-
26.
0@1 yürüyen wikipedia beyler.
-
27.
0@1 özet geç bin
-
28.
0ıııııııııııııaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa...
-
29.
0@1 yavşaklığın lüzumu yok özet geç mk okunur mu o
-
30.
0wqouıdhqıduqwpeucdhvbwquocvuowydevcsdghabxıwdxcpwuydcpuwdyccqyugcepqc
qcıochpeuıbcpıbecece
cvnevınervwe
v
rbvıervbnmrvopnmwvvv
qwvwenmv
wpvnm
vwv
wpvmpfovmvpwofmv
mwmv
wvmep
vm
wmv -
31.
0am züt meme am züt meme am züt meme
-
32.
0bişeyler yapın lan kafam karışıyo...
-
33.
0Menopoz, kadınlarda adet kanamalarının (menstrüasyon) ve dolayısıyla üremenin sona ermesi.[1][2] Menopoz zaman zaman "hayatın değişimi" olarak tarif edilse de bu tarif, negatif bir anlam taşıdığından doğru kabul edilemez. Zira menopoz esnasında fiziksel, zihinsel ve cinsel değişiklikler olduğu doğrudur ancak bunlar "kötüye gidiş" olarak nitelenemezler.[1]Tümünü Göster
Çoğu kadında menopoz 45 - 55 yaşları arasında başlar.[1] Ortalama menopoz yaşı 50 olarak kabul edilse de bazı durumlarda 40 yaşından önce bile başladığı ya da 50'li yaşların sonlarına sarktığı görülebilir. Menopozun kişide erken ya da geç başlaması, muhtemelen kalıtımsal olmakla birlikte, iyi beslenme ve sağlıklı bir yaşam menopozu geciktirebilir. Kadınların yüzde %8'inde menopoz 40 yaşından önce başlar. Bu duruma premature menopoz denir. Yumurtalıkların cerrahi operasyon ile alınması veya X ışınları ya da radyum ile yokedilmesi ile suni menopoz başlatılabilir.[1]
Konu başlıkları
[gizle]
* 1 Kökenbilim
* 2 Âdet
* 3 Menopozun ortaya çıkışı
* 4 Menopozun belirtileri
o 4.1 Ani ateş basmaları
o 4.2 Baş ağrısı ve baş dönmesi
o 4.3 Kilo değişiklikleri
* 5 Hormon tedavisi
* 6 Kaynaklar
o 6.1 Dipnotlar
o 6.2 Kapsamlı okuma
Kökenbilim [değiştir]
Menopoz sözcüğü 19. yy'ın sonlarında modern Latince menopausis sözcüğünden türetilmiştir. Meno- öneki, Yunanca men (ay) kelimesinden gelir ve 'menstrüasyon (âdet kanaması) ile ilgili' anlamında kullanılır. Pause kelimesi ise yine Yunanca pausein (durmak) sözcüğünden gelir.[2]
Âdet [değiştir]
Adet düzeni (Menstrüel giblus)
Ana madde: Âdet
Âdet (menstrüasyon), kadınlarda rahimin iç yüzeyini kaplayan ince mukus zarının, salgıların, sekresyonun ve bir miktar kanın periyodik olarak vajinadan boşalmasıdır.[1]
Kadınlarda normal adet görme döngüsü (menstrüel giblus) her 28 günde birdir. Ancak hiçbir kadın düzenli olarak 28 günde bir adet görmez. 21 ila 35 gün arası normal kabul edilir.[1] Adet kanamaları azalarak 3 ila 7 gün devam eder. Bu süre zarfında yaklaşık 35-40 ml. kan kaybedilir. Bu miktar çoğu kadında 50 ml'nin altındadır.[1]
Menopozun ortaya çıkışı [değiştir]
Menopoz, yumurtalıkların görevlerini yerine getirememeye başlaması sonucu ortaya çıkar. Yumurtalıkların doğal ömrü yaklaşık olarak 35 yıldır ve çalışamaz hale gelmeleri yaşlanmanın doğal bir sonucudur.[1]
Kadınların üretken yılları boyunca yumurtalıklarındaki foliküller olgunlaşır ve hipotalamik-hipofizer aks stimülasyonu sayesinde yumurtalarını düzenli olarak bırakırlar. Menopoz yaklaştıkça foliküllerin önce bir kısmı, zamanla tamamı yumurta bırakamaz hale gelirler. Bu durum âdet düzenini bozar. Adet kanamaları gecikmeye veya sıra atlamaya başlar. Belirtiler bazen hamilelik ile karıştırılabilir. Adet araları iyice uzar. Bazı kişilerde kanamanın miktarı azalırken, bazı kişilerde aşırı kanama görülebilir. Şanslı bir azınlıkta ise adet kanamaları menopoza girince birden kesilir.[1]
Yumurtalıklar çalışamaz hale gelince giderek daha az östrojen hormonu üretmeye başlarlar. Östrojen azalması, üreme faaliyetlerini kontrol eden bezelerdeki (glandlar) hormonel aktivitelerde belli belirsiz değişikliklere ve yeniden düzenlemelere neden olur. Östrojen seviyelerinin düşmesi, hypothalamusun nörovasküler mekanizmasını bozar ve menopozun tipik özelliklerinden olan "ani ateş basmasını" (ing: hot flash veya hot flush) tetikleyen vasomotor değişiklikleri başlatabilir. Hipofiz bezelerinin metabolizması değişir ve kan ile idrarda yüksek miktarlarda folikül stümilasyonuna yardımcı olan hormonlara (FSH) rastlanılır. Adrenal ve thyroid bezlerinin hormonel dengesi de bozulur. Tüm bu değişiklikler birçok kadında fiziksel veya zihinsel rahatsızlıklara neden olmazlar.[1]
Menopozun belirtileri [değiştir]
Menopozun en önemli belirtisi ise adet düzeninde meydana gelen değişmelerdir. Diğer belirtiler şöyle sıralanabilir:
Ani ateş basmaları [değiştir]
Menopozun en belirgin belirtisi ani ateş basmalarıdır. Menopozdan hemen önce başlarlar ve yaklaşık 2-3 yıl devam ederler. Yumurtalıkları ameliyatla alınmış genç bayanlarda da, operasyondan yaklaşık bir hafta sonra ani ateş basmaları görülür.[1]
Ani ateş basmaları genellikle göğüste bir ısınma hissiyle ortaya çıkar. Oradan boyuna, yüze ve bazen de tüm vücuda yayılır. Bazen ateş hissiyle birlikte iğnelenme de görülür. Yüzde ateş basması sonucu ortaya çıkan kızarıklık başkaları tarafından rahatlıkla farkedilebilir. Geceleri ateş basması uyku düzenini bozabilir. Bazen de aşırı terleme veya üşüme uykuyu bölebilir
Baş ağrısı ve baş dönmesi [değiştir]
Menopozun birçok belirtisi vardır ancak bu belirtilerin kaynağı menopoz ile alakası olmayan rahatsızlıklar da olabilir: Gerginlik, baş ağrısı ve baş dönmesi bunlardan birkaçıdır. Ayrıca menopoz nedeniyle sıklıkla karşılaşılan "yaşlanma endişesi" de bir takım rahatsızlıklara yol açabilir.[1]
Kilo değişiklikleri [değiştir]
Birçok kadın menopoz esnasında kilo aldığından yakınmaktadır. Bunun nedeni bazen tiroid faaliyetlerindeki azalma olabilir. Ancak menopoz esnasında kilo almanın nedeni genellikle azalan fiziksel faaliyetler ve aşırı yemedir. Menopozun dış görünüşü ya da zindeliği etkilediği yönünde net bir bilgi yoktur.[1]
Hormon tedavisi [değiştir]
Yakın zamanlara kadar östrojen hormonu alımının menopoz belirtilerini azalttığına ve ateroskleroz (damar tıkanıklığı) ile osteoporozu yavaşlattığı düşünülmekte, hastalara ve menopozdaki bayanlara yaygın olarak verilmekteydi. Ancak günümüzde östrojenin endometriyal (rahim mukozası) kanseri ile alakası olduğu düşünülmektedir ve östrojen tedavisi tekrar gözden geçirilmektedir.[1]
Menopozdaki kadınlarda hormon yerine koyma tedavisi (HRT) ile ilgili ABD'deki WHI çalışmaları, bu tür ilaçları beş yıldan uzun süre kullanan kadınlarda yaklaşık 200 de 1 oranından kalp hastalığı, inme ve meme kanseri oluşumuna yol açabileceğini göstermiş ve çalışma durdurulmuştur.[kaynak belirtilmeli] Yine de hayatın kalitesini çok etkileyen hormon ekgibliği durumlarında kısa süreli uygulamalar yapılagelmektedir.[kaynak belirtilmeli]
Kaynaklar [değiştir]
* "Menopause." Encyclopædia Britannica. Ultimate Reference Suite. Chicago: Encyclopædia Britannica, 2008.
* "Menopause." Oxford Dictionary of English 2e, Oxford University Press, 2003.
Dipnotlar [değiştir]
1. ^ a b c d e f g h i j k l m n "Menopause." Encyclopædia Britannica. Ultimate Reference Suite. Chicago: Encyclopædia Britannica, 2008.
2. ^ a b "Menopause." Oxford Dictionary of English 2e, Oxford University Press, 2003.
Kapsamlı okuma [değiştir]
* Linda R. Gannon, Menstrual Disorders and Menopause: Biological, Psychological, and Cultural Research (1985)
* Herbert J. Buchsbaum (ed.), The Menopause (1983). -
34.
0ne diyo lan bu amk
-
35.
0Vajinismus, kadınlarda görülen cinsel bir işlev problemidir.Tümünü Göster
Vajina girişini çevreleyen kasların istem dışı k
asılarak cinsel
birleşmede acı ve ağrıya neden olması ya da bu sebeple cinsel
birleşmenin hiç gerçekleşememesi şeklinde tanımlanabilir. Kasılmalar,
cinsel birleşme dışında jinekolojik muayene
esnasında ve vajina
içine tampon yerleştirme durumlarında da ortaya çıkabilir.
Tanısı [değiştir]
Vajinismusun kesin tanısı tecrübeli bir jinekolog tarafından
yapılacak olan jinekolojik muayene ile konur. 2006 yılında
yapılan bir araştırmaya göre Türkiye'de görül
me sıklığı %10' dur.
Nedenleri [değiştir]
Bu hastalığın %90'ı
pgibolojik, %10'u organik kökenlidir.
Pgibolojik kökenli olanlarının başlıca s
ebepleri arasında genç
kızlara ergenlik çağından itibaren cin
selliğin ayıp, kötü ve
günah olarak anlatılması, çocukluk
döneminin ardından biyolojik bir
işlevi kalmayan erdenlik zarı
na ataerkil ve erkek egeme
n kültürel
yapın
ın dayat
tığı değerlerin
atfedilmesi, ve ilk
birleşmenin acı veren ve
kanamaya sebep olan bir deneyi
m olacağının öğretilmesidir.
Bazı durumlarda kişinin başından geçe
n tecavüz veya kötü cinsel deneyimler
de vajinismus hastalığının sebebi olabilir. Hami
le kalma korkusu, doğum
korkusu veya erdenlik zarının yırtılması gibi korkular da az görülmekle
birlikte bu hastalığın pgibolojik nedenleri arasında gösteril
ebilir.
Sağlıklı ve aktif cinsel hayata sahip kadınlarda dahi bazı durumlarda
geçici de olsa vajinismus görülebilir. Doğum veya jinekolojik ameliyatlar
sonrası, büyük üzüntüler ve emzirme (laktasyon) döneminde kadınlarda
görülen cinsel istek azalması bu durumlara örnek olarak gösterilebilir.
Tedavisi [değiştir]
Hastalığın tedavi süreci oldukça basittir. Önemli olan sorunun nedeninin
belirlenmesidir. Sorun fiziksel kaynaklı ise jinekolojik olarak tedavi
edilebilir. Eğer hastalığın nedeni pgibolojik ise çiftin beraberce
pgibolojik terapiye devam etmesi gerekebilir. Her pgibolojik rahatsızlıkta
olduğu gibi bunda da hastanın hastalığını tanıyıp kabullenmesi ve tedaviye inanması tedavi sürecini kısaltır ve daha başarılı kılar. Vajinismus kesinlikle tedavi edilebilen bir problemdir. Vajinismus bir hastalık (sendrom) değil, bir belirtidir(semptom). Başka bir deyişle vajinismus; bilinç altı tarafından oluşturulan ve kişiyi koruyan bir savunma mekanizmasıdır. Vajinismus problemi olan bir kadında, PC kası (pelvik taban kası), cinsel ilişki esnasında refleksif davranmaktadır ve kadının istemi dışında kasılmaktadir. Bu istenmeyen durumun kaynağı da bazı nedenlerle etkilenen bilinç altıdır.
Vajinismus tedavisinde tüm dünyada; davranışsal ve bilişsel terapiler, hipnoz tedavileri gibi bilimsel tedavi teknikleri kullanılır. Buradan da anlaşılacağı gibi,
• tek seanslık ya da tek günlük tedavi teknikleri,
• ilişki öncesi alkol alma,
• vajen girişine lokal anestezikler uygulama,
• depresyon ilaçları, etkisiz tedavi ya da çözüm girişimleridir.
Vajinismus pgiboterapötik bir süreç ile kesinlikle kalıcı çözüme ulaşır. Bundan dolayı bilimsel olarak açıklanmamış ve kanıtlanmamış her türlü yaklaşımdan kaçınmak gerekmektedir. Vajinismus, kadınlarda görülen cinsel bir işlev problemidir. Vajina girişini çevreleyen kasların istem dışı kasılarak cinsel birleşmede acı ve ağrıya neden olması ya da bu sebeple cinsel birleşmenin hiç gerçekleşememesi şeklinde tanımlanabilir. Kasılmalar, cinsel birleşme dışında jinekolojik muayene esnasında ve vajina içine tampon yerleştirme durumlarında da ortaya çıkabilir.
Tanısı [değiştir]
Vajinismusun kesin tanısı tecrübeli bir jinekolog tarafından yapılacak olan jinekolojik muayene ile konur. 2006 yılında yapılan bir araştırmaya göre Türkiye'de görülme sıklığı %10' dur.
Nedenleri [değiştir]
Bu hastalığın %90'ı pgibolojik, %10'u organik kökenlidir. Pgibolojik kökenli▲
▲ ▲
▲
▲ ▲
▲
▲ ▲
▲
▲ ▲
olanlarının başlıca sebepleri arasında genç kızlara ergenlik çağından itibaren
cinselliğin ayıp, kötü ve günah olarak anlatılması, çocukluk döneminin ardından
biyolojik bir işlevi kalmayan erdenlik zarına ataerkil ve erkek egemen kültürel
yapının dayattığı değerlerin atfedilmesi, ve ilk birleşmenin acı veren ve kanamaya
sebep olan bir deneyim olacağının öğretilmesidir.
Bazı durumlarda kişinin başından geçen tecavüz veya kötü cinsel deneyimler de vajinismus hastalığının sebebi olabilir. Hamile kalma korkusu, doğum korkusu veya erdenlik zarının yırtılması gibi korkular da▲
▲ ▲
▲
▲ ▲
▲
▲ ▲
az görülmekle birlikte bu hastalığın pgibolojik nedenleri arasında gösterilebilir.
Sağlıklı ve aktif cinsel hayata sahip kadınlarda dahi bazı durumlarda geçici de olsa
vajinismus görülebilir. Doğum veya jinekolojik ameliyatlar sonrası, büyük üzüntüler ve emzirme (laktasyon) döneminde kadınlarda görülen cinsel istek azalması bu durumlara örnek olarak gösterilebilir.
Tedavisi [değiştir]
Hastalığın tedavi süreci oldukça basittir. Önemli olan sorunun nedeninin belirlenmesidir
. Sorun fiziksel kaynaklı ise jinekolojik olarak tedavi edilebilir. Eğer hastalığı
n nedeni pgibolojik ise çiftin beraberce pgibolojik terapiye devam etmesi gerek
ebilir. Her pgibolojik rahatsızlıkta olduğu gibi bunda da hastanın hastalığını tanıyıp kabullenmesi ve tedaviye inanması tedavi sürecini
kısaltır ve daha başarılı kılar. Vajinismus kesinlikle tedavi edilebilen bir problemdir. Vaji
nismus bir hastalık (sendrom) değil, bir
belirtidir(semptom). Başka bir deyişle vajinismus; bilinç altı tarafından olu
şturulan ve kişiyi koruyan bir savunma mekanizmasıdır. Vajinismus problemi olan bir kadında,
PC kası (pelvik taban kası), cinsel ili
şki esnasında refleksif davranmaktadır ve kadının istemi dışında kasılmaktadir. Bu istenmeyen
durumun kaynağı da bazı nedenlerle etkile
nen bilinç altıdır.
Vajinismus tedavisinde tüm dünyada; davranışsal ve bilişsel terapiler, h
ipnoz tedavileri gibi bilimsel tedavi teknikleri kullanılır. Buradan da anlaşılacağı gibi,
• tek seanslık ya da tek günlük tedavi teknikleri,
• ilişki öncesi alkol alma,
• vajen girişine lokal anestezikler uygulama,
• depresyon ilaçları, etkisiz tedavi ya da çözüm girişimleridir.
Vajinismus pgiboterapötik bir süreç ile kesinlikle kalıcı çözüme ulaşır. Bundan dolayı bilimsel olarak açıklanmamış ve kanıtlanmamış her türlü yaklaşımdan kaçınmak gerekmektedir. -
36.
0▲
▲ ▲
Bunu hatırlayan binler var mı lan? sizi huur çocukları... -
37.
0bilgim seviyem yükseliyo lan huur çocukları yapmayınnn :S
-
38.
0lan incik boncuk mahluklar protestodayız eylemdeyiz dedik siz dün gece uyuyomuydunuz dıbını zikim
-
39.
0irlanda tarihi bugünkü irlanda Cumhuriyeti topraklarının tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar uzanan tarihini kapsar.Tümünü Göster
Konu başlıkları
[gizle]
* 1 ilk ve Orta Çağlar
* 2 Protestanlığın irlanda üzerindeki etkisi
* 3 Birleşik Krallık dönemi
* 4 Bağımsız irlanda Cumhuriyeti
* 5 Kaynaklar
ilk ve Orta Çağlar [değiştir]
800 yılı civarından kalma el yazması Kells Kitabı
irlandalıların ataları olan Keltlerin irlanda Adasına Demir Çağı sırasında M.Ö. 8. - 1. yüzyıllar arasında yerleştikleri düşünülmektedir. Günümüzde daha çok Britanya ve irlanda ile sınırlı olan Kelt kültürüne o dönemde iber yarımadasından Anadolu'ya kadar Avrupa'nın her bölgesinde rastlanmaktaydı. Ancak Roma imparatorluğu döneminde Roma kültürü Kelt kültürünü zayıflatmış, ancak irlanda ve Britanya gibi Roma imparatorluğu'nun sınırları dışında kalan ya da sınır uçlarında bulunan bölgelerde etkisini sürdürebilmiştir. Romalılar irlanda'ya Hiberniya adını veriyorlardı. Yunan coğrafyacı Batlamyus M.S. 100 yıllarında yazdığı yazılarında irlanda'nın coğrafyasından ve orada yaşayan kavimlerden söz etmiştir.
Hristiyanlık irlanda'ya 5. yüzyıl'da ulaştı. Romalı Palladius ve Saint Patrick adaya 430'lu yıllarda gelerek Hristiyanlığı yaymaya başladılar. Ayrıca Latin alfabesini adaya getirdiler. Günümüzde Saint Patrick irlanda'nın koruyucu evliyası (Patron Saint) olarak kabul edilmektedir ve her yıl 17 Mart günü irlandalılar tarafından Saint Patrick Günü olarak kutlanır.
irlanda ilk defa 800 yılı civarında Vikingler'in akınlarına uğradı. 840 yılı civarında Vikingler irlanda kıyılarında Dublin dahil birçok yerleşim yerleri kurdular. Vikingler hiç bir zaman adayı tamamen ellerine geçirmediler ve etkileri 11. yüzyıl civarında ortadan kalktı. 1167 yılından başlayarak irlanda Normanların istilalarına sahne oldu. Bu dönemde ingiltere de zaten Normanlar tarafından yönetilmekteydi. ingiltere^'nin Norman kökenli kralı II. Henry irlanda'yı ele geçirerek oğlu John'a verdi. II. Henry ölünce John hem ingiltere kralı oldu, hem de irlanda kralı olarak kaldı. 14. yüzyılda ingiltere'nin etkisi azaldı ve Kelt kültürü ve irlandaca dili tekrar ön plana çıktı. 15. yüzyılda ingiltere'de çıkan Güller Savaşı ingilizlerin irlanda'yı gözden çıkarmalarına neden oldu.
Protestanlığın irlanda üzerindeki etkisi [değiştir]
irlanda Krallığı'nı kuran ingiltere kralı VIII. Henry
1532 yılında ingiltere kralı VIII. Henry'nin Protestanlığı kabul etmesi irlanda'nın kaderine kökünden değiştirmiştir. ingilizler, Galliler ve iskoçlar birer birer Protestan olmalarına rağmen irlandalıların çoğu Katolik kilisesine bağlı kaldılar. Bu durum günümüze kadar devam etmekte ve Kuzey irlanda'daki mezhep kavgasının temelini oluşturmaktadır. VII. Henry 1536 tarihinden itibaren gözlerini tekrar irlanda'ya çevirdi. ingiltere'nin sonra gelen hükümdarları olan I. Elizabeth ve I. James zamanında irlanda tamamen ingiltere'nin egemenliği altına girdi. ingiltere hükümdarları irlanda halkını Protestan yapmak için büyük bir çaba gösterdiler. Adaya ingiliz ve iskoç Protestanlar yerleştirek koloniler kurdular. Bu Protestanlar irlanda'nın aristokrasisini oluşturdular. Adadaki Katolik çoğunluk arasında bu Protestanlara karşı günümüze kadar süren bir hoşnutsuzluk ortamı oluştu.
1641 yılında irlandalı Katolikler ayaklandılar. Binlerce Protestan göçmeni öldürdürerek yönetimi ele geçirdiler. Ancak 1649-1653 yılları arasında ingiliz komutan Oliver Cromwell acımasız yöntemler kullanarak tekrar ingiltere'nin irlanda üzerindeki egemenliğini kurdu. Ayaklanmanın bastırılması sırasında irlanda nüfusunun üçte biri öldü veya sürgüne gönderildi. Katoliklerin elindeki bütün mallar ve topraklara el konarak Protestanlara verildi.
Gulliver'in Seyahatleri kitabını yazan irlandalı yazar Jonathan Swift (1667-1745)
1688 yılında irlanda bu sefer ingiltere'deki Katolik-Protestan kavgalarına sahne oldu. irlandalı Katolikler ingiltere'nin Katolik kralı II. James'i destekliyorlardı. ingiltere'deki Protestanlar II. James'i tahttan indirerek yerine Protestan yeğeni II. William'i geçirdiler. Bu durum irlanda'daki Katolikler ve Protestanlar arasında bir savaşa neden oldu. 1 Temmuz 1690 tarihinde yapılan Boyne Savaşı'nı kaybeden Katolikler tekrar büyük eziyetlere maruz kaldılar. 1707 yılında ingiltere ve iskoçya birleşerek Büyük Britanya Krallığı'nı kurdular. irlanda bu krallığın sömürgesi haline geldi.
18. yüzyılda Büyük Britanya Krallığı gücünü arttırarak imparatorluk haline gelirken irlanda daha ziyade bir tarım ülkesi olarak kaldı. 1740-1741 yılları arasında irlanda'da büyük bir açlık ve kıtlık dönemi yaşandı. 400.000 civarında irlandalı açlıktan yaşdıbını yitirdi. 1798 yılında Fransız Devriminden esinlenen irlandalılar tekrar ayaklandılar. Bu ayaklanmanın kanlı bir şekilde bastırılmasından sonra ingiltere irlandalıları hoşnut etmek için Büyük Britanya ve irlanda Birleşik Krallığı adı altında yeni bir düzen getirdi. Günümüze kadar gelen Birleşik Krallık adı bu kökene dayanmaktadır.
Birleşik Krallık dönemi [değiştir]
Daniel O'Connell
irlandalı yazar Oscar Wilde (1854-1900)
Birleşik Krallığın kurulmasındaki bir amaç irlandalı Katoliklerin dinsel özgürlüklerinin tanınmasıydı. Ancak Britanya kralı III. George buna izin vermedi. 1823 yılında Daniel O'Connell adında bir Katolik avukat Britanya ile kurulan birliğin yürürlükten kaldırılması için uğraştı ama başarılı olamadı.
1845-1849 yılları arasında irlanda tarihinin en kötü açlık dönemlerinden biri olan irlanda Patates Kıtlığı krizini yaşadı. Açlık yüzünden milyonlarca irlandalı yerlerini yurtlarını bırakarak ABD ve diğer ülkelere göç ettiler. irlanda'nın nüfusu 8 milyondan 4,5 milyona indi. Bu dönemde irlandaca dilinin kullanımı azaldı ve çoğunluk ingilizce konuşmaya başladı. 1886 ve 1893 yılları arasında Britanya başbakanı William Ewart Gladstone irlanda'nın kendi kendisini yönetmesini sağlayacak yasal değişiklikleri yapmaya çalıştı ama başarılı olamadı. Ülke Britanya'ya bağlı kalmayı savunan Birlikçiler (Unionists) ve bağımsızlığı savunan Ulusalcılar (Nationalists) olarak iki gruba ayrıldı.
Bağımsız irlanda Cumhuriyeti [değiştir]
Birleşik Krallık başbakanı David Lloyd George
1916 Nisan'ındaki Paskalya Ayaklanması'nın ardından gelen baskı döneminde, irlandalı gönüllüler IRA (Irish Republician Army, irlanda Cumhuriyetçi Ordusu) çatısı altında örgütlenerek Britanyalılar'a karşı bir gerilla savaşına giriştiler. ingiliz başbakanı David Lloyd George biri Kuzey irlanda, diğeri Güney irlanda için olmak üzere iki parlamento kurarak kontrolü elinde tutmaya çalıştı. Gerçekten, protestan Kuzey irlanda'da (Ulster) parlamento toplandı. Ancak Katolik Güney irlanda, ingilizlere ödün vermeyi reddetti. Bunun üzerine ingiliz başbakanı Lloyd George irlandalı yurtseverlerle görüşme masasında barış yaptı. Anlaşma sonucunda Güney irlanda uygulamada irlanda Bağımsız Devleti adıyla bağımsızlığını kazandı (6 Aralık 1921, ingiltere-irlanda Anlaşması). Kuzey irlanda ise Birleşik Krallık'a bağlı kaldı.
Fakat IRA'nın aşırı kanadı, Eamon de Valera'nın öncülüğünde, irlanda'nın bir bölümünü bağımsız, bir bölümünü de yeniden ingiltere'ye bağlı kılan anlaşmayı kabul etmedi. Bunu, bu anlaşmayı destekleyenlerin ve anlaşmaya karşı olanların savaştıkları bir iç savaş izledi. Sonunda IRA, irlanda'nın bölünmesine razı oldu. 1925'te gerçekleşen Bağımsız irlanda ile Kuzey irlanda arasındaki sınır belirleme görüşmelerinden sonuç çıkmadı. De Valera'nın Fianna Fáil partisi, 1927'de başbakan William Cosgrave'in hükümetine katıldı. 1932'de De Valera başbakan oldu ve Birleşik Krallık karşıtı bir takım ekonomik önlemler aldı.
II. Dünya Savaşı'nda irlanda tarafsız kaldı. 1948'de De Valera seçimleri kaybetti ve 1949'da irlanda Cumhuriyeti ilan edildi. 1951'de De Valera yeniden başbakan,1959'da ise başkan oldu. 1972'de bir referandum ile Roma Katolik Kilisesi'nin devlet üzerindeki etkisi ortadan kaldırıldı. 1973'te protestan Erskine Childers başkan oldu. Onu Cearbhall Ó Dálaigh (1974-1976), Patrick Hillary (1976-1990), Mary Robinson (1990-1997) izledi. -
40.
0Genel görelilik kuramı, ivmeli devinim ile kütleçekimi açıklamasını özel göreliliğe birleştiren, genelleyen kuramdır. 1916'da Einstein tarafından ortaya konmuştur. Genel görelilikten önce, Newton'un kütleçekim kuramı geçerli kabul ediliyordu. Newton'un formülleri (yatay atış, dikey atış vb) bugun de duyarlılık gerektirmeyen uygulamalarda geçerlidir. Ancak aya roket göndermek gibi duyarlı işlerde Einstein formülleri kullanılmaktadır. Genel olarak Newton mekaniğinde Kuvvet (F), Görelilik kuramında ise Kütle (M) önemli ve önceliklidir. Genel görelilik ile Einstein şunları ortaya çıkartmıştır:Tümünü Göster
* Yerçekimi (kütleçekimi) ve ivmeli devinim birbirinden ayırt edilemez (Eşitlik ilkesi)
* Kütle, içinde bulunduğumuz uzay-zaman'ı eğip bükmektedir.
* Yerçekimi bir kuvvet değildir, uzay-zaman'ın geometrik eğriliğinden ortaya çıkar.
Genel görelilik, kendi zamanı için inanılması güç pek çok öngörülerde bulunmuştur; bunlardan en önemlileri:
* Eğer kütle uzay-zamanı geometrik olarak eğiyorsa, Güneşin çok yakınından geçip gelen uzak yıldızların ışıkları eğrilmiş olmalıdır. Bu eğrilik güneş çektiği için dış bükey değil de uzay-zamanın eğriliğine uygun iç bükey olmalıdır.
* Çok çok yoğun kütleler uzay-zamanı öylesine bükebilir ki, uzay-zaman kendi üstüne katlanır ve içine çöker, böylesine yoğun bir kütle görülemez çünkü ışık dahi bu uzay-zaman eğriliğinden, çökmesinden kurtulamaz.
* Kütle uzay-zamanı eğiyorsa bu eğilmeden zaman da etkileniyor(göreceli) olmalıdır. Eğilmiş zaman yavaş akmalıdır.
* Hareketli büyük kütleler etraflarındaki bir kısım uzay-zamanı da sürükleyebiliyor olmalıdır.
* Kütle uzay-zamanı eğiyorsa, kütle yakınındaki eğrilikten ilerleyen ışık, uzağındaki düzgün uzay-zamanda ilerleyenden daha uzun yol almalıdır.
* Yüksek kütleli oluşumların ani hareketleri uzay-zamanda ani değişimlere, eğrilik dalgaları oluşmasına neden olabilir.
Bu öngörülerin hemen hepsi 1916'dan günümüze dek gözlenebilmiş, defalarca kez denenmiş ve doğru çıkmıştır:
* 1919'da ilk kez ingiliz bilimciler güneş yakınından gelen ışığın eğri çizdiğini gözlemlediler. Daha sonraları yapılan bütün gözlemler eğriliğin GG'nin hesapladığı ile oldukça yakın olduğunu gösterdi.
* Evrende hiç ışık vermeyen ve etrafındaki her şeyi içine çekecek kadar yoğun kütle gösteren oluşumların varlığı tespit edildi. Karadelik adı verildi.
* Kütle yakınında ve uzağında çok hassas atom saatleri ile yapılan deneylerin hepsi kütle yakınında zamanın GG'nin hesaplarına uygun olarak yavaşladığını gösterdi.
* Geçen yıl açıklandığı üzere çok hassas jiroskoplarla donatılmış LEGOS1 ve LEGOS2 uydularının 11 yıl süren ölçümleri dünyanın etrafındaki uzay-zamanı sürüklediğini ortaya koydu.
* Güneşin ardına geçen Viking uzay araçlarından dünyaya gönderilen sinyallerin olması gerekenden daha uzun sürede dünyaya ulaştığı, yani uzay-zamanın güneş tarafından eğilmesinden etkilendikleri ortaya çıktı.
* 1993'te Hulse ve Taylor, ikiz yıldızların spiral hareketinden uzay-zaman eğrilik dalgalarının oluşumunu gözleyerek nobel kazandılar.
Kütle, uzayı olduğu kadar zamanı da bükmektedir. Zamanın bükülmesi kütlenin merkezinde geleceği işaret eder şekildedir. Eğer cisme etkiyen bir kuvvet yoksa, cisim kendi geleceğine doğru ilerlemektedir (düşmektedir). -
41.
0Penis, canlılar aleminde, erkek bireylerde, görünür kısımda yer alan eşey ve üreme organı yapısıdır. Penis kelimesi Latince'de "kuyruk" anldıbına gelmektedir.Tümünü Göster
idrar ve üreme salgısı kanalıyla, bunun çevresini saran süngerimsi bir yapıda kan damarlarınca zengin bir üreme organıdır. Penisin ucunda yer alan açıklıktan hem idrar hem de meni ayrı zamanlarda dışarıya atılır. Penis uyarıldığında damarların kanla dolmasıyla büyür ve sertleşir. Buna sertleşme (ereksiyon) denir. Sertleşen penis içindeki meninin dışarı atılmasına boşalma (ejekülasyon) denir.
Konu başlıkları
[gizle]
* 1 Anatomisi
o 1.1 Bölümleri
* 2 Tipleri
* 3 Gelişimi
* 4 Sertleşme (Ereksiyon)
* 5 Boşalma (Ejekülasyon)
* 6 Sperm üretimi
* 7 Boyutları
* 8 Sünnet
* 9 Kaynakça
Anatomisi
Penisin bölümleri
Kavernöz ve spongiöz maddelerden oluşur:
* Kavernöz maddeler; dayanıklı kollajen ve elastik liflerden oluşan bir kılıfla sarılmışlardır. Kılıfın içinde "kavern" denilen küçük odacıklar bulunur. Bu odacıklar atardamarlarla beslenir ve uyarılma sırasında kanla dolarak penisin sertleşmesini sağlarlar. Kavernöz cisimler de iki adet kılıf ile tunika albuginea ve buck fasiasi sarılıdırlar. Bu kılıfların fonksiyonları sertleşmede önemlidir. Kavernöz cisimler, içi odacıklar ve kan damarları ile dolu uzun iki boruya benzer yapıdadır, penisin kök kısmında bu cisimler kemiğe yapışırlar.
* Spongiöz maddeler; kavernöz maddenin alt kısmında bulunur ve içinden idrar kanalı geçen odacıklarla dolu bir tüp şeklindedir. Sert bir kılıfla sarılı olarak bulunmaz ve sertleşmede daha yumuşak olarak kalır. Spongiöz cismin uç kısmı genişleyerek penisin Glans penis de denilen baş kısmını oluşturur.
Penis kökünün altında yer alan erbezleri, deri ile kaplı torba şeklinde bir yapının (skrotum) içinde korunurlar. Organı kaplayan deri ergenliğin başlamasıyla koyulaşıp kalınlaşır. Bu torba içindeki erbezleri ergenlik öncesinde küçük, erişkinde ise 20-30 gr. ağırlığında, 4-5 cm uzunluğunda, 2,5 cm. genişliğinde yumurtaya benzer şekildedir. Testisler erkek üreme hücrelerini yani spermleri üretirler ve erkeklik hormonu olan testosteronu salgılarlar. Bunun yanında erbezinde üretilen er sıvısı testis yollarını kayganlaştırarak spermlerin geçişini kolaylaştırır.
Bölümleri
[göster]
Penisin bölümleri
* Erbezleri
* Yantestisler (Epididymis)
* Süngerimsi doku (Corpus cavernosa)
* Sünnet derisi
* Frenulum
* Üretal açıklık
* Anti özgün
* Baş kısmı (Glans penis)
* Corpus spongiosum
* Penis
* Skrotum
Tipleri
Penisler, içine daha çok veya daha az kan alanlar olarak sınıflandırılabilir:
Et penisi: Et penisine sahip kişilerin penisleri en inik halinde dahi ~10cm civarındadır. Et penisinin sertleşmiş hali, inik (sönük) halinin 1,2-1,4 katı kadar büyüyebilir. insanların ortalama %19 u et penisine sahiptir.
Kan penisi: Kan penisine sahip kişilerin penisleri en inik hali 4-6cm dir. Kan penisi, en inik halinde olan penisin 2-4 katına kadar büyürler. insanların yaşlaşık %81 i kan penisine sahiptir.[1]
Gelişimi
Penis, erkek 13 yaşlarındayken büyümeye başlar ve yaklaşık iki yıl içinde olgun erkek penisi büyüklüğüne erişir. Büyümeye başlama yaşı 10 ila 15 yaş aralığında değişebilir. Bu dönemde genital bölge kılları da ortaya çıkar. Tam büyüme 18 yaşına kadar olsa da, çok nadiren 20-24 yaşlarına kadar da devam edebilir.[kaynak belirtilmeli]
Sertleşme (Ereksiyon)
Ana madde: Sertleşme
[göster]
Bir penisin sertleşme evreleri
Video filmini oynat
Parasempatik sistemin uyarılması sonucu, penisin Corpus cavernosum ve Corpus spongiosum parçalarına kan dolması nedeniyle oluşan fizyolojik olaydır.
Fizyolojik olarak, uyarılma sırasında atardamarlarla kan hızlıca penise pompalanır, penisin kavern odacıklarının duvarları gevşeyerek genişler ve içlerine daha fazla kan alarak şişer ve büyürler. Böylece penis kanla dolarak büyür ve sertleşir. En dıştaki sert kılıf ve zarlar gerilir, toplardamarlar kapanır ve kan tekrar dolaşıma çıkmaz, bir süre orda kalır. Penis sertliğini kaybederken, bu toplardamarlar açılır, kan penisi terk eder ve kavern sistemlerin duvarları kasılıp büzüşerek küçülürler. Penis eski konumuna gelir.
Mekanizma olarak basit; ama hormonal, kimyasal, elektriksel, mekanik ve pgibolojik açıdan karmaşık bir süreçtir.
Boşalma (Ejekülasyon)
Ana madde: Boşalma
Penisten meninin sperm kanalları yoluyla üretal açıklıktan dışarı çıkması olayıdır.
Sperm kanallarıyla vücuttan dışarı çıkan menide sperm hücreleri bulunur. Testislerden çıkarak idrar yoluna doğru uzanan iki sperm kanalı, idrar kesesinin altından geçer ve dış idrar açıklığına kadar uzanır. idrar kesesinin altında prostat bezi yer alır. Prostat, boşalma öncesi bir sıvı salgılayarak sperm kanalını temizler. Bu sıvı dişilerin üreme kanalı olan vajinanın kimyasal ortdıbını sperm hareketine uygun hale getirir. Spermlerin dışarı atılmadan önce biriktikleri iki küçük kesecik de (seminal kese) mesanenin iki yanında bulunur.
Sperm üretimi
Ana madde: Sperm
Her testis içinde çok ince ve birbiri üzerine katlanmış çok sayıda kılcal boru vardır. Sperm hücreleri bu borular içerisinde oluşur ve olgunlaşırlar. Sperm hücrelerinin üretimi ve olgunlaşması yaklaşık 74 gün kadar sürer. Yaklaşık 4 ml. hacmindeki meninin hacmen %60'ı seminal vezikül tarafından, %20'si prostat tarafından oluşturulur. Prostat en dış kısımda yer alan organ olduğundan boşalma ilk boşalan sıvı prostat sıvısıdır ve en canlı spermler bu sıvı içinde yer alırlar. Sperm üretimi devamlıdır, üretilen sperm depolanır ve boşaltılmaya hazır bekler.
Bir boşalmada erkek ortalama 150 milyon sperm hücresi boşaltır. Yumurta hücresinin döllenmesinde sperm sayısı kadar spermlerin kalitesi de önemlidir. Meninin çeşitli özelliklerinin laboratuar koşullarında incelenmesine spermiyogram adı verilir.
Boyutları
[göster]
Gevşek ve sertleşmiş penis
Sertleşmiş bir penisin ortalama uzunluğu 10-16cm olmakla birlikte, uzunluk aralığının genellikle 9,5-16 cm aralığında değiştiği gözlenmiştir. Normal penis boyu 9,5-14 cm arasındadır. Normalden büyük penis boyu ise 14-16 cm arasındadır.[2][3]
Sünnet
Ana madde: Erkeklerde sünnet
Sünnet, erkeklerde penis başını örten ve koruyan üstderinin (prepus) bir kısmının veya tamdıbının kesilip atılmasıdır. Yahudi ve Müslüman gibi bazı toplumlarda dini bir gereklilik olarak, bazen de tıbbi bir gereklilik olarak dünyada yaygın olarak uygulanır.
Özellikle hijyenik olmayan erkeklerde sünnetin AIDS ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar ile penis kanseri riskini azalttığı tespit edilmiştir.[4] Sünnetin, penisin ısı hassasiyetini artırarak erken boşalma sorununu tetiklediği yönünde veriler bulunmakla beraber[5] tam aksine haz barajını yükselterek erken boşalma sorununu tedavide etkili olduğu yönünde veriler de vardır.[6][7] -
42.
0@1 giberim laaan özet geç piiiiççç!!!
-
43.
0tek satirini okumadim, kim okur lan bunu kitap gibi, bunu okuyacagima gider sefilleri fakirleri falan okurum entel pic
-
44.
0@1 üşendim, kim oldugunu yani nickine bile bakmadim
malsın -
45.
02+9=11 11+29=40
MiLLiYETÇi HAREKET PARTiSiNiN 40. YILI KUTLU OLSUN!!
-
kamil hala mod mu
-
bu sozluk acik hava timarhanesi amg
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 06 02 2025
-
mentalcel kimsenin sana am borcu yok
-
ördek kardeşiniz pgibolojisini bozmak içinn
-
bu modlar gerizekalı mı
-
jenna starr
-
ben ossursamda dinlenir
-
pipim inikken 3 kalkınca 13 cm
-
beyler bana eğlence tertipleyin
-
çakra açılınca ne olur
-
ganyotcu kamil ağlama layn
-
gözümü kaynak almış
-
sıçanzii
-
olm onlyfnas mı açsam
- / 1