/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 76.
    +6
    Sözlükte sorun var sanırım beyler. 10 dakikadır erişim sağlamaya çalışıyorum
    ···
  2. 77.
    +8
    Bir gün, birkaç bira içmiştim. Bu sırada da onunla konuşuyorduk. Kelimelerim rayından çıkmaya başlamıştı.

    Ben biraz içtim galiba dedim. Aldatıldım ya. Zor yani. insan hazmedemiyor.

    Ne ara? dedi. Hem de galiba? O bunu umursamıyorken, sen kendine neden eziyet ediyorsun? Alkol sana unutturuyor mu?

    +Yoo unutturmuyor. Ben insanları önemsiyorum. Önemsemeye devam etmek istiyorum. Ondan içiyorum belki de.
    - insanları önemsemek ayrı, kendine eziyet etmek ayrı.
    +Hikayede de okudun. Ben içen birisi değilim.
    - Sen insanların sana yaşattıkları acıları da benimsiyorsun. Bırak kenara. Seni anlıyorum. Gerçekten çok iyi anlıyorum. Melis'i Zeyneple unuttun. Zeynep'i Buse ile. Yani unutmadın ama acılarını benimsemeyi bıraktın. Buseyi de bırak ama tek başına yap bunu. Acılara tutunuyorsun. Yapma. Keşke yapabileceğim bir şey olsa..

    + Buse benim umrumda bile değil. Ben insanların bu kadar kötü olmasını hazmedemiyorum. Aman boşver. Her insanın sokağı farklı yöne bakar neticede.

    - Aynı sokaktan geçiyor olabiliriz?

    Evet dostlarım. Eski mesajlar hala duruyor. Tam olarak bu şekilde bir konuşma gerçekleşmişti gökyüzüm ile. ilk defa bu kadar yakın bir cümle kullanmıştı.
    ···
  3. 78.
    +7
    Ben de alkol içmek istiyorum. dedi. Ve daha önceden 1 kere sabaha kadar hem içtiğini hem de ağladığını söyledi. Alkolün insanları hissizleştirdiği, olanları unutturduğu söylenmişti ona lakin böyle bir etkisini görmemişti.

    Unutamamak ne derece büyük bir lanetse, unutmak da o kadar büyük bir lanettir demiştim.

    Ne unutmak istiyorum ne de unutmamak. Ben sadece hissizleşmek istiyordum o da oldu. Umursamaz ve hissizim uzun zamandır.

    Yaşadıklarımın ardından tren yolculuklarına çıkmaya başlamıştım. Bir gece ansızın kafam esiyor ve bir çantaya giyecek doldurup soluğu Basmane yahut da Alsancak Garı'nda alıyordum. Bu yolculukların tek ortak noktası varacağım durağı bilmememdi.

    Mavi Hat ile Eskişehir'de alıyordum soluğu. Yahut da Doğu Ekspresi ile Karsta...

    Birçok insanla tanışıyor, bir çok insanı izliyordum bu yolculuklarda. Olric ile Turgut Özben gibi vagonlarda geçiriyordum günlerimi.

    Garlarda uyukluyordum.
    Bir hafta duş almadan geziniyordum bana yabancı olan şehirlerde. Param yetersiz geliyordu aç kalıyordum bazı zaman. Bazı zaman da kredi kartına yükleniyordum. Avare bir genç olmuştum.

    Bütün bunlara rağmen okulda iyi bir ortalama yakalamıştım. Sınav zamanları derslere abanıyordum. Aileme söz vermiştim. Dereceye girerek mezun olacaktım.
    ···
  4. 79.
    +9
    Ölümün pembe yüzüne aşık bir kadınla karşı karşıyaydım. Onu bu düşüncesinden vazgeçirecektim. Yaşamak, bütün olanlara, bütün acılara rağmen yaşamak, hayata tutunabilmek büyük bir meseleydi. Ve yaşam heyecanlıydı. Öyle ki bir dakika sonrasının neler getireceğini bilmiyorduk.

    Kelebek etkisi misali gelişiyordu olaylar.
    Bir sözümüz, bir davranışımız, anların toplamı koca bir gelecek inşa ediyordu bizlere.
    insan kaderini kendisi yazıyordu. Bazen bilincinin tamamen dışında...

    Nilgün Marmara Hayatın neresinden dönülürse kardır deyip göçmüştü bu dünyadan. Sylvia Plath'ın da sonu aynıydı.

    Ölümün görünmez tarafı çekiyordu insanları içine. Bir tür merak duygusundan mı geliyordu bu his bilemiyorum. Ölümü düşünmedim. Düşündüğüm zamanlarda bile düşünmedim. Yaşamak için ne kadar cesaretli ve güçlüysem, ölüm için o kadar korkak ve güçsüzüm.

    Bekleyip Görelim havasındayım her zaman. Büyük konuşmalardan korkarım. Lakin sözler veririrm. Ve dostlarım beni ben yapan en önemli özellik; Verdiğim en küçük sözü de, en büyük sözü de mutlaka tutarım.
    ···
  5. 80.
    0
    Lan biraz entry girin
    ···
    1. 1.
      0
      bu saatlerde sözlükte cinsellik çağrıştıran başlıklar tercih ediliyor kardeşim.
      ···
  6. 81.
    +7
    Fotoğraflar üzerindeki oynamalarım için ondan öneri alıyordum. Bir keresinde lüks arabaların arasında bigiblet süren 3 çocuk karesi yakalamıştım. Çocukları siyah beyaz, arka planı ise renkli yapmak istemiştim. Çünkü bigiblet, bigibletin çağrıştırdığı anlam eskiye yönelikti. Lakin gökyüzüm bana tam tersi bir öneride bulunmuştu. Çocukları renkli, arka planı ise renkli yapmalıydım ona göre. Dediğini yaptım. Fotoğraf daha güzel oldu.

    Bir keresinde de şöyle bir konuşma geçti aramızda;

    - Yahu Gökyüzüm, merak ettiğimden soruyorum. Aydınlatırsın belki. Yeraltı sakinlerinin bir ayağı dışarıda olur hep. Gitmeye meyillidirler. Sende de var mı bu durum?
    + Gitmek
    -Yani şu. Hayatlara girerler. Dost, arkadaş, sevgili vesaire. Sonra da sanki girmemiş gibi taa farklı alemlere giderler.
    + Bunu yapmışlığım çok fazla ama sana karşı yapar mıyım bilmiyorum. Kendime güvenemiyorum. Sen de bana güvenme.
    - Yok, benim güven duygularımı elimden aldılar. Sadece kendime güvenirim ben.
    + Çok iyi olduğum kişilerden gitmişliğim var. Ya onlar soğuk davranırdı ya da ben onları rahatsız ettiğimi veya üzdüğümü hissederdim ve hiçbir şey söylemeden giderdim. Buna sevindim. Bana sakın güvenme.
    - Olur Güvenmem *

    Gerçekten de öyleydi dostlarım. Güven duygularım elimden alınmıştı. Hele ki annem dışındaki bir kadına güvenmek... Benim asla yapmayacağım bir şeydi artık. Güvenmek demek en başta aldanmayı kabul etmek demektir. Ben artık aldandığımı, yanıldığımı görmek istemiyordum.
    ···
  7. 82.
    +1
    aaah ah aynen
    ···
  8. 83.
    +1
    Rez güzele benziyor
    ···
  9. 84.
    +13
    Sanki yıllardır susmuş gibiydim dostlarım. Söylemek istediklerimi kalbimin, beynimin en derin yerlerine gömmüş ve sessizce beklemeye başlamış gibiydim. Biliyordum. Bir gün konuşmak, konuştuğumun anlaşılması mümkün olacaktı. Oğuz Atay'ın da dediği gib, ; Ben kitap değildim. Yaşıyorken anlaşılmaya mecburdum.

    Peki ya henüz bu dünya üzerinde nefes alabiliyorken, gülümsemem ekgib olmamışken yüzümden bir insan anlayabilecek miydi beni?

    Bekleyip Göreceğiz

    Hayatın büyük bir oranı beklemek ile geçiyor. Diğer oran ise uyumak...

    Küçükken babamızın bize alacağı oyuncakları beklerdik. ilk bigibletimize binmeyi tatlı bir hayal eşliğinde beklerdik. Büyüdük biraz. Okumayı söktüğümüzde alacağımız kırmızı kurdeleyi bekledik. Kargoya verilen siparişlerimizi bekledik. Geleceği meçhul olan diğer yarımızı, sevgiyi bekledik. Sevgimize karşılık göreceğimiz insanları bekledik. Hep bekledik...

    Kimi zaman geldi beklenen. Beklentimiz umutsuzluğumuzla pekişmişti. Tam da o sırada geldi. Gökyüzüm de böyleydi işte.

    Umudumu kesmedim dediysem de içten içe biliyordum bazı şeyleri yitirdiğimi. Fakat şimdi de hissediyorum. Yitirdiğim her ne duygu var ise benliğimde.. Aşk, güven, sadakat veya her ne ise. Şimdi teker teker yerine geliyordu. Bana benzeyen bir insanı bulmuştum.

    internet üzerinden yaşanılan aşklar insanın gözüne korkutucu gelir. Hani dijital bir ekrana bağlısındır. Dokunmatik ekrana dokunduğun kadar onunsundur. Yahut da klavyeye bastığın kadar... Ne eksiği vardır bu durumun ne de fazlası..

    Evet. Ben yavaş yavaş aşık oluyordum. Lakin aşık olmam beraberinde korku getirmişti. ilk defa tecrübe ediyordum böyle bir şeyi.

    Raif Bey, Maria Puder'in müzede gördüğü bir resmine aşık olmamış mıydı? diyordum kendi kendime. Böyle düşünmek içimi rahatlatıyordu. Ben ise bir insanın kelimelerine, kelimelerinin ardında gizlediği güzel kalbine aşık olmuştum. O, bana kötü olduğunu, elinde kanlı bir bıçak taşıdığını söylüyprdu habire. Güvenmememi tekrar tekrar yineliyordu. Oysa ki bilmiyordu. Benim hayatıma giren kimseler hep bana güven hopotis demişlerdi. Daha sonra da o güveni altüst edip gitmişlerdi. Güvenden sonraki güvensizlik insanı daha çok huzursuz eder.

    Gökyüzüm ise ilk başta güvensizlik vermişti. Yavaş yavaş güven geliyordu yerine. Biraz önce anlattığım durum tam tersi bir şekilde gelişiyordu ve bu mutluluk vericiydi.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 85.
    +5
    Beyler az dinleneyim. Okuyanlar da rez alıp ilk entryi oylarlarsa sevinirim. 15 dakikaya kadar geliyorum
    ···
  11. 86.
    +6
    Bir gün;

    Beni de sen gibi yapsana. dedim. Ben de hissizleşmek istiyorum. Ben de kafama takmamak istiyorum.

    +Ben kafama takmıyor gibi mi görünüyorum? Hissizleştim ama takıyorum.Otu, taku her ne varsa kafama takıyorum.
    -O zaman hissizleştir beni. Kafama takmamayı ben hallederim.
    +Hiç terk ettin mi çok sevdiğin bir şeyleri. Birilerini.Bir daha yüzüne bakmayacak şekilde.
    - Ben, sevdiğim insanları terketmem.
    +O zaman hissiz olamazsın.

    Demek ki dostlarım. Hissizleşmenin birinci kuralı bir şeylerden gitmek, insanları terketmekten geçiyordu. Sizler şimdi düşünüyorsunuz ailenizden giden insanları, sizden giden sevgililerinizi, size hiç gelmeyen kişileri...

    Belki de hepsi hissizleşmek, yaşadığı acı hatıralardan uzaklaşmak istediğinden bu şekilde davrandı. Hani bizler bazen deriz ya. Hiçbir sorun yoktu aramızda. Ama birden benden soğudu ve ayrıldık. belki de hiçbir şey birden olmuyordu dostlarım. Arka planında uzun susuşlar yatıyordu bu kararlarda. Gece yarısı kabustan uyanışlar, korkular, hayal kırıklıkları, özlem yatıyordu belki de. Biz her şeyi bilemeyiz ki. Bildiklerimizi düşündüklerimizden de emin olamayız. Emin olduklarımız da bizleri büyük yanılgılara sürükler...

    Hissiz olmak istiyordum ben. Çünkü her ne kadar tersini söylesem de içimde büyük şeyler vardı. Ben sevmek istiyordum. Sevmek beni diri tutuyordu. O kadar yolculuğa çıktım, o kadar saçma sapan şeyler yaptım lakin ben kendimi bulamadım. KEndimi sadece sevmek ile bulurdum...

    Huzursuzluğum ve korkularım artmıştı. Gökyüzüm dediğim insanın umutsuzluğu ve her an çekip gidecekmiş gibi konuşması beni üzüyordu. Benden gitse yine iyi. Belki bir arkadaşı kaybedecektim lakin Gökyüzüm dünyadan gitmekten bahsediyordu. Ergence sözler değildi onun sözleri. Tam aksine, gayet aklı başında konuşuyor, mantıklı sebepler öne sürüyor ve kendinden emin davranıyordu.

    Evet korkuyordum. Dünya üzerinde insanlar siliniyordu her gün. Ve her insan unutulduğunda ölüyordu asıl. Gökyüzüm bunu farketmeliydi. Onu unutmayacağımdan, bedeni bu dünyadan silinse bile ismini her an, her saniye zihnimde yaşatacağımdan emin olmalıydı. Onu hayata döndürmeliydim. Bir kadını mutlu edemiyorsa bir erkek, kendine erkek demesin dostlar. Her gün sokaklarda gördüğünüz lanet yüzlü şeytan kadınların aksine sevilmeyi hakeden, çok fazla hakeden kadınlar da vardı bu dünyada. Gökyüzüm de böyleydi işte. Sevilmeyi sonuna kadar hakediyordu. Onu sevecektim.

    Eğer kurtaramazsam onu, ben de onunla birlikte silip giderdim. Evet. Yaşamaya ne kadar çok bağlı, ölümden ne kadar çok korkarsam korkayım. Yapardım bunu. Belki onun hemen ardından. Belki 1 hafta sonra belki 1 yıl belki 10 yıl. Ama bir gün mutlaka onun hüznü yaşama isteğimin önüne geçer ve kıyardım canıma.

    Sen ben değil Biziz la biz.

    Lakin henüz daha arkadaştık.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 87.
    +6
    Ulan ciks hayatımızı anlatsak dolup taşardı buralar...
    ···
  13. 88.
    0
    Up
    ···
  14. 89.
    +2
    Seni küçük bulutlara benzetiyorum
    Ama bulutlar gider
    Sen hiç gitme gökyüzüm
    ···
  15. 90.
    +1 -1
    Bana edebiyat yapma
    ···
  16. 91.
    +5
    Beyler işe gidiyorum. Saat 23:00 civarı burada olurum
    ···
  17. 92.
    +1
    Devam ederseniz makbule geçer
    Şimdiden teşekkürler.
    ···
  18. 93.
    -1
    http://www.incisozluk.com.tr/e/178086642/
    beyler şu sözlüğü adam etme zamanı geldi.doluşun #sözlüğünesahipçık
    ···
  19. 94.
    0
    rezerved
    ···
  20. 95.
    +2
    Bekliyor olacağız
    ···