-1
arkadaşlarla buluştum, hemen kıza bakıyorum, hmm fena değil. fakat muhabbet ilerledikçe işler taka sarıyor zira kızın tavırlarında kadınlığa dair zerre emare yok. bildiğin herif. lan'lı lun'lu konuşmalar, onu dövecem bunu gibecem muhabbetleri. hani kadın erkek ilişkilerinde gibişilecekse bile seçici olmanın gerekliliğine inanan ben, inceden keyfim kaçmış vaziyette muhabbete terso yapıyorum ki karı geceye salça olmasın. arkadaşıma bakıyorum, gece pompayı gürzü ver edecek olmanın keyfiyle bar bar gülüyor it. bi de mekanda mısır da beleş ki, benim sayabildiğim on yedi sepedi tek başına yedi yuttu eşşoğlusu. makinenin patlatmadığı cin mısırları ağzında patlatıyo resmen, ağzından uçura döke yiyo gavur.
zaten erkek adama bi karısızlığın, bi züt korkusunun, bi de açlığın yaptırmayacağı iş yok kardeşim. adam kepçeyle et yedi diyorum sana ya. mesela bi kızla ilk yemeğe çıktığında kıymalı pide söyleyebilmiş bir adet abim var benim. ulan kıymalı pide be. yuh. kız bi de böyle boş zamanlarında arkadaşlarıyla toplanıp ingiliz mitolojisine dair kitaplar okuyan bir garip kültür gönüllüsü. ingiliz mitolojisi nereee, kıymalı pide nere. hani bi de hasbelkader osurduğunu düşünsene pideyi yuttuktan sonra:
- albert camus'nun...
- fısssss. (off bu fena oldu aga. tehlikeli kokacak bu, bu yaman kokacak)
- ... düşüş'te değindiği gibi... ııı albert camus'nun, ıııı... ya sen bi pide daha mı söyledin?
- ya ben osurmadım ya!
- ne?
- ya valla, nereye gidiyon ya? ne diyodun albert camus mu diyodun? fısssss. ya bi gel geçti geçti, kokmuyo artık bak valla geçti. öfff hakkat içimde eşşek ölmüş bee.
her neyse, gece böyle taşakla goygoyla geçerken arkadaşımın telefonu çaldı:
- alo? utku, napıyon lan? iyidir abi, içiyoruz, enis var arkadaş, hande var hilal var. buraya mı gelicen?(benden onay bekliyor bu noktada herif gelsin mi diye. karıdan kaçmak için en kestirme yola selam olsun, gel tabii kardeşim bi de soruyo musun ya, heheh). tamam gel gel daha burdayız, hadi eyvallah. utku geliyo abi bizim okuldan, kafa heriftir, ne diyon?
- yaa gelsin booğlum, nedir yani? hehehe.(kafam güzel)
15 dakika sonra ince, uzun, sapsarı, çipil bi çocuk geldi. benim kafa güzel olunca, bi de herifi tutunacak dal gibi gördüğümden normalde hiç adetim olmadığı üzere herifle bir samimi olduk yarım saatte. anam bir samimi olduk bir samimi olduk ki ancak o kadar olur. en son o bana ismim olan enis'in penis çağrışımları üzerinden espriler yaparken (5 yaşımdan beri gibtiniz hayatımı eşşoğlueşşekler), ben de arkasına geçip fordlar gibi yaparak "belediyenin bana verdiği utku'ya dayanarak... akıakıakı" gibi taktan espriler yapıyordum. iyice muhabbeti sardırdıktan sonra utku "olm bize gelin, evde devam ederiz içmeye" dedi, muhtemelen gece yüksek dozda alkolden ereksiyon problemi yaşayacak olan diğer arkadaş yine de sevişme ihtimalini göz önünde bulundurarak gibtir etti, ben o karının olmadığı herhangi bir yere razı olduğumdan ve utku'yla harbiden bir anda samimi olmanın getirisiyle kabul ettim.
herkes evine bırakıldı, utku'nun evindeyiz, benim sabahki heyecandan keyiften eser kalmamış tabii. bira içelim, film izleyelim dedik, herif bir harici hard disk çıkardı baba, 1 terabytelıkmış, o zaman ilk kez görüyorum tabii. çanta gibi bişey yemin ediyorum. bi de böyle arada bi kendi kendine hareket falan ediyo, yerimden zıplamışım yeminle korkudan. utku diyo ki "hehe arada yapar o öyle". herifteki rahatlığa bak, sanki bana evin kedisi dıbına koyim. lan cansız ruhsuz malzeme kendi kendine oynadı diyorum lan, sağ sol yaptı diyorum oğlum!
o kafayla bir şişe daha bira tüketirken, keloğlan karaprens'e karşı'dan sonra izlediğim (kız arkadaş zoruyla izledik lan) en haybeci film olan shoot 'em up'ı izleyip yattık.
kafamda "ulan sabah ne ümitlerle çıktık hale bak. elin herifinin yatağında horozu kaşıyoz. in midir cin midir, hırlı mıdır hırsız mıdır, utku kim dıbına koyim" düşünceleri dönerken, odada bir akarsu sesi duydum. lan bildiğin ırmak akıyor odada. sonra yavaş yavaş kuş sesleri gelmeye başladı, sonra kuş sesleri yavaş yavaş korkunçlaşmaya başladı, bir yandan ırmak akıyor, bir yandan kuş sesleri, zütümden akan terler, mahmut hoca tadında kalp spazmları... ulan noluyo? sesler aynen şöyle:
gukguk. gukguk. guggurugukguk. guk guk.
hevhevhevhevhevhev. hevhevhevhevhev.
hevhevhevhevhevhev. hevhevhevhevhev.
gukguk. guggurugugguk.
şarııııll. şırşırşırşır.(altıma işemiyorum lan, ırmağın sesi bu)
altıma sıçmak üzereyim. otuz saniye kadar bu sesleri dinledikten sonra aynı yerde bir ses yükseldi. ahretlik bir ses yükseldi, ne kadar günahım ne kadar itliğim varsa geçti gözümün önünden yemin ediyorum. o ses de şöyle:
allahuekber allahuekber!
allahuekber allahuekber!
elin herifinin evinde, zifiri karanlığın ortasında bin çeşit ses, ezan falan, biraz sakinleştikten sonra mevzuyu çakozladım: ezan okuyan saat...
ya arkadaş, o nasıl bir cennet uyarlaması allah aşkına? hani şu sesleri duyanın cennete gideceği varsa da kendini gibişe alkole hırsızlığa şirke verir de gitmez be. bi de benim anlamadığım o müezzindeki nasıl bir meslek aşkıymış da, cennete gidince bile ezan okuyor. lan öldün gittin cennete, daha kimi ne namazına çağrıyon? kime neyi ispat etmeye çalışıyon yani ben onu anlamadım. hayır, cennete gelip huri olayında ortakçı çıkmamızdan tırstığından korkutup kaçırmaksa maksadın, yapma, hepimize yetecek kadar var. namaz bitti, cennettesin oğlum, daha neyi namaz?
tabii bu hadise olurken sese uyanan utku'nun odaya bir girişi vardı baba. resmen fışkırdı herif odaya. hacdan gelme ezan okuyan saatiyle dalga geçecek olmamdan mı korktu naptıysa, yeminle saati dövdü herif gözümün önünde. tokatlayarak susturdu. ya da müezzin işten kaytarmak için imama öldüm ayağı yapıp saatin içine mi saklandı, utku da herifi mi tokatladı, o kadarını bilmiyorum.
ula bu nasıl ev? hard disk huysuzlanır, televizyon parmak çıtlatır, saat ezan okur. yeminle sandalyeler de arkada barbut atıyodu haa.
çocuk rahatsız hissetmesin diye uyuyor numarası yaptım, bir süre sonra role kendimi fazlasıyla kaptırmış olacağım harbiden de uyumuşum. sabah bir telefonla bir araba dayak yemiş gibi uyandım:
- alo? enis nerdesin oğlum?
- baba? hımmghm, arkadaştayım yaa ne var ne arıyon sabahın körü?
- kurbanı kestirecez lan ne arkadaşı, etleri kim taşıyacak?
- ya siz dün halletmediniz mi o işi?
- ilk gün kalabalık oluyo eşşoğlueşşek. hadi kalk da gel çabuk.
- iyi de niye sövüyon? alo?
kalktım, giyindim. baktım utku anasının 36 numara terliğini giymiş, mutfakta bulaşık yıkıyo. bana döndü, "günaydın abi. kekle çay içiyon mu?" diye sordu. tipe bak, herif resmen karım. "yok baba, acil çıkmam lazım, kurban işini bize yıktılar" deyip çıktım evden.
kurban kesildi, et kesim ve paylaşım işi yapılırken "ulan sevişicez diye çıktık evden, geldiğim son noktaya bak. ben böyle son tahlilin de son kertenin de ta yetmiş yedi kabilesini gibeyim" diye düşünürken, bi genco elinde bi et parçasıyla bana doğru yaklaştı:
- bunu alıyonuz mu abi?
- ha? ağzıma sokaydın bari. ne o?
- billur abi.
- ney?
- billur abi billur. hayvanın daşşağı.
- ver kardeşim onu da ver. daşşağı da ver, yannanı da atma, onu da ver.
- abi orası yenmiyo ki?
- yahu kardeşim ben 25 senedir yiyorum onu yaa, getir sen.
Tümünü Göster