istemez miydiniz dertsiz, tasasız, stressiz bir şekilde dünyayı gezmeyi. Para sıkıntınız olmadan, işinizi gücünüzü bırakıp günümüz dertlerinden kaçarak dünyayı gezmeyi? Her gün yeni bir şehir, yeni bir kültür, yeni yemekler... Nemrut dağında binlerce yıllık tarihin kokusunu alırken gün batımını izlemek, çöllerin içindeki saklı kent olan petra'nın duvarlarına dokunmak, Giza piramitlerini izlemek, Tanzanya'da vahşi hayvanları doğal habitatların'da izlemek, Maldivlerde denize girmek ve bembeyaz kumların üstünde uzanmak, Machu Pichu'da bu and dağlarının tepesine kurulmuş eski yerleşkeyi gezmek, Yosemite Doğal Parkını gezmek, Havana'nın 40 sene öncede kalmış sokaklarında dolaşmak, izlanda'nın göz alıcı buzullarında yürümek ve kuzey ışıklarını seyretmek, Roma'da Kolezyumun içine girmek ve burada geçmişte neler yapıldığını hayal etmek, Alp dağlarında muhteşhem dağ manzaralarını izlerken şarabını yudumlamak, Marsilya'daki lavanta tarlalarında gezmek, Çin seddinde gezmek ve zamanında bu duvarlara dayanan hunları hissetmek, Kamboçyadaki Angkor Wat tapınağında dua eden budistleri izlemek ve Aya sofyada konuşurken yankılanan kendi sesini dinlemek... Kısacası hayatı yaşamak