1. 41.
    0
    reserved
    ···
  2. 40.
    0
    ALBERT FiSH
    Hamilton Fish, Hannibal Lector, Albert Fish
    Albert Fish Early 1900's

    "Gerçek acının son aşaması olarak gördüğüm ölüm fikrini çok sevdim"
    1870 Washington doğumlu seri katildir. Beş yaşındayken babası öldüğünde onu bir yetimhaneye yerleştirdiler. Burada geçirdiği çok sıkıntılı iki yıl onun pgibolojisini bozdu. Yedi yaşına geldiğinde annesine teslim ettiler. Ancak korkunç baş ağrıları çekiyordu. Liseyi bitirdikten sonra ülkede yolculuk yapmaya ve ufak tefek işlerde çalışmaya başladı. Bu durum ona suç işlemek için mükemmel bir fırsat sunuyordu.
    1910 yılında işkenceler eşliğinde ilk cinayetini işledi. Kendisine kurban olarak kolay hedef olan çocukları seçmişti. 1920 yılına kadar yolculuklarına devam etti ve izini kaybettirdi. Yolculuk yapmaya devam ederken arkasında birçok kurban bırakmış olabilir miydi? Kurbanlarına acı çektirirken aynı zamanda kendisine de işkenceler yapıyordu. Kasıklarına toplu iğneler batırıyordu. 1910 da başlayıp yakalanıncaya kadar cinayet işlemeye devam etti. 1932-1934 arasında kurbanlarına ve kendisine işkenceler ve yamyamlık yaparak işlediği 4 cinayet ona Brooklyn Vampiri ünvanını getirdi. Onun cinayet sayısı kesin bilinmemekle beraber en az 15 olmasından şüphe duyuldu.
    Albert Fish e "Amerika’nın Öcüsü" adı verilmiştir ve bununda iyi bir nedeni vardır. Sevimli bir ihtiyar görünümü altına gizlenmiş bu korkunç yamyam tüm ebeveynlerin karabasanıydı: çocukları hoşlarına gidecek bir vaatle kandırarak ortadan kaldıran bir iblis.
    Halkın ilgisinin Fish’e dönmesine neden olan suç, 1928 de Grace Budd adında 12 yaşındaki sevimli bir kız çocuğunun kaçırılıp öldürülmesiydi. Ebeveynleri ile arkadaşlık kurmasının ardından Fish, şeytanca bir yalan uydurdu. Yeğeninin doğum günü partisi olduğunu söyledi ve Grace in gitmek isteyip istemediğini sordu. Bir büyükbaba gibi görünen bu ihtiyar adamın bir canavar olduğunu bilmelerine hiç bir imkan olmayan Bay ve Bayan Budd daveti kabul ettiler.

    En güzel kıyafetlerini giyen güven dolu küçük kız, Fish ile birlikte yola koyuldu. Fish, onu New York City’nin kuzey banliyölerinden birinde, yakınlarında hiçbir bina olmayan terk edilmiş bir eve zütürdü. Burada onu boğdu, vücudunu parçalara ayırdı ve parçaların bir bölümünü kaldığı pansiyona getirdi. Burada kızın "etini" havucu, soğanı ve jambon dilimleriyle tam bir yamyam yahnisi şeklinde pişirdi. Bundan sonraki 9 günü odasından çıkmadan bu iğrenç yemeği yiyip devamlı mastürbasyon yaparak geçirdi.

    Sonraki 6 yıl botunca Fish serbest dolaştı, ancak Grace Budd olayını kendi kişisel haçlı seferine dönüştüren William King ismindeki bir New York City dedektifi onu inatla arıyordu. Buna rağmen Fish kaçmayı başarabilirdi; tabii kendi içindeki şeytanlarla başa çıkabilseydi. 1934’te Bayan Budd’a bugüne dek yazılmış en hastalıklı mektuplardan biri olan bir mektup göndermeye kendini mecbur hisseti. Sonuçta King, Fish’i mektup kağıdındaki antetten bulup yakalayabildi.

    Fish tutuklandığında yetkililer elerinde tasavvur edilemez sapkınlıkla bir suçlu olduğunu hemen anladılar; bu adam bütün ömrünü acı vererek -- hem kendisine hem de başkalarına -- geçirmiştir. Diğer bir çok seri katil gibi, Fish de bir din manyağıydı ve günahlarının cezası olarak kendisine çok tuhaf işkenceler yapmıştı -- deri kayışlarla ve her yerinden çiviler fırlamış sopalarla kendisini dövmek, kendi dışkısını yemek, kasıklarına dikiş iğneleri sokmak gibi. Yaraladığı ve öldürdüğü çocuklar onun kaçık zihninde Tanrı ya verilen kurbanlardı. Savunma makamı tarafından Fish i muayene etmesi için çağırılan New Yorklu ünlü pgibiyatr Dr. Fraderic Wertham, ihtiyar adamın "bilinen her türlü cinsel sapkınlığa" sahip olmasının yanında, bugüne değin kimsenin duymadığı anormallikler taşıdığını belirtmiştir (acayip zevklerinin arasında idrar yoluna gül sapı sokmak da vardı). Hapishanede çekilen leğen bölgesi röntgeninde, mesanesinin etrafındaki alana sokulmuş 29 iğne bulunmuştu.

    1935 teki duruşmasında jüri onun deli olduğuna karar vermiş olmasına rağmen yine de elektrikli sandalyede idam edilmesi gerektiğine inandı. idam kararının açıklanmasından sonra, bu anormal ihtiyarın "Elektrikli sandalyede ölmek ne de büyük bir zevk olacak! Bu tadacağım en büyük zevk olacak -- şimdiye kadar tatmadığım tek zevk" dediği bildirilmiştir.

    16 Ocak 1936 da 65 yaşındaki Fish elektrikli sandalyeye gitti -- Sing Sing de idam edilen en yaşlı insandı.

    Hakkında Kitap:
    Black House, Stephen King
    Deranged, 1990, Harold Schechter
    Hakkında Film:
    Kuzuların Sessizliği, Filmdeki Hannibal Lektor tiplemesi ondan esinlenilerek yaratılmıştır.

    ALBERT FiSH EN HASTA MEKTUP

    Şüphesiz, bir seri katil tarafından yazılan en hasta mektup, yamyam çocuk katili Albert Fish’in 1928 yılındaki on iki yaşındaki kurbanı Grace Budd’ın annesine 8 yıl sonra 1934 ‘te yazdığı mektuptur. Büyük şanstır ki Bayan Budd okuma yazma bilmiyordu ve böylelikle bu rezil mektubu okuma dehşetinden kurtulabilmişti. Bu mektubun aslı bu gün sanatçı Joe Coleman’ın koleksiyonundadır.

    Çok Sevgili Bayan Budd,

    1894’te bir arkadaşım Steamer Tacoma gemisinde denizci olarak denize açılmıştı. San Francisko’dan Hong Kong’a gitmek üzere yola çıkmışlardı. Limana varınca iki arkadaşı ile karaya çıkmışlar ve çok içip sarhoş olmuşlar. Döndükleri zaman geminin limandan ayrıldığını görmüşler. Bu sırada orada kıtlık hüküm sürmekteymiş. Etin kilosu 2-6 dolar arasındaymış. Çok fakir olanlar arasında açlık sıkıntısı o kadar büyükmüş ki diğerlerinin açlıktan ölmesini önlemek amacıyla 12 yaşından küçük tüm çocuklar, et olarak pazarlanmaları için kasaplara satılıyorlarmış. Herhangi bir kasaba gidip pirzola, biftek, kuşbaşı isteyebilirmişsiniz. Çıplak bir çocuk vücudunun bir kısmı önünüze getirilir ve istediğiniz parçaları kestirebilirmişsiniz. Bir kızın veya oğlanın kalça kısmı, en lezzetli bölümmüş ve dana kotlet olarak satılan en pahalı etmiş. John orada çok uzun kalmış ve insan etine karşı bir düşkünlüğü oluşmuş. New York’a dönünce biri 7 diğeri 11 yaşında iki oğlan çocuğu çalmış. Onları evine zütürüp soymuş ve bir dolaba kapamış. Sonra tüm giysilerini yakmış. Her gün etlerinin iyi ve yumuşak olması için onlara işkence yapıp dövmüş. Önce 11 yaşındaki oğlanı öldürmüş, çünkü onun poposu daha tombul ve tabi ki daha etliymiş. Kafası, kemikleri ve bağırsaklarından başka vücudunun her bir parçasını pişirip yemiş. Fırında pişirmiş (tüm popsunu), haşlamış, kızartmış ve kuşbaşı yapmış. Küçük oğlana da aynı şeyleri yapmış. Ben o zamanlar 409 Doğu 100. Sokak’ta oturuyordum. Bana insan etinin çok lezzetli olduğunu o kadar sık söylemişti ki ben de tatmayı aklıma koydum. 3 Haziran 1928 Pazar günü sizin 406 Batı 15. Sokak’taki evinize geldim, peynir ve çilek getirdim. Öğlen yemeğini birlikte yedik. Grace, kucağıma oturdu ve beni öptü. Onu yemeyi aklıma koydum. Onu bir partiye zütüreceğimi söyledim. Siz de evet gidebilir dediniz. Onu Westchester’da daha önce gözüme kestirdiğim boş bir eve zütürdüm. Oraya vardığımızda ona dışarıda beklemesini söyledim. Kır çiçekleri toplamaya başladı. Yukarı çıktım ve tüm giysilerimi çıkardım. Çıkarmasaydım üzerlerine kanın bulaşacağını biliyordum. Her şey hazır olunca, pencereden onu çağırdım. O odaya girinceye kadar bir dolapta saklandım. Beni çıplak görünce ağlamaya başladı ve merdivenlerden inmeye çalıştı. Onu yakaladım ve o da bana annesine şikayet edeceğini söyledi. Önce onu tamamen soydum. Nasıl da tekmeledi, ısırdı ve tırnakladı. Boğazını sıkarak onu öldürdüm ve sonra da etlerini odama zütürebilmek için ufak parçalara böldüm. Pişirdim ve yedim. Fırında pişen küçük poposu öylesine yumuşak ve tatlıydı ki. Tüm vücudunu yemem dokuz gün sürdü. Ona tecavüz etmedim, ama istesem bunu yapabilirdim. Bir bakire olarak öldü.

    http://www.google.com.tr/...d=0CC4Q9QEwAg&dur=226
    Tümünü Göster
    ···
  3. 39.
    0
    @38 panpa benim kücüklükten beri büyük ilgim var seri katillere onlarin bilgilarini kücüklükten beri bir dosyada topluyorum simdi onlarin her gün birini buraya yaziyorum
    ···
  4. 38.
    0
    panpa vikipediden bulup türkçeye çevirip mi yazıyosun
    ···
  5. 37.
    0
    reserved
    ···
  6. 36.
    +1
    THEODORE ROBERT BUNDY

    bu adami dexter e cok benzetiyorum

    (1946-1989)

    “Biz seri katiller, oğullarınızız, kocalarınızız, biz her yerdeyiz. Ve yarın çocuklarınızdan daha çoğu ölmüş olacak.”
    "Bazen kendimi vampir gibi hissediyorum"

    Ruhsuz ama zekiydi, güzel giyinen ve kadınların ilgisini kolayca çeken bir cazibe sahibiydi. Gayrı meşru olarak doğmuştu ve annesi bunu ondan gizledi. Çocukluğu döneminde hayvanlara işkence eder ve kız kardeşini röntgenlerdi. Kendisi 12 yaşındayken 9 yaşındaki kaybolan arkadaşını da öldürmüş olabileceği yıllar sonra gerçek yüzü ortaya çıktığında düşünülmeye başlandı. Tecavüzcü ve seri katil olarak 36 kişiyi öldürdü. Belki de yüzlercesini. Yakalandı. 24 Ocak 1989'da Elektrikli Sandalyede idam edildi. Hapishane duvarlarının dışında toplanan yüzlerce kişi onun iddıbını şampanya içerek kutladı.
    Ted Bundy’nin hayvani süper egosu ilk olarak Washington Üniversitesinde öğrenciyken ortaya çıkmıştı.1974 yılı içerisinde 7 ayda 7 kadını öldürdü. Bir kadının da metal çubukla önce kafasını parçalamış ve çubuğu rahmine sokarak kalıcı beyin hasarlarına sebep olmuştu.
    Buradan ayrılıp Utah Üniversitesi Hukuk Fakültesine kaydoldu. Salt Lake bölgesinde genç kadınlar kaybolmaya başladı. Bunların arasında polis şefinin genç kızı da vardı. Çıplak ve parçalanmış olarak bir kanyonda bulundu.
    Bundy arada bir Colorado’ya yolculuklar yapıyordu. Bu sırada Colorado civarında en az 5 kadın kayboldu.
    1976’da yakalandı. Ancak iki defa kaçmayı başardı. Birinde Adliye binasında bir pencereye tırmanarak, diğerinde ise hücresinin tavanında bir delik açarak.
    Ocak 1978’de Florida’da ortaya çıktı. Artık iyice azıtmıştı. Geceleri genç kadınların yatak odalarına gizlice giriyor ve ona işkencelerle tecavüz ediyordu. Bir kadının göğsünü koparacak kadar ve bir kadını kalçasını derince ısırdığında Diş izlerinin kendisini ele vereceğini düşünmemişti bile. Florida polisi onu çalıntı bir arabada yakalayınca yapılan karşılaştırmada diş izlerinin faili olduğu anlaşıldı.
    Cinayet islemeye başladığı 1973 yılından yakalandığı 1978 yılına kadar toplam 28 kişiyi öldürdüğünü itiraf etmiştir. Ancak FBi dedektiflerine göre bu sayı 30 ile 100 kurban arasında değişmektedir. Yakalanmasına rağmen Bundy iki kez kaçmayı başarmıştır. 1975 yılında yakalandığında adam kaçırmaktan 15 yıl ceza almıştır, 1978 yılında yakalandığında ise olum cezasına çarptırılmıştır.
    iyi görünümlü bir hukuk öğrencisi olmasından dolayı birçok filme ve kitaba konu olmuştur. Örneğin Copycat filmindeki seri katil, hayranı olduğu Ted Bundy'nin cinayet sahnelerini tekrarlayarak cinayetler isler. Özellikle ilginç olan, cezaevinde kaldığı yıllarda Bundy'nin birçok kadından evlenme teklifi almış olmasıdır.
    Kurbanlarının bedenlerinde bıraktığı diş izlerinden yakalandığı söylenir. Kurnaz seri katilimiz yakalanmadan önce dişlerini kırmaya çalışmışsa da bu bir ise yaramamıştır.

    işte Bundy`nin bilinen 28 kurbanı:

    Lonnie Trumbull 6/23/66
    Kathy Devine 11/25/73
    Lynda Ann Healy 2/1/74
    Donna Manson 3/12/74
    Susan Elaine Rancourt 4/17/74
    Kathy Parks 5/6/74
    Brenda Baker 5/25/74
    Brenda Ball 6/1/74
    Georgeann Hawkins 6/11/74
    Janice Ott 7/14/74
    Denise Naslund 7/14/74
    Jane Doe 9/2/74
    Nancy Wilcox 10/2/74
    Melissa Smith 10/18/74
    Laura Aimee 10/31/74
    Debbie Kent 11/8/74
    Caryn Campbell 1/12/75
    Julie Cunningham 3/15/75
    Denise Oliverson 4/6/75
    Melanie Cooley 4/15/75
    Lynette Culver 5/6/75
    Susan Curtis 6/28/75
    Shelley Robertson 7/1/75
    Nancy Baird 7/4/75
    Debbie Smith 2/?/76
    Lisa Levy 1/15/78
    Margaret Bowman 1/15/78
    Kimberly Ann Leach 2/9/78

    Yale mezunu pgibopat dahi, yakalandıktan sonra seri katil profilleri üzerine FBi'la iş birliği yapmıştır. Şu yorumu ünlüdür:

    Seri katillerin yakalanmasının sebebi alışkanlık. Bir işi ilk kez yaptığınızda çok dikkat edersiniz. Her şeyin düzgün olmasını istersiniz. Ama 20. Kez yaparken o kadar da önemsemezsiniz.
    Özellikle kurbanlarını güzel ve koyu renk saçlı kadınlar arasından seçmiştir. Kurbanlarını tecavüz ettikten sonra kör bıçakla öldürmüştür.
    Her öldürdüğü bayana tecavüz etmesiyle bilinen Bundy, tecavüz eylemini öldürdükten sonra gerçekleştirmeyi uygun gören bir ölü sevici niteliğindedir. Yaşayan bayanlarla ilişki kurup öldürmek maiyetinde bir eylemi olmamış, özellikle ölü sevici özelliğini uygulayabilmek amacıyla öldürmüştür, diyebilinir.
    Bütün kurbanlarının ilk kız arkadaşına benzediği de söylenir.
    Bazı cesetleri evde pişirdiği, korkunç kokular yayılmasına rağmen komsularının polislere eğitimli yakışıklı çok efendi çocuk diye ifade verecek kadar güvenmeleri nedeniyle yakalanmadığı, ilk yakalanışında saldırdığı kızlardan birinin nasılsa aşık olduğu için polise bunu söylemeyip bile bile serbest kalmasını sağladığı söylenir.

    http://inci.ca/uvmide5bgg
    Tümünü Göster
    ···
  7. 35.
    0
    bugün size kiyak olsun bir tane daha yaziyorum
    ···
  8. 34.
    0
    7. gün
    Gilles De Rais
    Gilles de Rais,1404 yılında ingiltere’de ki Machecoul şatosunda doğdu. Ailesi, köklü ve soylu bir aileydi.9 yaşında babasını kaybeden Gilles, dedesi Jean de Crao’nun yanına gönderildi. Gilles kadınlardan uzak sırf erkeklerin yaşadığı bir ortamda büyütüldü. Genç yaşta kuzeni Roger de Brigueville ile eşcinsel bir ilişkiye girdi.

    Sonraki yaşdıbına egemen olacak sapkınlık ve sadizm yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştı.16 yaşında ingiltere’nin en zengin mirasçısı olan kuzeni Catherine de Thouars ile evlendi. Fransa kralının oğlu ingiltere kralı 5.Henry’e savaş açmıştı. Büyükbabasının isteği üzerine 1426’da Rais yedi arkadaşıyla prensin ordusuna katıldı. iki yıl savaşın en şiddetli safhalarında savaşan Gilles yiğit bir asker ve yetenekli bir komutan olarak çevresine nam saldı. Savaş Raisin sadist yanını da gün ışığına çıkarttı. Cesetleri görmek ve kan kokusunu içine çekmek onu mutlu ediyordu. 1432’de büyükbabası ölmüş ve mirasını ona bırakmıştı. Gilles mal varlığının başına geçmek için doğduğu kente geri dönmüştü. Savaştan yorulmuş, zayıf kralından sıkılmıştı.28 yaşında hayattan soğuyan Gilles, çözümü zevki sefaya dalmakta bulmuştu. Gilles sonu gelmeyen eğlenceler ve ters ilişkilerin yaşandığı âlemler düzenliyordu. Şatoları onun doğal olmayan isteklerini karşılayan gençlerle dolup taşıyordu. Aşırı harcamalar yüzünden Baron mali sıkıntının içine düştü. Aşırılıklarına devam edebilmek için şatolarını ipotek yaptırdı, topraklarının bazılarını sattı.

    Çaresizlik içinde kalan Gilles, kara büyüye geri döndü. Ajanları tüm Avrupa da taşı altına çeviren sözde Filazof taşını bulmaya yardımcı olabilecek büyücüleri aradılar. Sonunda 1435 yılında ölülerin vasıtasıyla ruhlarla temas eden büyücü Prelati ve üç asistanı Gilles’in şatosuna geldi. Büyücü şeytanı dünyaya çağıracağına ve Filazof taşının sırrını ondan öğreneceğine dair teminat verdi. Geceler boyunca Prelati bildiği tüm yolları simgeleri ve duaları denedi. Ama hiçbir işe yaramadı. Yenilgiyi sindiremeyen Gilles kendini kütüphanesine kilitledi. Günlerce hiç ara vermeden büyü ile ilgili kitapları inceledi. Sonunda harap düşmüş beyni bir karar verdi. Şeytana onun kayıtsız şartsız kölesi olabileceğini ispat etmeliydi ve bunu yapmanın tek bir yolu vardı, insan kurban etmek.

    5 yıl boyunca batı Fransa da tanımlamayan bir terör kol gezdi. Dışarıda görülmeyen, duyulmayan doğaüstü bir tehlike vardı. Geçtiği yerde çocuklar kayboluyordu. Bazen küçük bir kızın kaybolduğu duyuluyordu. Ama genellikle kaybolanlar küçük oğlanlardı. Küçük çobanlar, koruda oynayan oğlanlar, evde tek başına bırakılmış çocuklar kayıplara karışıyordu. Hiç kimse onlara ne olduğunu bilmiyordu. Ne şeytan Gilles’in çağrılarına cevap verdi. Nede Gilles taşı altına çevirmenin sırrını bulabildi. Buna rağmen gençler ortadan kaybolmaya devam etti.

    Gilles bir türlü doymak bilmiyordu. Sadistçe işkenceler etmek ve küçük çocukların acı çeke çeke ölmesini seyretmekten başka hiçbir şey onu cinsel tatmine ve mutluluğa ulaştırmıyordu. Yavaş yavaş ölmesini istediği kurbanın ensesini keserdi. Bu onu daha da heyecanlandırırdı. Kan kaybından ölmek üzere olan çocukla o ölene kadar ilişkiye girerdi. Kendini tatmin ettikten sonra çocuğun boğazını kesip kafasını gövdesinden ayırırdı. işkence edip öldürdüğü çocukların kafasını dizip güzellik yarışması düzenlerdi.

    Çocuğu kaybolmuş ailelerin şikâyetleri Gilles de raisin şeytani ününün uzak diyarlarda dahi duyulmasına neden olmuştu, ama şikâyetlere rağmen bir soruşturma başlatmamışlardı. Baron de Rais birkaç köylü çocuğun kaçırılması ile rahatsız edilemeyecek kadar güçlü biriydi, buna rağmen birçok soylu Raisin servetine göz dikmişti.

    Dük Jean Gilles’in ipotek ettirdiği birkaç şatoyu satın aldı.1438’de Dük Jean Chantoce şatosunu aldı. Bu toplu cinayetler işleyen katili endişeye düşürdü. Yoğun bir çaba sonucunda, Rais Dük Jean şatoya varmadan tüm delilleri ortadan kaldırmayı başardı. Zindanlara sinmiş çürümüş ceset kokusundan korunmak için maske takan uşakları,140 tan fazla cesedi sandıklara yükleyip Loire nehrinden Machecoul şatosuna taşıdılar. Şatoda tüm sandıklar dev bir ateşle yakıldı.1440’da ingiltere’nin mali işler sorumlusu Geoffaoi de Feron, Gilles’in ipotek ettirdiği St Etienne Le Malemort şatosunu satın aldı ve kardeşi Jean’ı mülkiyeti devralmak için şatoya gönderdi. Gilles şatoyu vermeyi reddetti. Çıkan tartışma sonucunda Gilles, Jean le Ferronu yakalatıp hapsettirdi. Jean bir papaz olmasaydı, olay bu kadar büyümezdi. Papazı hapsetmekle kutsal değerlere saygısızlık edip kiliseye karşı gelmişti.

    St.Etienne Le Malemort Şatosu

    Gilles’i tutuklamak için gelen okçular. Şatoyu araştırıp ocaktaki insan kemiklerini yatak odasındaki kanlı çocuk elbiselerini buldu. Gilles 47 farklı suçtan tutuklandı. Gilles iki farklı mahkemeye çıkarıldı.110 şahit dinlendi. Artık mahkemenin elinde Gilles’i hapse atmaya yetecek kadar kanıt vardı. Ama Gilles her şeyi reddetmeye devam ediyordu. Bunun üzerine mahkeme onu işkence ile konuşturmaya karar verdi. işkence odasına alınan Gilles işkence aletlerini; ustura kayışı, beden gerici, parmak sıkıcı ve ezme makinesini görünce dizlerinin üzerine çöküp yalvarmaya başladı.’Kutsal isa adına. Bana düşünmem için biraz zaman verin.’iki saatlik bir sürenin sonunda Gilles her şeyi itiraf etti.

    27 Ekim 1440′da Nantesda Gilles de Rais ve iki yardımcısı büyük bir kalabalığın önünde asıldı.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 33.
    0
    Kesinlikle rezerve
    ···
  10. 32.
    0
    yaz yaz okuyom ben panpa
    ···
  11. 31.
    0
    6. gün
    palyaco katili
    vaktinin çoğunu oğluna kız yakıştırmaları yaparak onunla alay etmekle geçiren tacizci, alkolik bir baba tarafından yetiştirilen gacy, büyüdüğünde eşcinsel dürtülerinden dolayı kendisinden nefret eden kısa boylu, şişman bir hastalık hastası olup çıkmıştı. aynı zamanda fazlasıyla asosyal bir kişiliğe sahipti. ama hastanede yatan çocukları eğlendirmek için makyaj yapıp kendisini pogo isimli sırıtan bir palyaço kılığına sokuyordu.

    ancak, çok uzun bir süre boyunca orta sınıfa mensup hırslı bir amerikalı iş adamı görüntüsü altında gerçek kimliğini gizlemeyi başardı. 22 yaşına geldiğinde evli ve çocuklu bir adamdı. genç işadamları ticaret odası'nın çok saygın bir üyesi ve waterloo, iowa'daki bir kfc* restoranının başarılı yöneticisiydi. fakat aynı zamanda genç erkekleri kandırıp onlara tecavüz ettiği gizli bir hayat sürdürmekteydi. ilk olarak 1968'de fiili livata -bilinen tabirle zütçülük- suçlamasıyla tutuklanmasının ardından 10 yıllık bir ceza aldı ancak o kadar iyi bir mahkum portresi çizmişti ki 18 ay sonra şartlı tahliye edildi.

    hüküm giydiği gün karısının boşandığı gacy, tahliye edildikten sonra chicago'ya yerleşti ve çok zaman geçmeden tekrar toplumun saygın üyelerinden biri oldu. yeniden evlendi, giderek büyüyen bir müteahhitlik şirketi kurdu ve yerel politikada aktif rol oynamaya başladı. ancak aradan çok zaman geçmeden içindeki karanlık dürtüler kendilerini yeniden göstermeye başladılar ve bu sefer biraz biçim değiştirmişlerdi. o artık kendi sapkın zevkleri için genç erkeklere işkence edip öldüren, insan avlayan bir canavara dönüşmüştü.

    kurbanlarını sokaklarda dolaşarak parayla ciks yapanlar, serseriler ve evden kaçan kişilerden seçen gacy -bazen onlara sivil polis olduğunu söyleyerek arabasına binmelerini sağlıyordu-, onları evine getiriyordu. burada onları kelepçeliyor ve yavaş yavaş boğmadan önce saatlerce süren tecavüzlere ve işkencelere tabi tutuyordu. cesetleri ise evinin altındaki boşluğa atıyordu.

    1978'de arkadaşlarına iş başvurusu için gacy adına birine gideceğini söyleyen genç bir erkek ortadan kaybolduğunda polis gözünü toplumda faal olan bu müteahhite dikti. gacy'nin geçmişini araştıran polis, onun daha önce işlemiş olduğu ciks suçlarını ortaya çıkardı. evinin altındaki berbat kokan çamur tabakasının içinde yirmi yedi kurbanının çürüyen cesetleri bulundu. ayrıca gacy, iki cesedi bahçesinde başka bir yere gömmüş ve dört tanesini de yakındaki nehre atmıştı. bu da kurbanlarının sayısını otuz üçe çıkarıyordu.

    mahkemede gacy kendisinde çoklu kişilik bozukluğu* olduğunu ve bu korkunç eylemlerinin jack isminde şeytani bir ikinci egosunun işi olduğunu söyledi. ama bu sözleri mahkemece kabul görmedi. 1980'de idam cezasına çarptırıldı. ölüm hücresinde 14 yıl geçirdikten sonra 1994 yılında zehirli iğne ile idam edildi.
    ve son sözü ise kicimi öpün
    http://imgim.com/540080_3...528927459_176548802_n.jpg
    Tümünü Göster
    ···
  12. 30.
    0
    yazsana panpa
    ···
  13. 29.
    0
    kap şükunu helali hoş olsun ccc ed reiz ccc
    ···
  14. 28.
    0
    her gün 1 tane olur mu amk yaz işte devamlı
    ···
  15. 27.
    0
    çok iyi panpa devam
    ···
  16. 26.
    0
    uuu teyze beybi
    ···
  17. 25.
    0
    dikkatimi çekti devam panpa capslerle yaparsan daha iyi olur
    ···
  18. 24.
    0
    EARL LEONARD NELSON ;"Goril Katil" diye anılmaya başladı. Bu lakap görünüşü nedeniyle değil (aslında çok alelade bir görünümü vardı), daha çok suçlarının vahşiliği nedeniyle takılmıştı. Hedeflerini çoğunlukla gazetelere kiralık oda ilanları veren orta yaşlı veya daha yaşlı kadınlardı. Nelson –istediği zaman çok nazik olabilirdi- evlerine gidip odayı görmek istiyordu. Kurbanlarıyla yalnız kalınca Jekyll/Hyde benzeri bir dönüşüme uğruyordu.
    Tipik olarak, kadınları gırtlaklarını sıkarak boğuyor, sonra tecavüz ediyor ve ardından da cesetleri tuhaf yerlere saklıyordu. Kurbanlarından biri, tavan arasındaki bir sandığa konulmuştu. Kimileri de bodrumda kazanın arkasına atılmışlardı. Son kurbanını da dua etmek üzere diz çöken kocası yatağın altında bulmuştu.
    Bir düzine şehirde polis alarmdayken, Nelson Kanada'ya geçip cesetlerle dolu yolun sonuna geldi. iki kişiyi daha öldürdükten sonra, Manitoba'da yakalandı. Hapisten kaçmayı başararak büyük bir paniğe ve muazzam bir insan avı başlatılmasına neden oldu. On iki saat sonra tekrar yakalanmıştı bu defa kaçamamak üzere. Birkaç ay sonra Nelson darağacına gönderildi. Son sözleri; "Bana haksızlık edenleri affediyorum" Olmuştu
    ···
  19. 23.
    0
    okuyoz panpa yaz sen
    ···
  20. 22.
    +1
    4. gün
    Ahmad Surajdi - Kurban: 42

    Kendini büyücü-doktor olarak tanıtan, Ahmad Suradji , 2 Mayıs 1997´de, Medan´ın ( Kuzey Sumatra´nın başkenti) kenar mahallesinde, oturduğu yerin yakınındaki bir şekerkamışı tarlasında 3 ceset bulunduktan sonra tutuklandı.

    Ahmad Suradji, aynı zamanda Nasib Kelewang veya Datuk Maringgi olarak da bilinir. Öncelikle 5-yıllık bir dönemde 16 kadının katili olarak tanındı. Sonradan Ahmad´ın özel eşyaları arandığında 25 kayıp kadına ait giysi ve saatler bulunmuştur. Devam eden soruşturmalarda 48 yaşındaki sığır tüccarı bu sayının 11-yıllık dönem içinde 42´ye kadar çıktığını itiraf etmiştir. Ahmad´ın 3 karısı ve bütün kız kardeşleri de cinayete yardım ve cesetleri saklama suçlamalarıyla tutuklanmıştır. En yaşlı karısı, Tumini, bu 11 yıllık kıyım boyunca onun suç ortaklığını yapmıştır.

    Onun paranormal güçleri olduğuna inanan ve sık sık tıbbi ve ruhani yardım isteyen yerliler tarafından saygı görüyordu. Birçok kadın ona kocalarının veya erkek arkadaşlarının onlara sadık kalması için büyü yaptırıyordu. Komşuları çok sayıda kadının ondan daha sağlıklı, zengin ve çekici olmak için yardım istediğini söylüyordu. Yaşlari 11 ile 30 arası değişen bu kadınların isteklerinden utandıkları ve ailelerine büyücüye yardım istemeye geldiklerini sakladıkları icin, ortadan kaybolmaları dikkati Ahmad´ın üstüne çekmiyordu. Bu sayının büyük coğunluğu ise fahişelerden oluşuyordu.

    Her kurbanından 200$-400$ aldıktan sonra, onları yakındaki şekerkamışı tarlasına zütürüp, bir büyü yapıyormuş gibi onları bellerine kadar toprağa gömüyordu. Gömdükten sonra onları elektrik kablosuyla bağlıyordu. Sonra onların tükürüklerini içip, kıyafetlerini çıkardıktan sonra kafaları onun evini gösterecek şekilde tekrar gömüyordu. Bunun onun ruhani ve büyü güçlerini arttıracağına inanıyordu. Suradji polise 9 yıl önce rüyasında görünen babasının ruhunun ona bu şekilde tükürüğünü içtikten sonra 70 kadın öldürmesini
    söylediğini, bu şekilde “Dukan”, yani mistik bir doktor olabileceğini söylediğini, belirtti.

    Köyündeki insanların ona saygısı büyüktü. Komşuları, ne zaman birinin yardıma ihtiyacı olursa veya hastalanırsa, seve seve yardım ettiğini söylüyorlar. Nasib, polislere cesetleri gösterirken, bu sayının yeterli olmadiğini, doğaüstü güçlere kavuçması için 70 kadını öldürmesi gerektiğini söylüyordu. Cesetler çıkartılırken, polisler çevre köylerden kayıp kadın ve çocuk olup olmadığını bildirmelerini istediler. Yaklaşık 80 aile kayıp kadın veya kız çocukların olduğunu söyledi, bu da daha fazla ceset gömülü olabileceği korkusu uyandırdı.

    Mahkeme duruşmaları sırasında Suradji ve Tumini ifadelerini yalanladılar, sorgulayanların işkencelerine daha fazla dayanamadıkları için suçlamaları kabul ettiklerini söylediler. Büyücü, 27 Nisan 1998 ´de Kuzey Sumatra´daki mahkeme tarafından Endonezya´nın en kötü toplu cinayetlerini işlemiş olmaktan suçlu bulundu. Son cesetler hala çıkartılıyorken büyücü manga ateşiyle idam edildi.
    Tümünü Göster
    ···