

    +korkaklara

    güldü...

    doğrularak sabri abiye baktım, deftere gömülmüş yine... şarkımı da çalmadı... unuttu mu şarkıyı, unuttu kesin... sabri abiye el sallasam da görmedi, façalı adama baktım... bana bakıyordu, ben ona bakınca o da el salladığım tarafa baktı...

    -ne oldu oğlum

    +sabri abi benim şarkıyı çalacaktı, unuttu herhalde

    Muhsin de arkasına dönerek sabri abiye baktı
    -tuvalete gideceğim birazdan, söylerim ben

    +rakıyla iyi giderdi be
    -ne istedin ki
    +her zamanki
    -iyi geliyorum ben
    +çalsın ha
    -tamam

    ben de merve'ye mesaj yazayım... rakımdan bir yudum alarak telefonumu elime aldım, merve'ye "ne yaptın, izin aldın mı?" diye bir mesaj gönderdim...

    Arif, elinde bir kağıt masamıza doğru geliyordu... bizim masamıza yetişmeden façalı adamın yanında durdu... bana bakarak elindeki kağıdı façalı adama verdi... façalı adam önce kağıda sonra da bana bakarak elindeki kağıdı masaya bıraktı... sağ eliyle rakı bardağını eline alarak rakısını bir yudumda içti... masaya bıraktığı kağıdı alarak, arif'in sağ omzuna iki kere vurdu... bana bakarak kasaya doğru yöneldi... arif'in gözü bende... o da arkasından yürüyerek kasaya doğru gitti...

    ne verdi ki bu domuz, merve'yle ilgili mi acaba? ne alaka ki... ben bu arifi keserim...

    façalı adam elindeki kağıdı masaya bıraktı, cebinden cüzdanını çıkararak hesabı ödeyecekken muhsin de yanlarına geldi... façalı adam muhsin'e, muhsin sabri abiye arif de bana bakıyordu...

    Arif bana bakınca ben de arif'e sağ elimin işaret parmağıyla seni dışarıda yakalarım işareti yaptım, bu işaretimden sonra arif bana bakmayı bırakıp façalı adamın yanına geçti...

    Façalı adam hesabı ödedikten sonra, masaya bıraktığı kağıdı cüzdanına koyarak dışarı çıktı, arif de peşinde... kuyruğu sanki...

    takip mi etsem? ya da arif'i mi dışarıda yakalasam... tam iş zamanı sabri abiye ayıp olur, muhsin de izin vermez gerçi... yarın yakalarım ben arif'i, yarın merve'yle buluşacağız, akşama da işte olur... pazartesi yakalarım... bu sefer yedim seni arif...

    Muhsin bana doğru gelirken istediğim şarkı çalıyordu...

    Muhsin kağıtta yazanı gördü mü acaba? milletin özeli diye bakmaz ki mal ve fakat görmüş ama bana söylememişti...

    keşke söyleseydi...

    ne mi değişirdi...

    çok şey...
    Tümünü Göster
    ···
  10. 2510.
    0
    1527 reeserved
    ···
  11. 2511.
    0
    reserve
    ···
  12. 2512.
    0
    hay aq yine en heyecanlı yerinde bıraktı gavat
    ···
  13. 2513.
    0
    devam cass
    ···
  14. 2514.
    0
    :( en sevdiğim dizinin en önemli yerinde bitmesi gibi ulan
    ···
  15. 2515.
    0
    en heyecanlı yerinde bırakmışın harbi amk . keşke bırakmasaydın...
    ···
  16. 2516.
    0
    son ayraç
    ···
  17. 2517.
    0
    bak gene yarım bıraktı
    ···
  18. 2518.
    0
    bazen küfrü hakettiğini düşünüyorum cass
    ···
  19. 2519.
    0
    dıbına koyıyım atıyorsun bare destekli at hikayenin başında kadın evli diye laf yapıyordun beynimizi gibiyordun şimdide evli kadını arkadaşına ayarlamaya çalışıyorsun senin aklının derinliklerine fışkırtıyım
    ···
  20. 2520.
    0
    hay dıbına koyım şimdi yine 2 hafta yazmıcak
    ···