sevdiğim kızın evinde yaşadıklarım

fragman niyetine bi defalık up

10 dakikaya başlıyorum

Şimdi olayların gelişmesine o geceden başlıyorum.
Gelen mesaja –hoş buldum “gülen surat” koyarak cevap verdim amaç tansiyonu ölçmekti, önce burun kıvırıp sonra kendi geldiğine göre naza çekme sırası bendeydi gerekirse ona (uff snne be slk şey s .s) yazıp yollayabilirdim o derece çirkinleşmiştim. Ama her türk kızı gibi davrandı ve sanki sabah hiç bir şey yaşanmamış gibi geyik muabbetine çevirdi. Ancak daha önceki konuşmalarımızdan farklı olarak “canım” kelimesinin artışı gözle görülür biçimdeydi. O gece baktım bi tak çıkmayacak sabah da işe gidecem fazla uzatmadım.

Buraya bi not düşmek istiyorum: işi gücü hikaye de açık arayan arkadaşlar ve aynştaynlar evet öğrenciyim ama part time olarak da çalışıyorum aynı zamanda.

Neyse beyler Çarşamba Perşembe Cuma bi kaç ara mesaj dışında bi gib olmadı ben bu kıza ne kadar ilgi duysamda üstüne giderek zütünü kaldırıp kendimi süründürmek istemiyorum o yüzden beklemeyi seçtim kendimi yabancı futbolcu transferindeki türk kulüpleri gibi görmeye başladım eğer ki kıza meyilimi kap’a bildirsem hemen işin taku çıkardı. Cuma gecesi gelen aramayla her şey değişti…

-alo napıyosun canım
-iim canım oturuyorum evde aynı şeyler işte
-yaaaa Cuma gecesi evde oturulmaz kiiiiii (burada sessiz harfleri uzatmamın sebebi küçük bebek gibi konuşmasıydı bunu size en iyi sesli harfleri uzatarak yansıtabilirim diye düşündüm)
-napalım kimse davet etmedi bi yere hem bu gün iş vardı sınav vardı yoruldum baya
-ne sınavı? Yarın da iş var mı?
-(ne sınavı sorusuna cevap bile vermedim amaç yarın beni davet edip etmeyeceğini görmek) iş yok yarın ee sen ne yaptın yarın napcan noldu ki?
-bende aynı işte yarın bişiler yapalım mı?
(ne demek yani bişiler nerde, ne zaman, kimin evinde, sevişecekmiyiz, bişilerden kasıt hangi pozisyon)
-olur yapalım, ne yapmak istersin?
-maymun da buluşalım mı?(kastettiği yer bizim üniversitenin orda bi cafe)(ne maymunu amk maymunun tuvaletinde mi sevişicez tamam oturup çay içicez biliyorum ama en azından kirli sepetini getirsene)
-napcaz ki maymun da yani yağmur da yağabilir yarın evde bişiler yapmayalım mı bak
aklıma ne geldi ellerimle yemek yapayım mı sana?

Burada bi es vermek istiyorum beyler milenyuma girdiğimiz şu yıllarda size tavsiyem ilginç ve değişik yemekler yapmayı öğrenin. Artık amın kalbine giden yol kadının midesinden geçiyor işler değişti.

-hmm olabilir o zaman şu meşhur noodle’ını bi yiyelim. (bu noodle denilen şeyi yıllar önce bi kere tesadüfen yedim çok sevdim kendim yapmaya başladım ve evde geliştire geliştire çok güzel yapar oldum her kız muabbetinde de söylerim ki hemen bi şuku alayım karşımdaki kızdan. Nidaya da daha önce söylemiştim bi muabbette çok güzel yaptığımı)

Bu şekilde 2 dakikalık telefon konuşmasını 20 dakikada anca anlatsam da size, cumartesi günü için davetiyeyi kaptım…

Cumartesi 1 de gidicektim evine ama ben çılgınlar gibi heyecandan 8 de uyandım. Bu sefer pastaneye gidip çay sigara yaparak kendimi heba etmek yerine önce duşa girip olası ciks durumunda geciktirici yerine kullandığım ciks öncesi 31ini çektim tabiki hacı şakir sabun kalıbının ortasını delerek yaptım bunu. Bu sadece çok özel 31lerimde kullandığım bir yöntem. ardından gerekli manikür pedikür ağda makyaj oje işlerimi tamamladıktan sonra koyuldum yola. Yolda aklıma gelen şey çiçek mi alsam oldu ama papatya bulamadım. Her zaman tercihimdir papatya hem ucuz hem karı milleti seviyor bu meleti. Çiçek almadan nidanın evine ceylan gibi sekerken aradım bişey lazım mı gibisinden

-alo canım ben gelmek üzereyim şimdi inicem otobüsten bişey lazım mı?

-aa dur dur 1e1 in önünde buluşalım da alışveriş yapalım beraber, şimdi ben bilemedim ne lazım seni bekledim.

-tamam

Yaklaşık aynı saniyede marketin önündeydik. Yağmurda yağmıyordu sanki yukardan su tabancasıyla ateş ediyolardı neyse. Daha birkaç gün önce çorap alıp çıktığım markette şimdi sevdiceğimle ev alışverişi yapıyorduk. Dışarıda bulunması zor olan ve pahalı olan malzemelerden “soya sosu ve noodle’ın paketini” evden bim poşetinde getirsemde bu konuda herhangi bir tedirginlik yaşamadan market arabasını sürmeye devam ettim. Nidanın memelerinden çok evlensek böyle çocuğu market arabasında ben gezdirsem o alışveriş yapsa hayalleri içindeydim, tamamladık alışverişi ve çıktık marketten.

Bu sırada karşı yönden gelen aysu çelik yönetimindeki Sibirya kurduna hatalı solama sonucu kafadan çarptım. Bu aysu nidanın daha yakın arkadaşı ama benim de tanıdığım kaşar bi karıydı. Tek sorunu kendini adriana lima sanmasıydı. Hafif atıştıran yağmurda ve o soğuk havada kahverengi mini eteğiyle çıkmış zütünü yaya yaya köpek gezdiriyordu. Ancak inanın o tipiyle güzel bir hatundan çok tarkana benziyordu. Atıl kurt dese ne komik olur lan marsın kılıcı ahah falan diye kendi kendime lise esprileri yaparken konuşmaya selam dışında dahil olmadığımı fark ettim. Biraz kulak verince öpmek için zütüme trafo soksunlar diyeceğim bal dudaklardan sende gelsene lafını duyar gibi oldum.

Şaka değil amk nida, aysuyu romantik aşk yuvamıza davet etmeye çalışıyordu. Çok bozuldum amk ben ne kadar ciks düşünsem de romantizm de yaşatıyordum kafamda ama o bunu gibmek için benim istemeyeceğimi bile bile bu karıyı da davet etmişti. Moral bozukluğumu suratımı istemsiz asarak belli ettim. Aysudan gelen cevap -şimdi hürremle bu kapışırlar siz gidin ben belki uğrarım oldu. Benim de davet etmemi bekledi büyük ihtimalle ama gibimde bile değildi o saniye.

ulan o kadar pm attınız noldu devamında diye şimdi yazıyoruz bir kişi giblemiyor boşuna mı anlatıyorum lan

aysu gibtirdi gitti bizde şemsiyenin altında kolkola girdik ve Bu şekilde binaya kadar geldik ama tam bina girişinde bu sefer başka bi arkadaşıyla karşılaştık. içimden amk bunun da ne çok arkadaşı var sanırsın Sedat pekerin yeğeni desemde sanırsam nidanın da pek gibinde değildi durum hoş beş muabbetin ardından gibtir etti bebeyi ve aşk yuvamıza pembe panjurlu evimize vardık. Kapıdan girer girmez hürremle selamlaştım ve tüplü tv’nin karşısına kuruldum. Hemen mutfağa dalsam bütün olaylar çabuk gelişicekti ve hava kararmadan aktiviteler tükenmiş olacaktı ve ben hacı şakir sabunuma geri dönecektim…

Biraz oturup kanalları gezdikten sonra fark ettim ki ikimizin üzerinde gereksiz bi gerginlik hakim. Bunun nedeni tabiki geçen sefer olanlardı. ikimizinde kafasında şu soru vardı “biz şimdi neyiz, sevgili mi, arkadaş mı” tabi benim kafamda ekstradan “sevişecekmiyiz” sorusu vardı. iyice saldıray abi gibi olmuştum. (saldıray abi bir demet tiyatronun efsane karakteridir.) bu arada ortamı yumuşatmak istedğini anladığım bir soru cümlesiyle konuşmaya başladı

-jelibon yiyelim mi? (filiz sevişelim mi gibi oldu amk bu)

-daha bitirmedin mi?

-senin aldığın jelibonlar olduğunu nerden çıkardın?

-nası yani benden başka biri de mi sana jelibon aldı? (kafamı gibiyim bu soruyu sordum ama sonra kendimden utandım sanki tek taş aldım da hesap sorduğum şeye bak jelibon ayıcıkları gibsin beni)

-aa niyeymiş kimse bana jelibon alamaz mı?

-soruya soruyla cevap verme. (yarattığım bu gerginliğin üzerine sırıtarak ortamı geri yumuşattım)

-sen kaçma şimdi cevap ver soruma
Ama işin ilginç tarafı konudan kaçması gerekirken daha da üstüne gitmesiydi aslında ilginç değildi benden duygularımı bir kez daha duymak istiyordu bi anda kafam karıştı düşünmeden konuşmamaya özen göstersemde başaramıyordum.

-başkası aldıysa ben yemem

-o da öyle dedi

-kim? (bu zarfı yediğime inanamıyorum bildiğiniz beni ters köşe yaptı sazan.avi nin ortasına düştüm ve golü ağlarımda gördüm)

-hahaha tepkiye bak namus cinayeti işleyecek gibi bi halin var

-dalganı geç bakalım

-geçerim tabi bu halin hoşuma gidiyor, hem bazı şeylerin en güzel zamanı bu anlardır.(bu cümle bildiğim her şeyi gibip attı. Ben ki trigonometri sınavında çan 34 ken 90 almış adamım bildiğiniz perişan oldum, ne demek istemişti sevgili olma yolunda ilerliyorduk ve bunlar flört zamanımıydı yoksa ben aptal aşıktım ve o istediği gibi taşağını mı geçiyordu)

@223 bi sen okuduysan seninde havan yoksa gibtir et o zaman anlatmaya gerek yok

@226 çok pis moralimi bozdu la adam havası kaçtı dedi naz yapıyo sanma da

tamam la gibleyenim varsa anlatırım kaldığım yerden devam

hürremin kuyruğunu çekerek konuyu dağıtmak istedim çünkü 2. Sazan avi varsa bunu yememeliydim. O ise üstüme gelmeye niyetli gibiydi. Ama kaçarak bi yere varamazdım, üstüne giderek üstünlüğü ele geçirmeliydim

-senin her halin de benim hoşuma gidiyor.

-hmm hadi ne zaman yemek yiicez yapsana yemeği

Tabiki beklenen sonuç geri çekildi bende rahat bi nefes aldım, nefes aldım derken bi banyoya gidip kirli sepetiyle de hasret gidersemiydim ama çirkinleşmeye gerek yoktu geçtim mutfağa ağırdan ağırdan başladım yemeği hazırlamaya bu da yanımda yardım ediyordu yine kafamda pembe tablolar çizilmeye başladı bu sırada Hürrem yere düşen artıkları yalayarak temizliyordu bu yüzden sakarlığımı hunharca sergiliyordum. Bu sırada nidanın telefonuna mesaj geldi, bu mesaj sesiyle sanki gözümün önünde ablamı gibtiler öyle bi kin duydum acı çektim(gerçekte ablam yok). Kıskanç bi adam değilimdir ama sevdiğin insan olunca paranoyak kelimesinin sözlük karşılığı oluyorsun. Bu mesajı okurken görünü hafif kaldırarak bana baktı ona baktığımı gördü ve telefona geri bakarak gülümsedi ama bu daha çok bir binlik yapacağım gülümsemesiydi.

Nida da beni etkileyen şey ne diye merak ettiyseniz beyler bu bakışları ve mimikleri böyle yaptığı anda hep diyorum ki bu kız benim hayatımın kadını. Bence bir kızın en önemli şeyi karakteri sonrasında ise bakışlarıdır insanı kendine aşık eden bunlardır. Kim mesaj attı diye sormadım döndüm yemek yapımına buda ben sormayınca hevesi kursağında kalarak

-aysu gelecekmiş dedi.

-gelmesin

-neden?

O an ağzımda bulunan 27 saniye önce emmeye başlamış olduğum polo şekerin verdiği güven ve gazla çünkü dedim ve elimin tersiyle yüzüne düşen saçlarını ittirdim ve eğilip öptüm. Bi kaç saniyenin ardından geri çekildi hayatımda bir insanın yüzüne en çok yakışabilicek gülümsemeyi gördüm nidanın suratında. Bir şey demeden içeri gitti sevincimden hürremi 2 kere sektirip trivela vurasım geldi kendimi tuttum ve o anda benim aklımdan geçen soruları burada yazmaya kalksam yeni bi başlık açmam gerekir ama kısmen “acaba şimdi jartiyerini mi giymeye gitti, biz şimdi sevgilimiyiz, aysu gelecek mi, messi mi ronaldo mu" gibi.

. Hemen yaktım bi sigara laptoptan bir şarkı patlattım hayatımın en zevk aldığım mantar doğramasını gerçekleştirdim ama bi türlü gelmiyordu içerden bende yanına gitsem mi gitmesem mi diye düşündüm ve gittim…

Bildiğiniz tuvalete gitmiş amk aklımdaki sorulardan hiç biri doğru cevabı karşılamıyormuş o an bildiğiniz sıçıyormuş. Bu mutluluğuma tabiki engel olmadı ama giderken yolluğa takılıp düşmem hiç hoş olmadı bunu gören tek canlının Hürrem olması ve bunu birine anlatması durumunda benim düşmemden çok bi kedinin konuşması ilgi göreceğinden dolayı bi daha sevindim ve gittim mutfağa. Bu arada yemeğin olmasına daha zaman vardı belki arada sevişicektik benim de midem kazındı buzdolabını açtım baktım bi kase salata var çıkardım bi çatal aldım tadı berbattı ve o anda gelen sesle irkildim.

-acıktın mı?

-biraz midem kazındı

-ye işte salatayı hem tıkamaz seni

Yemesine yerim de sorsana bi tadı nasıl diye gerçi sorsa da gib gibi diyecek cesaret bende yoktu.

Bundan sonra yemek pişene kadar hiç kayda değer bişey olmadı yemeği yedik nasıl diye sorduğumda sizin değiminizle şukular şelale nik6’nı girdim dedi. Sofra toplandı ve mutfakta ayakta nescafenin yanında sigara içmeye koyulduğumuz anda o duymak istemediğim soruyla karşılaştım

-ee napcaz şimdi?

-(bana kalsa hemen çocuk yapalım) bilmem sen ne yapmak istersin

-puzzle a devam edelim mi?

-olur

Geçtik puzzle ın başına bi yandan parçaları arıyordum bi yandan nefesimi hissedeceği kadar yakınımda olmasına rağmen kafamı tamamiyle ona çeviriyordum. O da hafif geri çekilerek gülücükler atıyordu bana. Cilveleşmenin takunu çıkarmıştık aklımdan geçen şey ise ciksten çok “bu kız ileride ayşen grudanın şimdiki haline benzeyecek olsa bile onun elini tutarak ölmek istiyorum”du. Bu romantikliğe nasıl kapıldım bilmiyorum ama kapıldım işte. Bu sırada radyoda sırada çalan parça dedi ve barış akarsurdan bir sevmek bin defa ölmek demekmiş oldu. Bunun üzerine ikimizde bir an duraksadık sessizliği o bozdu

-bu adamı çok severdim yazık oldu

-bence de

-insanın o yaşta ölmesi ne kadar zor değil mi, hayatındaki yarım kalanlar yarım bıraktıkları ne kadar çoktur.
Bu cümle bana bir mesajmıydı ben mi öyle anlamak istedim bilmiyorum ama geldim gaza

-bu hayatta yarım bırakmak istemediğim tek şey sensin dedim

ilk defa bana bakışında bin gülümsemesinden çok onun da bana karşı bir şeyler hissettiğini anladığım gülümsemesi vardı cümleme devam edecek gibi oldum –sus ve gözlerimin içine bak dedi.

Bu tuzağa tabiki ikinci kere düşmedim ama bu ne biçim dejavuydu amk ne söylesem yanlış olacaktı. O gibten kahverengi gözlerin içine dalıp gittim. Bu sefer o öptü beni. Birkaç saniyelik öpüşmenin ardından geri çekildi baktı gülümseyerek.

-Kendi kaderini yazıyorsun işte dedim

-sende

-ben sana söylemiştim eğer bu elimde olsaydı ilk cümleme seninle başlardım

-peki ilk cümlen ne olurdu

Yine bana zarfını oltasını atmıştı ama düşmeyecektim inatla tutunmuş pervaza yer çekimine karşı koyuyordum.

-sen

-ben bir cümle miyim? (almanyadan gelen gurbetçi oyuncu kıvamında bi soru cümlesi)

Aklıma saçma salak iltifatlar geldi ama hiç birini yapmadım tutuldum kaldım bir şey diyemedim

-ne oldu neden sustun?

-en son bu anlarda konuştuğumda güzel bir anı mahvettin demiştin

-sana bir şey sorabilirmiyim ama dürüst olucaksın

-sor

-şu an aklından tam olarak ne geçiyor

Bu tuzak bir soruydu yutmadım bunu da giderek kendime aferin lan diyordum çünkü tuzaklara düşmüyordum bayrakları topluyordum hop levelları geçip prensesi kurtarıcaktım ama 100 altın toplayıp 1 can hakkı kazansam fena olmazdı.”süper mariodan alıntıdır”

Gerçekten ne geçiyordu o anda onun gözlerine bakıyordum onu seviyordum benim olmasını istiyordum ve o an fark ettim ki aslında ciks o sene uefa kupasına bile gidemeyecek kadar alt sıralarda yer alıyordu

-sen geçiyorsun

-biliyorum

-nasıl

-bırak bana kalsın nasıl olduğu (bu günkü mesajlaşmamızda bu konuyu tekrar gündeme getirdim ve eğer aklından ben değil uçkurun geçseydi yine belime sarılır yatağa atardın beni dedi tabi bunu esprili bi şekilde anlattı)

-tamam sana kalsın şu an ne düşündüğümü dile getiremiyorum kafamda toparlayamıyorum ama ne istediğimi söyleyebilirim

-neymiş

-elini tutmak

-bu kadar mı

-ama hiç bırakmayacaksın

-nasıl yani

-ne olursa olsun bırakmayacaksın eğer bırakacaksan hiç tutma(bu da benim ilişkiye başlama cümlemdir, eğer daha önce benim manitam olmayan bi kızın üzerinde denerseniz işe yarar)

Sonra uzun bi cümle kurdu daha önceki ilişkisinden falan bahsetti arada halı desenlerini inceledim arada can kulağıyla dinledim arada radyoda çalan şarkıyı tahmin etmece oynadım kendi kendime 10 dakika falan konuştuktan sonra özet geçersek şunu dedi. Daha önce güveni çok sarsılmış falan yani her kızın söylediği şeyler. Sonra kafasını koydu omzuma uzandık yatağa yaktık birer sigara çalan şarkıları birbirimize yolladık güldük eğlendik hüzünlendik derken uyuya kaldı. Bende o uyanana kadar laptop kucağımda saatlerce oturdum ses çıkarmadım sigara içmedim(diyeceksiniz ulan dalyarak yanında manitan yatakta uzanmışsın sanki bize fedakarlık mı yaptın, haklısınız)

Sonuç olarak o gün de ciks olmadı beyler benim beceriksizliğimden değil sadece o an için gereksiz bir aktiviteydi ciks çünkü başlığı açarken dedim ya seviyordum ben bu kızı ve onun o bakışlarını görseniz ne demek istediğimi anlarsınız. Şimdilik başladı işte bir şeyler bakalım nereye gidecek pek gibleyen yoktu bu gece ama eğer biri okursa onunda gönlüne göre versin Allah hadi binler mutlu son…