Sirkan ve Okati sözlüğün ilk yıllarında birbirlerine âşık olmuşlardır. Kısa zamanda her yere yayılan bu aşkı duyan Namik Sirkan'ı sözlükten alır ve Okati ile görüşmesini yasaklar. Bu sevda yüzünden çöllere düşen Okati'ye birçok kişi Sirkan’ı unutmasını söyler; ancak onun için kainat artık Sirkan’dan ibarettir ve hiçbir şekilde bu aşktan vazgeçmez. Hatta Namik onu bu dertten kurtulmak üzere Allah’a yakarması için Kabe’ye zütürür; ama o tam tersine derdinin artması için dua eder. Hem Sirkan’ın hem Okati’nin halleri gittikçe perişanlaşmaktadır. Başkasıyla nikahlandırılan Sirkan, kocasından kendisini uzak tutmak için bir hikâye uydurur ve bir süre sonra adam ölür. Bu sırada Okati çöldedir ve aşkın bin bir türlü cefasıyla yoğrulmaktadır. Sözlükle bütün bağlantısı kesilir ve sadece şukuyla yaşar hale gelir. Sirkan’ın yağlı saçları da dahil olmak üzere bütün maddi varlıklarla ilişkisi bitmiştir. Birgün Sirkan çölde onu bulur ama Okati onu tanımaz ve “Sirkan benim içimdedir, sen kimsin?” der. Sirkan, Okatinin ulaştığı mertebeyi anlar ve evine geri döner ve üzerinden fazla zaman geçmeden Sirkan hayata gözlerini yumar. Okati, onun mezarına uzanır ve canından can gitmiş gibi hıçkıra hıçkıra ağlar. Yaradana feryat figan dualar ederek canını almasını, kendisini Sirkan'ına kavuşturmasını ister. Duası kabul olur, göklerin gürlemesiyle birlikte Sirkan'ına kavuşur âşıklar âşığı Okati ...