Artık saklayamayacağım bu gerçeği.
Her şey 2011 yılında bi kasım gecesinde oldu. O gün incisözlük yazarlarının katıldığı bir gece düzenlendi. Ben de bu geceye katıldım ve serkan inciyle orada tanıştım. Gece güzel geçti alkoller içildi saat 1 2 gibi herkes yavaş yavaş evine gitmeye başlamıştı. Ben de eve gitmek üzere mekandan çıkıp arabama bindim. Arabamı çalıştırıp tam köşeyi döndüğümde serkan incinin taksi beklediğini gördüm. Sağanak yağmurda öylece kalmasına gönlüm razı olmadı hemen yanına yanaştım.
+ napıyosun burda.
- taksi bekliyorum ya.
+ gel ben seni bırakayım.
- zahmet olmasın zaten üstüm başım sırılsıklam.
+ olur mu öyle şey gel yav.
Bir iki yo falan dese de sonunda arabaya binmişti. Daha sonra serkan incinin balat taki evine doğru yola koyulduk. Yolda muhabbet ederken ara sıra yüzüne bakıyordum. Uzun saçlarının ta en dibinden süzülüp en uç noktasından kulaklarının altına damlayan oradan gömleğinin yakasını ıslatan yağmur damlaları güzelliğine güzellik katıyordu.

Hikayenin devamı aşşağıdadır.

Edit: lan kısacık yazacaktım uzadıkça uzadı. Aklımı gibeyim resmen kitap yazdım.

20 25 dk sonra serkanın balattaki evinin önündeydik. Sağanak yağmur azalmış çiseye dönmüştü.
Serkan: sağ ol valla taksi beklesem iyice sırılsıklam olacaktım.
Ben: lafı mı olur canım.
Serkan: aslında ben yatmıycam hemen işin yoksa gel kahve yapayım hem kafamız açılır biraz.
Ben: yok işim yok da sana zahmet olmasın?
Serkan: yok canım ne zahmeti sen beni buraya kadar getirdin bi kahve elime yapışmaz.
Ben: ee iyi o zaman.
Arabayı parkettim. Serkan dış kapıyı anahtarla açıp içeri girdi sol ayağını kapanmaması için kapının önüne koydu. Ben de bu sıra arabadan indim ve binaya girdim. Daha sonra 1 kat çıkıp serkanın dairesinin önüne geldik ve içeri girdik.

içeri girdiğimizde serkan giriş kapısının sağ çaprazındaki kapıyı göstererek sen salona geç ben saçlarımı kurutup üstümü giyip geliyorum dedi. Salona geçip serkanı beklemeye koyuldum. 4 5 dk sonra incin saçları mavi eşofman takımıyla serkan salona girdi.
Siyah saçları ve bıyıkları mavi eşofman takımıyla bir bütünlük sağlıyor adeta tüm güzelliğini gözler önüne seriyordu.

Serkan gel istersen mutfakta oturalım, Hem ben kahve yaparken yalnız bırakmazsın beni dedi. Tamam dedim ve salondan mutfağa geçtik. Serkan kahve yapmaya koyuldu bense mutfağın camından dışarı baktım. O ara arabanın çok kirlendiğini farkettim. Bi süre arabaya dalmışım. Serkanın sol omzuma dokunmasıyla kendime geldim. Kahveler hazırdı.
Serkan: sana sormayı unuttum ama şekersiz yaptım kahveyi.
Ben: zaten şekersiz içiyorum. iyi yapmışsın.
Kahveleri alıp salona geçtik ve içmeye koyulduk.
Kahveler bittiğinde artık muhabbet iyice koyulaşmıştı.

Koyu muhabbet gittikçe uzuyor artık birbirimiz hakkında birçok şey biliyorduk. Saat 3 e yaklaşmasına rağmen ne benim kalkmaya niyetim ne de serkanın beni bırakmaya niyeti vardı.
Bi ara serkan boşları alıp zütürdü ve elinde iki bardak suyla döndü ve birini bana uzattı. Sonra yanıma oturdu. Suları içtik benim elimdeki bardağı da alarak hafif eğilip kalçasını geri çıkararak önümüzdeki ufak masaya uzandı ve bardakları oraya bıraktı.

Daha sonra yanıma yerleşerek sol elini sağ bacağımın üstüne attı. ikimiz birbirimize bakıyorduk. O kadar yakındık ki alıp verdiğimiz nefesi birbirimizin yüzünde hissediyorduk. Yaklaşık 1 dk kadar böyle sessizce durduktan sonra serkan söze girdi.
Serk: ee kız arkadaşın var mı?
Ben: yok ya senin?
Serk: yok benim de.
Ben: hadi ya nasıl olmaz? Sonuçta tanınan birisin.
Serk: ya aslında olsa olur da ben istemiyorum.
Ben: sen mi istemiyorsun!?
Serk: ya kadınlarla aram iyi değil. Pek anlaşamıyorum. (Burda o anlatmak istediği mesajı güzelce vermiş ve ben de gerektiği şekilde almıştım.)
Ben: ya aslında ben de senin gibiyim. Kadınlarla anlaşamıyorum. (Bir anda gözleri açılmıştı. )

Göz göze bakarken ilk hamle serkandan geldi. iki elini de kafamın arkasına attı ve kafamı sabitledi. Burunlarımız birbirine değmesin diye kendi kafasını biraz sağa eğerek dudaklarıma yapıştı. Yaklaşık 1 dk kadar bu şekilde öpüştük. Daha sonra elini kemerime atıp kemerimi çözmeye başladı. Kemeri çözdüğünde ayağa kalktım ve soyunmaya başladım. O benden hızlıydı, ben daha pantolonu indirmeden o mavi eşofmanlarını ve iç çamaşırlarını çıkarıp bir köşeye bırakmış tüm benliğiyle karşımda duruyordu. Üstümü çıkarma işlemi bitince benim giysilerimi de kendi giysilerinin yanına koydu ve koltuğa uzandı. O altta ben üstte 69 pozisyonu çektik ve yaklaşık 10 dklık bir sakso seansı uyguladık.

Sakso seansından sonra artık penislerimiz dimdikti. Sıra iç içe girişmeye gelmişti. Sıra gelmişti ama ekgib olan bir şey vardı: kayganlaştırıcı.
Ben kayganlaştırıcı yok diyince serkan teşlanma diyerek gidip vazelin getirdi. Vazelin yarıya kadar kullanışmıştı. Bu bile ne kadar gibişken olduğunun kanıtıydı.
ilk önce vazelini sağ baş ve işaret parmağıma sürdüm. Daha sonra bu iki parmağımla koltukta domalan serkanın büzüğüne ufak ufak masajlar yapmaya başladım. Artık krem tamamen büzüğe emilmiş ve masajlar sayesinde büzük yumuşayıp kıvama gelmişti.

Artık girme vaktiydi. Önce inciyi iyice pozisyona sokarak tam önüme gelecek şekle getirdim. Daha sonra parmak uçlarımda kalan vazelini penisim baş bölgesine sürdükten sonra sağ elimle penisimin dip kısmından tutup sağlam durmasını sağlayarak baş kısmını saplamaya başladım...
Sabaha kadar sevişmemiz sürdü.
Sabah koltukta uyuyakalmışım. Uyandığımda serkan salondaki masaya kahvaltı hazırlıyordu.
Serkan: günaydın aşkım.
Ben: günaydın.
Serkan: kahvaltı hazırlıyorum. 10 dkya kadar hazır olur istersen duşa gir.
Ben: süper olur.
Temiz havlu getirdi ve duşa girdim.
Duştan çıktığımda kahvaltı tamamen hazırdı serkan çayları bile doldurmuştu.
Hemen kahvaltıya oturdum ve kahvaltı bittikten sonra 14.00 15.00 civarı ordan çıkıp eve gittim.

Uppppppppppppppppppp