+2
-4
öyle talebe göre hikaye anlatmalar, züt baş oynatmalar yok bizde neyse direkt yazıyorum amk, isteyen okur isteyen ağlar. özet mözet yok.
üniversite yıllarım, ateş ettiğim yıllar bir gecede tüm şarjörü boşaltabildiğim zamanlar. feride diye bir kızla tanışıyorum, içtiğim en güzel tarhana çorbası feride, tam bir anadolu güzeli. kara göz kara kaş sırma saç bal dudak, buram buram sivas kokuyor. kancayı bana feride takıyor, biliyorum kendisinin erkek muadilleriyle takılmadıgımdan cazip geliyorum ferideye. benim minik kabak çiçeğim feride liseden kalma cocuksu bir sebeple ders çalışırız ayağına kendini zorla eve attırıyor. akşam çökmeye başladıkça muhabbet daha horizontal bir düzlemde devam ediyor. bir anda yatağımda nedense pek bir ani şekilde sevişmeye başlıyoruz ama karanlıkta sevişiyoruz, o çok rahat sanki sanki edison diye birisi hiç yaşamamış, elektriği hiç keşfetmemiş, öylesine rahat. mühendislik okuyor ama elektrik enerjisinden pek bir habersiz.
yadırgamıyorum feride için olması gereken bu, kendisi buna inanıyor. bense öpüştüğüm yerde çıldırıyorum, yanlış anlamayın hormonlarımdan dolayı değil aklıma karşımdakinin ilyas salman, ibrahim erkal oldugu falan geliyor, sinir oluyorum. memelerini yokluyorum, içim rahatlıyor fakat bu da çok uzun sürmüyor bu sefer aklıma bülent ersoy geliyor. erkek zihni işte türlü itlik düşünüyor bir türlü rahat olamıyorum, kendimi veremiyorum ama arada bir nedense ferideden dolayı inliyorum çünkü o nedense inliyor ve ben de onu kırmak istemiyorum, böyle bilsin böyle yaşasın hayatı diyorum. işte benim anadolu insanım diyorum işte benim masum saf temiz köylü güzelim, işte burada onun sütten ak gerdanı, işte tombul memeleri, işte bereketli kukusu diye bağlarken feride elimi tutup şehvetli ve davetkar bir ses tonuyla haaaa-yııır diyerek kukusundan uzaklaştırıyor. sinirlenmiyorum hatta doğum kontrol adına pantolonumun kemerini bile çözemiyor oluşumu anlayabiliyorum ama karanlıkta sevişiyor olmak beni fazlasıyla rahatsız ediyor. feride diyorum, feride başka bir alemde. feride diyorum yine duymuyor. "feride galk gız" diyorum bu travmatik sesleniş ferideyi yarı yarıya rolden çıkarmaya yetiyor, "efendim aşkım" diye karşılık veriyor. en masum halimle ışıkları açsak mı diye soruyorum. öp beni diyor, sorunun cevabı bu olmadıgını belirtmek amacıyla yanıt vermeden öylece bekliyorum. feride hadi diyor. hadi derken i harfi uzadıkça uzıyor ziraat bankasının köşeyi döndükten sonra yumuuşak g ile buluşup panayır yerine gondola binmeye gidiyor, feride bir daha hadiliyor. öpüşüyor olmamıza rağmen çok fazla tutkulu bir o kadar buğulu bir ses tonuyla diyalog kurması iyice kafamı allak bullak ediyor, daha şimdiden brazzerstaki kel adam gibi hissediyorum kendimi. sanki feride onunla sevişip kadın olmanın güzelliğinin en uç noktalarına varmışcasına bir ses tonuyla diyalog kuruyor benimle. içimden "ulan dudaklarımız zaten temas halinde daha ne yapayım vücuduna mı işliyim ağzından içeri girecek halim yok ya" diyorum. dilimi feridenin ağzına doğru itiyorum, içerde iki tur attırıp geri çektikten sonra bu sefer masumiyeti terk edip baskın bir ifadeyle "feride yeter artık ışıkları açalım" diye yineliyorum.
pek de tanıdık olmayan hafif erkeksi bir ses aniden "ciks karanlıkta yapılır" diyor, ananski yek vucüd baskınlığım birden içeri kaçıyor. "sıçtık feridenin aşiret bizi bastı birazdan beni ite katıra gibtirecekler" diye düşünürken bunu feridenin şehvetli olmayan, gerçek feride sesiyle dediğini anlıyorum zira feride o an ki sürmenajıma istinaden "nooldu be" diye aynı ses tonundan konuşmaya devam ediyor. başarısız olduğumu ve hayatımın en acayip ciksini yaptıgımın farkına varıyorum. anice feridenin üstünden kalkıyorum, pantolonumu giyiyor üzerime bir tişört geçirip aceleyle bir sigara yakaraktan ışıklar açıyorum. feride sanırım ben daha pantolu giyerken tecavüze uğramış kız moduna girmiş vaziyette gözleri hareketsiz bir şekilde tavana bakıyor, saçları dağılmış, kullanılmış, hayvanca ırzına geçilmiş gibi bir travma var bedeninde..
bu görüntü beni hepten deli ediyor, koşar adım dışarı atıyorum kendimi sadece yürüyorum aklımda tek bir cümle var.
"ciks karanlıkta yapılır"
ulan atasözü desem bunu söyleyen atanın elektriği geçtim ateşin de keşfinden önce yaşamış olması gerekiyor ki oyle atanın avradını ben gibeyim şu son yüzyılda bile 2 kere dünyanın zütü patladı ulan 100000 yıl önce yaşamış adamın lafına hürmet edeni gibsinler haa yok atasöz değilse maça gitmiş, digitürke çıkma umuduyla maçın nerde izleneceğine dair adres bilgilendirmesi yapan adamın kafasıyla ciks etmenin ne anlamı var? ulan hepsini geçtim yaptıgımız ciks değil, değil ulan değil işte diye kendi kendimi yiyip bitiriyorum. o ara insanların bana bakıp güldüğünü fark ediyorum kafamı toparlıyorum sanki üzerimde fazladan bir ağırlık varmış gibi geliyor. fazladan bir adet tişört ve pantol giydiğimi anladıgımda
herşeyin yalan oldugunu gerçeklerimin aslında çok farklı oldugu düşüncesi saplanıyor beynime, elvada the doors, elveda pink floyd, elveda uçuk sololar, elveda "abi adam gitarla sevişiyor" ünlemi, elveda özgür ciks diyerek fazlalık pantolu ve tişörtü çıkarıp eve feridenin yanına dönüyorum. feride kalkmış, kendine akşam kahvaltısı hazırlamış yumurtanın sarısına banıyor. kalk kız bi çay koy hele geliyom diyerek ayakkabılarımı ayak yordamıyla çıkarıyorum. feride kikirdiyor, mutfakta neşe içinde şarkı söylüyor.
"sen kalem ol ben de kağıt yaz beni yarim yarim çöz beni yarim yarim"
içimden deliler gibi kpss ye hazırlanmak, ne üçü en az 6 çocuk yapmak geliyor.
kendime acıyorum.
edit: caps için yeterli çoğunluk sağlanırsa yollayacam
