alsancakta çektiğim fotoğrafın cüzdanımda duruyo, sabah işe gelirken kentkartımı çıkarırken farkediyorum bazen. sarı saçların kocaman ve pırıl pırıl gözlerinin önüne düşmüş bana doğru eğilip gülümsüyosun, çok yakın çekim olduğu için burnun üstündeki çiller belirgin, ve önündeki papatyalar flu. o günü hatırlıyo musun, sabah göztepede siesta da kahvaltı yaptık, taksiyle alsancağa geldik eleleydik sürekli ve öpüşmeden geçirdiğimiz 3 dakika yoktu. hatta sen facebook a fotoğraflarımızı koyamamaktan şikayet ettin bana " bi tane doğru dürüst fotoğrafımız yok hepsinde öpüşüyoz" dedin. kordonda alinste bi kaç bira içtikten sonra sen sevinçte pasta yemek istedin ve pastayı beklerken çekmiştim fotoğrafını, nasıl da güzeldin...
senden ayrıldıktan sonra kpss dersanesine yazıldım, senin yanımda olduğun son gün yani hayatımdaki en son mutlu olduğum gün olan 4 nisandan 7 temmuza kadar aklıma geldiğin her an sarılacağım kadar kitap aldım dersaneden, faydalı da oldu, hatta sınavım güzel geçti bile diyebilirim sayende. 7 temmuz cumartesi sınava girdim, 9 temmuz pazartesi işe başladım, alsancakta. hergün sevincin önünden geçiyorum biliyo musun? ama bizim oturduğumuzdaki gibi parlak değil masaların örtüleri vazolardaki papatyalar, pastalar bile soluk.
saçların hala öyle güzel gözlerinin önüne düşüyo mu
* senle ilgili merak ettiğim tek şey bu biliyo musun, çünkü eğer hala öylelerse ikna edemeyeceğin insan yoktur bu dünyada ve bu beni endişelendirir.
geçen yıl bu zamanlardı gece çeşmeden dönüyorduk, otobandayken arabanın farlarını kapattığımda sadece karanlık vardı bi de yıldızlar görünüyodu sen korkuyodun yapma diyodun ama o anın büyüsü farklıydı ki ben de kotrollü yapıyodum yapacağımı. eve dönmeyelim demiştin o gece. dünyalar benim olmuştu. urlaya ada hastanesine çektik arabayı bir kaç bira alıp sabaha kadar konuşmuştuk. Güneşin doğuşunu izlemiştik. öyle güzeldin ki...
bugün 21 temmuz ve senden sonra çeşmeye gitmedim hiç, urlaya da gitmedim, nereye gittiğimi de hatırlamıyorum zaten, sarhoş gibiyim sürekli olarak, ara vermek zorunda kalıyorum yazıma çünkü sadece gözlerimden akmıyo burnumdan da akıyo yaşlar, geçen gün gazetede okudum gözyaşları sadece gözlerden akmıyomuş fazlası burundan akyomuş biliyo musun.
nasıl da mahvettik hayatlarımızı, şimdi ikimizde istemediğimiz insanlarla istemediğimiz yerlerde yaşamaya çalışıyoruz.
her buluşmamızda ayakların yerden kesilene kadar sımsıkı sarılırdım ya sana, merak etme başka kimseye sarılmadım aynı şekilde, ya da gözlerimi kapatıp yine sana sarılıyorum. akşamları bazen güzelyalıya iniyorum sahile yürüyüş yapıyorum bir salak gibi senle oturduğumuz yerlerde oturuyorum, kulağımda hep bi keman sesi, martı çığlıkları, dalgalar...
sahilde otururken sırf ben seviyorum diye rakı beyazı ve french sürdüğün tırnaklarına bakar ellerini öperdim. yine hayır senden sonra kimsenin ellerini öpmedim ya da gözlerimi kapatıp senin ellerini öptüm.
"Ben hala ölürüm plastik çiçekli gizli bahçemde" der teoman bir şarkısında. bilirsin bunu çok dinlerdik ikimiz. hala salak gibi ikimiz diyorum.
neyse işte seni özlemedim ama hayalin peşimi bırakmıyor sevgilim... devam edicem sana yazmaya seni yazmaya. seni yaşamaya devam edebilirim.