1. 1.
    0
    böyle bir olayın özeti olamaz zaten, isteyen okusun isteyen okumasın... içimi dökmeye geldim bu gece ben..

    onun aşkıyla yanıp tutuşan hastalıklı kalbimde çalan şarkı hep şuydu;

    http://www.dailymotion.co...tanju-okan-kadnm-hq_music

    saatler 22:00'ı gösteriyordu... okulu bırakıp yeni bir hayat kuracak olan göz nuruyla bu sebep yüzünden uzun kavgalar edip ayrılmaya karar vermiştik... bir hafta boyunca arkadaşında kalan ve zamanında kaburgalarımın içine soktuğum sevgiliyi hala bulunduğu yerden çıkaramamış, gitmesi fikrine alışmamıştım... saat 22:00'ı gösteriyordu... dibinde son bir duble kalan 70'lik acı yoldaşım rakıya bakıp iç geçirirken kapı açıldı... dünyanın en güzel varlığı kapıdan içeriye süzülüp kimse var mı? diye seslendi... cevapsız bırakılan sevgili sabahtan beri çalan ve bizim şarkımız diye nitelendirdiğimiz notalara doğru yaklaşmaktaydı... şarkının yanında, gidene çare bulamayan eski sevgiliyi görünce; napıyosun kendine? niye bu kadar içtin? diye bağırmaya başladı... sus! diyecek kadar bile mecalim yoktu, sağ işaret parmağımı dudaklarıma zütürüp çaresiz bir sırıtmayla ve sağa sola sallanan başla sevgilimi susturdum...

    + eşyalarını topla, senden geriye bir şeyler bırakma gülüm...
    - peki

    böyle bir durumda anladım ki;

    uzun bir suskunluk her iki sevgili eskisi bireyin de bulunduğu odada yankılanır... evde müzikten başka kimse ikâmet etmiyormuş hissi verir dünyaya... ve dünya artık daha da daralmıştır kalan için... onu hatırlatacak hiçbir şey yapmamak gerektiğini söyleyip durur kendine... ama asıl zor olan budur... hayatının bir senesinde onsuz hiçbir şey yapmamış olmak, her mekanda, evinde bile yalnız kalamayacak olduğunu anlar...

    eşyalar toplanmış...

    elim bir an için bilgisayara gider... yeri gelmişken dinlenir diye çift tıklanır eski bir melodiye...

    ray lay lay la la lila ri lay la lay la la kadınım...
    eşyalar toplanmış seninle birlikte, anılar saçılmış odaya her yere sevdiğim o koku yok artık bu evde.

    kadının son konuşması:

    ben gidiyorum... seninle olan günler çok güzeldi... yaptığımız her şey... sen güçlüydün hep, yine güçlü olabilirsin... biliyosun gitmem lazım... bana kızma beni kötü hatırlama... senden hiçbir zaman bir şey istemedim... ilk ve son defa benim için bir şey yapmanı istiyorum... kendine iyi bak...

    boğazımda yutkunup kaldığım bir top cümleyi masanın ortasına kusamamıştım... öyle yarı sevgiliye yarı yere bakarak 2 damla yaşla dinlemiştim sevgiliyi...

    uzandı, yanağımdan öptü ve uzaklaşmaya başladı... artık her şey için çok geç olduğunu düşünerek sustum... üstümde bir atlet altımda baksırla baktım arkasından... kapı küçük bir çıt sesiyle kapandı.. Artık her şey daha fazla yoktu... dünyanın, beni en mutlu eden varlığı yoktu... son bıraktığı tiz bir kapı sesiydi... bir süre durdum ve sonra çıplak ayaklarımla koşmaya başladım... arkasından yetiştiğimde dolmuşa binmek üzereydi...

    gülüm! diye seslendim... bir ayağı dolmuşun basamağında gözlerini çevirip baktı... dolmuş şoförüne; pardon binmicem. dedi... dolmuş hareket etmedi... tüm gözlerin sokağın ortasında don atlet duran bir adama bakması gayet normaldi tabii ama bu durum benim hiç umrumda değildi o an...

    tekrar gülüm dedim, her şeyini aldın mı?

    evet dedi, aldım kısa bir sessizlikten sonra, son konuşmam;

    peki, peki kokunu niye unuttun? o içler acısı dört dingilli şarkıyı niye unuttun? peki, peki ben şimdi duvarlara senin çizdiğin resimlerle tek başıma nasıl yaşayacağım? baş ağrımın geçmesi için çaldığın keman sesini niye arkanda bıraktın bitanem, her şeyi aldın mı?

    aldım dedi bitanem... durumu daha fazla zorlaştırma. dedi.

    canım benim, peki her şeyi aldıysan ben niye oradayım? diyerek arkamı döndüm... yavaşça ilerledim... eve girdiğimde elektrikler kesilmişti...

    siz terk edilmek nedir, bilir misiniz lan?
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    0
    @7 geçer mi be kardeş, geçer mi hiç?
    ···
  3. 3.
    0
    hey gidi zaman...
    ···