1. 351.
    -1
    Ben - Tarık!.. Sorularım var kir..

    Tarık bir el hareketiyle sözümü kesmişti. "bitireyim sorarsın!" dedi.

    Herkes huysuzlanmıştı amk. Güneş de batmak üzereydi. iyice gerilmiştik zaten. Heyecan korkuya göz kırpıyordu içimde. Bitse de gitsek dedim içimden.

    Herkesin dikkatli bakışlarından topladığı tatmine ergen egosunu banan tarık iti, profesyonel bir anlatıcı gibi devam etti hikayeye:
    ···
  2. 352.
    -1
    ikinci gün

    "e"

    saat sabahın 3 üydü. gözlerimiz yaktığımız ateşe dalmış, rahmetli cobain den my girl ü söylüyoruz.

    "el ele kol kola ateşin etrafında. bu ateş ne ayarmış birader. hayatımın her anında oldu bu gibtiğim çember bir şekilde. atalarımız şamanmıymış nedir amk!?" diye düşünsel saçmalıyorum alkolün etkisiyle. arada uyumuşum. uyandığımda casio 05:00 diyordu.

    herkes dışarıda sızmış amk. üzerimize çiğ yağmış ama. ben dahil herkesin kıyafetleri sırılsıklam.
    ···
  3. 353.
    -1
    mağaraya ulaştıklarında imam heybeyi yavaşça kenara bırakıp kız ile arasına kısa bir mesafe bırakmış. kız heyecanla heybeye davrandığında imam sırtına bıçağı saplamış kızın! şaşkın ve acı dolu bakışlarını imama çeviren kız karşısında babasını görünce ağlamaya başlamış.

    imam zorla, duymamazlıktan ve görmemezlikten gelerek heybeyi açıp içindekileri boşaltmış mağaranın zeminine. kızı yüzüstü yere uzanmış. imam sırtından bıçağı çekip yerdeki malzemelerin başına çökmüş.

    kağıtlara teksirden bir kaç satır yazdıktan sonra divitteki mürekkebi yere dökmüş. bıçakla elini kesip divite kan akıtmış bir miktar. sonra kamışı divite banıp birşeyler daha yazmış.

    yazmayı bitirdiği kağıdı alıp kızının başucuna çökmüş. kızını sırtüstü çevirdiğinde yüzü artık kızının yüzü değilmiş.

    iğrenerek bakarken gözlerine kağıda yazdıklarını okumaya başlamış. kızı yerde kıvranıyor, acı acı bağırıyor, küfürler ediyor, tehditler savuruyorken imam es vermeden kağıda yazdıklarını okumuş ve bitirmiş.

    kızın gözleri yuvasında ters döndüğü sırada kağıdı dört parçaya ayırmış. kızı ağzı açık, ve vücudu yay gibi gerilirken bu kağıt parçalarını ağzına tıkamış.

    kızı tamamen kendinden geçtiği anda da göğsüne saplamış bıçağı.

    mağaraya doğru bakarken nefes alıp vermeyi bırakmış kız.

    imam da o yöne döndüğünde bir koç görmüş mağara girişinde. sonra uzaklaşmış koç.

    imam herşeyi heybesine toplamış. sırtına asmış. kızını kucaklayıp sağ omzuna atmış. sol eliyle de bağladığı kazma ve küreği yüklenip buraya, bu evin hemen aşağısındaki mezarlığın eski haline getirmiş.
    ···
  4. 354.
    -1
    Mustafa salyasını toparlarken konuşmaya çalışınca hepimizi birden bir gülme almıştı. Durulduğumuzda tarık a "kızın mezarı gördüğümüz mezarlıkta mı yani!?" dedi.

    Tarık gülümsedi ama onaylamadı.

    Nilay - Değildir ya, adam başka bir yere gömmüştür.

    Tarık sinsi sinsi bin bin sırıtyordu amk!

    Ahmet - (korku ve heyecanla ayaklanırken) Amk sakın bu evin temeline gömdü deme huur çocuğu!

    Hepimiz ahmete, birbirimize ve tarık a baktık.

    Tarık başıyla onaylayınca herkes ayaklandı birden!

    Gül - Ben o eve girmem artık, başından söyleyeyim!

    Tarık - lan sakin olun amk!

    Serhat - gibtir lan ne sakin olacaz? Ya gerçekse amk!?

    Mustafa - He amk! Gerçektir kesin. Olum o dediğin amerikan filmlerinde olur. Zombiler, hayaletler, vampirler bilmem ne! Türkiye lan bura! Görüp göreceğin en doğa üstü olay, minibüs şöförünün Iron Maiden dinlemesi olacaktır ki mümkün değil amk!

    Tarık - Ya bir bitirseydim de sonra konuşsaydık bunları ne telaş ettiniz muallakler. Yok olm buraya gömmemiş imam. Nereye gömdüğü bilinmiyor zaten!

    Küfürler ve yer yer tebrikler uçuşurken tekrar çöktük yerlerimize. Tarık tan hikayenin aslına sadık kalmasını rica edip dinlemeye koyulduk bini tekrar.
    ···
  5. 355.
    -1
    Tarık - Kızını gömerken yüzüstü ve ayakları kıblenin tersine gelecek şekilde koymuş mezara imam. Üzerini de incir yaprakları ile örtüp toprak atmış. Doğru biçimde ancak böyle gömülürmüş.

    imam işini bitirip köye dönerken yol kenarında bir koç görmüş. Mağaranın girişindekine benziyormuş. "Garip Emmi gene kaçırmış elinden" deyip yoluna devam etmiş.

    Köye ulaştığında feryat figanmış ortalık! Daha ne olduğunu anlayamadan arkasından çarpmış birisi ve koşmaya devam ederek köyün meydanına doğru uzaklaşmış. imam ne olup bittiğini anlamak için o yöne yürümüş. kalabalık bağırıp küfürler ediyormuş. Bir genç çocuk çıkmış insanların elleri üzerinde, kan revan içerisindeymiş. yere fırlatmışlar genci. Sonra bir kaç köylü buna tekme ile girişmeye başlamış. imam koşarak yanlarına ulaşıp köylüyü durdurmaya çalışmış. beceremeyince kalabalığın dışına doğru savrulmuş.

    imam ne olduğunu sorduğunda "garip emmi nin kızıyla yakalamışlar, zina ediyormuş kafir" demiş bir köylü.

    adam sinirlenmiş. evine dönmüş. heybeyi bırakıp çifteyi almış odunluktan. doğru meydanın oraya. bir iki bağırmış gibine takan olmayınca kaldırmış çifteyi sıkmış bir tane.

    kalabalık yarı korkarak yarı öfkeli dönmüş bizim imama.
    ···
  6. 356.
    -1
    imam buraya taşınmış. Köyde olan biten her mevzuda, esvabı ilgili kişiyi getiriyormuş imama. imam da kitap ve tecrübe marifetiyle iyi etmeye çalışıyormuş getirileni. Çok çığlıklar yükselmiş bu tepeden. Gelen hiç kimse geri dönememiş köye. Köylü hem köye bu kadar yakın olduğundan huzursuzmuş hem de köyden bu kadar uzak olduğu için duacı. Çocuğu, genci, ihtiyarı, erkeği, kadını kim muzdaripse bu iletten sadece imam kurtarabiliyormuş onu bu dertten. Köylü böyle bilmiş, böyle alışmış bir süre sonra.

    imam olan biten her şeyi yazmaya başlamış bir yandan da. Günlük gibi bir defter oluşturmuş zamanla. ilk olaydan son olaya kadar. Her şey yazıyormuş o defterde.

    Kitabın başka gizlerine de vakıf olmuş okudukça, yaşadıkça.

    Aslında kitap ile gelenin gizlerine desek daha doğru olur.

    (gözlerini gökyüzüne kaldırdı önce. sonra birasından bir yudum sigarasından da bir nefes alıp üfledi.)

    Beyler bu akşam ara mı versek biraz. Geldik geleli adam gibi sohbet edemedik amk!. in cin olduk topumuz yok! Karardım amk iyice. Biraz gülek ne olur?!

    Bir an acıdım amk adama. Doğru söylüyordu. Geldik geleli hikaye anlattırıyorduk adama.

    Mustafa - Senin emrin olur kirve! Okey var - tavla var!?

    Ahmet - Ya amk bitirseydin önce ne kadar kaldı ki?

    Tarık ın cevabı alayımızı züt etti:

    "Daha yeni başladım kirve!?"
    ···
  7. 357.
    -1
    imam çocuğu bırakmalarını ve gün batmadan önce camide toplanmalarını istemiş. kendisinin söyleyeceklerini dinledikten sonra istediklerini yapmaya devam edebileceklerini de eklemiş. köylü homurdanarak, tövbeler çekerek dağılmış. çocuğu evine yollatan imam da önce evine sonra da camiye geçip köy halkını beklemiş.

    akşam çökmeden köyün ağaları beyleri toparlanmış camiye. çok ekgib yokmuş. ıkış tıkış ayakta saf tutup meraklı gözlerle imamı bekliyorlarmış. imam çıkmış bir sandalyenin üzerine ve köye çöken şerri bir bir anlatmış. köylülere yaptığı fedakarlıktan, aslında ne yapılması gerektiğinden, şeytanın henüz köyü terk etmediğinden filan bahsetmiş de bahsetmiş. kimi inanmış ikna olmuş, kimi şirk koşuyorsun deyip tövbeye çağırmış vs.

    gün batımında imam en azından köyün ehli akıl esvabından desteği koparmış. onlarla ayrı bir araya gelip işin tüm iç yüzünü anlatmış ve sordukları her soruyu cevaplamış.

    esvabın şükran ve dualarını aldıktan sonra da benzer olaylar için gözlerini kulaklarını açık tutmalarını telkin edip uğurlamış evlerine.

    gece karabasan gibi çökmüş köyün üzerine. imam türlü çığlıklar, feryatlar dinlemiş gece boyunca. koşturduğu her mahalde hiç bir şey bulamamış. hayal görmeye başladığını düşünmüş bir süre sonra. yaşadıklarının etkisine verip uyumaya çalışmış.
    ···
  8. 358.
    -1
    uyandığında dün geceyi konuşmak için esvabıyla buluşmak amacıyla evden çıktığında hala gece olduğunu fark etmiş. şaşırmış önce. uykusunu almış hissediyormuş. hava serinmiş bayağı. bahçe kapısına doğru yürürken o koçu fark etmiş. daha önce mağaranın önünde, sonra da köye dönerken yol kenarında gördüğü koç.

    koç buna bakıyormuş gözünü ayırmadan.

    imam destur getirip koça doğru yürümüş. koç kapıya süsmüş. imam durmuş. koç burnundan soluyup uzaklaşmış.

    imam peşinden yola çıkınca koçu görememiş. epey bakınmış ama yokmuş. geri dönüp uyumaya karar vermiş.

    yatakta dönüp duruyormuş. bir türlü uyku girmiyormuş gözüne.

    aniden bir fısıltı duymuş. yanı başında. başını soluna çevirdiğinde karısının yatağın üzerinde bağdaş kurmuş, kucağında teksir kitabını okuduğunu fark etmiş! korkuyla ayaklanmaya çalışırken karısı sağ elini göğsüne bastırmış imamın. adam kalkamamış. göğsü yanıyormuş. acı içinde kıvranırken gözlerini açmış!

    yatak odasının tavanını görüyormuş. aydınlıkmış oda. etrafına bakınmış, karısı yokmuş. apar topar çıkmış odadan evin içi boşmuş. bahçeye atmış kendini. karısı bahçede ateş yakmış,sac üzerinde bazlama pişiriyormuş.

    derin bir of çekip içeri dönmüş. elini yüzünü yıkayıp giyinmiş. evden çıkıp esvabından adamlarla camide toplanmışlar.

    imam gece olan bitenden bahsetmiş. hepsi de benzer sesler duyduklarını anlatmışlar imama. imam üzüntüyle yaşanan her şeyin tekrarlanacağına inandığını söylemiş arkadaşlarına. ortak kararlar almışlar. ayrı bir mezarlık yapıp orayı ve mağarayı en yakın buradan kontrol edebileceklerine karar vermişler. buraya da bu iki evi inşa etmişler.

    büyük olanda imam kalacakmış. küçük olanda da...
    ···
  9. 359.
    -1
    Ahmet – (tarık ın soluklanmasını fırsat bilerek) peki amk, miş, mış anlatıyon da kirve. Anlattığın şeylerinin çoğu tek şahitli amk! Sen nereden biliyorsun böyle olduğunu olayların? imamdan mı dinledin ahhahahahah!

    Gül – Hakkaten lan, nereden biliyorsun detayları falan!

    Ben – atıyor amk nereden bilecek. Birisi buna anlatmış. Bu pekekent de tiyatro ruhlu zaten. Bire bin katıyor.

    Serhat – Konuşsana amk!

    Tarık – Bir bildiğimiz var amk. Bölüp durmayın. Sorularınızı sonra cevaplayacağım.

    Biraz itiraz edip durulduk. Herkes hikayeye odaklandığı için tarı kın bizi vazgeçirmesi kolay olmuştu tabi. Anlatmaya devam etti ipne:
    ···
  10. 360.
    -1
    bahçeden hırsız gibi girmiş kendi evine. kızına görünmeden evin arkasındaki odunluğa koşmuş. kitabı kazanların arkasında asılı duran heybeye tıkıştırmış hızlıca. odunluktan ön bahçeye koşarak geçmiş. tam eve girecekken kapıda kızıyla karşılaşmışlar.

    kız meraklı bakışlarla süzmüş adamı. adam gözlerini kaçırmamaya gayret ederek, "annen su ısıttı mı" demiş. "gusül alayım".

    kızın şüpheli bakışları yerini sıcak bir gülümsemeye terk etmiş. "hazır babacığım. buyur geç"

    adam içinden derin bir oh çekerek eve girmiş.
    ···
  11. 361.
    -1
    Bundan rahatsız olan ve esvabının dışında akrabası da olan bir adam imamı ziyarete gelmiş bir akşam. Bu evde bulamayınca imamı mezarlığa inmiş. Oradan da ümidi kestiği sırada buradan bir çığlık yükselmiş. Adam koşarak geri gelmiş buraya. imam bu kısmı sanki olanı biteni dışarıdan izlemiş gibi anlatmış defterinde. Önc..

    Ahmet - (Hepimizden önce sordu) orada dur bakalım kirve! imamın defteri? Bu defter sende mi lan yoksa?

    gül - hay ağzını öpeyim ahmet.

    Ben - tarık?

    hepimiz ağzımız açık gözler faltaşı tarık a bakıyorduk.

    Tarık kabız gibi kıvranmaya başlamıştı.

    Mustafa - kirve sakın bize defterin sende olduğunu söyleme amk!
    ···
  12. 362.
    -1
    Tekrar toparlanıp evin salonuna geçtik. Tarık kıçının altına bir minder koyup bağdaş kurdu. bir bardak çay getirdi nilay tarık a verdi. Herkes ihtiyaçlarını zütünün çevresine konuşlandırıyordu. Küllükler çaylar sigaralar atıştırmalıklar vs.

    Tarık herkesin yerleşmesini bekleyip boğazını temizlemişti ki serhat atladı hemen:

    "Kitap sayesinde başka gizler öğrendi demiştin en son!"

    Tarık - oha amk. Nasıl bir hafızan var kirve?

    Mustafa - hakkaten yuh amk. Geçen yazı hatırlıyon mu lan hala?

    Gülüşmeler.

    Tarık - ( gayet ciddi bir yüz ifadesiyle) neyse. imam bunu zor yollardan öğrenmiş tabi. Malum, cehalet. Her definle yeniden musallat oluyormuş kadın. imam bunun bir cin olmadığını düşünmeye başlamış.

    Acı olansa köy yaşamı boyunca tanıdığı, bildiği, sevip saydığı nicelerini gömmek zorunda kalmış. Ve her tanıdık yüz sürekli kadına dönüyormuş.

    Bir süre sonra kendisini iyice soyutlamış köylüden. Hatta son zamanlara doğru esvabıyla bile araya mesafe koymaya başlamış.
    ···
  13. 363.
    -1
    Bahçeye geri döndüğünde karısını hiç bir şey olmamış gibi çamaşır yıkarken bulmuş.

    Adam “hanım.. kız nerede? Demiş.

    Kadın “camiye gitti, gelir şimdi” demiş.

    Adam anlam verememiş. “ne yapacakmış camide?”

    Kadın omuzlarını silkerek “bilmiyorum, söylemedi” demiş.

    Adam aceleyle evden çıkıp camiye yürümüş.

    Tarık sessizleşince su içecek sandım yine. Etrafına bakındı biraz.

    Mustafa - Olm tamam işte, aldık biz ambiyansı. devam et!

    Nil - Yok illa aksiyon yapacak arada amk!

    Tarık - (gülümsedi) hikayeye biraz ara vereceğiz. Mağaraya gidelim!

    Serhat - Hakkaten lan!? Merak ettim amk ben de! Gidelim kirve!

    Hep beraber merakımıza yenik düştük. Mağaraya doğru yürümeye başladık.
    ···
  14. 364.
    -1
    Yol boyunca Tarık ın bu hikayeleri nereden öğrendiğini, kendisinin bunlara inanıp inanmadığını, bizi daha nelerin beklediğini sorup durduk. Adam oralı değildi amk. “Sabredin” deyip duruyordu.
    ···
  15. 365.
    -1
    Mağaraya ulaştığımızda boğazım kurumuştu heyecandan. Herkeste bir iman modu, allah, kitap, sureler daldık mağaradan içeriye.

    Girişi dar ama içerisi genişti. Girer girmez karşı duvarda, içeriye zar zor sızan ışığın sanki bilerek aydınlattığı, kahverengi bir "m" harfi göze çarpıyordu. Ben dahil herkes fark ettikçe ohalar ve küfürler yankılandı mağarada.

    Nilay - Gerçekmiş amk!

    Ahmet - Ya bırak amk, bence tarık yaptı bunu. ahhahahahah.

    Mustafa - He amk kesin o yaptı. (duvara yanaştı) boya değil mi bu amk!

    Mustafa parmağı ile "m" harfinin ortasını yeniden çizer gibi yapınca yüzü değişti! Korkarak geri çekildi.

    Serhat - Ne oldu lan toraman!?

    Gül - (mustafanın parmağını sürttüğü yere yanaşıp) oha amk! adamın parmak izi boyunca toz temizlenmiş!

    Mustafa - Yok anasının amı! Gerçek lan bu!

    Tarık - Bizde yalan yok kirve (gülümseyip) Ne diyordun ahmetçiğim?

    Ahmet - Tamam kirve tamam. Birisi gelmiş buraya "m" çizmiş amk! Eeeee?
    ···
  16. 366.
    -1
    birbirimize bakındık. sonra da tarık a.

    mustafa - taşı kaldıramamıştı daha. ağır gelmişti herhalde, basınç tahliye ediyordu durmadan.

    gülüşmeler.

    tarık - giberim belanızı. amk taşı taş değil dağ! kaldırın da göreyim!

    ahmet - lan olm! imam gücüyle kaldıracan, yoksa kalkmaz!

    gül - sen de mi başladın serhat gibi kelime şakalarına. çok komik amk!

    ben - sırıttım, saklayamam.

    tarık - imam denen adam mustafadan hallice değilse kaldıramazsınız bu taşı.

    ben - o kadar diyorsun yani!

    tarık - aynen.

    serhat - gül!?

    hepimiz gülüştük.

    gül - (gülerek) gibtirin lan!

    mustafa - ben bir deneyeyim ama kaldıramazsam gülmek yok!

    ben - güleni giberim.

    serhat - imam gücüyle!

    gül - (ensesine yapıştırdı bir tokat daha) kopya çekme evladım!

    mustafa tarık tan çekilmesini istedi. sandalyeyi ve masayı kenara itekledik. başına üşüştük mustafanın. önce değirmen taşına baktı, sonra bize.

    hepimiz sırıtıyorduk.

    mustafa - ben bunu kaldıramazsam tek laf duymak istemiyorum, tamam mı?

    sırıtarak kafamızı salladık.

    mustafa - tipinizi gibeyim amk. kurmuşsunuz bile kendinizi.

    gülüşemeler.
    ···
  17. 367.
    -1
    ben - neyse ne amk. Tarık anlatmaya devam edecen mi kirve?

    nilay - (çığlık atarak) lan bıçak burada!

    hepimiz koşuşturduk nilayın yanına. hakikaten bıçak ve tas oradaydı.

    serhat - ekmek yok amk!

    tarık - ben yedim amk! lan geri zekalı, her şeyi bıraktın ekmeğe mi takıldın şimdi?

    ahmet - (dalga geçerek) ekmek ok kirve. sıçtın işte amk! yalan oldu hikaye. ehehheheehe.
    ···
  18. 368.
    -1
    Tarık yemek boyunca kendisine yöneltilen bir çok soruyu yanıtsız bıraktı. Adrenalin kaynatıyordu bin. Ağzımızda lokma varken konuşmamamız gerektiğini salık verdiğinde, mustafa çiğnediği ama yutmadığı karışımı eline çıkarıp bu hikayeyi nereden öğrendiğini sorunca sofrayı terk ettik amk!

    Herkes bir köşeye çekilip teypten gelen müziğe ritim tutarak, sigara tellendirerek bir süre takıldı.

    Aklımda tarık ın anlattığı hikayenin sahnelerini canlandırıyor, dinlediğim şarkıyı bu görsellere arkaplan müziği yapıp kendi filmimi çekiyordum kafamda.

    iyice gevşemiştim amk. Bir mahmurluk çöktü üzerime. Sigarayı söndürüp yatay konuma geçtim. Gözlerimi kapatıp müziği dinlemeye devam ettim.

    Uyuyakalmışım!
    ···
  19. 369.
    -1
    Rüyamda mağaradaydım. Şevki efendi hemen sağımdaydı. Mağaranın duvarına bakarak arapça olduğunu zar zor anladığım bir şeyleri çok seri mırıldanıyordu. Kızını aradı gözlerim. Yoktu! imamın karşısına geçtim (cesarete bak amk) nedense ve bakışlarımızı denk getirmeye çalıştım. Ben hariç her yere bakıyordu sanki.

    Ensemde bir nefes hissedip ürperdim. Ani bir refleksle geri döndüğümde imamın kızı ile yüzyüze geldim. Boş gözlerle bakıyordu bana! "pir" dedi ve aniden tiz bir çığlık attı! korkup geri döndüğümde de imamın doğrudan gözlerimin içine baktığını gördüm.

    Elleriyle omuzlarımı tuttuğunda karı gibi çığlık atmaya başladım! ağzını iyice açtı ve karanlık gırtlağında kocaman bir göz belirdi aniden!

    Kan ter içinde uyandım!
    ···
  20. 370.
    -1
    Tarık – apar topar eve dönmüş. Karısına kızın gelip gelmediğini sormuş. Hayır yanıtını alınca arka odunluğa geçip bir kazma bir de kürek çıkarmış. Birbirlerine bağlayıp bahçe kapısına dayamış.

    Eve girmiş sonra. içeriden bir cevşen, biraz kağıt, bir kamış ve bir divit almış. Onları da heybeye koyup bahçeye çıkmış. Haymanın altına oturup kızını beklemeye başlamış.

    Kızı komşunun kızıyla güle oynaya, elindeki helkeyi omuzunda taşırken belirmiş bahçe kapısında. Kız ile vedalaşıp içeri girmiş.

    Babasını fark ettiğinde elinden düşürmüş helkeyi. Adam gözlerini ayırmadan kızına bakıyormuş. Kızı tedirgin bir hale bürünmüş. Adam hızla ayağa kalkıp kızının yanına koşmuş.

    Kızın kolunu tutup sıkmış sertçe ve:

    “sessiz sakin mağaraya gel peşimden, yoksa..”demiş.

    Korku dolu bir ses tonuyla cevaplamış kızı:

    “yoksa, ne!?”

    imam bakışlarını iyice sertleştirip:

    “kitap bende” demiş.

    Kızın gözleri sulanmış bir anda. Ağlamaklı bir ifadeyle:

    “anlaşmıştık! Anlaşmamız vardı!” demiş.

    imam ısrarla çekiştirmiş kolunu. Kız makus talihini kabullenmiş bir biçimde başını önüne eğip peşinden yürümeye başlamış imamın.
    ···