/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 176.
    0
    ererererere
    ···
  2. 177.
    0
    rezerved
    ···
  3. 178.
    0
    devam et sevdim
    ···
  4. 179.
    0
    RReserved
    ···
  5. 180.
    0
    yaz la yaz bitir nugun hikayeyi
    ···
  6. 181.
    0
    ben 1 sene icmedim simdi 3 haftadir iciyorum, sorular gelsin?
    ···
  7. 182.
    0
    olum sen niye gibiş yerlerini atlıyon la önemli olan orası gibtirme ufonu şimdi ayrıca hikaye çalıntı
    ···
  8. 183.
    0
    reserved
    ···
  9. 184.
    0
    rezerved
    la gibiş isteyenler gibtir olup gitsenize gidin ferre izleyin mk
    ···
  10. 185.
    0
    Anlat panpa
    ···
  11. 186.
    0
    Tekrar tekrar elimdeki yazıyı okuyordum. “Saat 9’da Meze 542. Sokak Alsancak.” 6 kelimelik bir cümleyi, aslında cümle bile olmayan satırı unutmamak, yazdığı adresi karıştırmamak için ezberlemeye çalışıyordum. Aklıma kazındığından emin olduktan sonra okumayı bıraktım. Saat öğlen 3’e geliyordu, az önce yaptığım harika ötesi ciksten olsa gerek midemin boş olduğunu daha da fazla hissetmeye başlamıştım. Ne yemek yapacağıma ben değil dolaptaki yiyecek malzemeler karar verirdi, o sebeple yine dolaba doğru yürümeye başladım. 4-5 tane farklı yerlere duran yumurta, dolap kokmasın diye poşetin içine koyduğum bim’den aldığım sucuk, ve sole margarin… Yumurta yapmak için harika üç’lü dolabımdan hazır bekliyordu. Hemen yumurta kızartmaya başlamalıydım.
    Karnımı öyle güzel doyurmuştum ki en az iki sigara içmeliydim. Kabul ediyorum bazen sigara içmek için yemek yiyordum. Arka, arkaya iki sigara içtim ve ansızın öksürmeye başladım. Bardakta kalan musluktan doldurduğum, suyun kensinden klor tadının daha ağır bastı klor kokteylini hemen kafama diktim. Bir iki tekrardan sonra öksürmem geçti. Sıradaki en büyük soru tabiki de, akşam ne giyeceğimdi… Ellerimi bulaşık yıkama deterjanı ile yıkadım. Hole’den geçerken giysi dolabında ne olduğunu düşünüyordum. Aklıma bişey gelmedi. Dolabı açtım 3-5 gömlek arasından siyah olanın akşam gideceğim mekan için en uygun tercih olduğunu düşündüm. Kapının arkasında askıda duran koyu lacivert renk, taşlama yapılmamış klagib olarak adlandırabileceğim bir kot pantolonum vardı mükemmel kombinasyon bu işte.
    ···
  12. 187.
    0
    Rezervetuaring...
    ···
  13. 188.
    0
    Sigara kokusunun geçmesi için kıyafetlerimi kuru olmalarına rağmen pencerenin önündeki tel askıya astım. Ne kadar da sigara içmekten utanan biri olmaya başlamıştım. Akşam 9’a kadar olan zamanı bekleyerek tüketemezdim, hem heyecanlı hem sabırsız hem de korkak hissediyordum. Akşam olsa da gitsem derken, gitmekten korkuyordum. “Nedir bu utangaçlığım, nedir senden çektiğim?” ama korkuyordum işte. Yapmamam gereken bir şey yapmaktan, söylememem gerek bir şey söylemekten, küçük düşmekten, insanlar birbiriyle konuşurken yine üçüncü tekil şahıs olmaktan, bu kim sorusundaki işaret sıfatı olmaktan korkuyordum. Televizyondaki sıkıcı kadın programlarını izlerken uyuya kaldım. Rüyamda ne gördüğümü tahmin etmeniz o kadar zor değil tabi ki.
    Tuğçeyi gördüm, o kadar şık giyinmişti ki yanında yürümekten gurur duyacağınız cinsten.
    “Hayatım boyunca bu kız, bu öküze nasıl baktı cümlesindeki öküz olmak istedim.”
    Öylesine yürüyorduk yağmurun altında, o kadar gerçekti saçlarımdan yüzüme akan su damlalarını bile siliyordum. Boş sonsuz caddede turuncu sokak lambaları altında yürüyor ıslanıyor ama üşümüyorduk. Caddenin karanlık kısmına geldiğimizde öyle sıkı sarıldım ki bırakmayacakmış gibi; o ise yağmurun ortasında kayboldu gitti, ağlamaya başladığımdan eminim. Öyle hıçkıra hıçkıra ağladım ki.
    Samsung’un o klagib arama sesi ile uyandım…
    -Gelen Arama Tuğçe Şen-
    Panik ile telefonu açtım.
    -Hadi oğlum! Nerdesin? Geliyorsun dimi?
    +Evet evet geliyorum yoldayım.
    Telefonu kapattığı anda sağ üst köşede yazan saate baktım. “21.18” “Of oğlum nasıl uyuya kaldın?” Öyle apar topar giyinip çıktım ki, sanırım toplam harcadığım zaman dört dakika bile değildir. Ceplerimi kontrol ettim. “Anahar?, sigara?, cüzdan?, telefon?” Mükemmel dörtlü yine yerinde. (Çakmak nerede diye sorduğunuzu duyar gibiyim, her çıkışta marketten kibrit alırım. Sigarayı çakmakla yakmayı sevmem.)
    Koşarak otobüs durağına ilerlemeye başladım. Nedendir bilmem gideceğim yolu kafamda sürekli parçalara bölerim. “ilk marketi geçeceğim, sonra ileride fırın var orayı geçeceğim, ondan sonra okulu geçicem, sonra durağa varacağım.” Belki de bana gideceğim yere daha çabuk ulaşıyormuş hissi yarattığındandır. Beş dakika sonra durağa ulaştım. Durağın üst kısmındaki gelecek otobüslerin nerede olduğunu gösteren ışıklı tabelaya baktım “63’ün gelmesine 2 durak var, Tanrının sevdiği kuluyum.”
    Tümünü Göster
    ···
  14. 189.
    0
    Otobüs beklediğimden de erken geldi. Otobüse bindim ve kent kartımı bastım. “Dıt dıt” “Oh çok şükür bakiye varmış.” Geçtim, arkalara bir yere oturdum. Zaman hızlı geçsin diye; telefonumu çıkardım ve oyun oynamaya başladım. Oyun o kadar iyi geldi ki her başımı kaldırdığımda umduğumdan daha ilerdeki bir durakta oluyordum. Yirmi dakika kadar sonra Alsancak’a en yakın durakta indim. Apar topar otobüsten indim ve koşarak dediği adresteki yere ilerlemeye başladım. Koşarken cebimden telefonu çıkardım.
    “Son arayanlar - Tuğçe Şen – Arama yap”
    Telefonu kulağıma koydum. 7-8 çalışından sonra telefon açıldı. Daha iyi konuşabilmek ve onu anlayabilmek için durdum.
    +Tuğçe napiyon? Nerdesin? Ben beş dakika sonra dediğin yerde olurum.
    -Sakın tek başına girmeye çalışma! Ben kapıdan seni alıcam!
    +Tamam 5 dk sonra kapının önünde olacağım!
    Mekan’a damsız almadıklarını düşündüm tabiki de. Beş dakika bile geçmeden yazdığı adreste olmuştum. Ara sokakların birinde, kırmızı ışıkla aydınlatılmış tabelasında siyah yağlı boya ile “Meze” yazan ahşaptan yapılmış 2 katlı bir bina gözüme çarptı. Girip de bir şeyler içmeye tenezzül etmeyeceğiniz bir yerdi. Girişinin önünde 4-5 kişi sigara içiyordu. Kapının arkasındaki fotoselli lamba yandı. Ardından merdivenlerden inen bir çift bacak gördüm. Bacaklardan sonra çok kısa deri bir etek, ardından göbeği açık dantel işlemeli siyah bir bluz. Yüzünü görmeme gerek bile yoktu bu vücut Tuğçeye aitti. Yüzünü gördüğümde şaşırmadım bile, kapının önünde beni gördüğünde daha da hızlı yürümeye başladı. Yanıma geldi elimden tuttu.
    -Hadi gel benimle
    Dediğini yine ikiletmeden yaptım ve yürümeye başladım. Elleri sıcacıktı. Ahşaptan ve her adım attığında gıcırdayan merdivenlerden üst kata çıkıyorduk. Merdivenleri çıktık. Kırmızı loş ışıkla aydınlatılmaya çalışılmış koridor benzeri bir yerden, kapısı olmayan bir girişe geldik. Girişin önünde yarma gibi iki kişi öylece bekliyordu. içeri girdik. Salon gibi genişçe bir alandı. Aşağı yukarı, içeride 50-60 kişi ve küçükçe bir sahne vardı. Sahne de ise siyah t-shirtler giymiş üç kişi vardı.
    ···
  15. 190.
    0
    Rezzzzz
    ···
  16. 191.
    0
    RESERVE
    ···
  17. 192.
    0
    Kardeşim gibiş hikayesimi anlatıyosun sigarayı nasıl bıraktığınımı anlamadım
    ···
  18. 193.
    0
    sallamıyon dimi lan
    ···
  19. 194.
    0
    reserv. alalım bakalım
    ···
  20. 195.
    0
    Yazsana panpa
    ···