-
1.
+3 -1+ eda yılmaz hangi oda da acaba?
- bakıyorum efendim... 201 numara'da. 2. kat.
+ teşekkür ederim.
asansörün önünde bekleyen kalabalığı görünce merdivenlere yöneldim. oda numaralarına baka baka yürüyordum. elimde de eda'nın çok sevdiği taze papatyalardan vardı. odanın önüne geldiğimde 50 55 yaşlarında bi kadın oturuyordu sandalye'de.
+ teyzecim merhaba eda'nın odası burası mı?
- evet yavrum. kim geldi diyeyim?
+ junior derseniz...
teyze yerinden kalkıp usulca kapıyı açtı ve "eda kızım arkadaşın geldi" diye seslendi.
- kim miş annecim?
+ junior gelmiş kızım.
''geç buyur evladım" dedi teyze. odaya girip kapıyı kapattığımda eda toparlanmaya çalışıyordu. onu o halde görünce gözlerim doldu. dudaklarım titriyordu. ağlamamak için dişlerimi sıktım ve derin bi nefes alarak yanına oturdum.
+ nasılsın eda? bunlar senin. taze taze.
- juniorrr... çok teşekkür ederim, çok mutlu ettin beni, çok sağol.
bu sefer eda'nın gözleri dolmuştu. "çok şaşırdım gelmene" dedi ve gözlerinden süzülen yaşları, o her zamanki kibarlığıyla silmeye başladı.
yerimden kalkıp yatağının kenarına oturdum ve ellerini tuttum.
+ tamam eda yapma böyle... bak zaten zor tutuyorum kendimi.
- tamam tamam ağlamiycam. hadi ayağa kalkta bi bakayım sana junior.
camın önüne geçmiş ellerim ceplerimde eda'nın karşısındaydım.
+ nasıl değişmiş miyim?
- biraz.
+ kilo mu almışım kız yoksa!
- hahaha yok yok iyisin. saçlarını mı kestirdin sen?
+ evet. nasıl olmuş?
- böyle daha yakışıklı olmuşsun.
+ bi de şurdan bak!
- hahaha.
+ şurdan!
- ahahahaha.
+ şöyle nasılım?
- puhahaha gel buraya maymun.
tekrar oturmuştum yatağının köşesine.
- baksana halime junior? eski eda mıyım?
+ olacaksın.
- yapma sıvaz. ağrılarım başladı bile. kimse bişey demiyor ama gücüm yok hiç.
hiçbir şey diyememiştim. yutkundum. ellerini sıkıca tutup "iyi olacaksın" diyebildim.
-
2.
+3 -1o ara hasta bakıcı eda'nın yemeğini getirmişti. annesi de girdi içeri.Tümünü Göster
- anne junior'u hatırladın mı?
anne: çıkaramadım kızım.
- aman anne ya... hani bi keresinde arabayla beni bıraktı da yolda sen görmüştün ya bizi? bu kıpkırmızı olmuştu hahaha.
anne: haa bu o çocuk mu? ay allah iyiliğini versin evladım niye tanıtmıyorsun kendini?
+ belki isimden hatırlarsınız diye hiç girmedin o konulara hehe.
- nasıl hatırlayayım oğlum baksana halimize. kafa mı kaldı.
+ haklısın teyzem.
anne: yemeğini yedireyim mi kızım?
- ben yerim anne. hadi sen de bi bahçeye çık, hava al biraz.
anne: tamam kızım
annesi gitmişti. yemek tepsisini hazırlayıp eda'ya yaklaştırdım.
- junior sen yedirsene? ağrım var hareket edemiyorum.
sadece bir iki kaşık çorba, bir iki tane de yeşil fasulye yedi. biraz da yoğurt. geri kalan herşeyi bana yedirmişti.
"annem yedim zannetsin. kadıncağız çok üzülüyor" dedi.
o halde bile hala sevdiklerini üzmemek için uğraşıyordu.
bilgisayardan telefonuma yüklediğim eskiden kalma bir iki fotoğraf gösterdim eda'ya.
- aaaaa! nerden buldun bunları?
+ bilgisayarda kalmış.
- hadi lenn. aşık mısın oğlum hala? kaç sene oldu unutamadın mı beni? hehehe.
+ hahaha belli değil mi? bak koştum yanına.
- şaka maka çok mutlu ettin beni sağol. iyi ki geldin.
+ sen bi iyileş de. yine eskisi gibi gezeriz, taksimin altını üstüne getiririz.
- keşke junior keşke... hiç iyi olacak gibi durmuyorum.
+ hatırlıyor musun taksim'de kavga etmiştik hani.
- biz hep ediyoduk oğlum.
+ o ara kızın biri ateş istemişti benden.
- haa şu hikaye. kıza kur yapmıştın adi köpek.
+ hahaha. nasıl kıskanmıştın ama? hemen yumuşamıştın.
- çok adiydin sen biliyor musun?
+ hala öyleyim hehehe. neyse eda ben kaçıyorum, yine gelirim. telefonumu vereyim ararsın bişey olursa?
- benim telefon şu çekmece'de junior. sen kaydetsene.
telefonumu kaydedip, kendime de çağrı bırakmıştım. giderken arkama defalarca bakıp el salladım eda'ya.
hastaneden çıkarken annesi bahçede çay içiyordu. yanına gidip vedalaştıktan sonra "tekrar geçmiş olsun" deyip ayrıldım yanından.
bir zamanlar birlikte olduğum birini o halde görmek çok acıtmıştı içimi. arabaya biner binmez bi sigara yaktım ve ayrıldım hastaneden.
salak gibi olmuştum. boş boş bakınıyordum etrafa. öyle ki kırmızı ışığı bile son an da farketmiştim. küçük çocuğuyla karşıdan karşıya geçmeye hazırlanan kadın ters ters bakıyordu. elimi kaldırarak özür diledim ve yoluma devam ettim. o ara telefonu aldım elime. ercan aramıştı. geri aradım.
- nerdesin lan?
+ nooldu hafız?
- akşama bişeyler yapalım diycektim?
+ keyfim yok, beni pas geç.
- hayırdır?
+ konuşuruz.
- tamam kanka. bişey olursa ara.
+ tamam eyvallah.
yolda bişeyler yiyip, taksim'deki barmen arkadaşım can'ın yanına gittim.
- ooo abi naber ya?
+ tatsız. sen naaptın kardeşim?
- aynı. neyin var abi?
+ bi arkadaşım vardı. kanser olmuş...
- ne diyosun be abi...
+ onun yanındaydım. bomtak oldum.
- ne içersin?
+ ver kafana göre.
- sen takıl abi, kalabalığı göndereyim geliyorum.
bara oturmuş içiyordum. içkim bittikçe can dolduruyor, o doldurdukça içimi döküyordum. eda'yla yaşanmışlıklarımı anlatıyor, onu kırdığım her hikaye'de biraz daha hüzünleniyordum. can "abi ikişki bu. böyle olacağını nerden bilecektin ki?" dese de, içimin acısı zerre hafiflemiyordu. allahtan can cigerli çocuktu. öyle alelade avutan cümleleri yoktu. bi ara lavaboya gitmek için yerimden kalkarken sendeledim.
- abi iyi misin?
+ iyiyim iyiyim.
- dur ben de geleyim seninle.
+ iyiyim oğlum giderim ben.
parmaklıklardan tutuna tutuna lavaboya girdim. aynada bir sürü yüzüm vardı sanki. başım dönüyordu. defalarca yüzümü yıkadım ama nafile. bütün gücüm çekilmişti, ayakta duramıyordum. zar zor dışarı attım kendimi. tekrar bara oturup bi içki daha söyledim. bütün vücudum uyuşmuştu fakat bir türlü beynim uyuşmuyordu!
bir zamanlar sevdiğim kadın yavaş yavaş ölüyordu. o upuzun saçları gitmiş, kaşları dökülmüş hali gözümün önünden gitmiyordu. yaşadığımız güzel günler aklıma geldikçe mutlu oluyordum ama hastanedeki hali gözümün önüne gelince buz gibi oluyordum.
güzel başlayan hikayemiz güzel bitmişti aslında. birbirimize karşı sevgimizin bittiğini anladığımızda konuşup dostça ayrılmıştık.
ama ne olursa olsun içim paramparçaydı. herşeyden öte bir insan ölüyordu ve bu insanı bir dönem sevmiştim...
"can bu son olsun" diyerek boş bardağı tekrar uzattım. bi dikişte içtiğim bardağın dibini masaya vurduktan sonra bara kafayı koydum.
- abi iyi misin?
+ iyiyim.
- arabayla mı geldin?
+ evet.
- böyle gidemezsin abi.
+ taksiye binicem zaten.
- taksi de olmaz.
+ olur olur. sen bana bi taksi çağır.
- abi gidemezsin bu durumda.
+ sen çağır abisi giderim ben...
... -
3.
+2 -1gözlerimi açtığımda başka bi yerdeydim. etrafı biraz süzdükten sonra can'ın evinde olduğumu anladım. başım öylesine ağrıyor ve dönüyordu ki; yataktan kalkarken gardroba dayanıp bi süre kaldım. o arada kapı açıldı.Tümünü Göster
- abi günaydın.
+ günaydın kardeşim. nooldu oğlum bana?
- o son bardağı içmeyecektin abi hahaha.
+ çok iş açtım mı başına?
- yok be abi. koluna girip arabaya bindirdim. de uyandırmak zor oldu.
+ hacı hakkını helal et?
- saçmalama abi. hadi gel kahvaltı yapıyoruz.
+ siz yiyin abicim ben eve kaçayım.
can ve sevgilisinin yanında bi süre oturup zar zor bi bardak çay içtikten sonra arabayı bıraktığım yerden alıp eve geçtim. soğuk bi duş alıp üstümü değiştirdikten sonra çiçekciden papatya alıp hastaneye, eda'nın yanına doğru yola koyuldum. gitmeden önce bi isteğinin olup olmadığını sormak için eda'yı aradım. telefon çalıyordu fakat açmıyordu. uyuyordur diye fazla uzatmadan kapattım. hastaneye girip odasının önüne geldiğimde etraf sessizdi. yavaşca kapıyı açıp kafayı içeri uzattım ama oda boş, yatakta toplanmıştı. o arada birisi "buyrun kime bakmıştınız?" dedi.
+ eda'ya bakmıştım. eda yılmaz. odasında yok ama?
- evet efendim. dün gece hastayı kaybettik!!
gözlerim; askere giderken anneme sarıldığım andan itibaren ilk defa bu denli dolmuştu. o zaman da tutamamıştım kendimi, şimdi de tutamıyordum. daha dün birlikte geçirdiğimiz güzel anları anıyorduk. ağlarken aklıma onlarca kare geliyordu. annesinin acısı, kardeşleri, sevdikleri, sevenleri... kim bilir ne haldeydiler? hayatın yaşanılması kaçınılmaz en acı anını yaşıyorlardı belkide! belki soğuk bir mermere uzanmış yıkanıyordu! belki mahallesinden cenaze arabasının içinde helallik istiyordu! belki de ailesi o soğuk bembeyaz kefenin altından son kez yüzüne bakıyordu! her bir an, dayanılması çok zor acılar yüklüyordu kalbime.
eda'nın en yakın arkadaşını arayarak cenazenin nerede yapılacağını öğrendim ve hastaneden ayrıldım.
mezarlığa gelmiştim. elimde eda'nın çok sevdiği papatyalar, uzaktan izliyordum olanı biteni.
tabutuna serilmiş duvağı kaldırılıp, beyazlar içinde toprağa indirilirken "edaaaammm" diye feryat ediyordu annesi. "kızııımm yavruuum beyazları böyle mi giyecektin... " diye ağlarken bayılmıştı kadıncağız. kalbim resmen ortadan ikiye bölünmüştü. ölen birinin ardından yakılan o ciğerden feryatlar, ölenden daha çok acı veriyordu bana. yere çömelmiş, ellerimle gözlerimi ovuşturuyordum. toprak atılmaya başlanmıştı eda'nın üzerine. atılan toprağın tahtalara vurduğu o ürpetici ses, aklıma annemi, babamı getiriyordu. bir gün onların üstüne toprak atan ben olacaktım!
bu ne tarifsiz bir acıydı allahım!!!
o arada "başın sağolsun kardeşim" diyerek ercan geldi yanıma. sarıldım. gözlerimde kalan son damlaları da, ercan'ın omuzlarına akıtıyordum.
+ sen nerden haber aldın?
- abicim iki gündür arıyorum açmıyorsun. evine mi gelmedim, işyerine mi gitmedim. en son can'ı aradım da o anlattı mevzuyu.
+ eyvallah...
kuran da bitmiş, kimseler kalmamıştı mezarın başında. yağmur başlamıştı. "ooff off" diyerek yürümeye başladım. gözyaşlarım yağmura karışıyordu. elimdeki papatyaları mezarın üzerine bırakıp, uzun uzun bakmaya başladım. ne diyebilirdim ki? ya da kim ne diyebilirdi ki, o acıyı hafifletmeye? bir elimi toprakta gezdirirken, diğeriyle de gözlerimi siliyordum. her ne kadar eski sevgilim de olsa, birlikte onca güzel gün geçirmiştik. şimdi sessizliğe gömülen kalbi, bir zamanlar benim için atmıştı.
"hadi kalk abicim" dedi ercan.
o soğuk toprağın altında muhakkak duyuyordu beni. "keşke daha çok sevebilseydim seni... keşke... " deyip cebimden birlikte çekildiğimiz fotoğrafı çıkarıp mezar taşının önüne sıkıştırdım.
arkasında yıllar öncesine ait bir tarih atılmıştı. altında da; "bir gün sorarlarsa sana gözleri ne renkti diye? ister mavi, ister yeşil de. ama ne olur unuttum deme... " yazıyordu.
Ve 3 senedir senedir seni unutmadim güzelim! Bu entri senin anına -
4.
0Rezerve
-
5.
0Ulan gece gece ya,valla gözlerim doldu. Başın sağolsun birader, Allah mekanını cennet eylesin
-
6.
0Çok üzüldüm panpa Allah rahmet eylesin Mekanı cennet olsun hayat bu acılar hep var malsef üzme kendini
-
7.
+1Küfreden, hakaret edenlerin allah bin türlü belasini versin. Biz burda derdimizden kimseye yakinamadigimiz icin anlatiyoruz. Hicmi vicdan yok diye soruyorum.
-
8.
0Aglattin kardeşim cidden