/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 7.
    +10
    Kendimi toparlayıp sakinleşmeyi başardığımda, mor ötesi ışık, eldiven ve cımbızlarla zarfı inceledim. Biyolojik veya kimyasal bir tuzak izi yoktu. Nihayet kenarını yırttım ve içinde birkaç fotoğraf ve bir sim kartı düştü.
    Orta yaşlarında bir kadın ve üç çocuk fotoğraflarda kameraya gülümsüyordu. Hepsinin ayrı ayrı pozları da vardı. Bunun anlamı neydi? Tanımıyordum bu aileyi.
    Yedek telefonlarımdan birine sim kartı taktım, beklemeye başladım.
    Avcı ruh halime bürünmüştüm. Evime tecavüz eden kişiye ne işkenceler yapacağımı hayal ederek iki saat kadar bekledim. Tam gece yarısı çaldı telefon.
    Karşıdan gelen nefes alma sesine karşı, ben de ona sadece bunu sundum. Başka bir seri katili tanımak çok zor değilmiş.
    “Fotoğrafları beğendin mi?” diye sordu. Sesinde zevk dolu bir tireme vardı. Belki de benimle konuşurken kendini tatmin ediyordu.
    “Evet,” dedim. “Kim onlar?”
    “Sıradaki kurbanların,” dedikten sonra daha fazla dayanamayıp kahkaha attı.
    “Mantıksız,” dedim. “Bu işler öyle olmuyor.”
    Sinirli, titrek bir kıkırdama. Hasta bin!
    “O çok sevdiğin koltuğunda oturuyorsun sanırım. Sırtını yasladığın minderin arkasına bak.”
    içimden bir küfür savurdum. O kadar kızmıştım, evi kolaçan etmeyi unutmuştum. Kolumu arkaya uzattım. Biraz daha şişkin ikinci bir zarf beni bekliyordu.
    Bu sefer tedbiri iyice boş verip, hemen kenarını yırttım. Hasmım istese çoktan beni çoktan öldürebilirdi zaten. Sadece kimin patron olduğunu göstermeye çalışıyordu.
    Bu kez fotoğrafların ana unsuru bendim. Evden çıkarken, iş yerimde… Ve lanet olsun! Son kurbanımın üzerinde çalışırken!
    Çok özel anlarımda beni seyretmişti.
    Telefonu sehpanın üzerinden aldım.
    “Zevk aldın mı seyrederken? Kendini tatmin ettin mi?”
    Kontrolümü kaybetmemeye çalışıyordum.
    “Daha iyilerini gördüm,” dedi pislik. Hasta ruhlu olabilirdi ama tasmayı boynuma takmıştı.
    “Nasıl buldun beni?”
    “Çok kolay oldu,” dedi.
    Ve açığımı tek kelime ile dile getirdi:
    “Çiçekler.”
    Bütün özgüvenimi çökertmişti.
    “Kurbanların tek ortak yönü çiçeklerdi. Ondan sonrası kolaydı. Bir aday listesi oluşturdum ve kısa sürede tek isimde karar kıldım. Gerisi bir süre takipti… Ve bingo!”
    ···
  2. 6.
    0
    Rezerved
    ···
  3. 5.
    +14
    Hayatımın cehenneme döndüren ziyaret bir cuma gecesi oldu. En son cinayetimin üzerinden henüz iki gün geçtiği için hala mutluydum. Islık eşliğinde son günlerde popüler olan bir reklam cıngılını mırıldanıyordum.
    Anahtarı kilide sokmadan önce tükürüğümle yapıştırdığım kıla baktım. Yerinde duruyordu. Ben yokken kimse kapımı açmamıştı.
    Biraz paranoyak olduğumu söylemiş miydim?
    Evimde beyaz ışık bulundurmam; salonda, rahat koltuğumun yanında bir okuma lambası vardı. Onu yaktım ve kahve kupamın altlığının yanındaki sarı zarfı gördüm.
    Olduğum yerden bir yarım metre geriye sıçradım.
    Birisi evime, yuvama, kaleme girmişti! Bütün tuzakları aşarak hem de… Bir an müthiş güvensizlik, korku, kızgınlık duygularını ardı ardına yaşadım. Dizlerimin bağı çözüldü ve yere yıkıldım.
    ···
  4. 4.
    +11 -1
    Az kurbanım var, çünkü yakalanmamak için dikkatli davranıyorum. Ava çıktığım geceler, kıyafet altına giydiğim naylon içlikle, poşetlenmiş, prezervatif içine tıkılmış gibi oluyorum. Oysa tensel teması çok isterdim. Kıla, kana çok dikkat etmeliyim. Diş izim kalmasın diye doya doya ısıramıyorum bile!
    Tipimi değiştirmek için makyaj uzmanı bile oldum. Annem tembel oğlunun seri katil olmak için edindiği uğraşları ve başarısını görse gurur duyardı.
    Seri katil olacaksanız, makyaj, biçki-dikiş, anatomi bilmeniz, teknolojiden de azami anlamanız lazım. Saw’dakileri kastetmiyorum ama ölüm makineleri yapacak kadar da yetenekli olun.
    Dedim ya eski seri katiller çok şanslıymış.
    Size, ne kurbanlarımı, ne de yakalanmamak için yaptıklarımı anlatacak değilim. Özel mekânımdan hiç bahsetmeyeceğim. Ama içinizden biri zaten bunları biliyor!

    Okuyan bir kişi bile olsa devam ediceğim. Asıl olay şimdi başlıyor.
    ···
    1. 1.
      0
      Öncelikle bunu bizimle paylaştığın için teşekkürler. Cidden çok kaliteli bir yazar olduğunuz görüşündeyim. Çok bilgili olduğunuz ve okumayı sevdiğiniz ortada. Sayenizde yeni bilgiler edindim ve aynı zamanda oldukça keyifli vakit geçirdim. Kısacası okurken zevk aldım ve düşündüm. Gerek Steinbeck'in canlı betimlemeleri gerek Dostoyevski'nin depresif havası kaleminizde mevcut. Cem yılmazı andıran mizah gücünüzü de göz ardı etmemek gerekir tabiki. Kendimden geçmişken tüm bunları bir kenara atıp gerçek hayata dönmek çok zor oldu. ileride yazacağınız yazıları merakla bekler dıbınıza da koyar, böyle yazıyı da giberim bu ne lan
      ···
  5. 3.
    +51 -2
    iddiaya girerim boyun 174ten kısa kan görsen bayirlirsin ve hiç silah kullanmadin
    ···
    1. 1.
      +2 -5
      Boyum 1.75 harp okulu öğrencisiyim.Bu da bir hikaye adı üstünde.
      ···
      1. 1.
        +1
        Harp okulları kapatıldı öğrenciler atıldı ne yalan konuşuyon amk ergeni
        ···
      2. 2.
        0
        Kara harp okulu kapatılmadı aq cahili
        Askeri liseler kapatıldı.
        ···
      3. 3.
        0
        aynen kapatılmadı öğrenci alımı vardı hatta bu sene harp okuluna çok açık var çook
        ···
      4. diğerleri 1
    2. 2.
      0
      At yalanını gibeyim inananı
      ···
    3. 3.
      0
      Mal mk adam kara harp okulu diyo dogru
      ···
    4. 4.
      0
      Panpa ayıp oldu boy ne alaka amk 172 yim bendemi kan görünce bayılıyom amk
      ···
    5. diğerleri 2
  6. 2.
    +4 -1
    Kardeş malmısın ag
    edit: vazgeçtim 800.000 üye seri katilliğin inceliklerini merak ediyoruz devam et
    ···
  7. 1.
    +73 -9
    Eskiden seri katillerin işi kolaymış… Kıldan, kandan DNA analizlerinin yapılmadığı, her yeri güvenlik kameralarının doldurmadığı, cep telefonlarının elektronik izleme için kullanılmadığı günlerden bahsediyorum.
    Parmak izi ile uğraşmak bile çocuk oyuncağıydı. Eldiven takardın, uçlarını asitle yakardın, hatta polisi yanıltmak için bir kurbanının parmak izlerini bırakırdın. Gelsinler şimdi internet çağında yaşasınlar da göreyim onları.
    15. yüzyılda, Gilles de Rais adlı asil şatosunda bir sürü çocuk öldürmüş. işkence ve tecavüzle gününü gün etmiş. izlerini öyle örtmeye de gayret etmemiş pek. Bir rahiple ters düşene dek, asildir diye dokunmamışlar.
    H.H. Holmes ise cinayetleri için özel bir ölüm oteli inşa ettirmiş. 1893 Şikago fuarına gelen ziyaretçilerin bir kısmı evlerine dönememiş.
    Benim favorim Ottis Toole’dur. Ortağı Henry Lee Lucas ile yüzlerce cinayet işlemiş bir yamyamdı. Yakalandığı, hapsedildiği halde sistemin açıklarından yararlanmış.
    Çoktan anladığınız gibi kütüphanem seri katilleri anlatan onlarca kitabı barındırıyor. Ama nedense romanları ve filmleri sevmem. Hele o Dexter veya Hannibal yok mu? Bizi popüler kültürün, tüketim zincirinin parçası haline getiren pislikler. Elime geçseler, üzerlerinde çalışmak isterdim.
    Seri katiller tarihi, doğal olarak yakalananlardan oluşuyor. Ama elbette yüzlerce kurbanı olup da, ihtiyarlayıp ölen, bilinmeyenler de vardır.
    Beni de en çok bu üzüyor. Ölüp gitsem, kimse geride bıraktığım eseri bilmeyecek. Zaten topu topu on yedi kurbanım var ama hepsi benim için özel.
    Tecavüzle işim olmaz ama bedenlerle uğraşmayı severim, kurbanlarımın bazı parçalarını onurlandırmak için yerim. Ne de olsa onlarla çok özel bir anı paylaşıyorum...

    istek olursa devam ederim.
    ···