1. 2.
    0
    " arada bir, o da haftada yada on günde bir falan, küçük bir şişe rakı aldırırdık, biraz leblebi, tuzlu fıstık, beyaz peynir... posta ibrahime derdik ki:
    - ibrahimciğim, biz bu gece, şöyle usul usul, ağacın altında efkar dağıtacağız... ne dersin?

    - hadi bakalım, derdi ibrahim gülerek..

    sererdik beylikleri kavak ağacı altında, karanlıkta oradan buradan vuran ışıklardan yararlanarak, demlenirdik ufak ufak.. yarımşar çay bardağı yeterdi her birimize.. üstüne suyu koydumu olurdu bir bardak. ikinci, üçüncü yudumda açılırdı nazım.

    -hadi abi derdik...
    -peki başlıyorum, derdi

    ilkin yürüyen adamı okurdu. en önce kalın kalın.
    bu şiir bitince ' duvar' şiirini şiirini okurdu. bu ünlü şiir doğuyu saran emperyalizm üzerine yazılmıştır.

    bu şiir bitti mi, hemen arkasından soluk almamacasına başlıyordu

    o duvar
    o duvarınız,
    vız gelir bize vız!..

    en sonra karıma mektup gelirdi.

    şiirin sonuna doğru gözleri dolu dolu olurdu nazımın... "
    ···
  2. 1.
    0
    Sıra geldi bize. Hakim:
    - Abdülkadir Meriçboyu, dedi. Ayağa kaktım.
    - Savcının bütün iddialarını reddediyorum, dedim.
    - Reddediyorsun ama, okuduğun kitaplara baksana, dedi hâkim.
    - Ne var benim okuduğum kitaplarda? dedim. Siz ne okumamı istiyorsunuz benim? Ben gerçekleri öğrenmek istiyorum, gerçek hayatı. Halk çocuğuyum ben, babasız büyüdüm. Çocukluğum perişanlık içinde geçti. Tatillerde sepetçilik yaptım, kahveci çıraklığı yaptım, mahalle aralarında kurabiye sattım, karpuz sergilerinde çalıştım, gelecek yılın kitap, defter parasını çıkarayım diye. Mahallemizdeki zengin çocuklarının yaşayışlarını görürdüm. Biz kuru-fasulyeyi çok zaman zor bulurduk. Ben askerî okula fukaralık yüzünden girdim. Fukara olmasaydık belki de doktor, mühendis okuluna girerdim. Ne okumamı istiyorsunuz benim? Halit Fahri'leri, Orhan Seyfi'leri, Yahya Kemal'leri mi? Elbette ki Gorki'yi okuyacağım, Nâzım Hikmet'i okuyacağım. Ama bunları okuyorum diye isyan falan mı düşünüyorum sanıyorsunuz? Askerî isyan nerede, ben nerede?... Bizim aklımızın ucundan geçmiş değil böyle şeyler. Bedava yedirdiğiniz yemekleri kursağımızdan çıkarmak istiyorsunuz bakıyorum. Nedir bu dünyada zenginlik, fakirlik diye düşündük mü, hemen komünist deniyor. Ben zenginleri sevmiyorum. Komünistlik mi bu sizce? Soruyorum, komünistlik mi? (... ) Zenginleri sevmemek, fakirlere acımak, Nâzım'ı okumak ve sevmek komünistlik mi? Eğer ko-münistlikse bu, komünisttim ben işte, ne yaparsanız yapın.

    Dedim ve olanca gücümle elimi sıraya vurdum ve oturdum. Daha önceden kararlıydım böyle hızlı konuşacağıma, ama gene de şaşıyordum, nasıl söyleyebilmiştim bu kadar lâfı koca mahkemenin önünde? Mahkeme heyeti yumu-şayıvermişti. Baktım, zabıt kâtibi gözlerini bana dikmiş, yanaklarından yaşlar akıyor, bayağı ağlıyor zavallı! Önümde Fuat Ömer, Nâzım'ın avukatı, şaşırmış kalmış, öyle bakıyor. Nâzım'a baktım, yüzü bana dönük, gözleri yaşlı, bir baba şefkatiyle gülümsüyor. Arkamda bir ses duydum, döndüm şöyle bir, baktım Naci Fişek, içini çeke çeke ağlıyor. Hay Allahım, neden üzdüm ben bunları böyle? diye düşünmeye kalmadı, hâkim: - Mahkemeye ara veriyoruz, dedi.
    ···