/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +72 -4
    Medeniyet, insan olmak ile alakalıdır.
    Öldürmek ise insani bir dürtü.

    -Bay Nameless

    • Bu satırlar ile son bulan bir günlük buldum bu akşamüstü.
    kapağı siyah deriden yapılmış, yıpranmış sarı sayfaları olan, bir parça gotik ve dahi kaotik bir günlük.

    • bu günlük, genç pgibiyatrist Ela Sürmene'ye ait ve 1 yıldan fazladır kendisi kayıp. günlüğü, aslına sadık kalarak aktarıyorum.

    ---

    27 mayıs 2012.

    Ben doktor Ela, bu akşam son hastamı da aldıktan sonra,
    çıkmak için hazırlanıyordum ki, yardımcım bana söylemeyi unuttuğu
    bir seansım olduğundan bahsetti.

    sıkılgan bir şekilde karşıladım bunu. çünkü bu ülkede ruh doktoru olmak demek, kocasının kendisine neden çicek almadığını sorgulayan orta yaşlı kokoş kadınları istemsizce dinlerken, bir sonraki seansta uyuşturucu bağımlısı keş ergenlerin dertlerine ortak olmaktır.

    sanki tüm bu sıradanlığa tepki olurmuşcasına odaya günün son seansı olan O adam, girdi.
    ilk izlenim olarak; genç, kumral, iyi görünüşlü ve nazik bir adamdı.
    üzerinde siyah bir takım elbise, gözlerinde ise anlam veremediğim bir ürperti vardı. kanım çekiliyor gibi hissetim o an.

    bozuntuya veremezdim ve hasta koltuğuna buyur ettim kendisini.
    hasta koltuğunun yanındaki sandalyeyi alarak masamın çaprazına çekip oturdu. ve 'teşekkür ederim' dedi ufak bir gülümseme ile.
    açıkcası biraz gerilmiştim.

    buyrun başlayalım, diyerek tebessüm ettim.
    ···
  2. 2.
    +23
    +isminiz nedir? yardımcım kendinizi nameless olarak kayıt ettirdiğinizi
    söyledi. (buna cevap vermedi, tebessüm etti)

    +peki, isminizi söylemek istemiyorsanız size nameless diye hitap edeceğim dedim. uygundur dedi ve sandalyesine daha bir yerleşti.

    +neden buradasınız, yani pgibolojinizde sizi mutsuz eden şey nedir?
    -sadece merak.
    +nasıl yani?
    -bir kaç makalenizi okudum. sosyopatlarla ilgili olan. bana beni anlatabileceğinizi düşündüm. kendimi bildiğim halde.

    bu soğuk ve zarif adam karşımda bir sosyopat olduğunu öylece
    söyleyiverdi. etkilenmem ise artık tedirginliğe dönmüştü.
    bir bardak su içerek bozuntuya vermeden tekrar konuya döndüm.

    +size hangi konuda yardımcı olmamı istiyorsunuz? dedim.
    -kötü şeyler yaptım. çok kötü şeyler.
    +arınmak istiyorsanız camiye, kiliseye gidin burada günah çıkarmıyoruz. dedim. (ifadesiz bir şekilde çene kemikleri birazcı sıkılaştı, buna öfkelendi, ben ise soğuk soğuk terledim. sonra gözlerime baktı ve

    -Ela hanım, dünyadaki en nadide şey nedir?
    +aile?
    -hayır değil.
    +sevgi, güç...
    -hayır hiçbiri değil. dünyadaki en nadide şey 'anlaşılmaktır' çünkü
    anlaşılmak karşı tarafı anlamktan fazlasıdır. inanın bana... dedi. ve devam etti cümlesine. doktor hasta gizliliğine inanarak size kendimi burada açıyorum. ben bir canavarım ötesi bir katilim.

    gözlerim yuvalarından çıkar gibi oldu, kalbim hızlıca attı ve boğazım
    o an bir çöl kadar kurudu. camdan yardımcıma baktım. yerinde yoktu.
    bir an için kaçmayı dahi düşündüm. parmaklarım istemsizce masamda tempo tutmuş gözlerim ise buhulanmıştı. o ise sadece benim bu korkumu izledi sakince. sonra tekrar cümleye girdi.

    -benden korkmanıza gerek yok, size zarar vereyeceğim.

    titremem biraz geçtikten sonra toparlanarak yanıtladım.

    +buradan çıktıktan sonra polise gitmemi göze alıyorsunuz yani.
    -buradan çıkınca polise gitmeyeceksiniz.
    +bu bir tehdit mi?
    -hayır öngörü.
    +neden gitmeyeceğim?
    -çünkü bu odadan çıktığımızda, bana olan merakınız, toplumsal ahlak kurallarınızın önüne geçecek.
    ···
    1. 1.
      +1 -1
      Sen önce gibtir git kendi cenazenize katıldınız mı hikayeni bitir oç. 8 aydır büyük savaşı bekliyorum hala başlamadı amk
      ···
    2. 2.
      0
      Panpa o hikaye bitti dite hatırlıyorum ben okumuştum sonunu
      ···
    3. 3.
      0
      reserve
      ···
      1. 1.
        0
        nerden biliyon aq? "bilinenin aksine" diyenin dediği doğru oluyor birden.
        ···
    4. diğerleri 1
  3. 3.
    +10
    --spoiler--
    sigara sonrası devam edecek
    --spoiler--
    ···
    1. 1.
      +1 -1
      Aslinda kufur etmek istiyordum sana ama sonra vazgeçtim. Cunku yeterince sövdüm. Ya bilader ilk hikayenede yani siz hic kendi cenazenize katildiniz mi? Hikayesinde sonunu bik gibi bitirdin. Hayattan soğuttun beni. Cidden abartmıyorum. Aradan 1 ay geçti editleyip duzeltmissin. 1 ay bekledim duzgun bi son icin. Ayni hikayenin 2.sini yazdin. Tam 154 gün 21 saat önce dedin ki yarina 12 part aticam. Icime doğdu sanirim. Entry girdim dedim ki bak bilader oncekini 1 ay bekledik bunda da aynisi yapma. Yaptın bilader. 154 gün ne demek sen biliyomusun. Yavsakmisin amk. Kalemin cok iyi. Eminim bu da guzel bi hikaye olmustur. Ama okumicam. gibine takmiyosun belki okusan nolur okumasan nolur diyosun. Sorun degil umrumda. Ama şunu bil cidden tam bir yavsaksin. Unutma bunu. En azından yazmicam deseydin. Biraz adamsan su entry yi sonuna kadar o da bi cevap ver bana.
      ···
  4. 4.
    +22
    https://www.youtube.com/watch?v=zPXinFjtIyg

    nameless'ın bu tavrı karşısında sakinliğimi koruyama karar verdim.
    derin bir nefes vererek toparlandım ve tekrar sorularıma geçtim.

    +bana kendinizden bahseder misiniz dedim.
    -anlatmayı bilen hiçbir insan kendisinden bir süre zarfında bahsedemez.bu yıllar alır. siz neleri
    merak ediyorsunuz?

    - hobileriniz var mı?
    +piyano çalmayı ve yemek yapmayı seviyorum.
    - piyano demek, güzel enstrüman.
    +piyano müziğin kendisidir, geri kalanlar enstrümandır.
    -peki. gerçekten bir katil misiniz?
    +sizce?

    o an tekrar sakinliğimi kaybettim ve kalbim tekrar korkuyla doldu.
    yardımcım ortalarda gözükmüyordu ve dairede tek olduğumu hissediyordum.

    -neden bana geldiniz, sadece sosyopati ile yazdığım makaleler mi sebep oldu buna, bir çok
    ruh doktoru var, neden buradasınız?
    +beni siz davet ettiniz. bilmeden. diye cevapladı.
    -seans burada bitmiştir, rica ediyorum gidin. ben bu kadarını kaldıramıyorum. (deyip ayaklandım)

    pekala şeklinde yanıtladı. benim doktor kartlarımdan birini masamdan aldı ve arkasına
    telefon numarasını bıraktı. geldiği büyük nezaketle teşekkür ederek çıktı.

    ardından toparlanıp kendimi otoparktaki araba attım. hızla sürdüm.
    biraz sakinleşince arabayı bir yere çekerek inip yağmurda yürüdüm.
    kalbimin atışı hala korku doluydu. ama enteresan bir şekilde o'nu bir daha görmek istiyordum.
    yağmur ve soğuk altında bir süre yürüyüp evime döndüm.
    ···
  5. 5.
    +19
    evime girer girmez ön kapıyı ve bahçe kapısını kilitledim.
    panik atağa yakın bir hissiyatla mutfağa kahve makinasının başına adımladım.
    ıslak ve üşümüş vücudumda anlamlandıramadığım bir gariplik vardı.
    tüm atomlarım benden çekiliyordu sanki.

    sonunda elim garip bir şekilde çantama gitti ve numarasını yazıp bıraktığı kartı aldım.
    saat gece 01'27'de kendime anlam veremesem de o mesajı attım.

    iyi geceler, ben doktor ela, müsait olduğunuzda dönün mesajıma
    mesajı yazıp telefonu bıraktığım an, telefon çaldı.
    nabzımın yüksekliği alt kattan duyulabilecek şekildeydi.
    telefonu bu kaotik tuh hali içinde açtım.

    +mesajınızı aldım ela hanım.
    -öyle mi, yalnız geç bir saat oldu. mesajla dönmenizi tercih ederim.
    +kapıyı açın ela hanım.

    telefon elimden düştü. panikleyerek zaten kitli olan kapımı bir daha kilitlemeye çalıştım.
    20 dakika kadar aramadı ve mesaj atmadı. sanırım sakinleşmemi bekledi.
    daha sonra otomatiğe basarak binaya girmesini sağladım.
    ···
    1. 1.
      0
      Elayı gibmese bari
      ···
  6. 6.
    +18
    adımları apartmanda yankılandıkça gerilimim artıyordu.
    neden o mesajı attığımıı en ufak bir nedene dayandıramıyordum.
    sonunda karşımda belirdi.

    +iyi geceler ela hanım. girebilir miyim?

    korkumu saklayan ama merağımı kapatamayan bir gülümsemeyle 'tabii' dedim.
    sanki her şey planı dahilindeydi, sanki onun dünyasında engeller arasında yorulan
    ufak deney fareleriydi insanlık. tüm o nezaketinin altında sakladığı canavar yalnızca
    öfkelendiğinde dudak kenarlarından ve sıktığı çene kemiklerinden kendini belli ediyordu.
    ama genel anlamda kusursuz bir duygu durum saklayıcısıydı.

    salonuma geçerek oturduk. kendisine o arada kahve isteyip istemediğini sordum.
    8'de 1'ü sütlü bir kahve istedi. böyle ufak detayları belli ki seviyordu.
    neyse ki sonunda biraz sakinleşmiştim.

    yer yer, şu an evimde sosyopat bir seri katil var deyip ürpersem de, bana zarar vermeyeceğini
    bir şekilde hissettirmişti.
    ···
    1. 1.
      0
      hadi be paşam
      ···
    2. 2.
      +4
      Benden birisi 8 de 1 i sütlü kahve istese çabuk gibtir git burdan diyip kovarım amk
      ···
  7. 7.
    +10
    --spoiler--
    akşam devam edecek
    --spoiler--
    ···
    1. 1.
      0
      Rez a
      Aldım
      ···
  8. 8.
    +6
    --spoiler--
    devam ediyoruz
    --spoiler--
    ···
  9. 9.
    +21
    salonumda vicdanı, duyguları ve empati yeteneği olmayan bir canavar vardı.
    henüz ismini bile bilmediğim, kendisini nameless olarak tanıtmış bu adam
    tüm zarifliği ile karşımdaydı.
    yer yer gözlermiz denk geliyor, o anlarda gözümü kaçıran taraf oluyordum.

    onu ben davet etmiştim.
    kemikli bir yüze, kumral saçlara ve yukarı eğimli kaşlara sahipti.
    takım elbisesinden, parfümüne kadar, titiz biri olduğu belliydi.

    nihayet konuya girdim.

    +bıraktığınız numaraya o mesajı attım çünkü dediğiniz gibi sizi merak ediyorum dedim.

    ufak bir tebessümün ardından, kahvesini yudumladı ve bana kafasını hafif yana kırarak bakmaya devam etti. onun için bir kadın mıydım yoksa bir av mı? o bir canavar mı, yoksa etten kemikten biri mi?

    tekrar konuyu açıp \'\'seri katilsiniz ve nasıl yakalanmadınız\'\'
    \'\'en son kimi öldürdünüz\'\'
    \'\'nedeni neydi\'\'

    diye sorularımı sıraladım.
    ···
  10. 10.
    +15
    https://www.youtube.com/watch?v=FczC8xfNleE

    sorularımı cevaplamak üzereydi, ayağa kalktı, o anda büyük bir fırtına başladı.
    önce yıldırımın ışığı düştü salona, gözlerini bembeyeaz gösterdi bu doğa olayı.
    cümlesine girerken de, yıldırımın sesi yankılandı camlarda.
    aklıma hakim olmak zorundaydım. tedirginliğimi bastırdım.

    sonra bana unutamadığım o konuşmayı yaptı.

    ela hanım, siz sorduğunuz soruların cevabını istiyorsunuz, pragmatik ama yanlış.
    sonuçları boşverin. bırakın kii öldürdüm, kimleri doğradım. her şeyi bırakın. neden buna dönüştüğümü sorun, beni anlamaya çalışmayı bırakın. beni anlayın.
    nezaketime bakmayın, ya da temsil ettiğim değerlere, ben bu değerlerin tam aksi köhne bir mahallede büyüdüm.ben küfür kullanmam, çünkü çok küfürler işitti çocuk kulaklarımdan çocuk bedenime, ben şiddete de karşıyım, fazlaca şiddet gördüm


    o an sözünü kestim. ama birkatil nasıl şiddete karşı olur

    o da tekrar tebessüm etti. dövmek bir şiddettir, hızlıca öldürmek ise bir eylem, çünkü öldürdüğüm kişi eylemsizliğe geçiyor, bu durumda eylem sadece bana ait oluyor. can acıtma eylemi iki tarafın da
    hayatta olduğu durumlarda şiddet sayılır


    ne diyebilirdim, kendine ait bir dünyası vardı.
    çocukluğu berbat geçmiş, bu travmalar onun genetik olarak taşıdığı sosyopatiyi tetiklemiş.
    en azından bir doktor olarak tıbbi görüşüm buydu.

    ama bu adamda fazlası vardı. neden öldürmeye devam ediyor.
    saygısızlık? haz alma? intikam? yoksa hepsi? ya da hiçbiri.
    nedenini öğrenmeliydim.

    bu arada her zaman olduğu gibi üst komşumdan gürültü geldi.
    ···
  11. 11.
    +13
    https://www.youtube.com/watch?v=OJwd54SAtjo

    bu gürültü beni epey rahatsız etti.
    o ise bunu farkedince \'neden uyarmıyorsunuz\' dedi.

    üst komşumun alkolik bir adam olduğunu, bir defa uyarmayı deneyip, binbir hakaretle
    geri evime döndüğümden bahsettim. çatlarında ufak bir çatılma gördüm bunları dinlediği sırada.

    bana eşlik eder misiniz? dedi ve elini uzattı.
    elimi uzattım bir hipnozda gibi.
    dokunduğum en soğuk ellerdi.

    bana \'hadi şu komşunuzu beraber uyaralım\' dedi.
    bunu dediği anda olayın ciddiyetini anladım.
    \'asla\' dedim. \'asla olmaz çünkü kaldıramam bunu\' dedim.

    üstteki haşarı komşumu öldürmeyi düşündüğü, ve bunun bana bir iyilik olacağını
    düşünmesi, onun kendi dünyasına aitti.

    \'elbette öldüreyeceğim, amacım konuşmak\' dedi.
    bir süre soğuk ifadesiz gözlerine baktım. \'tamam\' dedim.
    ···
    1. 1.
      +2 -1
      Adam öldürürse azmettirmekten tutuklanmalı amk karısı. Lavuk zaten seri katil ne gibime komşuyu kötülüyon amk kahpesi
      ···
  12. 12.
    +15
    beraber üst kata çıkıp kapısını tıklattık.
    ve kapıyı sarhoş bir halde açtı.

    +ne var siz kimsiniz (dedi üst komşu)

    nameless ise \\\'içeri davet ederseniz, ufak bir konuda konuşmak istiyoruz\\\' dedi.
    tüm bu nezakete karşı adam \\\'defolun gidin lan\\\' şeklinde cevap verdi.

    tam kapıyı kapatıyordu ki adam, nameless kapıyı tuttu ve diğer elindeki bir tomar parayı
    uzattı adama. \\\'bu parayı almak istiyorsan bizi iki saniye dinleyeceksin\\\' dedi.

    adamın ise parayı gören gözleri parlayıp içeri davet etti.
    çokca gerilmiştim ama bana sadece konuşacağını söylemişti.
    henüz onu bile tanımazken onunla başka bir evde bir adamla konuşmak çok değişik hissettirdi.
    sanki ışık hızındaydı her şey. sanki onunla yeni tanışıyor gibi değildim, sanki defalarca tanışmış gibiydim.

    adam salona bizi davet etti, gözü ise paradaydı.
    buyrun ne konuşacaksanız konuşun, sonra parayı verin gidin. dedi.

    nameless o ara üstündeki kravatını çıkardı nazikçe.
    gözlerine baktım ve \\\'\\\'hayır\\\'\\\' dedim.
    hiçbir şey demedi. kravatının düğümünü tamamen çözdü.

    sesim titredi \\\'hayır lütfen\\\' dedim.
    kravatını tamamen düzeltince adama yaklaştı.

    adam o an anladı. bir bağırtıyla ayağa fırlıyordu ki, eliyle bağırışını yarıda kesti.
    ben titremeye başladım. kafayı yemek üzereydim. her şeyi ağır çekim görüyordum.
    adam kurtulmak istedi, o arada adamın boğazına kravatı doluyordu.
    adam elleriyle açmak istedi, gücü yetmiyordu.
    bir yandan ağzını elinden kurtarıp bağırmak istiyordu ama başaramadı.
    ben ağlama krizine girdim. şu an o duyguları tam tarif edemeyebilirim.
    ama tek cümleyle anlatmak istesem. ben kötülüğü kanlı canlı gördüm derim.

    sonunda boğazına tamamen doladığı kravatı sıkarak adamı boğdu.
    bu travmanın etkisiyle aklımda kalan tek şey. adamın ölmek üzereyken
    refkleks olarak hareket eden bacaklarıydı ve teki çıkmış terliği.

    sonraki sabah nameless\\\'ın evinde uyandım.
    ···
  13. 13.
    +15
    nameless'In şehrin merkezinden uzak, yeşillikler için, bir dağ eteğinde iki katlı bir evi vardı.
    ağlama kriziyle uyandım. nerede olduğumu bana açıkladı ve sakin olmamı söyledi.

    +adamı öldürdüğümde kendini kaybettin, bir şoka girdin. sana da sakinleştirici verip uyuttum. güvendesin dedi.

    'ben nasıl olur? bir adam öldürdüldü karşımda? ben nasıl olur?' şeklinde sayıklarken televizyonu açtı.
    haber spikeri;

    dün akşam saatlerinde levent'te bir apartman dairesinde korkunç bir olay yaşandı.
    46 yaşında hulusi ökmen evinde bir kravatla boğalarak öldürüldü.
    bir alt katındaki doktor ela sürmene ise kayıp. polis olayın detaylarını araştırıyor.

    nameless'a döndüm. yorganı daha sıkı kavrayarak. tutsağın mıyım ben senin dedim.
    tebessüm etti. hayır misafirimsin dedi.
    ···
    1. 1.
      -1
      sezon 2 cenaze hikayesine noldu aq
      ···
  14. 14.
    +6
    --spoiler--
    bir sigara arası geliyorum
    --spoiler--
    ···
  15. 15.
    +14
    https://www.youtube.com/watch?v=Bw7WKhSnn4Y

    bu konuşmanın ardından 'mutfakta kendine kahvaltılık bir şeyler hazırla' dedi.
    ben de tüm bu kaosun içinde bir gülümsedim ve normalde böyle tutsak işlerinde odaya kahvaltı gelmez mi dedim.

    yüzüme baktı ve 'seni aşık etmeye çalışmıyorum yalnızca anlaşılmak istiyorum' dedi.
    daha sonra uzun salaş bir kazak ve kot giyip dışarıya odun kesmeye gitti.
    o sırada ben de kahvaltı hazırladım kendime.
    telefonum ise yoktu çantamda. akşam üstüne kadar eve gelmedi.
    dışarıdaki işleri halletti. bahçeyle uğraştı.

    bu durum beni aşırı rahatsız etmedi. nedense içimde bir his ona güvenebileceğimi söylüyordu.
    ama yine de bunu kabul edemezdim. kaçmak için bir plan yapmalıydım.
    camdan onu izledim bir süre. orada daha işi olduğunu görünce
    sessizce arka kapıyı açtım ve çıktım.

    aslında bunları yaparken panik değildim ama o kapıyı sessizce açtıktan
    sonra kendi kendimi korkutmuş olabilirim. kalbim hızla çarpmaya başladı.
    ve bir anda koşmaya başladım.

    var gücümle koştum ormana doğru. o kadar uzun süre koştum ki, durduğumda ayaklarımda derman kalmamıştı. üstelik henüz bir yola da çıkamamıştım.
    o an ormanın çıkışını bulamayıp derinliklerine gittiğimi fark ettim.
    kanım çekildi. geldiğim yönü bulup o eve dönmeye bile razıydım ama bulamadım.
    hava kararmış. soğuk bastırmış saçma sapan bir durumun içindeydim.
    ···
  16. 16.
    +15 -1
    tam umudumu kesip yaşlı bir ağacın gövdesine sırtımı yasmlamıştım ki,
    el feneriyle biri gözüktü uzaktan.
    bu kişinin nameless olması mı daha kötüydü yoksa başka biri mi?
    korkum epey ayyuka çıkmıştı ki gölgeler arasındaki vücudunu tanıdım.

    yanıma kadar geldi. \'bu saatte yaban domuzları çıkarlar avlanmaya, aç olduklarında
    seni bile yiyebilirler\' dedi. tebessüm etti ve hadi gidelim deyip beni omzuna aldı.
    o şekilde tam 1 saat boyunca beni taşıdı. evinin bahçesine geldiğimizde
    \'nolur beni bırak gideyim\' dedim titreyen sesimle.

    bana dönerek \'yalvarmana gerek yok, sen misafirimsin. gitmek istiyorsan arabamın anahtarı üstünde\' dedi.

    inanamadım. nasıl yani tutsak değil miyim dedim.
    -elbette hayır bu kendi çıkarımındı dedi.
    +ama ben sandım ki...
    -ne sandınız ela hanım.
    +telefonum da yoktu.almışsın.
    -hayır telefonunuz kendi evinizde. onu evde bıraktım. ama bu teorik olarak almak sayılmaz.
    -gidebilirim yani. dedim.

    elbette dedi ve arabasının kapısını açtı.
    bindim ve kapımı kapattı. iki adım geri çekildi.
    ben arabayı çalıştırdım.

    döndüm baktım. o ise beklenenin aksine bakmadı. içeri girdi.

    arabada tam 10 dakika düşündüm. neden gitmediğimi sordum durdum.
    her şey hazır bas ve git dedim kendi kendime.
    ama ne olduysa gidemedim.

    tekrar kontağı kapattım ve o karanlık eve girdim.

    hiçbir şey demeden gittim oturdum.
    ve döneceğimden o kadar eminmiş ki, masada iki bardak kahve vardı.

    kahvemi alıp yudumladım. nameless\'a dönüp \'\'peki şimdi\'\' der gibi baktım.

    o da bana.

    \'ben sadece bir seri katil değilim. büyük ideallerim var. büyük amaçlarım var. yapmak istediğim şeyler var\' dedi.

    durağan bir şekilde \'nedir bu idealler dedim.

    bana baktı ve gülümsedi. ben bu ülkeyi daha sonra bu dünyayı istiyorum dedi.

    sadece \'\'nasıl\'\' diyebildim şaşkınlıkla.

    \'\'genel ahlak kurallarını yıkacağım, belki politikaya atılacağım. toplumları yönlendirebilir, etki altına alabilirim, sonra da bu kokuşmuş insanlığı kendi çöplüğünde birbirlerine öldürteceğim\'\'

    bunu söylerken gözlerinde en ufak bir tereddüt yoktu.
    ya da size \'yapabilir mi dedirtmiyordu\'

    evet yapabilirdi. ve her şey ve herkes, ve her güzel olgu artık tehlikedeydi...

    https://www.youtube.com/watch?v=dUNOfNad59Q
    ···
    1. 1.
      +4
      Nameles deccal beyler ben mevzuyu çözdüm
      ···
  17. 17.
    +12
    --spoiler--
    yarın öğlen devam edecek
    --spoiler--

    --spoiler--

    --spoiler--
    ···
    1. 1.
      +1
      kendi cenazene katılmak istemiyosan hızlı yaz bebeğim
      ···
    2. 2.
      0
      Akşam oldu oç nerde hikaye?
      ···
  18. 18.
    +8 -1
    --spoiler--
    devam ediyoruz, şimdi 5-6 part atacağım. gece de devam edecek
    --spoiler--
    ···
  19. 19.
    +15
    nameless ile bu konuşmadan sonra o gece hiç konuşmadık.
    odama bir cep telefonu bıraktığını gördüm.
    ilginç bir şekilde tıpkı benim onagüvendiğim gibi o da bana güveniyordu.
    tek yapmam gereken polisi arayıp ihbar etmemdi ama bana güvendi.

    neden bilmiyorum, dünyanın en kötü insanı karşımda gibi değil de, sadece
    bana güvenmiş biri olarak görüyordum o'nu.

    sonraki sabah erkenden uyandım. nameless ortalarda yoktu.
    odasına doğru adımladım. uyuduğunu gördüm.
    ahşap ağırlıklı, sade ve şık bir odası vardı.
    yatağının başında beyaz bir piyano ve duvarında bir kaç güzel tablo.

    odayı incelerken tekrar o'na baktığımda o da bana bakıyordu.
    bir an panik olup kekeledim. odadan çıktım tekrar.

    o ise 1-2 saat daha uyudu.

    öğlen uyanıp kahvesini alıp oturma odasına geldiğinde.
    ufak bir defter ve kağıt buludum. ve hadi terapiye devam edelim. dedim.
    ···
  20. 20.
    +11
    evet geçelim sorulara tekrar dedim gülümseyerek.

    +kötü bir çocukluk geçirdiğini tahmin ediyorum. detay verir misin?
    -hayır.
    +peki... hayatında en mutlu olduğun an nedir?
    -çokca haz aldığım an oldu ama bunun yanında hiç mutlu olmadım.
    +senin için haz nedir?
    -insan hayatlarına dokunmak. ya sonlandırmak ya da yeni bir hayat vermek.
    +olulu anlamda etki ettiğin insanlar oldu yani?
    -evet öyle denebilir.
    +annen hayatta mı? görüşüyor musun?
    -elbette. haftada 1 yemeğe giderim mutlaka.

    bu cevabı çok şaşırtmıştı. sosyopatların sevemediklerini biliyorum diye yanıtladım.

    +yanlış, sosyopatlar odaklanabildikleri sürece birçok iyi şeyi hissedebilirler.
    ama kendimi sadece bir sosyopat olarak tanımlayamam.

    -nasıl tanımlarsınız?
    +çok daha fazlası. zamanla yapabildiklerimi göreceksiniz ela hanım.

    tebessüm ettim sadece.

    bir süre sonra bana çok şaşıracağım 'hadi şehre gidelim' teklifini sundu.
    kendisini çok iyi saklamıştı, onun tanınması imkansızdı ona göre, lakin ben kayıptım ve polis arıyordu. beni tanıyan insanlar var nasıl olacak şeklinde düşüncelerimle bindim arabaya.

    sarıyer'de boğaza nazır çok şık ve lüks bir davete gittiğimizi söyledi.
    yolda ise kendisine smokin bana ise şık bir elbise aldı.

    açıkcası kendimi kayıp hissediyordum. ne yapacağımı, ne yaptığımızı bilmiyordum.
    bir katilin yanında neden durduğu mu da. ama efsunlu gibiydi o.
    kopmak için mantıklı sebeplerin hiç biri, beni ikna etmiyordu.
    ···
    1. 1.
      0
      Rezzzz..
      ···