1. 1.
    +1
    o boğaz düğümlenir, ağızdan kelimeler cümleler romanlar dökülür ama o iki kelime çıkmaz bir türlü
    cesaret edemezsin
    dıbına kodumun salağı
    ···
  1. 2.
    +2
    sabah osbirinden sonraki kırgınlığı mı yaşıyosun
    ···
  2. 3.
    0
    o kişiyi gözünde çok fazla; bakın "çok" demiyorum, "fazla" da demiyorum, çok fazla, yani çok aşırı büyütmekten kaynaklanır.

    "ben ona layık değilim ki"lerle başlar.
    sonra da "nasıl olcek bu işler dedim"lerle devam eder..
    çünkü kişi kendini hakikaten ona layık görmemektedir. yani kişi kendine gereken değeri vermemektedir.
    o kadar değersiz bulmaktadır ki kendini; sevdiği "o" değil de başka kim olsa yine onu gözünde bu kadar çok fazla aşırı büyütüp yine sevdiğini söyleyemeyecektir.

    esasen çok önemli bir sorun; pek çok ruhsal ve ruhun bedeni etkilemesi yoluyla bedensel hastalığa yol açabilecek bir rahatsızlıktır.
    acilen önü kesilmeli, tedavi edilmeli ve kişi keyifle, mutlu yaşamalıdır amk.
    ···
  3. 4.
    0
    bazen söyleyemezsin çünkü hiç söyleyememişsindir. ve ama gözlerine tüm gücünle yalancı bir sıradan dinleyici edasıyla bakmaya çalışıp titriyorken, konuşmaya çalışırken ciğerlerine giren farklı gırtlaklardan çıkar gibi çatallaşıyorsa sesin ve kaybettiğin tüm reflekslerini üç yaşındaki bir çocuğun öğrenmeye başladığı gibi yeniden arıyorsan... söyleyememek nasıl bir saçmalıktır artık? nerden başlağını bilmediğin hayallerle birleştirdiğin gülen gözleri sana cesaret vermiştir. ve karşısındayken, söylemek isterken, bakışları tekrar üzerindeyken... birleştirdiğin hayaller gerçeklerden ayrılırken anlarsın ki yeterince gülmüyor gözleri... söyleyememek nasıl bir saçmalıktır artık?
    ···
  4. 5.
    0
    söylemeyi sevmiyorumdur belki
    ···
  5. 6.
    0
    bir hastalık değil, aksine seviyor olmanın en gerçek, en can alıcı hissini boğazında, kalbinde; atan - toplayan damarlarının her bir biriminde, ruhunda hissetmek değil midir bu? çünkü iki kelimeden öte, iki kelimeden fazladır:

    "seni seviyorum.."

    iki kelimeden fazlasını,
    ne iki kelimesi: sanki, o ana kadar yaşadığın her şeyi anlatmak, canlandırmak, göstermek için açmışsındır ağzını. söyleyeceğin şeyin manası o kadar derin, o kadar saf, o kadar güçlüdür ki.. ve sen bu duygu denizinde dalga dalga dalgalanırken, herhangi bir su zerresini bile kaçırmadan anlatmak istersin. ama dediğim gibi: gerçekte iki kelimeden ne ötesi, ne de gerisidir söyleyeceğin..

    mallık değil, sevginin gerçekliğidir.
    "seni seviyorum." eğer kolay söylenen bir cümleyse, cümlenin yüklemi asla sevmek değildir.

    (nokta)
    ···
  6. 7.
    0
    ve sonunda söyleyebilmişsindir. onun seni zaten istemeyeceği gerçeğini hazmedene kadar birkaç yıl geçmiştir. tuhaf bir şekilde rahatladığını hissedersin. aslında canının acıması gerekir ama sevdiğini söylerken yaşadığın şeyler acının rengini değiştirir. aldığın cevaba rağmen umutvar olduğunu ve beklemeye devam edeceğini söylemeyi ihmal etmezsin. kapıları açık tutman gerekir. arkadaş kalalım öyleyse dersin. sonra birkaç yılını akıl oyunlarına verirsin: fazla ilgilenmesem mi? sürekli sorsam mı? aslında hiç yazmamak en iyisi. kaçan kovalanır mı? kendine güven bu işin sırrı. yo, yo belki gün gelir değişir herşey. gerçek bir sevgiye hiç bir ruhun kayıtsız kalamayacağını söyler romanlar. artık sevmediğimi sanmasını sağlamalıyım galiba. sonra belki bazen sormalıyım aslında. hepten ırak kalpten uzak?...

    tüm bunlar... yıllar süren evrimler geçiren düşüncelerin... ses seda yok. meğer ne çok sevmişsin beni diyip sarılmaya gelen yok..
    ···
  7. 8.
    0
    rakı içince geçer lan reddetti ama hiç endişelenmedim mk aynı devam ettim
    ···
  8. 9.
    0
    hüzün yeniden icat olmuş gibi yıllar sonra içine dolar. nerden geldi şimdi bu? acıya alıştığını düşünürken neydi bu? muazzam bilinçaltı kurguların küçük mutluluklar dahi vermişken yeniden ıstıraba dönmek?

    sonra, çok değil kısa bir zaman sonra, yıllarca aklında oynadığın tüm perdeler çekilir. artık arkadaş dahi kalamayacağını ve bittiğini öğrenirsin. aynaya bakınca ağarmış şaçların sana geçen yılların aslında onlarca, yüzlerce günden; onbinlerce, yüzbinlerce saatten oluşan o anların hiçbirinde istediğin yerde olmadığını hatırlatır. aklını o kadar ikna etmişsindir ki duygularını okşaması için.. oda isteğini yerine getirip aldatmıştır kızma sakın! şok edici bir gidişat değil ki, uzakta çabucak geçirdiğin umutvar-melankolik yıllar boyunca birinin onu kendine bağlaması.. ne sandın ki? evrene gönderdiğin pozitif duygular, kurduğun hayallerden ayırt edemediğin sahte umutlar, düşündeki üç saniyelik mutluluklar.. sana onu getireceğine inanmış olduğu için aklını suçlama! sakın bunu yapma! tek sahnesi senin zavallı aklın olan bu piyesin bir gün biteceğini idrak edememek!? sakın aklını suçlama!
    ···
  9. 10.
    0
    dıbına koyayım
    ···
  10. 11.
    0
    ölüme benzer!!
    ···
  11. 12.
    0
    Cesaretsizliğin dibidir beyler bi karşı cins olarak yazıyorum cesaretli erkekler her zaman 3 5 adım öndedir kimbilir belki karşılığını bulacaksın ne kaybedersin ki gururunu mu? Belki söylemeyerek o kızı kaybedeceksin ellere yar gidecek söyle ki içinde kalmasın keşkelerle yaşama. Korkak olma be aga söyle
    ···