1. 326.
    0
    olum hızlı yaz gibicem amk
    ···
  2. 327.
    0
    Anlat panpa devam
    ···
  3. 328.
    0
    hadi laaaan
    ···
  4. 329.
    0
    mustafa - var mı yok mu bilmem ama ben bu şerefsizin o kitap için delirdiğine eminim amk!

    tarık - lan saçmalama amk! diyelim ki var o kitap. eee!? ne yapacam ben onunla amk!? arapça mı biliyorum? cin mi çağıracam!? ne yapacam!?

    ben - mustafa sakin ol! tarık sen de germe ortamı amk! zaten altıma sıçtım sıçacam, asabımı bozmayın benim.

    serhat - lan tarık! lan tarık!

    nilay - tarık allahını seversen doğruyu söyle. kitapla falan bir işin var mı amk!?

    tarık - yok kirve! ne yapayım ben kitabı!? tamam merak ediyorum amk ama ne yani?

    mustafa - hiç bir art niyetin yok yani.. doğru mu?

    tarık - lan ne olacak!? büyücü müyüm ben? hangi irfanla bulaşacam bu işe!? şu an cünübüm hatta!

    gül - allah cezanıııı...

    yarım yamalak gülüştük. tansiyon düştü, gerginlikten sıuyrıldık. mustafa geçti oturdu yerine. tarık a da eliyle yanını pışpışladı. tarık gülümseyip çöktü mustafanın yanına. herkes yeni sigaralar yaktı. deftere bakıyoruz sırayla. o cümleyi defalarca okuduk imamın ağzından. değirmen taşının altında..
    ···
  5. 330.
    0
    "nerede kalmıştım?" deyip kafasını kaşıdı tarık. "hah! kitabı kontrol edip bu eve geçmiş."

    Tarık - Kızla kahvaltı yapmışlar. Kızın sofraya getirdiği testideki sudan içmemeye özen göstermiş imam. Bir süre sessiz kalmışlar. imam bir yandan kızı inceliyor diğer yandan "acaba" diye düşünüyormuş. "acaba bu kız o mu?"

    kız sanki düşüncelerini okumuşcasına bir anda elindeki ekmek parçasını bırakıp imama dönmüş ve "evet!" demiş. "ve sana bir hediyem var!"
    ···
  6. 331.
    0
    rezerved
    ···
  7. 332.
    0
    imam duyduğu ses karşısında tutulmuş. kızın ağzından o kadının sesi çıkmış çünkü. deli kadının sesiyle konuşuyormuş kız.

    "çok azap çektin, çok emek ettin, çok bekledin! ağır bir diyet ödedin. acı ektin yüreğine, acı gömdün yüreğin mezar yeri. göz yaşınla suladın, kanla suladın gönül toprağını. şimdi hasadını alacaksın!"

    imam karşısındaki küçücük kızın dudaklarından dökülen kelimeleri dinlerken içerisinde bir yerlerde huzur bulmaya başladığını hissediyormuş. sanki yarasına merhem sürüyormuş bu sözler, teselli ediyormuş, derin ve sessiz bir boşluğa yavaş yavaş çekiliyormuş gibi hissediyormuş.

    "baba!"

    imamın karşısında şimdi kızı oturuyormuş! elinin üzerine koymuş elini kızı.

    "az kaldı babacığım!"

    gülümsemiş kızı. imam da gülümseyerek karşılılık vermiş.

    "kapat gözlerini babacığım."

    imam kapatmış gözlerini.

    "şimdi aç!" demiş o kadının sesi!

    (tarık biraz düşünür gibi durdu, sonra devam etti)

    adam gözlerini açtığında karşısında gördüğü şeyi anlatamayacağını yazmış deftere. "aynı anda dünyadaki tüm korkuları, acıları, kayıpları, öfkeleri ve işkenceleri hissetseniz de o an hissettiklerimi yaşamış olamazsınız"

    gördüğü her ne ise bu ele geçiren şey oymuş. en azından imam buna kanaat getirmiş. hissettikleri, yaşadıkları ve tüm gördükleri uyuyormuş "o"na.

    Tarık sanki bir ses duymuş gibi başını kaldırıp kapıya baktı. şaşırmış gibi bir hali vardı. herkes bakındı o yöne.

    Mustafa - Ne oldu lan!?

    Serhat - Amk imam geldi ahahhahahahah!

    Ahmet - Şakaanı giberim senin çocuk!

    Nilay - Tarık ne oldu lan!?

    Tarık - Lan sanki bir şey gördüm! (kaşlarını çatmış bakmaya devam ediyordu)

    Mustafa - (gevşek gevşek gülerek) Laaaaan giberim belanı kirve. yemezler dıbına koyim. bir kere düştük. çocuk mu kand..

    Tarık - şşşşş! duydunuz mu lan!?

    Ben - Lan tarık bir gibim duymuyoruz olm. filim çekme bize. yeter artık lan anlat doğru düzgün!
    ···
  8. 333.
    0
    reserved + başlık takip
    ···
  9. 334.
    0
    rezerve
    ···
  10. 335.
    0
    tarık - (ayağa kalkıp kapıya doğru yöneldi) lan bi susun amk! oynamıyorum yeminle. bir ses duydum amk!

    gül - yalancı cünüp çoban!

    gülüşmeler.

    serhat - kurt mu gelmiş lan!?

    gülüşmeler.

    tarık - evet.. gelmiş!

    hepimiz tarık a döndük. adamın yüzü beton gibi dışarıya bakıyordu. toparlanıp yanına geçerken fark ettim uzaktaki köpeği.

    serhat - anasının amı! kurt mu lan bu?

    mustafa - vallaha kurt amk!

    ahmet - tarık senin sürüne mi yazıyor lan ahahhahahahah!

    nilay - sürüsü biz oluyoruz şu durumda, bunu bir düşün de öyle gül istersen.

    ben - hasgibtir nilay! saptamanı gibeyim senin, tüylerim ağardı amk!

    korkak gülüşmeler.

    bildiğin kurttu gördüğümüz. böyle köpek boyunda, boz bir rengi vardı. bölge dağlık olduğundan garipsemedik.

    mustafa - uzaklaşıyor amk.

    tarık - gibtirsin gitsin itoğlu it. (sinirlenmişti) bir de koç görürsek ben giderim buradan!

    gül - oo gemiyi terk eden kaptan!

    tarık - dalga geçmiyorum. gibtir olur giderim başından söyleyeyim.

    mustafa - lan hani inanmıyordun böyle şeylere?

    tarık - defterin devdıbını anlatayım da bakalım hanginiz bundan sonra kurbanda koç kesebilecek veya bir daha köpeklere kuçu kuçu çekebilecek göreceğiz amk.
    ···
  11. 336.
    0
    merak ettim güzel bişeye benziyor
    ···
  12. 337.
    0
    reserved
    ···
  13. 338.
    -1
    geç oldu ama reserved
    ···
  14. 339.
    -1
    okey takımında tarık, mustafa, nilay ve gül oturuyordu. Serhat ve ahmet tavlayı açtılar. Ben de çaycıyım amk! Mustafa çiftten bitiyor, çay koyuyorum. Serhat açılmaz kapı alıyor, çay koyuyorum. Dellendim bir süre sonra bastım isyanı: "amk bir daha çay isteyen olursa içine işeyip veririm, kalkın kendiniz alın lan!"

    gizli küçük şişe viskimi çaktırmadan fırtlıyordum bir yandan. dışarısı şahane esiyordu. tam yayla havası amk. çocuklar gülüp eğleniyor, ben de onları izleyip kafanın hasını çekiyordum.

    gece olmuş haberimiz yok. saate bakınca fark ettim, herkes oyunda hala.

    "lan ne zaman döneceğiz?" dedim.

    Tarık - kirve bu akşam kalalım bence, asıl olay gecede.

    Mustafa - Ne lan saber, tırstın mı amk!?

    Ben - lan gibik! bir taneniz gece şu küçük evin komşusu olduğunu unuttuysa ben de adam değilim. hepinizin zütü üç buçuk atıyor şu anda.

    Ahmet - Doğru amk. Oradan konuşuyor işte toraman!

    Mustafa - Oğlum cüsse var bende. Cin min alırım altıma!

    Nilay - O cüsseden değil tombişim, abazalıktan.

    Komple yarıldık amk. Çok komik değildi ama hepimiz alkolün etkisindeydik işte.

    Geri zekalıydık amk!
    ···
  15. 340.
    -1
    Tarık - (elinden oyuncağı alınmış çocuk gibiydi suratı) bende amk. defteri burada buldum.

    Mustafa elleriyle yüzünü kapatıp sinirli sinirli gülmeye başladı.

    Ben - Kirve sen kafayı mı yedin amk!? Madem buldun neden başında söylemiyorsun?

    Tarık - Lan oradan okudum herşeyi size anlatıyorum işte.

    Nilay - Değil mi amk. Peki bizim bunu istemeyeceğimiz aklına geldi mi hiç?

    Tarık - Ne alaka a..

    Serhat - Lan gibik! Ya olan biten gerçekse!? Ha!? Düşündün mü bunu hiç?

    Ahmet - Yok artık amk! O kadar da değil!

    Serhat - Öyle deme kirve. Ya gerçekse amk!?

    Gül - Lan korkutmayın beni!

    Tarık - Lan gerçek olsa benim ne işim var burada? Ben de sizin kadar tırsıyorum böyle mevzulardan. Altı üstü bir defter.

    Ben - Nerede lan bu defter?

    Mustafa - Kirve bulaşmayalım bence.

    Serhat - Lan bulaşmayalımı mı kaldı? Adamın evinde yattık. Bahçesinde içtik. Hikayesini anlattık. (tedirgin bir şekilde etrafına bakındı bir süre) Sıçtıysak zaten çoktan sıçmışızdır.

    Ben - Tarık! Amk defteri nerede?

    Ahmet - Kirve küfür etmesek.

    Nilay - Ciddi misin sen ahmet?

    Ahmet - Amk ne olur ne olmaz. Sonra pişman olmayalım da!
    ···
  16. 341.
    -1
    Tarık isteksiz isteksiz kalktı oturduğu yerden. bin sanki kendi anlattığı hikayeden etkilenmiş gibi davranıyordu. Ya da yine atmosfer yapacam diye yırtınıyordu yavşak!

    Serhat hepimize göz gezdirdi. Hazır mısınız gibilerden kaş göz yaptı. Fısıltıyla "hadi amk!" dedi mustafa. Serhat elini kapının halkasına geçirdi. ittirirken kaldı kapıda.

    Hagibtir!

    Nilay - Kilitli mi lan!?

    Ahmet - Kilitli lan bu (sırıtarak) içeriden kilitli dıbına koyayım, oooohaaaa!

    Tarık ın yüzü buruşmuştu. "açmayak kirve bence"

    Mustafa - Ne oldu amk korktun mu!?

    Gül - Ya bırak tansiyon yapıyor işte yine. Amaç hikayesini ballandırmak!

    Tarık - Yok lan valla bak! Orayla ilgili anlatmadığım şeyler var, bence açmayalım kirve.

    Herkes tarık ın ciddi ses tonundan tırsmıştı amk!

    Ben - Lan tamam amk. Bırakın önce kalan kısmı dinleyelim, sonra karar veririz.

    Tarık cevabımızı bile beklemeden geri dönüp az önce oturduğumuz yere attı kendini. Güneş batıyordu. Bir tane bira açtı. Bir de sigara yaktı. Büyüğü yemeğe başlayan aile gibi peşpeşe içkileri açıp sigaraları yaktık. Çöktük yanına herifin.

    Tarık gözlerini yere dikmiş ve oradan ayırmadan anlatmaya devam etti:
    ···
  17. 342.
    -1
    çift taraflı zatürre olmadan uyandırdım herkesi. önce kızlar, sonra biz büyük eve girip üst baş kuruttuk sabah doğan güneşle. tam üç saat sürdü çıplaklar kampından muhafazakar yaylasına geçişimiz. saat 9 gibi kahvaltıya oturduk. tarık sık sık küçük eve bakıp durdu. mustafa nın da dikkatini çekmiş olacak ki tarık a: "lan anlat artık şu hikayeyi de açalım hediye kutusunu" diye takıldı.

    tarık kaçak ve tedirgin bir gülüşle cevap verince ben iyice kıllandım.
    ···
  18. 343.
    -1
    Adam abdestini almış. Aklı bulduğu kitaptaymış hala. Bir şekilde yalnız kalıp içerisinde neler olduğunu keşfetmek istiyormuş. Kızını kurtarma ümidiyle türlü türlü kurmuş kafasında. Zar zor akşamı etmiş.

    Karısı ve kızı uyuduktan sonra odunluğa gidip kitabı çıkarmış heybeden. Gaz lambasını yakmış. Bağdaş kurup kucağına açmış kitabı.

    ilk üç sayfası boşmuş. Sonraki 5 sayfaya birer cümle karalanmış. Sonraki 7 sayfaya da üçer cümle. Başa dönmüş. Boş sayfaların silindiğini düşünmüş önce. Belli belirsiz izler varmış sayfalarda.

    Sonraki beş sayfanın ilkindeki cümleyle başlamış okumaya. Eski arapça. Ses kıymetsiz kelimeler. Kuralsız bir cümle. Anlayamamış önce. Tekrar okumaya çalışmış.

    “hemze! Pir! Sahip.. sahipsiz.. zamansız ve apansız ve amansız!”

    Sonraki sayfaya geçmiş.

    “hemze! pir. Yeri han.. yerle yeksan.. yerle bir ve iki ve üç!”

    Bir tıkırtı duymuş cümleyi, bitirdiğinde. Telaşla kapatmış kitabı. Gaz lambasını kısıp arkasına saklamış yavaşça. Karanlığa gözlerinin alışmasını beklemiş. Odunluğun girişine düşen azıcık ay ışığında fark etmiş kediyi. Parlak kırmızı gözlerle kendisine bakıyormuş kenardan.

    “mübarek hayvan, aklımı yitirecektim senin yüzünden. Tövbe yarabbi tövbe.”

    Gaz lambasını yeniden almış yanına. Açmış kitabı tekrar. Kaldığı sayfayı bulmuş.

    “hemze! pir! ismi pür.. bismi hür.. cismi iz, biz, sen, o, mahluk!”

    Anlamsız geliyormuş cümleler. iyice canı sıkılmış. Hızlı hızlı geçmiş sayfaları. Aralarda kitaptan surelerin akıl almaz biçimde çarpıtılmış yorumları dikkatini çekmiş. Sanki aynı şeyi başka yollarla anlatarak bambaşka sonuçlar çıkarıyormuş yazılanlar.

    Adam kedinin mırıltısını duyduğunda kitabın sonuna gelmiş bile. Kafasını kaldırıp kediye bakmış. Kedi kırmızı bakışlarını adamdan kaçırmadan tıslayıp uzaklaşmış.
    ···
  19. 344.
    -1
    Adam da kızı veya karısı uyanmadan eve girmek için acele ile toparlanmış. Kitabı tekrar saklayıp odunluktan çıkmış.

    Sabah olduğunda ilk işi kızını kontrol etmek olmuş. Suya gitmişler komşunun kızıyla. Yarım saatten önce dönmeyeceğini düşünüp hemen odunluğa geçmiş. Heybeyi aldığı gibi camiye çıkmış evden.

    Mahallelinin iğrenç, küçümseyen, riyakar, günah dolu bakışlarına mahsur kalmış yol boyunca. Kimse tek kelime etmiyormuş yüzüne ama herkes gözlerinden kusuyormuş günahını, nefretini.

    Camiye zor atmış kendini.

    ilmihalleri indirmiş tek tek. Ele geçirdiği kitaptan veya içerisindekilerden bahseden tek bir cilt bile yokmuş. Cinler ve şeytan dışında benzer hiçbir şey. Cinler. Hiç merak etmediği alemin hiç merak etmediği yaratıkları. Uzun süre ilmihallerden bunları incelemiş sonra. Halleri, isimleri, cisimleri, duaları vs.

    Gün batarken bir paragrafa denk gelmiş ciltlerden birinde.
    ···
  20. 345.
    -1
    "çeşitli yörelerde ecinni.. pir!.. sahip..! olarak bilinir.."

    "..cinlerin bir görünen bir de görünmeyen iki türü.."

    "..büyücülük gibi faaliyetlerle bunlar arasında ilişki kurulur.."

    okuduklarını kendisine duyurmak istercesine sesli ama duymaktan korkarcasına sessiz telaffuz ediyormuş. hiç öğrenmek istemediği benzeşmeleri okumuş satır satır. bir yandan allah a sığınıp bir yandan musallatından korkuyormuş.

    teksiri tekrar almış önüne. ilk üç sayfa boş. sonraki beş sayfa birer cümle. okumuş zaten bunları. sonraki yedi sayfa.. işte bunları daha önce okumadığı aklına gelmiş birden. gözleri her sesi atladığında acıyla sulanıyor, telaffuz ettiği her kelime ruhunu bir cenderede sıkıştırıyormuş. o teksirde yazanlar öyle iğrenç, kötü, günah doluymuş ki kendisini öldürmek istemiş her satırda. verdiği acı tarifsizmiş okumanın.

    "inanan gözlere cehennem azabıdır bu yazıt! sen okuma insan! sen oku yezit!"

    bir damla kan düşmüş zaten lekeler içerisindeki teksir sayfasına. o anda idrak etmiş adam. "daha kaç göz bu illete mahkum olmuştu da bu lekeler oluşmuştu?"
    kurumuş, solmuş kan damlalarıymış kitaptaki lekeler.

    teksiri bitirdiğinde cebinden bez mendilini çıkarmış imam. gözlerini silmiş. ala çalmış bembeyaz mendil. ama artık ne yapması gerektiğini biliyormuş.

    kızını nasıl kurtaracağını biliyormuş artık!
    ···