1. 1.
    0
    Siyaset, topluma hizmet etme sanatıdır.
    Bu nedenle, dünya tarihinde en kutsal uğraşılardan biri olarak algılanır.
    Ünlü düşünür Aristo, her meslek dalının bir okulu olduğunu belirtir ve ardından da ekler:
    “Siyasetçi, topluma hizmet ederek, en kutsal işi yapıyorlar… Öyleyse neden bu uğraşının bir okulu yok?”
    Bilge kişilerin uğraşıdır ona göre siyaset. Öyle olmalıdır. Bilgeden anlatmak istediği de; artık kendini dünyevi varlıktan soyutlayıp; topluma hizmet duygusuna kendini adayabilen; bundan da öte karar, eylem ve sözleriyle sıradan yurttaştan ayrılabilen ve olayları üstün sezgisiyle doğru olarak yorumlayabilen kişi olabilmekti.
    Bu etki altında kalmış olan ünlü hukukçu Virgine Rossel de şunu söylüyordu:
    “Devlet adamı yoksul ölmelidir. O, topluma kendini adadığı için, onun dünyasında en büyük ödül, topluma hizmettir. Devlet adamı yoksul ölmeyi başarabilsin ki; onun yönettiği toplum varlık ve zenginlik içinde olabilsin… Eğer devlet adamı, varlıklı olmayı hedeflemişse; bu kez kural tanımaz; topluma ait olanı kendi çıkarı için kullanır ve kendi zenginleşirken, toplum yoksullaşır”…
    Bu özlü yaklaşımlardan alınacak o kadar çok ders var ki!
    Bize baktığınız zaman da; şunu görüyorsunuz:
    Bal tutan parmağını yalıyor ve siyaset, topluma hizmet etme aracından çok; siyasetçi için kendi çıkarlarını öne almak, zengin olmak için uğraşıyor.
    Oysa topluma hizmet etmek, gerçek bir siyasetçi için en üst duygudur.
    Ne kadar yoksunuz artık bu erdemli duruşlardan…
    Gündelik siyasete kafa yormaya gerek yok…
    Her şey ayan beyan toplumun gözleri önünde televizyon ekranlarından dökülüp duruyor.
    Herkesin bildiği bir örnek:
    Hz. Ömer adaleti…
    Beytülmala ait olana en büyük “günah” olarak gören bu erdemli ve tutarlı duruşlar, sanki bizim kültürümüzün bir parçası değilmiş gibi…
    Themes, adalet tanrıçasının adıdır.
    Bir elinde terazi, öteki elinde kılıç vardır.
    Terazi, doğru tartmadığında, yani hakkın yerini hırsızlık, uğursuzluk, çalıp çırpmak aldığında bu kez, toplumun kılıcı, bunu yapanın karşısına dikilir.
    Bu kılıç modern toplumlarda hukuktur.
    Hukuk dedik, hukuk…
    Guguk değil, hukuk bu…
    Ve bizden o kadar uzak ki!
    Fatih Sultan Mehmet, haksız yere bileklerini kestirdiği Mimar Sinanettin’in sultanı kadıya şikayet etmesi üzerine; kadı Fatih’i çağırıp sorguya çekti; sonra da hükmünü verdi:
    “Sultan, bu işte haksızdır. Bu nedenle bileklerini kestiği kişiye tazminat ödemek zorundadır. Bunu ise devletin hazinesinden yapamaz. Ancak, kendi özel hazinesinden ödeyebilir”.
    Dönemin tevarihlerinin yazdığına göre, Sultan Fatih, bu tazminatı ödemiş ve bunun karşılığı olarak, Mimar Sinanettin’le helalleşmiştir.
    Büyük devlet adamlarına bakın:
    Hepsi hukukun üstünlüğüne önem verir; adaletten şaşmaz…
    Ya şu olup bitenler ne?
    Zavallı ülkem…
    Adalet çürümüşse; adaletin içine bile hile girmişse; senin için gelecek olabilir mi?
    Ne demiş ulu kişiliklerimiz:
    “Adalet mülkün temelidir!”
    Mülk, yani devlet…
    Ya adalet?
    O nerede?
    Hemen bir tekerleme söyleyelim:
    “Şeytan aldı zütürdü, bulamadan getirdi!”
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    0
    http://inciswf.com/5155incit4392096.swf
    ···