-
2976.
+1arif puştuna bak, araba alıyor… arabayla fink de atar bu deyyus… merve arabaya tav olmasın… olur da olur bak… miras kalmış puşta… bizim dedemiz olmadı ki bize miras bıraksın… ben de hiç para biriktirmedim ki, yunus amcanın verdiği zarfta kaç para vardı acaba…Tümünü Göster
acaba bir araba parası var mıydı? alsam mı zarfı? kira da almıyorum gerçi, on altı yıl oldu…
on altı yıl…
aya çarpsan, on altı çarpı on iki… on çarpı on altı, yüz altmış… iki çarpı on altı otuz iki, yüz altmış artı otuz iki, yüz doksan iki.
yüz doksan iki ay… vay dıbına koyayım, yüz doksan iki ayın kirasını toplasam bir araba bile alabilirdim herhalde…
kaç para ediyor ki yüz doksan iki ay…
kirayı üç yüzden hesaplasak…
iki çarpı üç yüz. altı yüz, bir sıfır eklesen, altı bin, bir sıfır daha ekle altmış bin, yani altmış milyar… sekiz ayın kirasını çıkar, sekiz kere üç yüz, iki bin dört yüz, altmış milyardan çıkar, altmış bin çıkar iki bin beş yüz, elli yedi bin beş yüz, yüz daha, elli yedi bin altı yüz lira…
eski parayla elli yedi milyar…
iyi para vallahi, sıfır passat bile alırdım…
yunus amca kandırıyor mu beni, napıyor… şimdi ben altmış milyarlık bira mı içtim? nasıl içeyim ki? mideme sıçayım, içmişimdir…
acaba hesap kitap mı yaptı da o zarftaki para benim alacağım mı, belki o kadar alacağım vardır onu veriyordur…
iyi de neden köye git desin ki o zaman… …
siyah poşet, tıngır mıngır sallanan biralar… 16 yıl, elli yedi milyar… köy…araba… arif puştu…. merve…
gerçi yunus amcanın hakkını ödeyemem… elli yedi milyarı geçer bana yaptığı masraf verdiği değer… ameliyatıma bile sadece beş milyar parası gitti… çocuğu yok diye beni çocuğu yerine koydu…
bahçeye girdim, dut ağacının yanındaki çekyatın üzerindeki ıvır zıvırı temizledim… içeri geçtim…
siyah poşetten xtrayı açarak masaya bıraktım, diğerlerini dolaba yerleştirdim… dolaptan bir zeytini mideme uğurladım… salona geçtim, zeytinin çekirdeğini küllüğe koyarak efes xtrayı açtım…
kafama dikerek ilk dikişi attım sancılarıma… puşta bak ya… yedirir miyim oğlum sana merve’yi…. merve de arabana mı kanacak itin dölü… pencere kenarındaki koltuğuma geçtim…
xtraya erken mi başladım ne, ağzımın tadı bozuldu… birkaç zeytin daha mı yesem…
kim kalkacak cass, zıkkımlan işte, zeytin sırası mı? puştun dölüne bak ya, araba senin neyine züt!
bir sigara yaktım, bir duman çektim… tam dumanını burun deliklerimden çıkaracaktım ki telefonumun sesini duydum, dumanı ağzımdan püfürdeterek masanın üzerindeki telefonu aldım…
212’li bir numara -
2977.
+5+efendim
-efendini yesinler
kim ki bu?
+alo
-piss
+elifff
-hi hi elif ya
+tanıyamadım ya
-ayy aşk olsun ya
+ne bileyim tanıyamadım
+nasılsın
-ben iyiyim de senin neyin var
+yok bir şeyim
-sesin kötü geliyor
+yok yok iyiyim, nerdesin
-nerde olayım, sevgilimi özledim dışarı çıkıyım dediimmm…
+iyi yaptın, eee
- sonra arayayım mı aramayayım mı diye düşünürken
+...
-ara nen dedim ama
+ama
-amaaaa sanki bi tek ben özlemişim
+ya öyle değil sabah mesaj yazdım ya sana
-yazdın da hemen çıktın gittin haber bile vermedin uyuzzz
triplere bak, tam arayacak zamanı buldun…
+işim vardı ya ondan…
-bak ne dicem
+ne oldu
-filiz’le konuştum ben
+ee ne oldu
-şey dedi, yani kocasını çok seviyor aldatmam dedi kızdı hatta ama ben ısrar edince şey dedi
+ne dedi
-yani senin için bir kahve içeriz dedi beraber
-benim için yani
+e güzel, bakarız ya
-ya neyin var senin
+yok bi şeyim
-nasıl yok, ne oldu anlat hadi
+ne anlatayım elif, yok bi şeyim.
-iyi, yarın görüşelim mi, müsait misin?
- filiz de gelecek
+bilmem ki, eski yerde mi
-evet
yarak gelirim oraya…
+orda olmasın ya, sevmedim orayı
-başka yer olsun ya fark etmez
+iyi tamam, saat kaç şimdi
-bugün değil ya
+biliyorum deli
+ beşi on geçiyor
-ee
+tamam sen eve git, sözlükten konuşuruz
-yaa kart bitsin çok olandan aldım
+çok ney
-ya fazla kontörlü yani
+sonra yine ararsın beni ya hadi eve git sen
-sende bir şey var ama bilmiyorum
+ya yok bir şey..
-iyi tamam hadi eve gidiyorum ben
+tamam, öptümmm
-ben deeeeeeeeee
+deli
+hadi kapat
-sen kapat
trk diye telefonun kırmızı tuşuna bastım, çocuk muyum ben elif, kapat işte… liseli gibi sen kapat ben kapat mı oynayacağız… -
2978.
0gitsem mi ki, filiz de gelecek… muhsin gelmez ki..
xtramı bir dikişte nakavt ederek mutfağa geçtim… ucu sivri dibi kalın bomontimi alarak tam salona geçecekken geri dönerek dolaptan bir zeytini daha ağzıma attım…
salona geçtim, zeytinin çekirdeğini masaya bırakarak masada öksüz gibi duran sigaradan bir sigara daha alarak koltuğuma geçtim…
gideceksek de avcılara gitmeyelim… taksime gidelim… gelir mi ki? ben nasıl gittim o da gelsin… o gelir de filiz gelir mi? inşallah gelmez, elif tek gelsin… oğlum kadın evli lan… evli bir kadınla bir daha ne görüşecen cass…. görüşürüm, merve ne diye gelmiyor…
bomontiyi kafama diktim… bilgisayarı açmadım, koltuğumdan kalkarak bilgisayarın düğmesine bastım siyah zemin üzerine beyaz yazıları görünce tekrar koltuğuma geçtim…
ucu sivri dibi kalın bomontiyi kafama diktim, arif puştuna ne kadar kaldı acaba…
sigaramdan bir duman alarak bilgisayara baktım, ekranda emesen penceresi vardı… açılmış, sözlüğe giyerim diye koltuğumdan kalktım… mausu alıp kromun simgesine çift tıkladığım anda arka tarafan “dank dank dank” sesleri geldi…
kim ki bu… muhsin mi geldi.. film bitmemiştir ki…
kapıya yöneldim…
kapıyı açtım…
açmaz olaydım... -
2979.
0ben yakında evleniyorum bile amk.
-
2980.
0oo çok iyi oldu kan yaptı, devamı geliyor mu panpa
-
2981.
0lan kapat du smk bsdlııgnı
-
2982.
0resrved
-
2983.
0pampa vadi sezon finali yaptı artık tek dizim bu çabuk yaz da soğumasın
-
2984.
02446 dan reserved
-
2985.
0keşke erkek olsa demiş amk ağır ılık
-
2986.
0rezerved
-
2987.
0bekliyoruz panpa sonunu
-
2988.
0@2455 sonuna daha çok var...
şu an bir part daha yazıyorum, yetişirse bu gece atarım... -
2989.
0ben rezervimi alayım da gerisini sonra giberiz
-
2990.
0hey daşşanı yediğim ne bağımlılık yaptı şu hikayede bee
-
2991.
0
-
2992.
0kim o da demedim, keşke deseydim...Tümünü Göster
+yunus amca...
-benim evlat, benim…
her iki elini ağzından çıkan huhhh huhhh sesiyle ısıtmaya çalışsa da üşüdüğü her halinden belliydi...
-çok soğuk, çoook…
+geç yunus amca, geç üşüme…
-yaşlandım artık cass, yaşlandım eskisi gibi değilim
kapının önünden çekildim, çekilmem yunus amcayı içeriye davet etmemle eşdeğerdi...
yunus amca ayakkabılarını çıkardı, eline alacakken
+bırak sen ben alırım,
-of of of, bacaklarım, bacaklarım, huhhh huhh huhhh
- çabuk gel de işim var senle
yunus amcanın ayakkabılarını alıp, kapı önündeki ayakkabılığa koydum... kapıyı da kapatarak salona geçtim...
yunus amca pencere kenarındaki koltuğa geçmiş beni bekliyordu... .çekyata oturmadan yunus amcaya baktım. o da bana bakıyordu.
+ çay demliyim mi yunus amca, için ısınır...
-yok yok, geç otur.
çekyata oturdum... çekyata oturmamla yunus amca, elini ceketinin iç cebine zütürmesi aynı anda oldu... iç cebinden beyaz zarfı çıkardı... masaya bıraktı...
-yarından tezi yok köye gidiyorsun, itiraz da istemem, bu lafımı da ikiletme
+ya ne oldu yunus amca
-bir şey yok evladım, ne olacak, değişiklik sana iyi gelecek
+bunun için mi geldin
-senin için geldim
gözlerimi kapattım, birkaç saniye düşündüm... gitmek için bir nedenim olsaydı zarfı alır tamam derdim ama o düşünme anında gitmek için bir neden bulamadım ve fakat yunus amcanın ısrarına da anlam veremedim...
+ne yapacağım ben köyde yunus amca ya... nereye gideceğim boşver...
+hem nerden çıktı bu köy işi.
yunus amca gözlerimin içine baktı, çenesindeki beyaz kılları kaşıdı... bellki o da düşünüyordu ve beni köye göndermek için haklı bir sebep arıyordu...
ayağa kalktı... paltosunun düğmelerini açarak paltosunu çıkardı... ayağa kalktım, paltosunu almak için elimi uzatsam da paltosunu çekti, oturduğu koltuğun sırt bölgesine asarak tekrar oturdu... ceketinin cebinden sigarasını çıkartarak sigarayı dudaklarının arasına aldı... bana da uzattı ama ben yanan sigaramı gösterdim... paketi tekrar cebine koyarak sigarasını yaktı...
- hiç mi özlemedin
+neyi
+dedeni
gözlerine bakan gözlerimi çektim yunus amcadan, başımı eğdim, sigaramdan öyle bir kallavi bir fırt aldım ki ciğerim, yanmayı yeniden yazıyordu... ağzımdan çıkan sigara dumanı değil de yanmaya çalışan tezekten farksızdı...
-kaç yıl oldu, kaç yıl...
-tam burada
-evlat
yunus amcaya baktım...
elleriyle salonun ortasını gösteriyordu...
-tam burada yaşayamam dediğin günü ne çabuk unuttun.
+unutmadım, unutmadım yunus amca... unutmadım...
+ unutamam da...
+sen...
sigaramdan bir fırt daha aldım
+sen yaşadığımı mı sanıyorsun...
yerimden kalkarak, masaya doğru yöneldim... ciğerime odun niyetine bekleyen ucu sivri dibi kalın şişeyi elime aldım...
+yaşıyorum yunus amca, yaşıyorum...
+ne çok unutmak istedim biliyor musun, ne çok unutmak istedim... dedemi, annemi, elif'i, sadık'ı ve o...
+ama unutamadım yunus amca, unutamadım...
ellerimi yumruk şekline getirdim, yumruğumun en sivri yerini yani orta parmağımın boğumuyla kulaklarımın üzerine beynimin çeperlerine tecavüz edercesine vurdum...
+unutmuyor... unutmuyor... unutmuyor...
arkama yaslanarak şişeyi kafama diktim, şişe, plankkk diye bir sesle yenilgisini kabullendiğinde çekyatın yanına bıraktım...
yunus amca yerinden kalkarak yanıma geldi, sağ elini başıma koyarak saçlarımı okşadı... saçlarımdan öperek "unutma" dedi, herkesi unut "ibrahimi unutma!...
yunus amca yerine geçerken ben de doğruldum, yerimden kalkarak sigaramdan bir fırt daha aldım... sigaramı masanın üzerindeki küllükte söndürerek mutfağa gittim...
kendime kırmızı turborg yunus amcaya da bomonti alarak salona geldim... yunus amcaya birasını uzattım... uzatırken "unutmadım" dedim...
çekyata geçtim... tlank sesiyle kırmızı tuborgu açtım...
-evlat dedi...
cevap vermeden yunus amcaya baktım...
-oturduğun yerde yatıyordu ibrahim... -
2993.
+2yunus amcanın ağzından çıkaran "ibrahim"'den sonra oturduğum yerden kalktım... ama öyle bir kalkış ki hani ayağında nasırı olan bir adamın nasırlı ayağına bir basar da ayağını çeker ya aynen öyle...Tümünü Göster
oda üstüme, çekyata başıma yıkıldı sanki...
çekyata bakıyorum sonra yunus amcaya bakıyorum...
---fleşbek---
18 eylül 2003…
akşam saat 7 gibi… işten çıkmış eve dönüyordum, kucağımda bir ekmek, bir de onun çok sevdiği karpuz… kapıyı çaldım, açan yok… oysa bu saatlerde dedem bahçendeki çekyatta uzanmış beni bekliyor olurdu… o akşam yoktu, bahçede görmeyince haberleri izliyordur diye düşündüm…
kapıyı çaldım, açan yok… seslendim “dedeee” diye, ses yok… tepki de yok…
sesimin sessiz kalması beni fazlasıyla ürkütmüştü… karpuzu yere bırakarak cebimden anahtarı çıkararak kapıyı açtım, içeri koştum…
konuşacak diyordum bir gün, yüzüme vuracak… aşağılayacak da diyordum, ki hakkı da...
iki torununun ve gelinin ölümüne sebep olan bu aşağılık adamı yerden yere vursa da hakkıdır ama oğlunun yaptıkları karşısında torunun yaptığı hiçbir şeydi belki de bu yüzden konuşmuyor, susmayı yeğliyordu ve fakat yine de bir gün konuşacağını biliyordum ama bu kadarını da beklemiyordum…
elimde ekmek, içimde korku dedeme sesleniyorum ama öyle bir sesleniş ki, hani taş olsa sesimin çığlığından ikiye ayrılırdı… sesim kapıya, oradan duvarlara çarparak tekrar kulaklarımdan beynimin çeperlerine değiyor ve orada o da susuyordu…
mavi demirli kapıyı açar açmaz içeri koştum, kapıyı öyle hızlı açmışım ki, kapı önce duvara sonra omzuma çarparak durabilmişti... o an omzuma çarpan kapının farkında bile değildim ama günler sonra omzumdaki acıyı fark edecektim...
duvarlara çarpa çarpa eve girdim; evin girişinde hemen sol tarafta mutfağımız vardı ki hala da var, önce acaba mutfakta mı diye baktım, orada da kimse yoktu… mutfakta göremeyince bir kez daha bağırdım orada "dedeeee" diye yine sesimden başka hiçbir ses yoktu işin taktan tarafı da bir kere içine korku girince artık kulaklarına çarpan sesinin yankısından bile ürküyorsun…. evin salonuna koştum... evet oradaydı dedem, başı eğik bir vaziyette çekyatta oturuyordu... üzerinde siyah ceketi, başında da kasketi vardı; öylece oturuyordu ama gelişimden haberi bile yok gibiydi...
dedemi orada öyle görünce korkuyla karışık yaklaştım... tekrar "dedeee" diye bağırdım ama bu sefer kısık bir ses tonuyla... uyuyorsa uyanmasın, uykusu bozulmasın diye…
yine de kötü giden bir şeylerin varlığı dedemin hareketsizliğinde gizliydi, ne bir hareket ne de ses vardı... duymuyor muydu beni, görmüyor muydu, bilmiyordum ama bilmek istediğim sadece uyuyor olmasıydı... elimdeki ekmeği dedemin yanına bıraktım, dedemin önünde eğilerek elini tuttum... işte o an, dedemin elinin tuttuğum an ölümün soğuk yüzüyle tanıştım... parmakları buz kesmişti sanki... hayır dedim kendi kendime, hayır dedim, hayır... olamaz, olmamalı da... şu hayatta, yaşadığım onca acıya rağmen beni bir dakika olsun ekgib bırakmayan bu dağ gibi adam, bugün de beni ekgib bırakmaz, bırakmamalı da...
"dede" diye bağırıyorum, "dedeem, dedem" diye ama sadece dediğimle kalıyordum, hiçbir hareket yoktu, yaşamsal belirti de... elini öperek sol tarafına oturdum... sakallarına dokundum, sarıldım... dedemin eğik başı, omzuma düşünce bütün ev üzerime yıkıldı, tutamadım kendimi,… “dede” diye ağlamaya başladım... daha sıkı sarılarak beyaz sakallarına avuç içimle dokundum… aç dedim dede, gözlerini aç, dede aç gözlerini, gözlerini aç... ben geldim dede, ben, hayırsızın... soğuk eli dudaklarımda, öylece yığıldım dedemin kucağına... öylece, ekgib yarım ve artık bir hiç olarak yığıldım…
şimdi ne yapacaktım ki? artık olmayacak mıydı? gömecek miydim dedemi, toprak mı olacaktı… olmamalıydı ama olacaktı… ve yine her zamanki gibi yapacak hiçbir şeyim yoktu… soranlara öyle diyecektim ki, hala öyle diyorum; ama aslında yapacak çok şeyim vardı… kendimden bile gizlediğim gerçekler…
ve evet, yapacak hiçbir şeyim yoktu, dedemi gömecektim hem de kendi ellerimle…
dedemin dizlerinde ne kadar kaldığımı hatırlamıyorum, kendime geldiğimde ilk iş yunus amcayı aramak oldu, yunus amca dedemin ahretlik dediği arkadaşıydı…
telefonumu elime aldım, yunus amcayı arayacaktım… telefon rehberini baştan sonra tarıyordum ama yunus amcayı bir türlü bulamıyordum… yunus amca kayıtlıydı eminim ama ben bir türlü bulamıyordum…
birkaç denemeden sonra yunus amcayı aradım, telefonun çalma sesi yerini yunus amcanın “alo” sesine bırakınca istemsizce ağlamaya başladım…
dedem, diyorum… ağlıyorum… dedem diyorum ağlıyorum, allah kimseye yaşatmasın o anı… bir türlü konduramıyorsun ölümü, yakıştıramıyorsun da…
yunus amca, benim ağlamayla karışık dedem sözlerinden sonra telefonu kapattı o telefonu kapatınca ben de salonun ortasına yığıldım…
iki elimle telefonu sıkıyorum ağlıyorum, dedeme bakıyorum ağlıyorum… dedemin başı sol omzunda… dedemi o halde görünce yanına gidip başını omzuma koydum, ben de başımı onun başına yasladım… orada bir kez daha elini öptüm… beyaz sakallarına dokundum… yüzüne baktım ağladım, elini öptüm ağladım… bilmiyorum an için ölümü kabullensen de yarın dedenle kahvaltı yapamayacağını, ya da dut ağacının altında onun köy anılarını anlatırken ki el hareketlerini, mimiklerini göremeyeceğini düşünemiyorsun… çok geçmeden yunus amca girdi içeri…
yunus amcayı görünce daha şiddetli ağlamaya başladım, yunus amcamın o anki hali hiç aklımdan gitmiyor…
dedeme bakıyor, yüzünü çeviriyor… dedeme bakıyor yüzünü çeviriyor o da konduramadı belli ki… gitmekle kalmak arasında sabukluyordu…
yunus amca diyorum, dedem diyorum ağlamayla karışık, o hâla sessiz… dedeme yaklaştı, tek bir cümle çıktı ağzından…
ibrahim dedi…
“gittin ha”
o gittin kelimesi benim ağlama şiddetimi ve dedeme sarılma halimi kırbaçlamış gibiydi, daha şiddetli ağlıyor ve daha şiddetli sarılıyordum…
elimi dedemin sakallarından çekti, dedemi çekyata yatırmaya çalıştı ben öylece bakıyordum…
yunus amca dedemi çekyata yatırırken, çekyatın kenarından bir fotoğraf düştü…
---
keşke düşmeseydi ve keşke görmeseydim... -
2994.
+1---fleşbek'e devam---Tümünü Göster
o fotoğrafta dedemin bana yıllarca sakladığı konuşması vardı… kin miydi, nefret mi bilmiyorum ama ben kendimden utanıyordum, ona ve ailesine yaptıklarımdan ötürü de vicdan azabı çekiyordum…
size sadece şunu söyleyeyim kahrolası benliğim ve bencilliğim o fotoğrafın her karesinde gizliydi…
ne mi vardı fotoğrafta; bir tarafında cennet, bir tarafında da cehennem, bense omzumda cehennem ateşi, cenneti ateşe vermeye gidiyordum…
yaptım mı, yaptım...
cenneti, cehenneme çevirdim mi, çevirdim...
yalnız şunu bilin ki, şu an bunları yazarken bile kendimden utanıyorum... ölüm çare değil ve biliyorum öyle kolay da olmayacak benim ölümüm...
elimde siyah beyaz bir fotoğraf… dedemin giderken bana bıraktığı miras…
fotoğrafa bakıyorum… dedem, babam, annem, sadık, elif ve ben…
ben dedemin elinden tutuyorum, elif babamın kucağında, sadık annemin elinden tutmuş gülümsüyoruz dedem hariç …
bir aile olarak çektirdiğimiz ilk ve son fotoğraftı bu, ki varlığından bile habersizdim o ana kadar… dedemin sakalları kısa ve siyah, başı dik ve başında kasketi, gömleğinin düğmeleri sonuna kadar ilikli, siyah yeleği, cep saatinin zinciri… bir eli, yeleğinin cebinde… diğer eliyle elimi avuçlamış , gözleri boncuk boncuk, yüzünde de ciddiyet hırkası…
hepimiz gülümserken bir o ciddi, bir o… güzel dedem, dedem…
elimde fotoğraf çekyatın yanına yaklaştım, dedeme baktım, fotoğraftaki ciddiyet yerini solgun bir yüze bırakmıştı, elleri göbeğinde bağlanmış, boncuk gözleri kapalıydı… çekyatın dibine yere oturdum… sakallarına dokundum dedemin, sakalları bile ölümün soğuk nefesini soluyor gibiydi… dedemi ilk kez böyle solgun görüyordum…
dedemin yüzüne dokunarak, güzel dedem böyle yığılacak mıydın dedem, böyle gidecek miydin?
yığılmıştı ve gitmişti artık...
şimdi uyansa da nefretini kussa diyordum ama o susuyordu... hep af dilemek istemiştim dedemden ama korkuyordum, konuyu açmaktan bile çekiniyordum... o da bunu biliyordu aslında bütün suçun ben de olmadığını biliyordu belki de bunun için susuyordu… biri oğlu, diğer torunu…
“affet beni dedem, affet”dedim ağlamayla karışık... sonra da sarıldım, öyle bir sarılıyorum ki hani daha çok sıkarsam belki kendine gelir de gözlerini açar diyordum… ama açmıyordu gözlerini, açmıyordu…
dedeme o sarılma anında kendime ettiğim lanetleri bir ben bilirim, ki hala da ediyorum ve ben dedemi çok ama çok özlüyorum… biliyorum beni hiçbir zaman affetmeyecek ki, hakkı da ama ben de affetmiyorum kendimi…
ben dedeme sarılı bir şekilde ağlarken bir elin omzumdan çekerek beni dedemden ayırmaya çalıştığını hissedince daha çok sarıldım, omzuma dokunan el sanki sarılma hissimi kırbaçlıyor gibiydi… daha sıkı çok sıkı sarıldım.. ben ne kadar sarılmamı güçlendirdiysem o el de beni dedemden ayırmaya kararlıydı…
gelen yunus amcaydı, elinde beyaz bir nevresim, “kalk evlat, kalk”… diyordu bana…
yunus amcanın evde olduğunu bile unutmuştum…
“yunus amca” dedim,
“dedem” dedim, ağladım…
dedemi yunus amcaya göstererek,
“dedem” bir kez daha… “dedem”
“dedem diyordum tıkanıyordum, yunus amcaya “dedem öldü” diyemedim… öldüğünü söylemekten bile korkuyordum, ki yakıştıramıyordum da… ne bileyim ölüm bana yakışırdı da dedeme hiç yakışmıyordu… o an ben ölseydim de dedem yaşasaydı diyordum ki hala da öyle diyorum…
yüzümle dedemi yunus amcaya göstererek,
“dedem” dedim bir kez daha…
dedemin sağ eli göbeğinden düşmüş, çekyatın kenarında hareketsiz duruyordu…
dedemin elini o halde görünce eline sarılarak öptüm, ağladım… öptüm ağladım… avuç içini, elini… parmaklarını öpüyordum… avuç içini yanağıma koydum, ağladım… yunus amca yanıma yaklaşınca dedemin elini diğer elinin üzerine koyarak sırtımı çekyata dayadım, başımı bacaklarımın arasına alarak lanet ettim kendime bir süre daha…
o sırada yunus amca dedemin üzerine beyaz nevresimi örtüyordu… kendi evinde kefenini giymişti dedem… kendi evinde kendi nevresimi ona kefen olmuştu…
yunus amca kolumdan tutup kaldırmaya çalışınca kalktım, kalktığım gibi sarıldım yunus amcaya… o da bana… omzuna başımı koyarak hıçkıra hıçkıra ağladım… ben ağladım, o sustu… ben ağladım o sustu…
saçlarımı okşayan eli sırtıma indi, avuç içiyle sırtıma vurdu birkaç kez…
“tamam evlat, tamam” dedi…
o tamam dedikçe ben sarıldım, ağladım…
“harap etme kendini”…
“ibrahim” dedi…
sustu…
“ibrahim” dedi bir kez daha…
“sahibine gitti ibrahim… ailesine gitti… ev dedi sustu… gözlerime baktı, evlat diyemeden ya da demeden gelinine dedi ve ekledi torunlarına gitti... "
"bırak artık evlat" dedi " bırak , huzurla uyusun"
"bırak da kavuşsun sevdiklerine…”
o bırak dedikçe ben gözlerimden akan yaşı durduramadım, sanki vanası bozuk bir musluk gibi akıyordu gözlerimden yaşlar…
başımı omzundan alıp yanaklarımı avuçlarının içine aldı…
göz göze geldik yunus amcayla, gözlerimi silmeye çalışsam da izin vermedi…
“bırak kalsın” dedi…
başımı eğerek yunus amca dedim…
yunus amca dedeme bakarak…
“yolu ışık olsun…” dedi…
ben de dedeme baktım…
üzerinde beyaz bir örtü… göbeğinin üzerinde de bir bıçak vardı, öylece uyuyordu…
...
masadan sigaramı alarak mutfağa gittim... -
-
1.
0Okuyamadım bu partı , ağlamaktan dedeme ve babanneme sağlık sıhhat dilemekten , onları her kırma anım aklıma geldikçe göz yaşlarım süzüldü yanaklarımdan . Başın sağ olsun öyle bir anlattınki ben yüreğimde hissettim o yangını . Allahım yaşama sebeplerime uzun sağlıklı ömür versin ..
-
1.
-
2995.
0