burada o kadar aldatma, aldatılma üzerine kasideler yazılmış, ağıtlar çığrılmışken bu fenomenin pek doğru düzgün kadınların sevgililerini aldattığı erkek gözünden işlenmemesi çok enteresan. nitekim bu, kadınların neden aldattığı sorusuna büyük ölçüde ışık tutabilecek potansiyelde bir fenomendir. bir tek ben yokum ya koskoca sözlükte bu kisvede adam? biz kaç kişiyiz? piyasada hep aynı adamlar mı bu kadınların dönüp dolaşıp sevgililerini aldattığı tipler? (bkz:
bu çocukların giydiği montlar bile aynı)
elbette herkes bu duruma bilinçli veya bilinçsiz olarak düşebilir. evli veya sevgilisi olan biriyle kaçamak birşeyler yaşayan, durumdan memnun veya pişman olabilecek tonla insan vardır etrafımızda. yaşanan one night stand'lerin, yaz aşklarının da çoğunlukla detaylarını kurcalamayız, anı yaşamaya odaklanmışızdır genelde. o yüzden fenomenin bu boyutlarında koşullara göre çoğu insan rol alabilir. ancak, bu çoğunluğu bir kenara bırakırsak "kadınların sevgililerini aldattığı erkek" ünvanını kişinin üzerine yapıştıracak ayırt edici karakteristik detaylar vardır. adeta bir shibumi, bir rock'n rolla tandansında nevi şahsına münhasır bir doğası vardır bu adamların. bütün bunlara rağmen yine de "nerde kadınların sevgililerini aldattığı bir erkek var, orda çok güzel bir adam var." diyemiyoruz tabi ki. kadın erkek ilişkilerinin kurumsallaşmış olgularını tehdit eden bir virüstür, bu kurumlara küfürdür kadınların sevgililerini aldattığı erkek olmak..
bazen olaylar ve koşullar insanı öyle bir konuma getirebiliyor ki, istediğin kadar empati kuran, insanlara zarar vermemeye, kırmamaya özen gösteren, aşka ve dürüstlüğe inanan biri ol, bu durum bile bir anda kaderin damgası gibi üzerine işleyebiliyor. aşağıda bir tanesinden ana hatlarıyla bahsedeceğim, benim de artık bu ünvana layık olduğumu farketmemde etken olan 4 olay da ibretlik olmaları yanında aldatan kadınların pgibopatolojisini de açığa vurabilecek detaylar içermektedir.
yaz 2007...
tatil alışkanlığı ve beklentisi yakın arkadaşlarla çıkılan, hiperaktif, çılgın, yoğun tempolu ve alabildiğine atraksiyonun sıkıştırıldığı ve sevgili olmadığı dönem ise mutlaka yaz aşklarıyla süslenen tarzda olan bir adam olarak o yıl pek gönlümden geçmese de aileyle birlikte tatile çıkmak durumunda kalmıştım. etrafımda yakın arkadaşlarım veya akranlarım olmadan tek başıma ortamlara girip flört fırsatlarını kollayabilen, yalnız avlanabilen bir tip değildim, en azından o zamanlar. buna rağmen o tatilde yine de çoğunluğu ingiliz turistlerle dolu bir ortamda olduğumuzdan, flört konusunda aktif ve girişken olmasam bile mekanlarda dans etme, muhabbet etme, beraber dolaşma sınırlarında kalan şeyler yaşıyordum. tam bir yaz aşkı tecrübe etme potansiyeli gün geçtikçe düşüyordu.
derken en sonunda tamamen oluruna bıraktım. elimden geldiği ölçüde tatilin tadını çıkarmaya odaklandım. yüzdüm, tüpsüz dalış kastım, tırmanarak ve yamaç paraşütü yaparak adrenalin arzumu tatmin ettim, bol bol kitap okudum, atv motogiblet sürdüm. artık etrafımdaki kızları nerdeyse görmüyordum bile. derken kaldığımız otelden bir kız, o zamana kadar pek de fazla muhabbet etmemiş olmamıza rağmen kendi kendime yüzme performans antrenmanı yaptığım bir sırada yanıma geldi. sahile çıktım ve havadan sudan muhabbet ederken hiç beklemediğim şekilde benden hoşlandığını itiraf etti. kadınlarda bu kadar açık sözlülüğe o zamana kadar pek alışkın değildim biraz şaşırdım ama iyi idare ettim, akşama buluşma ayarladım.
akşamki buluşmada ne kadar ileri gidebileceğimi yoklamam sonucunda hiçbir sınırla karşılaşmadım. kendimi benden hoşlandığını daha o gün söyleyen kızla gecesinde kumsalda sevişirken buldum. tatilin kalan günlerinde de pek çok yerde aynı iştahla devam ettik. kayalıklarda, kumsallarda, denizde, benim odamda, kızın odasında.. detaya falan da girmiyorum erotik hikaye değil bu, başka bir şey anlatıyoruz burda.* kendi başıma yine tonla atraksiyon yarattığım aileyle çıkılmış tatili bir de ciksle renklendirdim, çok iyi de oldu çok da güzel iyi oldu.. derken kız ağzındaki baklayı itirafından 3 gün sonra bizim dönüşümüze iki gün kala çıkardı..
kızın uzun süredir sevgilisi varmış. üstüne klagib bir söylem, bu herif ilk beraber olduğu erkekmiş. bana da bir türlü söyleyememiş, herşey bir anda gelişmiş, ne olduğunu bile anlayamamış. ne kadar da orjinal.. arada geçen sinematik mimikleri, tepkileri ve detayları atlayalım. aranız mı bozuktu diye soruyorum; hayır diyor aksine çok iyi anlaşıyorduk. sana kötü mü davranıyordu, seni mutsuz mu ediyordu diye soruyorum; hayır aksine çok sevecen, anlayışlı, iyi huylu, sadık ve bana değer verdiğini her fırsatta hissettiren bir erkekti diyor. daha önce sana yaptığı birşeye mi tepki bu diyorum; arada geçen ufak pürüzler olsa da beni üzecek hiçbir şey yapmadı diyor. ne sorarsam sorayım ortada hiçbir sorun yok. kız, böyle birşey yapabileceğimi aklıma bile getiremezdim diyor. hatta çok yakın arkadaşım sevgilisini aldatmıştı, bunu yapacak kişilikte biriyle arkadaş olmak istemediğim için onunla bir daha konuşmadım, tüm ilişkimi kestim diyor. bu ne lan?
ilk başta kendimi tuhaf ve suçlu hissetsem, sevgili olan adamla empati kurduğumda keyfim tamamen kaçsa da kalan 2 günde dark passenger'ım açığa çıktı. kendimden beklemediğim şekilde içinde olduğum durumdan eşsiz bir haz almaya başladım. cikste ayrı bir boyut keşfettim. takıntı halinde sürekli ötedeki sevgiliyle ilgili sorular soruyordum, ilişkilerine dair mümkün olduğunca çok detay öğrenmeye çalışıyordum. kız bazen rahatsız oluyordu, bazen de umursamıyordu. sonra da ciddiyeti tamamen bıraktım, çaktırmadan geyiğini yapmaya başladım. benim kadar yakışıklı mı? hayır, fena değildir ama o kadar değil. vücut falan bendeki gibi? yok canım, kocaman göbek var. boy pos? yok baya kısa senden. (bkz:
don t you wish your boyfriend was hot like me)
sonra kendimden tiksindim bir süre. eleman zaten benden 5-6 yaş büyükmüş. kızın tam olarak anlattığı gibi biri olduğunu farzediyorum. olaya onun açısından bakınca; efendi, işinde gücünde hiç kimseye zararı olmayan, sevgiline değer veren çelebi bir adamsın, hayatını doğru düzgün, insanca yaşamaya çalışıyorsun derken veledin biri çıkıyor, canın gibi gördüğün sevgilinin bir güzel kaymağı yiyor çıkıyor işin içinden. hiçbir şeyden de haberin yok. bir ara bir şekilde bu elemana ulaşıp olayı anlatmayı bile düşündüm her şeye rağmen. ne bileyim, insan ne olursa olsun bilmeyi hak eder. sevgilim dediğin, canım dediğin kendi ruhunla özdeşleştirdiğin insana güven duyabilmeyi beklersin, sırtını yaslayabilmeyi beklersin. tüm benliğini paylaştığın sevgilinin arkandan çevirdiği dümenlerden habersiz bir yalanı yaşadığını ne kadar geç farkedersen o kadar büyük bir yara taşımaz mısın?
olayın üzerinde düşünüp, hazmettikten sonra açık konuşmak gerekirse baya bir keyfim kaçtı. kendime olan saygımı kaybettim bir süre. hadi baştan dünyadan haberim yoktu da en azından kızın bana söylediği an ilişkiyi tamamen kesip, tavrımı koyabilseydim bu kadar rahatsızlık duymayacaktım en azından. gençlik işte.. o günden sonra ne olursa olsun sevgilisi, ilişkisi olan bir kızla isterse top model olsun ilişki yaşamamaya kendi kendime söz verdim. o gün eğer bilseydim artık "kadınların sevgilisini aldattığı erkek" statüsüne demir attığımı, o günden bugüne daha böyle birçok olayın daha içinde kalacağımı, belki de çok daha derin bir moral bozukluğu yaşayacaktım...