sikilmiş hayatlar öyküsü yüzde yüz gerçek

hayatınızda duyup duyabileceğiniz en taktan hikaye eminim ki budur lan! hikaye'nin içinde tecavüz var beyler okuyun!

gibilmiş hayatlar öyküsü

tam tdıbına bir yıl önce bu günlerde saat 15.00 civarlarında uyandım sokaktaki sesle; "indiir indirr! hoop hoop! yavaş yavaş çarpmasın!" hayatını gibtiklerim ya başka yer mi bulamamışlar taşınacak tarzı bişiler dedim. gittim elimi yüzüm yıkadım ve dışarı baktım. mahalleye yeni birileri taşınıyordu. 19 yaşında bir çocuk. nerden bilebilirdim bu huurçocuğunun bütün arkadaş ortamımın hayatını gibeceğini!

aradan aylar geçti bu çocukla bir şekilde tanıştık ortamımıza aldık dıbınakodumunun evladını. çocugun adını vermeyeceğim adı erhan olsun. bu yavşak erhan eli yüzü düzgün, yabancı ortamda sessiz, tanıdığı ortamda da yavşağın tekiydi. tam bir bin kurusuydu. huur çocugu kavrdıbını karşılayacak tek isim belkide bu çocuktu o derece!

diğer yanda da bir operatör firmasının reklamlarında oynayan muhteşem güzellikte ki 20 yaşında bir kız. o kızı beğenmeyen kesinlikle gaydir amk. sütün gibi bacaklar, inci! gibi dişler, ela gözler, kumral saçlarıyla herkesin kalbinin köşesindeydi. kızın patlak olduğu kulaktan kulağa dolaşıyodu amk. yolluydu zaten hareketlerinden ve tavırlarından belliydi. bu kızın adı da nurten olsun amk.

bense gurupta herkesle iyi anlaşan ancak bir o kadarda mesafe koyan biriydim. okulumun uzaklığı sebebiyle guruptan biraz uzaktım aynı mahallenin çocuklarıydık ama benim ortamım genel olarak farklıydı açıkçası ama asla kimse bunu hissetmezdi. herkes severdi beni. kısacası guruba hem bir o kadar yakın hem de dışardan izleyen bir röntgenci gibiydim

diğer yandan da yakışıklı bir bin vardı. sessiz sakin gibi dursada delinin tekiydi çocuk. bir arkadaş bununla atışmıştı bi ara, kavgaya giriştiler çocugu o zaman tanıdım. kavgada manyağın tekiydi. cinnet geçiriyordu resmen. bu çocugunda adı mert olsun.

hikaye kahramanlarını tanıdığımıza göre hikayeye başlayabiliriz.

erhan'ın taşınalı 3 ay kadar olmuştu yaz dönemi bitmiş okullar açıılmıştı. ben şehir dışında okuyan inek bir öğrenciydim. gurubun diğerleriyse zengin binleriydi istanbul'da özel okulda okuyordu bazısı, bazısıda tekrardan hazırlanıyordu öss'ye. guruptan uzak olmamın sebebide buydu belki.

bir gün telefonum çaldı guruptan mustafa arıyordu. mustafa gurupta en yakın olduğum çocuktu. olan biten herşeyi mustafadan duyardım bizim nurten kimle yatmış, yeni tokmakçısı kimmiş vs. her bi gibten haberi olurdu neyse telefonu açtım havadan sudan konuştuk. sonra muhabbet nurten huursuna geldi.

"lan duydun mu bizim nurten kaşarıyla yeni taşınan çocuk erhan çıkmaya başladılar" dedi.
"hasgibtir ya peki mert naptı?" dedim.
"napacak abi kös kös oturup onları izliyo" dedi.

(mert çok önceden beri nurtenden hoşlanıyordu. ancak sessiz sakin olduğundan pek çaktırmıyodu kıza. zaten huurlukları ortada engel oluyorduk biz.)

aradan yine 2-3 ay kadar zaman geçti yine telefon çalıyor arayan mustafa. ulan dedi bizim erhan nurten'i gibmiş.

"hasgibtir lan nerden duydun dedim kendi söyledi doğru mu bilmem" dedi.

vay amk lan dedim. kız göz göre göre veriyo bizde burda ders çalışıp inekliyoruz kendi kendime. benim kıza yazmadığımı düşünmeyin amk. bi incici asla boş durmaz! kız benim eski çıktığımın kankası o sebeple çıkmamız imkansız gibi birşeydi çünkü eski sevgilim hala beni seviyordu.

beyler okuyan varsa anlatayım?

okuyanlar up lasın lan.

neyse amk. yazmaya devam ediyorum. 1. kişi okusa bile bişeydir.

aradan 5-6 ay geçti erhanla nurten ayrılmıştı. zaten toplamda 3 ay çıkmışlar 1-2 ayda boşta kalmış bizim kaşar. bende istanbul'a dönmüştüm. toplandık yine içkili bi yerde. mert ben mustafa'yız sadece. herkes çakırkeyf oldu bi mert uçuyo dıbınakoyum. 6 bira 5 kadeh rakı içti. "efkarını dağıtıyorum karışmayın bana yeaaa" diye bağırıyordu o sessiz sakin çocuk.

sarhoşluğun etkisiyle bu telefon verin bana nurteni arayacam telefon verin diye bağırıyordu barın içinde. garson geldi bizi uyardı rahatsız olup kalktık. mert'i zapdedemiyorduk. en sonunda bizden bir şekilde telefonu aldı ve aramasına izin verdik. aradı bir bir anlattı herşeyi. nurten sarhoş oldugunu anlamış olacak ki hiçbirşey demedi. ne olumlu ne olumsuz.

ertesi günse herşey bambaşka gelişti.

toplandık gece vakti. parkta oturuyoruz az ilerde oturan liseli gençler var gitar çalıyolar. kırolara bak diye taşşak geçiyoruz içimizden ama o sessizlikte güzel geliyordu kulağıma açıkçası. karizmamı bozmamak için ayy çok banel dedim. gülüştük eğlendik. herkes yavaş yavaş evlerine dağılmaya başlamıştı.

mert, nurten, benim eski sevgilim, ben, mustafa erhan ve erhan'ın kankası oturuyoruz. eski sevgilisiyle aynı mekanda olmak istememiş olacak ki erhan ve kankası parktan ayrıldılar. mert'in nurtenden hoşlandığından haberi yok erhan'ın. bilse kıyamet kopar amk. ikiside kavgaya gelince pigibopatlaşıyor. erhan duymasın diye elimizden geleni yapmıştık amk.

neyse mertle anlaşmıştık daha önceden nurtenle ikisini yanlız bırakacaktık. ben benim eski sevgilimi aldım dolaşmaya gittik. (eski sevgilim dediğime bakmayın tamamen arkadaş gibi muhabbet ediyoruz ama kız hala beni seviyor.) mustafada eve kaçıyorum dedi.

nurten'le mert başbaşa kaldı. 1 saat kadar yanlız bıraktık. sonra benn merak edip geri döndüm eski sevgilimle hala daha oturuyolar mı diye. döndüğümde gülüşüyolardı. dedim oldu bu iş. o kadar çok sevinmiştim ki kızı mert gibecek diye..

ama nerden bilebilirdik ki olayların düzgün gelişmeyeceğini...

3-5 gün sonra mert'le nurten çıkmaya başladı. erhansa öğrendiğinde kudurmuştu. mertle erhan'ı bir ortamda bir araya getirdik. adam gibi konuşturduk. ben açıkçası ikisinin böyle uslu çocuklar gibi konuşacağına ihtimal vermiyordum.

o erhan bini gitmiş yerine melek gibi bir insan gelmişti. meğersem aklından geçen binlikler ona bu rahatlığı veriyormuş...

1 hafta istanbul ziyaretinden sonra ben okuluma dönmüştüm.

ayıptır söylemesi tuvalette sıçıyorum çat zamansız bir telefon meşgule attım arayan mustafaydı. 5 saniye geçti çat yine mustafa. yine attım meşgule. bi 5 saniye sonra arayan yine mustafa. ulan dedim kesin bişey oldu birisine hemen açtım telefonu noldu lan dedim. olum dedi hemen atla istanbul'a gel olaylar çok karıştı. erhan harbiden nurteni gibmiş. giberkende telefonla gizli kameraya almış herkese izletmiş videoyu. mert'in haberi yok.

şok oldum! bildiğin ferresi çıkmış kızın. vizelerim var nasıl dönecem istanbula? ya mert'in kulağına giderse? daha nurtenle çıkalı 2 hafta oluyo ama mert deli gibi seviyor kızı.

şimdi istanbula gitsem napabilirdim ki? bu olay nereye kadar saklanacak ki?

mustafa'ya telefonda dedim. olum vizelerim var gibsen gelemem. siz bir şekilde idare edin. erhan'la konuşun öküzlük yapmasın gibtirtmesin başına bela almasın dedim. tamam dedi kapadı mustafa.

yatağıma uzandım. yuh anasını dedim gibmiş bide kasete çekmiş vay be diye iç geçirdim çocuğa. kızada üzüldüm ama haketmişti bunları huur. neyse amk niye bu kadar dert ediyorum ki. bana giren çıkan yok. ne halleri varsa görsün, mert'te böyle bir kızı pek giblemez zaten dedim. bunları düşünürken uyumuşum.

ertesi gün aradım mustafayı erhan'la konuşmuş. olaylar yatışmıştı. ancak çoktan yaymıştı bir kere. illaha ki nurten'in kulağına yada mert'in kulağına gidecekti bu.

ya gidince ne olacaktı?

vizelerim bitti hepsi gibim gibi geçmişti bana göre. gibtir et dıbınakoyum finallere çalışırım diye avutuyodum kendimi. moralim bozuktu anlayacağınız. bu sebeplede olayları pek giblemiyorum artık. haberler geliyo bu arada. ferreyu izleyen arıyo izleyen arıyo kanka böyle olmuş duydun mu izledin mi diye.

istanbula çamaşırlarımı yıkatmaya döndüm 1-2 günlüğüne. mustafa otogardan karşıladı. çpüşür öpüşmez olum çok fena şeyler olacak! arabaya binde anlatıyım dedi. bindim arabaya heyecanla. arabanın içinde sigara içiyoruz bi yanda hararetle anlatıyo mustafa.

diyalog şöyle;

mustafa- "olum iyice taka sardı olay erhan, erhanın kankası, erhanın liseden arkadaşları ve en kötüsüde senin eski sevgilin (nurtenin kankası) olayı duymuş. nurten'in kulağına gitmesi yakındır.

ben- "hasgibtir"

hemen dedim eski sevgilimi arayayım. erhanıda ikna edelim kasedi silelim. herşey aramızda kalsın. mustafada tek yapacağımız bu galiba dedi.

aradım eski sevgilimi ve diyalog şu;

eski sevgilim : es

ben: ben

ben: naber? olanları duydun mu?
es: duydum tabi. nasıl bir hayvandır o ya dedi sonra hıçkırarak ağladı.
ben: tamam tamam herşey bitecek söz veriyorum sana ben istanbula geldim bi yerde buluşalım herşeyi halledicez sana söz veriyorum.
es: tamam ama nasıl?
ben: erhanı ikna edip sildirecem. gözünü korkutucaz. sende bende bilen herkeste bu konuyu bir daha açmayacak.
es: tamam parka gel
ben: tamam

parka gittim kız aklına geldikçe küfür ediyor. ben bunu nasıl yapacam en yakın arkadaşıma bunu bilmesi lazım. hayatım boyunca saklayamam falan filan derken bir şekilde inandırdık bunu daha fazla büyümeden olayı sonlandıracağımıza.

kızı erhanı çağırıcaz diye evine gönderdik.

erhanı aradım. konuşmamız gerek çok acil. seninde başın yanacak salak değilsen parka gelirsin dedim. tamam dedi.

30 dakka sonra bin erhan geldi. konuştuk olum bak salak olma iyi hoş halletmişsin kızıda kasede çekmek niye? hadi onuda çektin niye herkese izletiyosun olum? hiç mi düşünmüyosun kızın kulağına gideceğini, annesi babası duysa napar amk dedim.

erhan'da:

olum ben kızla 3 ay boyunca çıktım şimdi geldi aynı ortamdan mertle çıkıyo böyle huurluk olabilir mi lan olabilir mi? ayrıca izlettiğim adamlardan dışarı çıkmaz bu muhabbet dedi.

bense:

ulan gerizekalı herif madem çıkmaz benim eski sevgilimin kulağına nasıl gitti lan dedim.

erhan:

dondu kaldı. nasıl lan nasıl? toplasan 5-6 kişi bilmiyodur hiçbiride söylecek adamlar değil dedi..

bense:

başına belayı alacaksın nasıl yayıldıgını görüyosun di mi. o kasedi yok etmediğin sürece başın yanacak dedim.

erhan bayağı tırsmış gözüküyordu. tamam falan dedi. işin ciddiyetini anlamaya başladı.

ee türk milleti bu, böyle dedikodu ağızda durur mu?

ertesi gün ailemle akşam yemeğindeyim. mustafa arıyor. içimden hay ananıgibiyiim ya yeter lan bıktım artık bu olaydan en çok cefayı ben çekiyorum lan dedim. o sinirle kalktım sofradan içeri gittim açtım telefonu.

mustafa: olum mert sahilde her zaman ki yere çağırıyo. gelmişken seni görmek istiyo.
ben: ulan yine bi gelişme oldu sandım. dıbınakoyum iyi tamam yemek yiyorum çıkarız birazdan dedim.

sahile gittik oturduk bir yere. mert'in yüzü düşük. ilk dediği laf şu:

"sizde biliyosunuz di mi abi?"

şok olduk!

nerden öğrendin falandı filandı derken. bu gerizekalı eski sevgilim. erhan'ı tehdit edip durdursun diye mert'e mesaj atıp olayı anlatmış.

mert çok sinirliydi. sessiz sakin olmasına rağmen sinirlendii mi acayip şeyler yapabilirdi. zarla zorla 2-3 saat boyuunca yatıştırdık bunu. zaten nurtenle çıkalı 2-3 hafta oluyo olum gibtir et boşver değmez kız için falandı filandı dememize rağmen nafile. adam seviyor ama aynı zamanda kızın patlak olduğunu kaşar olduğunuda biliyor.

bir bir anlattık abi kızın böyle oldugunu biliyodun zaten. sen onu böyle kabullendin. tek yapmamız gereken erhandan kasedi sildirmek. geriye kalanlarıda susturmak diyerek ikna ettik. tamam dedi benim burda olduğumu söylemeyin çağırın erhan'ı gelsin.

erhan geldi yanında kankasıyla merti görünce şaşırdı bayağı. durumun değişeceğini falan sandı. dayılanmaya başladılar. laf atışmaları falan. olum susun bi konuşun diye ayırmaya çalışıyoruz. giblerine takmıyolar bizi.

erhan'ın kankası nasıl gibti ama kankam diyince mert fıttırdı.

yerden kaldırım parçasını aldığı gibi erhanın kankasının üstüne yürüdü. bizde ayırmaya çalışırken tırstık adam manyak bize saldırıyo neredeyse. bir şekilde kurtuldu bizde. zaten erhanın kankasıda rahatsız adamın üstüne koştu. mert kaldırım taşını erhanın kankasının kafasına geçirdi. çocuk yere yapıştı. biz araya girdik erhanda korkudan kankasını bırakıp kaçtı.

boşuna bin demiyoruz amk.

merti zar zor sakinleştirdik. millet toplandı başımıza 5 dakka sonra ambulans geldi. mertte olay yerinden kaçtı. çocugu bindirdik. ambulansa zütürdük hastahaneye. çocuk baygın kendinde değil şakır şakır kan boşalıyo kafasından. ambulansta müdahale ettiler.

bi an ambulanstayken mustafayla bakıştık dıbınakoyayım nolacak şimdi lan der bir ifadeyle bakıştık. naptı olum bu çocuk dedim. bu olayların buralara geleceği belliydi amk. dedi.

daha sonra hastahaneye gittik çocuğu yoğun bakıma aldılar. yakını olarakta biz varız tabi. görevliler sordu ne oldu ne bitti? kim yaptı?.

ne diyeceğiz? mertimi satacağız? yoksa suç işleyip başımızı belaya mı sokacağız?

giberim yeter lan dedim kendi kendime. nasıl olsa herşey ortaya çıkmayacak mı bu saatten sonra? anlattım herşeyi. görevliye polis çağırdılar. geldi polis.

ifadeyi verdik herşeyi anlattık mustafayla. mert ne kadar yakın arkadaşımızda olsa yaptığı büyük bir hayvanlıktı. çocuğun ölme ihtimali vardı. erhanın kankasının ailesi hastahaneye gelmişlerdi birde. onların o feryad figan hallerini görünce dayanamadık söyledik.

ertesi gün...

polisler nurtenin evine gittiler erhanın evine gittiler ikisininde ifadelerini aldılar.

nurten karakola düşünce ailesininde doğal olarak haberi oldu. muhtamelen ağızlarına sıçmışlardır kızın. sırtını sıvazlayacak halleri yok tabi.

erhan'sa bizim satıcılığımız karşısında itiraz edemedi tabi. herşeyi itiraf etti. polis evine gidip kasedi aldı. kased üzerinde inceleme yapıldı (bakıp bakıp osbir çekmişlerdir heralde ahahaha)

kasedde meğersem kız sarhoşmuş. ölü gibi altta yatıyormuş. erhansa misyoner pozisyonunda gibiyomuş kızı. polisler tecavüz tespitinde bulunmuştu. erhanda hayır kendi rızası var diye itiraz etmişti. herşey nurtenin doğru söyleyip söylememesine bağlıydı...