-
76.
0bir an donakaldım! "amk sanki daha önce yaşamıştım ben bu anı!" dedim. sesimi yükseltmiş olacağım ki mustafa "ne anı amk ne diyon sen" diyerek ayaklandı!
ben - kirve ıslak mısın?
mustafa - evet!? hakkaten lan sırılsıklamım dıbına koyim!?
ben - amk dün de böyle olmamış mıydı?
mustafa - (gözleri ayrıldı) doğru laaaan! (sonra birden normale döndü suratı) amk sen de az iç. beyin hücrelerin terk etmiş mekanı. dağ başı olum bura! çiğ bir gün mü yağacak sadece?
ben - öyle diyon da amk! saat 05:00 dı yine uyandığımda!? ona ne diyecen?
mustafa - mekan oksijen manyağı. kurmuşsundur biyolojik olarak haberin yoktur amk!
ben - e peki ipnetor, yine dışarıda sızmışız bu da mı tesadüf?
mustafa - bu en saçması amk! dışarıda içtik zaten! (öfleye pöfleye diğerlerini uyandırmaya başladı bir yandan da)
ben - iyi amk iyi. inşallah bir tesadüften ibarettir! -
77.
0öğlene kadar gecenin muhasebesi, kahvaltı ve saatlerce geyik ile vakit öldürdük. köye gitmeyi teklif eden serhat ağır küfürler yedi.
ahmet - ne işimiz var lan köyde? deli kadın mı gibti rüyanda amk!? hikaye bitecek ve gideceğiz işte. küçük evi de diziden hatırladığım haliyle seviyorum ben. o yeter bana.
mustafa - tarık sen mi doldurdun bu bini?
tarık - yok amk! ne alaka lan!? kendi kendine macera arıyor işte puşt.
nilay - kirve şu hikaye olayına geçsek hava kararmadan?
serhat - ben defteri okuyacaktım dün gece sizin sızmanızı bekledim. zütüm yemedi sonra amk!? ahhahahah!
gül - abi hadi hadi! toplanın da çay sigara yapalım. tarık da bitirsin artık amk hikayesini. gerildik iyice!
güle oynaya eve geçtik. her zamanki çember oluştu yine. zütlerin etrafı lojistiklendi. sigara - çay ve meraklı gözler.
tarık - (seçim meydanındaki politikacı edasıyla) gelelim hikayemizin en gibici bölümüne. inanmayanlar sonra defterden kontrol edebilirler. -
78.
0kız imamın elinden tutup peşinden gelmesi için çekiştirmiş. bahçeden küçük eve geçmişler. kız ortadaki masanın bir ucuna oturmuş. diğer ucunu da imama işaret etmiş.
imam çekinerek yerleşmiş tahta sandalyeye. kız gözlerini kapatmış bir süre öylece durmuş. imam ağzını açacakken işaret parmağını sertçe kaldırıp susturmuş imamı.
kız gözlerini açtığında imam sandalyesine yaslanmak zorunda hissetmiş kendisini. o gözler! kızının gözlerindeki alevler. içerisinde ellerini uzatarak yardımlar dilenen köylüler.
imam kaçmak istiyormuş ama ne mümkün. çakılı kalmış sandalyeye. kız gözlerini kırpmadan deli kadının sesiyle konuşmaya başlamış. -
79.
0“hemze! Pir! Sahip.. sahipsiz.."
nefesleri buhar tutmaya başlamış ikisinin de!
“hemze! pir. Yeri han.. yerle yeksan.. yerle bir ve iki ve üç!”
dışarıdan kurt ulumaları, koç melemeleri gelmeye başlamış!
“hemze! pir! ismi pür.. bismi hür.. cismi iz, biz, sen, o, mahluk!”
imam kitabı hatırlamış birden. bu cümleler oradan sökünmüş! gözleri kaymış bir an değirmen taşına.
kız da ani bir bakışla yakalamış imamı! gülümsemiş iğrenç bir ifadeyle.
"hemze! pir! Çok gider.. Çok gelir.. diridir diyet, herkes bilir!"
imam yavaş yavaş ve acı acı sindirmeye başlamış gerçeği.
"hemze! pir! ölüm yok.. sonum yok.. dirim var, dönüp durur!"
buymuş işte "o". asla gitmeyecek, her seferinde başka bir "o" gelecekmiş.
"hemze! pir! adımı unuttular.. zavallı insanlar.. akıl fikir!"
imam tüm pişmanlığını bir anda yaşamış. kalbi sıkışmaya başlamış. bu güne kadar ne yaptıysa sadece "o"nun güçlenmesini sağlamış. bunu idrak etmek içini, kıyıyormuş imamın.
"hemze! pir! duy bunu.. sakın unutma.. benim adım mekir!"
kız gülümseyerek imama "bugüne kadar acı çekmedin sen. acı sandığın her şey sadece birer bit yarasıdır. acı asıl bundan sonra gelecek" demiş.
"ben her yeni doğanla yeniden doğarken sen her ölenle yeniden öleceksin!"
imam kendinden geçmeden önce kızın değirmen taşına doğru yürüdüğünü görüp bayılmış. -
80.
0Gözlerini açtığında kendisini hala küçük evde ve masaya yüzüstü kapaklanmış şekilde bulmuş. Korkunç bir boyun ağrısı dışında bir şeyi yokmuş. Etrafına bakınmış. Kızı görememiş. Hemen değirmen taşına yürümüş. Kitap oradaymış. Çıkarıp kontrol etmiş. ilk üç sayfa artık doluymuş. "Ben bayıldıktan sonra "o" yazdı bunları" demiş içinden. Şekiller dikkatini çekmiş. Arapça harflerden eğilip bükülmüş resimlermiş bunlar. Birinci sayfadaki şekil bir koçmuş. Altında yazanları deftere daha önce yazmış. ikinci sayfadaki şekil bir kurtmuş. Onun altında yazanları deftere yazmaya korkmuş. Üçüncü sayfadaki resim...
-
81.
0// bazı amın feryatlarından gelen film teklifleri şiddetle reddedilmiştir. Noterli telifli hazırım. Sadece okuyun amk. Kitap çıkınca oradan okursunuz diğer hikayelerimi. //
-
82.
0Tarık susmuştu. Çayının dibini yudumlayıp sigarasından bir fırt çekti.
Nilay - eee?
ahmet - üçüncü sayfadaki resimde kaldın?
tarık - çünkü imam o kadar yazmış.
Ağzımız açık kalakaldık. Mustafa telaşla deftere sarılıp karıştırdı sayfaları.
Gül - bu kadar mı amk!? o kadar zahmete girdin lan?
mustafa - (defteri sertçe kapatıp fırlatırken) doğru söylüyor bin. Son cümlesi oymuş.
Ahmet mustafa nın savurduğu defteri kapıp kurcaladı biraz.
Ben - e içimde patladı lan benim!? acı çekiyorum şu an.
Tarık - çözüm belli. Merakımızı gidermenin tek bir yolu var.
Hepimiz tarık a sonra birbirimize baktık.
Tarık - ya biraz daha takılır hava kararmadan dönüş yoluna düşeriz, ya da havanın kararmasını bekler vekendi gözümüzle görürüz!
mustafa - küçük ev.
Sırtım ürpermişti o an. Hem merak içerisinde tatlı bir heyecan hem de derin bir korku kapladı içimi.
Serhat - allaaaaaaaaaaah! kirve macera şimdi başlıyor amk!
nilay - hiç sorma.
Ahmet - ben girmem o eve amk!
gül - korktun mu ibiş? -
83.
0mustafa - bence basıp gidelim. bir defterdeki deli saçmalarıyla hareket edecek değiliz ya amk!
serhat - olm öyle deme lan!? ya gerçekse?
ben - lan ya gerçekse kısmı en sakatı zaten geri zekalı!
nilay - kalalım ve görelim derim ben.
tarık - bence de kalalım. zaten içim kıyıldı meraktan.
mustafa - lan gibikler. diyelim ki kaldık. eve nasıl gireceğiz? kapısı içeriden kilitli değil miydi? hadi kırdık girdik amk! ya birisi gelip yakalarsa bizi?
serhat - lan dağın başındayız olm!? haneye tecavüz şehirde olur!
gül - vahşi doğa kuralları diyorsun yani.
serhat - aynen öyle.
ahmet - lan hem kalmak istiyorum hem de gitmek amk!
nilay - o zaman birşeyler atıştırıp bekleyelim. beklerken düşünelim. çay sigara yaparken de oya sunalım. çoğunluk ne derse yaparız.
serhat - şahane fikir.
mustafa pek memnun değildi ama o da nilayın fikrini kabul etti. ahmetle serhat küçük eve bakmaya çıktı. biz içeride defteri kurcalayıp konu üzerinde yorumlar yapıyorduk.
ben - (tarık a) sence ne olmuştur kirve?
tarık - kirve bence adam son cümlesini yazarken vazgeçmiş. artık ne düşündü veya ne oldu da bunu yaptı bilemiyorum.
gül - kız.. amaan kadın işte. imamın "o" dediği. adamı öldürmüştür bence.
mustafa - bence şu ana kadar yazılmış olan herşeyi gerçek varsayarsak, ölüm en son ihtimal gibi duruyor.
ben - ne demek şimdi bu?
mustafa - tarık ne demişti adama kadın?..
tarık hatırlamaya çalışır gibi gözlerini kısmıştı.
mustafa - hah! ben fırt fırt doğarken sen tekrar tekrar öleceksin.. böyle bir şey.
ben - eee?
mustafa - lan tekrar tekrar ölmek demek hayatta kalıp acı çekmek demek!
ben - eee amk!?
mustafa - ee ne pekekent! anla işte. adamı öldürmüş olamaz bence. çok daha kötü bir şey yapmıştır.. (gülümsedi) lan bir de olmuş gibi inana inana konuşuyoruz ya.
hepimiz güldük. -
84.
0ahmet ve serhat koşarak içeri daldılar!
ben - aha amk! kesin bir giriş bulmuşlar!
serhat - oylama başladı mı?
mustafa - telaşınızı gibeyim sizin bu yüzden mi paniksiniz?
ahmet - lan ölüm kalım meselesi oylama! siz ne kadar sakinsiniz amk!?
gül - yuh amk! ne ölümü ne kalımı? iyice kaptırmış bunlar hikayeye!
tarık - bence uzatmayalım. oylayalım direk. gitmek isteyenler el kaldırsın.
mustafa elini kaldırdı. peşinden ahmet. ben hala tereddütteydim. ahmet şöyle bir bakınıp geri indirdi elini. mustafa kaşlarını çatıp "huur çocuğu" dedi.
gülüşmeler.
tarık - o zaman karar verilmiştir. 6 ya karşı 1 oy. kalıyoruz!
tedirgin gülüşmelerden hepimizin hata yaptığımızı hissettiğimizi anlamıştım.
... -
85.
0akşam karanlığında nilay ve serhat küçük evin sağ ve sol etrafından dolanıp çevreye bakındılar. geri döndüklerinde "asayiş berkemal" hesabı baş parmak kaldırdı ikisi de.Tümünü Göster
tarık büyük evin tuvaletinde bulduğu parmak kalınlığında paslı metal bir boruyu kapı kirişine sokuşturmaya çalışıyordu.
mustafa - yavaş amk! ses çıkarma!
tarık - özür dilerim dıbına koyayım! ilk soygunum, mazur gör!
gülüşmeler.
nilay - şşşşşşşşşşş!
serhat - lan tarık, lan tarık. olm versene toramana. gibiversin kapıyı kilidi!
mustafa - serhat ebenin rugan terliğini giberim!
gülüşmeler.
nilay - şşşşşşşşşş!
ahmet - senin şşşşş ın daha gürültülü amk!
serhat - ya ver amk ben yapayım.
tarık - gibtir git kirve. giydiririm bu boruyu kafana bak!
ben - lan ne kapıymış amk! altı üstü tahta! bi kıramad...
"çaaat!"
mustafa - (tarık ın sırtına peşpeşe tokatlar saydırırken) elinin ayarını gibeyim kirve!
serhat - açıldı mı lan!?
tarık - yok amk, boru kırıldı!
gül - yaaaa! avradını giberim ki ben bunun! (serhatı kenara ittirirken) çekilin amk bir işi beceremiyonuz!
iki büyük adım atıp sağ ayak tabanıyla kapıya vurdu tekmeyi.
ahmet - lan ses çıkarmayalım demedik mi?
gül - size kalsa sabaha kadar parmaklarsınız bu kapıyı, sıkıldım amk!
bir tekme daha attı! amk bir de sessiz ki mekan.
mustafa - köyden duymuşlardır amk!
gülüşmeler.
gül - bi tane daha geçireyim.. (bir tekme daha attı ve bir çatırtı geldi kapıdan)
hafif bir aralık oluştu. tarık can hıraş sokuşturdu hemen elindeki uzun boru parçasını tekrar, kurcalamaya başladı. bir anda durdu!
tarık - lan!?
ben - ne oldu?
tarık - içeriden bir ses geldi sanki?
gül - kapı o kapı. az önce gibtim attım kilidi bak!
serhat - kızım seni dışarıdan gören bir kanarya sanır, içinde gergedan varmış amk!
gül - (kikirdedi) teşekkür ederim.
mustafa - biz de erkeğiz diye geçiniyoruz amk!
gülüşmeler.
tarık - lan bi susun amk! (kulağını kapıya dayadı, öyle durdu bir süre)
ahmet - lan bence uğraşmayalım. bak girmeyelim diye uğraşmışlar o kadar. teşekkür edip dönelim eve amk!
serhat - lan sanki tütsülenmiş tavuk koktu amk!
gülüşmeler.
ahmet - seni giberim çocuk! hepiniz korkuyorsunuz şu an!
sessizlik. tarık kapıdan ayırdı başını, tekrar kurcalamaya başladı. bir iki ittirip çektirdi boruyu. "tak" diye bir sesle bir iki santim daha girdi boru aralığa. tarık hızlıca bakındı bize.
ahmet - hadi bismillah!
mustafa - aç artık amk! ne olacaksa olsun!
tarık başıyla onaylayıp çekiverdi boruyu kendine. kapı kilidinden kurtulup bir karış aralandı.
içeriden leş gibi bir koku geldi burnumuza.
nilay kustu oracıkta. öğüre öğüre dağıldık biraz sağa sola. tarık suratını buruşturarak tişörtünün yakasını yüzüne giydirdi. kapıya uzatırken elini aniden geri çekilip akrasını döndü. o da kustu biraz. -
86.
0kapı aralığından içeriyi görmeye çalıştım. mümkün değildi. zifiri bir karanlık. çocukların hallerine bakınırken mustafa yı büyük eve girerken fark ettim. bir süre sonra elinde bir fenerle çıkageldi.
mustafa - artık sıkıldım amk! hadi dalalım içeriye!
ben - lan havuz mu bu? neye dalıyon!? içeride ne var bilmiyoruz.
tarık - tamam! iyiyim ben, sorun yok!
gül - çok da gibimizdeydi ya amk!
tarık - hadi. üç deyince kapıya tekmeyi basayım, sonra koşa koşa içeri girelim.
serhat - öyle olur mu lan mal! yavaşça aralayalım kapıyı, fenerle baka baka ilerleriz.
amk aptala dönmüştük. koku genzime oturmuştu. neyin ölüsüyse içerideki tadını alıyordum şu an. midem bulandı. bir sigara yaktım hemen.
beni görünce herkes yaktı birer tane. evin önüne çöktük. kapısı aralık. mal mal bakıyoruz.
tarık - (sigarasından derin bir nefes alıp havaya üfledi dumanı) ne yapıyoruz lan şu an!?
mustafa - manzaranın tadını çıkarıyoruz amk! ne yapacaz? ben kara kara düşünüyorum.
ahmet - açıkçası ben kafamda toparladım bile eşyalarımızı. hadi diyen bir kişi çıksın, yola düşmeye hazırım.
serhat - yanık tavuk koktu lan!
gül - (ensesine bir tokat yapıştırdı serhat ın) baydı amk!
nilay - şşşşşşşşşş!
tarık - hay şışını gibeyim nilay. daha ne şışlıyorsun!? bi evi yıkmadık amk! gül kapının ırzına geçtiğinde köy zaten uyanmıştır!
nilay - lan yine de tedbirli olalım!
mustafa - olalım amk olalım. derdimiz neydi bizim de akşamüstü dönmedik? -
87.
0sigaralar bitince kapıya dizildik amk ördek sürüsü gibi. önde mustafa elinde fener. biz de ikili sıra oluşturmuşuz farkına varmadan peşine.
mustafa yavaşça araladı kapıyı biraz daha. feneri tutup aydınlattığı yerde ne varsa söylemeye başladı bize. bir yandan da kapı eşiğinden içeri su gibi sızıyordu bin.
mustafa - amk bir tabure var lan burada. üzerindeee.. ne lan bu!? ... kuş ölüsüymüş amk!
tarık - kuş sürüsü ölse böyle kokmaz amk! ne kuşu!?
mustafa - (sinirle dönüp tarık a) amk envanterde bu kayıtlı ben ne yapayım gibik!
serhat - tamam lan kızma amk! devam et kirve!
mustafa bir ayak boyu daha araladı kapıyı. bir o kadar da içeriye ilerledi.
mustafa - sandalye var.. geriye düşmüş, yerde. arkasındaki duvarda bir heybe asılı... bir masanın kenarını görüyorum.. hassgibtir!
mustafa geriye doğru acemi adımlarla çekilirken kapının halkasına tutunarak denge sağlamaya çalıştı.
mustafa - hasgibtiiir! laaan!
tarık - ne oldu lan!?
adamı tutmaya uzanırken kapı çarparak kapandı. mustafanın da eli kurtuldu halkadan ve yere düştü. ellerini ensesinden içeri sokmaya çalışıyor bir yandan da yerde kıvranıyordu!
mustafa - laaan! birşey girdi lan içime. amk!
ahmet yere düştü. bayılmıştı amk! gül yanımıza koşup mustafanın üstünü çıkarmasına yardım ederken jetonum düştü.
mustafa - lan böcek mi o ne o !? güüül! çabuk çabuk!
gül - lan tamam amk! çıkar çıkar çabuk!
serhat - lan bayıldı olm bu manyak! ahhahahahah!
ben - ne gülüyon huur çocuğu! adamla ilgilensene!?
nilay - kesin lanetlendik amk!
tarık - lan böcektir o ne laneti amk!?
gül - örümcek miş lan ıyyy! (ayağa kalkıp ezid yerde bir şeyi) sarı omar bu!
mustafa kan ter içinde kalmıştı! azar işitmeyi bekleyen çocuk gibi bakınıyordu etrafına. ahmete takıldı gözleri.
mustafa - (nefes alıp verirken) bu neden bayıldı lan!?
sinirli gülüşmeler. -
88.
0Karanlıkta etrafımızı inceliyordum. Daha önce dikkat etmemişim hiç. Hakim bir tepedeydik anlaşılan. Karanlık bile olsa köy çok net seçilebiliyordu buradan. Hiç ışık yoktu.
Ben - tarık!?
Tarık - söyle kirve?
ben - olm şurası köy değil mi?
Tarık - he amk öyle!?
ben - boş mu köy?
tarık - bildiğim kadarıyla değil.
ben - neden tek ışık yok amk!? (ben soruyu sorarken mustafanın "hadi" dediğini duydum)
cevap gelmemişti. geri döndüğümde tarık o tarafa koşuyordu. ben de peşinden koştum. mustafa tekrar önde kapıyı araladı bu sefer iyice. serhat en arkada kalmış ittiriyordu bizi. langır lungur girdik içeri. mustafa fenerle sağdan koştu iki adım kadar sonra zipposunun sesini duydum. çakmağın loş ışığında karşımızda duran masayı fark ettim bir an. ışık azaldı ve mustafaya döndüğümde bir gaz lambasını yaktığını ve bize doğru bakarken olduğu yere yığılışını izledim. arkamıza mı bakıyordu? -
89.
0mustafanın korku dolu bakışlarını takip ederken benimle birlikte diğerlerinin de kapıdan uzaklaşarak önlerini kapıya döndüklerini gördüm. herkes fark etmişti mustafanın halini. yutkunmamın hemen ardından girdiğimiz kapının üzerinde onu gördük.
nilay çığlığı basmıştı. gül küfürler, ahmet dualar ediyordu. serhat ağzı bir karış açık kalakalmıştı öyle. tarık..
tarık!? -
90.
+1gözlerimi gördüğümden alabilmesine seviniyorken, tarık ın mustafanın yanında yer alan değirmen taşını kaldırmaya çalışmasını görmemin getirdiği hayal kırıklığı ve endişe kapladı içimi. mustafa da kendisini toparlamış olacak ki tarık ı fark etmiş ve direk üzerine atlamıştı hışımla.
kapının üzerinde kalan duvarda, bir insanın olduğunu sandığım çürümüş kas ve sinir dokularının kapladığı, açık ağızlı ve karanlık göz oluklu bir kafa, onun sağ ve solundan başlayarak yanlara doğru açılan ve sanki kanat şekline sokulmaya çalışılmış sanırım değişik hayvanlara ait kemik ve et parçalarının iğrenç bir biçimde ama neredeyse sanat eseri kıvamında çizildiği bir resim vardı. tarık ın anlattığı hikayedeki hemen her obje sanki bu illüstrasyona gömülmüş gibiydi. tarık..
ben - tarıııık!
ahmet - avradını gibtiğimin çocuğu ne yapıyordu gördünüz mü?
mustafa tarıkla itiş kakışını bitirmiş, cüssesinin* verdiği avantajla (bkz: inci sözlük - kavgada güç sağalayamayanlar timi) eli omuzlarında masanın bulundukları tarafındaki sandalyeye oturtmuş, sinirle bekliyordu.
nilay - ne yapıyordu?
mustafa - biz burada ruhumuzu teslim edecekken nedense bu bin direk kitabın derdine düşmüştü. değirmen taşı için domalmış osuruyordu bin!
tarık - lan amma dram attınız ha! giriş amacımız o değil mi amk evine!?
ben - lan şerefsiz! (elimle kapının üzerini gösterdim) hiç mi etkilenmedin şundan?
tarık - ya kirve! biz korku filmi izlerken gülen adamlarız amk! bu altı üstü bir resim! sizin beyniniz nasıl çalışıyor bilmiyorum ama ben ambiyansı defterin son cümlesinde kaybettim.
mustafa - ondan mı bu kadar soğukkanlısın yani?
tarık - he kirve. ben o moddan çıkalı saatler oluyor amk!
gül - lan insan en azından bir durulmamızı bekler, ne bileyim nilay altına kaçırıyordu amk az kalsın en azından bir teselli verseydin.
tarık - lan kazık kadar insanlarsınız!
ben - doğru diyor aslında.
serhat - onu bunu gibtir edin şimdi de, kitap nerede!? -
91.
-1birbirimize bakındık. sonra da tarık a.
mustafa - taşı kaldıramamıştı daha. ağır gelmişti herhalde, basınç tahliye ediyordu durmadan.
gülüşmeler.
tarık - giberim belanızı. amk taşı taş değil dağ! kaldırın da göreyim!
ahmet - lan olm! imam gücüyle kaldıracan, yoksa kalkmaz!
gül - sen de mi başladın serhat gibi kelime şakalarına. çok komik amk!
ben - sırıttım, saklayamam.
tarık - imam denen adam mustafadan hallice değilse kaldıramazsınız bu taşı.
ben - o kadar diyorsun yani!
tarık - aynen.
serhat - gül!?
hepimiz gülüştük.
gül - (gülerek) gibtirin lan!
mustafa - ben bir deneyeyim ama kaldıramazsam gülmek yok!
ben - güleni giberim.
serhat - imam gücüyle!
gül - (ensesine yapıştırdı bir tokat daha) kopya çekme evladım!
mustafa tarık tan çekilmesini istedi. sandalyeyi ve masayı kenara itekledik. başına üşüştük mustafanın. önce değirmen taşına baktı, sonra bize.
hepimiz sırıtıyorduk.
mustafa - ben bunu kaldıramazsam tek laf duymak istemiyorum, tamam mı?
sırıtarak kafamızı salladık.
mustafa - tipinizi gibeyim amk. kurmuşsunuz bile kendinizi.
gülüşemeler. -
92.
+1mustafa avuç içlerine tükürüp zütünün çatalını göstere göstere asıldı değirmen taşına. ıkına sıkına kaldırıp yan yatırdı taşı. köşede karanlıkta kalmıştık. serhat kenarda duran gaz lambasını alıp yanımıza getirdi.
mustafa - ananın dıbına koyayım!
tarık - yok artık, ohhaaaa!
itişip kakışıp taşın altından çıkan kumaş tomarına bakmaya çalışıyorduk.
serhat - alayım mı lan!?
mustafa - lan bunun içinde o kitap varsa..
ben - olm bırakın gidelim bak. zaten midem gibildi.
gül - gidalim abi, saber haklı.
ahmet - hadi bana eyvallah!
nilay - dur ahmet! ben de geliyorum. (dışarı çıktılar)
ben - kirve bence gidelim bunu burada bırakıp.
tarık - lan içinde kitap var mı bilmiyoruz amk! daha açmadık çapıtı!
mustafa - lan tarık giberim belanı çocuk! millet huzursuz amk! gel bırakalım gidelim buradan.
tarık - yok aga! ben buraya kadar geldim, bunu görmeden gitmem!
serhat - (yere çöküp aldı kumaş tomarını) of of of, ıslak lan bunun altı!
tarık - topraktandır. (amk çocuğu, yüzük görmüş gollum gibiydi sıfatı pekekentin)
mustafa ve gül soldan tarık, serhat ve ben sağdan kapıya yöneldik. serhat kitabı iki eliyle yeni gelinin kahve taşıdığı gibi taşıyordu. masayı geçtiğimiz anda kapı gürültüyle çarparak kapandı!
ben - lan!! (kapıya koştum) lan ahmet!? (ses yoktu. tarık, serhat ve mustafa yanıma geldiler)
mustafa - açılmıyor mu kirve?
ben - (çekiyorum çekiyorum gelmiyor kapı amk) yok amk! sıkışmış! ahmeeeeeeeet! nilaaaaaaaaay!!!
serhat - çocuklar!
tarık - ya aksiyon yapmayın amk! ahmet bini kafa buluyordur. ahmeeeeeeeet!! (kapı halkasına o da geçirdi bir elini, aynı anda çekmeye başladık) ahmeeeeeeeet!
dışarıdan çıt ses gelmiyordu amk! -
93.
0serhat - çocuklaar!Tümünü Göster
mustafa - (arkasını dönerken) ne var dıbına koduğ..
tarıkla birbirimize baktık. arkamızı döndüğümüzde serhat'ı, boğazındaki paslı bıçağı ve o bıçağı tutan gül ü gördük.
tarık - haydiiii. buyur buradan yak! gül şakanın sırası mı dıbına koyim!?
...
mustafa - pek şakaya benzemiyor kirve.
serhat - (boğazını sıkıyorlarmış gibi konuşuyordu) gül! zütünün takunu yiyeyim bırak beni. şakaysa kralını yaptın amk! yemin ederim ne istersen yaparım kirv..
bıçağı daha fazla bastırmıştı gül. suratı donuk ve ifadesizdi. bir eliyle bıçağı serhatın boğazında, diğer eliyle başını saçlarından tutuyordu.
tarık - gül. kendinde misin? (çabucak mustafaya ve bana baktı) Kız kafan bozulduysa hallederiz. kitabı da bırakır gideriz buradan. Tamam mı? Hadi bırak çocuğu.
gül de tık yoktu amk!. ani bir gümlemeyle yerimizde zıpladık! kapıya vuruyorlardı.
ahmet - lan! kapıyı neden kilitlediniz olm!? aloo!
ben - (gözlerimi gülden ayırmadan) ahmet iki dur amk!
nilay - açsanıza lan kapıyı!? ne çeviriyorsunuz içeride!
mustafa - lan bi susun amk! durum karışık! kapıyı açmaya çalışın siz!
ahmet ve nilay birşeyler konuştular aralarında anlaşılmıyordu. az sonra tahta kapıdan gıcırtılar gelmeye başladı. anlaşılan boruyla açmaya çalışıyorlardı kapıyı yeniden.
serhat ağlamaya başlamıştı. bir yandan da gül e yalvarıyordu. gül en ufak bir tepki vermiyordu.
tarık - (gözlerini gül den ayırmadan) kirve ne tak yiyecez şimdi!?
mustafa - bana mı soruyorsun yoksa saber a mı?
tarık - (sinirlenerek) ne fark eder amk!?
mustafa - eğer bana soruyorsan cevabım: "ben nereden bileyim huur çocuğu, kitap kitap diye kurdeşen döken sendin gibik" olacak. yok saber'a sorduysan o da:
ben - (gelişine vurdum pasın sinirle) senin kitabını gibeyim tarık.
mustafa - ..diyecektir.
serhat - sizin orta oyununuzu gibeyim kirve! yardım etsenize dıbınaaaaah!
serhatın boğazından, incecik koyu renk bir çizgi kayarken tişörtünün yakasına doğru, gül ün gözlerinin kayışını ve kendisini yere bırakışını izledik. serhat kendisini telaş ve korku içerisinde kapıya doğru atarken elindeki tomarı kenara fırlatmıştı. mustafa yakalamak istercesine gül e doğru atılmış ama yetişememişti. gül ün kafası zemine tok bir sesle çarptığında bıçağın bana doğru yarı kayarak yarı yuvarlanarak yaklaşıp ayaklarıma çarpışını izledim.
tarık kapıyı yumrukluyor acele etmelerini söylüyordu bağırarak. gaz lambasının ateşi azalmaya başlamıştı o an. küçülen ışıma, evin yıkık dökük duvarlarında gölge oyunlarına başlamıştı. masanın bacakları uzun ağaçlara, tarık ve mustafa kavga eden iki deve, yerde duran sandalye bir kafese can verdi gölgeleriyle.
ışıma iyice azaldığında, bir an; kapalı gözlerinin iki küçük volkana dönüşmüş şekilde açıldığına yemin edebilirdim gül ün!
korkumla baş başa kaldığım son andı gaz lambasının tamamen sönmesi. -
94.
0Ne kadar içeride kalmıştık hatırlayamıyordum! Ayakta olduğumdan emindim. Her yer zifiri karanlıktı. Serhatın ağlama seslerini bastırıyordu ahmet in çilekeş ve küfürlü gayretleri. Kapı inim inim inliyor ama açılmıyordu amk! Sesleri duyuyordum en azından, bu iyiydi. Mustafa nın "el feneri" diye bağırdığını duydum. Sesleri boğuk, sanki bir bardağı ağızlarına dayamışlarda içine konuşuyorlarmış gibi geliyordu. En azından sesleri çıkıyordu.
Durduğum yerden şimdi göremediğim şeylerin yerlerini hatırlamaya çalışıyordum bir yandan. En akılda kalıcı olan gül ün gözleriydi. Zaten hala o tarafa bakıyordum. Korkarak, çekinerek ama gözlerimi kırpamıyordum bile.
Ağlayasım geldi amk! Panik ele geçiriyordu yavaş yavaş beni. Nilayın sesi çok uzaklardan geliyordu. "el feneri" dedi bir daha mustafa. "ahmet alıp çıkmış.. huur çocuğu": tarık tı bu. serhat hala ağlıyordu. -
95.
0kurt uluması mı bu!? az önce bunu mu duydum? kafayı mı yiyordum amk!?
"gül! gül kendine gel!" diyordu mustafa. kapının gacırtısı artmıştı. bir yerlerden bir esinti geliyordu ince ve serin. dizlerimin titrediğini hissettim. "koyverme kendini amk!" dedim içimden. sonra içime sövdüm "gel de sen verme" diye.
hala gül ün gözlerine bakıyordum. son baktığım yer orasıydı. korkutucu olsa da mecbur hissediyordum. şu an tek gerçeklik oydu çünkü. geri kalan her şey de karanlık.
kapı aralandı sanki! solumda ince ve belli belirsiz bir ışık hüzmesi.
Nihayet! Bir karış bir açıklık oluştu. içeriye hava girdi serin serin. ve ay! kurban olduğum ay ışığı. gıdım da olsa karanlık bitmişti artık. bir yandan bildiğim sureleri peş peşe sıraladığımı farkettim.
ahmet açtığı aralığa ağzını dayamış isimlerimizi sayıyordu. mustafa dediğinde cevap geldi.
"geldim kirve, gül bayıldı. bir şeyler oldu acil dışarı çıkarmamız lazım kızı."
kapı aralığına iki koluyla asıldığında ancak fark ettim mustafayı solumda. hemen yanına yetişip ben de asıldım kapıya. bir karış aralık bir metre oldu sonunda. dışarı attık kendimizi.
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 19 01 2025
-
iddaa oynanmaz artik
-
beyler çocukluk fotomu ifşa ediyorum
-
beyler balili sevgilim acaba şimdi ne yapıyordur
-
muslolar bu ulkeyi yasanmaz kildi
-
gsi sende bipolarlık var mı
-
soyunu devam ettirmek
-
saat 22 de fena uykum gelmisti
-
dedem tum arazileri koyunden almis
-
35 yaşına gelmeden halletmen gerekenler
-
şifreyi hatırladım laaan
-
kıç yanmasıı
-
beyler yıkanıyorum capsli
-
taşaklarımın çakralarını açarsam ne olur
-
beyler ermeniyim müslümanım ak partiliyim
-
kaptan kirk şu vücut nasıl 88 kilosun amk
-
kendi özüne düşman bir millet
-
amkun lubunyası kimsın de
-
şikeli maçlar sonrasi mackolik yorumlari
-
tanimazliktan gelmek ve tanimamazliktan gelmek
-
nokta noktayi sen yapmadin di mi
-
wow girl olarak meme tuylerim
-
beyler pgibolojik sorunlarınızın temel nedeni
-
popo deliğimi emecek pasif bir yazar arıyorum
-
aga bak googla satanist ayin yazıyorum
-
beyler bu kızla hamamda bana kese atarken
-
su baslik 100 eksi alirsa birakicam ama
-
ey ermeni gençliği
-
diyorlar ki burası büyük ve zengin bir kurdistan
-
kürdistan yurdumdur benim
- / 1