/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +2 -7
    bırakalı şuan itibariyle tam 108 gün oldu.
    Barda tavladığım kızı gece 4 gibi evime getirdim tam da daha samimi olalım diye yatağa yattık. yastğıma uzanmasıyla yastığın leş gibi sigara kokuyor dediğini duydum. alkollüydüm normal çok alınmazdım ama içerler gibi oldum. yanına yattım o an farkettim ki hakikatten kokuyordu aslında koktuğunu içimde bir yerlerde hep biliyordum ama sürekli kandırıyordum kendimi... koksun nolur ki zaten istesem bırakırım diyordum.
    edit:rezerv alan olursa devam ediyorum.
    edit2: Erasmus için romanya'ya geldiğimden dolayı sözlüğe giriş yapamadım internet sorununu daha yeni çözdüm. Hikayeme 6 gün kadar ara vermek zorunda kaldım tüm reserv alan arkadaşlardan özür dileyerek devam ediyorum. iyi okumalar.
    ···
  2. 2.
    +4 -3
    ve ertesi gün oldu
    gece bir türlü uyku girmedi gözüme
    sabahı zor ettim
    bir heyecan ile sandalyede bıraktığım sıgara kokusu sinmiş kıyafetlerimi giyindim
    koşar adım evden çıktım,
    o kara kafalı garsonun olduğu çay ocağına gittim ,
    yanıma para almayı da unutmadım tabi
    eşşek değildim ya ,
    kız benden önce gelmişti
    yüzünde morluklar vardı ve saçları uzaktan bir garip görünüyordu
    yaklaşınca anladım ki saçlarına atmıklar dolmuştu
    sevgilisi olacak oçe.de gelmiş
    n'oluyo demeden
    beni evire çevire tokmakladı
    ardından
    garsonda :
    geçen gün 1 tl vermemiştin oçe deyip
    bir güzelde o gibti işi bitince ağzıma da verince
    sıgara kokan yannanından tiksindim sıgarayı böylece bırakmış oldum
    yaa işte
    buda böyle bir anımdır gençler :(
    ···
  3. 3.
    +2
    dıbına koduum fantazilerini niye anlatıyon sigara tekniini anlat amk, okurken sigara yaktım bin
    ···
  4. 4.
    +1 -1
    reserved çabuk bitir amk bağımlısı oldum
    ···
  5. 5.
    +2
    Durak etrafında güller olan, üzerine sarmaşıklardan gölgelik yapılmış çok şirin bir durak olmasına rağmen kışın soğukluğu, gülleri ve gölgelikteki sarmaşıkları baharda geri vermek üzere emanet almıştı. Gözüm hemen dün bir umut çayını içmeye çalışan o dayıyı aradı. Nafile göremedim. Ben durağın park alanında bir sağa bir sola panik halinde bakınırken. Bir ses duydum;
    -Tünaydın Delikanlı. Araç mı lazım?
    +Yok dayı ya ben dün akşam gelip kız arkadaşımı bıraktım buraya.
    -Eee hayırdır.
    +Hayır değil dayı kız arkadaşım çok rahatsızmış. Ona acil ulaşmam lazım ama evini bilmiyorum.
    -Telefondan ara
    Bir insanın bu kadar zeki olabileceğine inanamadım. “Dayı çok zekisin ya bu benim nasıl aklıma gelmedi.” diye dalga geçmek istedim ama ne buna zaman vardı ne de karşımdaki adamla dalga geçecek kadar üstündüm. Onun Tuğçe’nin evinin nerde olduğunu öğrenmeme yardım etmesini umuyordum ve tek şansımda buydu.
    +Dayı aradım telefonu kapalı.
    -Sen nasıl öğrendin hasta olduğunu?
    “Yav dıbına koyayım sanane? Polis misin dıbına koyayım. Ne kadar meraklısın bilader ya.” Tabiki bunları da ona karşı yine söylemedim.
    +Dayı arkadaşlarından öğrendim. Dün gece durağa geldim. Saat 2 gibi bir tane abi vardı burda. Hafif toplu, kısa boylu, siyah bıyıkları vardı. Saçları gür, yanları hafif beyazlamış. Burnu büyüktü, gözlük takıyordu… Ha birde hafif aksak yürüyordu. Arkadaşa sorsak da bana nerde oturduğunu söylese
    Şoföre resmen eşgal vermiştim, oysaki durakta zaten en fazla on-on beş şoför çalışıyordur.
    -Bizim şişko Ragıp’tır o. Ama ne bileyim onun senin kızın arkadaşı olduğunu?
    +Dayı bak anlamıyorsun. Kız arkadaşımı acil hastaneye zütürmem gerekiyor. Ara sor Ragıp abiyi o söyler zaten beraber geldiğimizi.
    Anlattığım hikayeye inanmış olacak ki;
    Cebinden kapağında, gri üzerine siyah noktaları olan renksiz ekran dedikleri, Nokia marka telefon çıkardı. Karşıda durağa ait bankta oturan esmer, uzun boylu, zayıf, sigara içen adama seslenerek;
    -Necmi! Sende Ragıp’ın numarası var mı?
    -Kimmm?
    -Ragıp, Ragıp hani şişko olan!
    -Dur bakıverem!
    Necmi dedikleri şoför boynunda asılı duran gözlüklerini takıp, cebinden çıkardığı sarı renkli Nokia 2100 telefonunun rehberinden Ragıp’ı aramaya başladı. Aşağı tuşuna o kadar yavaş yavaş basıyordu ki yanına gidip telefonunu elinden alıp benim bakasım geldi. Sonra aklına gelmiş olacak ki, “R” harfini bulmak için numpad’ten bir sayıya bastı. Ben büyük bir heyecan ve sabırsızlıkla Şoför Necmi’yi izlerken;
    Önümde duran dayı bana bakarak;
    -Yeğenim okuyon mu?
    Bir insan bu kadar sıkılmış olup, muhabbet edecek birine bu kadar ihtiyaç duyamazdı.
    +Aynen dayı okuyorum.
    -Ne okuyorsun?
    ileride bankta oturan Soför Necmi, beni kurtararak bu saçma soruya cevap verme gereksinimimi ortadan kaldırdı.
    -Rasim bakıvecen mi? vağmiş telefonu Ragıp’ın
    -Söyle o zaman çabuk. Çocuk burda dokuz doğurdu.
    -0532…
    Beş yüz otuz ikili bir numara söylediğini hatırlıyorum sadece. Adının Rasim olduğunu az önce Şoför Necmi’den öğrendiğim dayı telefonunun tuşlarına basarak Ragıp’ı aradı. Telefon sanırım yedi- sekiz kez çaldıktan sonra açıldı.
    -Heh! Alo Ragıp Naptın? Uyuon mu?
    -He bende duraktayım işte!
    -Yav buraya bi delikanlı geldi. Dün gece onun kız arkadaşını bırakmışsın galiba kız biraz rahatsızmışta. Oğlan onun yanına gitcekmiş evini bilmiyormuş.
    Rasim bana dönerek;
    "Nasıl bir kız olduğunu soruyor." dedi.
    +Siyah eteği vardı, minyon, siyah deri ceketi vardı üstünde.
    -Ha Ragıp, Siyah deri ceketi varmış, etek mi ne giyiyormuş. Zaten bu oğlanla birlikte gelmişler.
    -Ha hatırladın mı?
    -Sordum sordum. Okuyormuş! Eli yüzü temiz bir çocuk, sıkıntı çıkmaz.
    -Bostanlı’da nerde? Biliyom, biliyom.
    -Babadan sağa dönüyoruz dimi?
    -Ha tamam bildim. Tamam orda kipa var zaten. Tamam anladım, anladım.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    +2
    Beynimde yıldırımlar falan çakmıştı. Aklıma ilk gelen şey caminin oradaki taksi durağına gidip Tuğçe’nin dün akşam nerede indiğini öğrenmekti. Mükemmel bir fikir diye düşünmeye vakit bulamadan sandalyede asılı olan gömleğimi üzerime geçirmeye başlamıştım. Pantolon, gömleği takip etti. “Ceket?” “Hah doğru ya dün gece salonda çıkardım.” Salona koşup c
    +eketimi giydim. Kapının önünde ayakkabılarımı bağcıklarını sökmeden sağ tekini sol ayağımla, sol tekini de sağ ayağımla çıkarmıştım. Birbirinden çok farklı yerlerde duran ayakkabı teklerimi işaret parmağım yardımıyla teker teker tekrar giydim. Ayağa dikildim ceplerimin üstünden muhteşem dörtlüyü yine farkı sıralarda tekrar ettim. “Cüzdan, telefon, anahtar, sigara” “Sigara?” “Of sehpanın üstünde kaldı.” Ayakkabılarımı çıkarmaya üşendiğim için dizlerimin üstünde sürüne sürüne salona kadar gittim. Haklısınız çıkarsam daha az enerji ve zaman harcardım ama üşengeçlik işte. Sehpanın üzerinden hemen sigara ve kibriti alıp parmak uçlarımla halıya basarak kapıya kadar geldim. Bin bir zorlukla kapımı kapatıp sokağa indim.
    Koşmak zorunda olduğum için sigara yakmaya fırsatım olmadı. Zaten artık sevgilim vardı yürürken sigara içmek için fazlasıyla cooldum. Koşarken arkaya doğru uçuşan ceketimle gizemli suçları çözmeye giden dedektifleri andırıyordum. Kabul etmeliyim ceketle koşmak bana hep havalı gelmiştir. Kafamda yine yolu bölerek durağa ulaşmıştım. Duraktaki panoda “63”’ün kaç durak sonra geleceği yazmıyordu. Kentkartımı doldurmak için mükemmel bir zaman aralığıydı. Kartımı doldurup durağa geldiğimde “63”’ten hala bir haber yoktu. Durağın yanına geçip bir sigara yaktım. insanlar rahatsız olmasın diye sigaramı genellikle durağa biraz uzak mesafede dükkan veya mağaza önünde içer, bir şeyler satın alamayacağımı bilsem de vitrinlerini seyrederdim. Esnafların sevmediği bir numaralı insan tipi işte…
    Sigaramı bitirdikten dört-beş dakika sonra otobüs ileriden kendisini gösterdi. Uzun körüklü, mavi Volvo marka bir otobüstü adeta yürüyen dev bir hurdayı andırıyordu. Otobüse bindim rahatsız arka koltuklarından birine geçtim. Tümseklerden geçtikte rahatsız oluyor, yanımın boş olmasına rağmen ileride ayakta bekleyen kızın neden yanıma oturmadığını merak ediyordum.
    “Çok da umurumda ayakta kalsın salak”
    Yolu izleyerek yolculuğumu tamamlamayı planlıyordum öğle saatleri olduğu için otobüs çok kalabalık olmadı bu sebeple uyuyormuş numarası yapmaktan da kurtuldum.
    Otobüs durağıyla, taksi durağı arasında yürüyerek iki dakika koşaraksa kırk beş saniyelik bir mesafe vardı. Otobüs durağa gelmeden ayağa kalktım. ilerleyip “DURACAK” düğmesine bastım. Körüğün ortasında ayakta bekleyen kız oturmak için yine hareketlenmedi. Sanırım körüğün üstünde seyahat etmek onun için eğlence kaynağıydı veya başka her neyse. Otobüs durakta durdu. Kapılar dev bir hurdanın gövde gösterisiymiş gibi büyük bir gürültü ile açıldı. Otobüsten kendimi durağa atıp, yine uzman bir dedektif edasıyla koşmaya başladım.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    +2
    Sabah kalktığımda güneş masamla onun yanında duran aynanın bir kısmını aydınlatmıştı. Anlaşılan saat yeni gün ortası olmuş veya öğleni biraz geçmişti. Siyah komedimin üzerinde şarj olan telefonumu alma gereksinimi duydum. Sevgili benzeri ilişkiye sahip olduğum için telefonu kontrol etmem gerekirdi veya en azından öyle olduğunu tahmin ediyordum. Telefonun bildirim çubuğunda SMS işareti belirmişti. Tuş kilidini hemen açtım. 4.32’de geldiğini fark ettiğim mesajı görüntüledim.
    -Gelen Mesaj: Tuğçe Şen-
    “Çok Korkuyorum :(”
    O an tüylerimin diken diken olup. Karnımın nasıl kasıldığını ifade edemem. Heyecanlanmış, korkmuş, birazda şaşırmıştım. Rehberi açıp “T” harfine gelene kadar geçen sürede çok geç kalmış olduğumu hissediyordum. Arama yapmamla, Tuğçe’nin telefonun çalması için arada geçen beş, on saniyede paniklemem daha da artmıştı.
    “Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. Lütfen dah…”
    Telefonu kapatıp, Tuğçe’ye ulaşabilmek için yapabileceğim ihtimallerin listesini aklımda oluşturmaya başladım. Panikten mi bilmiyorum aklıma beklemek haricinde hiçbir ama hiç birşey bir süreliğine gelmedi. Sonra Tuğçe hakkında öğrendiklerimin çok az olduğunun farkına varıp bildiğim genel şeyleri düşünmem gerektiğini anladım.
    +Tuğçe’nin tanıdığım arkadaşları var mı?
    “Mmmm.. sanırım yok.”
    +Tuğçe ev haricinde nereye gidebilir?
    “Okula veya dışarıya falan emin değilim.”
    +Nerde okuyor?
    “Bizim okulda.”
    +Ne okuyor?
    “Biyomühendislik ama ne alakası var şimdi dıbına koyayım”
    +Tuğçe’ye nasıl ulaşırım?
    “Bilmiyorum.”
    inanılmaz kötü bir dedektif olduğum, sorulması gereken soru ve cevapları kendime veremediğim açıktı. Kendim hakkında yine hayal kırıklığına uğramıştım. Kendimle yaptığım bu küçük sohbetten sonra bir anda daha iyi sorular aklıma geldi.
    +Tuğçe nerde oturuyor?
    “Bana uzak bir yerde olduğu kesin.”
    Peki kim bilebilir?
    “Arkadaşları? Arkadaşlarını tanımıyorum ya.”
    “Telefondan öğrenemem mi? Ne alaka ya?”
    “Taksici la dıbına koyayım taksici salak”
    ···
  8. 8.
    +2
    neyse gençler siz uyuyun yarın devam ederim zaten 15-20 entry sonra biter hikaye. umarım sizde hikaye sonunda özgür insanlar olursunuz. sigara bir günde bırakılır diyenlere söylüyorum 1 günde değil 108 gündür gün be gün bırakıyorum. çünkü hala rüyalarımda kendimi sigara içerken görüyorum.
    ···
  9. 9.
    +1 -1
    Evet sabahına kalktım kız uyuyordu salona geçtim. camel'ımda bir dal sigara kalmıştı koyduğum kahve suyunun fokurdama sesini duyarken kalan son sigaramı şuan kahvenin yanında mı içmeliyim yoksa kahvaltıdan sonra mı diye düşüncelere dalmıştım.
    ···
  10. 10.
    +2
    panpa bana sabaha kadar bıraktırsan yeter sigaram bitti sabah yine başlarım ben :(
    ···
  11. 11.
    +2
    Gençler yine beklerim.
    Berbat bir ankara şivesi yaparak;
    -Angara bebem memlekete gidersen selam söyle.
    “Tamam remzi abim söylerim.” Tuğçe’yi caminin oradaki taksi durağına bırakacak, ben ise izmir’de baykuş adını verdikleri bir gece hattı otobüsünün çok fazla üşümeden gelmesini umut edecektim. Kıbrıs Şehitleri Caddesi boyunca yürürken iyice azalmış birkaç insanın acelesi varmışça caddede yürüyüşünü, mekanlardan çıkmış sarhoş çiftlerin birbirlerine destek olup sağa sola yalpalayarak ilerlediğini, ileride darbuka çalan dayıyı, garantinin önünde 1 liraya spiderman satan elemanın spidermanlerinin camda bıraktığı lekeleri görüyordum. Bu cadde bana hiç bu kadar şiirsel gelmemişti. Ben caddeyi izlerken Tuğçe belime sarılmış yaktığı muratti sigarasını içiyordu. Sigaraya benim için başlamış olduğu fikri beni üzmeliydi fakat benim bir sebebim bile olmadan başlamış olmamın daha kötü olduğunu düşündüm. “En azından sebebi varmış.” dedim. O sırada seviştiğimiz gün sevgilisiyle konuştuğu aklıma geldi. O belime sarılmış yürürken; Yüzüne baktım.
    +Bu arada sevgilin olduğunu söylemiştin! O çocuk kim benim gibi farklı olduğunu söyleyip çıktığın çocuklardan biri mi?
    Ciddileşerek, sigarasını yere attı. Elini belimden çekti. Öylece caddenin ortasında durduk.
    -Böyle olduğunu düşünüyorsan neden hala burdasın. Şimdi buradan gitmekte özgürsün. Ha çok merak ediyorsan evet o da o çocuklardan biri. Ne bekliyorsun karşına geçip sevgilimi sorduğunda. “Ozan bak ben satanik bir topluluğa üyeyim. O da günaha girmesi için uğraştığım çocuklardan biri” mi deseydim? Eminim sende “Aaaaa ne kadar güzel” derdin.
    Haklıydı muhtemelen sehpanın üzerinde yazan numarayı ömür boyu aramazdım.
    +Haklısın özür dilerim boş boğazlık ettim.
    -Peki. Yine de affedilmedin
    Tabiki belime bir daha sarılmadı.
    ···
  12. 12.
    -2
    oto taka dertlenen insanları hiç sevmem eksi
    ···
  13. 13.
    +1 -1
    içim içime sığmıyordu hem nasıl sığsın yüzüme hayatta bakmayacak bir kız benimle buluşmak istediğini söylemişti. yemin ederim bir kez kendimi cimcikledim bile. ferre izlemediğim günler duşa girmezdim ama duşa girdim saçımı yıkadım. duştan çıkıp aynanın karşısına geçtim saçlarımla oynadım, ağzımla değişik hareketler yaparak yüzümü izledim çocuk gibi şımarmaya başladım. üstelik traş bile oldum. "ah bir kız nelere kadir" ciksüel amaçlar için kızla buluştuğuma kendimi inandırmaya çalışsam da... düpedüz karnım gıdıklanıyor, vücuduma fazla kan pompalanıyor, terliyor, üşüyor, titriyor, aklıma o geldikçe boğazım düğümleniyordu. bu hali biliyorum lisede aşık olduğum kız başka biriyle çıkana kadar, her onu gördüğümde böyle olmuştu. o akşam neden bilmiyorum erken uyumaya karar verdim. yatağımın üzerindeki kıyafet yığının kaldırıp dikkatli bir şekilde sandalyenin üzerine düşmeyecek şekilde koydum.
    ···
  14. 14.
    +1
    O kaç kere boyandığını bilmediğim bir önceki renginin gri olduğunu anladığım kahverengi giriş kapımı birkaç el hamlesinden sonra ancak açtım."bu kilidi değiştirmeliyim, bir gün dışarıda kalıcam" diye geçirdim içimden. odama geçtim üstümü çıkardım. Sanki benden sonra giyme sırası yatağımdaymış gibi üstümden çıkarıp yatağa attım. zaten akşam uyuyacağım zaman da sıra sandalyeye gelecekti. kıyafetlerin yerde, masada veya nerede durduğu çok farketmezdi ama ben sandalyeye yığardım alışkanlık işte. her erkekte olan cinsten "çakma adidas" lacivert eşofmanımı giydim, ardından salona geçtim. öğleden sonra mat1 dersi olduğu aklıma geldi. olsun zaten 3. alışımdı bir daha alsam çok problem olmaz diye düşündüm. hafif bir pişmanlık yaşayıp salona yürüdüm kırıntıların ayağıma yapıştığı halının üstünden salona doğru yürüdüm. tv yi açtım masadaki camel kutusuna ilişti gözüm kahve bardağına ve yanında bulunan yeşil kaleme... yeşil kalem mi? daha önce hiç görmediğim yeşil kalem. evde nerden geldiğini bilmediğim bir sürü tükenmez kalemim olsa da bu yeşildi. yani ben yeşil kalem kullanmam hem bu stabilo dedikleri türden. bu tarz şeyler benim evimde bulunmazdı. ah o ikeadan 20 tlye aldığım beyaz sehpa, nelere kadirsin. evet öyle işte tam da düşündüğünüz gibi üzerinde 0500'lü bir numara yazıyor. altında da "rahat uyudum * " "salak kız" diye düşündüm içimden, yok ya çok tatlı diyip sırıttım ardından.
    ···
  15. 15.
    +1
    Sonra kulağıma yaklaştı. “Hakkımda hiç bir şey bilmiyorsun tatlı çocuk.”
    +Anlat da bileyim!
    Gözleriyle ortalığı kolaçan edercesine, kafasını hızlı hareketlerle sağa ve sola çevirdi. Kimsenin duymasını istemeyeceği bazı şeyler söyleyeceğini bekliyordum ki.
    -Pardon bakar mısınız?
    “Buyrun” dedi garson.
    -Buraya bir kadeh kırmızı şarap bir de bira alabilirmiyim?
    “Bira sevdiğimi nerden biliyordu ki?” “Acaba şarabı benim için mi söyledi?” Ne kadar da dert etmiştim herhangi birisini içebilirdim. Tabi ki birinci tercihim bira olurdu. Tuğçe’yle hala aynı pozisyonda dans benzeri birtakım hareketler yapıyorduk. Aslında daha doğrusu birbirimize sarılıp vücutlarımızın, aşkımızın birbirimize ait olmanın tadını çıkarıyorduk. Komik bir şey yokken gülümsüyor, Tuğçe başını omzuma koydukça krem şanti esanslı saç kreminin kokusunu içime çekiyordum.
    “Erkekler kadınların sadece kokusuna bile aşık olabilir. Hele ki vücudunun kokusuyla harmanlandıysa…”
    Aslında onun bana aşık olduğuna emindim. Hatta o kadar emindim ki şuan çıkma teklifi etsem kabul ederdi. Bana her baktığında gülümsüyor. Boş olduğu her saniye sarılıyordu. Yeni çıkmaya başlamış amatör çiftler gibiydik.
    “Sevdiğim kıza değil, seviştiğim kıza aşık olmuştum.”
    Kulağına doğru usulca başımı eğdim başı omuzlarımda olduğu için çok eğmeme bile gerek kalmadı. Az sonra söyliceklerime hazırlanırmış gibi boğazımı temizleyip;
    +Sana gerçekten fena aşık oldum.
    Yüzünü bana doğru çevirdi, o kadar aşıkmış gibi gülümsedi ki… “Bende sana diyeceğine emindim.”
    -Hakkımda hiç bir şey bilmiyorsun bana nasıl aşık olabilirsin?
    +Hakkımda hiç bir şey bilmiyorsun benle nasıl sevişebilirsin ki?
    -Sevişmek bir olaydır. Sevmek ise bir olgu.
    “Of Allah’ım bu kızla neden laf dalaşı başlattım ki” diye kendime soruyordum. “Senden zeki işte.” O kollarımın arasında yine başını omzuma koydu. Mekan kopuyor. Biz ise yumak yumak sarılıyorduk. Başını kaldırdı.
    -Buraya neden geldiğimizi anladın dimi?
    Tahmin ediyordum aslında muhtemelen satanist falandı. “Ne kadar ergence” diye düşünmekten kendimi alamadım. Acırcasına boğuk bir sesle
    +Tahmin edebiliyorum. Satanist falansın.
    -Tam olarak öyle değil.
    Sarılmayı bıraktık masanın üzerindeki içkilerimizi içmeye başladık. Gözlerinin dolmaya başladığını görebiliyordum.
    -içkini bitir. Biraz dışarda oturalım başım ağırdı.
    +Olur nasıl istersen.
    Masamın üzerinde duran birayı iki hamlede bitirdim. O ise şarabı yarım bıraktı. Masanın altına eğildi deri ceketlerimizi alıp bana ait olanı uzattı. Yavaş tavırlarla ceketini giydi. Elini uzattı, parmaklarının arasına parmaklarımı kenetleyerek çıkışa doğru yöneldi.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    +1
    Kollarını kavuşturduğu göğsünün üstünden ellerini çözdü. Benim göğsümün üzerine attı sanki bir sarmaşıkmış gibi elini daha da koltuğum altına zütürüyordu. Ben ise bütün arsızlığımla saçlarını okşamaya başlamıştım. Bir süre sonra koltuğumun altında olan eli yavaşça aşağı inmeye başladı. Kasıklarımın arasına geldiğinde durdu. Yüzüme bakarak gülümsedi tüm sempatikliğiyle;
    -Kolum çok yoruldu.
    Ben ise tahrik olup, ereksiyon olmayayım diye kendini zorluyordum. Anlamaması için bacaklarımı üst üste attım.
    -Neden böyle yaptın? Öyle çok güzeldi!
    Yüzüme baktı sanki izin istermiş gibi anlaşılmaz bir tavırla gülümsedi. Ani bir hareketle elini pantolonumun içine daldırdı. Teslim ettim kendimi. Yine onundum. istediğini yapabilirdi bana izin veriyordum. Daha rahat hareket etmesi için pantolunumun düğmesini söküp, fermuarımı indirdim. Bulutlara dokunmak, yüreğinin küçülmesi, titremek ama üşümemekti hissettiğim. Ani bir hareketle olduğu yerden doğruldu, adil ışık’tan aldığını söylediği krem rengi dekolteli gömleğini çıkardı. Pamuk şekeri pembe renkli, krem dantel işlemeli oysho sütyeninin içinde göğüsleri ne kadar da güzel görünüyordu. Daha önce nasıl farketmemiştim. Kör olmam gerekirdi. Elleri sırtına doğru uzandı ve bir anda sütyen göğüslerinin üzerinde aşağıya doğru aktı. Sütyenin çıkarıldığı o ilk an, her seferinde yüzünün gülümsemesi, heyecan ve kalp atışları… güzel göğüsleri… tarif edilemeyecek kadar dolgun, dik ve güzel. Göğüs ucu ve çevresi hiç bu kadar orantılı ve pembe olan başka göğüs görmemiştim. Nasıl bu kadar heyecan verebilirdi bir erkeğe…
    -Durma dokun hadi, sadece seninler.
    Eğildim ve emmeye başladım. Saçlarımı okşuyordu… Nefes nefese kalmıştım. “Ah aşk nelere kadirsin!” dedim tekrar, bir kızla sadece onu sevdiğin için sevişmelisin. Cehennemde yanılacaksa buna değer olabilirdi. içki, sigara… tüm günahların toplamı bile bunun kadar güzel olamazdı. “Neyse! Tanrı bir yasa koyduysa vardır bir bildiği.” Üstünde battaniye tamamen çekti ve pantolununu çıkarmaya başladı. Bende biliyordum, hissediyordum, soyunmam gerektiğini. Kıyafetlerimin hepsini çıkardım ve comfort family boxer’ım ile kaldım. Gözlerini aşağıya indirerek
    -Hadi onu çıkar dedi.
    ···
  17. 17.
    +1
    ikiletmesine müsade etmeden üzerimde pamuktan imal edilmiş hiçbirşey bırakmadım. Sadece hücrelerimle onun karşısındaydım. Koltuğun üzerinde poposu bana dönük olacak şekilde eğildi. Öyle güzel seviştik ki hayatım boyunca bir daha eşi benzerinin olacağını umut etmiyorum. inlemelerin ardından sadece üzerime yığıldı. Darmadağın olmuş saçlarıyla kucağımda yatıyor, tatmin olduğunu alamama yetecek bir şekilde alt dudağını ısırıyordu. Yüzünde öyle bir gülümseme vardı ki dünyanın en mutlu insanı olduğunu falan sanırdınız, sanki dünyada olma amacına hizmet etmiş gibi sadece…
    -Evet oldu işte.
    Fısıltılarını duyabiliyordum. Kucağımda öyle en az yirmi dakika boyunca yattı. Hiçbirşey yapmadığım halde hayatımda en hızlı akan yirmi dakikamdı. Birden doğruldu...
    -Sıcak su var mı?
    +Evet banyoda elektrikli ısıtcı var.
    Boşaldıktan sonra üzerine sardığı battaniyeyi üzerinden attı ve ayağa kalktı. Tansiyonu düşmüş olacak ki bir on saniye kadar öylece bekledi. Hole doğru yürümeye başladı. Banyonun yerini biliyor mu diye düşünüyordum;
    -Banyo hole’un sonundaki kapı dimi?
    +Evet
    Masanın üzerindeki camel ve çakmağa uzandım. Hayatımın en güzel ciksini tabiki de, hayatımın en güzel sigarasını içmek ile taçlandırabilirdim. Her nefeste sigara içtiğim için kendimi yeniden ödüllendiriyormuş gibi hissediyordum. Sigaramı daha yeni söndürdüm ki o pürüzsüz vücuduyla kapıda göründü. Saçlarını yıkamamıştı sadece üzerine gelen spermleri temizlemişti.
    -Hani bana sigara?
    Sanki acelesi varmış gibi kanepeye oturdu.
    -Kanepe örtünü ve battaniyeni havlu olarak kullanıcam!
    Onlar az, ruhumla kurula kendini demek istedim. Sadece “Tabiki hayatım” dedim. Hayatım kelimesini duyduğunu an üzüleceğine ve sevineceğine karar verememiş gibi sahte bir gülümseme attı. Boynuma sarıldı.
    -Bana bunu yapman yasak dedi! Bunu yapamam ölürüm. Öldürürler.
    Tabiki de anlam veremedim, korkarak…
    +Nasıl yani öldürürler, Kim? Öyle şey mi olur? Dağ başı mı burası?
    Bu tarz şeyler söylediğimi hatırlıyorum sırası aynı olmayabilir ama şaşırdığımı ve korktuğumu rahatlıkla anlayabilirdi.
    ···
  18. 18.
    +1
    -Saat kaç okula geç kalmak istemiyorum.
    Saat sanırım 2.00’a geliyordu ama kaç kaldığını hatırlamıyorum. Az önce baktığım telefonumu referans olarak söylemiştim saati. Kafasını sallayıp bir şey söylemeden az önce kanepeye fırlatığı iç çamaşırlarını ve kıyafetlerini giymeye başladı. Beş dakika sonra tamamiyle giyinmişti. Çantasından çıkardığı saç fırçası ile saçlarını taradı ve düzeltti. Çantasından makyaj malzemeleri için taşıdığı koyu yeşil çantası çıkardı ve içinden çıkan küçük istiridye tipi aynasıyla makyaj yapmaya başladı işin anlaşılamayan kısmı iki haliyle de çok güzeldi. Bütün işleri bitince, evden çıkmak için izin istedi. Onu bırakmak istediğimi söylesem de, tek gitmek istediğini ve acelesi olduğunu söyledi çıkmadan önce çantasının bir tükenmez kalem çıkardı. Elime bir birşeyler karaladı.
    +Hey Allahım kağıda yazsana…
    -Akşam buraya gelmeyi sakın unutma
    -Bu arada daha önce hiç söylemedim ama ben ateistim. Böyle Allah, kitap cümlelerini çok duymak istemiyorum umarım senin için bir sıkıntı yaratmaz.
    +Hayır proble…
    Dememe izin vermeden kapıyı açıp dışarı çıkmış, kapıyı hemen kapatmıştı. Daha önce okulda ateist arkadaşlarım olmuştu aslına bakarsanız iyi insanlardı herhangi bir kötülüklerini görmemiştim hatta ortalamanın üzerinde iyi insanlardı. Elimdeki yazıya baktım ve bir adres olduğunu hemen farkettim. izmir’de Alsancak olarak bilenen çok popüler club, disko ve içkili mekanların bulunduğu muhitin ara sokaklarındaydı, istanbuldaki istiklal benzeri bir yerdeydi. Elimdeki yazı silinmeden bir kağıda not ettim.
    ···
  19. 19.
    +1
    panpa burda bırakılır mı be verdim şukunu hadi devam et, her gün bakıyorum yazmış mısın diye büyük merakla
    ···
  20. 20.
    +1
    "neyse şimdi zamanı değil gururlanmanın" diyerek, koşar adım aşağıya doğru yürümeye başlamıştım. Aklımda birkaç tane soru aynı anda vardı. "Telefonu hiç tanımadığı birinden sırf bana haber vermek için mi istedi?" "Numaramı ezbere mi biliyor?" "Böyle bir fedakarlığı neden yapsın ki benim için?" Bu soruları düşünürken bergamot kokusu tekrar geldi burnuma... Tek bir sigara bile yakmadım yol boyunca! Gözlerim hemen o kıraathaneden bozma kafede onu aramaya başladı. Gözlerim uzağı çok iyi seçmezdi ama gözlükte çok sık takmazdım. O günlerden biriydi yine... Hafifçe kıstım o ortalamanın üstünde beğenilen yeşil gözlerimi. Hızlı bir şekilde sağa sola bakındım. ilerideki masada mini olarak tabir etsem alınacak kısalıkta bir etek, eteğin altında diz kısımları kegib kegib kilotlu çorap giyen, göğüs çatalının belli olan kız... "Tuğçe'ye çok benziyorsun nolur o olma." diye iç geçirerek titrek adım yürümeye başladım.
    ···