-
126.
+1altı üstü sigara bıraktın bin bu ne
-
127.
0Yazsana panpa
-
128.
0rezzzvvvd
-
129.
0rezerve
-
130.
0anlat la dinliyoruz
-
131.
0e hadi artık huur çocuğu
-
132.
0reservedd
-
133.
0reserved
-
134.
+1Sanki az önce konuşma yapılmış gibi bir hava vardı içeride. insanların birbirleriyle konuşmasından doğan anlaşılmaz bir uğultu kaplamıştı salonu. Hani konuşmaların sonunda alkış yapılır ardından bir konuşma uğultusu dolar ya içeriye işte o cinsten. Sahnedeki üç eleman elleriyle işaret (sembol) benzeri bir şey yapıp sahneden indiler. Tuğçe ise beni sanki çok sevdiği bir arkadaşına göstereceği cisimmiş gibi hala çekiştiriyordu. Kalabalığın içinden adım adım yavaşça ön saflara doğru, nehrin içindeki bir kayık misali akıyorduk. Müzik başladı, insanlar da onunla birlikte hareketlenmeye. O beni sol kolumdan çekerken, nereye yürüyeceğimi düşünmediğim için çevremdeki hareketliliği izliyordum. ileride sağda çılgınlar gibi öpüşen iki erkek gördüm. Biri diğerinin saçından kavramış, biri ise diliyle diğerinin dudaklarını yalıyordu. “Bayanlardan hoşlanan bir erkekseniz böylesine iğrenç bir manzarayı bir daha çok zor göreceğinize yemin edebilirim.”
içimden gay bara geldiğimizi düşünmeye başlamıştım bile. Bu fikri yalanlamamı sağlayan tek düşünce salondaki kız sayısının fazlalığıydı. Klagib bir club müziğinin ortalarına geldiğimizde biz salonun nerdeyse sahne tarafına gelmek üzereydik. Bu sefer daha sağ kısımda öpüşen iki kız vardı. Bunlar ise çılgınlar gibi birbirlerini elliyorlardı. “Fena manzara değil!” Burası gay bar falan değildi. “ne gibim bir yer burası.” Diye düşündüm içimden. -
135.
0Tuğçe’nin o pamuk gibi sesini, yüksek volümlü şarkının içinden bile duyabilmiştim.
-Hey geldik!
Daha önce tanıştıkları yüz ifadelerinden belli olan bir çocuğun önünde durdu. Sahnenin önüne gelmiştik. Yanımızdaki bir grup insan kendinden geçmişçe dans ediyordu. Sahnenin üzerinde tebeşirle çizilmiş yıldız benzeri işaret, yanmış mumlar ve üzerinde kan mı şarap mı henüz kestiremediğim bir kırmızı sıvı görebiliyordum. “Keşke gözlerim daha güzel göreseydi.” Aslında görmeyi istediğimi de çok sanmıyorum. Korkuyordum işte o kırmızı sıvının kan olmasından. Hayvan veya kedi kanı falan olmasının bile önemi yoktu yeterince korkunçtu, insan kanı olması ise hayallerimin ötesindeydi. Korkudan tüylerim diken diken olmuş, mideme korkunun sıkıştıran ağırlığı çökmüş ve üşümeye başlamıştım. Bayılmak o an iş bile sayılmazdı. Omzumda bir elin olduğunu ancak o el omzumu sıkıştırdığında fark edebildim. Gözlerimi hala sahneden alamıyor, içimdeki korkuyla boğuşuyordum. Müziğin arasından kalın ve kendinden emin bir sesle.
-Hoşgeldin!
Sesin geldiği yöne doğru yüzümü çevirdim. Benden daha uzun boylu, kulağında üçgen bir küpe takan, saçında tek telin bile kumral olmadığı uzun siyah saçlı, kemikli yüzlü, zayıf çocuğu gördüm. Omzundan başlayarak beni tutan elinin kol hattı boyunca gözüm onu süzdü. Kolunda boylu boyunca uzanan, şeklini tasvir edemeyeceğim dövmesi vardı. Onu inceleme işlemini o kadar yavaş yapmış olacağım ki. Bu sefer daha yüksek bir sesle.
-Hey kardeşim hoş geldin.
+Hoşbulduk!
Diyebildim alçak bir sesle. Benle daha iyi diyalog kurabilmek veya samimiyetini gösterebilmek için mi bilmem kulağıma doğru eğildi ve gülümseyerek.
-Korkmana gerek yok o sahneye dökülen sıvı, şarap… içmeyi çok severiz bu da onunla alakalı bir durum. Sen yine de şarabı yere döktüğümüzü falan söyleme tuhaf arkadaşlarının olduğunu düşünmelerini istemem.
+Yani öyle herşeyi anlatan biri değilim.
-Peki o zaman Tuğçe’yle size iyi eğlenceler.
Tuğçe’ye doğru sanki onu öpecekmiş gibi yanağından daha çok kulağına doğru eğilerek; müziğin içinde benim duyamacağım ses yüksekliğinde birşeyler söyledi. -
136.
0Reserved
-
137.
0anlat amk anlat
-
138.
0anlatsana yavşak
-
139.
0yav 2 entri atıyon kaçıyon uzun yaz aq asosylaın tekisin oyun mu oynuyon napiyon amk
-
140.
0beyler kusura bakmayın erasmus işlemleri sebebiyle bir haftadır aşırı yoğunum pasaport işleri için istanbula gitmem gerekti devam ediyorum.
-
141.
0Tuğçe yeniden elimden tuttu, tekerlekli bir bavulmuşum gibi beni arkasına bakmadan yine çekmeye başladı. Bu duruma o kadar alışmıştım ki çekerken yorulmasın diye ona yakın olacak biçimde yürümeye çalışıyordum. Salonun sonundaki bir bistro masaya geldik. Üstümde marka tek şey olan “MAVi’den” aldığım deri ceketi çıkardım, etiket kısmı dışarıya bakacak şekilde elimde tutuyordum. Nedense Tuğçe’ye ceketin markasını gösterme ihtiyacı duyuyordum. Tam o sırada bana baktı ceketin markasını umursamaz bir şekilde kulağıma doğru eğildi. Nefesinin o tatlı sıcaklığı karşılığında vücudumdaki bütün tüylerin diken diken olduğunu hissedebiliyordum. Yüksek ama tatlı bir sesle;
-Ceketini masanın altına asabilirsin.
Yine söylediğini yaptım. Sağ elimden tuttu, elimi o kıvrımlı muhteşem beline yerleştirip bana bir adım daha yaklaştı. Ona kaşlarındaki rimel topaklarını görebilecek kadar yakındım artık… Sol elimi de poposunun hemen üzerine koydum. Volanlı deri eteğinden poposunun o harika dolgunluğu ve yumuşaklığını daha güzel hissediyordum. O ise ellerini belimin hemen üzerine koymuş siyah gömleğimin üzerinden belimi okşuyordu. Onu daha hissedebilmek için boynuna doğru yaklaştım. O ferah çiçeksi parfümünü derin bir nefes alarak içime çektim. Birşeyler söylemenin zamanının geldiğini, hatta geçtiğini hissediyordum. Dudaklarımı kulağına değecek kadar yakınlaştırıp;
+Hiç bilmediğim bu yerde, hiç bilmediğim insanların içinde kollarımın arasında olmak o kadar güzel ki.
Kafasını geri doğru çekti, dişlerini gösterecek biçimde bana gülümsedi. Bana güzel sözler söylemesini bekliyordum. O ise ani bir hareketle dudaklarıma yapıştı. “Sıcak, ıslak, yumuşak mmmm belkide biraz tuzsuz tarif edemiyorum. Damağıma gelen bu çilek tadı? Muhtemelen lipstickinin tadı. Nefeslerimiz ne kadar da senkronize... ” -
142.
0Beynim yandi amk kiz satanistmi, huurmu cozemedim ama sundan emininki sigarayi kiz cok iciyo diye biraktin neyse
-
143.
0devam et kanka başından sonuna kadar okudum amk
-
144.
0rezerve
-
145.
0devam panpa okuyoz